Anda di halaman 1dari 153

www.kitapsevenler.

com
Merhabalar
Buraya Yuklediim e-kitaplar Aada Ad Geen Kanuna Istinaden
Grme zurluler Iin Hazrlanmtr
Ekran Okuyucu, Braille 'n Speak Sayesinde Bu Kitaplar Dinliyoruz
Amacm Yayn Evlerine Zarar Vermek Deildir
Bu e-kitaplar Normal Kitaplarn Yerini Tutmayacandan
Kitaplar Beyenipte Engelli Olmayan Arkadalar Sadece Kitap Hakknda Fikir
Sahibi Olduunda
Aada Ad Geen Yayn Evi, Sahaflar, Kutuphane, ve Kitaplardan Temin
Edebilirler
Bu Kitaplarda Hi Bir Maddi karm Yoktur Byle Bir Seyide Duunmem
Bu e-kitaplar Kanunen Hi Bir Sekilde Ticari Amal Kullanlamaz
Bilgi Paylatka oalr
Yaar Mutlu
Not: 5846 Sayl Kanunun "altnc Blum-eitli Hukumler " blumunde yeralan "EK
MADDE 11. - Ders kitaplar dahil, alenilemi veya yaymlanm yazl ilim
ve edebiyat eserlerinin engelliler iin uretilmi bir nushas yoksa hibir
ticar ama gudulmeksizin bir engellinin kullanm iin kendisi veya uuncu
bir kii tek nusha olarak ya da engellilere ynelik hizmet veren eitim kurumu,
vakf veya dernek gibi kurulular tarafndan ihtiya kadar kaset, CD, braill
alfabesi ve benzeri 87matlarda oaltlmas veya dun verilmesi bu Kanunda
ngrulen izinler alnmadan gerekletirilebilir."Bu nushalar hibir ekilde
satlamaz, ticarete konu edilemez ve amac dnda kullanlamaz ve
kullandrlamaz. Ayrca bu nushalar uzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin
bulundurulmas
ve oaltm amacnn belirtilmesi zorunludur." maddesine istinaden web sitesinde
deneme yaynna geilmitir.
T.C.Kultur ve Turizm Bakanl Bilgi Ilem ve Otomasyon Dairesi Bakanl
Ankara
Bu kitaplar hazrlanrken verilen emeye harcanan zamana sayd duyarak
Lutfen Yukardaki ve Aadaki Aklamalar Silmeyin
Tarayan Yaar Mutlu
web sitesi
www.yasarmutlu.com
www.kitapsevenler.com
e-posta
yasarmutlu@kitapsevenler.com yasarmutlu@yasarmutlu.com
mutlukitap@hotmail.com kitapsevenler@gmail.com
Aye Kulin _ Sevdalinka
GNMZ TRK YAZARLARI
AYSE KULIN
Arnavutky Amerikan Kz Koleji Edebiyat blumunu bitirdi. eitli gazete ve
dergilerde editr ve muhabir olarak alt. Uzun yllar televizyon, reklam ve
sinema filmlerinde sahne yapmcs, sanat ynetmeni ve senarist olarak grev
yapt.
ykulerden oluan ilk kitab Gunee Dn Yuzunu 1984 ylnda yaynland. Bu
kitaptaki "Gulizar" adl ykuyu, Krk Bebek ad ile senar-yolatrd ve bu
sinema filmi 1986 ylnn Kultur Bakanl dulu'nu kazand.
1986'da sahne yapmclm ve sanat ynetmenliini ustlendii Ayah ve
Kiraclar adl dizideki almasyla Tiyatro Yazarlar Derne-i'nin En iyi
Sanat Ynetmeni dulu'nu kazand.
1996 ylnda Munir Nureddin Seluk'un yaam ykusunun anlatld Bir Tatl
Huzur adl kitab yaynland. Ayn yl, Foto Sabah Resimleri adl ykusu Haldun
Taner yku dulu'nu, bir yl sonra ayn ad tayan kitab Sait Faik Hikye
Armaan'n kazand.
1997'de yaynlanan Ad: Aylin adl biyografik roman ile, istanbul niversitesi
iletiim Fakultesi tarafndan yln yazar seildi.
1998 ylnda Geni Zamanlar adl yku kitab yaynland.
AYSE KULN
SEVDALINKA
15. Basm
Remzi Kitabevi
Gunumuz Turk Yazarlar: 45
SEVDALINKA / Aye Kull
Kapak: mer Erduran
ISBN 975-14-0678-1
BIRINCI BASIM: 1999 ON BESINCI BASIM: 1999
Rernzi Kitabevi A.S., Selvili Mescit Sok 3, Caalolu 34440, istanbul.
Tel (212) 513 9424-25,513 9474-75, Faks (212) 522 9055
WEB: http://www.remzi.com.tr E-POSTA: post@remzi.com.tr
Remzi Kitabevi A.S. tesislerinde baslmtr.
Varolu mucadeleleri sekiz yuz yldr suren onurlu, cefakr, kahraman Bonaklar
ve
sevgili babam, rahmetli Muhittin Kulin iin
Bu kitap, Osmanl ncesinde dini nedenlerle Hal Ordular tarafndan, Birinci
ve ikinci Dunya Savalar sonrasnda ve 1992 Sava'nda ise Srplar ve Hrvatlar
tarafndan surekli soykrmna tabi tutulan ama asla yok edilemeyen Bonak
halknn aclarn, Turk halkna biraz olsun tantabilmek amacyla yazld. ,
Roman, sava ncesinde Tito'nun kurduu alt federe devletten oluan Yugoslavya
Federatif Cumhu-riyeti'nde, ar milliyetilii azdrarak sava trmandran ve
sonuta Yugoslavya'y alevler iinde brakan gunleri anlatyor, savan ilk u
ylnda yaananlar okura aktaryor.
Kitapta yazlan olaylar belgesel nitelikli, tarihi ve siyasi kiilerin dndaki
karakterler kurgudur.
i
Sevdalinkan
Saraybosna, Eylul 1986
Nimeta, mutfakta bulaklar ykarken radyodan yukselen arknn neeli ritmine
uygun hareketlerle sallanp durmasna ramen, i skntsndan boulacak
gibiydi. Kahvaltda olunun bile gzunden kamamt dalgnl.
"Anne, tam u kere sordum ayn soruyu, sar msn?" demiti olu.
"Biraz dalgnm canm. Dun gece hi uyuyamadm."
"Neden?"
"Ka girerken byle olurum."
"Ka Eylul'de girilmez ki anne."
"Ne de olsa sonbahar. Ara mevsim ite. Sonra k birden bast-rverir."
Olu, yine dun akam ikiyi fazla m kardn, gibilerden bakmt yuzune.
yldr, bir kadna yakmayacak kadar ok itiinin, kocas, arkadalar ve
annesi kadar, olu da farkndayd elbette. On bir yandayd Fiko. Akl da boyu
gibi, yana gre hzl gelimiti. Uyank, cin gibi bir ocuktu. Nimeta, zaman
zaman, onun baklarn uzerinde hissettiinde, iini okuyabilmesinden korkard,
yureini okuyabilmesinden... Yureinde, olmamas gereken bir sevgiye yer
vermiti unku. Bu sevgiyi, filizlenmeye balad andan itibaren, yeertmemek,
buyutmemek iin elinden geleni yapmt aslnda. Ama bounayd abalar...
Stefan ile ayn ehirde yayor olsalard belki daha kolay olurdu kopmalar.
Birbirlerini
(*) Sevdalinka: Sevda arklar.
her gun ve her an grur, doyasya seviir, heveslerini alp bkabi-lirlerdi. Ya
da ayr ehirlerde yaadklarndan dolay, hi grue-10 meelerdi, unutur
giderlerdi belki...
Ama yasak aklarn en iddetlisine tutulmalar iin, her turlu art' ylesine
inceliklerle hazrlamt ki kader, Nimeta, sonunda aresizliini ve utancn
ikiyle yenmeye alr olmutu.
"Ben kyorum anne, Hana hazr deil, bugun onun keyfini bekleyemem, imtihanm
var." Fiko kucandaki sarman kediyi sut tabann nune brakt.
"Sen git Fiko. Hana'y okula ben brakrm." Fiko, dalgn ve yorgun annesinin
yanana bir pucuk kondurup karken, kapda bir an durup sordu. "Babam bugun
mu dnuyor?" "Evet."
Fiko gitti. Nimeta iskemleye kup mutfak masasna uzatt kollarna ban
dayad. Yllardr geciktirmeye alt an, hzla yaklayordu. Stefan'a,
aralarndaki ilikiyi kocasna anlatacana dair sz vermiti. Bu szu u yldr
erteliyordu. nceleri ocuklarn kuuk olduu bahanesini ne surmutu. Sonra,
babas hastalanmt, onu uzemeyecei bahanesine snmt. Derken Ha-na'nn
okula balamasn beklemiti. Bahaneler tukenmiti sonunda.
"Bir seim yapmak zorundasn Nimeta," demiti Stefan. "Ben bu ekilde devam
edemeyeceim. Ya beni se, ya kocan. Sevdiim kadnn baka biriyle evli
olmasna daha fazla dayanamayacam."
"Ona boanmak istediimi syleyeceim. Bu hayattan bktm, ok yalnz
kaldm..."
"Olmaz. Iin asln anlatacaksn Nimeta. Kocan baka bir erkein varln
bilmezse, boanmaya raz olmaz. Adama kendinde kusurlar aratma. Baka birine
k olduunu syle duruste." "Bu onu ldurur."
"Sizin inancnza gre, hani sadece ecel ldururdu insanlar?" Gulmutu Nimeta,
"Beni ecel deil, bu ak ldurecek, kocam da benim gunahm, Stejo," demiti...
Burhan, her zamanki gibi, bu akam da yorgun argn ve toz toprak iinde
dnecekti evine. ocuklarna ve karsna sarlma-
dan nce, doru banyoya koup, Nimeta'nn hazr ettii scak su dolu kuvete
brakacakt kendini. Da banda geen gunlerinin yorgunluunu atmak ister gibi,
dakikalarca yatacakt scak suyun iinde. Sonra, yemekte, erik raklarn
karlkl yudumlarlarken, Nimeta'y hi ilgilendirmeyen muhendislik projelerini
anlatp duracakt, en ufak ayrntsna kadar. Hep o konuacak, o anlatacakt.
Nimeta'nn yapt i deilmi gibi sanki, aklna bile gelmeyecekti karsna
neler yaptn sormak. Yemekten sonra, ocuklarla yle bir ilgilenecek,
Fiko'nun derslerinin nasl gittiini renecek, Ha-na'nn srarla syledii yeni
okul arksn dinler gibi yapacak, televizyona bakarken Bozo'yu kucana alp
usul usul okayacak, sonra da karsn yatak odasna surukleyip, ocuklarn
odaya dalmasna kar kapy kilitleyerek, Nimeta'yla sevimek isteyecekti.
Gunun en zor an da o zaman balayacakt ite.
Nimeta, yirmi yandan beri koynuna girdii, bir zamanlar delice k olduu
kocasna kendini vermemek iin, bin dereden su getirecekti. On be gundur evden
uzak olan Burhan' atlatmann mumkun olamayaca bildii iin, yemekte erik
raksn patlayn-caya kadar iip, dut gibi sarho olacakt.
Nimeta iin, baka bir adama k olduunu syleyip, Bur-han'dan boanmaktan
baka k yolu yoktu. Defalarca tekrarlamt bunu Stefan. Ama, boyunca bir
olu, bir de kuuk kz olan, otuzunu gemi bir kadn, bunca yllk evliliini
nasl ykard? Bunu, ona kar hibir kusuru olmayan kocasna nasl izah ederdi?
ocuklarna, ailesine, arkadalarna ihanetini nasl anlatrd? "Mavi bluzu mu
giysem, pembeyi mi anne?" Kuuk kz elinde iki bluzla dikilip duruyordu
karsnda. "Hangisini istersen onu giy." "Sen syle."
"Istediini giy, kzm. Iim var benim, baksana." "Masann banda yle
duruyorsun ama anne. Nasl i bu?" "Yazacam yazy duunuyorum. Sen kafam
kartryorsun." "Bugun musamereye katlacak ocuklar seecekler. ok guzel
olmalym."
"Pembeyi giy." "Neden?"
11
"Hana! Her ocuun neden-niin devri drt yanda biter. Sen niye bylesin?"
12 "Ya sen niye bylesin anne?" "Naslm?"

"Hep iin, acelen vardr ya da hep duunur durursun." Kznn yaknmas


karsnda kalakald Nimeta. "m ve ok mutsuzum kzm, ne yapacama bir
turlu karar veremiyorum," diyemedi. Karsnda elinde iki bluzla dikilip duran
ve koca mavi gzleriyle kendine mahzun mahzun bakan kuuk kzna
smsk sarld.
"Pembeyi giy, unku pembe sana ok yakr. Mutlaka seni seecekler bugun, Hana.
Mutlaka seecekler," dedi. Tanrnn bir ailede hi olmazsa bir kiiyi mutlu
klmas gerektiini duunuyordu.
Telefon, kzyla birlikte tam kapdan karken ald. Kuuk kz okula
gecikmiti. Telefona cevap vermekle vermemek arasnda bir an tereddut etti. Zil
sesi kesilmeyince, ieri kotu, kaldrd telefo-
nu.
"Nerde kaldn, abuk gel. Muthi eyler oluyor. Yirmi dakikaya kadar toplantya
giriyoruz," diyordu Sonya.
Hana'y okulun nunde brakp, Alipaina'dan aa gazlad, Selimovia
bulvarnda televizyon binasna doru surdu arabay.
Muthi eyler oluyormu! Muthi ne olabilirdi ki? Yaam durgun bir gl gibiydi
yllardr. Herkesin ne olduu, ne olabilecei, ne kadar yaayabilecei bile
belirlenmi gibiydi. O her gun iine gidip gelecek, televizyon haberlerinin
hazrlanmasnda kendine duen grevi yapp parasn alacak, Burhan ise Knin'deki
inaat bitince, bir baka yerde, bir baka inaatta almaya balayacakt.
ocuklar okullarna devam edecekti. Kazandklar paralan iyi gunlerde harcamay
sevdikleri iin, yaz tatillerini Split'te geirecekler, klar da Bjelasnica'ya
kayaa gideceklerdi. Olu buyuyecek, babas gibi muhendis kacak, kz da tpk
anasnn yapt gibi, universite biter bitmez, k olduu genle evlenip hemen
ocuklar douracak ve buyuk sand ak birka yl iinde tukeneceinden, bir
mur boyu sklp duracakt.
Nimeta'nn dunyasnda ne vard ki muthi olabilecek?
Bu akam Burhan'a baka bir erkee k olduunu ve ayrlmak istediini
syleyebilirdi. Bu akam eyalarn bir valize doldurup evini terk edebilirdi.
Bu akam Stefan'n koynunda sabaha 13 kadar sevierek geirebilirdi. Ertesi
sabah sevdii adamn yannda uyandnda, sevda yorgunluunu uzerinden atar
atmaz, kocasnn ve ocuklarnn onu insafszca sulayan szlerini ve
baklarn hatrlar, sonbahar renklerinin cotuu baheye alan balkonun
demirlerine trmanr ve kendini bolua brakabilirdi.
ite, muthi bir ey ancak o zaman olurdu!
"Heyy, salak msn nesin? nune baksana! Kim veriyor sizin gibilere
ehliyetleri?"
Arabay muthi bir fren gcrtsyla durdururken, pencereyi ap, ezilmekten son
anda kurtulan adama seslendi.
"Kusura bakmayn. Kabahat benim. Dalmm."
"Dertlerini baka yerde duun, direksiyon banda deil," dedi adam. Haklyd.
Nimeta bir muddettir herkese hak verir olmutu. Acaba iinde boulduu sululuk
duygusunun verdii eziklikten miydi bu ruh hali? Onun dnda herkes, her konuda
haklyd. O ise eine, ailesine, ocuklarna ihanet eden bir haindi. Onun bir
hain olduunu sadece Mirsada biliyor, bir de annesi sezinliyordu ama, o uzerine
dikilen tum baklarda bir sulama gruyordu sanki. Bu sulayan baklara ba
kaldramyor, sadece boyun eiyor ve herkese hak veriyordu.
Geenlerde blum bakan Ivan bile, "Sana bir eyler oldu Nimeta, eskiden bu
kadar yumuakbal deildin," demiti.
"Fena m, hep dikkafallmdan ikyet ederdiniz?" demiti Nimeta.
"Ara sra o huysuz kz da zlemiyor deilim," demiti Ivan.
O huysuz kz aslnda en ok Burhan zluyordu. Sessiz, isteksiz, yaam sevincini
yitirmi gibi duran kadn, onun alk olduu, sivri fikirlerini sonuna kadar
savunan, esintili, renkli, gurultucu Nimeta's deildi ne zamandr. Ama 'zaman'
denen gaddar olgu, her eyi deitirmede, unufak etmede mahirdi. Kimi
deitirmemiti ki zaman?
Burhan, eski Nimeta'y zlemekle birlikte, uzun ayrlklarn
sonunda evine dnduunde, sessiz suskun bir kadn bulmann kymetini de
biliyordu iin iin. Yorgun oluyordu ekseri. Yalnzh-14 gna, sessizliine
alm oluyordu. Eskiden, kendininkinden ok baka bir dunyay ona aktarmaya
alan karsn, ilgiyle dinler gibi de yapsa, sklrd. Medya alanlarnn
o hareketli, renkli, bir saati dier saate uymayan alkantl yaamlar onun
planl, programl, rakaml dunyasna ok yabanc duerdi. Bir tek ey isterdi
evine dnduu zamanlar. Nimeta'nn, on be yl iinde biraz kalnlam, duru
beyaz bedenine smsk sarlarak, ban dolgun memelerinin arasna gmerek, onu
doyasya sevmek ve onun kokusunu duyarak sabaha kadar uyumak. Bu arzusu hi ama
hi deimemiti Burhan'n.
Nimeta arabasn park yerine brakp, hzl admlarla ofise yurudu. Asansrde
heyecanl seslerle konuup duran insanlar dinlemedi. Kafas meguldu. Bu
akam... Bu akam danann kuyruu kopacakt.
Kendi katna geldiini, asansrden kp, sola kvrldn, geni alma
alannda, kendi masasna doru yuruyup, sandalyesini ektiini, ceketini karp
sandalyenin arkasna astn hi fark etmedi. Bunlar bilinle deil, otomatie
taklm bir makine gibi yapmt.
"Nimeta, una baksana."
nune fakslanm bir gazete uzatyordu kzlardan biri. Faks kdnda beliren
gazete sayfasna bir gz att ve sabah uyandndan beri iinde savrulduu
Nimeta'nn kendine zgu dunyas birden bire znk diye durdu. Gerek dunyaya geri
dndu.
Belgrad'da baslan 24 Eylul 1986 tarihli Vecernje Novosti gazetesinde Srp
akademisyenlerinin hazrlam olduu bildiriden bir alnt vard. Yazda,
Hrvatistan snrlar iindeki Srplar'n buyuk bir tehlike iinde olduklar ve
nlem alnmad takdirde tum Yugoslavya'da ok buyuk sorunlarn yaanacana
iaret ediliyordu. Bu bildiri ile ilgili bilgiler, oktan kulaklarna gelmiti
habercilerin. Hatta Akademi'de byle bir almann baladn, Cumhurbakan
Stamboli'e, gizli polis haber bile vermiti. Bir Srp milliyetisi olduu iin,
Hrvatlar'la Slovenler tarafndan Srp taraftan olmakla, Srplar tarafndan ise
Srp menfaatlerini yeterince koru-
mamakla sulanan Stamboli, hazrlanmakta olan bildirinin yalnzca baz sosyo-
ekonomik eletiriler ierebileceini duunmu, pek oral olmamt ama anlalan
hata etmiti. unku bildiri bekledii gibi kmamt. Bildiri sadece Srp
milliyetiliini kkrtmakla kalmyor, her bir Srp' yureinin en ince
telinden yakalyordu. Srplar'n asrlardr ezildiini, smurulduunu dile
getiriyor, atei nicedir iin iin yanmakta olan bir mealeyi ateliyordu.
Nimeta, sandalyesine oturup, derin bir nefes ald. Yazy batan sona bir kez
daha okudu. Hi yanlmyordu, bu yaznn ayak seslerini u yl nce duymutu o.
Ne var ki, u yl nce uzaktan duyulan ayak sesleri giderek yaklayor,
yukseliyor, postal gurultulerini artran rap rap'lara dnuuyordu. Srplar,
etnik kkene dayal, ok tehlikeli bir oyuna soyunuyorlard. Buyuk Srbistan
hayallerini gerekletirmek iin, atele oynamaya balyorlard. Ateleri, Srp
medyasnda surekli yaynladklar yalanlaryd. Duzmece haberlerle, Srplar'n
tehdit ve tehlike altnda yaadklarn yaynlyorlard. Huzursuzluun, kukunun
sesi giderek yaylyordu ulkeye.
Bu sesi ilk kez, Aleksandar Rankovi'in cenazesinde duymutu. Ve ne gariptir,
hem Nimeta'nn zel yaamn, hem de Yugoslavya'y alt ust edecek olaylarn
tohumu ayn tarihte atlmt: 20 Austos 1983'te.
Nimeta, Bosna Televizyonu'nun grevlisi olarak, Aleksandar Rankovi'in
cenazesini izlemeye Belgrad'a yollanmt.
Aleksandar Rankovi, 1966 ylnda, Tito'nun telefonlarn dinleme suuyla itham
edilerek, Yugoslav Komunist Ligi'nden ihra edilmi bir gizli polis ajanyd.
Yllar iinde, Arnavutlar'n korkulu ruyas, Srp milliyetiliinin de bayra
haline gelmiti. lkesine ar milliyetiliin, rkln ktu tohumlarn
serpip yeerttikten sonra da, her fani gibi, lup gitmiti. Cenazesine katlan
on binlerce Srp, Yugoslavya'nn dier cumhuriyetlerinde yaamakta olan Srp
aslllarn da adna, bu cenazeyi bir gvde gsterisine dnuturmulerdi.
Irklarn gvde gsterisine dnuen bu cenaze treninde, deiik yerlerden
treni izlemeye gelmi pek ok gazeteci vard. Zagreb'den gelen gazeteci Stefan
Stefanovi ile tanmas da, bu
nedenle ayn gune, 1983'un 20 Austosu'na rastlyordu Nime-
ta'nn.
16 Srbistan dnda, tum Yugoslav cumhuriyetlerin gazetecileri, cenaze
sonrasnda aralarnda anlaarak, o tarihte Belgrad Belediye Bakan olan Ivan
Stamboli'e, olaylar kontrol altna alamad iin, protesto mesajlar
yollamlard. 1986'da artk Srbistan'n Cumhurbakanl koltuunda oturmakta
olan Stamboli, 1983 ylnda o gun, olaylara mudahale etmemi, sadece seyirci
kalmt.
Stefan ve Nimeta, dier gazetecilerle birlikte, cenaze sonrasnda, bir buyuk
otelin barna iki imeye gitmilerdi. Stefan'n kapkara gzleri, Nimeta'nm mavi
baklarna kilitlenmi gibiydi butun gece. Gen kadn, tuhaf bir buyunun
etkisine girmi gibi, sadece Stefan' gruyordu onlarca kiinin arasnda. Sadece
onun sesini duyuyordu, onun scakln hissediyordu. Yllardan beri ilk kez
yeniden canlanyordu, varln bile unuttuu duygulan. Kocasna ihanet etmek
aklnn ucundan bile gememiti o gune kadar. Hana henuz kuucuk bir kzd,
bebeiydi onun. Fiko'suna deli gibi dukundu... Ama o gece, bir zombi gibi, daha
nce hi tanmad bu esmer adamn, gece boyunca sadece onunla konumasna, onu
kolundan ekip dansa kaldrmasna, bedenine smsk sarlmasna, boynunda
hissettii scak nefesine, onu esir alp baka kylara tamasna, onu kul-kle
eylemesine hi ses kara-myordu. Uzun gecenin sonunda, kendi otellerine
dnduklerinde, elinden tutup odasna suruklemesine, bluzunun dumelerini teker
teker amasna, onu soymasna, rl plak etmesine, dudaklarn gus ularna
dedirmesine kar aresiz, savunmasz kalyordu, iindeki yangn snduremiyor,
hi itiraz etmeden, hi sorgulamadan, o ne isterse yapyordu.
O gece, bir odada deil de bir sahilde dalyordu uykuya sanki. Buyuk buyuk
dalgalar sahile vuruyor, sallayp duruyorlard ustune uzand kumlar. Bana
durmakszn yldz yayordu gkten. Bir baka gezegende yayordu. Yurei,
vucudunun her bir miliminde ayr atyordu.
Ertesi sabah, Stefan'n yatanda uyandnda, utantan, pimanlktan ve
mutluluktan alarken,
l
"Dun cenazesine tanklk ettiim iblis, ruhumu esir alm olmal Stefan, nasl
yapabildim bunu ben?" demiti.
"Ruhumuz esir alnd Nimeta, ama Rankovi tarafndan de- l/
w -1
--------
g1-
Nimeta, yal gzlerini yerden ayramyordu. Eliyle enesini tutup, ban
kaldrmt Stefan, "Ruhumuzu sevda esir ald, sevgilim."
Sonra, Stefan'dan ayrlp Saraybosna'ya dnmutu Nimeta. Gazeteye yazlarn
yazm, haber programna haberlerini hazrlamt. Evinde ocuklarna ve
kocasna yemekler piirmi, buyuk bir titizlikle evi batan aa silip
supurmutu. Haftada iki kez temizlie gelen Milica bile armt hanmndaki
bu hamaratla. Ek grevler ustlenmiti televizyonda ve Burhan yeni iler iin,
yeni yerlere giderken hi ikyet etmemiti. Bu sevdann ustesinden geleceini
zannediyordu.
Oysa, ocukluundan beri her srrn paylaan Mirsada, "Yandn sen, kardeim,"
demiti, "yasak meyvenin tadn bir kere tattn myd, dnuun olmaz. Yandn ki
ne yandn Nimeta." Mirsada nedense ondan daha iyi biliyordu bana gelecekleri.
"Toplant balyor, haydi kalk. Neyin var kuzum senin bu sabah?" Sonya dikilip
duruyordu banda. Kdn, kalemini toplayp kalkt, van'n odasna
yuruduler. Toplant masasnn etraf, allmtan kalabalkt bu sabah.
"Ilgin bir gelime var, ocuklar," dedi Ivan. nunde yl duran eitli
gazeteleri datt alma arkadalarna. Hepsi, deiik cumhuriyetlere ait olan
gazeteleri teker teker gzden geirirlerken, boazn temizlemek ister gibi,
hafife ksurup, devam etti.
"Su Allah'n cezas bildiriye Belgrad gazeteleri bile tepki gsterirken,
liderleri Miloevi'ten ts kmyor. Bu size biraz garip gelmiyor mu?"
"Biraz bekleyelim bakalm," dedi Ibo. "Miloevi'in yardaks Duan Mitevi,
parti grubunda bir konuma yapacakm. Milosevic, kendi sylemek istedii laf
Duan'a syletecektir."
"Bu herifin kendi az yok mu?" diye sordu Sonya.
"Milosevic denen adam, kartlarn ok iyi oynar. Saman altn-
S2
dan su yurutur. O nedenle, Stamboli'in dumen suyunda yuze yuze, bulunduu
mevkiye kadar yukselmedi mi?" 18 Toplantda, Srp milliyetiliinin
ar rkla dnumesi halinde, ne gibi nlemler alnabileceini konutular.
"Bence ok iyi niyetliyiz," dedi Mate. "Olanlar oldu bile, zile basld. Bundan
sonra, Srplar' kim durdurabilecek acaba?"
"Senin Zagreb'de dostlarn var Nimeta, onlarla bir temas kur, bakalm ne
duunuyorlar?" dedi Ivan.
Nimeta, toplant sonrasnda, Stefan' gazetesinden arad. Stefan, Nimeta ile ilk
kez, sevgilisiyle deil, bir meslektayla konuur gibi konutu. Sesi ciddi ve
endieliydi. O da, bu bildirinin musibet ilere balang tekil edeceini
duunuyordu, ilk kez, kendilerine dair konulara girmedi, ne Burhan'n dnuunu
sordu ne de boanma iinden sz etti. Her zaman yapt gibi onu zlediini,
dudaklarndan, ensesinden, boynundan ptuunu bile sylemedi. Elindeki bilgileri
bir saate kadar fakslayacan, yarn tekrar grumeleri gerektiini bildirdi
sadece. Telefonu kapadnda, Nimeta u yllk derin bir uykudan yeni uyanyor
gibi akn, endieli, biraz da mahzundu.
Gazeteciler beklediler. Miloevi'in yardaks Duan Mitevi konumasn yapt
ve bildirinin Yugoslavya ve Srbistan iin bir tehlike tekil ettiinden sz
etti. stelik bu konumas, hukumetin szculuunu yapan bir gazetede de tumuyle
yer ald. Miloe-vi'ten hl ts yoktu ama, Duan'n szleri, buyuk bir
yanlgyla, onun duunceleri olarak yorumlanmt. Akl banda insanlar rahat
bir nefes aldlar.
Nimeta, o akam Burhan' her zamanki gibi sessiz ve cokusuz karlad. Dier
akamlardan farkl olarak, bu kez uzun uzun Ni-meta'nn iyerindeki
gelimelerden bahsettiler. Burhan da bildiriden haberdard ve endie duyuyordu.
Bildiriye Knin'deki Hrvatlar, Bosna'daki Bonaklar'dan ok daha iddetli bir
tepki gstermilerdi ve Burhan da bu tepkiden etkilenmiti.
"Senin Zagreb'deki gazeteci arkadan ne diyor bu ilere?" diye sordu Burhan.
"Stefan' m kastediyorsun?" "Evet."
"Onunla Ivan konutu bugun. Zagreb Bosna'dan daha rahat-szm bu konuda."
"Bamzn ustunde bir uursuz ku dolayor gibi bir duyguya 19 kaplyorum,
Nimeta," dedi Burhan.
"Uursuz ku u yl nce havaland, Rankovi'in cenaze treninde. Bakalm ne
zaman nereye konacak?" dedi Nimeta. Kocas gzluklerinin uzerinden yle bir
bakt Nimeta'ya. Ya da ona yle geldi.
Akam odalarna ekildiklerinde, Burhan karsna sarld ama sevimedi. t
karmaya korkarak yatt Nimeta erkein kollan arasnda. Kprdarsa, kocasnn
uyanmasndan ve onunla sevimek istemesinden korkuyordu.
Sabah Burhan ve ocuklar evden ktktan sonra, Stefan'a telefon etti.
"Yine syleyemedim Stefan. Ayrlmak istediimi, baka bir adam sevdiimi, artk
onu sevmediimi syleyemeyeceim Bur-han'a. Hibir zaman syleyemeyeceim, beni
affet," dedi.
"unku Burhan' seviyorsun Nimeta," dedi Stefan.
"Ah, hayr Stejo. Ben seni seviyorum deliler gibi. Her an seni duunuyor, seni
zluyor ve sadece seninle sevimek istiyorum."
"Sen bana ksn ama kocan seviyorsun."
"Nerden kartyorsun bunu?"
"Bunu, onu incitmek istememenden anlyorum, insan, kendi saadeti pahasna ancak
sevdiklerine byle duyarl davranr. Nereden mi biliyorum? unku ben sana hem
m hem de seni seviyorum Nimeta. Sevdiim iin de, uzulmeni istemiyor,
balyorum seni."
"Beni anlamaya al Stejo," dedi Nimeta. "Bulutuumuz zaman daha iyi
anlatacam her eyi. Ne zaman geliyorsun buraya?"
"Bosna'ya gelmeyeceim uzun bir sure. Londra kadrosunda bir yer boald,
tayinimi isteyeceim bugun."
"Doru mu bu?" Sesi titriyordu.
"Elbette."
"inanmyorum Stejo. Bir daha grumeyecek miyiz?"
"Gruuruz. Ama iki sevgili olacaksak, bu benim artlarmda olur. Sen artm
biliyorsun."
"Sen erkeksin. Kimseye bir ban yok. Zor durumda olan benim. Ailemi paralamam
istiyorsun benden." 2O "Ak paylaamyorum Nimeta."
"Ak paylamyorsun ki. Ben... ben..." "Bir seim yapman istedim senden. Sen
seimini yaptn." "Bu seimi isteyerek yapmadm. Mecburdum buna. Sorumluluklarm
var benim."
"Sorumluluklarn sralanmas da bir seimdir."
"Ve sen, beni cezalandrmak iin, Londra'ya gidiyorsun?"
"Bunu seni cezalandrmak iin yapmyorum."
"Neden gidiyorsun yleyse?"
"Seni unutmak iin."
"Unutabilecek misin? Bu mumkun mu?"
"Deneyeceim."
"Oysa ben, seni asla unutmayacam denemeden biliyorum."
"Ben denemek zorundaym."
"Neden?"
"unku sevdiim kadn, hayatn benimle paylaamyor."
"Elimden geleni yapyorum, biliyorsun bunu. Seninle birlikte olmak iin her
frsat kullanyorum, bahaneler yaratyorum, arkadalarma, aileme surekli yalan
syluyorum."
"Bana yetmiyor Nimeta. Bu yaam tarz beni tatmin etmiyor. Benimle birlikte
yurumeyeceksen, ilikimizi bitirmek zorunda-
yz."
"Nasl istiyorsan yle olsun, Stejo," dedi Nimeta kuru bir sesle.
Telefonu kapadktan sonra, kalkmad yerinden. Bacaklarna, kollarna fel inmi
gibi, kprdamadan oturdu.
O, Stefan' yaad surece unutamayacan biliyordu. Ama sevgilisi, araya
mesafe sokarak onu unutabilecekti, demek! yldan beri deliler gibi sevdii
adam, birka bin kilometre ile halledecekti bu ii.
ylesine youn yaamlard ki sevgiyi, imdi onsuz ve sevgisiz ne yapacakt
acaba? ilk tantklar gunden geriye doru film eridi gibi akyordu gzlerinin
nunden, yaadklar. Gzyalar da yanaklarndan akyordu.
yl boyunca, ofiste masasnn ustundeki telefona, her al-
nda atlrken, ince bir umudu yeertirdi iinde. Ya oysa? Eer oysa, dunyay
unuturdu. Kular tuurdu sesinde.
Stefan sk sk gelirdi Saraybosna'ya. Evropa Oteli'nin barnda buluurlard.
Yanlarnda baka i arkadalar da olurdu ama o ikisi sadece birbirlerini duyar,
birbirlerini grurlerdi, ayn ilk karlatklar gunku gibi.
Stefan, Ali Paino Polye'de, Nimeta'nn iyerine yakn bir daire tutmutu.
Burhan kent dna ok sk kt iin, bulumalar kolayd. Nimeta iten
ktktan sonra Stefan'n evine gidiyor, birka saat kalyordu. Orada geirdii
zaman iinde, iki ocuklu orta yaa yelken am, bezgin ve yorgun bir kadndan,
iinden yaama sevinci ve ehvet fkran bir diiye dnuuyordu. Stefan ona
dokunduunda, sanki gusleri dikleniyor, kalalar yuvarlanyor, genleiyor,
enerji doluyor, birazdan yaayaca o dayanlmaz hazz vucudunun her bir
zerresiyle emebilmek iin bir yay gibi geriliyor, farkna bile varmadan
hazrlanyordu sevimeye.
Nimeta, sadece seviirken deil, sevgilisinin yannda olduu her an, usuz
bucaksz bir mutluluk denizinde yuzuyor gibiydi. Sevinci sesine, gzlerine,
tenine yansyordu, i nedeniyle bir araya geldiklerinde, grup halinde bir
kahveye veya bara gittiklerinde, vucut dillerinin onlar ele verdiinden emindi.
Surekli birbirlerinin yaknnda oluyor ve gzlerini birbirlerinden
ayramyorlard. Bu nedenle Nimeta Stefan'la darda beraber olmaktan kanyor,
evde bulumay tercih ediyordu. Surekli i uzad bahanesiyle eve ge dnmeleri
ocuklar tedirgin etmeye balamt bir zaman sonra.
Nimeta, iki defa i dolaysyla, bir kere de, ksa bir resmi tatilde i
bahanesiyle, Zagreb'e gitmiti. Zagreb'de onu tanyan olmad iin ok daha
rahat olabilmilerdi; Nimeta sevdii adamla bir lokantada mum nda ba baa
yemek yiyebilmenin, sokaklarda, parklarda gen sevgililer gibi el ele
dolaabilmenin keyfini surmutu.
Sonra, yava yava yorgunluu balamt sevdann. Birlikte geirdikleri zaman,
Stefan'a yetmiyordu. Bu ikili yaam Nime-ta'nn da houna gitmiyordu ama, esas
mzklk Stefan'dan kaynaklanmt. Sonunda bir seime kilitlemiti Nimeta'y.
ocukla-
21
rn brakamayaca savn da urutmutu. "Onlar brakman gerekmiyor, ben
Saraybosna'ya yerleebilirim. Yaptm i buna 22 musait," demiti.
Nimeta hi bakaldrmamt kimseye o gune kadar. Esintiliydi, zellikle
kocasna kar marklklar vard, inatyd ama duzenini darmaduman
edebilecek hamleleri yapmaktan hep ekinmiti. Kafasnda kavak yelleri esen gen
bir kzken bile.
Yetmili yllarn banda, ailece istanbul'a gitmilerdi. Orada hem babasnn
hem de annesinin yllardan beri grmedikleri akrabalar vard. On be-on alt
yalarndayd Nimeta. Uzun boylu, ak kumral, buday baa gibi bir kzd,
istanbul buyulemiti onu. Birka yaz ust uste gelmiler, Erenky'de oturan
akrabalarnn yazlnda kalmlard.
Badat Caddesi uzerindeki kahvelerde, kuzinleriyle kikir kikir, fkr fkr,
dondurma yiyerek, ak hava sinemalarnda mahallenin delikanllaryla buluarak,
denize girmek iin kiraladklar sandallarda delice elenerek, hl unutamad
guzellikte tatiller yapmlard.
O yazlarn birinde, Erenky'deki kkun yan komusunun olu ile flrt etmiti.
Yaz tatillerinin gelmesini iple ekerek bekler olmutu. Sevgilisinden gelen
mektuplar skmek iin, Turke renmeye balamt.
Bir yaz sonu, Bosna'ya dnmeden nce, Nimeta'y istemeye gelmilerdi
Erenky'deki komular. Babas bu ie scak bakarken Raziyanm raz olmamt.
"Sen kzna universite okutacaktn hani?" diye sormutu, bir Turk genci ile
evlilii onaylayan kocasna.
"Istanbul'da da universite var."
"Doru durust Turke bile bilmiyor o," demiti Raziyanm.
"renir."
"Benim baka kzm yok."
"Daha iyi ya, baka kzn olmadna gre, Nimeta iin en iyisini istemek
zorundasn."
"Nesi en iyi bu gencin, kuzum?"
"Tahsili var, hali vakti yerinde, ustelik terbiyeli ve yakkl."
"Saraybosna kaynyor tahsilli, terbiyeli ve yakkl genlerle."
"Evet ama oras Saraybosna. Tito'nun lduu gun, orada neler olacan kimse
bugunden bilemez. Turkiye, Turkiye'dir, be asrlk Osmanl mulkudur. Kz,
buraya kk salar, sonunu grerek ya- 23 ar. Bencillik etme hanm."
"Kz Turk'e vereceksek, biz de tas tara toplayp istanbul'a gelim,"
demiti Raziyamm.
Nimeta, ilk akn on sekiz yann tum heyecanyla yayordu. Yine de annesine
bakaldrp, "Ben burada kalacam," diyememiti. Bosna'ya vaktinden nce dnu
yapan annesinin hi yuzune bakmadan, yol boyunca alamt, evlerine varana
kadar. Onu istemeye gelirken getirilen gulleri, kurutup saklamt. Aylarca
ailesine surat asmt. Ne ertesi yl, ne de daha sonra dnmemilerdi
istanbul'a.
Raziyanm'n istanbul'u sevmemesinin nedenleri vard.
Osmanl'nn drt yuz yl akn saltanat sona erdiinde, Balkan'n o uzun dnem
iindeki efendileri, kendilerini g yollarnda bulmulard. Ve o gun bugundur
hep guyordu Bonaklar. Sava ruzgrlarnn her estiinde, ki Balkanlar'da ok
sk eserdi bu ruzgr, Bosnal, dengini toplayp duer olmutu yollara.
istanbul, ayr duen ana oullar, kar kocalar, kardeler, sevgililer demekti.
Snen ocaklar, solan baheler demekti. Dnuu olmayan gidiler, hasreti dinmeyen
gurbetler demekti. Ne zaman birileri gitmeye kalksa Bosna topraklarndan
istanbul'a doru, ac ve zlem elik ederdi gidene, sonsuza kadar.
Bosna ve istanbul, ayn kaynaktan fkran ama deiik yataklarda aldayan iki
nehir gibi, asrlardr birbirlerine kavuama-dan akp duruyorlard mecralarna
doru. Istanbul'a Bursa'ya, Izmir'e, Adapazar'na g veren Bosna, huzuru,
guveni, mutluluu yakalamak iin, be parman aarak, elini Trakya uzerinden
Anadolu'ya uzatan gusuz dumu bir dev gibiydi.
Ve bir kat istanbul. Umudun yitirildii noktayd. Gzyalar sel gibi akmaya
baladnda, nune katar istanbul'a suruklerdi umutsuzlar.
Gurbet Ne Yana Duer, Usta? (1878)
En umarsz en yakc ayrlklar Osmanl'nn Bosna'y gzden kard 1878
ylnda yaamt Bonaklar. Bosna-Hersek'in idaresi, Osmanl'dan alnp,
Avusturya-Macaristan mparatorlu-u'na verilmiti. aresizliini kabullenmiti
Osmanl. Para para zulmekteydi koskoca imparatorluk. Her kprdamnda,
sanki bir toprak paras daha kopuyordu barndan. Koskoca Bosna vilayeti,
Osmanl'nn anl Rumeli sanca tek kurun atlmadan, savalmadan, uruna kan
dkulup ehit olunmadan, masa banda alnan kararlarla, atlan imzalarla gvura
braklyordu. Eriyordu Osmanl.
Raziyamm'n buyuk dedesinin yurei kan alyordu. Ateten bir el sktryordu
barn... aresizlik... Kararszlk... Ya bundan byle 'han glgesinde'
onursuz ve boynu bukuk surdurecekti kalan mrunu ya da kkunden, toprandan
skulecek, evini barkn, iini gucunu brakp duecekti yollara... kendi gibi
yuzlerce garibin yan sra, denkler, yukler, torbalar ve mekkare arabalar
arasnda Stambol'a doru... isiz gusuz, yersiz yurtsuz kalmaya. Bir karar ki,
iki yuzu keskin bak!
Husrev Aa, ge karar verir vermez, bir an evvel hazr etmiti firuze kolye ile
kupeleri. Hatr buyuktu smarlayann. Salih Zeki Bey, kz kardeinin boynunda
grup beenmiti Husrev'in el emei gz nurunu da, bir benzerini yeni gelini
iin smarlamt. Iki eli kanda olsa, emanetini teslim etmeden bir yerlere
gitmezdi Husrev Aa. O ailenin hakk vard ustlerinde. Anas, Salih Zeki Bey'in
babasnn Travnik'teki iftliinde buyutulmutu. Anasna hanmlara layk eyiz
duzup gelin etmiler, doan ocuklarnn elinden tutmulard. Baar'daki
dukkn bile o aileye borluydu Husrev. Fehim Bey, dukkn amas iin yardmda
bulunmakla kalmam, hem Travnik'teki konaklarnn hem Saraybosna'daki evinin
butun gumulerini de ona yaptrtmt, tepsilerden, sahanlardan guumlere, kz
Reide'nin belindeki kemerlerden, olu Salih Zeki'nin cebindeki tutun kutularna
kadar.
G kararn aldnda, sktrmt ram, bir an nce akmas iin talar
yerlerine. Ve ite imdi nunde gk gk parldayan talaryla firuze kolye,
narin bir ylan gibi kvrlm duruyordu tezghn uzerinde.
Sarkal kupeleri de kolyenin yan sra itina ile paketleyip hazr etmiti, iki
adet at hazrlatmt Travnik'e abuk varmak iin. Ama ans varm ki, Salih
Zeki Bey'in Saraybosna'da, Vrat-nik'teki konanda olduu haberini almt. Bir
kou gider teslim ederdi emaneti, sonra elinde kalan dier siparilerin kimini
bitirir, kiminin parasn geri verirdi ve balard g hazrlna.
Konaa vardnda, az bekledi i avluda. Ayaklarna, kap nune ifter ifer
dizelenmi incecik, yumuack olak derisinden yaplm terliklerden birini
geirdi. Gune nn apaydnlk ettii selamla aldlar onu. Souk vine
erbeti ve Istanbul'dan gnderilmi gullu, sakzl lokum ikram ettiler. Dikkat
etti, vine erbetini sunduklar ibrik on yedi yl nce eliyle iledii ibrikti.
Tepsi de yle. Gsu kabard. Genliinde, raklardan medet ummaz, kendi
elleriyle ilerdi gumuu. Simdilerde elleri titriyor, gzleri eskisi kadar iyi
grmuyordu ince ii. Az bekledi, biraz sonra kapdan uzun boyu, akmak akmak
mavi gzleri ve tiril tiril sadakor mintamyla Salih Zeki Bey girdi ieri. Husrev
Aa'y ileri yana yarar ekilde hurmetle selamlad, hal hatr sordu.
Husrev Aa, paketi ap kolye ile kupeleri serdi sedirin ustune. Gzlerinden bir
ton ak mavi talara hayranlkla bakt gen adam.
"Hemireme yaptnz mucevherleri pek beendi hanmm. Ben de ona, buralardan
ayrlmadan bir Bosna hatras hediye etmek istemitim. Beenmekte haklym Gul
hanm. Ellerine salk olsun, Husrev Aa," dedi.
"Iyi gunlerde kullansnlar, beyim," dedi Husrev Aa, el emeini tayan
mucevherlere beeniyle bakarak.
Salih Zeki, ellerini rptnda ieri giren hizmetkra belli belirsiz bir ka
gz iareti yapt, o kadar. Biraz sonra gul kurusu kadifeden bir keseyle geri
geldi hizmetkr. Keseyi alp Husrev Aa'ya uzatt Salih Zeki.
"Allah bin bereket versin beyim," dedi Husrev Aa ve biraz sklarak sordu:
26 "Demin buralardan ayrlacanz sylediniz. Stambol'a m gitmeyi
duunursunuz?"
"Duunurum Husrev Aa. Gvurun idaresi altna getikten sonra, bir hayr kalmaz
artk buralarn. Ailenin yars zaten gmu. Ben de, doacak ocuum Musluman
topraklarda dosun isterim. Eskiler anlatrlar hep, gvurun zulmunu ok
ekmitir bu aile."
"Bendeniz de aynen yle duunurum. oluu ocuu toplayp gitsem derim. Ama
neyle geiniriz, ne yaparz yaban ellerde?"
"Senin zanaatn, sanatn var Husrev Aa. iin altn bileziktir kolunda.
Buralardan ok daha buyuk ehirdir derler Stambol iin. Grmedim ama ok duydum.
Sen her gittiin yerde ekmeini karrsn, hi korkun olmasn," dedi Salih
Zeki. "Gten korkmas gerekenler bizleriz. Bu topraklarn, bu mulklerin irad
gemeyive-rirse elimize, n'eyleriz yaban ellerde. Senin gibi zanaatmz da yok
bizim."
"Aman efendim," dedi Husrev Aa saygl bir sesle, "Beylerin zanaat m olurmu?
"
"Beyliimiz oralarda da surer mi bilinmez ama, kararmz vermiiz. Bizden nce
giden akrabalar piman olmadlar. Yeenim Fehim Bey, birinci Meclis-i Mebusan'da
Bosna mebusudur. Haber yollatm, beklerler bizi de. Sen de gecek olursan bir
gun Stambol'a, Rami'de ya Fehim Bey'i ya da Meclis-i Ayan uyesi Ha-lilbasi
Rdvan Bey'i bulur, bizi onlara sorarsn. Bilirler nerede olduumuzu," dedi
Salih Zeki Bey.
Husrev Aa konaktan ktnda keyifliydi. Keseyi kuana sokmutu, g iin
kesin kararn vermiti. Koskoca Kulinovi Salih Zeki bile, kylerini ve bunca
mulkunu brakp da gidiyorsa Stambol'a, bu hayra alametti. Bu akam mutlaka
aacakt konuyu karsna. Bir an evvel hazrlanmalydlar. Gecikmeden yola du-
meliydiler. Farkna bile varmadan bir turku gelip oturdu dudaklarna. Gunein
scan duyumsad srtnda. Iinden kedi gibi gerinmek geldi. Gunlerden beri
ilk kez rahatladn hissetti.
i huzuru ile yurudu. Huzurunun ok ksa sureceini, dama-
dnn ge kar kacan ve sevgili torunu Memo'yu geride brakacaklarn
bilmiyordu henuz. Bu g kararyla, kznn yavrusundan bir daha hi kavumamak
uzere ayr dueceini bilmiyor- 27 du.

Raziyanm, ite bu, olunu terk ederek istanbul'a gen babaannenin ykusunu
dinleyerek buyudu. Kuucuk bir kzken, yureine istanbul'da yitip giden, olunu
ana kucandan, ana scandan mahrum brakan bir kadnn nefreti oturdu.
istanbul, ocuklarn analardan ayr dumesi demekti.
Ailesiyle istanbul'a gen Faika'nn geride kalan olu Memo, sevgisiz bir
ortamda, hayal meyal hatrlad annesine ve tum kadnlara duman yetiti. ok
ge yalarna kadar evlenemedi bu yuzden. Yllar sonra, soyunu surecek bir oul
sahibi olmak iin, ancak ellili yalarnda evlendiinde, gen kars deta alay
eder gibi, bir erkek ocuk yerine ikiz kzlar verdi kucana. Yatlar
torunlaryla oynarken, onun dizlerine ikiz kzlarn koydu kara talih. Hi
sevemedi kzlarn da. Onlara snamadan, sevgiyle artlamadan gup gitti kus
olduu dunyadan.
istanbul, kzlarn sevmeyen baba demekti.
Allahtan ikizlere kol kanat gerecek, babalk edecek, gen, neeli ve yeenlerine
dukun bir day vard ailede. ok sevilen, ancak ailesi yine istanbul yuzunden
paralanm, yalnz kalm bir day...
Yllar sonra, buyuduklerinde Raziye'nin ikizi gelin gitti istanbul'a. Her yl en
az bir kere bulumalar vaadiyle gitti. Karde ve yurt hasreti ekti gurbette.
aresiz hastala yakaland.
Raziye, istanbul'a varabildiinde, ok ge kalmt. Elinde menekeler ve
Saraybosna'dan gturulmu bir avu toprakla diz kmutu mermer tan
karsnda. Kardeinin taa yazl adn parmaklaryla okamt. Topran
sulamt. Yalar yamur gibi inmiti yanaklarndan.
Dalan aileler demekti, karde acs demekti Istanbul.
Aclar zaten hi dinmezdi dunyann bu blgesinde, ikinci Cihan Sava dunyay
kavurduu zaman da, Balkanlar'da en buyuk aclar yine Bonaklar'dan yana
dumutu.
28
Sava onlar kartmamlard. Taraf tutmamlard. Silah ellerine ancak
yurtlarn ve canlarn dumana kar korumak iin almlard. Ve onlar
dumanlarn sadece igal ordular sanarken, kadana katlana oalmt
dumanlar. Kap komular dumana dnumutu. Hi bitmeyen bir ileydi
Bonaklar'n dram.
Srplar'n Buyuk Srbistan hayalinden dolay, etnikler, 1942 ylnda acmaszca
katletmilerdi Bonaklar'. 1943 ylnda yine etnikler, sekiz binini ocuklarn
ve yallarn oluturduu dokuz bin Musluman' ldurmulerdi.
Sonra Ustae denen faist Hrvatlar'la savamaya balamlard Bonaklar... Daha
fazla lu, daha fazla yaral, daha fazla sndurulmu ocak... alk... ac ve
sefalet! Canlarn kurtarabilmek iin, Hitler'in 13. SS Birlii'ne, Haner'e
bile katlmlard sonunda. Bonaklar hayatta kalabilmek iin, Almanlar'n
yannda Parti-zanlar'a kar, Hrvatlar'm yannda Srplar'a kar, Srplar'n
yannda Hrvatlar'a, etnikler'in yannda Ustaeler'e, Ustaeler'in yannda
etnikler'e kar ve Partizanlarn yannda hepsine kar savap durmulard.
Hi kimseye yaranamamlard. En ok luyu onlar vermilerdi. 1945'in Nisan
aynda, Saraybosna kurtarldnda, Balkanlar'da yetmi be bin Musluman
lmutu. Bu say, Hrvat ya da Srp lulerinden daha fazlayd.
Daynn babas, 13. SS Birlii Haner'de savaan bir yakn sayesinde,
Almanlar'dan edindii bir zel izinle, ailesinin Istanbul'a kan
hazrlamt. Oullarn savamayan bir ulkede buyutmek, okutmak istiyordu.
Korkusuz yaamak, alp kazanmak ve kazancn keyifle yemek istiyordu.
Trenle Istanbul'a doru yola kacaklar gunun sabahnda, kahvalty erkenden
hazr etmiti kars. ocuklarn uyandrmak iin, bir gun nce on sekiz yana
basan buyuk olunun, sonra da kuuk olunun kaplarn tkrdatmt. Mutfaa
geip ay dem-lemiti. Bir turlu kalkmak bilmeyen buyuk oluna seslenmiti
mutfaktan. ocuk grunmeyince, odasna kadar gidip, tekrar vurmutu kapy, bu
kez daha hzl. Hi ses gelmiyordu ierden. Kapy ap ieri girmiti. Yakt
lambann , bozulmam yataa braklm bir mektuba duuyordu. Mektubu
elleri titreyerek okumutu:
"Sevgili anneciim ve babacm,
"Sizinle gelmiyorum. Ben, ideallerimin peinden gidiyor, dalara kyorum.
Sakn benim iin uzulmeyin, beni beklemeyin ve aramayn. Siz bu mektubu okurken,
ben dada olacam. Bu davada baarl olursak, nerede olursanz olun, ben sizi
mutlaka bulurum. Beni balayn.
Sizi ok seven olunuz, Fikret."
Sesi, yurekler paralayan bir lkt annenin.
Fikret dalara kmt. Tito'nun birliklerine katlmt. Devrim baarl
olunca, orduda kalm, yukselmi, Yugoslav Ordu -su'nun saylan, sevilen bir
subay olmutu. Yllar sonra bir resmi ziyaret srasnda Turkiye'ye gitmiti.
Yugoslavya'dan ayrldnda on iki yanda kuuk bir olanck olan kardei de,
Harbiye kl, yakkl bir kurmay subayd Turk ordusunda. Aabeyi ile
bulumak uzere izin alm, Istanbul'a gelmiti.
Yllar sonra buluan iki karde, ustlerinde Yugoslav ve Turk Cumhuriyetlerinin
subay uniformalar, kol kola, bir batan bir baa yurumulerdi Beyolu'nda.
Sonra, annelerinin evine gitmi, ustlerini deitirip geri dnmulerdi
Beyolu'na. Balk Pazar'nda bir meyhaneye girmilerdi. Aralarnda yar Bonaka
yar Turke, sktklarnda Almanca ve Ingilizce konuarak hasret
gidermilerdi. Raklar devirip devirip Rumeli turkuleri, sevdalinkalar
sylemilerdi. Zil zurna sarho olmulard. Hikmet sarholuun etkisiyle
hukumeti eletirmeye balam, giderek comu, az dolusu kufure dnuturmutu
eletirilerini. Fikret susturmaya almt kardeini. du patlamt. Hesab
acele deyip kartmt meyhaneden Hikmet'i. Bir taksiye atlayp Kumkap'ya
gelmilerdi. Kumkap meyhanelerinde oryantal seyredip, saz dinlemilerdi. Sabaha
kar tan aarrken Arnavutky'de bir ikembecide orba, gunein ilk klarnda
Emirgn'daki naralt'nda ay imilerdi. Sonra Hikmet soyunmu, kendini
sabahn ayaznda Boaz'n serin sularna brakm, akntyla suruklenmi ve bir
takann ipine aslp geri dnmutu de ancak aylabilmiti. Eve dnerken gazete
almlard. Sabah gazetelerinde, kardeinin bir gece evvelki siyasi
eletirilerinin aynn grunce, inanamamt Fikret. Kardei ona
29
gazetelerde yazanlar okurken, dalp dalp gitmiti. Ertesi gun, babasnn
mezarn ziyaret edip, annesinin elini pup Belgrad'a 30 dnmutu.
Sevgili yeeni Raziye, taa Saraybosna'dan Belgrad'a ziyaretine gelmiti, hem
daysn grmek hem Istanbul'dan getirilmi armaanlar almak iin. Daysmdaki
durgunluu hemen fark etmiti.
"Ne oldu day? Eski neenden eser yok," demiti Raziye.
Uzun sure susmu, ne diyeceini bilememi, sonra krk bir sesle konumutu
days: "Hayat karm olduumu anladm, kzm. Bir genlik hatas bir mru
alp gturmu. Geri dnmek iinse artk ok ge."
"Day, sen bu ulkede en iyi mevkilerdesin. Hibir sorunun olmamal..."
"Ben bir ehrin akarsularna sabahn ilk klarnda kendimi hi brakmadm.
Hukumete az dolusu hi svemedim, ne ayk ne de sarhoken, Raziyem. Hayat
karmm... karmm."
Day, kahkahalar u ev teden duyulan o eski day olamamt bir daha. Iinden
geenleri bilememilerdi ama onun Istanbul dnuunden sonra deitiini hep
bilmilerdi.
Day, gnul ve hayal krklklarn anlatmamt ailesine. Musluman mezarlarnn
ailelere haber bile verilmeden parklara, yuksek binalarn ina edilecei
arsalara dnuturulmesini sessizce izlemiti. Tito'nun camileri muzeye, depoya,
ahra evirmesine ya da yerle bir etmesine ne kadar ierlediini kimseye
sylememiti. Muslumanlar'n derneklerini, okullarn, en ok da 1530'dan bu
yana surup giden drt yuz yllk Gazi Husrev Bey vakfn kapatmasn, yok
etmesini iine hi sindiremediini de.
Tito'nun, Muslumanlar' kayrmaya uncu Dunya lkele-ri'nin liderliine
soyunduktan sonra balam olmasnn, Arap ulkelerine ad Ahmet, Mehmet, Mustafa
olanlar atamaya zen gstermesinin itenliine inanmadn da sze dkmemiti.
Bir yanarda, sadece kendi yureinde patlayp snmutu ve snduunde kulleri
sadece onun gnlunu mezara evirmiti.
Istanbul bozgununun dnda, yalnzca tek bir kere sezinler gibi olmutu
daysnn gnul krkln Raziyanm. Damad Bur-han'n babasnn da bulunduu
bir akam yemei sohbetinde, laf
laf am, Tito'nun zel mulkleri devletletirmesinden sz edilirken, dunuru:
"Istanbul'a gmu akrabalarn haklarn yollayamaz olduumda, ok uzuntu
duymutum. Yllarca her ay iradlarn, erzaklarn, tenekelerle Travnik
peynirlerini sektirmeden gndermitik. Ne yaptlar, neyle geindiler bunlar
kesilince? Bu rejimi bilmeyen insanlara nasl anlatrsn, yuzlerce yllk
arazilerinin, Tito'nun keyfiyle artk onlara ait olmadn?" demiti.
Daysnn Tito sevgisini bilen Raziyanm tedirginlikle kpr-danmt yerinde.
Simdi yine o bitmez tukenmez politik munakaalardan birine balayacaklar diye
duunmutu. Tito'yu lumune tutanlarla, Tito'nun ulkeye yapt iyiliklerin
tumunu grmezlie gelerek onu karalamak isteyenler, hep yaparlard bunu. Sonu
gelmez az dalalarn...
"Sen stanbul'dakiler iin hi uzulme, azizim. zuleceksen bizlere uzul," diye
yantlamt days. Sesinde derin bir hayal krkl vard. Sarp kalmt
Raziyanm.
Raziyanm'n gzunde, sevdiklerini uzen, kran ehirdi Istanbul. Nifak sokan
ehirdi.
Kznn, komunun oluna kaymakta olduunu grunce, dar karmt Istanbul'dan
Saraybosna'ya. O, evini datmayacakt, ailesini birlik ve beraberlik iinde
tutacakt. Yugoslavya'nn da sembolu olan, 'birlik-beraberlik' iinde...
Bir yl sonra, universiteye balamt Nimeta. Orada Burhan' la tanmt. Ilk
akn abuk unutmutu. Burhan yakklyd. ok eski bir Bonak ailesinden
geliyordu. Iki yl sonra muhendis kacakt. Raziyanm bu kez itiraz edecek
bahane bulamamt.
Burhan diplomasn alr almaz evlenmilerdi ve Nimeta ilk yllar ok sevmiti
kocasn, mutlu olmutu. Ama hayat, zaman iinde tekduze rayna oturduunda,
Nimeta lene kadar hep almak, eve para yetitirmek ve ocuklar buyutmenin
dnda hibir ufku olamayacan grmutu.
Gri, youn bir sisin iine girmek gibiydi, nunu grememek. Ite tam o noktada,
o boulma noktasnda rastlamt Stefan'a. Sisin iinde, sar, scak ince bir
k gibiydi gizli ak. Bir maytap gibi
parlam, Nimeta'nn etrafn aydnla bomu, sonra snmutu... Sonsuza kadar
sis vard yine.
32 leden sonra, ocuklar okuldan dnduklerinde, Nimeta hl telefonun
yanndaki iskemlede dimdik oturmu, duvara bakyordu, bacaklarna surtunup duran
Bozo'yu bile fark etmeden.
Akam, Burhan karsn klinie gtururken, arabada yannda oturan doktora,
vicdan azab iinde anlatmt. Karsn iinden dolay ok yalnz brakt
iin suluydu. Tek bana, hem ocuklara yetimek hem de ok stresli, sorumluluk
isteyen bir grevde bulunmak Nimeta'y bir bunalma suruklemiti, ilerini bir
an nce yeniden duzenleyecek ve artk hep Saraybosna'da ailesinin yannda
kalacakt. Onlara daha iyi bir yaam verebilmek iin kouturup durmutu sada
solda. Ama demek ki mutluluun yolu, daha ok para kazanmaktan, daha iyi
artlarda yaamaktan gemiyordu. Evine refah getirmiti ama, bu kez de huzuru
karmt elinden. Simdi, kars bunalmda, ocuklar babo, kendi aknd.
Ailesinin tum fertleri mutsuzdu. Bu mutsuzlukta, kendine duen payn
bilincindeydi Burhan.
Bilmedii; kars kendi cehennemini yaarken, ulkesinin de bir cehenneme adm
adm yaklamakta olduu idi.
Nimeta klinikte yatarken, Yugoslavya'y kan glune evirecek oyununu sahnelemeye
balamt kader.
Nisan 1987
Srbistan komunistlerinin lideri Slobodan Milosevic, aziz dostu Cumhurbakan
Stamboli tarafndan, Kosova'da yine azm bulunan Srp aznl teskin etmek
uzere Kosova'ya yolcu edilirken, ipleri kendi lehine ekitirmeyi planlyordu
ama, kaderin alar bu denli hzl receinden haberi yoktu.
Slobodan Milosevic ile Ivan Stamboli, Belgrad Hukuk Fakul-tesi'ndeki rencilik
yllarndan beri ok yakn arkadatlar. Ivan Stamboli, universite yllar
boyunca da parti iinde almakta olduu iin, Milosevic'ten ok daha nce
yukselmiti. Ama, arkada-
n her zaman kollamt. Milosevic, Parti'deki ilk iini bile Stam-boli'e
borluydu. Yirmi be yllk bir kader birliinin sonunda, bu iki arkada,
ayrlmaz bir ikili oluturmulard. Milosevic, hem Komunist Parti'nin lideri,
hem de Stamboli'in sa koluydu.
Stamboli, Kosova'ya ilk ziyaretini 6 Nisan 1986'da yapmt. Nufusunun yuzde
doksan Arnavut olan Kosova'da, ayrlk-eylemci Bulatovi'in tutuklanmasna
tepki olarak Kosova Srplar on bin imza toplamlard. Gerginlik had safhaya
ulanca, havay yumuatmak iin, Stamboli, Kosova'ya gitmek zorunda kalmt.
Bir yl sonra, Srplar yine azmlard ve onlar teskin etmek iin, yine
Belgrad'dan yetkili bir kiinin Kosova'ya gitmesi gerekiyordu. Stamboli, bu i
iin, hayatta en guvendii dostu Miloe-vi'i seti. En guvendii dostunun onu
srtndan hanerleyerek, Srplar'n liderliine soyunacan aklna bile
getirmiyordu.
Ama, Miloevi'in planlar, ihtiraslar ve yardaklar vard. Ba mezi,
Belgrad Televizyonu'nun bandaki Duan Mitevi, televizyonun gucunu ylesine
ktuye kullanacak, Srplar' ylesine tahrik edecek, halk kurmaca senaryolarla
ylesine doldurua getirecekti ki, Yugoslavya'nn Miloevi'in rehberliinde
eceline kousunu hi kimse durduramayacakt.
24 Nisan 1987'de, Milosevic, Kosova Polye'deki Kultur Evi'nin kapsnda binlerce
Srp tarafndan karland. Polis bir ayaklanmaya kar her turlu tedbiri
almt. Televizyon kameralar, dier cumhuriyetlerden gelmi medya mensuplar
ve gazeteciler, civardaki evlerin balkonlarndan, pencerelerinden sarkyorlard.
Nimeta, u-drt ay nce iine geri dnmutu. Klinikte geirdii iki aydan sonra,
bir sure de evinde kalm, ie gitmemiti. Ivan, Nimeta'ya evde halledebilecei
yazmalar ve baz tercumeleri yollayarak, evinde bir i ortam yaratmt.
Yeni ylda dnmutu iinin bana. Onu uzun sure ehir dna yollarnamlard.
Artk, geirdii bunalmdan hibir iz tamadna gre, mesleinin gereini
yapmaya balamalyd yava yava.
Stefan, onun hastalandn duyduunda, Londra'dayd. iek ve kart yollamakla
yetinmiti. Hayatn karmakark ettii kadn daha fazla hrpalamak
istemiyordu besbelli.
S3
33
34
Burhan kars klinie kaldrld andan itibaren, ocuklaryla ilgilenebilmek
iin, Knin'e bir baka muhendis arkadan yollamt. Raziyanm, kendi evinden
kp, onlarn yanna yerlemiti. Nimeta klinikten ktktan sonra da
dnmemiti evine. Ikisine ve zararl arkadalklarna gz kulak olmak iin
yanlarnda kalmak istemiti bir sure daha.
Annesinin, surekli ilerine burnunu sokacan bildii halde, aldrmamt
Nimeta. Gnul macerasn yeniden balatmaya hi niyeti yoktu. Zaten Stefan
Londra'dayd ve bir iki gemi olsun telefonunun dnda hi konumamlard.
Gnlu ylesine krkt ki, bu ilikinin tamamen bittiine inandrmt kendini.
lunceye kadar grmeyecekti Stefan'. Duunmeyecekti de.
Ama, Nimeta, kameraman arkadayla Kosova'ya yola karken, iinden bir ses ona,
Stefan'la karlaacan tekrarlayp durmaya balamt.
Gazetecilerin topland otelde Zagreb'den gelenlerin arasnda gremedi
Stefan'. Kimseye sormaya da cesaret edemedi.
Miloevi'i dinlemek iin, nereden ktklar belli olmayan on binlerce Srp,
konumann yaplaca Kultur Evi'nin nune birikmiti. Yuzde doksan ounluu
Arnavut kkenli olan kente sanki gkten zembillerle inmilerdi. Srplar Kultur
Evi'nin kapsn zorlarken, coplu polisler, halkn kapya ylmasn nlemeye
alyor, arya kaan gstericilerden Miloevi'i koruyabilmek iin,
insanlar itip kakyorlard. On binlerce kiinin ieri alnabilmesi imknszd.
Polisler, megafonlarla insanlar sakin olmaya davet ediyordu. Birdenbire,
sokan kesini tutmu olan bir kamyondan, polislerin uzerine ta paralar
yamaya balad. Ayn anda Srplar da, ta atanlara mudahaleye davranan
polislere, "Katiller! Katiller!" diye tempo tutarak barmaya baladlar. ..
Binann kaplar smsk kapatlm olduu iin, holde skp kalan medya
mensuplar dardaki kyameti duyuyor ama neler olup bittiini anlayamyorlard.
Milosevic balkondan bir sure olup biteni seyrettikten sonra, hayatnn akn
deitirecek olan konumasn yapmak uzere aa indi. Onu grdukleri anda
polislere ve hukumete, "Katiller!
Katiller!" diye haykran Srplar, bu kez "Slobo! Slobo!" diye tempo tutmaya
baladlar.
Milosevic Kosova'ya, Cumhurbakan tarafndan, Srplar' azdrmak deil, teskin
etmek iin yollanmt. stelik kimsenin Srplar' dvduu filan yoktu. Ama
Milosevic orada bulunduu zaman iinde, Kosova Srplar'nm ruzgrn arkasna
ald takdirde, varaca noktay grmutu bile. Artk azndan kan szlerin
ne denli kkrtc, ne denli gereklere aykr olduunun hibir nemi
kalmamt.
Nimeta, holdeki kalabaln arasnda skm kalmt. Ierde-kiler
havaszlktan boulmak uzereydiler. Ama o anda, Miloevi'i duyabilen medya
mensuplarnn yureklerindeki skmann, havaszlkla ilgisi yoktu. Onlar bu
konumann, bylesine azm, gzu dnmu Srplar' nerelere gturebileceini
tahmin edebiliyorlard.
Iin komik yan, Mileovi Srplar'a, "Bu topraklarda sizleri kimse dvemez,
kimse size yan bakamaz," diye bas bas barrken, Kultur Evi civarnda grev
yapmaya alan Kosova polisinin arasnda, Srplar tarafndan yumruklanmayan,
tartaklanmayan, taa tutulmayan tek bir polisin kalmam olmasyd.
Miloevi'in sylediklerinden yuz bulan dier konumaclar, mitinge Kosova'nn
otonomisinin acilen kaldrlmasn talep eden ve Arnavut liderleri sulayan
konumalarla devam ettiler. Dramatik ses tonlaryla bara ara, Belgrad'
yardma aryorlar ve Srplar'n Arnavut asll komularndan dolay lum
tehlikesi iinde yaadklarn haykryorlard.
Kultur Evi'nin alt katnda skp kalan gazeteciler, darda ne olup bittiini,
pencere kenarlarna doluarak anlamaya alyor, ancak duyabildikleriyle
yetiniyorlard.
"Bu i rndan kyor Nimeta. Bir kat daha kp, balkondan baz gruntuler
almaya alalm," dedi Mate.
"Ne diyorsun, duyamadm!" diye bard Nimeta.
"Yukar kalm diyorum, yukar. Balkondan ekim yapmak istiyorum."
"Sen git, ben de geliyorum."
Nimeta kalabal yararak merdivenlere doru ilerlemeye alt. Mate'yi
gremiyordu. Belki asansre gitmitir diye duundu.
35
Merdivenlerin nune gelebildiinde, sa ba didik didik olmutu. Merdivenler
nispeten botu. Nihayet rahat bir nefes ald. Yu-36 kardan koarak biri
iniyordu. Mate'nin onu almaya geldiini sanarak yukar bakt ve nefesi tekrar
kesildi.
"Nimeta!"
"Stejo! Ne iin var burada senin?"
"Ben de haberci deil miyim?"
"Ben seni Londra'da sanyordum."
"ki ay nce dndum."
"Iki ay nce ha?" Sesindeki huzun belli oluyordu Nimeta'nn.
"Seni aramadm unku..."
"Bana izahat vermeye mecbur deilsin."
"izahat vermek iin sylemiyorum, seni aramadm unku.
"Stefan, nedenini merak etmiyorum."
"Biz dost deil miyiz Nimeta?"
"Her zaman dostuz."
"Buna sevindim," dedi Stefan, "iyi misin artk? Rahatszln tamamen geti mi?"
"iki problemimi mi soruyorsun, uykusuzluumu mu, yoksa geirdiim bunalm m?"
"Ben sana ne ok zarar vermiim Nimeta?"
"Aldrma Stefan, her iyi eyin bedeli yuksek olur. Artk iki sorunum kalmad.
Bunalmdan da ktm. Uyku uyuyamazsam, bir ilacm var, onu yutuyorum."
"Salna kavutuuna sevindim Nimo. Kocan iyi mi?"
"iyi."
"Ya Hana?"
"iyi."
"Fiko nasl?"
"Fiko da iyi... Annem de iyi. Mirsada, Ivan, Sonya, hepsi iyiler. Bozo bile ok
iyi. Bozo bizim kediydi, hatrladn m?"
Stefan ksa bir sure ne diyeceini bilemeden durdu. Sonunda:
"Bu irkin miting bitince, bir yerde bir eyler ielim mi?" diye sordu.
"Bunu sen mi soruyorsun? Beni grmek istemeyen sendin."
"Eski gunlerin hatrna dosta bir kadeh iki..."
"imeyelim Stefan. Bizim ev halknn, kedi dahil, mutlu olabilmesi iin benim
senden uzak durmam gerekiyor."
Stefan iki basamak aada durmu, yukar doru bakyordu. 37 Birden
kollarn uzatp Nimeta'y kendine doru ekti. Ban Ni-meta'nm karnna
dayad. Bir sure yle kaldlar.
Sonra, "Anlyorum. Hoakal Nimeta," dedi yavaa. Kalan basamaklar koarak
indi, gitti.
Trmanacak gucu kalmam gibi, merdivenlerin basamaklarna oturdu Nimeta, "Bu
Allah'n cezas Srplar ne zaman azsalar, benim de iimde frtnalar kopar,"
diye duundu. Usul usul, bir yara tekrar kanamaya balamt yureinde.
Bir hafta sonra, ofiste, ertesi gunun programn hazrlarken, Milo kendi
masasndan seslendi:
"Nimo, telefonunu yanllkla bana balamlar. Seni Zagreb' den aryorlar."
Dizlerinin ba zulur gibi oldu Nimeta'nn. Sesini kontrol etmeye alarak
sordu: "Kimmi?"
"Bilmem, hatt sana aktardm."
Nimeta toparlanabilmek iin, birka kere aldrtt nundeki telefonu, sonra
elini uzatp at.
"Alo."
"Nimeta, ben Stefan."
Sesinin titremesine engel olamadan konutu: "Evet, naslsn Stefan?"
"Sana bir bilgi aktarmak istedim."
"Ne bilgisi?"
"Miloevi'in Kosova'daki konumasyla ilgili."
Nimeta iskemlesinde dikildi. "Dinliyorum Stejo."
"Bak, niyetim seni rahatsz etmek deil, ama bu bilgiyi duymak istersin diye
duundum."
"Dinliyorum."
"Bizim doalama olduunu sandmz o konuma... Oraya toplanan binlerce insan,
ta dolu kamyon, polisin uzerine yurumeler, her ey drt-be gun nceden
planlanm Nimeta. Hepsi planlym. Hepsi tezghm."
"Kim... Kim planlam?"
"Elbette Milosevic. O gunun olaylar kimin iine yarad der-38 sin? Her
neyse, sana bunu aktarmak istedim. Sen bu bilgiyi istediin gibi kullan. Kaynak
sorarlarsa, Belgrad'dan rendim Nimo. Emin yerden yani."
"Saol Stejo," dedi Nimeta, "Ivan'la konuacam."
"Hoakal. Byle yal bir lokma yakalarsam, sana yine haber veririm," dedi
Stefan.
Telefonu kapattktan sonra, Nimeta bir sure du krkl iinde oturdu. Onunla
sadece bir meslektala konuur gibi konumutu. Bir sigara yakt ve bitirene
kadar bekledi. Sonra Ivan'n yanna geti.
"Bir gazeteci arkadam, Belgrad'dan szan bir fslt haber verdi bana," dedi
Ivan'a.
"Nedir? Neden verdi?" diye sordu Ivan.
"Ne olduunu anlatacam. Neden dersen, bana bir vicdan borcu olduunu sanyor,
ondan," dedi Nimeta.
Eylul 1987
1974 ylnda Tito, halknn yuzde doksan Arnavut olan Ko-sova'da Arnavutlar'a
baz haklar tanmt. Bu haklar sayesinde, hukumette birok nemli pozisyonda
Arnavutlar bulunuyordu. Kosova, federe bir cumhuriyet deildi ama, bamsz bir
eyaletti.
Tito'nun lumunden sonra, Yugoslavya'nn Srp halk kabna . smamaya
balamt. Onlarn gzunde Kosova, nufusun yuzde onunu tekil eden Srplar'a
aitti.
Bu inanc tayan Srplar, Kosova'daki Arnavut ounluu, aznlktan da beter
hale getirmek iin, sinsi bir planla, Srp televizyonlarnda surekli yayn
yaptryorlar, Kosova'da yaayan Srp-lar'n Arnavutlar tarafndan tehdit
edildiklerini, hayati tehlike altnda bulunduklarn, karlarnn kzlarnn
rzna geildiini anlatp duruyorlard. Bu duzmece haberlerin yaynlanmasnda
ba aktr, Miloevi'in adam Duan Mitevi'ti.
1987 ylnn l Eylul gunu, Yugoslav cumhuriyetlerinin haber ajanslarna,
Belgrad'dan bir faks mesaj geldi.
Orta Srbistan'daki Parain Klas'nda, Arnavut asll bir er, gece yars,
uyumakta olan drt Srp asll eri, tufeiyle ate ederek ldurmu, kendi cesedi
de klann yarm mil uzanda bulunmutu. Arnavut asll Aziz'in intihar etmi
olmas muhtemeldi.
Ayn gun Mirsada, gazetedeki arkadalarn Belgrad'dan arad.
"Yahu, Srplar'a kar Arnavutlar'n yapt soykrm diye gsterilen olayn
asln biliyor musunuz?" diye sordu. Sesi heyecanlyd.
"Seni oraya niye yolladk? Anlat bakalm Mirsada," dedi van.
"Silah ekip drt kiiyi lduren er, Arnavut asll. Buras tamam da, ldurulen
dier drt erin ikisi Musluman, biri Hrvat, dieri de Srp."
Bir sessizlik oldu, sonra, bouk bir sesle, "Emin misin?" diye sordu van.
"Olmaz olur muyum. Seni u anda Kla'dan aryorum zaten," dedi Mirsada. "Bir
ey daha var, katil gencin cesedi, barakalarn yarm mil tesinde bulunmu. Guya
intihar etmi."
"Kim syluyor bunu?"
"Askeri yetkililer. Ordu cesedi grmemize izin vermiyor."
"Yani intihar m etmi, yoksa herifi temizlemiler mi, hi bilemeyeceiz."
"Hayr, bilemeyeceiz. Ama Arnavut'un bir bunalm geirip, erleri rasgele
ldurduu kesin."
"Baka bir ey var m, Mirsada?"
"Var Ivan. Dier cesetleri aileleri alm, sessiz sedasz gmmuler. Srp'n
cenazesi yarn kaldrlacak. Bakalm nasl bir maskarala ahit olacaz," dedi
Mirsada.
Mirsada, on aydan beri, Belgrad muhabiri olarak Belgrad'da yayordu. Kocasndan
ayrldktan sonra, Nimeta'nn tavsiyesine uymu, evre deitirmenin iyi
geleceini duunerek, Bosna dna tayinini istemiti. Zaten, Bosna dnda
grev yapan muhabirler iin rotasyon sistemi uygulanyordu. Sorun olmamt
Belg-rad'a yollanmas. Gazeteye yakn bir eve yerlemi, kendine bir de sevgili
edinmiti. Sevgilisi de kendi gibi gazeteciydi. Zaten bu
39
meslekte ayn ie bulamaynca, ilikileri surdurmek zor oluyordu. Medyaclarn
ne sabahlar belliydi ne akamlar. Muntazam 40 saatlerle alan dier meslek
sahibi erkeklerin, medyada alan kadnlara tahammulu ok az olurdu. Erkek
dediin, akam evine gelince kurulu sofrasn, yemeini, duzenini isterdi.
Omzunda fotoraf makinesiyle bir yerden teki yere kouturup duran kadnlar
ancak kendi mesleklerinden erkeklerle anlaabiliyorlard. Mir-sada'nn evlilii
de bu yuzden bitmiti. Kocas duzenli bir hayat ve ocuk istiyordu. Mirsada u
duukten sonra, mesleinde nemli bir aama yaparken, belki de sonu yine
gelmeyecek olan bir baka gebelii gze alamyordu. Sonunda ayrld yollar,
kocas evlerinde kalrken, o kiisel eyalarn birka valize sdrp, yeni
yaamn Belgrad'da surdurmeye gitti ve Petar ile tant.
Petar Srp't. Politikaya bulam bir aileden geliyordu ve ok yakklyd.
Onun sayesinde, Mirsada Srplar arasnda birok arkada ve ona siyasi ipular
verebilecek kaynaklar edinmiti. Memnundu hayatndan.
O gun ldurulen erin cenazesini izlemeye giderken de memnundu. Bir haber
yorumcusu iin, iyi bir frsat yakalamt. Ama, cenaze treninde kan
olaylardan sonra keyfi iyice kaacakt.
Dier u erin cenazesinin sessiz sedasz memleketlerine gnderilmesine karn,
bu cenaze, bir babakan cenazesi kadar kalabalkt. On binlerce kii itie
kaka, bir azdan dualar ve beddualar okuyarak, treni bir gvde gsterisine
evirmilerdi. len gencin acl babas ve annesi alayarak, ldrm
kalabala sz geirmeye alyordu. Evlatlarnn lusune hurmeten dalmalar
iin yalva-ryorlard.
Bu tren, rasgele vurulmu bir gencin cenaze treni olmaktan kmt. Bu tren,
Kosova'da Arnavut varln ve liderliini istemeyen, galeyana gelmi, gzu
dnmu Srplar'n Arnavutlar'a kar bir protesto mitingine dnumutu.
Miloevi'in yardaks Mitevi'in banda bulunduu televizyon kurumu, bu
gsterinin baz blumlerini gunlerce tekrar tekrar gstererek, yangna krukle
gitmeyi, Srplar' iyice zvanadan karmay ihmal etmeyecekti.
Petar, Mirsada ile birlikte yaamaya baladklarndan ksa bir
sure sonra, ona evlenme teklif etmiti. Daha yeni boanmt Mirsada. Ku gibi
zgur olmann keyfini iyice karmak istiyordu. Birlikte ok keyifli bir
yaamlar vard. Hafta iinde ge saatlere 41 kadar alyorlar, hafta sonlar
ise sabaha kadar eleniyorlar, akama kadar da uyuyorlard. Dunya grulerinde
olduu kadar, yeme ime zevklerinde de anlayorlard. Her ikisi de iki imeyi,
gezmeyi, elenmeyi seviyor, rklktan, ar milliyetilikten nefret
ediyorlard. Petar'n yal babas, gerek bir Tito hayranyd. Yugoslavya'nn
Tito'ya ok ey borlu olduunu dinleyerek buyumutu Petar. Onun gzunde,
Yugoslavya ok renkli bir mozaikti ve hep bu haliyle kalmalyd. Bu nedenle
Petar ve Mirsada, ulkelerindeki tehlikeli gelimeleri endieyle izliyorlard.
Her akl banda Srp, gelimelerden endie duymaktayd zaten.
Cenaze treninden on be gun sonra, Mirsada zel hattan yine Ivan' arad. Ona,
ok zel ilikiler sayesinde edindii baz bilgileri aktarmak istiyordu.
Belgrad Partisi Genel Bakan Dragia Pavlovi, bu cenaze treninden on be gun
sonra, Belgrad gazetelerinin sahiplerini bir toplantya arm ve
gazetelerinde kan yazlar zapt-u rapta almalarn sylemiti. Bu gidi
hayrl bir gidi deildi. Basn, Koso-va olaylarna yardmc olmuyor, tam
tersine, atele oynuyordu. Milliyetilikleri, rkl kruklemek, Yugoslavya
iin son derece tehlikeli bir oyundu ve bu iin mimarlar, balattklar yangn
bir an nce sndurmeliydiler.
Isim vermiyordu ama, Genel Bakan'n, bu iin mimarlar derken, Milosevic'!
kastettii akt.
"Dragia Pavlovi'in sert uyars vard ya, Ivan," dedi Mirsada.
"Evet, ne olmu?"
"iki gun sonra da gazetelerin birinde Pavlovi'i yerden yere vuran bir yaz
kmt... Onu, Srplar'n ve hatta Yugoslav Birlii'nin duman olarak
gsteren bir yaz, hatrladn m? Hatta bu yazya Cumhurbakan Stamboli bile
sinirlenmiti."
"Evet, hatrlyorum."
"O yazy kim yazm, biliyor musun?"
"Gazetenin yazarlarndan biri. imzas vard."
"Sen yle zannet," dedi Mirsada. "O yazy Miloevi'in kars Mira yazm." 42
"Ne diyorsun? Nasl rendin bunu?"
"Kaynam syleyemem. Ama dorusu bu." "Milosevic, Stamboli'e sava ayor
yle mi?" "At bile," dedi Mirsada. "Ve eer duyduklarm doruysa, her zamanki
gibi saman altndan su yurutecek ve savan galibi o olacak. Yaknda grursun."
Milosevic, plann, evresine toplad ekibiyle zaman zaman yalana ve dolana
bavurarak, zaman zaman Mitevi'in kontrolu altnda tuttuu televizyon
araclyla taraftar kazanarak, adm adm yuruttu ve Eylul aynda iki gun suren
Meclis oturumundan muthi bir siyasi zaferle kt. Sayesinde yukseldii kader
arkada Stamboli'i srtndan baklamt.
Bir sure sonra, Mirsada da srtndan baklanacakm gibi bir duyguya kapld.
Petar, Belgrad'da gucun el deitirmesinden ok tedirgindi. Miloevi'in hzla
yukseliinden ve amacndan korkmaya balamt. Ayn gunlerde nedense, kent
dndaki mahallelerin birinde, baheli bir ev tutarak, oraya yerlemek
istemiti. Mirsada, ok sama bulmutu bu isteini, yerlerine yakn bir evde
guzel guzel otururlarken, taa uzaklara tanmann mantn anlayamyordu.
Petar'n bu ev deitirme arzusunu, son gunlerde siyasi olaylardan dolay ok
sklp, bir yenilik istemesine balamt. Bir sure sonra vazgeer diye
duunmutu. Ama Petar srarlyd ve bulduu ev o kadar feraht, yle guzel bir
bahesi vard ki, sonunda o da rza gstermiti.
Baka acayip davranlar da vard. 'Miza' demeye balamt Mirsada'ya.
"Neden adm deitiriyorsun Petar?" diye sormutu bir keresinde.
"Miza, Mirsada'nn ksaltlm," demiti Petar.
"Yoo, hi de deil."
"Ne olur Miza dersem?"
"Beni Miza diye armann bir nedeni olmal. Musluman olmam rahatsz m etmeye
balad seni?"
"Mirsada," demiti Petar, "byle olmadn bilecek kadar iyi tanyorsun beni.
Ben sadece seni korumak istiyorum."
"Kime kar?"
"Beni zor durumda brakma, Mirsada."
"Kime kar Petar?" diye srar etmiti Mirsada. "Bir tehlike iindeysem, bunu
bilmeliyim."
"Ben sadece nlem alyorum. Bu Allah'n cezas rklarda ne mantk ne de insaf
var. Yakn arkadalarmz, meslektalarmz kastetmiyorum elbette. Ama yeni
mahallemizde, seni Miza diye tantrabiliriz."
"Soyadm ne yapacaksn?"
"Benimkini kullanrsn. Sana kimse kimlik sormayacak herhalde."
"Mahallede Miza, ite Mirsada m olaym?"
"Birileri seni rahatsz etmesin diye, Mirsada."
"Kimmi onlar."
"Yugoslavya hzla deiiyor sevgilim, insanlarn yarn bur gun ne gibi
davranlar sergilemeye balayacaklarndan emin deilim. Adn deitirmek
istemem, sadece senin iyiliin iin."
"Bunca yldr z kimliklerimizle yaayp durduk u ulkede. Hi sorun olmad bu.
Balarna bir deli geti diye, bu insanlar bir gunde deiecek mi sanyorsun?"
"Almanya'da da hi kimse akll uslu Almanlar'n, krk yllk Yahudi
komularn, Yahudi dostlarn imhaya kadar gidebileceklerini duunmemiti. Ama
bir deli baa geince olanlar oldu ve kimsenin kl kprdamad. Herkes kendi
paasn kurtarmaya bakt."
"ince duuncene teekkur ederim ama, ben benim. Bama gelecekleri guslemeye
de hazrm. Ayrca, numuzde bir Almanya rnei dururken, insanln yeni bir
soykrmna izin vereceini mi sanyorsun? iyice paranoyak oldun sen."
Mirsada byle demiti ama, iine de bir kurt dumutu. Acaba Petar'n ondan
saklad bir eyler mi vard? Bilmedii gelimeler mi oluyordu Belgrad'da. Yeni
evlerine tanma heyecan iinde fazla kurcalamad bu konuyu. Her ikisi de yeni
eve gturulecek baz mobilyalar ve bahe eyalarn seerken ok mutluydular.
Mirsada
43
bir ara, keke Petar'n evlenme teklifini geri evirmeseydim, diye duundu. Ama
artk ok geti. Petar Mirsada'dan kesin bir 'hayr' 44 aldktan sonra bir daha
hi amamt bu konuyu. Mirsada ise fikrini deitirdiini syleyemeyecek kadar
gururluydu.
Mirsada ile Nimeta, haftada birka kez telefonla konuuyorlard. ocukluktan
beri hayatlarnn her ann, her srrn paylam olduklar iin, telefonda
konuamadklarn mektuba dkup yollu-yorlard birbirlerine. Bir nevi gunah
kartma, bir ihtiyat bu onlar iin. Nimeta klinikte yatarken, Mirsada onu her
gun aram, birka kez de Saraybosna'ya kadar gitmiti arkadan grmeye. Ona
elinden gelen destei, Raziyanma ramen, vermeye almt.
Raziyanm, kznn kendine kapal olan i dunyasna Mirsa-da'nn girebilmesine
hayat boyunca ierlemiti. Nimeta'nn bana gelen ktuluklerde, bana buyruk
Mirsada'nn parma olduunu duunurdu hep. Mirsada bilirdi bunu. Onun gzunde
de Raziyanm, kznn yeteneklerini snrlam, ufkunu daraltm, baskc,
skc bir anneydi. Raziyanm da onun byle duunduunu bilirdi. Ama hi kimse
ve hibir ey, ocukluklarn ve genliklerini beraber yaam bu iki kadnn
dostluunu bozmaya yetmemiti.
Son mektubunda, "Miloevi'in zafer akamn kim nasl kutlad bilemem ama,
Petar ve ben, muthi bir gece geirdik, Nimeta," diye yazyordu Mirsada. "Bu
Srp delisinin adm adm yukselmesinin uzuntusunu ve endiesini unutmak iin, o
gece iyice dattk. Onun zafer gecesinde, bazlar keyiften imi olabilir, ama
biz sinirden itik. Belgrad'da ne kadar gece kulubu varsa dolatk ve itik
itik itik... ierken ve hemen sonrasnda seviirken ok iyi oluyor da, ertesi
sabah bir felaket. Aradan ka gun geti, hl sersem gibiyim. Aklma sen
geldin. O narin bedeninle nasl da kaldrabilirdin onca livovika'y(>) kz?
Milo bana yolladn kaza ve atky getirdi. Saol canm. Ne kadar guzel bir
renk semisin. Senin de ok ok iyi olduunu syledi. Kilo almsn, san
kesmisin, guzellemisin. Sakn bir daha k filan olma, bizim yalarda derin
ak yaramyor."
Nimeta, mektubu katlad, ekmesine koydu. Mirsada'nn ye-
(*) Erik raks
rinde olmak isterdi dorusu. Skc evliliinin ustune bir sunger ekmi, ban
alp gitmiti. Ayn eyi yapmas iin, Tanr ona da bir frsat yaratmt ama o
yeni bir hayat yerine, bunalma girmeyi 45 semiti.
Kilo almm, salarn kesmimi, guzellemimi! Kim iin? Ne iin?
Aynada yuzunu inceledi. Dudaklarnn ustunde bir ince izgi, yuzunu her gece
yasta dayad yerde, enesinin hemen orda bir izgi daha, gzlerinin alt bol
pudra surmedike mosmor.
"Bu iki ve sigara seni krk yana vardnda kocakarya evirecek," der
dururdu annesi, sanki kendi hibirini imedii halde, kocakarya dnmemi gibi.
"Anne, piyano hocam sana bir mektup yollad."
Kuuk kz kapda durmu, bir zarf sallyordu elinde.
"Ne istiyormu? Yine devini yapmadan m gittin derse?"
"Akolsun anne. Yl sonunda konser verecek be kiinin arasna seildim."
Nimeta utand kzndan. nce ilerinin younluu nedeniyle ihmal etmiti
Hana'y, sonra da bunalm yuzunden.
"Gel buraya kuuk sincap," dedi. Yanma sokulan kzn smsk gsune bastrd.
Sarn ba limon kokuyordu.
"Ne guzel kokuyor salarn byle."
"Anneannem limonlu ampuanla ykad."
Bir kere daha utand. O oktan iyilemiti ama, hl Raziyanm ilgileniyordu
ocuklaryla. Annesini evine gnderip, kznn salarn kendisinin ykama vakti
gelmemi miydi?
"ok guzel salarn var Hana, anneanneme ekmi. Onun da byle gur, sar salar
vard."
"Bartusu rter miydi o?"
"Yoo, rtmezdi."
"Emin misin anne?"
"Eminim tabii. Nerden kt bu bartusu?"
"Saliha'nn annesi bartusu rtuyor. Eskiden herkes rter-mi."
"Herkes deil. Eskiden de isteyen rterdi."
"Neden?"
Nimeta bir an durdu, yutkundu.
"Allah rtun dememi mi anne, byle uzun bir earpla?" 46 "Allah'n
moda desinatrluu yapt nerede grulmu k-zm?"
"Su kitabmzda yle demi, bizimkilerin Tanrs."
ocuk eliyle yatan baucunda asl, ustu ilemeli mavi atlas keseyi iaret
ediyordu.
"Hana, bizimkilerin Tanrs da ne demek? Tanr bir tanedir."
"Mirka'larnki baka deil mi anne?"
"Evladm, deiik olan Peygamberlerdir. Allah tektir."
"Eminsin deil mi?"
"Elbette."
"Sylerim Saliha'nn ninesine. Biliyor musun, piyanoya da 'eytan oyunca'
diyor o."
"Kim?"
"Saliha'nn ninesi."
"Saliha?"
"Snf arkadam."
Nimeta kzn elindeki zarf ald. ocuk karken arkasndan bakt bir sure. Ne
kadar ihmal etmiti evini, ocuklarn. Kznn kimlerle arkadalk ettiinin
bile farknda deildi. O bir seim yapmt. Kocasn ve ocuklarn akna
tercih etmiti. O halde seiminin gereklerini yerine getirmeliydi. Bu yl sonu
ya yarm gunluk bir greve geirilmesini talep edecekti ya da ayrlacakt
iinden. Hana buyuyordu. Onu Saliha'nn ninesinin etki alanna brakmaya hi
niyeti yoktu. Yarn, ie gider gitmez konuacakt Ivan'la.
1988 Bahan
Televizyon binasndan ieri girer girmez, Nimeta'nn ilk ii danmaya, van'n
gelip gelmediini sormak oldu.
"Geldi. Hepinizi odasnda istiyor. Hemen yukar k," dedi, danmadaki kz.
Asansrde Milo'a rastlad Nimeta. "Ivan'n bizi niye toplantya ardn
biliyor musun?" diye sordu.
"Hayr, ama bu saatte hepimizi topladna gre nemli bir ey olmal."
Genellikle herkes kendi iini, yazsn bitirdikten sonra, leye doru bir
deerlendirme toplants yaparlard. 47
"Benim ne zaman konuacak bir zel meselem olsa, mutlaka daha nemli bir ey
kar," diye sylendi Nimeta.
Aylar nce ald karar bir turlu aktaramamt patronuna. Yarm gun almak
istediini bildirmeye karar verdii her sefer, hep ok nemli olaylar km,
bir yerlere haber takibine yollanm ya da o srada eleman eksiklii
bagstermi, bir turlu konu-amamt Ivan'la. Artk bugun, kararn,
sulandrmadan, geciktirmeden ve onlar Nimeta'ya geri eviremeyecei bir gezi,
bir rportaj teklifinde bulunmadan nce, Ivan'a iletmek istiyordu.
Masasnn bulunduu blumde kimse yoktu. Ceketini asp Ivan'n odasna kotu.
Oval masann etrafna dizilmilerdi hepsi.
"Bil bakalm Slovenya'da neler oluyor?" dedi Sonya.
"Slovenya'da ne olabilir ki? Alp dalarnn Katolik kyluleri besili
ineklerinden yourt yapyorlardr, krmz yanakl, koca memeli kzlar da
peynir," dedi Milo. Gulutuler.
"Miadna1") olay vard ya," dedi Ivan, "Ordu dergisi ile Miadna az dalana
girmiti hani?"
"Yahu bu olay taa Ocak aynda olmad m?"
"Evet ama, ordu ve basn arasndaki anlamazlk o gun bugundur suruyor,
biliyorsun."
"Eeee, imdi ne olmu?" diye sordu Nimeta.
"Simdi de Mladina'nm editru Franci Zavrl' ve derginin danman Janez Jana'y
tutuklamlar."
"Hangi sulamayla?"
"Askeri dokuman almak ve yaynlamak suundan."
"Kimler?" dedi Nimeta. Akl hl Ivan'la yapmak istedii konumadayd.
"Aptal sorular sorma, ordu elbette. JNAr) denen anl ordu-
muz.
(*) Slovenya'da yaynlanan bir politika dergisi.
(**) iinde Yugoslavya'nn tum cumhuriyetlerinden subaylarn ve erlerin
bulunduu Yugoslav ordusu. Federal ordu.
"Haydi bakalm ocuklar, Slovenya'ya doru yola kmaya hazrlann. Durumalar
ve gelimeleri izleyeceksiniz." 48 Kimse kprdamad.
"Slovenya muhabirimizi aradnz m? Her eyin dorusunu o bilir," dedi Milo.
"Git masann bana ara," dedi Ivan. "Sen de hazrln yap Ni-meta. Yanna bir
kameraman alacaksn. Bir muhabir daha alabilirsin, kimi istersen al. Milo'u
bana brak. Ben sana Kuan(ll)>dan bir randevu almaya alrm. Sansn varsa,
onu da grur yle gelirsin. Yolluun muhasebede hazr."
Kendi blumlerine dnduklerinde, Burhan'n telefonunun balanmasn beklerken,
"Sonya, anneme artk evine dnmesini, ocuklarmla kendim megul olacam
sylemeye hazrlanyordum. Ne olacak benim hayatm byle?" dedi Nimeta. "Kocama
yine bu gece evde olamayacam syleyeceim. Oysa Burhan benden yarm gun
alacamn mujdesini bekliyordu."
"Bu ok ilgin bir gelime, bunu da kotar, sonra duunursun," dedi Sonya.
Nimeta, Lubliyana'ya vardnda, ehir bir askeri darbenin beklentisi
dedikodularyla alkalanmaktayd. Sokaklarda dolaan, arlarda alveri eden
insanlar, okullarda renciler, burolarda iadamlar sadece bu konuyu
konuuyorlard.
Bu arada Savunma Bakan Amiral Mamula, alelacele emekliye sevk edilmi,
Slovenya'y dize getirmek uzere, 1981 ylnda, Koso-va'daki Arnavut
ayaklanmasn baaryla bastrm olan Albay Va-silevi, Lubliyana'ya
gnderilmiti.
Nimeta, hapishanedeki cam blmelerin ardnda durup, Janez Jana'nn trasz,
yorgun yuzune baktnda, zel hayatnn bugune kadar ona sknt vermi
ayrntlarnn ne kadar nemsiz olduunu fark etti. Aclar bile, zgur
ortamlarda ekilmeliydi. Kendine o kadar yakn duran, ama elini uzatp da
dokunamad adamn yuzunde tarifsiz bir umitsizlik vard. Deil bir hafta, bir
(*) Slovenya Komunist Partisi'nin lideri ve bamsz Slovenya'nn ilk
cumhurbakan.
ay, bir yl sonrasn, bir saat sonrasn bile bilemeyen bir insann
aresizliini yanstyordu gzleri.
Sanki Yugoslavya'da guven ortam tamamen yok olmutu. 49 Her an herkesin
bana beklemedii bir i gelebilirdi.
"Sana ikence yaptlar m?" Nimeta sesini kendi bile zor duyuyordu.
Ban hayr anlamnda sallad Jana.
"Seni kim sorgulad?"
"Vasilevi'in kendisi. Tek renmek istedikleri, dokuman ordudan bize kimin
vermi olduu. Ne yazk ki bunu ben de bilmiyorum."
Nimeta, dinlendiklerini biliyordu, ama Jana'nn ona baz eyleri hi olmazsa
ima etmesini bekliyordu. Bir taraftan da camn gerisinde duran ve bir hayaleti
andran adama umut vermek istiyordu.
"Jana, darda inanlmaz bir butunleme var. Herkes Franci ve senin iin imza
topluyor, yuruyuler yapyor."
"Vasilevi bana, 'tum Slovenya yollara dkulse bile fark etmez, devletin yuksek
menfaati yle gerektiriyorsa, seni on be yl ierde tutabilir veya hemen
gebertiriz. Aileni perian eder, ocuklarn bile ldurebiliriz,' dedi ve
biliyor musun..." Lafn bitiremeden, bir grevli Nimeta ile cam blmenin
gerisindeki mahkmun arasna girdi. Tam Jana'nn nunde durdu. "Grume
bitmitir," dedi sert bir sesle.
"Daha be dakikam dolmad ki," diye itiraz etti Nimeta.
"Grume bitmitir."
Nimeta, grevlinin arkasndaki Jana'y grebilmek iin, eildi, "Hoakal
Jana, iyi olduunu, sana iyi davranldn, ikence grmediini arkadalara
bildireceim," diye bard, uzaklaan mahkmun arkasndan.
Bir gun nce grumesine onay verdikleri halde, Franci Zavrl' grmesi mumkun
olmad. Ordu mensuplarnn Srbistan kl veya Srp asll olmayan medya
mensuplarnn tumunden nefret ettii, her hareketlerinden belli oluyordu.
leden sonra Kuan'n karsndayd. Geni ve aydnlk odada, maroken
koltuklarda karlkl oturuyorlard.
S4
"Beni kabul etmeniz buyuk bir incelik, efendim. Bir parti bakannn ne kadar
dolu olduunu ok iyi bilirim. Ama buradaki 5O gelimeleri, Bosna kamuoyu da
yakndan takip ediyor," dedi Ni-meta.
Kahvelerini iip, iki u dakika hal hatr sordular. "Albay Vasilevi'in
tutuklamalarndan, sizin nceden haberdar olduunuz syleniyor..."
Kuan, lafn kesti Nimeta'mn, suratnda tatsz bir ifade belirmiti.
"Bu tutuklamalar Ordu'nun ve Ordu gizli istihbarat blumlerinin
sorumluluundadr. Sloven hukumetinin bu ilerden hi haberi olmad."
"Ama bana verilen bilgilerde..." Nimeta'mn szu yine kesildi.
"Bizim tutuklamalarla ne ilgimiz olabilir ki? Baka sorunuz var m?"
"General Kadijevi, Sloven hukumetinin butun gelimelerden haberdar olduunu
bizzat syledi."
"Ben de bizzat 'hayr' diyorum. Kuuk hanm, be dakika iinde bir toplantya
gireceim, izin verirseniz." Sesi sert, surat askt adamn.
Ayaa kalkt, Nimeta ile kapya kadar yurudu Kuan, elini skt Nimeta'y
nazike kapnn dna iteledi ve kapy arkasndan ka-patverdi.
Nimeta, Parti binasndan sokaa ktnda, yuruyu yapan buyuk bir kalabalkla
karlat. Yanna yaklaan bir kadn elindeki kd uzatt: "Mahkmlarn
serbest braklmas iin imza topluyoruz."
imzalad kd. Dunyann en muhafazakr, tutucu insanlarnn yaad
Slovenya'da, Lubliyana sokaklar ilk defa bir protesto gsterisine tank
oluyordu. Nimeta, kalabaln arasna kart ve halkn nabzn tutmaya
alarak otele kadar onlarla birlikte yurudu. Kalabaln arasnda gazeteciler,
profesrler, aydnlar vard. Slovenya, sanki bu tutuklamalar, kendi
istiklalleri iin bir zgurluk bayrana dnuturmutu. Otele gelince, Sonya'y
arad.
"Ivan, Kuan ordu ile ibirlii yaptn iddetle reddetti ama onda sulularn
telan grdum," dedi.
Sonra masann bana kup, Bosna'ya ekecei faks hazrlad: 51
"Durumalarn yapld binann nu maher gibi. Her Allah'n gunu binlerce
insan bkp usanmadan buraya toplanyor ve gsteri yapyorlar. Ellerinde, halka
kapal, sanklara avukat tutma ve kendi dillerinde savunma yapma hakk tanmayan
bu mahkemeyi iddetle protesto eden pankartlar tayorlar. Ierdekiler
pankartlar ve kalabal gremiyorlar ama, barmalar, atlan sloganlar
duymamalarna imkn yok. Bu muazzam gurultu askerlerin asabn bozarken, onlarn
moralini yukseltiyordun Zaten askerler bir hataya bir bakasn ekleyerek,
upuzun bir hatalar zinciri rmekteler. Yanl uygulamalar bir kar topu gibi
buyuye buyuye Yugoslavya'nn iine yuvarlanyor. Miloevi'in kumandasnda,
Yugoslavya'y buyuk bir Srbistan'a dnuturmeye abaladklar iin bu
Cumhuriyetin de itimadn ve sevgisini kaybetmiler. lkemiz korkarm zulmeye
balad, Ivan.
Arkadalara selamlar, sevgiler. Yaknda grumek uzere.
Nimeta."
Nimeta faks ektikten sonra, evini arad. Annesi at telefonu. Fiko'yu,
Hana'y sordu. Fiko henuz dnmemiti. Hana, Saliha diye bir arkadann evine
gitmek istiyordu, Raziyanm izin vermiyordu. Kzn telefona ard Nimeta.
"Naslsn benim kuuk kuum?" diye sordu.
"Anne, anneciim eve ne zaman dneceksin, anneannem bana ok karyor," dedi
Hana.
"Sen de sz dinle biraz. Neden dalayorsun hep anneannenle?"
"Saliha'ya gitmek istiyorum, izin vermiyor."
"Piyanoya eytan oyunca diyen insanlarn evinde ne iin var, kzm?" dedi
Nimeta.
"unku ok guzel kabak brei yapyorlar."
"Ben yarn dnuyorum Hana, bir gun daha dayan, anneanneni uzme," dedi Nimeta.
Bu kez, bitmiti bu i. Dnunce van'la konuacakt. Cumhuriyetler ister batsn
isterse savaa girsinler, gitmeyecekti artk evin-52 den uzaa. Kararlyd.
Gazimestan-28 Haziran 1989
"Dunyada her milletin vatan dier bir milletin mirasdr."
YAHYA KEMAL
"Pritina'ya kim gidecek, Nimeta?" diye sordu Mate.
"bo gitmek istiyor," dedi Nimeta.
"Senin gelmeye niyetin yok mu? Karlacak bir olay deil bu," dedi Mate.
"Her eye benim kouturmam doru deil Mate," dedi Nimeta. "iinizde en kdemli
ben olabilirim ama, her tan altndan knca, antipatik olmaya balyorum."
"Kime kar?"
"alma arkadalarma, daha da ktusu, kocama."
"Bunca yldr, Burhan almad m daha medyann temposuna?"
"Burhan alt almasna ama, ocuklar ayn anlay gsteremiyor. Hele Hana o
kadar hassas bir dnemde ki, onu fazla ihmal etmek istemiyorum, Mate, Annelik
damarm tuttuunda, bazen ii tamamen brakmay bile duunduum oluyor."
"Dunyada yapamazsn bunu Nimeta," dedi Mate. "Benden sylemesi, bunalma
girersin inan bana. Habercilik tozuna bulaan iflah olmaz bir daha."
"Biliyorum canm," dedi Nimeta, "bunu ben de biliyorum. Hatta sana bir itirafta
bulunaym, van ille de ben gideyim istesin diye, iin iin dua ediyorum. Ama
burada kalmam daha doru olur."
"Sen dorusunu yap ama sonra piman olma, akln kalmasn," dedi Mate. "Bu
kutlamaya aylardan beri hazrlanyorlar. Yer yerinden oynayacak, haberin olsun."
lkenin Belgrad'dan ynetilmesine, Srplar'in hem Parti iinde hem de Ordu'da
ounlukta olmasna karn, bir turlu rahat duramayan, surekli ikyet eden ve
mevcut durumu sanki yeteri kadar avantajl deilmi gibi daha da kendi lehine
deitirmek isteyen bir cumhuriyetti Srbistan.
ikinci Dunya Sava sonrasnda, Yugoslavya Federasyonu kurulurken, askeri
katksnn ve zaferinin karl olarak kendisine verilmesini bekledii
Makedonya, Srbistan'a katlacana, Tito tarafndan ayr bir cumhuriyete
dnuturulmutu. Oysa 1912-1913 yllarnda Srplar bu topraklar igal etmiler
ve Makedonya'ya 'Guney Srbistan' diye bir de yapay isim icat etmilerdi. Ama ne
are ki, o topraklarda Srplar deil Makedonlar yayordu.
Hayal krklklar bununla da bitmemiti. Voyvodina'da nufusun ancak yuzde
ellisi Srp't ve bu blge hibir zaman Srbistan tarafndan zaptedilememiti.
Dolaysyla, Tito Voyvodina'y da zerk bir eyalet konumuna getirmi ve
Srplar' bir kez daha illet etmiti. Ama Srplar Tito'ya en ok, Kosova
yuzunden kzmlard. Balkan Sava'nda igal ettikleri Kosova, ikinci Dunya
Sava'nn sonunda, halknn yuzde doksan Arnavut olduu iin, Tito tarafndan,
Srbistan'n 'zerk blgesi' diye tanmlanm, yllar iinde giderek yerel idare
asndan gulenmi ve nihayet 1974 ylnda Yugoslavya'nn dier cumhuriyetleri
gibi, Federasyon'a temsilci yollama hakkn da kazanmt.
Arnavutlar kendilerini demir pene gibi skan Rankovi'in balarndan
alnmasndan sonra, ulkenin kilit mevkilerinde hzla 'Arnavutlama' balatmlar
ve Srplar' busbutun ileden karmlard. Tam bir cumhuriyet olmamakla
birlikte, Kosova, Federasyon iinde zerk bir eyaletti artk... Miloevi'in
baa gemesine kadar...
Milosevic 1988 Temmuzu'nun ii yuruyulerini bahane ederek Politburo uyelerini
istifaya zorlam, boalan yerleri kendi adamlaryla doldurmu, inanlmaz bir
manevrayla, 1989 Mart'nda Koso-va'nn eyalet zelliklerine son vererek onu
belediye statusune indirgemiti. Bu siyasi zaferden sonra Srplar, en nemli
milli gunleri olan Kosova Sava'nn 600. yln kutlamaya, inanlmaz bir
cokuyla hazrlanmlard.
53
Kosova ovasna otuz metre yuksekliinde devasa bir ant dikilmiti. zerine bir
kl resmi ve'1389-1989' tarihleri kaznmt. Siyah bir 54 tan uzerinde
ise, kan rengiyle, Kral Lazar'n Kosova Sava ncesi verdii buyruk yazlyd.
Daha aylar ncesinden, Sultan 1. Murat'a kar 1389 Kosova Meydan Muharebesi'ni
kaybeden ve sava meydannda len Srp Kral Lazar'n temsili tabutunu tum
Srbistan kylerinde geziye karmlard. Her gturulduu yerde, yre halk bir
hac grevinin kutsall iinde, Kral'n tabutunu alayarak, dvunerek ziyaret
etmiti.
Pritina'nn guneyindeki Graanica Manastr'nda, gunlerden beri ucu hi
nihayete ermeyecekmi gibi duran bir kuyruk uzanyordu. Srplar, Srbistan
turunu tamamlayarak evine dnen kutsal tabuta sayglarn sunmaya geliyorlard.
Ortodoks Kilisesi'nin metropolitleri siyah cubbeleri, Srp arkclar rengrenk
folklorik kostumleri, tum polis tekilat ise geleneksel koyu renk elbiseleri ve
kara gzlukleri ile hazr ve nazrdlar.
Gazimestan ayrnn ustunde bir milyon insan vard. Srplar, sadece
Yugoslavya'dan deil, dunya yuzunde yaamakta olduklar her yerden akn akn
gelmilerdi.
Milosevic, 28 Haziran 1989'da, Gazimestan'da toplanan bir milyon Srp'a hitaben
konumaya baladnda, Kosova yenilgisinin gunu, tarihe bir kez daha geecekti,
ama bu kez Yugoslavya'nn sonunun ilan edildii gun olarak.
Milosevic, ayn yerde iki yl nce, yine 28 Haziran'da bir konuma daha
yapmt. Kral Lazar'n yenik dutuu noktaya parman uzatarak, orada
toplanm bulunan on binlerce Srp'a, "Sizi kimse bir daha asla yenemeyecek!"
diye barmt ve Kosova'da Tito'nun Arnavut Muslumanlara tanm olduu yar
zerklie ite o gun, orada son verilmiti.
Srp milliyetiliini yllarca bask altnda tutan Hrvat asll Ti-to'dan
intikam alma zaman nihayet gelmiti Srplar'n.
Mate, Nimeta'ya Gazimestan olayn en ufak ayrnty bile unutmadan aktarrken,
sesi titriyordu.
"Televizyonda grduun yeterli deil Nimeta, o muthi elektrii duyumsayabilmek
iin orada olmalydn," diyordu, "bir mil-
yon kii buyulenmi gibiydi. Milosevic bir eytan gibi, ruhlarn esir almt
Srplar'n. Zannedersin ki, Srplar ok ok buyuk bir tehlike iindeydiler.
Sanki gaipten bir muazzam ordu onlar perian etmek iin yola karlmt.
Sanki birileri Srplar' soyuyor, eziyor, lduruyordu. Milosevic tir tir
titriyor ve hayatnn en buyuk rolunu icra ediyordu, inanlmaz bir aktrdu.
Srplar vecde gelmi gibiydiler. Korkuntu. Milosevic, o gun orada, Srp
milliyetiliini ateledi, kardeim."
"Milosevic o ii 28 Haziran 1987'de yapt," dedi Nimeta.
"Evet doru. Ama o gun akt kibriti, iki yl sonra 28 Haziran 1989'da alev
alev yanan kocaman bir mealeye dnuturdu. Allah hepimizin yardmcs olsun,
Nimeta," dedi Mate. Yuzunde derin bir endienin izleri vard.
55
zulmeler
Knin Olaylar (1990-1991)
1990 ylnn ilk aylar, Yugoslavya'da, medyada alan tum habercileri nefes
nefese brakacak kadar hareketli geti.
Hrvatlar'la Srplar arasnda yuz yllardr suren ve ikinci Dunya Sava'nda had
safhaya ulaan husumet, Tito zamannda iyice hasr alt edilmiti, ikinci Dunya
Sava'nda, Hrvatlar'n, Alman-lar'dan aldklar gule, faistlere ait siyah
uniformalar giyerek yaptklar kymlar o kadar buyuk bir antipati uyandrmt
ki, Hrvatlar Tito dnemi boyunca, o olaylarn sululuk duygusuyla, seslerini
soluklarn karmadan uslu uslu oturmular, Srplar'a kar besledikleri
kuumseme duygularn aralarnda bile konumaya ekinmilerdi.
Hrvatlar'n gzunde Srplar, douya ait, ilkel ve kaba bir rktlar.
Balkanlar'n kylusuyduler. Geri kafal komunistlerdi. Dinlerine ihanet ederek
Ortodoks olmular ve yabanclamlard. Kendi-leriyse, ustun Avrupa
devletleriyle ayn mezhebi ve kaderi paylayorlard. Onlar Avrupal'yd ve Tito
lduune gre, Hrvatlar'n da Yugoslavya'dan ayrlarak, Avrupa ktasnda
yaayan Katolik ve karde devletlerle kucaklamasnn zaman oktan gelmiti.
Ar utaki politikaclar, gizlemeye gerek grmeden ak ak dile
getirebiliyorlard zlemlerini; Hrvatistan'da kendilerinden olmayanlar, "ya
ldurulmeli, ya dndurulmeliydi". Dndurulmek! Katolikler'in Balkanlar'da
yuzyllardan beri szlerini geirebildikleri her zaman yaptklar bir ilemdi,
baka dinden olanlar Katolik eylemekti, dndurulmek.
Srplar'm baz blgelerde youn olarak yaad Hrvatistan
Cumhuriyeti'nde, Srplar, hi unutmadklar kymlarn tekrarlanmasndan
korkuyorlard ve bu korku, kendi taraflarnda da ar uta liderlerin
filizlenmesine imkn veriyordu. 57
1990 ylnda, ar milliyetilikler hortlatlmaya balaynca, Hrvatlar'la
Srplar'n birbirlerine kar duyduklar antipati iyice su yuzune kt. Srplar
ve Hrvatlar, rkl kkrtmakta birbirlerinden aa kalmyorlard.
Hrvatlar'n, 1941'i aratmayan davranlar, Krajina Srplar'nn
silahlanmalarna yol at. Krajinal-lar ve Kninliler Drina nehrinin en
dousunda, Bosna snrnda yaadklar iin, kendilerini Srbistan'dan ok
uzakta ve tehlikede hissediyorlard.
Hrvatistan'n 1990 ylnda kurulan Srbistan Demokratik Par-tisi'nde, kimsenin
henuz farkna bile varmad biri vard. Milan Babi, demiryollarnn kesitii
dalk ve tozlu Knin kasabasnda yaayan gen bir diiydi. Doumundan on be
yl nce gereklemi bir kym en ince ayrntlarna kadar dinleyerek
buyumutu. Onu tarihe balayan, zihninden asla silemedii anlarn en can
alcs, 1941 ylnda Hrvat Ustaeler'in simsiyah giysileriyle gelip,
Krajinallar', Kninliler'i ve aralarnda kendi ailesinin fertlerini de ktr
ktr kesmelerinin ykusuydu. O, Yugoslavya Federasyonu iinde 'kardelik-
birlik-beraberlik' ilkelerini soluyarak yetimiti ama, yurei, ahit olmad
bir katliamn kiniyle dopdoluydu.
Tel gzluklu Babi, yresel bir parti kurduunda belki pek fark edilmeyecekti
ama, Tudjman'n0 Knin'de yaayan Srplar'la aras alp, Srplar'n bu blgede
kendi devletlerini kurmas sz konusu olunca, onu tanmayan kalmayacakt.
Hrvatistanl Srplar'n bamszl peinde koan Milosevic, Tudjman ile
pazarlklarn surdururken, bu blgede Belgrad kaynakl silahl ayaklanmalarn
ince planlarn ite bu tel gzluklu Babi yapacakt.
Burhan, i dolaysyla Knin'e sk sk gidip geldii ve Beledi-ye'ye ait birtakm
yol ihalelerinde alt iin, Knin'de giderek artan tansiyonun farkndayd.
Bu blge olaylara gebeydi ve bu blgede yaayan Srplar da ne istedikleri
konusunda kararszdlar.
(*) Hrvatlar'n lideri ve bamsz Hrvatistan'n ilk Cumhurbakan.
Bir ksm, Babi'in destekledii ve planlad gibi, silahl bir atmayla
Hrvatistan'dan ayrlmak, bir ksm da barl yollarla hak-58 larn elde
etmekten yanayd.
Burhan'n i yapt irket, nceleri Hrvat asll idarecilerin elindeydi.
Politik ruzgrlarn esintisiyle zellikle Srplar ve dier 'yabanclar'
temizlenmi, kontratlar iptal edilip, paralar denmi, ile ilikileri
kesilmi, alanlarn ounluunu Hrvat aslllar oluturmutu.
Sonra birdenbire dnmutu ibre. Bu kez ipler, Babi'in Belediye Bakanl
seimlerini kazanmasyla ar milliyeti Srplar'n eline gemi ve tek bir
Hrvat muhendis kalmamt irkette. Srp asll olmayan her taeron veya
muteahhit gibi, bir gun srann kendisine de geleceini biliyordu Burhan. Ama,
banda bulunduu ekip o kadar hzl ve verimli alyordu ki, sra ona
gelmiyordu bir turlu. Tedirginliini saklyordu karsndan. Nimeta zaten ok
stresli bir ite alyordu. Bir de kendi i endieleriyle, yukunu artrmak
istemiyordu karsnn. Hayatlarnn naslsa ok yaknda o veya bu ekilde
karacan hissediyordu.
Nisan sonuna doru Knin'deki ar yamurlardan bozulan otoyol inaatn
kontrole gitmiti. Nimeta telefon ettiinde, burodayd. nemli bir ey
olmadka, iyerinden aramazd onu kars. Sesini duyunca heyecanland. "Hayrola
Nimo, tatsz bir durum mu var?" diye sordu.
"Asl sen bana oradaki durumlardan haber ver, Burhan," dedi Nimeta. "Knin
polisinde bir olay olmu. Dedikodular kulamza geliyor ama ben iin asln
renmek istiyorum. Bunu baarabilir misin?"
"Ne olmu?"
"Knin polisi, Tudjman'n yeni hazrlatt polis kyafetlerini giymek
istememi."
Bir kahkaha patlatt Burhan. "Neden?" diye sordu.
"Ustaeler'in uniformalarn hatrlatyormu. Polise dattklar kalkanlarn
uzerinde de gamal ha resimleri varm. Srp aslllar, bu kyafetlere
burunmeyi reddetmiler. Aralarndan biri Belg-rad'a mektup yazp ikyet mi
etmi ne? Belediye'de bu iin asln bilen birileri mutlaka vardr."
"Hadi canm sen de," dedi Burhan. "Byle sama sapan ey olur mu? ocuk mu
bunlar?"
"Evet, biliyorum ok komik ama, doru mu deil mi rene- 59 medik."
"Bir soruturaym len yemeinde, bir ey renirsem ararm seni," dedi Burhan.
Nimeta'mn telefonu leden sonra ald.
"Haklymsn, Knin Polis Mufettii Marti, bu kyafetleri giymemek iin,
Zagreb'i atlayarak Belgrad'a Iileri Bakanl'na mektup yazm. Sylediin
doru, uniformalar siyahm ve polis kalkanlarnn ustundeki desen gamal ha
andrd iin, asaplarn bozuyormu. Deli bu herifler, nelerle urayorlar,"
dedi Burhan, "i bu kadarla da kalmam Nimeta, Tudjman'n srf bu ii halletsin
diye Knin'e kadar yollad delegasyonu da benzetip geri gndermiler, ister
misin polis kyafeti yuzunden bir savaa bulaalm?"
"Moda yuzunden kacak ilk sava olur," dedi Nimeta. Telefonu kapatrken o da
guluyordu.
5 Mays'ta Hrvatistan iileri Bakan, dikbal polisleri soruturmak uzere u
kiilik bir delegasyonu Knin'e gnderdi. Gidenler, gidip gideceklerine bin
piman olup dnduler. Srplar'n delegelerden sonsuz istekleri vard. Belediye
snrlar iinde Hrvat bayrann dalgalanmasn istemiyorlard. Latin harfleri
ile yazlan tum sokak levhalarnn Kiril harfleriyle deitirilmesinde srar
ediyorlard. Bu arada Babi, Hrvatlar'n ikinci Dunya Sava srasnda
tadklar emelleri yeertmeye baladklar, bu yuzden polis kyafetlerini bile
faist renklerinde tasarladklar dedikodularnn yaylmas iin elinden geleni
yapyordu.
Krajina Srplar', blgelerinde hkimiyetlerini merulatrmak iin Austos ay
iinde bir referandum yapmak karar aldlar. Sonu lehlerine karsa,
Hrvatistan iinde ayr bir Srbistan oluacakt.
Zagreb'in bu referandumu yaptrmayacana ait dedikodular kulaktan kulaa
yaylmaya balaynca, Srp polisi, Krajinah Srp-lar'a silah datmaya balad.
Nimeta, 17 Austos'ta Hrvatlar'n silah yuklu ar vastalar Knin'e doru yola
kardn duyunca, kocasnn o srada Knin'de 60 deil de Saraybosna'da
bulunduuna ukurler etti. unku ayn anda, polis dolu helikopterler de,
Zagreb'den Knin'e doru yolu karlm, ama menzillerine varmadan, yollar
Belgrad'dan yollanan JNA jetleri tarafndan kesilmiti.
iler, tezcanl bir delinin verecei yanl bir emirle nndan kabilirdi.
Knin radyosu halka 'hazr ol' ars yapyordu sabahtan beri. Dukknlar,
iyerleri kapanm, halk sokaa dkulmutu. Radyo, Babi'in sava durumu ilan
ettiini duyurunca muthi bir panik balad. Ortodoks kiliselerinin hi susmayan
an sesleri arasnda, halk il yavrusu gibi dalara, tepelere kat. Zagreb ve
Belgrad'da, birbirlerinden nefret eden siyasiler telefonlarn ucunda,
birbirlerini sulayan bir az dalandaydlar.
Bir gun sonra Hrvatistan Cumhuriyeti iileri Bakan, kan dkulmemesi iin,
Knin'e doru yola karlm polis gulerini geri ektiini aklad. Srplar,
her zamanki televizyon maskaralklarndan birini daha sergileyerek, Hrvatlar'n
soykrm ataklarnn sonuncusunu, kendi kahramanlklar sayesinde atlattklar
masaln haftalarca tekrar tekrar yinelediler televizyonlarnda.
Bu, nceleri souk savat. Tum yayn organlar surekli bir biimde Knin ve
Krajina blgesindeki Srp aznln, lum tehlikesi iinde olduu yaynm
yapyor, Tudjman'n her att admn arkasnda bir faist terru arayp
buluyor, yapay terr olaylar yaratyor, halk duzmece haberlerle korkutup, ky
ve kasaba sakinlerinin silahlanmasna yol ayor ve polis gelip de halk silahla
donanm bulunca, ayaklanmay aklndan bile geirmeyen Srplar, kendilerini
ister istemez Hrvat Polisine kar safta buluyorlard.
Be ay sonra, 1991'in Ocak aynda bu blge Srplar tarafndan 'Krajina Srp
zerk Blgesi' ilan edildi.
Bu da yetmedi, Mart aynda Krajina'dan kan bir silahl grup, Hrvatistan'n en
gzde turizm alanlarndan biri olan Plitvice Par-k'n kuatt. Hrvatistan'n
bu olay da grmezden gelmesi, artk mumkun deildi. Kurunlarn atlmasna,
savan scak, smscak hale dnumesine az zaman kalmt.
Slovenya ve Hrvatistan'da
Ayak Oyunlar (Nisan 1990-Ocak 1991)
"Bana somut rneklerle dolu bir rapor hazrlayn, ocuklar," dedi van, "u
JNA'nn yapmakta olduu ii artk aa karalm."
"Hangi ocuklar kastediyorsun?" diye sordu bo.
"Onlar kendilerini bilirler," dedi Ivan gulerek.
"Biliyor musun Ivan," dedi Nimeta, "surekli aratrma yapp, rapor hazrlamaktan
bktm. Biraz da erkekleri altr. Bak Ibo iki haftadr makinenin bana hi
oturmad."
"Ama ben hep sokaklardaym, haber peinde," dedi Ibo. "Biraz da sen masa
banda otur da biz gezelim," dedi Sonya.
"O zaman Slovenya ile Hrvatistan'a kadar bir uzanverin de, JNA'nn
marifetlerini, benim gibi gzlerinizle grun. Ordu, bal gibi bu iki cumhuriyetin
yerel savunma silahlarna aktrmadan el koyuyor."
"ite ben de bu yuzden esasl bir haber program istiyorum bu konuda," dedi
Ivan. Giderek ekilmez oluyordu. Elinden hibir ey gelmeyeceini, hatta haberi
bile doru durust kullanamayacan bile bile hep en zoru istiyordu ekibinden.
JNA, yani Federal Ordu, komunist devrimin yaratt, varoluunu bu devrime
borlu bir orduydu. Rejim Yugoslavya'da da kecek olursa, doal olarak ordu da
birlikte kecekti ve ordu mensuplar sadece gulerini deil, yllardr elde
etmi olduklar tum avantajlar da kaybedeceklerdi bylece. ok partili bir
sistemle demokrasiye geilmesi, hem devletin hem de askerlerin gucunun sonunu
getirecekti. Kim isterdi oturduu daln kesilmesini?
JNA, Slovenya'da seimler biter bitmez, yeni hukumetin i ba yapmasndan
sadece iki gun sonra, Slovenya'nn Yerel Savunma Gucu'nu silahszlandrmaya
balamt.
Uzun bir sure, bu iten Sloven hukumetinin haberi olamad. Nasl olsundu?
Slovenya'nn Savunma Bakanl makamnda, sa-62 dece iki yl nce, orduya ait
gizli bilgileri yaynlad iin askerlerin hapse attrd Janez Jana
oturuyordu ve JNA komutanlar ondan her eyi gizliyorlard.
Sonya, Nimeta'nn bana dikildiinde, yuzunde ok komik bir ifade vard. "Nimo,
bir ey syleyeceim ama inanamayacaksn," dedi. "Sloven Cumhurbakan Milan
Kuan, bizim Ivan'n bile ne zamandr bildii eyi daha yeni renmi. JNA'nn
marifetlerini yani. Sen ie bak!"
"Dunyada her eyi nce haberciler duyar," dedi Nimeta. "Haber olumadan nce de
bizim Ivan duyar."
"Kuan, Yerel Guler'e, JNA'ya bundan byle tek bir silah bile teslim etmemeleri
iin kesin emir vermi. Silahlarn depoland yerleri polis korumas altna
alm."
"Evetama ge kalm," diye lafa girdi bo, "Jana, onlar uyanana kadar
Slovenya'nn elindeki silahlarn yarsndan ounu JNA'ya verdiklerini itiraf
etti bile."
"Yaa, nereden rendin bunu?" diye sordu Nimeta.
"Ben evvelki gun neredeydim? Ha?"
"Lubliyana'da miydin?" dedi Sonya.
"Elbette, siz burada knzn ustunde otururken, ben gizli istihbarat peinde
kouyordum. Bir ey daha rendim ki, buna baylacaksnz."
"Bu raporu biz hazrlyorduk hani?" dedi Sonya.
"Ama ben sizden birka adm daha ndeyim, kzlar," dedi bo, "Jana, kendi
Savunma Gucu'nu, JNA'dan tamamen bamsz klmak istiyor. Ona kalsa bir gun
iinde tum balar koparacakm. Oysa Kuan daha temkinli davranmak istiyormu.
Cumhurbakanyla Savunma Bakan'nn ayn gruu paylamamalar, hukumet iinde
ileri zorlatryormu."
"Zaten bu iki adamn aras, Jana'nn mahkmiyetinden beri hibir zaman tam
duzelememiti. Jana, hep Kuan'dan kukuland o mahkmiyet olaynda," dedi
Nimeta. "Arkasnda halkn destei ve kamuoyundaki itibar olmasayd, zor atard
onu Savunma bakanlna Kuan. Birbirlerini hi sevmezler."
Gerekten de Jana, Milan Kuan'a guvenmedii iin, ona danmadan, el altndan
silah satn alp silahlar azar azar ulkeye sokmaya balamt.
63
Gunu geldiinde, elinde silahl bir ordusu olacakt. Yani Slo-venya, yapaca
referandum sonrasnda, halkn oylaryla Yugoslavya'dan kopup bamsz devlet
olduunu ilan ettiinde...
Eylul aynda, Yugoslavya'nn Savunma Bakan Veliko Kadije-vi , Yerel
Savunmalarn JNA'nn kontrolu altna girdiini aklad. Federal Cumhuriyetlerin
Savunma Guleri, bundan byle JNA'nn yani Federal Ordu'nun kontrolune geecek
ve silahlarn orduya teslim edeceklerdi.
Slovenya, JNA ile atmaya hazrd. Hem Bat ulkelerinin desteinden emindi,
hem de Miloevi'le pazarlkta anlam, iini yoluna koymutu. Slovenya, Hrvat
ve Bonak snrlar iinde kurulacak Srp devletlerine destek verecek,
karlnda Srplar'dan anlay grecek, bamszlna kavuacakt. Kendini
zgur klacak referandumun yaplaca tarihi, gnul rahatl iinde
beklemekteydi.
Ama Hrvatistan bu duruma hazrlksz yakaland. Tudjman'n elinde on be bin
adet tufek ve bir adet kurun geirmez personel arabasndan baka silah yoktu.
aresizlikten, polis kuvvetlerini orduya dnuturme abas iine girdi. Ayrca
hzla silahlanmas ve polisin iindeki Srplar'dan kurtulmas gerekiyordu.
Alt cumhuriyetin hepsinin guvenlik gulerinde Srplar ounluktayd. Bu saysal
ustunluk, Miloevi'in uzun vadeli gruuyle seksenli yllardan beri yava yava
hayata geirilmiti ve aynen Yugoslav Ordusu'nda olduu gibi, cumhuriyetlerin
guvenlik gulerinde de ounluk nihayet Srplar'a kaydrlmt. Miloevi'in
yllar iinde saman altndan su yuruterek, baarm olduu bir dengesizlikti bu.
Hrvatistan'n Savunma bakanlna getirilen Martin Spegeli, bu iin hzla
aresine bakmaya karar verdi. Hatta, Tudjman' bile i'diten ve artan bir
hzla.
Hrvatistan snrlar iinde, ok ksa bir zamanda, binlerce Srp kendilerini
isiz buluverdiler. Polis guleri Hrvatlar'in eline geti.
Binlerce gnullu Hrvat genci, polis merkezlerinde gerektiinde askercilik
oynamak uzere yetitirilmeye ve silah kullanmay -64 renmeye balad.
Silahlarsa, d ulkelerde yaayan Hrvatlar'n pa-ras ve organizasyonu ile,
muthi bir nakliyat a iinde, kiilere ait zel otolarla, kamyonetlerle, araba
vapurlaryla, teknelerle tanp yerlerine ulatrlmaktayd. Spegeli,
Hrvatistan iinde bulunan klalarda, ulkenin davasna ba koymu gen Hrvat
subaylar buluyor ve bir ayaklanma olduunda, onlara izleyecekleri yolu
retiyordu.
Nimeta Hrvatistan'daki gelimeleri yurei aznda takip ediyordu. Orada bir
sava karsa, Stefan orduya katlmasa bile, gazeteci olarak, atmann
ortasnda bulurdu kendini mutlaka. Ondan uzun zamandr haber almamt.
Zagreb'deki siyasi gelimeleri renmek iin bile aramamt onu. Yaam
tempolar o kadar hzlanmt, sava ruzgrlar o kadar sert esmeye balamt
ki, kimse iinden ban kaldrp, yureinin sesini dinleyecek zaman
bulamyordu. Nimeta, bu tempoya minnettard, iinin ok olmasna ramen,
ailesiyle daha sk balar kurmutu son zamanlarda. Burhan eskiye nazaran daha
fazla evde oluyor, Knin'e hemen hemen hi gitmiyor, ocuklarna daha ok vakit
ayrabiliyordu. Akamlar sofra banda toplandklarnda, bir zamanlar olduu
gibi, sevecen, scak bir aile oluturuyorlard.
Bu sofralarda en ok Hana sklyordu. unku eskisi gibi, onun anlatt okul
hikyelerini dinlemiyordu buyukler. Azndan her kan laf hayran hayran
dinleyen anneannesi bile onu susturuyor, sadece memleket meselelerini konuan
annesiyle babasn duymak istiyordu. Hep son durumlar ustune konuuyorlard...
Slovenya'da u oldu, Hrvatistan'da bu oldu... Ona yuz veren sadece Bozo
kalmt evde. Kedi de baka hi kimsenin ilgisini ekmeyi baaramad iin,
Hana'nn bacaklar arasnda dolanp duruyordu hep.
Yine akam yemei iin masann etrafnda toplanmlard. Anneannesi uzun
zamandan beri yapmad hurmack tatlsn piirmiti o gun. Hana yemekten nce
tabaa dadanp bitirmesin diye, bufenin ustundeki tatl tabam gz hapsine
almt Raziyanm.
"Sonunda Hrvatistan ve Yugoslavya, kanlmaz olarak kar karya gelecekler,"
dedi babas. "Kadijevi, Hrvat polisinin elindeki tum silahlara el koymak
istediinde, Hrvatistan bu istei ge- 65 ri evirmi, doru mu bu Nimeta?"
"Keramet Hrvatlar'da deil, Amerika'da. Silahlarn teslim edilme suresi
dolunca, Milosevic Ordu'yu alarma geirecekti ve Hrvatistan'daki polislerin tum
silahlarn zorla alacakt ama Amerikan elisi, Srplar'a asla askeri gu
kullanmamalarn sylemi. Hem de ok sert bir dille. Srplar imdilik geri adm
attlar," dedi annesi.
Haberleri karmamak iin koup televizyonu at Fiko. Hana hari, butun aile
heyecanla haberleri beklediler.
"Anne, sen bu haberleri nceden bildiine gre, ne diye izliyorsun ki bir kez
daha?" diye sordu Hana. Yant alamad.
"Anne, annece sen neden sunmuyorsun haberleri, eskiden ne guzel sunardn," diye
lafa girdi bu kez.
"Annen akamlarn ailesinin yannda geirmek istiyor da ondan kzm," dedi
babas.
"Ama ben annemi seyretmeyi seviyoruuum."
"Smarma Hana, kes sesini de haberleri dinle," dedi Fiko.
"Kendini bir ey zannediyorsun, boyun daha da uzad iin," diye yantlad
Hana. Dizlerinde okayp durduu Bozo'yu Fi-ko'nun kucana frlatt.
"Size kedi alann... Hayvan sevgisi nedir bilmeyen ocuklar!" diye azarlad
Raziyanm.
"Haberler verilirken, lutfen sessiz olun!"
Nefeslerini tutup haberleri dinlediler. Haber sonrasnda, Nimeta:
"Aslnda Milosevic de u aamada Ordu'nun top tufek ie girimesinden yana
deil," dedi, "o, askerler gibi Yugoslavya'y birletirmeyi deil, tam tersine,
Srplar iin, busbutun blmeyi duunuyor. Bu nedenle de, Slovenya bamszln
ilan ettii takdirde, buna itiraz etmeyeceini bildirmi Kuan'a."
"Slovenya'nm ne yapaca umurunda bile deildir," diye fikir yuruttu Burhan,
"Srp aznlk yok ki Slovenya'da!"
"Aralarnda anlamlar. Milosevic, Slovenya'y serbest brakr-
S5
sa, Kuan da Hrvatistan konusunda onun istedii gibi oy kullanacakm."
66 "Elbette kullanr, Kuan' hi ilgilendirmez Hrvatlar'n i ileri.
O sadece kendi cumhuriyetini kurtarmaya bakyor."
"Ama Tudjman, hrstan deliye dnmu," dedi Nimeta, "Milosevic ve Kuan, ona
sormaya gerek bile grmeden, aralarnda karar veriyorlar diye."
"Baba, bana da anlatsana u ii. Tam anlayamadm."
Fiko hep zel izahat isterdi nedense. Hana, boyu bu kadar uzayacana biraz da
akl uzasa, diye duundu. Srk! Hep aptal aptal sorular sorar dururdu aabeyi.
"Hrvatistan'n Knin, Krajina blgelerinde Srplar ounluktadr olum. Eer
Tudjman Hrvatlar iin zerklik isterse, bu blgeleri gzden karmak zorunda
kalacak. Buralarda bir Srbistan Cumhuriyeti kurulmas iin Milosevic yllardr
plan ustune plan yapyor," diye anlatt Burhan.
"Kuan'la bile bu yuzden anlam baksana. Sen benim srtm ka, ben de
seninkini hesab."
Hana'nn bu bitmez tukenmez Hrvatistan laflarndan ii sklyordu. Hi neesi
kalmamt akam yemeklerinin. Ne zamandr a-kalamyorlard, onu ilgilendiren
ho eylerden konumuyorlard, yeni rendii arklar bile dinlemek
istemiyorlard bu buyukler.
"Ne oluyormu sylesene bana da," dedi Hana, Fiko'nun koluna yapm
ekitiriyordu.
"Sen kuuksun, anlamazsn."
"Hi de deil. Bal gibi anlarm. Haydi syle."
"Kuan kendi kn kurtarmak iin, Miloevi'le pazarlk yapm," dedi Fiko.
"Anladn m?"
"abuk odana git. Hemen imdi," diye bard Burhan. "Bu ne biim konumak
buyuklerinin yannda. Ne guzel rnek oluyorsun kardeine."
Fiko kpkrmz oldu. Raziyanm, oh olsun der gibi ban iki yana sallarken,
Hana atee krukle gitmek iin, "Kuan'n k... Kuan'n k," diye bir ark
tutturmutu bile.
"Bu laf bir daha duyarsam, azna biber surerim. abuk sen de odana git.
ikinizi de grmesin gzum," dedi Nimeta.
na.
"Ben saat ue doru evde olacam Nimeta, nemli bir gelime olursa, beni
habersiz brakma," dedi Burhan. Bata Hrvatlar olmak uzere, tum Yugoslavlar
nefeslerini tutup beklediler.
Aceleye getirilen toplantya, Sloven, Bonak, Srp, Kosova, Voyvodina ve
Montenegro delegeleri geldiler.
"Arsz kedini de gtur," diye seslendi Raziyanm odadan iti kak kan
ocuklarn arkasndan, "Pissst... pissst... ekil ayaklarmn altndan, orabm
kardn yine, Allah'n cezas kedi." 67
Burhan gulmemek iin kendini zor tutarak, "Bu evin kedisi de ocuklar da
terbiyesiz," dedi.
"Anneleri evin dnda alan ocuklarn terbiyeleri eksik olur elbette," dedi
Raziyanm. Nimeta cevap vermemek iin dudaklarn srd, iine burnunu
sokamad bir i hayat, ondan bamsz bir dunyas var diye, kskanyor muydu
acaba annesi onu?
Bu evde u deiik gru hukum suruyor, diye duundu; alan kadnlara sayg
duyan ama kendi karsn evinde isteyen kocam, alan kadn fikrinden nefret
eden annem ve ne istediini bilmeyen ben!
O gunlerde Yugoslavya'da da u deiik gru hukum suruyordu: lkeyi tek bir
butun olarak tutmakta srarl Ordu, baka cumhuriyetlerin topraklarnda
yaayayan Srplar' Srbistan'a balamaya kararl Milosevic ve Yugoslavya'dan
ayrlmay kesinlikle kafaya koymu olan Slovenya ile Hrvatistan. Bir de henuz
ne istemesi gerektiini bilmeyen ama bir i sava nlemek iin elinden geleni
yapmaya hazr Bosna vard. Ve ne istediini ok iyi bilen Milosevic,
Hrvatistan'n silahlarn JNA'ya teslim etmesi iin on gunluk sure tanmt.
25 Ocak gunu, Nimeta Burhan' ofisinden arad. ok telalyd.
"Burhan, neler oldu biliyor musun? Milosevic, Ordu'ya Knin' deki Srplar'
korumak uzere harekete gemesini emretmi. Kadije-vi ise federal
cumhuriyetlerden gereken onay almadka, Ordu'nun harekete gemeyeceini
bildirmi. Tum delegeleri Belg-rad'a arm Milosevic. Saat ikide toplanp,
Ordu'nun Hrvat polisini silahszlandrma operasyonunu oylayacaklar," dedi
kocas-
Kosova, Voyvodina ve Montenegro delegeleri zaten Srplar'n antasndaki
kekliktiler. Onlar, Ordu'nun hemen harekete geerek 68 Slovenya'daki ve
Hrvatistan'daki yerel guleri datmas ynunde oy kullandlar. Slovenya
delegesinin, kendi Cumhurbakan ile Milosevic arasndaki gizli anlamadan
dolay elleri balanmt. Paay kurtarmak iin, bir kavga karp, oy
kullanmadan kapy vurup gitti. Bosna delegesi red oyu kulland. Milosevic
olanlara inanam-yordu. Her turlu tezgh kurmasna ramen, baaramamt.
Gerekli be oyu bulamad iin, Kadijevi harekete gemeyi reddediyordu.
Toplant Srplar iin husranla bitti.
Sonuta, Kadijevi, kanunlara illa da uymak istedii, Hrvatistan'daki gizli
silahlanmay bildii halde zamannda mudahale edemedii ve Miloevi'e kar
geldii iin, onun kara defterine yazld ve defterinin durulmesine ok az bir
zaman kald.
Milosevic kararlyd; Slovenlerin ve Hrvatlar'n Yugoslavya'dan kopuunu
engellemeyecekti ama, Hrvatistan snrlar iinde, onun indinde Srp topra
olarak deerlenen yerleri asla Hrvat-lar'a brakmayacakt. Ayrca Yugoslavya'y
ilgilendiren kararlar alnrken, her bir cumhuriyetten teker teker onay istemek,
Miloevi'e gre deildi ve bu durum hemen duzeltilmeliydi, iki eye daha karar
vermiti Milosevic: Hrvatistan topraklarnda olmalarna ramen Krajina ve Knin,
Ordu beense de beenmese de onun korumas altna gireceklerdi. Yani Srbistan'a
katlacaklard. Ve Ordu, ne pahasna olursa olsun, sadece ve sadece onun emri
altna alnacakt. Ordu'nun da buna pek itiraz olmayacakt dorusu. unku
federal butenin yuzde elli bei, Ordu'ya ayrlyordu. Slovenya'nn
Federasyon'dan kopaca ayan beyan belli olmutu, ilerde tum gucu kesinlikle
elinde tutacak olan Miloevi'le iyi geinmenin, Ordu iin saysz faydalar
vard.
Mart-Haziran 1991
Nimeta, elinde faks mesajyla kotu koridorda. Kapy bile vurmadan, Ivan'n
odasna dald. Nimeta'nn yuzundeki karmakark ifadeyi grunce,
"Hayrola?" dedi Ivan. Faks hibir ey sylemeden uzatt Nimeta.
"Mirsada yollad," dedi.
Faks, aralarnda kararlatrdklar ifrelere gre hazrlanmt.
"Ekibi toplant odasna ar ve bana biraz zaman ver," dedi Ivan.
Belgrad kaynyordu. renciler, hukumetin basn ve televizyonu kontrol altnda
tutmasna, rk ve faist eilimlerine kar gsteri duzenlemilerdi.
Revolucije Bulvar, atl, kpekli polisler ve tanklarla doluydu. Polisin
dvduu, coplad rencilerin lklar silah seslerine karyordu. Her
tarafa gzya bombalarnn mide bulandran gaz kokusu sinmiti. On yedi yanda
bir lise rencisi, polis tarafndan vurulmu olarak, bir kan glunun iinde
yatyordu.
Drt yl nce, Kosova'da yaayan Srplar'a, "Sizi hi kimse d-vemez," diye
baran Milosevic, eletiriye dayanamad iin, imdi kendi halknn ustune
tanklar salyor, polise kendi genlerini dvdurtuyor, kurunlatyordu.
Televizyon muhabirleri masann etrafnda toplandklarnda, Ivan, "Olaca
buydu," dedi. "Belgrad televizyonunu avcunun iine alm, istedii gibi
kullanyordu Milosevic. Srplar' nce Koso-val Arnavutlar'a, sonra
Slovenler'e, sonra da Hrvatlar'a kar nefretle besledi durdu. Kendi snrlar
iinde ise, ne rekabete ne muhalefete tahammulu var."
"Televizyonu muhalefete kar da kullanmaya kalknca, silah geri tepti. Atele
oynadn yeni yeni fark ediyor," dedi Mate.
"len, yaralanan var mym?" diye sordu Sonya.
"lu says imdilik tek. Ama duunsene Sonya, len on yedi yanda gencecik bir
ocuk," dedi Ibo.
"Mirsada ile hatlar ak tutun," dedi Ivan. "Bu cehenneme gitmeye gnullu var
m?"
Gemi yllarda, Bosna dndaki grevlere, zellikle de Hrvatistan'a gidilere
balklama atlayan Nimeta'dan ts kmad.
"Ben kameram yukleneyim mi?" diye sordu Mate.
"Biraz daha bekleyelim gelimeleri," dedi Ivan. "renciler, tutuklanan
muhalefet lideri Drakovi'in serbest braklmasn,
69
Duan Mitevi'in Belgrad Televizyonu'ndan hemen atlmasn ve iileri
Bakan'nn istifasn istemiler."
70 "Milosevic, lse Mitevi'in ban vermez," dedi Nimeta. "iki eytann
ittifak bu. Televizyon avcunun iinde olmasa, Milosevic zor gelirdi bulunduu
yere."
"yle bir verir ki," dedi Ivan. "Milosevic, kendi kar iin, anasnn bile
ban verir."
Yuruyuu takip eden hafta boyunca, renciler Terazije'deki, on dokuzuncu
asrdan kalma emenin etrafnda kamp kurdular, istekleri yerine getirilene
kadar, kalkmamacasna oturacaklard orada. Belgrad'n liberal grulu aydnlan
gecelerce, demokrasi mucadelesi veren rencilere yemek, iecek ve battaniye
tadlar. Yazarlar, profesrler, oyuncular, sanatlar el ele tutuarak bar
arklar sylediler. emenin ustunde oluturduklar bir platformdan halka
nutuklar attlar, Srbistan'n dier blgelerinden yollanan destek
telgraflarn, mesajlarn okudular.
11 Mart'ta, Mirsada'dan bir faks daha geldi. Milosevic sonunda renci
hareketlerinin tum Srbistan'a yaylmasndan korktuu iin, renci
temsilcileriyle grumeyi kabul etmiti.
Ivan ve ekibi, heyecanla Mirsada'dan telefon beklediler. Sonunda, bekledikleri
telefon geldi.
"Anlat abuk," dedi Ivan.
"Ah Ivan, anlatacaklarma inanamayacaksn. Milosevic en iyi aktr madalyasn
hak ediyor bence," dedi Mirsada.
renci ayaklanmasnn lideri olan gen, Milosevic tarafndan kabul edilmiti.
Masann bir ucuna o ve arkadalar, dier ucuna Milosevic oturmulard. Aradaki
geni mesafeyi gur sesiyle katet-meye alarak, genlere, Ustaeler'den, ulkeyi
blmek isteyen ayrlk Arnavutlar'dan ve daha pek ok tehlikeli unsurdan sz
etmiti Milosevic.
renciler hi oral olmam, isteklerini sralamlard. Milosevic, bu
istekleri yerine getirecek gucu olmadn ne surmutu. Mirsada olanlar
anlatrken gulmeye balamt: "Sonra ne olmu, biliyor musun Ivan?"
"Ne olmu?"
"Odann sigara dumanndan dolay ok havasz kaldn ileri
suren bir baka renci pencereyi amak iin izin istemi ve pencere alr
almaz odaya darda tempo tutarak avaz avaz baran insanlarn sesi dolmu:
Slobo Saddam! Slobo Saddam!" 71
Mirsada rencilerin Milosevic ile grumesini ayrntlaryla anlattktan sonra
sustu.
"Simdi ne olacak?" dedi Ivan.
"Skynetim karar almak iin tum Federal Bakanlar bir araya toplamaya
alyorlar," dedi Mirsada. "Sizi dakikas dakikasna haberdar edeceim, Ivan."
13 Mart'ta, muhalefet lideri Draskovic serbest brakld, Mite-vi iin de
grevden uzaklatrlma szu verildi. renciler davalarn kazandklarm
sanyorlard. Aslnda kazanan her zamanki gibi Milosevic olmutu. Halkn
protestosu karsnda, bir daha asla geri adm atmamas gerektiini renmiti.
Birka gun sonra, Mirsada'dan olduka ilgin bir haber daha geldi.
"Burada yeni bir senaryo yazlmakta, bir bomba habere hazrlkl olun," diyordu.
Nitekim bu telefonun hemen arkasndan televizyonlarm aanlar Srbistan
temsilcisi Jovi'in, Yugoslav Cumhurbakan ile ayn gruleri paylamad iin
istifasn verdiini reneceklerdi. Jovi'in yaratt boluktan Ordu'nun
yararlanmas bekleniyordu. Ama beklenen olmad. Ordu, federal cumhuriyetlerden
gerekli oylar toplayamad iin, Slovenya'ya ve Hrvatistan'a mudahale etmedi.
Bir gun sonra, Milosevic, "Yugoslavya'nn sonunun geldiini ve bundan byle
Srbistan'n federal cumhuriyetlerden biri saylamayacan," ne surdu ve
bamszln ilan etti. Artk Srbistan kendi ordusunu kendi kuracak ve
kimseden onay beklemeden kendi kararlarn alabilecekti.
Ayn gun, Knin'deki ayrlk Srplar da Hrvatistan'dan ayrllarn ve
bamszlklarn ilan ettiler.
Milosevic, Tudjman'm Knin Srplar'n bastrmak iin, ustlerine guvenlik
gulerini yollamasn bouna bekledi. Tudjman bu oyuna gelmedi hi.
Milosevic nihayet maskesini duurmutu. Ordunun bir i sa-
vata Srplar'n yannda arpmas gerektiini syluyordu ak ak. Oysa Ordu,
o gune kadar anayasaya aykr hibir eylemde 72 bulunmamt. Hi kimse ne
olacan bilemiyordu. Yugoslavya bir kaosun ortasndayd. Kimse Miloeyi'ten
nasl kurtulacan bilmiyor ama herkes ondan nefret ediyordu. renciler, onun
sunepe bir komunist raktan bir milli kahramana dnumesine katkda bulunmu
olan aydnlar, milliyetiler, herkes! Ar milliyetiler bile, Miloevi'in
onlar sadece kendi karlar iin kullanmakta olduunu anlamlard sonunda.
Ama artk Miloe-vi'ten kurtulmak iin ok ge kalnmt. At alan skudar'
gemiti.
Yine de renciler son bir gayretle, Yugoslavya'nn tek kurtulu aresinin
demokratiklemede yattn anlatmak istediler ve Miloevi'e istifa etmesi iin
yalvardlar.
Milosevic istifa etmedi ama, hzla kaybolan itibarn toparlayabilmek iin,
Tudjman ile gizli bir pazarla oturdu. Bu pazarlk iin setii yer, bir
zamanlar Tito'nun da en gizli grumelerini yapt, Yugoslavya'nn temellerini
att ve ok sevdii av kkuydu.
te bu kkte, Milosevic ve Tudjman, Yugoslavya'y nasl birletireceklerinin
deil, nasl paralayp blueceklerinin planlarn yaptlar.
Birbirlerine ruvet olarak, Bosna'nn baz blgelerini ikram ediyorlard. Birka
ay sonra kacak olan vahi savata birbirlerini acmaszca yerlerken bile,
onlar birletiren ortak umudu hi kaybetmeyeceklerdi; Bosna'dan bir buyuk lokma
koparma umudunu... Bosna'dan... Hrvatlar'la Srplar'n birbirlerine kar
besledikleri husumetten payna hep kan ve gzya dumu olan Bosna'dan...
topranda altnc asrdan beri barnan Bonak-lar'm, Katolikler'in gzunde
Hrvat, Ortodokslar'n gzunde Srp sayldndan, dierleri gibi snacak
kaps olmadndan, hep iki ara bir derede kalan... bir gun kendi
bamszln ilan etmeye kalktnda, kaderi, Srp magandalarnn oluturduu
etelerin elinde ekillenecek olan Bosna'dan...
Iki liderin arasndaki, Bosna'nn paylalmasna dayanan bar havas uzun
surmedi. Mays aynda, rotasyon sistemine gre, Fe-
deral Cumhurbakanl'na, otomatik olarak bir Hrvat'n, Stipe Mesi'in gelmesi
gerekiyordu. Srbistan allm hrnl iinde bu doal sraya itiraz etti.
Hrvatistan, bu frsat deerlendirerek 73 19 Mays'ta,.bamszl iin
referanduma gitti ve sandktan yuzde doksan iki orannda 'evet' oyu kt.
25 Haziran'da Hrvatistan ve Slovenya bamszlklarn ilan ettiler. Ertesi
gun, Federal Ordu'nun bir taburu, tanklarla desteklenerek Slovenya'ya girdi. Tum
Avrupa devletleri Katolik Sloven-ya'nn arkasndayd. Silahlar patlamad, kan
dkulmedi. Milosevic haddini biliyordu, orduyu Slovenya'dan geri ekti.
"Grdun mu kzm?" dedi Raziyanm Nimeta'ya. "Kar-koca bouna telalandnz.
Slovenya bamszln ilan etti diye sava filan kmad. Siz harbi bilmeyen
kuak, kolay m zannediyorsunuz sava. Allah dumanmn bile bana vermesin.
Akl banda hi kimse yanamaz savaa. Biz yaadk da biliriz. Sadece lum
acs, alk, sefalet iin deil korkum, sava insanda insanlk brakmaz.
stelik Yugoslavya'da herkes karde, herkes akraba. En azndan yetmi yldr,
sakncaszca birbirleriyle evlenip duruyor insanlar. Komular, akrabalar
birbirlerini mi vuracak yani? Bouna telalandnz."
Temmuz-Arahk 1991
Nimeta elindeki raporlar bir kere daha okumutu, bu kez radyonun sesini ksm,
Bozo'nun yemeini vermi ve bulaklar da ykam olarak. Tum dikkatini verdii
halde, kafasn bir turlu toplayamyordu. Hrvatistan iyice karmt,
Nimeta'nn gzleri deminden beri bakp durduu yazlardayd ama akl-baka
yerdeydi.
Bir sava karsa, Stefan orduya alnabilir miydi? Savaa katlmak, yaralanmak
ve lmek demekti. Ne zamandr haber almyordu ondan. Hayatnda mutlaka bir kadn
vard. Belki de evlenmiti. O kadar ocuk seven biri, ocuu olsun isteyen
biri... Ama evlenecek olsa, haber vermez miydi? Vermezdi elbette. Kendini
yar yolda brakm bir eski sevgiliye niye hesap verme gerei duy-sundu ki?
74 "Her ne yaparsa yapsn ama sakn savaa katlp lmesin," diye
duundu. Burhan, karsmdaki huzursuzluu fark etmiti.
"Tam yarm saattir hrdatp duruyorsun ktlar Nimo, bir ey mi var?"
"Okuduklarm zetlemem lazm ama ben bir turlu kafam toplayamyorum."
"Neden?"
"Bilmem. Fiko'nun futbol takmna girmesine ok bozuldum, belki ondandr.
Notlar bu kadar iyi olan bir renci, dunya kadar seenek varken see see
futbolu mu semeliydi hobi olarak?"
"Bugunun genlerinin deer yarglarn anlamaya kalkma, unku beceremezsin.
Bover, ne isterse yapsn."
"Sence bu kadar basit mi?"
"Evet. Zorla kimseye bir ey yaptramazsn. Sen keman alsn istiyorsun, o
futbol oynamak istiyor. Hana'nn piyanosuyla yetin ve olan rahat brak Nimo."
"Her eyi ne kadar kolay hallediyorsun Burhan."
"Ver u notlarn da bir de ben bakaym," demiti kocas, konuyu deitirmek
iin. Dosyay elinden ekmi, ksa bir sure incelemi ve gzluklerinin ustunden
bakp sakin sakin konumutu.
"Sahiden akln Fiko'nun futbol sahasnda geziyor olmal senin Nimeta. Burada
anlalmayacak bir ey yok ki. Hrvatistan Cumhurbakan Tudjman ile Savunma
Bakan Spe^li'nin bir turlu uz-laamadklan belli. Spegeli Hrvatistan'daki JNA
mensuplarn tutuklamak, silahlarna el koymak ve askeri zafer kazanmak istiyor.
Tudjman ise ulkesinin zgurluunu uluslararas platformda kazanmaktan yana.
Silaha sarlrsa, frsat karacan duunuyor, bu kadar basit."
"Peki sen ne diyorsun?" diye sormutu Nimeta.
"Srplar, Slovenya fiyaskosundan sonra moral bulmak iin rahat durmayacaklar
kancm. Tudjman istese de istemese de savaa bulamak zorunda kalacak. Belgrad
yeni bir arbede kartmak iin kanmaya balamtr bile."
"Yani Hrvatistan'da sava m kacak, Burhan?"
l
"Kesinlikle. Bu yuzden ben bir ara Knin'e gidip, muhendislere son kalan
demelerini yapacam ve buroyu tamamen kapatacam Nimeta."
75
"Bunu oktan yaptn zannediyordum."
"Atlmas gereken birka imza kald, devir iin. Ofisin eyalarn da keke
satm olsaydm, bu sava arifesinde kim buro malzemesi satn alr ki?" demiti
Burhan.
"Sen sava balattn bile. Bak Slovenya'da kimsenin burnu kanamad. Bakarsn
bir iki kurun atldktan sonra, Zagreb'le de an-laverirler."
"Sanmam," diye yantlamt kocas. "O szde sava, Sloven-ya'nn kopuunu
kolaylatrmak, Srplar'in ayana dolanan JNA'y rezil etmek ve Federal
Cumhuriyet'in ie yaramazln gstermek iin duzenlenmi bir Srp-Sloven
oyunuydu."
Nimeta, gun be gun gelien siyasi olaylarn kendisine kyasla olduka dnda
yaayan kocasnn ne kadar ileri grulu olabileceini fark ettiinde, elinde
olmadan tuhaf bir kskanlk duymutu. Burhan meslek olarak muhendislii deil
de politikay veya medyay semi olsayd, kukusuz kendisi de dahil, tand
ok kiiden daha baarl olurdu diye duunmutu.
Temmuz ve Austos aylar boyunca, Srplar Hrvatistan snrlar iindeki kontrol
noktalarn oaltmaya devam etmilerdi. Belg-rad'daki iileri Bakan'nn
rgutlemesiyle, 'Srp Gnullu Muhafzlar' ad altnda toplanan Srp genleri,
sonradan Arkan olarak tannacak bir mafya uyesinin, eski bir gizli servis
ikencecisinin eitimine sunulmutu. JNA guleri ise, sonunda tercihlerini
yapm, herhangi bir atma olduu takdirde Srplar'n tarafn tutmak iin
tetikte beklemilerdi. atma filan kmamt. Arkan'n Kaplanlar tarafndan
Hrvatistan'da bir gece iinde zorla evlerinden atlm insanlar, mallarn
mulklerini geride brakarak yollara duerlerken, evleri, iyerleri Srplar
tarafndan yama edilmi, yaklm, yklmt. Latin harfleriyle yazl sokak
tabelalarn kra dke yerlerinden skup, Kiril alfabesiyle yeniden yazmlard
Srplar.
Srp ordusuyla karlatrldnda, inanlmaz zavalllkta bir gruntu
sergiliyordu Hrvat guleri. Mays aynda balatlan bir
operasyonla, arln polislerin oluturduu derleme bir ordu yaratmaya
almt Tudjman. Srplar'in tanklarna, zrhl arala-76 rina ve ar
silahlarna karlk, Hrvatlar'n bakkal kamyonetlerinden ve turist
otobuslerinden bozma askeri aralar, gnullu genlerden oluturulmu tecrubesiz
ordusu insana hem gulme hem de alama duygular ilham ediyordu. Ve bu iler
acs ordu, Srplar'n ilerleyiini durdurmaktan ok uzakt. Zaten Tudjman da,
Burhan'n tahmin ettii gibi savan sava alannda deil, masada kazanmaya
karar vermiti.
Ama, Krajinal Srplar ve JNA, silahn atelemekten kanan Tudjman' istese de
istemese de savaa sokacaklard sonunda; yine aynen Burhan'n tahmin ettii
gibi.
Burhan'n Knin'e gitmesi, ertelene ertelene Austos'a sarkmt. nceleri, deme
yapmas gereken muhendisleri bulamamt Burhan. Adamlar yer yarlp iine
girmilerdi sanki. Hepsi Srp saldrganlndan paalarn kurtarmak iin baka
yerlere gmulerdi. altklar i yerlerinde kalm hesaplar neydi ki geride
braktklarnn yannda? Ama artk, Srplar'a ait blgede hibir baka yabanc
istemeyen Belediye, irketin devir teslimi iin, kendisi sktrmt Burhan'.
Bu 'yabanc' lafna takmt Burhan. "Be yuz yllk yabanclk, guzel bir ark
ad olabilirdi," demiti, telefonda konutuu Srp'a. "Bonaklar' 'yaDanc>
diye tanmlyorsanz, Yugoslav olmayanlara hangi sfat yaktrdnz? Onlara
'Marsl' m diyorsunuz?"
"Biliyor musun Ivan, bu benim kocam, olacaklar hep bildi," demiti Nimeta
patronuna.
"Darlma ama, o kadar akllysa Knin'de ii ne?" diye lafa girmiti Sonya.
"Mecburdu. Gitmeseydi hi gidemeyecekti. Yollar kapadlar, ite grdun," diye
savunmaya almt kocasn Nimeta. Kendinde Burhan'dan ikyet etmeye hak
grurdu ama baka kimseye de sz syletmezdi, deil arkadalarna, annesine
bile.
"Ama imdi de dnemiyor ite."
"Ivan, lutfen bu Kijevo iini takip etmek iin beni yolla!" Nimeta deta
yalvarmt Ivan'a.
"Bu sefer durum ciddi, kzm. Bir erkein gitmesi daha doru olur."
"Ivan, bugune kadar nereye yolladnsa gittim. Hi mahzur 77 grmedin beni
Kosova'ya, oraya buraya gnderirken."
"O zaman iler bakayd. Simdi basbaya bir sava durumu var."
"Cinsiyet ayrmcl m yapyorsun Ivan?"
"Samalama Nimeta. Git bamdan, len haberlerini hazrlamlardr, onu kontrol
et."
"Yalvarrm Ivan."
"Bu bir aile meselesi deil."
"Ivan... lutfen."
Nimeta, Ivan'n odasn kanad krk ku gibi terk etmiti. len haberlerinin
son halini gzden geirmek iin iki numaral studyoya giderken, Knin'e nasl
gidebileceini evirip eviriyordu kafasnda.
Kijevo, Knin'in hemen yan banda, etraf Srplar tarafndan ele geirilmi
kasabalarla evrili bir Hrvat kyuydu. Plitvie'deki silahl atmadan beri,
bu kyde yaayan Hrvatlar kylerini barikatlarla evrelemi ve kyu terk etmeyi
reddetmilerdi. Srplar da, ilan ettikleri Krajina Cumhuriyeti snrlar iinde
bir ban ba bulunmasn reddediyorlard. Mademki Kijevo'da Hrvatlar
yayordu, Kijevo haritadan silinmeliydi, ite bu kadar!
Nimeta elindeki haber bultenine gz att. Hrvat polisine krk sekiz saat iinde
Kijevo'yu tamamen terk etmesi ultimatomu verilmiti. O gun, yani 20 Austos'da
muhlet doluyordu. Kocas u gundur Kijevo'nun hemen yanndaki Knin'deydi ve
hibir haber alnamamt ondan. Haber bultenini tutan eli titriyordu. Gzlerine
yalar dolduu iin, doru durust okuyamyordu bile bulteni.
"Neyin yar Allahakna?" diye sordu Sonya.
"Burhan'dan haber alamyorum," dedi Nimeta.
"Sizin eviniz yok muydu Knin'de."
"oktan boalttk o evi. Otelde kalacakt Burhan, iini tamamen kapatmak iin
son birka belge kalmt imzalamas gereken."
"Otelden aramadn m?"
"Aramaz olur muyum. Her zamanki kald otelde yoktu. Da-78 ha vahimi o da
hi aramad. Oysa hep telefon ederdi varr varmaz. ocuklarn, benim sesimi
duymak isterdi."
"Kim bilir hangi avcnn torbasnda vurulmu yatyordur," dedi Mate.
"Niye vursunlar susuz adam?" Gzyalar akt akacakt Ni-meta'nn.
"Ayy ne oldu senin aka anlayna kuzum? Bir Srp yosmasn kastettim ben avc
derken," dedi Mate.
"Burhan yle ey yapmaz," dedi Nimeta.
"Sen yle bil," dedi Mate ok alak bir sesle, "erkek milletinin ukurunun ne
zaman zulecei hi belli olmaz."
Nimeta duymad Mate'yi, dikkatini elindeki bultene vermiti. Bultende Yarbay
Ratko Mladi'ten sz eden satrlara taklmt Nimeta. Kadnlara has bir nsezi
ile, bu adn bir gun kendi kaderlerini tayinde de nemli b;r rol oynayacan
hissediyordu sanki.
Ratko Mladi, doma buyume Bosnal bir Srp't. Knin'e Pri-tina'dan
sevkedilmiti. Yat pek ok asker gibi, beyni ykanm bir komunistti.
Komunizmin kuunden sonra, kiisel ve ruhsal kuunu nlemek iin, kendini
bir baka saplantya adamt; ulkesini bu kez de Hrvat faizmi karsnda
savunmaya. Ve ulkesi artk Yugoslavya deil, sadece Srbistan'd...
Nimeta, Burhan'dan haber alamad o gunlerin birinde, akam evde ocuklarna
babalaryla ilgili olumlu bir haber uydurmaya urarken, bir telefon gelmiti
evlerine. Knin'den eski bir arkadalar Nimeta'ya Burhan' merak etmemesini, u
anda oralar ok kark olduu iin, Burhan'n iki gundur saklandn,
Bosna'ya normal yollardan dnemediini, iyi olduunu ve ilk frsatta ailesini
arayacan haber vermiti.
"Ne olur onu nerede ve nasl bulacam syle Boris," diye yalvarmt Nimeta.
"Ban derde sokma Nimeta. Ben yine haberdar ederim seni. Burhan iyi. Ama bir
sure saklanmak zorunda. Bu sralar Knin'de ve civarnda sadece Srplar
barnabiliyor. Dolaysyla, o da bir sure
saklanmak zorunda kald. Bir yolunu bulup, Bosna'ya kapa atmaya alyor,"
demi ve hemen kapamt telefonu.
Ertesi gun, yani 29 Austos'ta, Kijevolu Hrvatlar'a evlerini boaltmalar
emrinin verilmesinden tam bir hafta sonra, Kijevo yerle bir edilmiti.
Operasyonun banda Ratko Mladi vard. Mla-di'in arkasnda da Belgrad.
Tudjman barl tutumunu gzard etmek zorundayd artk. Hrvat halk, bir
'bar' laf daha duyarsa, alaa etmeye hazrd Cumhurbakanlarn.
Kijevo'nun 'temizlendii' (bu; Srplar'n yerle bir ettikleri ky kasaba ve
ehirler iin kullandklar tabirdi) gun, Hrvatistan seferberlik bildirisi
yaynlayarak, kendi 'Kurtulu Sava'n ilan etmek zorunda kald.
Burhan, balkon ve pencereleri kum torbalanyla kapatlm, yollar dikenli tel
rgulerle kesilmi, kpruleri maynlanm, otoyollar sadece tek bir eridin
dnda trafie kapatlm, telefon hatlar kontrol altna alnm bir ulkede
mahsur kalmt. Karsnn ona ulaabilmek iin tum kaplar zorladndan,
Hrvatistan'a gnderilmek iin abaladndan haberi yoktu. Boris ile yollaya-
bildii son haberde, ters istikamette olmasna ramen, Zagreb'e ulamaya
altn bildirmiti. Ama artk bu ulkede bir kentten dierine gebilmek
iin sihirbaz olmak gerekiyordu. Hrvatistan halk, kendini bir paranoyaya
kaptrm, sokaklara dkulmutu. Henuz tek bir kurun atlmam olmasna karn,
sokaklarda nereye gideceklerini bilemeden saa sola kouturan yuz binlerce
insan kaynayordu.
ilk atma, Zagreb'in guneyindeki Karlova'ta kt ve Dou Slovenya'daki
Vukovar'a doru geniledi. Bu izgi, Miloevi'in kendi snrlar iine almak
istedii izgiyi oluturuyordu zaten.
Simdi artk JNA da, tum Yugoslavlar'n ordusu olmaktan resmen km,
Hrvatistan'sz bir Yugoslavya'nn snrlarn saptamak iin savamaya
balamt. Yalnz bir sorunu vard; Srbistan snrlar iindeyken, tamamen bir
Srp ordusu gibi hareket edebiliyordu ama, Hrvatistan snrlar iindeki
klalarda, ordu mensuplar Hrvatlar tarafndan ablukaya alnmlard.
stlerine dorultulmu silahlarn glgesinde, barakalarnda mahsur kalmlard.
79
Hrvatlar tum JNA klalarnn su, elektrik ve telefon balantlarn
kesmilerdi. JNA klalar teker teker duuyordu. 80 Gospi klasndaki
komutann intihar ettiini, subaylarn da esir alndn duyduklarnda, Srplar
batya doru yaylmalarnn , durdurulduunu kabul etmek zorunda kaldlar.
intikamlar ac oldu. Ellerine geirdikleri Hrvat kasabalarnda akl almaz bir
vahet uyguladlar. Karlnda Hrvatlar da, Hrvatistan'dan kalmay tercih
etmi yirmi adet Srp profesru ve yargc ldurduler.
Karlkl vahetin, dehetin ve terrun nlenemez yukselii balamt.
Nimeta, Hrvatistan'a, Varazdin'deki kararghn komutan Vlado Trifunovi'in,
komutasndaki gen askerleri, Hrvat kymndan kurtarabilmek iin, silahlaryla
birlikte teslim olduu gun geebildi.
"Mavi gzlerini yine krptrdn, krptrdn, sonunda arzuna nail oldun,"
demiti Mate. "Ben de gnderilmemek iin elimden geleni yaptm ama bouna. Bu
dunyaya kadn olarak gelmek varken, Allah bana niye bu luzumsuz aleti takt
bilmiyorum." Eliyle nunu iaret etmiti.
"Cehennemin ortasna yollanmay 'arzu' sanyorsan, sen zaten aptaln tekisin
Mate."
"yleyse ne diye yrtnp durdun Hrvat cehennemine yollanmak iin?"
"Kocam ancak ben karabilirim oradan. Uluslararas rgutler, habercilere kar
ok hassas." "Bir koruyucu meleksin yle mi?"
Keke bir koruyucu melek olabilseydim, diye duunmutu Nimeta. Beyaz teni, bal
rengi salar, iri mavi gzleriyle ortaa tablolarnn melek tasvirlerini
andryordu andrmasna ama, ne Bur-han' ne de umitsizce sevmi olduu Stefan'
savan dehetinden koruyamyordu ite. Elinden gelen ancak Burhan'n yerini
saptamak ve birlikte Bosna'ya dnulerini salamakt. Tum yayn rgutlerine,
televizyon istasyonlarna haber yollamt. Burhan'la yle konumulard yola
kmadan nce, bir aksilik olursa, medya
aracl ile haberlemeye alacaklard. Birka gune kadar ses gelirdi
Burhan'dan.
Stefan ise yureinde yaamaya devam ediyordu Nimeta'nn. 8l Onu aramamt.
Nerede olduunu bile bilmiyordu. Ama naslsa bir gun bir yerde
karlaacaklard. Onu grecekti, belki bir iki laf edecekti. Ona dokunacakt,
elini skacakt, yanandan pecekti. Herhalde bulumalar be on dakikay
gemeyecekti. Deiik nedenlerle birbirlerine mesafeli ve krgn olacaklard.
"Evlendin mi?" diye sorard belki, "Hayatnda bir kadn var m?" Ona mutluluklar
dilerdi. Sonra ok kez yapm olduu gibi, arkasn dner yururdu, sendelememeye
alarak. Kulaklarnda sesi, hayalinde yuzu, avucunda scakl kalrd uzun,
ok uzun bir zaman.
Hrvatlar, Trifunovi'in silahlarna el koyduktan sonra, JNA askerlerinin
uniformalarn karttrm ve sivil giysileriyle evlerine yollamlard.
Srplar'a iyice azmalar iin bir koz daha verdiklerini bilmiyorlard henuz.
19 Eylul sabah, otel odalarnda uyumakta olan gazeteciler bomba gibi bir
haberle uyandrldlar. Srplar, on kilometreye yaklaan uzunlukta bir konvoyla,
Hrvatistan'a doru yola kmlard. Konvoyda en az yuz tank, ynla asker
tayan kamyon ve ar silahlar vard, iki ay nce Slovenya'ya doru yola
ktklarnda olduu gibi, yine coku iindeki halk tarafndan uurlanyor-
lard. Sokaklara dizilen, balkonlardan pencerelerden sarkan Srp kadnlar,
konvoydaki askerlere sigara ve yiyecekler uzatyor, iekler serpiyordu.
Ordu, bu kez eli bo dnmemeliydi seferinden.
Gazeteciler, Savunma Bakanl'nn avlusunda toplanmlard. Herkes bir azdan
konuuyor, surekli bir eyler soruyor, iti kak basn szcusunu bekliyorlard.
Nimeta o kalabalkta Mate'yi kaybetmiti. Yannda duran ingiliz gazeteciye,
duyduklarn tercume etmeye alyordu. Biri omzuna dokunduunda, Mate'nin onu
nihayet bulduunu zannederek dndu ve Stefan' grdu.
"Ne iin var burada Nimeta. Senden baka birini bulamadlar m sava muhabiri
yapmak iin?" diye soruyordu Stefan.
"Ahh, Stefan!" Aznn kulaklarna kadar yayldn fark etti. Sevincin
gzlerine yansmasna engel olamad Nimeta.
S6
Stefan, elini avularna alp, yanana bir pucuk kondurdu.
"Seni ok iyi grdum. Her zamanki gibi, fstksn Nimo." 82 "Naslsn
Stefan?"
"Nasl olabilirim dersin? Savaa giriyoruz, iki gun iinde orduya katlacam.
Srp kasabn durdurmak mumkun olmad, grduun gibi."
"Gnullu mu yazldn?"
"Gnullusu gnulsuzu yok bu iin. Ayaklar ustunde durabilen her Hrvat, eline
bir silah almak zorunda. Bizim artk bir ordumuz yok ki Nimeta. Yakn zamana
kadar JNA diye bir ordumuz vard. Ama onu Srplar ald. Her neyse, benden
durumlar byle. Sen ne aryorsun bu cehennemde?"
"Kocam," dedi Nimeta.
"Anlamadm."
"Knin'deki antiyeyi, aresiz devretmiti Burhan. Son birka muamele iin
Hrvatistan'a..." Sustu. Knin artk Hrvatistan'da deildi... "Knin'e gitmiti
ki, Kijevo olaylar patlad. Ondan hi haber alamadm. Zagreb'e geecei
haberini yollad, bir arkada vastasyla. Onu bekliyordum burada, birlikte
dnelim diye ama bu sefer de bu i..."
"Bu durumda biraz zor gelir," dedi Stefan. "Sen Bosna'ya dn, Nimeta.
Hrvatistan karyor. Burhan naslsa bir yolunu bulur dnmenin."
"ok srar ettim buraya gelmek iin, imdi sava patlad diye dnemem. Ortalk
durulana kadar kalp, haber geeceim Saray-bosna'ya."
Basn szcusu balkonda gzuktu. Avluda uultu azalr gibi oldu. Adamn sesi
hoparlrden yukseldiinde, Stefan, "Nimo, len yemeine otele gel, birlikte bir
eyler attralm," dedi. Yannda duran ingiliz gazeteci, Nimeta'nn
sylenenleri evirmesini istedii iin, kolunu ekitirip duruyordu.
"Bekleyin, birazdan her eyi ingilizce olarak tekrar edecekler," dedi Nimeta,
adamn srarla sorduu bir iki eyi yantlad. Tekrar te yanna dnduunde,
Stefan uzaklayordu.
Ona, "Yemee gelemem," diyemeden gitmiti Stefan.
Nimeta, len yemei iin otele gitmedi. Tum gazeteciler, televizyoncular ve
haberciler boazlarna kadar ie batmlard. Yaklak saat ba verilen basn
bultenlerini izliyor, resmi haberler dnda bilgi toplamaya alyor, havay
kokluyor ve yorumlarn kendi kanallarna, gazetelerine bir an nce iletmeye
alyorlard. Kimsenin, deil yemek yemek, ban kayacak vakti olmamt.
Nimeta nefes nefeseydi. Gun boyunca, youn kouturma iinde, duunecek, i
hesaplama yapacak zaman bulamamt. Tanr bu sefer, onu Stefan'dan korumaya
kesin karar vermiti demek ki!
Butun gun ordan oraya savrulduktan, son haberleri takip edip Ivan'a ilettikten
sonra, dier habercilerin ve Mate'nin uzun gunu bir barda ikiyle yorgunluk
atarak bitirmeleri srarna kar koyarak, nihayet otel odasna kapa
attnda, saat gece yarsn gemiti. Nimeta'nn ayakta duracak hali
kalmamt. Yorgun bedenini dua surukledi, scak suyu bouna bekledi, souk
suyla banyo yapp, sarnd havluyla yataa uzand. Telefonu kucana ekti, bu
saatte uyumu olduunu bile bile arad annesini. Annesinin uykulu sesi endie
doluydu.
"Hayrola kzm? Nerdesin, iyi misin?" diye sordu Raziyanm.
"Anne, kusura bakma, uyuduunu tahmin ettim ama, bu haberi sabah erkenden
ocuklara ver istedim. Yarn gun boyu, telefon edecek vakti yine
bulamayabilirim. Burhan'dan haber aldm. Bulunduu blgede arpma knca
Zadar'a gemi. Zadar'daki haberci arkadalara ulam. Bugun bir ara
konuabildim bile onunla. Ortalk biraz sakinleince, Zagreb'e gelecek, birlikte
dneceiz. Bizi merak etmeyin," dedi.
"Sen niye onu bekliyorsun bu hengmenin ortasnda, kzm? Kalk gel ocuklarnn
bana. Burhan naslsa bulur bir yolunu."
"Benim yerime bakasn yollayamaz artk Ivan. Bir sure daha kalmaya mecburum
anne."
"Sart myd gitmen? Buradan da arayabilirdin kocan."
"Neyse anne, bu saatte tartmayalm canm. Beni merak etmeyin, kendinize iyi
bakn," dedi Nimeta. Telefonu kapamak iin acele ediyordu ama annesi laf
uzattka uzatyordu.
"ok yorgunum anne. Sen de her zaman olduu gibi drdr ediyorsun, artk
kapatyorum, Allah'a emanet olun," dedi Nimeta.
"Beni azarlamak iin mi uyandrdn, kzm?" dedi Raziyanm.
"Burhan' bulduumu sylemek iin uyandrdm," dedi Nime-84 ta. Telefonu yerine
koydu. Her zamanki gibi, annesi yormutu yine onu. Islak havluyu bedeninden
syrp, yatan iine girdi, uykuya brakt kendini. Tam dalmak uzereydi kaps
vurulduunda. Frlad, yatan ayakucunda yere dumu yatak rtusune sarlp
kapya kotu.
"Kim o? Ne istiyorsunuz?" diye sordu.
"A Nimeta," dedi Stefan. Nimeta aralad kapnn arkasnda, Stefan'n yorgun,
sararm yuzunu grdu, zinciri zup at kapy. Odann ortasna yurudu Stefan,
"Neden gelmedin?" diye sordu.
"Nereye?"
"lende otele."
"iim vard Stefan. Merkezden ayrlamazdm."
"Yalan syleme"
"Yemin ederim. Yarm saat olmad otele dneli. O kadar yorgunum ki, hemen
uyumuum."
"iin olmasayd gelir miydin?"
Yantlamad Nimeta.
"Neden korkuyorsun benden? istemediin hibir eye zorlamadm seni."
Stefan yatan ucuna oturdu. Nimeta ayakta rtuye sarl, Stefan yatan ucunda
bir sure sessiz durdular.
"Yanma gel, Nimeta," dedi Stefan. Nimeta kmldamad.
"Yanma gel, unku sanrm bu beni gerekten son gruun olacak. Darda tahmin
edemeyecein kadar gaddar bir sava var. Hi kimsede insanlktan eser kalmam.
Ne Srplar'da ne de bizde. Size de sra gelecek yaknda. Ama nce lmek, bize
dutu, iki gun sonra orduya alnyorum. Srplar ok gulu. Onlarn ar
silahlarna, toplarna, tanklarna ve profesyonel ordusuna karn biz tencere,
tava, av tufei gibi nesnelerle karlk vereceiz. Hibirimiz asker deiliz,
yurdunu korumak isteyen adamlarz sadece. Hepimiz leceiz, hi kukun olmasn.
Bu sava Srplar kazanacak. Ama en azndan kt ustunde kazanmamalar iin,
savaarak lmeyi gze aldk."
Nimeta, rtu ayaklarna taklarak yurudu yataa doru.
"Nimeta, lume gitmeden nce, benimle ol. Brak seni doya doya son kez seveyim."
Stefan elini uzatt, Nimeta'y sarmalayan rtuyu ucundan tutup ekti. Nimeta'mn
beyaz dolgun gvdesi sedef gibi parlad lo kta. Yalar yanaklarndan kayp,
guslerinin uzerine damlyordu. Stefan o damlalara dudaklarn dedirdi. Ate
gibiydi dudaklar.
"Sev beni Stefan," dedi Nimeta, "Beni hi durmadan sev... gidene kadar."
Gunein ilk klar ustlerine dutuunde nce Nimeta uyand. Yannda yatan
adama bakt. Yine her zamanki gibi yenik dumutu duygularna. Mirsada hakl
kmt. "Ona hayr dememek iin, her zaman ok geerli bir nedenin olacak
Nimo, unku sen ona ksn," demiti. Nimeta artk her turlu bahanenin
tukendiini duunduu, iradesine hkim olduunu sand bir anda, hi aklna
gelmeyen bir nedenle, yine onunlayd. Stefan' lume yollamadan nce 'son kez'
iin. Onun kollarnda, onun dudaklarnn, ellerinin arasnda defalarca 'son kez'
sevimek iin.
iki gundur doyasya yaad bu akn, ona bir mur yetebileceine inanyordu.
Hi kmamlard odadan. Mate'nin bitip tukenmeyen telefonlarn susturmak
iin, bir not yollatmt ona: "Mate beni bir iki gun arama, zel bir iim var.
Sen anlarsn."
Mate'nin, iki gununu kocasn aramakla geireceini ya da onu bulduunu
sanacandan emindi. Israrla Hrvatistan'a gelmek istemesinin nedenini
biliyorlard arkadalar. Bu satrlar yazarken utantan kpkrmz kesilmiti.
Elleri titremiti. Kocasn da alet ediyordu ustelik, kendi suuna. O anda
farknda deildi ama, yureinin en derinlerinde, dedikodular nleyerek,
Burhan' korumak durtusu de vard. Vazgeemedii kocasn korumak.
Sevimekten yorgun dutukleri zamanlar konumular, atmlar, hayal kurmular
ve gulmulerdi Stefan'la.
Stefan, "Eer benimle evlenmeyi kabul etseydin, sana benzeyen ocuklarmz
olurdu. Kzmza adn sen seerdin, olumuzun adn Stefan koyardk," demiti.
"Babamn adn yani..."
"Babann ad da m Stefan'd?"
"Evet." _86 "Ya buyukbabann?"
"Onun da."
"Niye ille de Stefan'snz hepiniz? Baka isim yok mu Hrvat-lar'da?" diye
sormutu Nimeta.
"Bir buyuumuz yuzyllar nce yle vasiyet etmi diye anlatlr, aile iinde.
Kuaktan kuaa aktarlm bu vasiyet. Deimez bir gelenee dnumu. Hepimiz
Stefan'z ite."
"Benim bir olum daha olursa, kendi babamn adn koymak isterdim."
"Fikret, babann ad deil mi?"
"Oluma, annemin ok sevdii daysnn adn koyduk," demiti Nimeta.
Stefan Nimeta'nm ellerini tutup, gzlerinin iine bakmt, "Nimeta, ok
ciddiyim. Bu sava biterse, ben sa kalrsam.
"Hayr Stefan. Burhan' hibir ekilde terk edemem ben. O, ocuklarmn babas.
Bana sz vermitin 'son kez' diye. Yalvarrm lme, sa kal ve ok uzun yaa,
ama dnme szunden, bir daha arama beni. Beni biraz olsun seviyorsan arama. Her
bir bulumamzda, sevimemizde ben yirmi savaa birden katlm gibi
hissediyorum kendimi. Yaralanyorum. luyorum. Utan ve pimanlk beni
lduruyor. Senden ayrlyorum, bu kez de iim luyor. ok zor toparlanyorum
Stefan. Lutfen!"
"Peki Nimeta," demiti Stefan, kim bilir kanc kere.
Ama bu kez gerekten sondu. Yureinde hissediyordu bunu Nimeta. Bu sabah
uyandnda giyinip gidecek, gnullu orduya teslim olacak ve muhtemelen o gunun
sonunda, bir bombal saldrda lecekti Stefan.
Yataktan sessizce kp banyoya geti. Souk suyun altnda dakikalarca kald,
vucudu gibi ruhunu da ykamak istercesine. Uzun uzun dilerini fralad.
Salarn fralad. Gzlerinin altndaki mor halkalar kapatmaya alt pudra
ile. Ruju nce dudaklarna surdu, sonra yanaklarna dedirip parmaklaryla
yayd, bembeyaz yuzune biraz renk gelmesi iin. Odaya geri dnduunde yatak
botu. Baucundaki komodine bir not brakmt Stefan. "Elveda
sevgilim, beni lume ok mutlu yolluyorsun, ama eer sa kalrsam, sana verdiim
szu tutacam," diye yazyordu.
Srp milisleri ve JNA, kuzey-dou Hrvatistan'da petrol zengini bir ugeni
ellerinde tutuyorlard. Vukovar ehri, ilerlemelerine bir engel tekil
etmekteydi. Tuna boyundaki bu guzelim ehir, Srplar tarafndan halla pamuu
gibi datlmadan bir gun nce, Burhan Zagreb'e sa salam ulaabildi. Kar koca
kavumann sevincini yaayamadlar. 4 Ekim gunu, Vukovar'daki hastanenin uzerine
iki bomba indirdi Srplar. Bombann biri, hastanede yatmakta olan bir yal
adamn yatanda patlad. Sokaklarda cesetler ust uste ylarak tumsekler
meydana getiriyordu. Yaklak iki bin sivil insan, Vukovar sokaklarnda deliler
gibi saa sola kouuyor, rasgele alan ate altnda vurulup, olduu yere
yklyordu. Kije-vo basknnn daha geni kapsamlsn uyguluyordu Srplar.
Evler yamalanyor, kan gvdeyi gturuyordu.
Srplar, Ekim aynda Karada uzerinden Dubrovnik'e saldrdlar. Bu saldr iin
geerli bir nedenleri de yoktu. Dubrovnik'te ne bir Srp aznlk yayordu ne de
Hrvatlar tarafndan ablukaya alnm bir JNA klas mevcuttu. Ama Adriyatik
kysnn bu guney ehri itahlarn kabartyordu Srplar'n ve Hrvatlar'n
aresiz rpnmalar karsnda iyice marmlard.
Saldr beklemeyen Dubrovnikliler hazrlkszdlar. Gafil avlandlar.
Savan her bir yana sramasyla, Burhan ve Nimeta, Zagreb'de mahsur
kalmlard. Nimeta, sa salim Hrvatistan' terk edebilmesi iin, kocasna da
bir gazeteci belgesi almaya urayordu. Ayrca her gun yaynlanan lu
listelerinde Stefan'n adn aryordu. Onun nerede olduunu bilmiyordu ama, o
sralarda Vu-kovar'da olduuna emindi. unku Vukovar, kendinden ok ustun gute
bir dumana kar lum kalm sava vermekteydi. Gnullulerin ou ve Hrvat
gulerine yeni katlanlar, ehri savunmak iin oraya yollanmt.
Asker olmayan insanlarn duzenli bir ordu karsnda ne kadar
tutunabileceklerinin hesab yaplyordu Zagreb'de. Birlemi Milletler'in,
Avrupa Birlii'nin, Amerika'nn, szu geen bir Al-
lah'n kulunun, Srplar'a 'dur' demesini bekliyordu Tudjman, umitle.
Avrupa'nn drduncu en buyuk ordusu JNA'nm gerek durumu ise iler ayd.
Ordudan kaann haddi hesab yoktu. Srp asll olmayan erlerin hibiri savamak
istemiyordu. Ordudan kaanlara ar milliyeti olmayan Srplar da dahildi.
Disiplin sfr noktasna inmiti, emir-komuta zinciri krlmt. Ordu iinde
kimin ba, kimin ayak olduu birbirine karmt. O yuzden de Vukovar halk,
disiplinli bir ordu olmas gereken }NA karsnda direniini surdurebiliyordu.
Sonuna kadar kahramanca direnen, dumanyla gus guse savaan Vukovar nihayet
tamamen dutu. Vukovar polisi, sadece sivil halk arasnda be yuz civarnda
ceset tehis etti. Hastaneler yaral doluydu. Vukovar'da yaayan Hrvatlar,
Zagreb'i yardmlarna komamakla ar bir ekilde suladlar. Tudjman'n
uluslararas sempati kazanmak iin, onlar harcamay gze aldn
duunuyorlard.
|j
Nimeta son lu ve yaral listelerini de satr satr inceledi. Stefan Stefanovi,
Vukovar Hastanesi'nde, hafif yaral olarak ayakta tedavi grmu ve taburcu
edilmiti.
Dubrovnik Srp atei altndayd. Guzelim ehir bombalardan delik deikti.
Dubrovnik'i ve varolarn korumakla grevli bir avu Hrvat Ulusal Muhafz
tabanlar yalayp kanca, JNA elini kolunu sallayarak blgeye girmi, kyleri,
kasabalar teker teker nce yamalayarak, sonra da yamalad evleri atee
vererek ilerliyordu.
Dubrovnik'in savunmas, ehrin iindeki birka Milli Muha-fz'a kalmt. Eski
kalenin iine mevzilenen Muhafzlar, savunmay sonuna kadar surdurmeye
kararlydlar.
Ivan, Nimeta'dan ilgin olaylarn yaand Dubrovnik'e kadar uzanvermesini
istemiti. Sava srasnda unlenen Otel Argentina, yabanc gazeteciler ve Avrupa
Topluluu uyeleriyle tklm tklm doluydu. Nimeta'nn da bir sure bu otele
yerlemesini istiyordu Ivan. Karsnn ilerine hi burnunu sokmayan Burhan,
sonunda patlamt.
"Evimize dnuyoruz Nimeta. Ivan kendine senden baka bir sava muhabiri bulsun."
"Aslnda beni o yollamak istemedi Burhan. Ben sana ulamak . 89 iin..."
"Tamam karcm, ama aylardr evimizden uzaktayz. Eve dnme zamanmz geldi.
Dubrovnik'e Mate gitsin."
Burhan'n sesi o kadar kesin kyordu ki, Nimeta biraz ard, fakat
ustelemedi. Saraybosna'ya dnmek iin hazrlklarn yaptlar, iki gun sonra,
Bosna'ya hareket edecek bir grup gazeteciyle birlikte dneceklerdi
Saraybosna'ya...
Zagreb'deki son akamlarnda, kaldklar otelin barnda ikilerini ierlerken,
Burhan arkas kapya dnuk oturan karsna eildi: "Bak u ieri giren adam,
senin haberci arkadalarndan biri deil mi?" diye sordu. Nimeta, Burhan'n
gsterdii yne bakt. Barn giriinde birka adam ayakta garsonla
konuuyorlard, adamlardan bir tanesi Stefan'd. Kocas ayaa kalkm, onlardan
yana bakan Stefan'a eliyle buyur iareti yapyordu. Stefan arkadalarndan
ayrlp, bulunduklar masaya doru, hafife topallayarak yurudu. Nimeta'y
selamlamadan nce, ayakta bekleyen Burhan'n elini skt. Nimeta dizlerine fel
inmi gibi, kmldamadan oturuyordu. Stefan eildi bir pucuk kondurdu yanana.
"Bizimle bir iki imez misiniz?" diye sordu Burhan.
Stefan bir iskemle ekip oturdu. "Naslsnz Burhan?" dedi, "Nimeta sizi ok
merak ediyordu, ama gruyorum ki her ey yolunda gitmi." ok zayflamt. Ksa
surede on ya ihtiyarlam gibiydi.
"Evet, yarn evimize dnuyoruz artk," dedi Burhan.
"Asl sen naslsn Stefan?" diye sordu Nimeta, sesi titreyerek, "yaralandn
duydum."
"Kim dedikodu yapyor byle?" dedi Stefan gulerek. "yle eyler grdum ki,
yaralandm demeye utanrm."
"Savayor muydunuz?" diye sordu Burhan.
"Vukovar'daydm. Oras bitti, inann bana kelimenin esas anlamyla bitti. Yarn
tekrar Dubrovnik'e geiyorum."
"Yine savamaya m?" Sesinde sayg vard Burhan'n.
"Evet," dedi Stefan. nune braklan ikiyi bir dikite bitirdi,
I Nimeta'ya dndu: "Bu kez syrdm ama, lmek iin numde da- |
ha ok frsat var." 90 Nimeta yantlamad. Burhan atld, "Allah
korusun," dedi.
"insann lumu yaama tercih ettii anlar oluyor," dedi Stefan. "Sava
insanlarn bana gelebilecek en pis, en korkun ey." ikiye teekkur edip
ayaa kalkt.
Veda etmek iin elini skarken, "Sansl adamsnz," dedi Bur-han'a. Nimeta'nn
gzleri hep yerdeydi. Burhan acyla gulumsedi, "Sansm uzun surmeyecek," dedi,
"sizden sonra, sra bize de gelecek."
Nimeta kendinde yeterli gucu bulunca, o da ayaa kalkt, Ste-fan'n elini tuttu.
"Yolun ak olsun Stefan," dedi ksk bir sesle, "Allah seni korusun." Solgun
yanaklarndan ptu Stefan'n. Gzpnarlarnda yalar parlyordu. Stefan
gittikten sonra, birer iki daha smarladlar.
"zuntunu anlyorum Nimo," dedi Burhan. "Bir meslekta savaa uurlamak
herhalde kolay deil." Nimeta sessizdi. Konuan yine Burhan oldu: "Arkadan
bana anslsn dedi ama, ona da sylediim gibi, ok yaknda sra bize de
gelecek!"
Gelecekti. Birbirlerinin gzlerini oyan Hrvat ve Srp liderleri, tek bir konuda
anlaabilmilerdi: Bosna-Hersek'i paylamakta. Ve Burhan belki o anda bu gerei
bilmiyordu ama hissediyordu.
Ne Giysek Alev
Eylul 1991 -Mart 1992
Nimeta ve Burhan, Hrvatistan'da sava devam ederken, kurbanlk koyun gibi
boynunun vurulaca gunu bekleyen Saray-bosna'ya sa salim dnduler. Bosna'da
insanlar gergin ama sakindi. Belki de islam'a mahsus bir tevekkulle, balarna
ok yaknda gelecek olan belay vakar ve sabrla bekliyorlard.
Cumhurbakan Aliya Izetbegovi, Hrvatistan ve Slovenya'nn Yugoslavya'dan
kopularnn uluslararas camiada tannmasn geciktirmek iin elinden geleni
yapyordu. Bosna Cumhurbakan butun hazrlklar tamamlanmadan, vaktinden evvel
onaylanacak bir tanmann, Bosna'y ok zor bir duruma sokacan iyi biliyordu.
Hrvatistan ve Slovenya'nn bamszl tannd anda, Bosna'nn da ayn
ekilde davranarak Yugoslavya'dan kopmas gerekecekti ki bu; Bosna snrlar
iinde yaayan Srplarla i sava gze almak demekti. Ya da, Yugoslavya
Federasyonu iinde kalacaklar, Kosova, Voyvodina ve Montenegro gibi, tamamen
Srp-lar'n yumruu altna gireceklerdi.
Izetbegovi'in bu konuda endielerini anlayan tek bir kii daha vard;
Yugoslavya'ya bar getirmekle grevlendirilmi Lord Car-rington.
Lord Carrington, ingiltere Babakan Mrs. Thatcher kabinesinin ilk Dileri
Bakan'yd ve dosyas baarl siyasi operasyonlarla doluydu.
Avrupa Topluluu Dileri Bakanlar Konseyi'nin o sradaki Bakan Hans van den
Broek, Carrington'dan iki ay iinde Yugoslavya'da bar salayacak bir formul
gelitirmesini istediinde, Carrington iinden gulmutu. Yugoslavya'nn
ilerinin iki ayda
yola girebileceini duunmek iin budala olmak gerekiyordu. Lord Carrington ise
budala deildi. stelik Tudjman ve Milosevic 92 ile ilk grumesini yapar
yapmaz, bu iki adamn kafasnda ekillenen haritay hemen grmutu.
Slovenya'nn Yugoslavya'dan kopuu, ne Srplar' ne de Hr-vatlar'
ilgilendiriyordu. Onlar, kendi zerkliklerini ilan ederlerken, Slovenya'nn
dnda kalan Yugoslav topraklarn nasl paylaacaklarnn hesabn
yapmaktaydlar. Ve Carrington biliyordu ki, geride kalan cumhuriyetlerin
karlar ince ince duunulmeden, planlanmadan ve taraflarca onaylanmadan,
Hrvatistan ve Slo-venya, uluslararas platformda tannrsa, tum Yugoslavya
Hrvatistan ve Srbistan arasnda paylalacak ve dier halklar eriyip
gidecekti. Snrlar dahilinde sadece Slovenler'in yaad Slovenya, paay
kurtaran tek cumhuriyet olacakt.
Bu arada Bosna-Hersek'in de eninde sonunda bamszln istemek zorunda
kalacan bilen Radovan Karadzic, Hrvatistan'da uygulanan taktii, imdi
Bosna-Hersek'te uygulamaya balamt; hem de ok daha bilinli olarak. unku
elinin altndaki Arkan'm Kaplanlar artk iyice deneyimliydiler ve Radovan
tecrubelerinden renmiti: gulu olan ve erken vuran kazanyordu. Yirminci
asrda bile, byleydi bu i!
Eylul banda, Bosnal Srplar 'zerk' ilan ettikleri drt ayr blgede Federal
Ordu tarafndan korunma istediler. Bu kez, faist Hrvatlar'dan deil de,
fanatik Musluman Bonaklar'dan korkuyorlard. Ordu, bu ok tutarsz istei
yerine getirmekte hi gecikmedi. Ar silahlarla donatlm taburlar Eylul
sonuna kadar Bosna ve Hersek'in Srplarca 'Srp' ilan edilmi blgelerini
kuattlar ve devlet iinde devlet yaratm olmakla kalmadlar, bu topraklar
Hrvatistan'a saldrmak iin de kullanmaya baladlar.
Zaten Banya Luka'daki 'Tank Eitim Birlii'ni de bir suredir bu niyetle
kullanmaktaydlar.
14 Ekim'de Srplar'n bu oyunlarna ok can sklan Aliya Izetbegovi,
savataki tarafszln yasallatrmak iin Meclis'te bir oylama istediinde,
Radovan Karadzic, Cumhurbakan'n 'kan emen Hrvatlar'a' yardm etmekle
sulayp Srp delegasyo-nuyla Meclis salonundan kp gitmi, oylamay boykot
etmiti.
Simdi, Hrvatistan' kan glune eviren oyunun tum piyonlarn Bosna-Hersek'e
dizmekle meguldu artk Radovan. Bosna iindeki zerk Srp blgelerinde bitip
tukenmeyen ve yureklere dehet saan bir propaganda yayn, yapay olarak
karlan ve bastrlmas iin ordunun yardma arld abuk subuk atmalar
ve Srp halknn her vesileyle ak seik bir biimde silahlandrlmas...
Srplar ev devlerini ok iyi yapmaktaydlar. Bir ey daha yapt Srplar.
Lord Carrington'un hazrlad, tum cumhuriyetleri ayn lude gzeten, etnik
halklara, dil, din, eitim ve bayrak zgurluu tanyan, hem Izetbegovi hem de
dier cumhuriyetler tarafndan onaylanan plan Milosevic nce kabul eder gibi
yapt, zaman kazand ve 18 Ekim'de kesinlikle reddetti. Bu plan, Miloevi'in
emrinden kmayan, Srplar'n dumen suyunda giden Karada Cumhuriyeti bile kabul
etmiti oysa.
Miloevi'in bir ikilemi vard. Yugoslavya'da, deiik cumhuriyetlerde yaayan
tum Srplar'n tek bir Srp devleti iinde toplanmasn ve bulunduklar yerlerde
aznla dumemelerini istiyordu. Milosevic, iktidara Kosova Srplar'nn
haklarn kullanarak yukselmiti. Simdi ise, Carrington'un hazrlad plan,
onun Srplar iin istedii haklarn, Arnavutlar'a da tanmasn ngruyordu.
Plan reddetti.
Zaman geiyor, ama Yugoslavya'ya bar getirecek almalarda hibir gelime
olmuyordu. nune her konan neriye bir bahane buluyordu Milosevic. Sonunda bir
zume ulamak iin alan komisyona, Amerika'nn eski Dileri Bakan Cyrus
Vance da katld. Vance, yeni bir neri getiriyordu; Birlemi Milletler'e ait
bir Bar Gucu! Bar Gucu'ne her neriyi reddetmeye hazr Srbistan bile scak
bakarken, bir unsur daha ortaya kt: Almanya!
Aralk balarnda Tudjman Almanya'ya giderek Babakan Kohl ve Dileri Bakan
Genscher ile grutu, ikinci Dunya Sava-'ndan beri Srplar'a olan
antipatisiyle unlenen Almanya, Carrington'un rpnmalarn gz ard ederek,
Tudjman'a istedii butun destei verdi, ingiltere ve Amerika'nn Hrvatistan'
tanmakta ihtiyatl davranmalarna karlk, Almanya bu ulkeye tannma konusunda
garanti veriyordu.
93
Aralk'n ilk haftasnda Ivan, Bosna'y destekleyen ulkelerde
bir aratrma yaparak, Bonaklar'a moral verebilecek bir program
94 hazrlamay duundu ve Nimeta'ya geri eviremeyecei bir teklif-
le geldi.
Nimeta u gun iin Ankara'ya giderek dnemin Babakan ve Dileri Bakan'yla
gruecek, ayrca buyuk kentlerde halkn
nabzn tutacakt.
Nimeta evine o gun sevin iinde dndu. "Muthi bir ey oldu, Burhan," diye
karlad kocasn, "van beni Turkiye'ye yollamak istiyor. Senin u anda
naslsa pek iin yok. ocuklarn da ylba tatilleri geliyor..."
Gerekten de Bosna'da tum inaat ileri, dier sektrler gibi tamamen durmutu.
Bakkal, kasap gibi dukknlarn dnda hibir yerde al veri yaplmyordu
artk. Hi kimse ne alyor, ne satyor, ne de uretiyordu. Gri ve youn bir sisin
iinde, yurekleri azlarnda bekliyorlard Bonaklar. Sanki ilk kurunun
atlmasn, ilk bombann dumesini bekliyorlard. Burosuna birok meslekta
gibi laf olsun diye gidip gelen Burhan, "Olur, gidelim," dedi.
Nimeta ocuklar gibi sevindi. Sevinci Fiko ve Hana'ya da sirayet etti. ocuklar,
hep buyuklerinden duyduklar, hayalini kurduklar, ailenin yarsnn yaamakta
olduu bu masal ulkesine gidecekleri iin yerlerinde duramaz oldular.
"Ben de gelirim sizinle," dedi Raziyanm. "istanbul'a gitmeyeli nerdeyse yirmi
yl oldu."
"Anneanne sen de gelirsen Bozo'ya kim bakar?" diye sordu
Hana.
"Ben kedinizin bekisi miyim?" dedi Raziyanm. Ierlemiti
torununa.
"Bozo'yu Azra'ya brakrz," dedi Nimeta. "O seyahatteyken,
ben ka kere onun kpeine baktm."
"iyi ite, madem Bozo'ya dad bulundu, ben de gelirim sizinle."
"Ama anne bil ki ben birka gun Ankara'da kalmaya mecburum. Sen Burhan ve
ocuklarla istanbul'da kalr gezersin."
"Ben akrabalarm arar, onlarda kalrm," dedi Raziyanm.
"Nereden bulacaksn akrabalarn imdi? Kim bilir nerelere savrulmutur onlar
da. ileri guleri vardr."
"Sizin kuakta akraba anlay ne yazk ki tamamen deiti, ki- 95 zm," dedi
Raziyanm. "Eskiden, aradan krk yl da gese, akraba akraba idi. O kan ba hi
zulmezdi insanlarn arasnda. Sana bir ey syleyeyim mi Nimeta, eer buyuk
halamn ocuklarn bulabilirsem, Bursa'ya da gitmek istiyorum bu sefer."
"Nereye?"
"Bursa'ya ite. Benim sulalemin Osmanl'ya gtuklerinde, ilk mekn tuttuklar
ehir. Tpk Saraybosna'ya benzermi. Bir karl dan eteindeymi... arlar
ayn... Kubbeler ayn..."
"ilahi anne. Adreslerini bulsan bile, ehirler deiti, evler, arlar deiti.
Insanlar da deimitir. Hi grmediin, bilmediin insanlarn iine mi
gireceksin?"
"Onlar benim soyum."
"Nece konuacaksnz? Senin Turkenle mi anlaacaksn, Bonaka bilmeyen
soyunla?"
Yantlamad Raziyanm. "Ben istanbul'da otelde kalmam, akrabalarmn yannda
kalrm. Erenky'deki kkte," demekle yetindi.
Nimeta, tevekkulle sava bekleyen kasvetli ulkesinin gaml insanlarndan,
umutsuz konumalarndan ksa bir sure iin bile olsa, ayrlacandan memnundu.
ok uzun bir zamandr, ailece yolculuk yapmamlard. oluk ocuk birlikte
yolculua kma fikri gerekten ok hotu. Bir haftalna da olsa, neeli
seyahatlerin yapld o eski gunlere dnebilmek... Eski gunlere! Yureinde
alm kocaman bir yara ile, eski gunlere nasl dnebilirdi? Hibir ey eskisi
gibi deildi artk. Hibir ey eskisi gibi olmayacakt. Yugoslavya, Bosna,
Saraybosna suratle deiiyorlard.
istanbul bile eski istanbul deildi. Bu kente ilk geldiklerinde, binebilmek iin
saatlerce kuyrukta bekledikleri araba vapurlarn Raziyanm bouna arad. Masal
ehir ve Boazii, Rumeli'yi Anadolu'ya balayan iki muhteem kprunun altnda,
butun ihtiamyla masmavi uzanyordu.
Nimeta, ilk genliinde istanbul'a geldiinde, Arnavutky'deki akrabalarnn
evinin balkonundan oltalarn denize frlatr balk
tutarlard. Fiko ile Hana'ya da su uzerindeki bu evi gstermek istedi.
Arnavutky'deki akraba evi, deniz kenarnda deildi artk. 96 Deniz yoktu. O
koyu lacivert, serin deniz, iine atlayana bir kristali tr tr kryormu
hissi veren su, yoktu. Yerine, herhangi bir liman ehrinin, bulank, kirli,
yuzulmez suyu gelmiti. Erenky'de ise yazlarn geirdikleri kkten, korudan
eser kalmamt. Kklerin, narl, aml bahelerin yerini gkyuzune yukselen
buyuk beton apartmanlar almt. Raziyanm'n akrabalar yuksek tavanlar elii
oymalarla suslu, ok odal konaktan, yeni gelimi semtlerden birinde bir siteye
tanmlard. Misafirler iin fazla odas bulunmayan bir apartmana. Genler
lgn bir trafikte saatler harcayarak ulatklar i yerlerinde yine lgn bir
tempoda alp duruyorlard. ok yallar ba dndurucu bir hzla akan ehrin
gunluk kargaasna karmaktan urktukleri iin, ancak,, evlerinin
pencerelerinden takip ediyorlard yaam. Raziyanmr yatlar iinse, bir
zamanlarn en buyuk keyiflerinden biri olar misafir arlamak, bir angaryaya
dnumutu artk.
Burhan ve Nimeta anneleriyle birlikte, ocuklarna OsmanlJ eserlerini hakkyla
tantabilmek iin, Sultanahmet civarnda, eskj bir konaktan bozma, yeni restore
edilmi bir otele yerletiler.
"Salih Zeki Bey'le Gul Hamm'n da buralarda bir baheli ko-| naklar vard,"
dedi Raziyanm.
"Salih Zeki Bey'le Gul Hanm, u anda hayattalarsa, yuz otuz yalarn
kutlamlardr herhalde anneciim," dedi Nimeta. "Seni tanyabilirlerse eminim
ok sevinirler."
"Aptal aptal konumasana. ocuklar, torunlar vard. Bu insanlardan hi olmazsa
biri, elbette o evde oturuyordur."
Nimeta, annesinin peinde, Ibrahim Paa Saray'nn bir arka sokana duen
yerlerde o eski kona arad. Bir zamanlar pembe boyal olduuna dair ipular
veren ve keban tutan harabenin nunde durdu Raziyanm. "Burasyd," dedi.
Birka ku kanat J rparak uuup gitti harabenin saaklarndan. Kar kedeki
bakkala girdi Nimeta. nce ingilizce, sonra Almanca sordu.
"Yu turist? Vant hal? Vant kokakola?" dedi bakkal.
"Anneciim, vazgeelim," diye yalvard annesine. Raziyanm ar aksanl krk
Turkesiyle denedi, eliyle evi iaret ederek. "Bo- |
nak aile burada? Su ev... Sarayevolu Salih Zeki Bey, Gul Hanm... Saadet Hanm?"
"Haa," dedi bakkal. "Evin eski sahiplerini soruyorsunuz. ldu- 97 ler onlar
oktaaan..." Elini sallad uzun uzun. "Kzlar Saadet Hanm da lmu. Torunlar
sattlar evi. Alan adam evi otel yapacakt, yapamad. Temellerinin altnda
antika ehir mi varm ne?"
"Yuru anne," dedi Nimeta, "Otelde telefon rehberine bakarz. Ne kadar Kulin
varsa ararsn, tamam m?"
Akam telefon rehberinde iki adet Kulin buldular. Raziyanm, "Ben torunlar
tanmyorum, nasl karlarlar, bilemem," diyerek son anda telefon etmekten
vazgeti.
"Byle damdan duer gibi olmaz, zaten," dedi Burhan. "Herkesin ii gucu vardr.
Bir dahaki sefere hazrlkl geliriz, nceden haber veririz. Bilirler,
beklerler. Su numaralar not edeyim ben."
"Et tabii," dedi Raziyanm. "Onlar asl senin akrabalarn."
Burhan, dunya ilerinin ne tuhaf olduunu duunuyordu. Bu ehirde onunla ayn
soyu ve soyadn paylaan, hi tanmad, hi grmedii insanlar yayordu. Her
biri kendi yoluna ynelmiti, ulkeleri, dilleri, detleri bakayd ama yine de,
bir kaln rgunun sa telleri gibi, ayn baa aittiler. Belki ok deiiktiler,
belki de ok benziyorlard birbirlerine.
Nimeta, geldiklerinin ertesi gunu, ailesini istanbul'da brakp Ankara'ya geti.
Babakan ve Dileri Bakan'yla randevusu vard. Ayrca, sokaklardaki
insanlarn Bosna'ya gnderilecek Bar Gucu hakknda nabzn tutacakt. TRT'den
yanma bir kameraman ve gen bir kz vermilerdi evirmen olarak. Kzlay Meyda-
n'nda, serpitiren kar altnda hzl hzl yuruyen insanlar durdurup
sorularn sormaya balad Nimeta, tercuman kz araclyla, ilk durdurduklar
orta yal bir kadnd.
"Bosna? Haa, Bosna... Evet, tabii ok muhim bizim iin. ok Bonak var burada.
Dolu. Benim komunun damad da Bonak-tr... Hayrl olur inallah," dedi,
yurudu gitti.
Bir bakas, "Bonaklar, Turkler hepimiz biriz. Musluman deil miyiz? Elbette,
karde millet onlar," dedi, altn diini gstererek srtt, el sallad
kameraya.
S7
"Yahu, bir zamanlar bizim ordu hep oradan devirilirdi zaten," dedi gzluklu bir
yal adam, "Sonraaa, neydi ad... Sokollu-98 su... Husrev Bey'i... eysi...
Bonaklar' severiz de ilgileniriz de. Gitsinler bizim askerler, korusunlar
Bonaklar'."
Gen bir adam, sigarasn yere tukurdu, "Bamzda bir bu Bonaklar eksikti,"
dedi hrsla, "Kbrs belas yetmiyormu gibi, bir de Balkanlar'a bulaalm.
Artk elli sene de Bosna yuzunden ktu kii oluruz."
"Yani orada kurulacak Bar Gucune asker yollamaktan yana deil misiniz?" diye
sordurdu Nimeta.
"Deilim. Turk askeri, sadece kendi yurdunu korumal, i ne orada burada?"
kinci sigarasn yakarken uzaklat.
Bir gen kz, "Kimler? Bonaklar m? Ay bana ne! N'aparlarsa yapsnlar," dedi,
acelesi vard, kotu otobuse yetimek iin.
Raziyanm'a Hudavendigr vilayeti Bursa'y grmek nasip olamad. Burhan ve
Nimeta ocuklarna, hem ok bakml hem de ok sefil insanlarn bir arada
yaad, bu ok guzel, geliiguzel yaplat iin ayn zamanda ok irkin,
karmakark, amurlu, gurultulu, dinamik, gizemli ve buyulu ehre bir kere daha
gelme szu vererek biraz da apar topar dnduler Saraybos-na'ya.
Hayran kaldklar Boazii'nde, kar-koca ba baa bir akam yemei yemek
istemilerdi. Onu bile yapamadlar. Ivan, Nime-ta'y geri ard.
- Baz nemli gelimeler oluyordu. Tatil zaman deil, karar zamanyd.
Alman Dileri Bakan Genscher, Bruksel'de toplanan Avrupa Topluluu'nun
Dileri Bakanlarna, onlar tanmasa bile, kendisinin Hrvatistan'n
bamszln tanyacan sylemiti. Bu aklama herkeste souk bir du
etkisi yapmt. Carrington'un bu tanmann bir felakete yol aacan, bar
abalarn sfrlayacam srarla sylemesine karn, Almanya bastrmt.
Amerika, Carrington'la ayn gruu paylamasna ramen, bu ii Avrupa
devletlerinin kendi aralarnda halletmesi gerektiini duunuyordu.
Aralk aynn 17'sinde, Avrupa Topluluu tarafndan, Yugoslavya'dan ayrlmak
isteyen cumhuriyetlere, 24 Aralk tarihine kadar bavuru yapmalar bildirildi.
Nimeta'nn iinin bana dnduunun ertesi gunu, Slovenya, Hrvatistan,
Makedonya ve Bosna-Hersek, bamszlklarnn tannmas iin bavurularm
yaptlar.
Nimeta istanbul'dan getirdii lokumlar, fstklar datyordu ofiste. Ivan'n
masasna iki ie rak koydu.
"Haydi unu hemen aalm, bavurumuzu kutlayalm," dedi Ivan.
"ldrdn m sen? Bu saatte iilir mi rak?"
"Bugun her ey yaplr. Danann kuyruunun kopmas iin ilk adm atld," dedi
Ivan. Bardaklara drder parmak doldurduu raklar datt.
"Dur! yle iilmez rak, ustlerine su koymak lazm." Nimeta elinde surahi drt
dnuyordu odada. Bir ara telefonu evirdi, "Burhan, gelsene kutlama yapyoruz
getirdiim raklarla," dedi kocasna.
"Sen sakn ime bu saatte a karnna," diye sk sk tembih etti Burhan. Kendi
ilerini toparlaynca arabasna atlayp Nimeta'nn iyerine kotu. Televizyona
vardnda herkes zil zurna sarhotu. Bir azdan avaz avaz sevdalinkalar
syluyorlard.
Burhan'n geldiini grunce, "Gel bize katl, Burhan! "diye bard Ivan. "Belki
de son keyifli sarholuumuz olacak bu. Gel paam, gel."
Bosna'da yaayan yediden yetmie her bir insan, bu bamszln bir fiyat
olacan biliyordu.
Srplar ounlukta olduklar blgelerde Srbistan, Hrvatlar da Hrvatistan
devletleri kurmak isteyeceklerdi.
Milosevic, Bosna'y hatta Saraybosna'y bluturtuu ayrntl haritalarn
oktan yaymt masasnn uzerine, Tudjman da kendi hesaplarn oktan yapmt
ama bir de Milosevic dahil olmak uzere, kimsenin szunu dinlemeyen, Krajina
Srplan'nn lideri Milan Babi vard. Miloevi'in eliyle dunyaya getirip
besledii ve artk kontrol edemedii canavar, Milan Babi, kafasn Bosna'ya
takmt. Bonaklar bamszlklarn ilan ettikleri takdirde, Sr-
99
bistan'la aralarnda bir baka ulke oluacakt. Oysa Babi, Srp-lar'
yanbanda istiyordu. Aralarnda bir baka devlete raz de-100 ildi.
Hrvatistan ve Slovenya'nn bamszl Avrupa Topluluu tarafndan 15 Ocak
1992 tarihinde tannd. Bu tannmayla Hrvatistan'daki sava da sona ermi oldu.
Ayn gunun akamnda, Saraybosna televizyonunda haberleri sunan haber
sunucusunun yuzunde, derin bir keder vard.
"Deli midir nedir, lu bilanosu bildirir gibi bamszlk haberi veriyor, una
bir not yollayn, kuzum," dedi Ivan.
"Ne yapsn, bamza gelecekleri hepimiz gibi o da biliyor," dedi Mate, "imdi
Hrvatistan'da iini bitiren Ordu, Bosna'ya yerlemeye balad. Tabur tabur
asker, topu birlikleri, ar silahlar Birlemi Milletler'in emriyle
Hrvatistan'dan karlp Bosna'ya gnderildiler."
"Dahas da var," dedi Sonya, "bizimki iyi niyetini ispat etmek iin, yerel
gulerin elindeki silahlar da orduya teslim etmi. Bartan yana olduunu ispat
ederse, sava nleyeceini sanyor."
"Izetbegovi'e yuklenip durma," dedi Ivan. "Ordu da srf ona gsteri olsun diye
Srp etelerinin silahlarna el koymad m?"
"Ay sen yuttun mu onu?" dedi Sonya.
"Ivan'n yutup yutmamasnn ne nemi var? zetbegovi yuttu, sen ona bak!" dedi
Mate.
"Yutmak zorunda olduunu anlayamyorsunuz deil mi geri-zekllar?" dedi Ivan.
"O bir devlet adam. Onun grevi savatan kamak, ite o kadar!"
zetbegovi savatan kamaya alyordu ama, referandumdan kaamad.
Bamszlk iin oylama Bosna-Hersek'te 29 Subat ve l Mart gunleri yapld.
Radovan Karadzic Bosna'daki Srplar'n oylamaya katlmalarn yasaklad. zerk
ilan ettii blgelerin girilerini ablukaya alarak oralara oy sandklarnn
girmesini engelledi. Federal Ordu uaklar iki gun boyunca Bosna semalarnda
uarak, gkten referandumun boykot edilmesi propagandas yapan brourler
yadrdlar. Tum bu basklara karn yine de buyuk ehirlerdeki Srplar oylamaya
katlarak bamszlk iin 'evet' dediler.
Radovan Karadzic, Avrupa Topluluu'na Bosna-Hersek'in de bavurusunu yaptn
duyduunda, terbiye snrlarn aarak, "Bu ocuk lu doar. Topraklarmzda bir
Musluman piinin do- 1O1 up buyumesine elbette izin vermeyeceiz," demiti.
Yaamasna izin verilmeyecek olan ocuk domak uzereydi. Simdi, referandumla
felek Bonaklar'n kader arkn evirmi, zarn 'sava'a dumesini bekliyordu.
Zar sava'n ustune serin bir Mart gunu dutu. Baar'nn Srp bayraklaryla
donatlmasna kafas bozulan bir serseri, ikiyi fazla karp sarho olunca,
elindeki tabancayla kiliseye gitmekte olan bir duun alayna rasgele ate etti.
Srp gelinin babasn ldurdu ve bir papaz yaralad.
Olay son derece vahim fakat munferitti. Cinayeti ileyen serserinin ar bir
cezaya arptrlmas veya idam edilmesiyle kapana-bilirdi. Ama Karadzic iin, bu
cinayet ele gemez bir frsatt ve bu frsat kullanmakta gecikmedi.
Kimi suratlarna siyah yunden kar maskeleri, kimi de kadn oraplar geirmiti.
Yuzlerini semek mumkun olmuyordu ama maskelerin ardndaki gzleri, pars gzu
gibi parldyordu. Hepsi silahlydlar. Grunute soyguna km bir ehir
etesi gibiydiler. Ama ok iyi eitilmi askerler gibi, muthi bir disiplinle ve
el a-bukluuyla altlar. 2 Mart 1992'de, yarm gun iinde, Saraybosna
barikatlarla evrili bir labirente dnumutu.
Saraybosna Ordu birliklerinin komutan General Kukanjak, Bistrik'teki klasnda
durumu dehetle izledi. O bile emri altndaki JNA gulerini Saraybosna'nn
blunmesinde kullanmak istemiyordu. Karadzic ile Izetbegovi'i anlamalar iin
bir araya getirmeye alt. Karadzic Cumhurbakanl konutuna gitmeyi kabul
etmedi, zetbegovi de hakl olarak Holiday Inn otelinde grumeyi kabul etmedi.
Sonunda Televizyon Istasyonu'nda bulutular. Herkesin iddetle birbirini
sulad bu buluma, barikatlarla blunmu Saraybosna'da sava ancak bir ay
erteleyebile-cekti.
1O2
5 Nisan 1992
"BOSNA'YI BLMEYIN" yuruyuune, sadece Muslumanlar deil, Bosna'da yaayan,
farkl dinlerden, deiik etnik gruplardan binlerce insan katld.
Yuruyu, kentin batsnda kuuk bir grupla balad. Sehir merkezine doru
ilerlerlerken, her mahalleden, her sokaktan, her binadan, insanlar bek bek
konvoya katlmaya baladlar.
O gune kadar Bosna'da asrlardr i ie, yan yana, ahenkle yaam olan, deiik
yalarda kadnl erkekli Bonaklar, Srplar, Hrvatlar, Muslumanlar,
Ortodokslar, Katolikler ve Yahudiler; ellerinde Tito'nun resimleri ve Yugoslav
bayraklaryla, bir renk ve duygu cumbuu iinde, her admda daha da oalarak,
misyonlarna daha da inanarak, dunya guzeli kentlerini, utan barikatlary-la
bldurmemek iin, yuruyorlard.
Yal gen tum Bosnallar hem yuruyorlar hem de kuuk ulkelerinde asla sava
kmayacana itenlikle inanyorlard.
Be yuz yldan beri birlikte yayordu bu insanlar. Mahallelerini, iyerlerini,
okullarn zaten hi ayrmamlard. Tito devrimi sonrasnda ise, bu kaynama
gunluk yaamlarnda her turlu etnik ve dini ayrm silmi gibiydi. Her ocuk,
doduu andan itibaren, komu evdeki ocuk her kimse, onunla en yakn arkada
olarak buyuyordu. Aliya'lar Boris'lerle, Boris'ler Janko'larla ayn bahelerde
ve avlularda oynuyor, ayn okullara gidiyor, Srp kadnlar, Musluman
erkeklerin, Muslumanlar Katolikler'in koynuna hi gocunmadan girebiliyor,
deiik inanlara ve kkenlere sahip insanlar birbiriyle dost, meslekta, ortak
oluyor veya evleniyordu. eitli dinlere, rklara sahip olduklar iin
zenginleen, guzelleen bir mozaik oluturuyordu Bosnallar.
Bu durumdan honut olmayanlar, deiik etnik ve dinsel yaplarndan dolay
birbirlerini knayanlar hi mi yoktu? Vard elbette. Her ulkede olduu gibi, her
turlu insan burada da vard. Ama, en homojen yapl memleketlerde bile, insanlar
deiik partilere ve hatta deiik futbol takmlarna mensup olduklar iin,
birbirlerini knar, kskanr ve krabilirlerdi.
Bosna, varolal beri, bunca deiik kkenli ve deiik inanl insann,
savalara ramen uyum iinde yaad tek beldeydi belki de Avrupa'da.
Bosnallar, bu nitelikleriyle gurur duyuyorlard. 103
Ve ite imdi, Bosnal bile olmayan bir Karada kylusunun kentlerine kurduu
barikatlar istemediklerini gstermek, gurur duyduklar beraberliklerini onun
gzune iyice sokmak iin, yuruyuteydiler.
Nimeta, Srp asll Sonya ile kolkolayd. Ibo, Yahudi asll meslekta ile omuz
omuzayd. Milo, yuruyuu akam haberlerine yetitirmekle grevli olduundan,
aralarnda deildi, konvoyun nunde gidiyordu. Televizyonda nbeti kalan bir-
iki kiinin dnda tum ekip oradaydlar. Musluman, Katolii, Ortodoksu,
Musevisiyle tum Saraybosnahlar.
Radovan Karadzi'in tehditlerinin hibirini ciddiye almamlard. Onun
Saraybosna'ya ilk geldii gunleri anmsayabilen, orta yan ustundeki Bosnallar
iin, Radovan Karadzic, sivri burunlu ruku papularyla, kylu aksanyla,
ellerini koyaca yeri bilemeyen bir garip taralyd. Asrlardan beri tahsil
seviyesi yuksek olan Bonaklar'n arasnda, kendi ailesi iinde ilk yuksek
tahsil grmu kii olma zellii ile, biraz takdir edilen, ama kyluluunden
turu biraz da kuumsenen ve pek ciddiye alnmayan bir taral!
Oysa, Radovan'n, Bosna'ya ilk adm att gunden bu yana ok sular akmt
kprulerin altndan. Radovan, belki de, yllar boyunca horlanmann,
kuumsenmenin ve en nemlisi, ciddiye alnmamann intikamn almaya hazrd
artk.
Parlamento Binas'nn nunde toplanan cokulu kalabalk, "Bosnay Blmeyin"
sloganlar atarak, bar turkuleri syleyerek, Vrbanya Kprusu'nun te yanndaki
barikatlara doru ilerlemeye balamt. Amalar, kpruyu geerek, Grbavika'ya
ulamak ve kentin her kesinin, hl tum Saraybosnallar'a ait olduunu
gstermekti.
Hibir ktu niyetleri yoktu. Ellerindeki bayrak ve pankartlarn dnda hibir
ey tamyorlard ve farkna bile varmadan, bir gece evvel, etraf ar silahl
Srp militanlaryla evrilmi Polis Aka-demisi'ne doru gidiyorlard. Yani,
kendilerine dorultulmu nefretin, aymazln ve silahlarn tam ustune.
Silah hi ummadklar bir anda, birdenbire patlad. Durmadlar. Ellerinde sadece
bayraklar ve pankartlar tayan sivil halka 104 ate alabileceine, hibiri
inanmyordu. Birka silah sesi daha duyuldu ve birden ortalk cehenneme dndu!
Gstericilerin ortasna bir el bombas frlatlmt. Yirmi bir yanda bir tp
rencisi olan Suada, gsunden vurulup yere ykld.
Suada kendi ehri Srp kuatmas altnda olduu iin Saray-bosna'ya tp okumaya
gelmi gencecik bir kzd. Mays aynda doktor kacakt. O gun bu gsteriye
katlmayabilirdi. Dubrov-nikli'ydi o. Ama eitim grduu ve ok sevdii bu
kentin blun-meine onun da gnlu elvermemiti. Sar ipek salar uuarak, ;*
bar arklar syleyerek yuruyordu ykldnda. Suada'nn gsunde, imdi
kpkrmz bir karanfildi lum.
8 Nisan 1992
"Avrupa Topluluu Ocak aynda Hrvatistan'n bamszln tanmam olsayd,
imdi Izetbegovi, rpnp durmayacakt," dedi Burhan. Ikisinden kocaman bir
yudum daha ald. "Simdi artk aa tukurse sakal, yukar tukurse byk. Kendi
bamszln ilan etmeseydi, bu sefer de Srplar'n yumruu altna girecekti."
"Herifin dediini hatrlyor musun?" dedi Raif. "Eer Avrupa topluluu Bosna-
Hersek'i tanyacak olursa, Bosna'y 'lu domu bebek' yapacakt. Srf bu szunu
tutmak iin kana bulad kenti."
"Hatrlamaz mym," dedi Burhan. "Ne kadar kzmtm, 'Srp atalarmzn
topraklar ustunde, bir Musluman piinin doup buyumesine izin vermeyeceiz,'
demiti, kustah."
"Kim demiti?" diye sordu Raziyanm.
"Radovan demiti, anne," dedi Nimeta.
"Radovan dediin Karadzic mi, kzm? Karada kylusu mu?"
"Ta kendisi."
"O kendi delileriyle urasa ya," dedi Raziyanm. Karadzic,! ruh doktoruydu,
ayn zamanda. "Nereden onun atalarnn topra-1 oluyormu Saraybosna?"
"Anne, herkes kendi atasn bahane ederse, parampara olur ehir."
"Oldu bile."
"Sehri savamadan blmeyi teklif etti ama zetbegovi kabul etmedi," dedi
Nimeta. "Naslsa blunecek olduktan sonra... gencecik kz hayatta olurdu imdi."
"Nasl sylersin bunu?" dedi Raif. "Blunmu bir Saraybosna! Ne korkun!"
"Geen yl Karadzic kimseye danmadan Mays aynda Srp zerk blgesini,
Ekim'de de parlamentosunu burnumuza dayatrken, fikrimizi sordu mu? Ha, sordu
mu? Bonaklar'la Hrvatlar'a da bir danaym, dedi mi? Srp ilan ettii
yerlerde, az da olsa hem Muslumanlar hem Hrvatlar yayordu," dedi Burhan.
Dardan koumalar ve silah sesleri duyuluyordu. Hana, pazen geceliinin
iinde, bir kuuk melek gibi, kucanda kedisiyle koridorun banda belirdi.
"Baba sava m kacak?" diye sordu.
"Allah korusun. Nereden karyorsun bu laflar," dedi Burhan, silah seslerini
duymazla gelerek.
"Okulda herkes yle syluyor," dedi Hana.
"Birka serserinin kurun atmasyla sava m karm?" dedi Nimeta ocuu
yattrmak iin.
"Bu Srplar ezelden beri kaplarna samazlar nedense. Pek gzu dnuk
insanlardr," dedi Raziyanm.
"Hi de deil," dedi Fiko. "Benim en yakn arkadalarm Srp' tr. Janis, Milo,
Konrad."
"Arkadalarna bir diyeceim yok da, babalar bugun ehrin drt tarafna
barikatlar dediler," dedi Raif. Nimeta, Raif e ocuklarn yannda konumamas
iin ka gz iareti yapt.
"Hadi Hanuka, doru yatana, yallah. Sava mava yok ama yarn okul var," dedi
Nimeta.
"Geceliinin ustu kedi tuyu olmutur. Ka kere syledim unu kucana alma
diye," dedi Raziyanm, "ustunu silkelemeden yataa girme sakn."
"Biz savan eiindeyiz, annem hl kedi tuyu duunuyor," diye fsldad
Nimeta, Raif e.
105
"Sen de artk odana ekil Fiko," dedi Burhan. "Ge oldu."
"Baba, olup biteni renmek istiyorum."
106 "Olup biten bir ey yok ki olum. Televizyonda duydun ite, 'Bosna
Blunmesin' gsterisinde atma km, o kadar."
"Siz beni hl ocuk yerine koyun. Herkes benim yama gelen oluna, silah
kullanmasn retiyor," dedi Fiko.
"Marifet, ileri yoluna silahsz koymaktadr yeenim," dedi Raif. "Eer adam
yerine konmak istiyorsan, sana olup biteni anlatrm ama, sen de bana silahtan
sz etme bir daha. Anlatk m?"
"Tamam day."
"Brak ocuu gidip yatsn," dedi Nimeta.
"O ocuk deil, delikanl oldu," dedi Raif.
"Sen bile hl ocuksun benim gzumde," dedi Raziyanm oluna,
l
"Day, sen bakma kadnlara. Anlat, dinliyorum."
"Mesele u," dedi Raif. "Asrlar boyunca, bu topraklarda Srplar, Hrvatlar ve
Bonaklar i ie yaadlar..."
"Bonaklar'la Muslumanlar' m kastediyorsun, day?"
"Tito'ya kadar Bosnal Musluman'a Bonak denirdi olum. Musluman olmak bakadr,
Bonak olmak baka. Dunyann her tarafnda Muslumanlar var. Turkler, iranllar,
Araplar, Endonezyallar, daha pek ok insan Musluman, tpk bizim gibi. Neden
Hrvatlar'a Katolik, Srplar'a da Ortodoks demiyorlar da bize Musluman diyorlar
anlamak mumkun deil."
"Bunda anlamayacak ne var?" dedi Burhan. "Bonak tanmnn anlamn
deitiriyorlar aktrmadan. Bizim etnik kimliimizi silecekler, dinsel
kimliimizle kalvereceiz. O zaman dokuz asrlk yurdumuza, hemen sahip
kacaklar da onun iin. Musluman damgas yedik miydi, Avrupa'dan kovulmak daha
kolay ne de olsa."
"Ama biz Muslumanz," dedi Fiko.
"Elbette Muslumanz. Ve hep yle kalacaz evelallah. Ama biz, ayrca Bonak'iz
yeen. Bizim admz Bonak. Bonaklar da Musluman olur. Bunu byle belle."
"Tamam day, anlat sen." "ite, her grup, kendi etnik ve dinsel zelliklerini
koruyarak!
bir arada yaarken, ve bir arada yaayabilmek iin, rotasyon sistemi gibi ideal
bir formul bulunmuken, Srbistan'da Milosevic adnda bir deli ortaya kt ve
koca Yugoslavya'nn drt bir tarafnda yaayan Srplar' illa da Srbistan'a
dahil etmeye karar verdi. Kosova'da, Hrvatistan'da atmalar niye kt? Bu
yuzden kt. Simdi de Bosna'da yaayan Srplar', ayr bir Srp devleti kurmaya
kkrtyor."
"Srplar zaten bizim cumhuriyetin bir paras deiller mi?"
"idiler olum. -Bosna-Hersek'te bir seim yaplmt. Muslu-manlar'n partisi
seksen yedi, Srplar'nki yetmi bir, Hrvatlar'nki de krk bir iskemle
kazanmt parlamentoda. Bu koalisyon sadece bir yl surdu. Sonra ayn artlarda
yeni bir hukumet kuruldu ama, Srplar Izetbegovi'in Cumhurbakanln
hazmedememeye baladlar."
"Neden, day?"
"Bamszlk mucadelesinde, Izetbegovi, Slovenler'le Hrvat-lar'n tarafn
tuttu diye. Edepsizlik etmek iin, bir bahaneydi bu."
"Bir gizli neden daha var," dedi Burhan. "Izetbegovi'in 1991 Temmuz'unda,
Turkiye'de islam lkeleri konferansna katlmas, Srplar'n tuylerini diken
diken etti. Zaten ezelden beri, Aliya'nn bir eriat devleti kurmasndan
korkmulardr." "Devenin nal!" dedi Raziyanm.
"Adam bu yuzden yllarca hapislerde urutmediler mi?" dedi Burhan.
"Durum bu kadar gerginse, ne diye katld bu konferansa? Biraz kanm bence."
"Bu konferansa katlrken, Aliya'nn amac onun da arkasnda dostlar
olabileceini esas kananlara gstermekti," dedi Burhan. "Hrvatlar
Hrvatistan'a, Srplar Srbistan'a guveniyor. Aliya da kendine Musluman
ulkelerden destek salamak istemise neden kabahat olsun?"
"Seeli haini ne demiti unuttun mu?" diye sordu Raif.
"Ne demiti day?"
"Bonaklar, zorla Musluman edilmi Srplar olduklarn kabul etmedikleri
takdirde, vururuz klarna tekmeyi, kendilerini Anadolu'da bulurlar, demiti."
107
"Raif lutfen! Bu konuyu kapatalm artk. Yarn bu ocuk okulda onlarla birlikte
oturacak snfnda." Nimeta'nn surat giderek 108 ekiyordu. Raif hi
aldrmad ablasna.
"Bak yeenim, madem surda erkek erkee konuuyoruz, gerekleri ren bari. 91
Mart'nda, Milosevic ve Tudjman, hem de hi utanmadan Tito'nun av kkunde
buluup, Bosna-Hersek'i aralarnda nasl paylaacaklarnn planlarn yaptlar.
Onlar karde karde, Bonaklar' nasl haritadan sileceklerini planlarken,
halklar birbirini boazlyordu, o baka."
"Raif, bu konular biraz ar kamyor mu bu yata bir ocua? Yarn okula
gidince..."
Nimeta'nn szunu kesti kardei, "Yarn okula gidince, kimin dostu, kimin
duman olduunu bilsin," dedi.
"Day, neden hep bizim arkamzdan komplo kuruyorlar byle?"
"unku olum, onlarn gzunde Bonak diye bir kimlik yok. Srplar'a sorarsan biz
Osmanl basks altnda din deitirmi Srplar'z. Hrvatlar'a sorarsan,
Katolik'ten dnme Hrvat'z. Bu yalan utanmadan ilerine sindirip sonra da
topraklarmza gz dikiyorlar."
"Zaten herkes birbirini boazlyor. ocua ayrlk fikirler alama," dedi
Nimeta.
"Nimeta, ge kaldn karcm. 25 Ekim'de Srplar kendi parlamentolarn ilan
ettiler bile. Zaten ocuk, blunmu bir ulkede yayor. Brak da gerekleri
rensin," dedi Burhan.
"6 Nisan'dan beri de, Miloevi'in basksndan kurtulmu, zgur bir ulkede
yayor ama. Kendi, zerk Bosna-Hersek Cumhuri-yeti'nde."
Slivovia iesini, bardan ustune ters evirip bir sure bekledi Raif. "Yahu,
burada iki kalmam. Baka ie yok mu?"
"Ben getireyim," diye frlad Fiko.
"Otur oturduun yerde. Yeteri kadar itiniz," dedi Raziyanm.
"Kutluyoruz anne," dedi Raif.
"Kanc kutlama bu? Daha nce de kutladnz, hem de nasl kutladnz."
"Hazr Fiko dardayken... bu konular kapat artk Raif. Her J eye ramen, bu
Allah'n cezas Srplar'la birlikte yayoruz ite.
iindeki dumanlk tohumlarn yeertme Fiko'nun n'olur," dedi Nimeta.
"Bir tek ey daha syleyip, susuyorum," dedi Raif.
"Neymi o?"'
"Fiko bari u gerei bilsin. Miloevi'in emriyle, Bosna ordusunda, Bosna
doumlu olmayan tum askerler, rutbeleri ne olursa olsun, Belgrad'a geri
gnderiliyor. Tum Yugoslavya'da, ordu iinde Bosna doumlu ne kadar Srp varsa,
hepsi Bosna birliklerine sevk edildi. Bu ne demek anlyor musunuz?"
"Doru mu bu?" diye sordu Burhan. "Senin bundan haberin var m Nimeta?"
"Var. Uzun zamandan beri, byleymi bu i. Evet, bu bilgiyi aldk maalesef,"
dedi Nimeta.
Sofraya ar bir sessizlik ktu.
"Izetbegovi, hl Bosna birliklerinin bizlere ate amayacana inanyor mu
acaba?" dedi Burhan bitkin bir sesle.
"iyimser Aliya'nn, 91 Ekimi'nde, televizyonda yapt konumay hatrlyor
musunuz?" diye sordu Raif, ayaa kalkt ve edasn, ses tonunu, el hareketlerini
Izetbegovi'e benzeterek, Cumhur-bakan'nn televizyon konumasn taklit
etmeye balad.
"Karazdi'in hayalindeki Yugoslavya'y, bugunun dunyasnda artk hi kimse
istemiyor. Srplar'n dnda, hi kimse. Onun yaratmaya alt
Yugoslavya'dan herkes nefret ediyor! Bu nedenle, Bosna-Hersek halkna,
korkmamalarn sylemek istiyorum, sava olmayacak! Korkmayn ve huzur iinde
uyuyun!"
Raif iskemlesine oturdu, yuzunde eki bir gulumsemeyle, kan masaya vura
vura tempo tutarak, Balkanlar'da ok bilinen bir halk turkusu sylemeye balad:
"Sonun geldi Aliya. Sonun geldi Aliya."
"Ne souk bir aka," dedi Nimeta.
"Kardeine kzma Nimo," dedi Burhan, "bu arky, Milosevic ile Tudjman, 91
Mart'nda, Bosna'y paylama plan yaptklarnda bir azdan sylemilerdi de,
orada bulunan biri olay azndan karp, basna szdrmt. Sen anlatmtn
bana, unuttun mu?"
Raziyanm'n dudaklar titremeye balad. Kocasyla kardeine dik dik bakt
Nimeta.
109
"Ne bakyorsun bize yle? Duymadn m yoksa? Ne biim gazetecisin sen, kuzum?"
HO "Sen benimle uraacana, artk ime de git valizini topla,': dedi
Nimeta, "yarn erken kacaksnz yola."
"iim hi rahat deil, kzm. Sen iteyken, Hana'ya kim bakacak? Bir turlu
anlaamadn bir hizmetiyle, sen de bir tuhafsn."
"ilahi anne, sanki hizmeti bolluu var. Milica Srp olduu iin yanmzda
kalmak istemediyse benim kabahatim ne?" dedi Nimeta.
"Yllardr bu evde grduu iyi muamele gzune dizine dursun," dedi Raziyanm.
"iyi kzd zavallck. Bu eve ok hakk geti. Kendi kmak istemedi ama
aabeyleri brakmam," dedi Nimeta.
"Kii kiiyi kendi gibi bilir de ondan," dedi Raziyanm. "Bizim kime ne
zararmz dokunmu bunca yldr? Onlar gibi hain miyiz biz? Hana okuldan bo eve
gelecek diye uzuluyorum ben."
"Anne, uzulme sen. Hana evde hi yalnz kalmayacak. Bu haftadan itibaren ben
yarm gun alacam. oktan verilmi bir szu var van'm. Ama hep artlar
musait deil diye uygulanamyordu. Simdi de benim artlarm dodu ite."
"Toruncuum olmasa, dunyada gitmezdim ama..." "Anneciim, ben yllarca tek
bama idare etmemiim gibi konuuyorsun. Senin yanmza geliin unun urasnda
birka ykk. Sanyorsun ki sensiz hepimiz alktan, bakmszlktan leceiz."
"Onlar bilmem ama ben, sizin yemeklere altktan sonra, Ni-meta'nn elinde
alktan lebilirim," dedi Burhan. Gzleri parlad 'Raziyanm'n.
"Anne, istersen ben yalnz dneyim. Sen kal," dedi Raif. "Muh ocuk olmasa..."
"Ama var ve sen de onun biricik babaannesisin. Birka aylk bir ayrl
abartmayn byle," dedi Nimeta.
Evinin tekrardan hanm olmak iin, iinde buyuk bir zlem vard. Yakt her
sigarann, dudaklarna gturduu her yudum ikinin onaylanmayan baklarla
izlenmesinden ve evinin sinir bozucu lulerde tertipli olmasndan bkmt.
Bazen raflardaki tozlar alnm, boy srasna gre hizaya konmu kitaplar
dat- |
vermek, evin her kesine sigara kulleri savurmak, divann ustune zenle
yerletirilmi yastklar yerlere frlatmak gibi lgnca duygulara kaplyordu.
ocukluunu ve genliini, annesinin tertipli klasnda bir asker olarak
yaadn duunurdu zaman zaman. Ka kere yatana yattktan sonra, ak
unuttuu di macununun kapan kapatmak uzere banyoya, yerlere brakt
giysilerini asmak uzere gardrop bana arlmt. Babasnn, "O daha kuucuk
bir ocuk Raziye, rahat brak kz," dediini duyar gibi oldu.
"Hana'ya koca bir kavanoz reel yaptm. Sabahlar mutlaka yedir, kahvaltda."
"Olur anne." Nimeta, kocasnn ve kardeinin nunden, boalan tabaklar toplayp
mutfaa gturdu. Birazdan elinde dier tabaklarla Raif girdi mutfaa.
"Konyak nerde?"
"Bir de konyak m ieceksiniz, bunca Slivovia'dan sonra?"
"Kahvemizle, bir parmak."
"Olmaz Raif. Yarn erken kalkp araba sureceksin taa Bijeli-na'ya kadar."
"Bak, konyam vermezsen, annemi gturmem yarn."
Konyak iesini dolabn altndan kartt Nimeta, "Al, patla-yncaya kadar
zkkmlan," dedi.
"Abla, ok mu skt annem seni?"
"Evimde biraz yalnz kalmak istiyorum Raif. Bana gerekten ok yardm dokundu.
O olmasa ne yapardm bilmiyorum ama, kendimi yatl okulda renci gibi
hissediyorum."
"Eee, ne yapalm, kadn emekli retmen gibi. Disiplin ruhuna sinmi."
"Torun zlemi tam zamannda tuttu, biliyor musun? Sabrmn sonuna geldiimi
hissediyorum. Ama bir yandan da oradan gelen haberler canm skyor. Srp
komandolar dolumaya balam Zvornik'e. Ya bir tatszlk olursa, annem
oradayken?"
"Hayatmz surekli Srplar'n ne yapacaklar kukusuyla geiremeyiz ki. Onlarn
tehditlerine almal ve pek de kulak asmama-lyz. Sen biraz kafa dinle evinde,
ben annemi sonbahardan nce geri getirmem. Belki de temelli orada kalmak ister."
111
"Byle hissettiim iin ok utanyorum ama, yalnz kalmaya gerekten ihtiyacm
var."
112 "iki karde beni mi ekitiriyorsunuz?" diye mutfan kapsnda
belirdi Raziyanm.
"Bu bizim en kutsal grevimizdir. ocukluumuzdan beri, bir araya gelince hep
seni ekitiririz anne," dedi Raif. "Hayatmzda l senden nemli ne var ki?"
"Terbiyesizler," dedi Raziyanm, "Banz skt myd, hemen l tepeme
uuursunuz ama. Aaa, sen konyak m iiyorsun? Yarn l erkenden..."
"Kalkp, araba kullanacaksn, ime evladm, yi bir Musluman | ol, iki
ieceine git namazn kl." Raif sesini annesine benzetmeye alt.
"Ne haliniz varsa grun. Kim evladna yaranabilmi ki? Ben yatmaya gidiyorum,"
dedi Raziyanm.
"Yarn, biz bu kapdan ktk m, sana yeni bir gun doacak, | hayrn gr,"
dedi Raif, ablasna gz krparak.
"Yarn hepimiz iin yeni bir gun doacak," dedi Nimeta. "Ba- || kalm kime ne
getirecek, yarnki yeni gun?"
9 Nisan 1992
Raif yolculuk boyunca slk alp durdu ama hi keyfi yoktu, l kafas
karmakarkt. Ilerin giderek sarpa saracan ok iyi biliyordu. Her Bonak
gibi, savan kmayacana tum yureiyle inanmak istese bile, taa derinden
gelen bir ses, baka eyler fsldyordu kulana. Yine de slk eksik olmuyordu
dudaklarndan nedense.
"Bir daha hi slk almayacaksn herhalde. mrunun tum ar- .1 klarn ttun
durdun kulamn dibinde," dedi annesi.
"Anne, sigara sevmezsin, iki sevmezsin, kufur sevmezsin. Islk da m yasak?"
"Bu milletin iki, sigara ve kufur akn hibir zaman anlaya- | mammdr.
Neden sizler, herifsiz, kansz, eek spasz konuamazsnz Allah akna?"
"Laf saptrma. Ben sana slk yasak m diye sordum."
"Ben de sana kufuru niye seversiniz diye sordum."
"Kufuru sevenler kim?"
"Siz, Bonaklar."
"Eee, sen Bonak deil misin?"
"Ben kufur sevmem."
"Sevmediin iin Bonak saylmyor musun yani? Turk olmaya m karar verdin? inan
bana onlarn az bizden bozuk."
"Ne zaman gittin de grdun?"
"Yaz tatilerimizi geirmedik mi istanbul'da, ocukken? Akrabalarmz ziyarete
gider, tum klk giysilerimizi satn alr dnerdik. Sen paket paket naylon
orap tardn ee dosta. Nimeta o delikanlya tutulmasayd, daha ok gidecektik
ama, sen kzn gzden karmak istemedin."
"istemedim. Taa istanbul'larda yaasn istemem tabii."
"Bencil kadn. Kardn da ne oldu, ertesi yl kendine Burhan' buldu, onunla
evlendi."
"Hi olmazsa gzumun nunde kald."
"Evet, ocuklarn illa gzunun nude duracak, onlar bebek-miler gibi
kollamaya, korumaya devam edeceksin."
"Sen de baba ol da grelim."
"Aaa anne, bu kadar da olmaz! Ben baba deil miyim?"
"Daha u aylk babasn. Babalk duygularn yeterince gelimedi, insan
evlatlarna gun be gun daha fazla balanr. Bak bakalm, Muho bir yana gelsin,
ondan ayr kalabiliyor musun?"
"Oluma imdi de baylyorum ama, hibir zaman ustune kilise fanusu gibi
kmeyeceim."
"Ben size yle mi yaptm demeye getiriyorsun? Sizinle konuulmaz zaten.
Nankrler! Sen yine slk al, ben razym."
Bir sure daha gittiler yemyeil doann iinde hi konumadan. Zvornik'e
yaklarlarken, taa uzakta bir tuhaf hareketlenme grdu Raif. Yolun sa yannda
rengrenk bir dalgalanma vard. Hzland.
"Aaaa, baksana Raif, orada bir suru insan var," dedi Raziyanm, kustuunu
unutarak.
Uultuyu biraz daha yaklatklarnda duydular.
113
S8
Raif ne olur ne olmaz diye arabay uzakta durdurup indi.
"Sakn kma arabadan anne. Kaplar kitle, pencereleri kapat, 114 beni bekle,"
dedi. Annesinin arkasndan seslenmesine aldrmayarak komaya balad.
Be bin kii! Tam be bin kii... Kadn erkek, oluk ocuk, yaral ya da lmek
uzere binlerce insan... Ve ynlarla ceset... Kurunlarn, baklarn at
yaralar kanayarak ar ar lenler... Lime lime kesilmi kadnlar... Karnlar
deilmi, barsaklan dar-da erkekler... Gzleri yuvalarndan uram, ok
geireren bebeler... Defalarca tecavuze uradklar iin, bacaklarnn arasndan
kan szan gen kzlar... Kurun skalam ama sonuta kalp krizinden lmu
ihtiyarlar... Dili tutulmular... Akln kaybetmiler...
Zvornik kentinin aa yukar yars... Ve hepsinin ortak paydalar, Musluman
olmalar.
Raif deliler gibi koutu insanlar arasnda. Ne dediklerini, ne olduunu
anlamaya alt Bir tandk yuz grmeye alt. Dehetli ktu bir koku genzini
yakyordu. Yarallarn kan kokusu ve korkudan altna yapm, ustune iemi
insanlardan yukselen idrar ve pislik kokusu.
"Arkan'n Kaplanlar... Arkan'n Kaplanlar..." Net olarak alglayabildii tek
cumle buydu. Srp terristlerinin azgn boas, acmasz hain faist komandosu
Arkan! Kan dondu. Baylacak gibi oldu. Kendini toparlamaya alt. Simdi, yeni
bir ey daha fark ediyordu... Bu insanlarn arasnda hi gen veya orta yata
erkek yoktu. Yaralar kanayan, barsaklan ya da dier organlar deilmi
erkeklerin hepsi altm, yetmi yan uzerindeydiler. Kadnlar o kadar ok
bartyorlard ki, ne dedikleri anlalmyordu. Raif in kulaklar bir sure
sonra alt bu gurultuye, kelimeleri ayrtrmaya balad.
Gece gelmilerdi. Kaplar omuzlayp herkesi sokaa dkmulerdi. Bir saat iinde
herkese evlerini olduu gibi brakp gitmelerini sylemilerdi. Almayan
kaplan krmlard. Genlerin tumunu ldurmulerdi. Kadnlarn, kzlarn rzna
gemilerdi. Bebeleri ilemilerdi. Kaanlarn, evlerinden hibir ey almasna
izin vermemilerdi. Kuran'lar ayaklarnn altnda ezmi, duvarlardaki aile
resimlerini parampara etmilerdi.
Raif be bin kiinin arasnda karsn ve ocuunu arad. Yerde yuzukoyun yatan
kadnlar, bebeleri evirip evirip, kuuk bir umitle bakt durdu.
115
"Raif... Raif... Benim ben, Mijda."
Raif ustune eildii cesetten doruldu.
"Mijda!" Birbirlerinin kollarna atldlar.
"Mijda, karm grdun mu? Olumu, halam...?"
"ok uzgunum Raif." Hkrmaya balad Mijda.
"Alama, anlat."
"Raif, onlar ldu."
"Nasl? Nasl lduler? Niye lduler?"
"Bianka'ya komandolar tecavuz etti. ikimiz ayn evdeydik. Talan balaynca,
bizim daireye geldi Bianka, bebekle beraber. Kapy kitledik, yuklue saklanp
bekledik. Biz ierden amaynca, kapy tekmeleyerek krdlar.
Bulamayabilirlerdi ama, bebek alad. Oysa, Bianka alamasn diye, memesini hep
aznda tutuyordu Muho'nun. Bebek karanlktan ve havaszlktan skld. Alad."
Mijda hkrmaya balad. Bir sure sakinlemesini bekledi Raif. "Yuklukten ekip
kardlar bizi. ikimize de tecavuz ettiler. Masann uzerine surukleyip, yan
yana yuzu koyun yatrdlar. nden ellerimizi, tekmelemeyelim diye arkadan
bacaklarmz tuttular. Birbiri ardna tecavuz ediyorlard. Arkam paraland...
Raif..." Yine avaz avaz alamaya balad Mijda. Raif ancak o zaman fark etti
kzn etekliinin kan ve pislik iinde olduunu.
"Bianka'ya ne oldu? Ne yaptlar ona?"
"Muho ok alyordu. lk la baryordu. Arkan'n Kaplanlarndan biri,
onu tutup pencereden dar frlatt."
Raif in grtlandan bir hrlt yukseldi.
"ite o zaman Bianka'ya bir deli kuvveti gelmi olmal. Ellerini ayaklarn
kurtard, masadan frlayp pencereye kotu. Kufurler, lanetler yadryordu
Srplar'a. Bir tanesi onu yakalad, yere itti, tufeini bacaklarnn arasna
soktu... Raif... taa dibine kadar soktu tufei... Sonra bir patlama duydum...
Baylmm."
Arabann iinde beklemekten sklan Raziyanm, yava yava kapy at, dar
kt. Hava yumuackt. Balkan'a erken inmiti
bahar. Mis gibi imen kokusunu iine ekti. Uzakta kaynaan kalabala doru
sakin admlarla yurumeye balad. 116 Arabada beklerken, kararn vermiti;
madem ocuklarna ya-ranamyor, ne yapsa kabahat oluyordu, kendi yat dul
grumce-siyle yayacakt bundan byle. Allah, ona salk verirse, Zvor-nik'te
hep onunla kalacakt artk.
l O Nisan 1992
Bijelina artk yoktu. Zvornik artk yoktu. Nimeta'nm halas, Raif in gencecik
kars, u aylk olu yoktular. Yuzlerce, binlerce gen adam yoktu. Yuzlerce
binlerce gen kadn ve ocuk yoktu. Geride kalanlar ise mur boyu zedelenmiti.
Vajinas ve anusu parampara kadnlar, bir daha hi konuamayacak ocuklar, bir
yanlarna inme inmi, hl yaadklar iin utan duyan ihtiyarlar kalmt
geride. Etnik temizlik tamamlanmt. Arkan'n Kaplanlar, Belgard'dan, yani
Milosevic'den aldklar gule, Radovan Ka-radzi'in emrinde, ar milliyeti
Seelj'in sevk ve idaresinde Zvornik'i 'kurtarmlard.'
Kimlerden kurtarmlard Zvornik'i?
Ayn topraklarda be yuz yldr yaamakta olan dostlarndan, komularndan,
yakn arkadalarndan, i arkadalarndan, hatta sevgililerinden, hatta kuzen ve
yeenlerinden kurtarmlard.
Kendileriyle ayn dili konuan, ayn kulturu paylaan, ayn heyecanlar duyan,
yortu ve Noellerini onlarla birlikte kutlayan, kutsal gunlerinde onlara
armaanlar sunan, acl gunlerinde dertlerine ortak olan insanlardan
kurtarmlard.
Zvornik'i kurtarmak uruna, evlerini yama ettikleri, kestikleri,
dipikledikleri, derilerini yuzdukleri, rzlarna getikleri bu insanlarn
kendilerinden tek farklar, ylda bir ay oru tutmalar, iki dini bayram
kutlamalar, bayramlarda bayram namaz klmalar ve erkek evlatlarn sunnet
ettirmeleriydi.
Sadece bu fark yuzunden, canlarm, ailelerini, ilerini, mallarn ve
topraklarn kaybetmi, bir gece iinde sfra indirgenmi, dilenciye
dnuturulmu, be bin insan!
Nimeta deta ta kesilmi gibi dinliyordu len haberlerini. Hibir ifade yoktu
yuzunde. Ivan scak bir fincan kahve getirdi, " bunu Nimeta, iyi gelir," dedi.
"Hepsinden umudumu kesmemi mi istiyorsunuz?" dedi Nimeta. Cam gzlerle
bakyordu.
"Sa kalanlarn adlar belli oldu. Vadide olmayanlar iin, hi umit yok canm.
Bence sen luleri brak, gucunu sa kalanlara sakla."
"Annem hastanede dunden beri. Ona devaml sakinletirici veriyorlar," dedi
Nimeta. "Kardeimi hepten uyuttular."
Ivan, Nimeta daha nce bir bunalm geirdii iin, yine yklacan sanmt
onun. Ama tahminlerin tesinde gulu kmt Nimeta bu kez.
Sanki, olanlar daha nceden tahmin etmi gibi, pek de ar-mamt. Sadece
ustune garip bir durgunluk gelmiti. Bir de surekli tekrarlad bir ey vard:
"Duunebiliyor musun Ivan, bu kym yapan Srp ordusundan yardm istedi Aliya
tzetbegovi. Bir insan bu kadar dar grulu olabilir mi? Soruyorum sana,
olabilir mi? Srp canileri, silahlan, el telefonlar, cipleriyle Zvornik'e
dolutuklarnda, katliam durdurmas iin, JNA'y resmen Zvornik'e davet etti."
"Bouna uzme kendini, kzm," dedi Ivan. "Ordudan yardm istemeseydi, gidip bu
ii yapmayacaklar myd yani? Aliya 'Zvornik'e adm atmayacaksnz' da demi
olsa, gidecek ve bu kym yapacaklard. Srplar etnik temizlik yapyor, anla
bunu artk."
"Biz imdi ne yapacaz Ivan?"
"Ya hemen bir yolunu bulup kaacaz ya da sramz bekleyeceiz. Sramz
geldiinde lumlerden lum beeniriz artk."
"Susun be! iimi karartmayn," diye bard Sonya. "Dunya buna izin vermez. Koca
dunya gzlerini bir soykrmna daha kapatamaz. Hi kimse aldrmasa, bu
yollardan gemi Yahudiler var, onlar izin vermez. Ben umidimi yitirmeyeceim.
Bu lgnlk bitecek."
"Bu lgnl bitirmek iin, nce Bonaklar'm bitmesini bekliyorlar. Azra'nn
hakk varm," dedi Nimeta.
"Kimler?" diye sordu Sonya.
117
"Balkanlar'da Bonak kimliini istemeyenler." Sesi, grtlandan deil metalik
bir borudan kyor gibiydi Nimeta'nn. Kuru 118 ve duygusuzdu.
"Biz varz ama," dedi Sonya. "Bitmeyeceiz kardeim. Hep olacaz, biz
Bonaklar!"
2-3 Mays 1992
Nimeta, ie gitmeden nce, Hana'nn yemeini len iin hazr etmeye alt.
Elektrikler sk sk kesildiinden, yemek bir turlu pimek bilmiyordu. Bu tur
ileri annesinin omuzlarna yukledii, ar, pazar duunmedii, yemek
yetitirmenin telan yaamad gunleri zlemeye biraz erken balamt. Yarm
gun almak, zaman kazandracana evin klesi haline dnuturmutu onu. Tek
luksu, ev halk sabah kp gittikten sonra, kahvesini ve sigarasn eline alp,
telaa kaplmadan koltua yaylarak i sesini din-leyebilmesiydi. Sabah
ocuklar okula hazrlamak iin yine erken kalkyordu ama, hi olmazsa, evi
toplamaya ve yemek ilerine balayana kadar bir saati kendine ayrabiliyordu.
Uzun yllar boyunca, zamannn hep kstl olmasndan yaknp durmutu. Simdi
ise, nunde silah sesleriyle suslenmi bir sabah sereserpe uzanrken, bir sigara
tellendirip, gazete kartrmaktan baka hibir ey gelmiyordu aklna. unku,
yapacak hibir ey ey de kalmamt Saraybosna'da. Deil bir iki galeri gezmek,
guzel bir film grmek, bir arkadaa sabah kahvesine uramak, ar pazara
alverie gitmek bile hayal olmutu.
Hayatlarna bir kasrga gibi birdenbire girmiti sava. Oysa, alt yap
temelleri, taa 89 Mays'ndaki Kosova olaylarndan beri atlmaktayd savan.
Srplar Miloevi'in ynetimi altnda adm adm emellerini uygularken,
Bosnallar uyumulard. Derin ve tatl bir uykuya dalmlard. Bu derin uykuda,
Cumhurbakanlar Aliya Izetbegovi'le birlikte bir ruya grmekteydiler. Bat
ulkelerinin bu asrda, burunlarnn dibinde byle bir savaa asla izin
vermeyeceklerinin ruyasyd bu. Bir zorbann kaba gu kullanarak insanlar
evlerinden, yurtlarndan ve canlarndan etmesine, soy-
krmna ve ikenceye izin verilemeyeceinin ruyasyd. ok guzel, tatl, ho
bir ruyayd, insan onuruna yakan, insancl bir ruya!
119
6 Nisan olaylarndan beri okullar kapalyd. Ama birka mute-ebbis retmen,
emniyetli kilerlerde ocuklara ders vermeye devam etme karar almlard.
ocuklar ate altnda yurumek zorunda kalmasn diye, hemen hemen her sokakta
byle bir kurs almt. Yalar karkt. Hana'nn grubunda kendi yanda
ocuklar olmakla birlikte, on-on bir yalarnda da birka ocuk vard. Fiko,
kendi ya grubunun bulunduu baka bir 'kiler'e devam ediyordu.
Saraybosnal Bonaklar bir seim yapmak zorunda kalmlard. Ya sonunu
gremedikleri bir savaa tamamen teslim olacak ve bir gun, sava bittiinde, sa
kalabilenler yaama guleriyle birlikte her eylerini yitirmi olarak yalnzca
anlarna snacaklard ya da sava mumkun olduunca grmezlikten gelerek,
gundelik hayatn gereklerini yerine getirmeyi surdureceklerdi. Eer ilerinde
kuucuk bir umit varsa gelecee dair, ocuklarnn eitimini ve ilerini, her
eye ramen devam ettireceklerdi.
Burhan ve Nimeta gibi ikinci kozu seenler iin yaam, yeraltna inmiti.
retmenler, ailelelerin de yardmyla, ocuklarn eitimini surdurmeye
alyorlard. Karanlk ve rutubetli zemin katlar, klar sk sk kesildii
iin, gaz lambalar ve mumlarla aydnlatyor ve etrafta cirit atan fareleri
grmezlie gelerek yaama devam ediyorlard. Fareden korkan birok kadn, bu
korkunun anlamszlnn farkna, savan onlara aniden tantrd lum
korkusuyla burun buruna geldiklerinde varmlard. Fareler, bcekler, karanlk,
rutubet, pis kokular ve durmak bilmeyen silah sesleri gunluk yaamn iine
rulmutu, insanlarn ska ektikleri can sknts, yerini can derdine
brakmt.
Raziyanm, Kraya Tomislav'da, kzna ok yakn olan kendi evine tanm,
Zvornik katliamnda karsn ve u aylk ocuunu kaybeden Raif ile birlikte
oturmaya balamt. Raif, o gunden beri konumuyordu.
Nimeta ocan ustundeki yemei bir kere daha kontrol etti. lene kadar piecei
yoktu. Hana'ya, le yemeine anneannesi-
ne gitmesi iin bir not brakmay duundu. Annennenin evinde nasl olsa yiyecek
bir eyler bulunurdu.
120 Raziyanm, her zaman ocuklarnn dertlerine, eitli yemeklerle deva
olabileceini zannetmiti, nedense. ocuklarndan birinin yuzunu ask veya
cann skkn grdu muydu, zum frndan yeni km, ustu kabarm bir brek
ya da mis kokulu bir muhallebi eklinde belirirdi.
"Bunu bir ye bak, hi derdin kalmayacak. Senin iin, ellerimle yaptm," der ve
duman tuten bir tabak yemek veya bir tepsi hur-mack uzanrd nlerine.
Nimeta bir keresinde kardeine, "Annem, kulan da yemekleri kadar sk ve
cmerte sunabileydi bize, bambaka insanlar olabilirdik, sen ve ben," demiti.
"Annem dinlemeyi deil, sylemeyi sever," demiti Raif, "bir de piirdiklerini
yedirmeyi. Ama hakkn ver, iyi adr."
Ne yazk ki, konumay reddeden olunu, lezzetli yemek terapisiyle
iyiletirebilme imkn, hzla kayboluyordu Raziyanm'n. Saraybosna'da hibir
ey bulunmaz olmutu. Kasaplar, bakkallar yamaya urayp boalmt. Yeni mal
gelmiyordu. Saraybosna, Karadzi'in ehri Srp, Hrvat ve Musluman halklara gre
blme plan dorultusunda ablukaya alnmt. Srp komandolar ehire giri
klar kontrol ediyorlar ve Bonaklar'n alktan lmeleri iin ellerinden
geleni yapyorlard.
Her eye ramen, Srp aslllar dahil hi kimse byle bir blunmenin
gerekleebileceine hl ihtimal vermiyordu. Bonaklar'n, Srplar'n,
Hrvatlar'n ve Yahudiler'in evleri, iyerleri, dukknlar, okullar, ksacas
yaamlar, asrlardr i ieydi. Bu gune kadar bu insanlar hibir eylerini
ayrmay duunmemilerdi.
Ama onlar gibi duunmeyenler de vard.
Pale'deki kararghnda, Karadzic, ehrin haritalarn masalarn uzerine yayyor,
krmz kalemle kentin iinden bir Berlin duvar geiriyordu. Sehrin dousunda
kalan, darack darack sokakl Osmanl mahallelerini, Baar'y Bonaklar'a,
Habsburglar zamannda ina edilen geni bulvarlar Hrvatlar'a brakyordu.
Kentin batsnda kalan yirminci asrda ina edilmi modern blumunu, tum ticaret
ve endustri merkezleriyle birlikte, Srp-
lar'a ayryordu Karadzic. Ksacas, Saraybosna'nn buyuk ounluu ehrin dou
blgelerinde ust uste ylrken, Srplar en modern mahallelere sereserpe
yerleeceklerdi.
Nimeta, insanlarn bylesine duyarsz ve rk davranlar karsnda dehete
duuyordu. Okul ncesi yllarnda bahelerde, mahallelerde, sokaklarda, sonra
okulda i ie buyuyen, genlik ve universite senelerini omuz omza geiren,
birlikte elenen, sevien, birlikte uzulen ve sevinen insanlar deiiyorlard.
Krk yllk komularna bir eyler oluyordu.
Asrlarn birikimi, insanlar teknolojinin en ust kademelerine ulatrm,
zeklarn gelitirmiti ama ayn insanlarn i dunyalar, davran biimleri,
iki ayaklarnn ustune dikildiler dikileli sanki hi gelimemiti.
Nimeta bugun ie gecikmeden gitmeliydi. gunden beri Lizbon'da bulunan Aliya
zetbegovi, len saatlerinde geri dnuyordu. Grumelerden eli bo dnduunu
biliyorlard ama, yine de karlamak iin havameydanna gitmek ve haberi birinci
azdan almak gerekecekti.
"van inallah hava meydanna gitme iini bakasna yukler," diye duundu. Hi
hali yoktu bugun. Dun akam yine almlard Burhanla. Kocasna yarn, kendi
gecikecei iin eve erken gelmesini sylemi, Burhan da patlamt. "Bu evde ev
hanmln ben yapacaksam, sen de bari inaatlara git," demiti.
"ocuklarn sorumluluunu uygar kar kocalar gibi paylaamaz myz yani?"
"Paylayoruz zaten. Ama senin geceye sarkan ilerin gun be gun artyor."
"Bir sava iindeyiz Burhan. Ben habercilikle urayorum. Tek i bu kald zaten
Saraybosna'da. Bu i de olmasa, eve kim para getirecek?"
Bu laf eder etmez, ileri gittiini fark ederek, susmutu. Bur-han'n en buyuk
ii Knin'deydi ve oradaki inaat ilerini tasviye etti edeli eve para
getiremiyordu doru durust. Aslnda, pek ok Bonak, Hrvatistan'da ok nceleri
iini kaybederken, yine iyi dayanmt kocas. nce Hrvatlar balamlard
Muslumanlarla uramaya. Ama onlarn hmna uramamt nedense. Dier mu-
121
hendislerin anlamalarna son verilir, arkadalarnn teker teker ile
ilikileri kesilirken, onun hl yerinde kalmas, biraz da rahat-122 sz
etmiti Burhan'.
Sonra Srplar gelmiti. Knin'e el koyunca, nce Hrvatlar' temizlemilerdi.
Srplar tarafndan kontrat feshedilmeden kendisi kapatmt iyerini. Onun gibi
birini inaat firmalar havada kapard. Ayrca birok baka ileri de vard
baka yerlerde. Ama tum Yugoslavya'da bu kez de Srplar, Srp asll
olmayanlarn ilerine son vermeye balamlard. Burhan Saraybosna'ya ait tek
bir projeyle kalmt elinde. Zaten ksa bir sure sonra, savalardan dolay
inaat sektru tamamiyle durmutu. Modern Saraybosna'nn simgesi saylan Momo ve
zeyir adl ikiz gkdelenlerden Mo-mo'daki ofisine laf ola gidip geliyordu ne
zamandr.
Raziyanm, "ilahi olum, zeyir dururken ne diye Momo'da atn ofisini?" diye
sorduunda, kar koca o kadar ok gulmulerdi ki, bir izahat yapmak zorunda
kalmt yal kadn, "Gvurdan kimseye hayr gelmez," demiti. Sanki eref
saatine denk dumutu Raziyanm'n szu. Momo'daki ofisler teker teker
kapanyordu. Ama melanet sadece Momo'yu deil, tum kenti sarp sarmalyordu
hzla.
Her geen gun biraz daha karsnn eline bakar olmas, hrn-latrmt
Burhan'. Uzun suredir olmadk nedenlerle surat asyordu. Bu hrnlnn
sebebini anlyor ve alttan alyordu Nimeta.
Srplar'n gadrine urayanlardan biri de Mirsada'yd. Birka ay nce, bir
telefon gelmiti Mirsada'dan. Alamaklyd sesi. "Hibir neden yokken, iten
attlar beni Nimo," demiti. Uzun uzun konumulard telefonda. Bu durumu Ivan'a
sylememeye karar vermilerdi. unku Mirsada, Nimeta'nn ve dier arkadalarnn
srarna ramen, srf Petar'a daha yakn olmak iin, iinden istifa etmi ve
Petar'n alt Srp ajansna gemiti. Bunu Petar ayarlamt ona. Gerek
kimliini, birtakm manevralarla gizlemeye almlard, sanki bir gun
duyulmayacakm gibi.
"Yapma, Mirso, sakn yapma, istifa etme sonra ok piman olursun," diye
yalvarmt Nimeta. Dinletememiti. Ve sadece birka ay sonra, hibir geerli
neden olmakszn, Mirsada kendini kap nunde bulmutu. Ivan'dan yardm
dileyecek yuzu yoktu.
Zaten o kadar kibirliydi ki, Nimeta onu ara sra 'bayan gurur' diye arrd,
isiz kaldn kimsenin duymasn istememiti. Ivan'dan yardm istememesi iin
yemin ustune yemin ettirtmiti arkadana.
"Evine dn, Mirso," demiti Nimeta. "Saraybosna'da nerede istesen i bulursun.
Senin deneyimin ka kiide var?"
"Petar'dan ayrlmak istemiyorum Nimo," demiti Mirsada. "Su dunyada ak diye bir
eyin olabileceine inanmazken, bu yatan sonra ak buldum, nasl
vazgeebilirim?"
Nimeta, aktan nasl vazgeileceini iyi bildii iin, dudaklarn srm,
yantlamamt arkadan. Allahtan yine Petar'n yardmlaryla baka bir yerde
i bulunmutu Mirsada'ya. Gerek kimliini saklamt Petar. Yeni iyerinde Srp
diye biliyorlad 'Miza'y.
Bunu rendiinde, Nimeta kocasna, "Bu kadar unlu bir muhendis olmasaydn,
belki senin kimliini de saklardk. Ama tum inaat firmalar tanyor seni,"
demiti.
"Bu dunya dnduke, benim kimliim deimez Nimo, on asrlk bir kimlik
benimki," demiti Burhan, ilk kez duyuyordu Nimeta, kocasnn adyla
bburlendiini. Sarmt, isizlik, umutsuzluk karakterlerini deitiriyordu
demek insanlarn.
Nimeta ok ansl biri olmadn biliyor ve aln yazsn kabulleniyordu ama,
ufak tefek tum aksiliklerin de hep gelip onu bulmasna deli oluyordu. Ie ge
kalmamas gereken bir gun, ocan oyunu da ite bu aksiliklerden biriydi.
Mercimein lene kadar piemeyeceini anlaynca, aceleyle bir kda, "Hana,
bebeim, len yemeini anneannende ye ve eve dnunce beni iten ara," yazd,
kap giriindeki aynann nune brakt. Tam karken, dndu, anneme de bir haber
vereyim diye duundu. Telefonu kaldrd, hat bekledi. Hat yoktu. Tk tk tk
vurup durdu telefona. Telefon mu bozuktu yoksa hatlar m kesikti?
Yan komusunun kapsn ald, bu kez. Azra gecelii ile at kapy.
"Kyafetimin kusuruna bakma Nimo," dedi. "Artk geceler gunduzlere kart.
Sokaa kamyoruz ki, giyinip de ne olacak?"
123
"Haklsn. Bugun de silah sesleri her zamankinden de fazla gibi sanki."
124 "Ben silah seslerini duymamak iin radyoyu avaz avaz bartyorum."
"Elektrik yok ki."
"Benimki pilli."
"Ah, ne iyi fikir. Eve dnerken pil alaym."
"Bulursan almamazlk etme. Benim piller, eskiden aldklarm."
Nimeta hayatlarnn en ufak ayrntlarna kadar nasl darmadan olduunu fark
etti. Kahveden ilaca, yiyecek maddesinden pile kadar hibir ey yoktu artk.
Havagaz, elektrik, su sk sk kesiliyordu. Bir ortaa ortamnda yayorlard
sanki.
"Senin telefon alyor mu, Azra?" diye sordu.
"Sabahtan beri hi almad," dedi Azra, telefona yurudu, ahizeyi kaldrd.
"Aaa, Nimeta, telefon lu."
"Demek genel bir kesilme var," dedi Nimeta. "Hay Allah, annemi arayacaktm.
Neyse, yolda postaneye urarm."
Birden gkgurultusunu andran bir sesle, yerlerinden frladlar. Sanki binlerce
uak ayn anda evlerinin ustunde dolayor gibiydi. Gurultuden patlayan camlarn
angrtlarn da duyuyorlard.
"Kilere insek mi?"
"Bo ver, birazdan geer," dedi Azra. Silah ve bomba seslerini kanksam
grunuyordu. Bir aydan beri her gun havan toplar yamur gibi iniyordu ehre.
Srplar tepelere kurduklar mevzilerinden surekli ate altnda tutuyorlard
Saraybosnallar'. "Bir ay iecek vaktin var m?"
"Yok canm. Bugun Izetbegovi dnuyor ya, ok i var. Ge bile kaldm."
"Deli mi bu Izetbegovi?" dedi Azra. "Kap kap dolap are aryor. Gvur
milleti Musluman'a yardm eder mi hi!"
"Bu i Gvur-Musluman ii deil canm, bu bir insan haklan meselesi... Karadzic
Musluman ounluun oturduu blgeleri kuatma altna ald ve orada yaayan
insanlar silah zoruyla evlerinden atyor, lduruyor. Daha geen hafta, krk
yldr Dobrin-
ya'da yaamakta olan zavall Bosnallar, bir gun iinde kendilerini, bir delinin
ilan ettii Srp Cumhuriyeti'nde buluverdiler. insan haklarna bu kadar dukun
Bat devletleri bu ie gz yummaz..."
Lafn bitirtmedi Azra, "Ben senin kadar tahsilli ve akll deilim Nimo, ama
unu bil, Cumhurbakan ve sen Bat'dan medet umuyorsanz, bouna beklersiniz.
Bat insan haklarn, son Musluman da can verdikten sonra hatrlar."
"Nasl byle duunebiliyorsun?"
"Senden daha gerekiyim de ondan. Git sor bakalm Izetbe-govi'e, ne
koparabilmi Lizbon toplantsnda? Eli bo dnduune kalbm basarm."
Azra ile tartmay gereksiz grdu, "Eve dnerken getirmemi istediin bir ey
var m?" diye sordu Nimeta.
"Bu silah sesleri altnda sen kendini getir, yeter," dedi Azra.
Nimeta Goria'dan aa indi, hzl hzl yurumeye balad. Sa-raybosna'nn yeni
atmalara gebe olduunu biliyordu. General Kukanjak'n idaresindeki JNA
birliklerinin bulunduu klay, Bosna birliklerinin kumandan Sefer Halilovi
kuatma altna alm durumdayd. JNA birliklerine, silahlarn brakmalar ve
Bo-naklar'n ounlukta olduu blgeden ekilmeleri iin ultimatom vermiti.
Srplar'n bu durum karsnda susup oturmalarn kimse beklemiyordu.
Nimeta bunlar duunerek yururken, birden yer-gk korkun bir gurultuyle bir
kere daha sarsld, yuruyenler saaklarn altna, bina ilerine katlar.
Uzakta bir yere bir bomba dutuu anlalnca, sindikleri kap diplerinden
kp, yurumeye devam ettiler. Sokakta her an tedirgin ve kap diplerine sine
sine yurumeye almt Bosnallar. Mareal Tito Caddesi'ni kesen sokaklarn
birine sapt Nimeta. Postane ynunde komaya balad. Silah sesleri giderek daha
yakndan geliyordu. Derken, aniden etraf bir duman ve bir kzllk kaplad,
gkyuzunun gune batarken ald renk gibi, krmzya ald bulutlar. Nimeta,
"Yangn kt," diye duundu, "bir yerde muthi bir yangn var." Ve Kulin Ban
Sahil Yolu'na kan sokan bana gelip sola, caddeye dnduunde, grduklerine
inanamayarak, donakald.
125
Cam krklar kristal bir elale gibi iniyordu gkten, insanlar yamur gibi
yaan camlara tr tr basarak saa sola savruluyor-126 lard. Kocaman alev
dilimleri, bir canavarn dili gibi yalayp yutuyordu her eyi. Her eyi. Yeni
onarlm guzelim Postane binasnn yerinde, imdi ta, moloz, cam ynlar ve
kvrla bukule ge yukselen alevler vard. Birka itfaiyeci, umutsuzca rpnp
duruyordu azgn alevlerin ortasnda.
Nimeta diz boyu cam krnn iinde, dimdik durmu, kmldamadan, hibir ey
duyumsamadan ve duunemeden, bir ahir zaman Neron'u gibi az ilerdeki ate
dansn seyrediyordu. Postane binasnn yan sra, Milli Tiyatro, Hukuk
Fakultesi ve civardaki binalar da yanyor, yeni patlamalarla bu ate dansna
elik ediyorlard. Ruzgrda uuan kzl salar gibi savrulan alevleriyle har
har yanyorlard. Yandka, krmz bir fona izilmi, simsiyah iskeletlere
dnuuyorlard.
"ite bu, cehennem!" diyordu Nimeta iinden. "Sonunda cehennemi grduk. Tanr
gunahlarmz bu dunyada dememize karar vermi olmal."
Srplar, Hrvatistan'da savarken JNA birliklerine, kentleri ele geirmeden
nce, ta ustune ta brakmamacasna yerle bir ettirt-mi, yamalatm ve
yuzyllarn tarihini harabe haline getirdikten sonra teslim almlard. Simdi,
uzmanlatklar bu yntemi Saray-bosna'da da uygulamaya balamlard, demek...
insanlk d eylemlere ylesine almlard ki, vicdanlarnda en ufak bir sz
duymuyorlard onlara da ait olan bu ehirde yarattklar cehennemin karsnda.
Nimeta, ta kesilmi, gemiini seyrediyordu alazlarn tesinde. ocukluu,
genlii, anlar, sevinleri, kederleri incelip uzayarak, bukulerek alevlerin
arasnda ge yukseliyor, Saraybosna kulleriyle birlikte saa sola savruluyordu.
"Heyy, Nimeta! Soka m girdin, kuzum?"
"Mate! Ne aryorsun burada?"
"Asl sen ne aryorsun burada, byle buyulenmi gibi? Yuru, haydi yuru, kafamza
bir ey inmeden kaalm burdan."
Mate, koruyucu melek gibi bitivermiti yan banda. Omzuna yukledii
kamerasnn arlna aldrmadan, buyulenmi gibi
yangn seyreden Nimeta'y kolundan ekitire ekitire bu cehennemden
uzaklatrmaya alyordu. "Anneme telefon edecektim Mate."
"Olmu sana olanlar Nimeta. Postane mi kald? Telefonlar kesikti zaten.
Ahlakszlar sabahtan kestiler telefonlar, farknda deil misin?"
Cam krklarnn iinde tr tr yuruduler. "Araba u tarafta," dedi Mate.
Arabann da butun camlan krlmt. Nimeta'nm bacaklar dizlerine kadar cam
kesiklerinden dolay kan iindeydi. Ele gelen cam kymklarn Mate ile birlikte
ekip aldlar bacaklarndan. Kuuk paralar etin iine girmi muthi zdrap
veriyordu.
"Surada bir eczane vard," dedi Nimeta, eliyle sa taraf iaret ederek.
"Demin bombaland." "Ya ilerdeki doum klinii?"
"Az nce yanyordu. Televizyona gidelim, orada hallederiz. " "Ah Mate,
ocuklarm! ocuklarm..." "Neredeler?"
"Bizim mahalledeki kilerlerde derse gitmilerdi." "Oraya dnemeyiz imdi Nimeta.
O taraflarda bir atma veya hasar yok. Bu durumda, zaten retmenler onlar
salvermez, merak etme." "Ama Mate..."
"Amas yok. Benimle geliyor musun?"
Nimeta arabaya girdi. Arabann camlar paraland iin, koltuklarn ustu
krklarla doluydu. Cam krklarn Nimeta'nm ear-byla dar doru supurup,
oturdular. Gerekten de, belki kentin u anda en emniyetli yeri, kendi
mahalleleriydi. retmenler, Mate'nin syledii gibi, bomba ve silah sesleri
yatmadan ocuklar salvermiyorlard evlerine. stelik, dun akamki kavgaya
ramen, Burhan'n eve erken dneceini ad gibi biliyordu.
Mate arabay delice bir hzla surdu. Sehrin batsndaki televizyon binasna
ulatklarnda, yangn sersemliini uzerlerinden atamadan, yeni bir haberle
sarsldlar. Cumhurbakanlar Aliya Izet-begovi kaypt. Ua bir gece nce
Lizbon'dan havalanm ve
127
bunca zaman gemesine ramen, hibir yere ini yapmamt. Uak ya dumutu ya
da karlmt.
128 Sehirde tam krk bin telefon hatt sabahtan beri kesik olduu iin,
soruturmalar, aratrmalar da ok zor oluyordu. Allahtan televizyon binasnn
telefon hatt, postaneye bal deildi ve Cum-hurbakan'nn kkune direkt ve
zel bir hatla balanmt. O tek telefon da devaml meguldu.
Nimeta'nn niyeti, iyerinde bir boy gsterip, bir an nce evine dnmekti. Ama
'Izetbegovi olay' zulmeden, hi kimsenin bir yere ayrlmamas iin kesin
talimat vermiti Ivan. Mrn krn edenlere, ok sert bir sesle barmt:
"Sava iindeyiz. Televizyonculuk sorumluluk isteyen bir itir. Mesai saatleri
yoktur. Gerektiinde yirmi drt, hatta elli drt saat i banda kalmak var. Bu
deveyi gutmek istemeyenlere kap, naa orada!"
iinden bir kufur savurup masasnn bana kmutu Nimeta. Azra haklyd bir
yerde, ne ii vard zetbegovi'in gvurlarn peinde. Eli bo bile dnememiti.
Hi dnememiti Izetbegovi.
Sonya, ald birtakm duyumlar anlatp duruyordu. Guya, zetbegovi'in siyasi
rakibi Fikret Abdi, Srplar'la birlikte hain bir plan hazrlam. Izetbegovi'i
ldurup, Bonaklarn bana geecekmi.
"Ayol, o adam Yugoslavya iinde kalma yanls deil miydi?" diye bard Nimeta.
"Mirsada bize gizli bilgi szdrmt. Ynetimi o ele alrsa, sava bitecekti,
biz de Yugoslavya'ya katlp..."
"Bir etnik aznlk olarak, itelene kakalana Srp yumruu altnda yaayp
gidecektik. yle bar eksik olsun," dedi Mate. Muta, kapdan kafasn uzatp
bard.
"Ivan bizi hemen odasnda istiyor. Yeni bir deerlendirme ya-pacakmz.
Telefonlar ilemediine gre, herhalde bir yerlere dalp bilgi toplayacaz."
Toplantda, haberleri ne ekilde sunacaklarna dair karar aldlar. Onlar
Cumhurbakanl'na balayan telefon, surekli meguldu. Hl bir haber
gelmemiti Cumhurbakan'ndan. Herkes tedirgindi. Nimeta, bir akam nce
kocasyla yapt munakaay unutamad iin, daha da tedirgindi. Bir an nce
evine gitmek ve Jj
aralarndaki gergin havay yumuatmak istiyordu. Ama nedense, aksilikler hep onu
bulurdu, aynen bu akam olduu gibi. Bur-han'n eve erken dnecei akamlar i
kar, o kent dnda oldu- 129 u zamanlar, yaprak kmldamazd ulkede.
Izetbegovi, kaybola-ak baka gun bulamamt!
Toplantnn sonunda, "Gzlerini kurbanlk koyun gibi dikip bakma yuzume melul
melul. Akam haberlerinden sonra, hl bir gelime yoksa gidersin Nimeta," dedi
Ivan.
Spiker haberleri okuyordu. Mate'nin ektii yangn filminin gsterimi yeni
bitmiti. Hep birlikte haberleri izliyorlard. Telefon ald yine. Ivan, uzanp
at. Yuzu bir anda bembeyaz oldu.
"Ne?... Ne?... Ne diyorsunuz?"
Herkes dehetle birbirine bakt. Spikerin kulana bal diktafona eildi Ivan,
kendine bile yabanc gelen bir sesle, "Hatta Cumhurbakan var," dedi. "Hemen
canl rportaj yap onunla."
Haberleri dinlemekte olan Saraybosnallar, sunucunun aknln fark
edemediler. Cumhurbakan'nn sabahtan beri kayp olduundan halkn haberi
yoktu. Spiker, ilk aknln atana kadar biraz bocalad, Lizbon grumeleri
hakknda bir iki soru sordu ve neden sonra,
"Sayn Cumhurbakanm, u anda neredesiniz?" demeyi akl etti.
"Lukavika"daym," dedi Izetbegovi.
Bir an iin, herkes nefesini tuttu. Kimse kulaklarna inanamad. Saraybosna'da
yaayan her Bonak, Lukavika'nn Srplar'n en nemli kararghlarndan biri
olduunu ve tum saldrlarn orada planladklarn biliyordu. Yani,
Cumhurbakanlar dumanlarn elindeydi. Sunucu, sesi hafife titreyerek sordu:
"Hangi konumla orada bulunuyorsunuz, Cumhurbakanm?"
"Grunue baklrsa, karldm," dedi Cumhurbakan.
Telefonun ucundaki Izetbegovi, Cumhurbakanl Kku'n-den, yardmcs Eyup
Gani ile grumek istedi. Balanty saladlar. Cumhurbakan, kendisi
zgurluune kavuana kadar, vekletini Eyup Gani'e braktn aklad.
Yava yava, neler olduunu herkes renmeye balamt.
Lizbon dnuu, uak Roma'da petrol ikmali yapp, yeniden
S9
havalandktan biraz sonra, uan pilotu, Saraybosna'da atmalar younlat
ve yer yer yangnlar balam olduu iin, Saray-130 bosna Havaalam'na inme izni
alamadn, Belgrad veya Zagreb arasnda seim yapmalarn sylemiti. Zagreb'i
semiti Izetbego-vi. Bir muddet sonra, pilot geri gelmi, Cumhurbakan
sorumluluu ve riski gze ald takdirde, Saraybosna'ya inebileceini anlatm,
ne yapmas gerektiini sormutu.
"Saraybosna'ya inelim," demiti zetbegovi kesin bir tonla.
inite, artk Srplar'n elinde tutsakt Cumhurbakan.
Havaalan mudurunun odasnda, sonunun ne olacan bilemeden oturuyordu. Oradan
ayrlmasna izin vermiyorlard. Cumhurbakanl Kku'ne ve evine telefon etmek
istemiti ama, mudur ehirdeki butun hatlarn kesik, telefon etmenin de imknsz
olduunu sylemiti.
Tam o srada, mudurun masasnn uzerinde duran telefon almaya balamt,
zetbegovi yerinden kalkm, kararl admlarla yurumu, masann nunde durmu
ve sert bir sesle, "Telefonu bana verin," diyerek ekip almt ahizeyi mudurun
elinden. Cumhurbakan telefondaki kiiye talimatlarn verirken havaalan
muduru, hibir ey sylemeden, donmu gibi, ylece bakyordu. Bosnallar artk
Cumhurbakanlarnn kaderinden haberdardlar, zetbegovi bir dei tokuta
rehin olarak kullanlacakt.
Srp militanlar Izetbegovi'i ve yanndakileri bir arabaya bindirip, az tedeki
JNA kararghnn bulunduu Lukavika'ya gturmulerdi. Niyetleri, imdi onu sk
bir pazarla zorlayarak, Sefer Halilovi'e, Kukanjak'n ve kumandasndaki Srp
askerlerinin etrafna rduu kuatmay kaldrtmakt.
zetbegovi, Bonaklar'n elinde tutsak bulunan JNA komutan Kukanjak ile dei
tokuu kabul etmiti. Izetbegovi'in Bonak-lar'a iadesinin yan sra, Sefer
Halilovi de el koyduu silahlar, Srplar'a iade edecekti.
"Kukanjak ve zetbegovi ayn aracn iinde yola karlmlar. Onlara Birlemi
Milletler'in Kumandan MacKenzie elik ediyormu," dedi Ivan. "Birazdan
Saraybosna'da olurlar. Mate, yuklen bakalm kameran. Sonya, Mate'ye sen elik
et. Muta, sen burada
benimle kal. Sen gidebilirsin Nimeta ama yarn len burada ol. Sakn gecikme."
Telefonlar kesik olduu iin, sabaha kadar almak zorunda olduunu ailesine
haber veremeyen Nimeta, yorgunluktan yklarak evine girdiinde, Burhan' kan
ekilmi, bembeyaz bir suratla onu beklerken buldu.
"Saatten haberin var m?" dedi Burhan.
"Olanlar bilmiyor musun? Televizyon da m kesikti? Haberin yok mu? zetbegovi
karld. Tam eve gelmek uzereydim ki..."
"Fiko'yu ve Hana'y, kocan, anneni, kardeini, zetbegovi kadar merak
etmiyorsun deil mi Nimeta? Onlar umurunda deil. Evin ustune bomba m dutu,
ocuklar sa salim dnebildiler mi? Alar m, toklar m, umurunda bile deil."
"Nasl sylersin bunu?" diye bard Nimeta. "Srf onlar iin, yarm gun
almaya balamadm m?"
"Bu mu yarm gun almak? Saat sabahn bei."
"Bu ii de kaybedersem ne yaparz? Senin getirebildiin para yetmiyor ne
zamandr, farknda deil misin Burhan?"
"Sen ne zamandr paragz oldun Nimeta?"
"Sava iindeyiz, iki yakamz bir araya gelsin diye, elimden geleni yapyorum,
sabahn krune kadar alyorum. Nihayet eve dnduumde bana syleyecein bu
mu?"
"Nerede alyorsun sen?" diye sordu Burhan. Gzleri, bembeyaz suratnda, kor
gibi yanyordu. Elleri ve sesi titriyordu. Nimeta, Burhan'n bir hortla
andrdn, halinin normal olmadn fark etti.
"Ne demek bu?"
"Nerede alyorsun sen? Televizyonda m yoksa o Hrvat'n yatanda m?"
Nimeta'nm bir an ii geer gibi oldu. Duvara yasland. Yureinin atlarn
duyuyordu. Sadece yurei deil, tum atardamarlar buyuk bir gumburtuyle
uulduyordu kulanda.
"Sana bir soru sordum," dedi Burhan. Sesi slk gibi tslad.
"Ne demek bu?" Nimeta ancak fsldayacak gucu buldu kendinde.
"Bu, u demek!" Burhan yanamt karsna. Dvue hazr iki
131
horoz gibi burun buruna, soluk soluaydlar imdi. Kocasnn ne-1 fesindeki
alkol kokusunu duydu Nimeta. 132 "Bu, u demek; senelerdir bir Hrvat
itinin altna yatyorsun, l demek. Hi utanmadan kocana, ailene ihanet
ediyorsun, demek. Yasak akn yuzunden girdiin bunalmlarda, beni sulu
durumuna soktun ve beni bir kere de yle aldattn, demek. Sonsuza kadar'
renemeyeceimi mi sandn Nimeta? rendim ite! Hem de nasl rendim, bir
bilsen."
Nefes nefese sustu. Kan ana gibi gzlerinden biri durmakszn seiriyordu.
Nimeta, bir bcek gibi yapmt duvara. Srtn, duvarn iine girmek istermi
gibi bastryordu sert betona. Duvarn iine geerek, kaybolmak istiyordu. Ama
duvara geemiyor, sadece hibir ey sylemeden duruyordu ve yurei, butun gun
kanayan bacaklarndan ok daha fazla ac vererek kanyordu. "Hayr, yle deil.
Senin sylediin gibi deil," demek istiyordu. "Ben sadece k oldum. aresizce
k oldum ama yine de seni ve ocuklarm brakamadm Burhan. Sizden hi
ayrlamadm ben."
"Konu!" diye bard Burhan. "Bana bunu neden yaptn, anlat. Byle bir cezay
hak etmek iin ok buyuk bir ktuluk yapm olmalym. Ama ben hi kimseye
ktuluk yapmadm. Belki de atalarmn iledii bir gunahn bedelini duyorum,
kim bilir?"
Nimeta avaz avaz bararak, bir eyler sylediini sanyordu ama hi ses
kmyordu boazndan.
"Inkr bile edemiyorsun." Burhan'n sa eli havaya kalkt ve imek gibi indi
Nimeta'mn yuzune. Bir an dilerinin azna dkulduunu ve gerekten de duvarn
iine getiini sand Nimeta. Gzunde imekler akt. Az sonra, kendine
geldiinde, artk Burhan yoktu ve Fiko, koridorun ucunda yaral bir hayvan gibi
gzlerinde tarifsiz bir ac ve korkuyla, yerde yatan annesine bakyordu.
Mays-Haziran 1992
Nimeta, akam yemei iin sofray kurarken, tedirgindi. Biraz sonra Burhan
geldiinde, ocuklar yatana kadar hibir ey olmam gibi davranmaya karar
vermiti. Onlar ortalktan ekildikten
sonra aacakt konuyu. Hibir eyi saklamayacakt. Burhan'n Stefan'la
ilikisini renmi olduunu biliyordu artk. Ama bu ilikinin oktan bitmi
olduunu da renmeliydi kocas. Bur-han'a onu brakmay baaramadn, evini
ve ocuklarn asla terk edemediini, kendiyle i hesaplamasnda, kocasn
tercih ettiini anlatmalyd. Burhan'dan onu anlamasn ve balamasn
istemeliydi. Tum insanlar gibi, o da hatalara akt. Kocasyla ilikilerinin
zorland, birbirlerinden uzaklatklar, kendini yapayalnz hissettii bir
srada, bir adam kmt karsna, bir anda kaplp gitmiti. Yok, kaplm
ama gidememiti. Kalmt. Kocasnn, ocuklarnn yannda kalmt ve kendi
kendine bir sz vermiti; bir daha asla Stefan ile grumeyecekti. Onunla
bulumayacak, konumayacak, pumeyecek ve sevimeyecekti. Stefan srf o bu
karara vard iin, Yugoslavya'dan ayrlp, Londra'ya gitmiti. Bunu takdir
edebilecek miydi Burhan? Stefan'la birbirlerinden kopmak iin verdikleri abay
anlayabilecek miydi?
Bir ya tanesi yanaklarndan suzulup yeni yayd rtunun uzerine dutu. Hayr,
ne Burhan, ne ocuklar ne annesi, kimse, hi kimse anlayamazd bu abay.
Stefan ve o, herkesin gzunde, yasak ak yaayan iki lgndlar.
Hele o! Evli ve ocuklu bir kadn olduu iin, ak sarholuu iinde pembe
bulutlarn uzerinde dolat, en mutlu olduu dnemde bile lanetlenmi gibi
hissetmiti kendini. Hem vicdan azab ekmi, hem de baz eyleri sanki hep
nceden bilmiti. Annesinin, yasak akn rendii takdirde onu asla
balamayacan, rnein. Olu ve kz da balayamazlard herhalde... Belki
Hana gen bir kadn olduu zaman, ayn eyler onun da bana gelirse. .. Evli ve
ocuklu bir kadnn da aka ak bir yurei, bir bedeni olabileceini, baz
duygularn engellenemeyeceini bizzat renirse... Yok, yok, asla byle bir
tecrubeyi yaasn istemezdi kz. Onu lene dek affetmesin, ama yeter ki
Nimeta'mn ektii acy ve utanc asla yaamasnd Hana.
Tabaklar getirip sofray kurdu. Masann her bir kenarnda bir tabak!
Yllar nce, Stefan'dan ayrlmaya kesin karar verdii gun de, ayn imdi olduu
gibi, masaya tabaklar dizmiti. O akam Bur-
133
han'a baka bir adam sevdiini sylemeye hazrlanyordu. Ertesi gun, masaya bir
tabak eksik koyabileceini duunmutu... Bir ek-134 sik tabak; Burhan'n
taba... Eli yle ok titremiti ki, tabak elinden duup krlmt. Akam
karsnn syleyeceklerini dinleyip de rendiinde, Burhan'n yurei de tpk
bu tabak gibi parampara olacakt.
Supurgeyi getirip, faraa doldurmutu krklar, pe atmt. Sofray
kurduktan, yemein altn yaktktan sonra, birden koa koa gidip, pe att
taban paralarn, plerin arasndan dar karmt. Kocasnn yureinin
krklarn ykar gibi, zenle teker teker ykamt seramik paralarn.
Burhan, sonradan bu krklar bir kenara konmu grduunde,
"At bunlar karcm, yenisi alrz," demiti.
"Ben guzelce yaptracam onu."
"Artk hayr gelmez bu tabaktan. Krlm bir kere, at gitsin."
Nimeta ertesi gun telefonda Stefan'a, "Burhan'a yine syleye-medim. Onu terk
edemeyeceim, affet beni Stejo," demiti.
Bunlar anlatsa kocasna, anlar myd Burhan? Dun ona dehet iinde, sulayan
gzlerle bakan Fiko anlar myd? Onun, ailesini terk etmemek iin kendi kendine
kar verdii sava izah edebilir miydi oluna?
Denememiti bile.
"Olum, kar kocalarn arasnda olur byle eyler. Sava hepimizin asabn
bozdu. Git biraz buz kar dolaptan. Sakn Hana'ya da bir ey syleme," demiti,
gzlerinde muthi bir korku ve acyla bakan Fiko'ya.
"Anne, babam sana neden vurdu?"
"Kavga ettik."
"Neden vurdu?"
"Vurmad olum. Ben dutum. Ayam kayd dutum."
"Neden vurdu, anne?"
Nimeta yatt yerden toparlanp kalkmaya almt. "Fiko, bana yardm
edeceine abuk subuk sorular soruyorsun. Sana ne dedim? Ko biraz buz getir,
haydi."
"Anne, babam duydum. 'Ben bir gunah duyorum,' dedi sana. Ne demek istedi
babam?"
"Fiko, sen dediimi yap, git bana buz getir. Sana ne olduunu sonra anlatrm,"
demiti. Hem zaman kazanmak hem de yuzunun morarmasn, imesini nlemek
istiyordu. Fiko gidince tutuna tutuna kalkp, tuvalete girmiti. Aynaya bakmaya
cesaret edememiti. Kapy kilitlemi, sesi duyulmasn diye, ban havluya
gmerek hkra hkra alamaya balamt.
Fiko'yu ok zor ikna etmiti, bu iin her kar-koca arasnda geebilecek,
sradan bir munakaa olduuna. Sabah ie gidememiti Nimeta. O gun, sadece
Mirsada ile konumak istemiti. Annesinin telefonu alt iin, onun evine
kadar gitmiti arkadana telefon etmeye. Allah'tan annesi evde yoktu. Bo
gzlerle bakan Raif e arkasn dnerek, Mirsada'y aramt, bouna. Onu
bulabilseydi, "Sonunda korktuun oldu, Mirso, Burhan renmi," diyecekti. En
yakn arkadana iini dkup, hkra hkra alayacakt belki de. Ama Mirsada
yine yoktu. Uzun zamandr haber almyorlard ondan. Bir ara, Petar ile kent
dna kmaktan bahsettii iin, ktu eyler duunmek istemiyordu Nimeta.
Raif, morarm gzune, i suratna gzlerini dikip bakm, hibir ey
sylememiti.
"Bana neler olduunu sormayacak msn Raif?"
Hi tepki yoktu kardeinde.
"ilalarn alyor musun sen?"
Gzunu bile krpmamt Raif.
"Konumaman hibir eyi halletmiyor. Bunun bir ka olduunu bilmiyor muyum
sanyorsun? Hepimiz savan gerekleriyle, alaryla yuzleirken, sen
suskunluunun arkasna gizlen bakalm. ocukken de byle yapardn Rafo. Houna
gitmeyen bir ey oldu mu yorgann altna gizlerdin kendini saatlerce. Ama artk
buyudun. k yorgann altndan."
Bunlar sylerken bir taraftan da kapy gzluyordu, annesinin gelip gelmediini
grmek iin. Raziyanm dunyada syletmezdi bunlar Raif e. Hayat boyunca,
olunu hep korumu, hep savunmu ve en ok onu sevmiti. Bazen Nimeta uvey ocuk
olup olmadn bile duunurdu, annesinin kendine olan farkl tutumu karsnda.
ocukluklarndan beri, Raziyanm sadece kzn azar-
135
lar, kzn tenkit eder, kznn ilerine karrd. Raif ne isterse yapmak
hakkna haizdi. Annesinin paasyd o.
136 "Raif, o korkun olaylar srasnda evinde bulunmadn iin kendini
suladn da biliyorum. Aptal deilim ben. Ama orada olsaydn bir tek ey
deiecekti, imdi sen suskun bir canl yerine, parampara bir lu olacaktn, o
kadar! Karn ve ocuunu naslsa kurtaramayacaktn. Kim kurtarabildi ki? nce
seni ldurecek, sonra yine istediklerini yapacaklard. Bunu anla ve ne olur
konu aruk. Konu!"
Raif i konuturmaya almann bouna olduuna anlaynca, tekrar telefona
yurumutu. Bir kere daha deneyecekti Mirsada'y bulmay. Ona yle ok ihtiyac
vard ki. Ama yarm saat nce alan telefon, artk almyordu. Kufuru basp,
kp gitmiti Ni-meta. Evine dnmutu. Evde, zaman zaman alayp, zaman zaman
uyuyarak butun sabah yatmt. Kmldayacak hali yoktu. Yatt yerde kafas
surekli almt. Bu evlilii kurtarmas gerekiyordu. Kocasna her eyi
anlatp, zur dilemeliydi. ocuklarn ayrca bir de evin iinde yaanan ikinci
bir savaa sokmaya hakk yoktu. Burhan onu balamak istemese bile, hi
olmazsa, sava bitene kadar bir arada kalmalar gerekiyordu.
"Ben Stefan'dan uzaklaarak, payma duen fedakrl yapmtm, imdi
fedakrlk sras sende, beni affetmek zorundasn," dese, ne yapard acaba
Burhan? Erkeklerin nezdinde, kendi gururlarndan ve egolarndan daha nemli
eyler olabilir miydi? Balama yetenei, evlat sevgisi veya bir kadna
duyabilecekleri dostluk duygusu gibi? Deneyecekti.
Burhan'n ok sevdii piryan'*' piirebilmek iin, marketteki et kuyruunda bir
saate yakn beklemi, alt yuz gram ete normal fiyatn be mislini demiti.
Kocasnn ona ok yaktrd yeil bluzunu giymiti. Yuzundeki morluu
makyajla kapamaya, sabahn erken saatlerinde olanlar unutmaya almt, ite
nihayet her ey hazrd ve ailece Burhan' bekliyorlard.
Burhan bir turlu gelmiyordu.
ocuklara, babalar geciktiinde her zaman yapt gibi ye-
(*) Et ve pirin ile yaplan bir Bonak yemei.
meklerini vermedi, beklemelerini syledi, Nimeta. Beklediler. Saat sekiz, sekiz
buuk, dokuz oldu. Dokuzda, Hana'ya yemeini yedirdi, Fiko'ya biraz daha
beklemesini syledi. Saat on oldu. Fiko ackt iin, ona da yemeini verdi.
Telefon kesik olduundan, Burhan'n burosunu arayamyorlard.
"Babamn bana bir ey gelmi olmasn, anne?" dedi Fiko.
"Sk sk gecikir baban, biliyorsun olum," diye yantlad ama, kendi de endie
iindeydi artk. Endiesi katmerliydi. Hem bana bir ey gelmi olmasnden
korkuyordu kocasnn, hem de onu terk etmi olmasndan.
zenle kurduu sofray toplad. Mutfakta ayak ustu, soumu yemeklerden bir
eyler attrd. Yiyemediklerini Bozo'nun tabana aktard. Kedi yemei bir iki
kere koklayp, arkasn dndu gidip iskemlenin altna reklendi. Sanki o da
farkndayd evdeki ar havann. Fiko, etrafnda bir sure dolanp durduktan
sonra, dikildi karsna. "Belki de sana kzgn olduu iin dnmuyor eve babam,"
dedi.
"Samalama."
"Ama bu sabah kavga ettiniz. ok kzgnd babam, baryordu."
"Kar kocalar her zaman kavga eder. Normaldir bu."
"Ben sizi daha nce hi kavga ederken grmedim, anne," dedi Fiko.
ocuk doru syluyordu. Hi kavga etmezlerdi onlar. Belki de hi kavga
etmedikleri iin k olmutu bir baka adama, ilerinde biriken isteklerini,
hayal krklklarn, kzgnlklarn aktama-mlard. Durgun bir su gibiydi
Burhan, hi kabarmazd, hi kzmazd, sorgulamazd da. Nimeta'nn drdrlarna
dayanamaz hale geldiinde, dudaklarm sarktp surat asard sadece.
"Sen artk yat, Fiko," dedi.
"Keke bir telefon edebilseydik, anne."
"Ama edemiyoruz ite. Allann belas sava. Hadi yat artk olum, yarn okulun
var senin."
ocuk odasna gittikten sonra akl etti, annesine kadar gidip, onun telefonunu
kullanmay. Tamamen unutmutu o sabah annesinin telefonun da kesilmi olduunu.
Olunun odasna girip,
137
uyandrd ocuu. "Ben anneannene kadar gidiyorum, babann burosuna telefon
edeceim. Baban gelirse, sylersin." 138 "Bu saatte yalnz bana
kamazsn. Ben de geleceim seninle anne." Olan kalkm pantolonunu ekiyordu
ustune.
"Hayr Fiko, bana bir ey olmaz, sen evde kal Hana ile. Ben hemen gider
gelirim."
"Brakmam seni anne. Sonra babam kzar bana."
Ne zaman buyumutu de annesine gz kulak olacak yaa gelmiti Fiko? Sard
Nimeta. Olu giyinmi karsnda duruyordu. Alc gzle bakt ona. On alt
yanda, uzun boylu, yapl, yakkl bir ocuktu. Ne kadar ok benziyordu
Burhan'n genliine.
"O halde Azra'ya haber verelim, Hana'nn evde yalnz olduunu bilsin," dedi
Nimeta.
"Azra teyzeyi uyandrma bu saatte, anne," dedi Fiko. "Bir not yazar brakrz
babama, eve dnerse bizi merak etmesin diye."
Nimeta tam kapdan kmak uzerelerken, hatrlad o telefonun da almadn.
"Vazgetim Fiko, haydi soyun yatalm. Sabaha Allah kerim," diyerek geri dndu.
"Ne oldu anne?"
Nimeta, olu tarafndan busbutun aptal yerine konmamak iin, gerei saklad.
"Simdi anneanneni de telaa duureceiz bu saatte. Zaten ne olduysa oldu,
elimizden bir ey gelmez. Hana'y yalnz brakmayalm evde," dedi.
itiraz etmedi olu. Odasna gidip yatt. Nimeta, koltuu pencerenin nune ekip
oturdu. Bir sigara yakmak istedi. Evde sigara kalmamt. Sigara da
bulunmazlarn arasna girmeye balamt kahve gibi. Kalkt, antasn alp geri
geldi. Bir kuuk umitle kartrd kartrd ceplerini antann. Frlatt att
antay. Mate ince gazete ktlarna ay sarp iiyordu sigara niyetine.
Anneannesi ok eskiden, tutunun byle ince bir kda sarlarak iildiini
anlatmt ona. Sigara sarmann balbana bir seremoni olduunu sylemiti.
Demek sigara iin bile tarih tekerrurden ibaretti. Yaknda o da ktlara ay
sarmaya balayacakt, tabii ay bulabildii takdirde.
ay niyetine balkonlarnda, pencere nlerinde sakslar iinde yetitirdikleri
eitli otlar imeye balamt Saraybosnallar bir suredir. Nimeta, yabanc
gazetecilerle sk birlikte olduu iin, birok
\
kimseye nazaran daha iyi durumdayd. ay, kahve, sigara ihtiyacn bir dereceye
kadar karlyordu arkadalar. Komusu Azra, Nimeta ona kendi kahvesinden
veremedii zamanlarda, ou kimsenin 139 yapt gibi, mercimekleri havanda
ezip, kavurup neskafe niyetine iiyordu. Bir keresinde denemiti Nimeta, yuzunu
buruturmu, tukurmemek iin zor tutmutu kendini.
"Yapma kzm," demiti Raziyanm hemen, "bunu bile arya-camz gunler
gelebilir. Savan insana neler yaptrdn, sava yaamayanlar bilmez."
Ama sen bilirsin, demiti iinden Nimeta, senin bilmediin hibir ey yok mudur
anne?
Yava yava uykuya teslim olmaya balad oturduu yerde, iyi ki annesine
gitmemiti. Telaa duurmekten ok, meraka duurmekten korkuyordu onu. Raziyanm
kznn yuzunun neden morarm olduunu soracakt. Fiko, sabaha dair azndan
bir ey karrsa, artk usandrana kadar sorard annesi. Arkadan da hi
bitmeyen sulamalar gelecekti. Uykusu iyice bastryordu. Odasna gidip yataa
uzanmaya uendi. Pencerenin karsna ektii koltukta, kh dalarak, kh
srayp uyanarak sabaha kadar bekledi Burhan'.
Burhan hi gelmedi. Ne ertesi gun ne de daha sonra.
Nimeta ertesi sabah, erkenden iyerine gitti Burhan'n. ie de gelmemiti.
Nerede olduunu kimseler bilmiyordu. Televizyondaki telefondan, kocasnn
Travnik'teki akrabalarn arad. Deil Burhan'n akrabalarn, kendine muhatap
olacak tek bir kii bile bulamad. Ne olur, ne olmaz diye Knin'de alm
olduu buroyu ve antiyeyi arad. Hi kimse bir ey bilmiyordu. Sonunda Ivan'n
karsnda buldu kendini.
"Ivan, kocamn ldurulmu olmasndan korkuyorum. Ya bir karanlk sokakta
kurunlandysa, baklandrysa?" Alamaya balad.
"Bunu renmek o kadar zor deil, Nimeta. Simdi karakollar ve hastaneleri
arattracam. Akama kadar bir haber alrz," dedi Ivan. "Sen iini ferah tut
ve MacKenzie ile yapacan rportajn sorularn hazrla. Adam fena halde
sktrman istiyorum. Silah ambargosunun kaldrlmamasnn balca
sorumlularndan biri o."
"Ivan, beni affetsen de, bu ii bakasna versen..."
"iimize zel meseleleri kartrmaya balarsak, bu iin sonu 140 gelmez."
Nimeta kapy vurup kt. Uykusuzdu, yorgundu ve sululuk duygular iindeydi.
Halsiz bedenini masasna surukleyip, Mac-Kenzie sersemine ait dosyay ekti
nune. Kafasn toplayabilmesi iin, iddetle bir ac kahveye ihtiyac vard ve
ekmecesinde kilit altnda tuttuu kahvesi bitmiti. Allah'tan ingiliz
meslektann I verdii kartonda bir iki paket sigara kalmt. Bir sigara
yakt. Si- I garalar da bittiinde ne yapacakt acaba?
Lewis MacKenzie, Birlemi Milletler ordusunun Saraybos- f na'daki Kanadal
kumandanyd. Musluman Bonaklar'in durumunun vahametini savan en kanl
gununde bile anlayamamt. Onun gzunde Izetbegovi, kumandasndaki askerleri
savan iine sokmakta srar eden, mantksz bir politikacyd. Surekli olarak
Srplarla Hrvatlar'n Bosna'y haritadan silmek iin komplo kurduklarnn
ruyasn gren inat bir paranoyakt. MacKenzie'nin askerlik bilgileriyle
donanml kafas, siyasi manevralar anlamaktan ok uzakt. stelik,
Izetbegovi, Srp komandolar tarafndan karld gun de bana bir suru
sknt amt. Sevmiyordu Bosna Cumhurbakan'n. Bonaklar' da sevmiyordu.
Kendini, dilini bile anlamad insanlarn birbirini yedii bir ortamda buluver-
miti. Saraybosna'ya yolland gune lanet ediyor ve imdilik ustunluu
ellerinde tutan Srplar'dan baz menfaatler temin edebildii iin, kendini
onlara daha yakn hissediyordu. Ne de olsa Srplar Hristiyan'd.
Nimeta, MacKenzie'den bu randevuyu koparana kadar akla karay semiti. stunde
ok duunulmu, en ince ayrntya kadar dikkat edilmi, baka sorulara da yol
aabilecek sorular hazrlamas gerekiyordu.
Hep byle olurdu. Tanr ona ka ile bir ihsanda bulundu-1 unda, sapyla
gzunu karrd nedense. Bir taraftan sorular ha- ,1 zrlarken, dier taraftan
da Burhan'n gidebilecei yerlerin listesini karmaya alyordu. ok fazla
dostu olan biri deildi kocas, Birka yakn arkadann dnda, pek kimseyle
grumezdi. Akl l baka yerde, kendi sigara kulu tepeleme dolmu tablann
karsn-
da, MacKenzie rportajnn ana hatlarn hazrlad. len yemeine bile kmad.
Hastanelerden, karakollardan gelen-son haberleri ald. Saraybosna snrlar
iinde lu ya da yaral deildi Bur- 141 han.
Sonya'nn ln duyduunda, bir ingiliz gazetesinde km bir haberin
tercumesini yapyordu. Frlad yerinden, Sonya'nn blumune doru kotu. Mate,
Sonya'y belinden yakalamt. Musa yumruklar, tekmeler savuran kadnn
ellerini, ayaklarn tutmaya alyordu. Sonya, kendini zaptetmeye alanlarn
arasnda deli gibi rpnrken bir taraftan da avaz kt kadar alayarak
baryor ama ne syledii anlalmyordu.
Dier blumlerde alanlar da koa koa geliyorlard. Nimeta dumemek iin
duvara yasland.
"ldrd m?" diye sordu Ibo.
"ldrmak uzere," dedi, ilerinden biri. "Oslobodenje'nin nunde, ocuklar
tayan bir otobus sniperle taranm. Otobusteki ocuklarn hepsi lmu."
Nimeta dayand duvardan yava yava yere doru kaydn hissetti. Kulaklar
uulduyor, midesi bulanyordu. Yere ktuu anda kusmaya balad. Sonya'nn
lklarn duymaz oldu. Sonya baramyordu, baylmt. Onu, masalardan
birinin ustunu boaltp, karga tulumba masaya yatrmlard. Ivan kendine
gelmesi iin kuuk tokatlar atyordu yuzune.
Nimeta kusmuk iinde, ktuu yerde, Ibo'nun sesini duyuyordu.
"Sonya, otobus kimsesiz ocuklar yurduna aitmi. len ocuklarn hepsi, be
yann altnda. Senin ocuunla ilgisi olamaz. Duyuyor musun beni? Heyy
Sonya... ocuklar be yan altnda... Sonya..."
Nimeta ertesi gun, Burhan'n birka fotorafn yanna alp, kendi dolat
hastane ve karakollar. Hibir netice alamad. Akam evine geldiinde, Fiko
pencerenin nunde onu bekliyordu.
"Bulamadm baban, Fiko," dedi.
"iyi arasaydn anne, unku babam sen kaybettin," dedi olu.
"Ne demek istiyorsun?"
"Bilmiyorum zannetme sakn. Babam senin yuzunden gitti an-1 ne."
142 Nimeta, kendi kontrolu dnda, elinin bir anda olunun yuzune inmek iin
gerilip, havaya kalktn hissetti. Ama tuttu kendini, vurmad. Kar karya
iki duman gibi durdular bir an. Sonra Nimeta elini indirdi, Fiko arkasn dndu
odasna yurudu, gumm diye arpt kapsn odann.
Annesinden ancak bir hafta saklayabildi kocasnn kayboldu-1 unu. Raziyanm,
Burhan'la kavga etmi olduklarn da Fiko'dan] rendi.
"Kocann seni ldurmediine ukret," dedi kzna. "Son pimanlk fayda etmez.
Bana gelecekleri zamannda duunseydin."
"Her kar koca kavga eder, anne," dedi Nimeta.
"Biz babanla hi etmezdik."
"Seninle kavga edilmez de ondan. Sen her zaman haklsndr."
"Ve ben baban hi aldatmadm kzm, bu yuzden hi eik dumedi bam, kocamn
karsnda."
"Neler diyorsun sen anne, duyan da ben Burhan' aldattm sanacak."
"Ben ocuklarmn iini okurum Nimeta." Raziyanm, bir pars andran sert
bakl ela gzlerini kzna dikmiti.
Okurdu gerekten. Ama nedense hep, Raif inkini deil de, Ni-meta'nn iini
okurdu. ocukluundan beri, gizli kapakl bir ey yapmaya kalksa, annda
duyard. Birine k olsa, hemen sezerdi. Hesap sorar, sorgular, canndan
bezdirirdi.
Nimeta cevap vermedi annesine. Yorgundu. zgundu. Periand. Bir haftadr
kaypt Burhan. Olu ve annesi gibi, o da artk kendini sulamaya balamt
ar ekilde. Butun bunlarn balarna kendi yuzunden geldiini duunuyordu.
Derdini kimseyle paylaamad iin de Mirsada'y muthi zluyordu. ocukluk
arkadayla konumak, dertlemek istiyordu. Bir tek o anlayabilirdi neler
ektiini. Ama o da Burhan gibi bulunamyordu, ne zamandr. Sava, ulkelerini
olduu kadar, zel yaamlarn da altust etmiti.
Nimeta, gunlerce, belki de iine gitmitir umuduyla sabahlar iyerine urad
Burhan'n. Her gece sofray kurup bekledi. Burhan dnmuyordu.
, Tanrnn kendini en korkun yntemleri kullanarak cezalandrdna inanmaya
balamt. Fiko konumuyordu annesiyle. Hana da bir sure sonra fark etmiti
annesiyle aabeyi arasndaki gerginli- 143 i. Allahtan o sralarda okulunda
Zlata adnda bir kuuk kzla arka-da olmutu. Zlata geri Hana'dan daha buyuktu
ama, ok akll ve ilgin bir ocuktu. Hana'nn tum arkadalarn ince elemeden
geiren Raziyanm bile sevmiti bu kz. Zlata bir gunluk tutuyordu ve
Saraybosna'da gun be gun yaadklarn bu gunlue aktaryordu. Hana da bu
gunluun devaml okurlar arasndayd. Bazen kendi yaadklarn aktararak
katkda bile bulunuyordu yazlanlara. Her gun Zlata'ya uramak istiyordu okul
sonrasnda. Okul dnulerinde ocuklarnn hemen eve dnmelerine titizlenen
Nimeta, bu aralar kuuk kznn ilgisinin evin dnda bir yerlere odaklanm
olmasndan memnundu. Evlerinde kederden baka ne kalmt ki?
Bir gun aklna gazeteye bir ilan vermek geldi Nimeta'nn. ilana hem ocuklarn,
hem de kendi adn koydu. Oslobodenje'de her gun kmaya balad, Burhan'a
bulunduu yeri bildirmesi iin yalvaran kuuk ilan.
Bir gun eve dnduunde, kapda bir zarf buldu Nimeta. Zarfn ustunde ad
yazlyd ama pulu yoktu, ieri girmeyi beklemeden at zarf, iindeki kd
titreyen elleriyle ekip ald. Ktta sadece, "Burhan hayatta. Yahudi
Mezarl'nn arkasndaki dada savayor" yazyordu. Imza yoktu. Yaz,
kocasnn yazs deildi.
Ertesi gun iyerinde, onu Yahudi Mezarl'na karabilecek birini bouna arad
durdu. Hi kimse, Srplar'n kurunlarna ve bombalarna tabak gibi ak
sokaklardan geerek, ate hattna kmak istemiyordu. Deli diye bakyorlard
yuzune. Ivan'dan da yuz bulamad. "Ahh Mirsada," diye geirdi iinden, "sen
burada olsaydn, her ey bambaka olurdu." Sava baladndan beri daha da ok
zlemeye balamt, onu karlksz seven ve anlayan tek can arkadan.
O imdi benim yerimde olsa ne yapard, diye duundu. Mirsada, Yahudi
Mezarl'na, ona refakat edecek birilerini bulamady-sa, tek bana kard.
Nimeta kararn verdi. Bu gece deneyecekti ate hattna kmay. Burhan' ne
pahasna olursa olsun bulacakt. Olunun sulayan baklarn ve yureinde ta
gibi oturan vicdan
azabn bir gun daha tayamayacan biliyordu, Burhan'n yerini rendiinden
beri.
144 Nimeta havann kararmasn bekledi. ocuklar yattktan son-ra, etekliini
kartp kot pantolonunu giydi. Bir not yazp sokak^ kapsnn yanndaki masaya
brakt. Yanna ona gece sokaa k-j ma izni veren belgeyi ald. Yaz geceleri
serin olurdu Saraybos-j na'da, uzerine bir hrka, ayaklarna olunun basketbol
ayakkabla^ rm geirdi. Tam kapdan karken, geri dndu, ekmecelerir iinde
el fenerini arad. Ne zaman telala bir ey arasa bulamazd] ekmecelerin
iindeki eyalar, zarflar, mektuplar, resimler yerlerd saldlar. Hana'nn
doduu hastanede, babasnn kollarnda ekilmi, ilk resmi... Nedense, alp
cebine att resmi. El fenerini buldu. Yakt, sndurdu. Iliyordu. Dkulenleri
geri tktrd ekme-1 elere. Sabahtan beri yamur iselemiti zaman zaman.
Fiko'nun l kepinin iine salarn tktrd. kt.
Gunduzun cehennemi gurultusune karn, bir lum sessizlii J iindeydi ehir.
Ciglane'den aa yurudu. Yollar bombotu. Kilisenin arkasndan dolanp,
Parlamento binasnn nune kt, ilerde birilerini fark edince, apartmanlardan
birinin kap aralna s- | np bekledi. Sesler kesilince, yerinden kp,
hzl hzl Suada Kprusu'ne doru ilerledi. Suada Dilberovi'in
ldurulduu Vrbanya Kprusu artk Suada Kprusu diye anlyordu. Tam kpruye
kmak uzereyken, "Durr!" diye bard biri. Bir an, komakla durmak arasnda
bocalad. Silaha merminin surulduunu duy- | du. Kprunun ikinci kurban ben
olmak uzereyim, diye duundu imek hzyla. Durdu.
"Sakn kprdama. Arkan dnme. Ellerini bann ustune koy."
Syleneni yapt. Ayak sesleri yaklat. Gece o kadar sessizdi ki, arkasnda
duran kiinin amfzemli nefesini duyabiliyordu. Srtna i bir namlu dayand. Bir
ift el, iki yanna koltuk altlarndan bala- | yarak topuklarna kadar pat pat
vurarak arama yapt. Eller, yanlarda ilerini bitirince, arkadan ne doru
uzandlar. Gusleri-1 nin uzerinde kuuk bir tereddut geirdiler.
"Bu bir kadn," dedi adam. Sonra arama devam etti. Cebinde| kabarklk yapan
feneri ekip ald, inceledi.
"Dn!" dedi ses. Dndu. Karsnda silahl iki kii duruyordu.
"Kimsin? Ne aryorsun bu saatte darda?"
"Televizyon habercisiyim. Acil bir i iin televizyona gitmem gerekti."
Kimliini karmak iin elini cebine atmaya yeltendi. Si- 145 lah gsune
dayad adamlardan biri.
"Kprdarsan, vururum."
"Kimlii gsterecektim..."
"Sus."
Biri silah gsunde tutarken, teki yine ceplerine soktu ellerini. Kimliini ve
gece dolama iznini buldu, fenerin nda bakt.
"Tamam, silah indir," dedi arkadana. "Nimeta Hanm, bu saatte sokaklarda
lumune mi susadn."
"lum gunun her saatinde kol gezmiyor mu?" dedi Nimeta.
"Biz seni televizyona kadar gturelim," dedi adamlardan biri. "Yollar tehlikeli
karanlkta."
"Bence geceler gunduzlerden daha emniyetli, hi olmazsa sni-perle vuramyorlar,"
dedi Nimeta. "Merak etmeyin ben giderim, alm."
Televizyon binas onun gitmek istedii yerin ok uzana duuyordu. Bir an nce
kurtulmaya bakyordu adamlardan.
"Nasl istersen," dedi adam, "ama sahilden yurume, arka yolu kullan."
Nimeta teekkur etti, ara sokaktan bir arka caddeye geti, biraz bekledi ve
sonra kpruye doru son surat komaya balad. Kar sahile geince, binalarn
saak altlarna sna sna ilerledi. Fakir mahallelerin bulunduu mevkiye
geldi. Hafiften bir yamur sepe-lemeye balamt. Nimeta, iki katl evlerin
bulunduu tepeye doru yururken, yamur iddetlendi ve birden bardaktan
boanrcas-na yamaya balad. Tanr, avlularnda, balkonlarnda oturan
insanlar evlerine sokmak iin, yardmc oluyordu sanki Nime-ta'ya. Nimeta
amurlara batarak trmanmaya balad tepeye doru. Ortalkta kimseler yoktu.
Yamurun etkisiyle balk olmu toprakta kpek gibi drt ayak surunerek itlerin
altndan suzulerek ya da ustlerinden atlayarak, bahelerden bahelere geiyor,
yukar doru trmanyordu. amurda ayaklar kaydka, allara, aalarn
dallarna yapp, yukar ekiyordu kendini. Yamurun gurultusunden,
bahelerinden geerek tepeye trmanan kadn duymuyordu s 10
evlerdeki insanlar. Nihayet tepedeki Yahudi Mezarl'na vardnda, itlere
taklmaktan pantolonu, hrkas yer yer yrtlm, trnak-146 lar krlmt,
elleri syrk iindeydi. Her taraf amura belenmiti.
Yahudi Mezarl, Srp ve Bonak mevzilerinin tam ortasnda, yan yatm tarihi
mezar talaryla suskun ve huzunluydu. Sanki gklerden insanlar daha mutlu
gunlere ulatrmak iin indirilmi u buyuk din adna kuskun duruyordu. Bar,
umut ve iyilik yerine, kan, kavga ve lumu ilham etmiti dinler. Hal
seferlerinden beri bitmez tukenmez bir kin...
Mezar talar, boyunlarn bukmu utanla yere bakyorm gibi geldi Nimeta'ya.
Bir tan uzerine doru surukledi yorgunluktan bitik dumu bedenini, oturdu.
Yamur hzn kaybetmiti. Nime-ta soluklanana kadar tamamen durdu. Simdi,
aaya baktnda, bulutlardan syrlan ayn nda, yamurdan ykanm
ehir, tabak gibi gzlerinin nundeydi Nimeta'nn. Milaka ay nda yer yer
prldayan bir ylan gibi kvrla bukule uzanyordu Sahil yolu boyunca. Biraz
saa kaydrd gzlerini. Yeni yanm Postane binasndan, Tiyatro'dan ve Hukuk
Fakultesi'nden tuten dumanlar grur gibi oldu... sonra da Muhendis
Mektebi'ni... ve genliini... Ona bin yl ncesinde kalm gibi gelen
genliini...
Beline kadar uzanan sar salarn savura savura Hukuk Fakul-tesi'nin kapsndan
kt, Kulin Ban Sahil Yolu'nda, nce hzl hzl yurumeye, sonra komaya
balad. umuriya Kprusu'nden eski ehire geti. Burhan'la bulumaya gidiyordu.
Kprunun az tesinde balk tutacaklard nce. Sonra sarma dola yuruyecekler,
Alifakora'a kacaklar ve orada, kendileri gibi bir suru gen insann arasnda,
saatlerce pueceklerdi. unku tam o mevki, klarn buluma yeriydi. Orada
kimse bir bakasna yan gzle bakmazd. Her gen kendi sevdasnn zrh iinde,
duygularn yaard alabildiine. Tpk Nimeta'yla Burhan'n defalarca yapm
olduklar gibi.
Aada, tepenin eteklerindeki ehirde, kocasyla birlikte yaad bir mur
duruyordu. Onu hi uzmemi, krmam ve hep sevmi olan kocasyla... Elleriyle
lume ittii kocasyla.
Burhan onunla konumadan vurulursa, kendini asla affede-
meyecekti. Olunun sulayan baklarna, annesinin imalarna dayanamayacakt.
Bakalarna ne kadar inkr ederse etsin gerek, yureinde tayamayaca kadar
ar bir azapt. Biraz nce yamur damlalaryla srsklam olan yanaklarnda
imdi gzyalar yuvarlanyordu Nimeta'nn.
Srtn ehire, yuzunu ehire doru mevzilenmi silahlara dndu ve avaz avaz
barmaya balad. "Burhaaan. Burhaaaan. Benim, ben, Nimeta. Neredeysen k.
Beni duyuyorsan, Allah akna k ortaya." Sesi hkrklarla kesiliyor, ama hep
baryordu.
Kendi gurultusunden, baka birinin kard sesleri duyamad. Bann ustunden
vnlayp giden kurunun da farknda deildi. Ama birden kuvvetli bir kol
belinden kavrad Nimeta'y ve teki eliyle azn kapad. nce debelendi kendini
kurtarmaya alt kadn, beceremeyeceini anlaynca durdu, bo bir uval gibi
brakt bedenini, kendini sarmalayana.
"Akln m kardn sen? Ne barp duruyorsun deli gibi, az daha bir kurun
yiyecektin kafana."
Bu ses Burhan'n sesi deildi ama, yine de o olmasn umut ederek, yavaa dndu
kendini kavrayan adamn kollarnda. Yuz yuzeydiler imdi.
Bulutlarn arasna girip kan ay nda semeye alt kim olduunu. Belki
de tanyordu ama karanlkta karamyordu bu yuzu. Ona mektubu yollayan kii
olabilir miydi?
"Ne yapyorsun burada gecenin bu saatinde? Nasl ktn buralara? Kim yollad
seni?"
"Kimse yollamad. Kocam bulmaya geldim. Burhan Kulino-vi'i... burada
savatn sylediler."
Cebinden Burhan'n kucanda Hana ile ekilmi resmini karp uzatt adama.
Adam ald resmi, Nimeta'nn fenerinin nda inceledi.
"Burhan Komutan, Stup'a geti bu sabah. Burada deil artk. lumu bouna gze
aldn yani," dedi adam. "Simdi aaya nasl ineceksin bakalm?"
"Yalvarrm beni kocama ulatrmann bir yolunu bulun. Yalvarrm."
147
"Herkesin ya kocas ya olu ya da kardei savayor buralarda. Hi kimse byle
bir lgnlk yapmaya kalkmyor," dedi adam. 148 "Benim ok zel bir
durumum var. Kocamla mutlaka grumeliyim. On dakika iin bile olsa,
grumeliyim onunla."
"Nedir bu kadar muhim olan?"
"zel bir ey. Ona mutlaka sylemem gereken bir ey var."
"Hamile misin?"
Kulaklarna inanamad Nimeta. "Ne?" diye sordu.
"Yani, nedir bu kadar acil olan ey, seni byle bir lgnla iten?"
"Onu grmeliyim, be dakika iin bile olsa."
Arkalarnda bir hrt duydular. Nimeta'y mezar talarndan birinin arkasna
ekip yere kertti ve uzerine kapand adam.
"Buras guya tarafsz blge ama Srplar'a guvenilmez," dedi. Biraz beklediler,
sonra karlkl oturdular taa srtlarn dayayp.
"Kocam bir grsem... bir an iin..."
"nce on dakika diyordun, sonra be dakikaya fit oldun," dalga geiyordu
Nimeta'yla. Ban dizlerine dayad, alamaya balad Nimeta, usul usul. Adam,
karsnda srlsklam, amur iinde, insanlktan km, bir sinir krizinin
eiine gelmi perian kadna acyarak bakt.
"Adn ne senin?"
"Nimeta."
"Bak Nimeta, bu delilii gze aldna gre, iyi bir sebebin olmal. Burhan'
tanyorum. Bulunduu blgeye baz sevkiyatlar yaplacak yaknda. Gunu henuz
belli deil ama herhalde numuzdeki hafta iinde. Nerde bulurum seni?"
"Televizyondaym hep. Orada alyorum ben," dedi Nimeta.
"Haa, tevekkeli deil, tandk geldi yuzun," dedi adam. "Sana haber veririm bir
gun nce. Gider grursun kocan. Yolda mayna arpar veya bombalanrsanz,
sorumluluk senin."
Adamn ellerine atld Nimeta. "Saol, saol kardeim... saol ... adn
sylemedin." Bir an tereddut eder gibi oldu adam, sonra "Esat," dedi.
"Esat, bu iyiliini hi unutmayacam."
"Simdi bekle burada, birini yollayacam seni aa indirsin di-
ye. Hava aydnlanmadan gitmelisin buradan. Bir daha kendi bana byle ilere
kalkma. Su anda tesadufen yayorsun, bunu bil."
"Ben kendim inerim aa, geldiim gibi."
"Olmaz. Yamur dindi artk. Tk diye vurulursun. Bekle beni burada," dedi Esat.
Nimeta busbutun buzuldu oturduu yerde ve ayaa kalkan adama ilk kez dikkatle
bakt. ok gen bir delikanlyd. Uzun boylu, yakkl ama ok sskayd. Bosna
snrlar iinde yaayan her Bonak, kadn olsun erkek olsun ok sskayd artk.
.. Sava baladndan beri, en az onar-on beer kilo vermiti Bosnallar...
Esat'n salarnn, gzlerinin rengini karanlkta see-miyordu Nimeta. stunde
koyu renk giysiler vard. Acaba Burhan da byle bir eyler mi giyiyordu yoksa o
gun evden ayrldnda ustunde olan pantolonu ve gmlei ile mi savamaktayd?
"Hibir yere gitme, burada bekle," diye bir kere daha tembih etti Esat,
uzaklamadan.
Fiko, sabaha kar amur iinde, srlsklam eve giren annesine hayretle bakt.
"Nereden geliyorsun sen?" diye sordu buz gibi bir sesle. "Televizyondan m?"
"Notumu okumadn m olum?"
"ie gidiyorum diye yazmsn."
"Neden bu kadar erken kalktn sen? Daha saat alt bile olmad."
"Nereden geliyorsun anne?" diye yineledi olu, sesini yukselterek.
"Baban aramaktan," dedi Nimeta. stundeki srlsklam suveteri, amurlu
ayakkablar kard. Fiko, annesine dargn olduunu unuttu. "Ne diyorsun,
anne?" diye bard.
"Baban 'ordu gnullulerine' katlm. Daa km savamak iin. Tanrm,
yayormu. lmemi. lmemi Fiko."
Fiko bir anda annesinin kollarnda buldu kendini. Onun da yalar gzlerinden sel
gibi akyordu imdi. Babasnn kaybolduu o akamdan beri, annesine yaptklar
iin, buyuk bir pimanlk duyuyordu. Ne zamandr, nedenini bilmeden dargnd
annesiyle. Bu kayboluta, onun bir katks olduunu hissetmi, onu sula-
149
mt ama kus durduu zaman iinde ok da zlemiti. Ona sarlmay, kanepede
ban dizlerine koyup yatmay, ona marmay 150 zlemiti.
"Nasl rendin bunu, anne? Bize haber mi yollad?"
"Benim yaynladm ilanlara bir yant geldi. Ondan deil ama onu tanyan
birinden."
"Bu gece grebildin mi onu?"
"Hayr. Ama beni ona ulatracak birini buldum."
"Yani onu bulamadn, gremedin?"
"Hayr, ama artk yerini rendim Fiko. Simdi gidip onunla gruebilirim,
artk."
"Ne zaman?"
"numuzdeki hafta iinde."
"Kendi bize hi yant vermediine gre, bulunduu yerin belki gizli kalmas
gerekiyor anne."
"Benim onunla grumem art, olum," dedi Nimeta.
"Sen gideceksen ben de gelirim."
Nimeta nce 'olmaz' diyecekti... Yalnz bana gidip, Bur-han'a kaybolduu
gunden beri, iinde biriktirdiklerini anlatmak ve ondan zur dilemek istiyordu.
Ama, Burhan'n onu kovma ihtimaline kar, Fiko ile birlikte gitmesi daha doru
olurdu belki. Burhan olunun nunde daha lulu davranr ve Nimeta bir ara
onunla ba baa konuma imkn bile bulabilirdi.
"Olur Fiko. Baban grmeye birlikte gideriz," dedi. "Bu hafta iinde, oraya
nasl gidebileceimizin bilgisi ulaacak bana. Sen henuz kimseye bir ey syleme
emi. Hana'ya bile."
Toprak yolda etraf toza dumana katarak, sarsla sarsla gidiyorlard cipin
iinde. Yeilli, sarl arazi giysileriyle spanakl yumurtaya bulanm duygusu
veren iki asker nde, Nimeta ve Fiko arkada erzak kutularnn arasnda
oturuyorlard. Hava scakt. Cipin ii daha da scakt. Nimeta arasra hasr
apkasn karp yelpazeliyordu olunu.
"Yapma anne, istemem," dedi ocuk. Kazk kadar olduu halde ocuk yerine konmak,
annesinden gereksiz ihtimam grmek, hele askerlerin yannda, arna gidiyordu.
Askerler hi konumu-
yorlard. Ara sra hafif bir ruzgr esiveriyordu. O zaman askerlerden yaylan
eki ter kokusu genzini yakyordu Nimeta'nn. Besbelli gunlerdir, haftalardr
onlar da su yuzu grmemilerdi. Yuzle- 151 ri gune yanndan kahverengiye
alm, derileri atlamt.
"Daha ok var m gideceimiz yere?" diye sordu Nimeta. Fiko annesinin bu
sorusuna sinirlendi ama ses karmad. Babas kim bilir ka kez inip kmt bu
yokuu. Kadn milletinin hibir eye tahammulu yoktu. Onlar sadece ikyet
etmeyi bilirlerdi. Anneannesi, annesi, Hana... Hepsi aynyd.
"Bir yarm saat daha trmanacaz," dedi erlerden biri.
"iyice tepeye kmsnz."
"Emniyet iin."
Bir sure daha gittiler.
"Babam tanyor musunuz?" diye sordu Fiko. "Burhan Kuli-novi?"
"Uzun boylu muhendis mi?" dedi erlerden biri.
"Evet, evet, o."
"Muhendis komutan. Tanyorum. Yeralt tunellerinin, gizli barnaklarn ve
kprulerin tasarmlarn yapyor."
"arpmyor mu?" diye sordu Fiko.
"arpmaz olur mu? Hepimiz arpyoruz. Ama herkesin ayr bir de ii var."
"Nasl yani?"
"Doktoru, muhendisi, terzisi, ofru, as, iisi... Herkes hem bildii ii
yapyor, hem vuruuyor."
"Ka kiisiniz?" diye sordu Nimeta.
"Askeri srlarmz veremeyiz, abla," dedi asker.
"Baka askere ihtiyacnz var m?" diye sordu Fiko.
"Olmaz olur mu. Keke on misli insan olsa yukarda. Her vurulann yerini
doldurmak lazm."
"Ne o, sen de bize mi katlacaksn?" dedi arabay kullanan asker.
"O daha ocuk. Biraz buyusun o da katlr," dedi Nimeta. Fiko yine muthi
ierledi annesine.
"Onun yanda bir suru gen var yukarda," dedi er.
"Fiko abuk uzad. Daha onun ya ..." Laf aznda kald Nimeta'nn.
"Bizim evdeki kadnlarn ocuklar hi buyumez," dedi Fiko, "anneannem de
byledir." 152 "Butun anneler byledir," dedi cipi kullanan.
Bir sure hi konumadlar. Nimeta'nn iine, hedeflerine yaklatka bir korku
duuyordu. Burhan onu grduunde ne yapacakt acaba? Son dnemeci de
dnduklerinde, uzaktan kararghn derme atma korunan grduler, nce bir
duman suzuluyordu bir bacadan.
Cip durur durmaz Fiko atlayp korunaa doru komaya balad.
"Bekle, bekle," diye bard erlerden biri, "seni tanmazlar, bamza bir dert
ama."
Fiko'nun durduunu, sonra yanna gelen askerle birlikte uzaklatklarn grdu
Nimeta. O, olduu yerde kald ve bekledi. Olu, babasna annesiyle beraber
geldiklerini syleyecekti elbette. En iyisi burada durup, Burhan'n ona
gelmesini beklemekti. Az ilerdeki aacn glgesine oturup, srtn aacn
gvdesine dayad.
"Siz gelmiyor musunuz?" diye sordu, cipi kullanan asker. Bir eyler indiriyordu
arabadan.
"nce Fiko hasret gidersin babasyla. Erkek erkee konusunlar. Ben sonra
gelirim," dedi. Gunlerce Burhan' grmek, ona do-j kunmak ve sarlmak
istedikten, onu buluncaya kadar uratktan! ve lumu de gze alp buraya kadar
geldikten sonra, imdi, onun-1 la gz gze bile gelmeden kap gitmek istiyordu.
Esat'tan onun l sa ve salkl olduunu rendiinden beri onu grme arzusu
giderek azalmt. Utanmasa, kilometrelerce yolu koa koa inebilirdi bayr
aa.
Zaman gemek bilmiyordu. Nimeta, oturduu yerde kaykla kaykla, sonunda boylu
boyunca uzand topraa. Ellerini bann altna yastk yapp, yapraklarn
arasndan mavi gu seyretmeye., koyuldu. Tek bir bulut yoktu havada. ylesine
guzel bir toz ma-1 viydi, ylesine huzurluydu ki sema, sanki aylardan beri kan,
deh-J et ve ac iinde bulunan bir ulkeye deil de, yaz tatilini yaayan! mutlu
ve huzurlu bir memlekete kanat germiti. Bir gun Bosna'ya] da huzur ve mutluluk
gelir miydi acaba?
Gu seyrederek ne kadar yattn bilmiyordu srt ustu. Aya-^
a kalkt, ustune yapan otlar, tozu topra silkeledi. Her taraf tutulmutu,
ilerdeki barakaya doru yurumeye balad. Bu manevi ikenceye daha fazla
tahammul edemeyecekti. Ne olacaksa ol- 153 sun, diye duundu. Barakann
nunde silahl gen adamlar vard. Onlar getiren erlerden biri de oradayd.
Nimeta'ya eliyle barakann arka tarafn iaret etti. O yne yurudu.
Barakann yannda, aalarn glgesine konulmu bir tahta masada karlkl
oturuyorlard baba oul. Ne konutuklarn duymuyordu Nimeta.
Ama derin bir sohbete dalm olduklar belli oluyordu. Burhan'n arkas dnuktu.
Biraz daha yaklanca, Fiko grdu annesini, eliyle iaret ederek:
"Annem geliyor," diye bard. Burhan yerinden kalkt, Nimeta'ya doru dndu.
Nimeta'nn ii ezildi. Burhan ok zayflam, kadidi km, avurtlar kmutu.
Sakallan uzamt. stunde onlar getiren askerlerin de giydii sarl yeilli
gmlek vard. Pantolonu kendi pantolonuydu. Bir torba gibi bumburuuk sarkyordu
ustunden. Pantolonun belini kaln bir sicimle skmt. O kadar deimiti ki,
sokakta yanndan gese, Nimeta tanyamayabilirdi kocasn. Ama o ok iyi
bildii, ruhunu aksettiren, koyu mavi gzleri hi deimemiti. Bir anda her
eyi unutup, kocasnn kollarna atlad. Kendini ekmedi Burhan. Karsnn
yanaklarn ptu.
"Naslsn Nimeta?" dedi kuru bir sesle.
"Burhan! ok merak ettik, ok aradk seni. Bir haber bile vermedin. ocuklarla
endieden deliye dnduk. Neden aramadn bizi?"
"Bana kzmakta haklsn. Fiko ile konuurken, hata yapm olduumu anladm.
Aramam, nerede olduumu bildirmem lazmd..."
"Burhan, konumalyz. Syle yuruyelim mi biraz?"
"Nimeta, konumamz gerekmiyor..."
"Olmaz Burhan, baz eyleri bilmeni istiyorum. Beni anlaman istiyorum."
Fiko masadan kalkp, barakann n kapsnda duran askerlere doru yurudu. Bizi
yalnz brakmak istedi, diye duundu Nimeta.
"Bak, Fiko da gitti, imdi beni dinle..."
"nce sen beni dinle," dedi Burhan. Sesinde ne kzgnlk ne de 154 gucenmilik
vard. Her zamankinden bile heyecansz, duru bir sesle konuuyordu. "Nimeta,
buraya geldiimden beri, birok ey yer deitirdi kafamda ve yureimde. lumle
burun buruna yaamaya baladktan sonra, benim iin eskiden ncelik tayan
eylerin, ne denli nemsiz olduunu fark ettim."
"Baz eyleri sana izah etmeme izin ver," diye szunu kesti Nimeta.
"Bir gun izah edersin belki. Bu sava sona erer ve hepimiz sa kalrsak, o zaman
konuuruz. Ama u anda benim iin tek bir eyin nemi var, o da Bosna'nn
kurtuluu. Kendimi tamamen bu ie adadm Nimeta. Bu dalarda, bu am
ormanlarnn arasnda, elimde olmadan bir deiim yaadm. Beni buraya gelmeden
nce kzdran, uzen, sevindiren her ey nemini yitirdi. Gunluk yaamn iindeki
bayalklardan ok uzam artk. Sana vurduum iin de uzgunum. Keke vurmam
olaydm. Ama, o an yaama-saydk, beni buraya getiren nedenler olumayacakt ve
ben mrumu, ta binalar yaparak geiren bir muhendis olarak surdurmeye devam
edecektim. Simdi iimi doldurmakta olan duygular, o korkun hrs, kini,
nefreti, varolma tutkusunu, Bonak olmak ve Bonak kalmak olgusunu hi
bilemeyecektim."
"Evine dnmeyecek misin, Burhan?"
"Benim evim daha uzun bir sure buras Nimeta. Burada bana ihtiyalar var.
Savaan insanlara yardmm dokunuyor. Onlara istihkam kpruleri, barakalar
yapyor, tuneller ayorum. Ayrca gerektii zaman savayorum da. lkem iin
savayorum."
"Bir gun... butun bunlar bittiinde..."
"O gun yeniden konuuruz."
"Ben seni hep sevdim, seni terk etmek aklmn ucundan gemedi..."
"Bunlarn da bir nemi yok artk, Nimeta," dedi Burhan. "Her ne olduysa oldu.
Sen zaman zaman yalnz yaadn. Ben para kazanma peinde seni yalnzla
ittiimi fark edememiim. Ama sen de yalnz yaamay becerebildin. Guluydun.
Belki benden bile guluydun, sen. Meslein vard, arkadalarn vard, i
gezilerin
vard..." Sustu. 'Kendine bir sevgili bile buldun,' dememek iin tuttu kendini.
"ocuklara kanat germesini bildin. Hayatn bensiz de surdurebileceini
biliyorum," dedi. "Ben eve dnmeni istiyorum." "Sava bittiinde sa kalrsak
konuuruz." Nimeta'nn gzunden yalar surekli akarak dudaklarnn kenarndan
boynuna, bluzuna damlyordu.
"Hi inmiyor musunuz aa?" diye sordu. "Ne kadar sk inersek, o kadar ok
tehlikeye atyoruz, hem kendimizi hem arkadalarmz. Mecbur olmadka,
hibirimizin gitmesine izin verilmiyor, ihtiyalarmz ve ara sra da
silahlarmz almak iin inip kan bir ekibin dnda, biz hep burdayz. Size
nasl izin verildiine atm kaldm, zaten."
"Yahudi Mezarl'nda, Esat adnda gen bir sava buldum. O bana acd, buraya
geliimi ayarlad," dedi Nimeta.
"Ne iin vard orada senin. Deli misin sen?" Elini uzatp, karsnn elinin
uzerine koydu.
"Seni bulmam gerekiyordu. Acnacak haldeydim. Burhan, galiba bir sen acmyorsun
bana."
"Sen hibir zaman acnacak biri olmadn. Ben senin iindeki gucu her zaman
bildim. Annenin seni buyuturken ok fazla bask altna alm olmasndan hep
ikyeti olduun iin, belki de gereinden fazla zgurluk tandm sana, seni
yalnz braktm. Ama artk bambaka bir yola girdi hayatmz. Gemie dnup
durmann manas yok."
"Baz olumlu gelimeler var Burhan," dedi Nimeta, "Londra konferansnda
Miloevi'i ok sktrdlar. Panic baz szler verdi biliyorsun. Bu adamn
Yugoslavya'nn babakanlna getirilmesi iyi oldu. Ne de olsa, uzun yllar
Kanada'da yaam, medeni biri. insan haklar ne demek, biliyor."
"O bir kukla," dedi Burhan. "Kim hangi mevkiye gelirse gelsin, ipler hep
Miloevi'in elinde olacak."
"Ama konferans srasnda, herkesin nunde atp durmular, duymadn m?
Milosevic, sz istedii zaman, Panic bir kda 'kapat eneni' yazm,
Miloevi'e doru tutmu ve herkes de grmu bunu."
155
I
"Evet duydum," dedi Burhan. "Yaknda defteri durulur Pa-ni'in. Bekle bakalm
verdii szlerin hibirini tutabilecek mi? 156 Srplar silahlarn teslim
edecekler mi? igal altndaki topraklarmzdan ekilecekler mi? Yaptklar ykm
ve kym iin tazminat deyecekler mi?"
Nimeta, hayretle dinliyordu kocasn. Hayat boyunca hibir politik olaya
karmak istemeyen, inaatlarnn dnda her eye uzaktan bakan Burhan,
bambaka bir adam olmutu. Gzlerinde imekler akyordu konuurken.
"Mecburlar Burhan," dedi yorgun bir sesle. "Londra konferansnda ok ar
yaptrm kararlar alnd. Eer artlara uymazlarsa, Belgrad alktan lur."
"Bir bok olmaz onlara," dedi Burhan. "Onlar cehennem zebanileridir."
"Peki ya sen ne kadar dayanabilirsin bu hayata? Evini zleme-yecek misin?"
"Ben burada iyiyim. Hi olmadm kadar iyiyim. Sen de kendine ve ocuklara iyi
bak. Beni arayp bulma zahmetine katlandn, geldiin iin teekkur ederim,
Nimeta," dedi Burhan. Ayaa kalkt. Babasnn kalktn grunce, onlar uzaktan
gzleyen Fiko yanlarna geldi ama oturmad. Bir Nimeta kald oturduu yerde.
"Haydi gidin artk" dedi Burhan. Olunun omzuna elini att.
Nimeta bir turlu kalkamyordu yerinden.
"Nimeta, bir daha sakn gelme buraya," dedi Burhan. "ok buyuk bir riske girdin.
Yolda ate altnda kalabilirdiniz."
"Haydi anne," dedi Fiko. "Kalk da gidelim."
Nimeta masaya tutunarak, zorlukla kalkt ayaa. Korktuklarnn hibiri
gelmemiti bana. Burhan, ne onunla konumamaz-lk etmiti ne ona ktu
davranmt. Yine de butun gucunu yitirmi gibiydi Nimeta. ilk kez, kocasnn
ondan artk iyice koptuunu, deta baka bir boyuta getiini fark ediyordu. Her
zaman sakin olan Burhan, yine ok sakindi. Ama bu suknetin ardnda bir frtna
gizleniyor gibiydi ve Nimeta, kocasndaki bu tehlikeli deiimden sorumlu
tutuyordu kendini. Burhan'a yaklap, sarld.
Onu yanaklarndan perken de yalar suzuluyordu gzlerin-
den. Kollarn smsk dolad kocasnn boynuna, bir sure yle asl kald.
Sonra zuldu kollar, aresizlikle yanna dutu. Veda iin srasn bekleyen
olunu daha cokulu kucaklad adam. Yanaklarndan, alnndan, salarndan tekrar
tekrar ptu. u birlikte, barakann nune yuruduler. Onlar getiren erler, cipe
girmi, bekliyorlard. Burhan karsnn cipe binmesine yardm etti.
"Allah'a emanet olun," dedi tok bir sesle.
"Babacm, kendine iyi bak. Sakn yaralanma," dedi Fiko.
"Annen ve Hana sana emanet, Fiko," dedi Burhan.
Cip iindekileri birka kez sarsaladktan sonra hareket etti. Fiko yar beline
kadar sarkp el sallad babasna. Burhan' ilk viraj alana kadar grebildiler,
yol sola kvrldktan sonra aniden gzden kaybettiler. Nimeta suskundu. Kocasn
yitirdiini biliyordu. Bu kaybolua katk payn da biliyordu. Ama Burhan hi mi
har koymamt aralarnda yukseliveren duvara?
Birka gun sonra, Burhan' sa salim bulmu, onunla bulumu olmalarnn
erefine, Raziyanm'n evine, hazrlad yemekleri yemeye gittiler. O ktlk
gunlerinde bile, eline zar zor geirebildii malzemelerle, sava lulerine gre
nefis bir sofra duzenlemiti anneleri. Hana her zamanki gibi yerinde
duramyordu. Oradan oraya kouuyor, anneannesinin piyanosunu tngrdatyordu.
Fiko da babasn bulmu olmaktan dolay ok sevinliydi. Ama Nime-ta'nn
durgunluu gzunden kamamt annesinin. Yukarda olup bitenleri renmek iin,
surekli Fiko'yu sktryordu Raziyanm.
"Ne zaman dnecekmi baban?"
"Sava bitince. Oradakilerin hepsi, lene kadar savaacaklar-m. Bizi gturen
askerler yle sylediler," dedi ocuk. Raziyanm, Raif in bu szleri duymam
olmasn umut ederek oluna bakt. Her zamanki gibi duvara dikmiti gzlerini,
kimseyi dinledii yoktu. Yine de konuyu deitirmek istedi yal kadn. Sava,
tufek, kan gibi laflar onun yannda sylememeye gayret ediyordu.
"Bu brei Burhan severdi, onun iin piirdim," dedi torununa, "madem bu gece
aramzda yok, onun yerine sen iki misli ye."
Fiko, anneannesinin nune tepeleme doldurup surduu tabaa bakt.
"Keke babam da yiyebilseydi, o kadar zayflam ki..." dedi.
157
"Bu brek peynirli deil ki," dedi Hana, "tatsz tuzsuz bir ey bu."
158 "arparm imdi," dedi Fiko kardeine, "savata peyniri ner-den
bulsun anneannem."
"Nasl peynirli deilmi. Bal gibi peynirli bu brek, peyniri evde ben yaptm,"
dedi Raziyanm. Pirinci lapa gibi piirmi, iine tuz ve maya atmt, beyaz
peynir tad versin diye. Ne zamandr bulamadklar malzemeleri turlu icatlarla
yaratmaya alyordu Bonak kadnlar. Buyukler, uyduruk tatlan sineye ekmeyi
renmilerdi ama, ocuklar ok daha gerekiydiler.
"Eskiden yediimiz peynire benzemiyor, anneanne," dedi Ha-
na.
iki kardein dalamasn nlemek iin, "Neden Burhan' alp getirmediniz
anlayamyorum," dedi Raziyanm. "Oralara kadar bouna gittiniz. Ben de sizinle
geleydim, mutlaka ikna ederdim onu."
"Anne, Burhan ocuk deil. Orada kalp savamak istiyor. Simdi onun bir misyonu,
bir grevi var."
"Onun bir de ailesi var. insan oluk ocuunu savan ortasnda yapayalnz
brakp gider mi?" dedi Raziyanm.
"Biz yapayalnz deiliz ki," dedi Fiko.
Raif nune konan yemee dokunmamt bile. Sofrann banda, ailenin erkei
olarak kendine ayrlan ba kede her zamanki gibi dunyadan kopuk oturuyordu.
"Konumuyorsun, anladk. Bari yemeini ye," dedi annesi. Ni-meta kendini
tutamayp guldu.
"Gulunecek bir ey yok. Bu yemek yememek, yeni icadmz., insan konumazsa bir
ey olmaz, ama yemek yemezse lur," dedi j Raziyanm.
Herhalde o da lmek istiyor, anne, diye geirdi iinden Nime-ta, ama
seslendiremedi duuncesini. Ne kadar ok insan ya luyor ya da lmek istiyordu
bir suredir.
Raziyanm, olunun onlardan iyice kopuk olduuna kanaat, getirince, kafasn
kurcalayan soruyu bir kez daha sormadan edemedi, "Baban neden daa ktn
anlatt m sana Fiko?"
"Syledim ya anneanne."
"Neden km?"
"Anne, ne biim soru bu? insan vatann korumak iin neden savar?" Nimeta,
sofraya oturduklarndan beri, annesinin Fi-ko'nun azndan laf almaya
altn seziyor, sinirleniyordu.
"Ben oluma bir soru sordum," dedi Raziyanm, "sen niye lafa karyorsun?"
"Babam grevini yaptn syledi," dedi Fiko. "Eli silah tutabilen herkesin,
Bosna iin savamas gerekiyormu."
Raif, ilk kez gzlerini duvardan ekip, Fiko'ya dikti.
"Hepsi bu muymu? Grev yapmaya m gitmi, yani?" dedi Raziyanm. Hana birden
atld,
"Zlata, doum gunum iin parti yapp yapmayacamz sordu, anne. Ben de
yapacamz syledim," dedi mark bir sesle.
"Bir partimiz eksikti," dedi Raziyanm.
"Aznda yemek varken konuma demedik mi sana?" dedi Fiko.
Azndaki patatesleri gstere gstere, "Ona annesi parti yapt ama doum
gununde," dedi Hana.
"Biz de sana yaparz, kzm," dedi Nimeta. Konunun baka yne ekildiine memnun
olmutu.
"Savan iinde parti mi olurmu?" dedi Raziyanm.
"ocuklarn yaamlarn normal artlarda surdurmeleri iin, elimizden geleni
yapmalyz anne, hem fena m sana yine bir eyler piirmen iin frsat doar.
Bir patates pastas icat edersin belki, bu seferde."
"Oldum olas benim yemek piirmemle bozmusundur sen, Nimeta," dedi Raziyanm.
"Keke sen de bir mur, daktilo makinesi takrdatacana, mutfanda yemekler
piirseydin. Kocan belki hl evinde olurdu."
Raif in hi dokunulmam taban nunden hrsla ekip mutfaa yurudu.
Nimeta, gzlerini duvara dikmi oturup duran kardeine eilip, "Ne kutlamayd
ama, yle deil mi Rafo," dedi, "Her zamanki gibi, kakla verip, sapyla gzumu
kartt, bizimki." Dier tabaklar toplayp arkasndan gitti annesinin.
Mutfakta annesiyle ba baa kalp, dalamamak iin, "Siz de bir eyler
tasanza ieri, ocuklar," diye seslendi ocuklarna.
159
"Ben bilmece zeceim," dedi Hana. Fiko cevap bile vermedi
Mutfakta, "Bak anne," dedi Nimeta, "Burhan'n savamak is-160 temesinin
benimle bir ilgisi yok. Beni sulamaktan vazge. ok ustume geliyorsun."
"Savan ortasnda, ocuklarnla, erkeksiz tek bana kalakalman houma
gitmiyor, kzm."
"Kim hayatn houna gittii biimde ynlendirebilmi ki, anne?" dedi Nimeta,
"Sen de tek bana deil misin?"
Raziyanm azn amak uzereyken sustu.
"Bana sakn Raif var, deme," dedi Nimeta.
Ana kz mutfaktan geri dnduklerinde, yemek odasnn kapsnda donup kaldlar.
Raif ve Fiko, ba baa vermi, mrl mrl bir ey konuuyorlard. Gzlerine
inanamad Nimeta. Raziyanm, nce hayal grduunu sand dumemek iin, kznn
kolunu tuttu smsk. Nimeta, eliyle azn kapatt annesinin. Dier eliyle,
annesini elinden tutup geri ekti. Parmaklarnn ucuna basa basa koridorda geri
geri yuruyup mutfaa girdiler. Nimeta sesleri duyulmasn diye, kapy kapatt.
"Anne, sakn Raif i tedirgin edecek bir ey yapma, heyecan gsterme," diye
yalvard. Raziyanm tirtir titriyordu.
"Bana m yle geldi acaba? Gerekten konuuyor muydu? Sen de grdun deil mi,
Nimo?" diye sordu.
"Evet anne, Fiko'ya bir eyler syluyordu," dedi Nimeta.
"Haydi yanlarna gidelim evladm."
"Olmaz anne. rkutmeyelim. Biraz daha bekleyelim burada."
"Allahm, ierde bir mucize oluyor ve sen beni oraya brakmyorsun."
"Yalvarrm biraz bekle burada. Bir on be-yirmi dakika daha bekle anne. Sonra
naslsa gideceiz, mutfakta mahsur kalacak deiliz ya."
"Olum konutu. Duunsene Nimo, konutu Raif!" Alamaya balad yal kadn.
"Anne, bu kadar heyecanlanma. Dur bakalm... ieri girdiimizde, her ey ok
normalmi gibi davranacaz, tamam m?" "Nasl yani?" dedi Raziyanm. "Sanki
hibir ey olmam gibi," dedi Nimeta. Sesi o kadar ke-
sindi ki, kendi bile ard annesine emrediyormu gibi konumasna. Acaba
Burhan doru mu sylemiti, sandndan daha m guluydu Nimeta?
161
Bir sure sonra, ana kz, yine parmaklarnn ucuna basa basa yemek odasna doru
ilerlediler. Fiko ve Raif, masann etrafnda, her zamanki yerlerinde
oturuyorlard ve bu kez Fiko, daysna bir eyler anlatyordu. Onlarn.ieri
girdiini grunce, Fiko annesiyle anneannesine dndu ve en doal haliyle, "Daym
da babamn yanna gidip savarnak istiyor, anne," dedi.
Nimeta, annesinden nce atld, "O zaman yine Esat' bulmam gerekecek," dedi.
"Bizim daa kmamz o organize etti. Yarn bana hatrlat da Fiko, gazeteye bir
ilan koyalm, beni aramas iin."
"Ben hatrlatrm," dedi Raif. Aylardr konumayan o deilmi gibi, sesi son
derece normaldi. Nimeta, heyecandan kslan sesiyle, "Olur," dedi kardeine.
Sonra annesine dndu,
"Anne, Hana senin odanda yine neler kartryordur bir gidip baksana," dedi.
Yerinden kmldamad Raziyanm. Ta kesilmi duruyordu ayakta.
"Haydi gel anne, hem Hana'ya gz kulak olalm, hem de ierde laflarz biraz."
Kolundan ekip odasna surukledi annesini. Odaya girdiklerinde, ok geiren
kadn yatana oturttu, kolonyayla akaklarn ovdu.
"Sen demez miydin her ite bir hayr vardr, diye. Bak Burhan'n dalarda
savayor olmas, Raif in dilini zdu, onu hayata dndurdu, anne," dedi,
"insann iine, intikam atei dumeye grsun. Artk yaamak iin bir nedeni var
olunun."
Evlerine dnmek uzere yola ktklarnda, Raif in nasl konumaya baladn en
ince ayrntsna kadar renmek istedi Nimeta. Ama Fiko sadece, "Daym bana daa
nasl ktmz sordu," demekle yetiniyordu.
Bu ksa yant tatmin etmiyordu Nimeta'y.
"lk o mu konutu, Fiko? "
"Evet."
"Yani nasl konutu? yle birdenbire mi sordu?"
sn
"Syledim ya yuz kere," dedi ocuk. "Siz ierdeydiniz, ben ka-l lan tabaklan
topluyordum, bana birden babam nasl bulduu-l 162 muzu, daa nasl
ktmz soruverdi." "~~ "Eee?"
"Ben de ona bunu senin organize ettiini anlattm. Dadaki ka- J rargha ait
sorular da sordu. Meer o bizi hep dinliyormu, anne."
"Sence gerekten gitmek istiyor mu oraya?"
"Elbette istiyor. Ben de gitmek istiyorum."
rkildi Nimeta. "Senin yan kuuk. Birka sene sonra ancak," dedi.
"Benim yamda arpan ok gen varm."
"Baban m syledi bunu?"
"Hayr, yukarda konutuum askerler."
"Sen gidemezsin Fiko. Okulun var. Yan kuuk. Ben ve baban izin vermiyoruz."
Yantlamad olu. Evlerine girdiler. Nimeta'y Hana'nn gurultulu cvltsyla
ba baa brakarak, bir glge gibi sessiz, odasna J gitti Fiko.
Ertesi gun, Nimeta, bu kez de kardei iin, bir kere daha svad l kollarn.
Esat'a hitaben kuuk bir ilan koydu gazeteye. Esat, onu ;1 Burhan'a ulatrmak
iin iyerinde aradnda, aralarndaki dostluu gelitirmiti Nimeta. Esat,
artk Nimeta'nn iki ocuu, bir l de ruhen yaral bir kardei olduunu,
kardeinin Zvornik'teki kat- f Hamda karsn, olunu, halasn, arkadalarn
ve karsnn butun | akrabalarn kaybettiini ve o gun bugundur konumadn
biliyordu. Dost olmulard olmasna ama, Nimeta'ya kendi adresini f kesinlikle
vermemiti Esat. Nimeta, yardmlarna karlk, yabanc | televizyonculardan ve
gazetecilerden, kahve, sigara gibi baz eyler temin edebileceini sylemesine
ramen, ne yardmna karlk is- l temi ne de adres brakmt. "ok
gerekirse, Oslobodenjeye ku- l uk bir ilan koy, ben seni hemen ararm,"
demiti.
Nimeta, ilan koydu ve beklemeye balad. Her gun, iten son- j ra kardeine
gidiyor ve onu oyalamaya alyordu. Savamaya ka- l rar verdii gunden beri,
normale dnen Raif de, bu skntl bekle- | yiin yeni bir bunalm
yaratmasndan korkuyordu.
Esat'tan umudunu keser gibi olduu bir ara, kendisi bir arabaya atlayp
kardeini daa karmay bile duundu. Kafalarna yiyecekleri kurunlarla ya da
bir mayna arparak lur giderlerdi. Aslnda lumden filan korktuu yoktu ama,
Fiko ve Hana savan iinde yalnz kalrlard. Onlar babalar yanlarndayken,
sakin, huzurlu bir yaamn iinde bile brakp gidememiti Nimeta.
Esat'tan ses, Nimeta'nn umidinin tamamen kesildii bir perembe gunu geldi.
Televizyona bir not gndermiti. Bir hafta sonra, erzak vexil^ ikmali yaparken
kardeini de daa karmaya sz veriyordu. Zaman ve yeri, son dakika
bildirecekti.
Nimeta i filan dinlemedi, koa koa annesinin evine gitti hemen.
"Raif nerede?" dedi kapy aan Raziyanm'a.
"Nerede olabilir ki Raif? Odasnda duvara bakyor."
Kardeinin odasna kotu. Kapy vurmadan girdi. Raif yatana oturmu, duvara
bakyordu.
"Oldu Raif, sonunda iin oldu kardeim. Esat'tan haber geldi. Haftaya
gideceksin, inallah."
"Kapy vurmadan girdin odama," dedi Raif. Bu kap vurma ii, taa
ocukluklarndan beri bir sorundu aralarnda. Nimeta, hep annesinin odasna
kapy vurmadan dalmasndan ikyet ederdi, Raif de ablasnn. Nimeta gulmeye
balad.
"Affedersin. zel veya gizli bir ey yapmyordun anladm kadaryla. Burnunu
bile kartrmyordun, girdiimde."
"Ama ok zel bir ey duunuyordum," dedi Raif.
"Sana getirdiim haberin hi mi deeri yok?"
"Artk hibir eyin hibir deeri yok, Nimeta," dedi Raif. "Biz yaayan
luleriz, hepimiz."
"Bu savama fikrinin seni yeniden hayata baladn duunuyordum."
"Beni hayata filan balamad. Konumayan bir luyken, konuan bir lu oldum, o
kadar. Haftaya daa ktmda, inallah, Srplar' geberten bir lu olacam."
Nimeta kardeine yaklap, kollarn boynuna dolad.
"Geecek bunlar. Hepsi geecek Raif," dedi. "Bir gun, ok ac grmu insanlar
olarak yalanacaz. Anlarmzn arasnda, mut-
163
lu resimler de olacak, eminim. Hayattan vazgeme. Sakn vazgeme."
Raziyanm, olunun valizine, bir insana mur boyu yetebile-cekmi hissi veren
bollukta i amar ve orap doldurdu.
"Nereden buldun bunca donu ve atleti, anne?" diye sordu Ni-meta.
"Babann eyizinden bile amar var bunlarn arasnda," dedi Raziyanm.
"Ne yapacak Raif, krk yl ncesinden kalan donlar anne?"
"Kendi giymezse oradakilere verir. Sakla saman gelir zaman," dedi Raziyanm.
Hibir eyi atmadan, sandklarda saklamak Bonaklar'n vazgeemedikleri
alkanlklarndan biriydi. Her an sava yuzunden gmeye, yerlerinden edilmeye
alm bir kavmin alkanlklar... Bir gun lazm olur, bir gun muhta kalnr
kaygsyla tutumluluk, mal kymeti bilmek! Osmanl'dan beri ka el deitirmi,
ka sava grmutu memleket. Avusturya-Macaristan , Imparatorlu-u'ndan,
Srbistan Krall'na, cumhuriyetinden diktatrune, Balkan Sava'ndan Birinci
ve ikinci Dunya Savalarna savrulup durmutu. Her bulduunu sanda atar,
saklard Bonaklar, ne olur ne olmaz diye.
"Ya bu antada neler var anne?" diye sordu Raif, baka bir antay iaret
ederek.
"Onu sakn ama. Yerine vardnda aarsn."
"Ne koydun antaya?"
Raziyanm soruyu geitirmeye alt.
"Yemek mi var burada anne?"
"Sana kabak brei yaptm olum."
"Piknie mi gidiyorum ben?" Raif antann iindeki torbann smsk balanm
azn zmeye alt.
"Yapma Raif," dedi Nimeta. "Yukarda ok makbule geebiliri annemin yemekleri."
"Rezil mi olaym istiyorsun Nimo? Alay m ettireceksin benimle?"
"Yukardakilerin kimseyle alay edecek halleri yok Raif," dedi
l
Nimeta. "Bir fazla kii katld m aralarna bayram ediyorlar. Yemeklere de
sevinirler, inan bana. Yukardakiler bizden daha a. Hele Burhan ne zlemitir
kimbilir annemin yemeklerini."
Gzlerinde minnetle bakt Raziyanm kzna. arda gda maddesi bulmak imknsz
hale gelmiti. Ama baheleri olan insanlar, bahelerinde domates, kabak, patates
yetitiriyor ve bunlar satyorlard. Raziyammn bir arkada da arka bahesinde
yetitirdii sebzeleri, markete gturmeden, insafl fiyatlara veriyordu
Raziyanm'a. Nimeta, annesinin becerileri karsnda aknd. Yal kadn, su
bulmak iin, taa Ciglane'den bira fabrikasna kadar bir el arabasyla yuruyordu
haftada iki kere. Sehrin teki ucundaki bira fabrikasnda bir su kayna vard.
Saraybosnallar, lumu gze alarak, saklana saklana bu kaynaa kadar gidip
gelmeye mecburdular su ihtiyalar iin. Su, elektrik ve gaz ebekeleri
bombalanmt. Bir damla su akmyordu musluklardan. En iyi koullarda 5-6 gunde
bir su verilebiliyordu kente. Bazen on-on iki gune de uzayabiliyordu bu sure.
Su, ne elektrie, ne gaza benziyordu. Susuz yaamak mumkun deildi.
"Anne, su peinde koarken, hayatndan olacaksn," demiti Nimeta bir keresinde.
"Susuz kalrsam yine hayatmdan olacam. stelik bu sefer, insanlktan
karak," demiti annesi. Haklyd.
"Mektubumu yanna almay unutma Raif," dedi Nimeta, "Mutlaka Burhan'n eline
gesin o mektup. Mutlaka."
"Bak cebime yerletirdim bile," diye, ceketinin i cebini gsterdi Nimeta'ya
Raif.
"Haydi, ok ge oldu. Gidin artk evinize, beni merakta brakmayn," dedi
Raziyanm.
"Sabah bee doru alacaklar seni, saatini kurdun mu?" dedi Nimeta.
"Ben naslsa uyumam butun gece," dedi Raziyanm. Olunun gidiine seviniyor mu
uzuluyor mu belli deildi. Evladn savaa yollayan hibir anne sevinemezdi ama,
Raif i hayata bu savama fikri dndurmutu. Bunu kabul etmek zorundayd yal
kadn.
"Anne, sakn mani olmaya kalkma gidiine," demiti Nimeta. "Bir kerecik
sevginden fedakrlk et ve daa kmas iin destekle
165
onu. ocuklarn eteinin dibinde istediini biliyorum ama, bu kez yapma."
166 Beni asla affetmedi, diye duunmutu Raziyanm, hl yirmi sene evvel olan
bir hadise iin suluyor beni. Onu istanbul'a yollamadn iin lene kadar da
balamayacak. Aslnda derin bir pimanlk da duymuyor deildi. Kz bir
Turk'le evlenip, istanbul'a yerlemi olsayd, sava ruzgrlar esmeye balar
balamaz, kznn yanna gidebilirlerdi oluk ocuk. Simdi gelini, torunu, hatta
grumcesi hayatta olabilirdi. Raif evinin arka odasnda lmekle dalarda lmek
arasnda seim yapmak zorunda kalmazd.
Nimeta kollarn smsk dolad kardeinin boynuna.
"Kendine ok dikkat et Rafo'm," dedi. "Sakn tehlikelere atma kendini.
Yaralanma, sa salim dnup gelin Burhanla. Daha ok guzel gunlerimiz olacak,
inan bana, bu aclarn hepsini unutaca-
giz-"
"Allah kullarn bu dunyada snar, olum," dedi Raziyanm, "ileden gemeyen kul
yoktur, Nimeta doru syluyor. Kendine dikkat et de bana baka ac ektirme."
Yine kendi ekecei acnn pazarln yapyor annem, diye duundu Nimeta.
"Gel buraya yeenim," dedi Raif, Fiko'ya. "Ayrlmadan nce, seninle biraz erkek
erkee konualm ierde." Kadnlar salonda brakarak, Raif in odasna getiler.
"Uzatmayn," diye seslendi Nimeta. "Hana'y Azra'ya braktk. ok gee kalrsak
ayp olur."
"Bak gruyor musun anne," dedi Raziyanm'a, "eskiden olduu gibi, yine daylk
etmeye balad Fiko'ya. Butun bunlar iyiye iaret. Savan iine girip de, lumu
burnunun dibinde grunce, o da dierleri gibi can derdine duecek ve gemite
olanlar unutacak. Yaamn dnda hibir eyin nemi olmadn anlayacak."
"Sen yle mi duunuyorsun, kzm?" dedi Raziyanm.
"Sen yle duunmuyor musun?"
"Benim yama vardnda, kendin karar verirsin neyin en nemli olduuna," dedi
Raziyanm.
Fiko, days ile birlikte koridorun ucunda gzuktu. Son kez sa-
rld kardeine, Nimeta. Alamamak iin dilerini skt. Raif hem Fiko'yu hem
ablasn tekrar tekrar ptu.
"Anne, yarn i k gelir alrm seni, bizde kalrsn istediin kadar."
"Siz bu eve gelin," dedi Raziyanm.
"Anneciim, bu eve drdumuz birden rahata smayz. stelik ocuklarn okullar
da bize ok yakn."
"Bunu yarn konuursunuz," dedi Fiko. Eve gitmekte acele ediyordu nedense.
"Allaha emanet ol canm," dedi Nimeta, gz pnarlarnda biriken yalarn
akmasna daha fazla mani olamayarak. ktlar. Evlerine doru komaya
baladlar. Raziyanm bir sure, evlerini ayran parkn imenleri uzerinde ana
oulun yan yana koarak uzaklamasn seyretti pencerede. Birka saat sonra da
biricik olunun, sabah serinliinde belki de lume doru uzaklamasn
seyredecekti ayn pencereden.
Eve vardklarnda, Hana komunun balkonunda bekliyordu onlar.
"Yatmas iin ok srar ettim ama yatmad bir turlu," dedi Az-ra. "Eline bir
defter geirmi, ha babam hatralarn yazyor."
"Zlata'ya zeniyor," dedi Nimeta. "Kendi okulunda bir kz hatra defteri
tutuyormu, ondan rendi. Her gece bir eyler karalyor defterine."
"Gitti mi Raif?" diye sordu Azra.
"Sabah ok erken yola kacak," dedi Nimeta. "Allah yolunu ak etsin. Anneme
onun acsn gstermesin."
Hana'y alp kendi dairelerine geti. Fiko odasna kapanmt. Kapsn
tklatt. "Yattn m olum?"
"Yatmak uzereyim anne."
Kapy aralad Nimeta. Olunun yastnn altna bir ey sokuturduunu grdu.
Grmezlie geldi. Surat allak bullakt Fiko'nun.
"Daynn gidiine uzulduunu biliyorum Fiko," dedi, "onu zleyeceini de
biliyorum. Ama onun iin en dorusu buydu. Ailesini kaybettikten sonra,
tutunacak dal kalmamt. Baban kollar onu. Bu sama sava da yaknda biter
inallah, birlikte evlerine dnerler sa salim."
167
Fiko yatandan kt, Nimeta'ya doru yurudu, smsk ku-| caklad annesini.
Bir tek annesi kalmt yannda ona kol kanat ge-1 168 recek. Bir sure sarma
dola kaldlar yle.
"iyi geceler olum," dedi Nimeta, kapy ekip kt. Kendi | odasna gitti.
Hana yatana girmi, araf boazna kadar ekmi | annesine bakyordu.
"Hayrola kuuk hanm, yatan m ardn?"
"Bu gece burada yatabilir miyim anne?"
"Yat bakalm," dedi Nimeta. "Ama Bozo'yu odaya sokmam, bilmi ol!" Onun da
yatan paylaacak bir kz kalmt hayatta. Sarld ocuun incecik bedenine,
kbuslarla blunen ktu bir uykuya dald.
Sabah gzlerini atnda, saat neredeyse dokuza geliyordu. Yannda hl bir
melek gibi uyuyordu Hana. Gece yatarken saati kurmay unutmu olmalyd.
almamt saat. Telala frlad yataktan, mutfaa koup o ta parasna dnmu
ekmei kesmeye urat. ay ibriini alp apartman giriine indi. Onlar
uyuyakalm olduklar iin, komular ilerini oktan bitirip evlerine
ekilmilerdi. Sobann nunde sabah kuyruu yoktu bugun. Evlerin girilerine
kurulan sobalarda, ehrin sokaklarn susleyen aalan kesip, yemek piirmek
iin yakyordu Saraybosnallar. ibrii koydu sobann ustune. Su kaynayana kadar
beklemedi, evine geri dndu. Hana iin, bin bir eziyetle bir gun nce bulduu
sutu kard ilemeyen buzdolabndan. Bozulmutu sut. Le gibi bir koku geldi
burnuna. Muslua dkerken sutu ii cz etti. Tuvalette yuzune annesinin bira
fabrikasndaki kaynaktan getirdii, iedeki suyu arptktan sonra Fiko'nun
kapsn tklatt.
"Saat almad nedense bu sabah, beleten yarm saat daha uyudun Fiko," diye
seslendi oluna. Dun akamn geriliminden son- ,| ra, o da ktu bir gece
geirmi olmalyd. nce babas, sonra days... Ailesindeki erkekleri teker
teker kaybetmekte olan, ergenlik! anda, dal gibi bir gen ocuk. Yetebilecek
miydi oluna tek ba- i sna?
Mutfaa girip kahvalt masasn kurdu. Birazdan aadaki sobada kzartaca
kurumu ekmee katk etmek iin, biraz zeytin, l buzdolab almad iin
vck vck olmu ya. Sofraya bakt. I
Kar-koca, biz bunun iin mi altk yllarca eekler gibi, diye duundu.
ocuklara daha iyi bir hayat yaatmak... besin deeri yuksek gdalarla beslemek
onlar... iyi yedirmek, iyi giydirmek... iyi 169 bir eitim vermek... bir
yumru boazna oturmu ylece duruyordu. Fiko hl yataktayd.
"Fikooo," diye seslendi, "beniodana kadar getirtme, sonra bilirsin neler
olacan. Kalk haydi." \
Fiko bilirdi neler olacan. Olunun ustune kar, onu bacaklarnn arasna
sktrr, gdklamaya balard. Avaz avaz barrd Fiko. O kadar ok
gdklanr, yle ok gulerdi ki, kuukken Raziya-nm, ocuu bayltacaksn diye,
mudahale ederdi her seferinde. Ayn evde yaarlarken olunu gdklamasna bile
rahat yoktu ksa-
cas.
Su fokurdamaya balam olmalyd. Demlie atmak iin, bir tutam nane, biraz da
ay koydu kuuk bir fincana. Bir kou aa inip, fincandakileri aydanla
boaltt. aya da ay demeye bin ahit isterdi. Kahverengi, kokusuz bir ot! O
idare ediyordu da, tiryakiler ne yapyordu acaba?
aydanl alp, ekmekleri dizdi sobann ustune.
Burhan' duundu. Ka kii vurulacak, ka kii lecekti acaba bugun. Ktu
haberleri ie gider gitmez alyordu her gun. lulerin arasnda kocasnn ve
dostlarnn ad yoksa, o gunu kazanlm bir gun sayyordu, yaamaya deer bir
gun! Simdi bir de kardeinin adna kulak kesilecek, yeni kalp arpntlar
iinde inceleyecekti listeleri bugunden itibaren.
Kzaran ekmekleri ve aydanl alp eve kt. Bozo ayaklarna surtunup
duruyordu. Balkonun kapsn at, hayvan kutusuna gidebilsin diye.
"Haydi Fiko, ok oldun ama," diye bard oluna son kez. "Bak tuvalete
giriyorum. Sonra ikyet etmek yok. Kalkyor musun?" Olandan ses gelmeyince
girdi banyoya, kapsn kilitledi. Alkanlkla duu at. Tss diye bir ses
geldi nce musluktan. Uzanp su dolu ieyi ald eline. Souk su damla damla
akmaya balad bedenine. Damlalarn gvdesinden yuvarlanmalarn seyretti. Raif
u anda ulam myd yerine acaba? Normal artlar altnda iki, iki buuk saat
suren yol, bu koullarda bazen drt saat
bile surebiliyordu. yle demiti Esat. Onlar, mayn korkusundan dura kalka, Fiko
ile u saatte ancak ulaabilmilerdi karargha. l/O Bornozu ustunde mutfaa
girdiinde Fiko'yu kahvalt ederken bulacan umuyordu. Ama olu hl
kalkmamt. Mutfakta sadece Bozo vard. Kararl admlarla arnlad koridoru,
kapy tklat-masyla amas bir oldu. Fiko odada yoktu. Mutfaa geri dndu,
oradan salona, yemek odasna, Hana'nn odasna kotu. Kendi odasna gitti. Hana
yuzukoyun yatyor, uyuyordu yatakta. Tekrar mutfaa ve Fiko'nun odasna gitti.
Telandan, bornozun cebi olunun oda kapsnn koluna taklp skuldu.
Perdeleri amadan, yakt. Ik, yatan yannda duran gece masasnn
ustundeki zarfa vurdu. Nimeta yataa kadar eyalara tutunarak ilerledi, oturdu,
elleri titriyerek ustunde 'Anneme' yazan zarf ald, Fiko'nun defterinden
koparlm izgili sayfay kard zarftan, okudu:
"Sevgili anneciim,
"Sana daha nce sylemek istedim ama bana mani olmandan korktum. Ben de daymla
birlikte, babamn yanna Bosna iin savamaya gidiyorum unku benim yamda
birok gen savayor ve ben de onlardan biri olmak zorundaym. Babam ziyarete
gittiimiz gunden beri istiyordum bunu. Aklm baka hibir eye veremiyordum.
Beni anlayacan, affedeceini , biliyorum. Anneannemi, Hana'y ve seni
binlerce kere perim. Benim iin uzulmeyin ve merak etmeyin. Babam ve daymla
birlikte olacam ne de olsa.
"Yaknda, zgur Bosna'mzda, bulumak uzere.
Seni ok seven olun, Fiko"
Etnik Temizlik
1992 Yaz
Stefan Stefanovi, Hrvatistan'a gemek zorunda braklan Bonak multecilerle
ilgili bir aratrma yapp, bunu uluslararas kamuoyunun dikkatine sunmak
istediini belirttiinde, gazete ynetimi hi de scak bakmamt projesine.
Hrvatistan, bir yl nce, Srp mezaliminden kaan yuzlerce Hrvat'a zaten
kapsn am bulunuyordu. lke tklm tklm gmen doluydu ve hi kimse
'gmen' laf duymak istemiyordu. Ama Nisan bandan itibaren, zorlanarak,
ikenceye tabi tutularak, kafalarna dayanm namlularn souk demirleri
altnda, yurtlarndan gmek zorunda braklan on binlerce Bonak, Hrvatistan
snrna yldnda ve Avrupa devletleri bu durumu grmezlie geldiinde, bu
zoraki surgunun bir an nce uluslararas platforma tanmas art oldu.
Stefan, projesini bir kez daha gturdu gazete ynetimine.
"Ne yazk ki dunyann dikkatini ancak televizyon yoluyla ekebiliyoruz," dedi.
"Bu konuda arpc bir eyler yapmazsak, ne snrlarmz zorlayan on binlerce
insan, ne de onlarn ikence grmu olduklarn gundeme getiremeyeceiz.
Kimsenin umurunda deil, Muslumanlar'a Karadzi'in etnik temizlik uygulad-
g."
"Dorusunu istersen, benim umurumda da deil ama, bu konuda illa bir eyler
yapmak istiyorsan, dene bakalm," dedi Boris.
Stefan, "Karadzic, Nisan aynda Bosna'da kendi Srp Cumhu-riyeti'ni ilan
ettiinden beri ka kiinin ldurulduunu veya yerinden edildiini, biliyor
musun, Boris?" diye sordu.
" yuz bin civarnda."
"Bu rakam Nisan iin geerliydi. Simdi Haziran sonundayz ve bu say tam bir
milyon yuz bine ulam durumda." 172 "Vay canna," dedi Boris.
"Vicdannda ufak bir kprdanma oldu mu, Boris?"
"Ne dersen de, bu konuda senin kadar duyarl olamam. Bonaklar sz konusu
olduunda, senin vucudunda, vicdannn dnda baka kprdanmalarn da olduunu
biliyorum, arkadam," dedi Boris.
"i sulandrp, kafamn tasn attrma."
"Projeni onayladm. Daha ne istiyorsun? Benim vicdanmla uraacana, git iini
yap."
Stefan hemen kt. Boris bir yerde haklyd, bir suru i onu bekliyordu.
ncelikle, kendine Bosna'daki Srp Devleti'ne kolayca girip kn salayacak
bir Srp kimlii edinmeliydi, sonra da kurbanlarn doldurulduklar kamplarn bir
listesini.
Kamplarda iki grup insan vard. Birinci grubu, Saraybos-na'dan ve dier buyuk
ehirlerden kaan ya da ge zorlananlar tekil ediyordu. Bir de buyuk kentlerin
dnda kalan kylerden, kasabalardan gelenler vard. Musluman Bonaklar'
taradan surmek, buyuk kentleri boaltmaktan ok daha kolay olmutu. Birok
kasaba ve kyu, bir gecede veya yirmi drt saat iinde halledi-vermilerdi
Srplar. Kendi terimleriye 'temizlemiler'di.
Yaz balarnda, ilk nce Bosna'nn kuzeyinde ve dousunda younlatrmlard
katliamlarn. Bu blgelerdeki kentleri ve kyleri tamamen 'temizlemek' hi de
zor olmamt. ou kez direnmemiti bile insanlar.
rnein, Biha'n guneyindeki Oarak yirmi drt saat iinde dumutu. Halkn
elinde silahlan yoktu, seslerini dunyaya tayacak medya imknlar yoktu. Srp
militanlar ileyi kuatm, butun insanlar sokaa dkmutu. Kadnlar ve
ocuklarn ustundeki tum ziynet eyalar ekilip alndktan ve her biri teker
teker esasl bir dayaktan geirildikten sonra, Biha'a doru kamalarna izin
verilmiti. Geriye bakma cesareti bulan kadnlar evlerinin yama edilip, sonra
atee verildiini grebiliyorlard.
Erkekleri ok daha korkun eyler bekliyordu.
Bir Srp askeri elinde bir liste ile gelmi ve rasgele setii birine,
listedeki insanlar gstermesini emretmiti, iaret edilen kiikr bir kamyona
doldurulup gturulmutu. Bunlar kasabann belli bal, hali vakti yerinde
kiileriydi. Balarna ne geldiini hi kimse bilmiyordu. Balarna ne geldii
sava sonrasnda bile renilemeyecek-ti.
6 Nisan'dan itibaren, 'etnik temizlik' Karadzi'in evk ve zevkle uygulad bir
oyun haline dnuturulmutu. Musluman Bonak-lar'n ileri gelenlerini; yani
varlkllarn, okumularn, aydnlarn, sanatlarn ve zellikle orduda
grev yapm olan asker kkenlilerini ayklyor, akl almaz ikencelere tabi
tuttuktan sonra, birbirlerine ldurtturuyorlard. lum, Musluman Bonaklar'a
kurtulu gibi geliyordu. Ama lumu kolaylatrmyordu Srplar. ldurmeden nce,
onlara karlarnn kzlarnn, kz kardelerinin ve annelerinin nasl rzlarna
getiklerini anlatyorlar, kadnlarn nasl kvrandn, yalvardn tarif
ediyorlar, sonra daha da ileri boyutta bir manevi ikence teknii
uyguluyorlard. Erkekleri soyuyor, silahlarnn namlularn ustlerine
dorultuyor ve birbirleriyle cinsel ilikiye girmeye zorluyorlard. Kabul
etmeyenlerin kollarn bacaklarn ve yumurtalklarn kesiyor, ya da
birbirlerine kestiriyorlard. Ayakta duracak gucu kalanlar, kendilerine evrili
namlularn glgesinde mezarlar kazyor ve son gvdeyi ukura braktklarnda,
kafalarna kurunu yiyerek en son cesedi de kendilerinin oluturacann
bilincinde, arkadalarn teker teker mezarlarna surukluyor ve kurtuluu, yani
lumu bekliyorlard.
Buyuk ehirlerde katliam, kylerdeki kadar kolay ve elenceli olmuyordu. Banja
Luka ve Drina vadisindeki halkn ounluu Musluman'd. Yedi yuz bin kiiyi bir
gecede 'temizlemek' kolay i deildi ne de olsa. Ama ok gen ve guzel kadnlar,
yakkl erkekler ve itah kabartan gul yuzlu ocuklar vard aralarnda. Ve
Srp militanlar, dunyaya cinsel tecavuz iin gnderilmi ehvet makineleri gibi
alyorlard. Yedi yandaki ocuklardan, yetmi yandaki ihtiyar ve felli
ninelere kadar, herkes alyordu nasibini. Erkeklerin de kafalarna tabanca
dayyor, pantolonlarn aa indirip, organlarn azlarna zorluyorlard.
ou lumu seiyordu. lum korkusuna yenilenler, lmediklerine piman
ediliyordu.
173
Ky ve kasabalara bir gecede yarasalar gibi inen Arkan'n Kaplanlar ksa surede
buralar yerle bir ederken, ehirler uzun ve ar 174 bir ikenceyle
'temizleniyorlard'. |
Kentlerde nce ilerinden atlmt Muslumanlar. Kendi iyeri olanlarn
iyerleri bombalanm, Bonaklar yollarda yururken saldrya uramaya
balamlard.
Priyedor yaknlarndaki Celinac'da Belediye Bakan, bir bildiri yaynlayarak,
Bonaklar'n uymak zorunda olduklar yasaklar sralamt. Araba kullanmalar
yasakt. Postane dnda, herhangi bir yerden telefon etmeleri yasakt. ten
fazla kiinin bir arada bulunmas yasakt. Sehir dna kmalar yasakt.
Her eylerini, tanr tanmaz tum mal varlklarn, evlerini, arazilerini,
arabalarn, evlerindeki ve iyerlerindeki butun eyalarn, banka hesaplarn
ve mucevherlerini kaytsz artsz Srplar'a devrettikleri takdirde, kentten
ayrlmalarna izin veriliyordu. Bu artlan kabul edenler, pencerelerine beyaz
bez balyorlar, evlerinden alnarak 'Devir Teslim Burolar'na gturuluyorlar ve
orada her eylerinden vazgetiklerine dair imza atyorlard, i o kadar
rndan kmt ki, ou kez, 'Devir Teslim Burolar'nda soyulmak iin,
ruvet teklif etmek zorunda braklyorlard. Ve, ezilmi onurlarndan baka
hibir eyi kalmam bu insanlar, ruhsuz ve bahtsz bedenlerini, ulkenin Hrvat
idaresindeki blgelerine surukluyorlard.
Srp etelerinin terr eylemlerindeki en elenceli oyuncaklar gen ve guzel
kadnlard... gunde otuz-krk erkein tecavuzune urayan kzlar, kadnlar. Srp
askerleri onlar ayrp, genelev. kamplar diyebileceimiz yerlere
kapatyorlard... yani 'tecavuz1, ederek' ldurme kamplarna. Birok otel ve
restoran Musluman' Bonak kadnlarn ile hucresine dnuturulmutu.
Stefan, Hrvatistan'daki gmen kamplarna kapa atabilmil insanlardan almt
bu bilgileri. Sonra 'Tresnyevka' rgutune bal vurmutu. Bu rgut, tecavuze
urayan kadnlarn ve ocuklar! uzerine younlam, cinsel vahet eylemleriyle
ilgilenen bir r-f
guttu.
Stefan, bu rgut sayesinde, birka kadnla grume olanag bulmutu. Kadnlar,
anlattklarna gre, gturuldukleri yerleri ta
nmasnlar diye, gzleri birer bantla kapatlyor, hapsedildikleri odalara
girdikten sonra bantlar zuluyordu. Odalarda genellikle tek bir somyann ve
plak bir ampulun dnda hibir eya bulunmuyordu. Hep hazr olmalar iin,
ustlerindeki giysiler de alnyor ve art arda odaya giren Srplar'n tecavuzune
uradktan sonra nlerine bir tabak yemek atlyordu. Aylar boyunca, kendilerine
tecavuz eden Srplar'n dnda kimseyi grmeyenler olmutu. Kimileri
kapatldklar odada baka kadnlarn iler paralayan lklarn duymulard.
Bazlar da Srp milislere yemek piirmek ve plak hizmet etmek zorunda
braklmlard... Kar gelenlerin nce memeleri kesilmi, sonra
ldurulmulerdi, ibret olsun diye, dierlerinin gzleri nunde...
Stefan'n konutuu kadnlarn ou psikolojik tedavi altndayd. Kimi hi
susmadan konuuyor, kimi hi durmadan ykanyor, kimi de ne yemek yiyebiliyor,
ne konuabiliyor ne de uyuyabiliyordu.
ocuklar da bu vahetten nasiplerini almlard. rgute snm bir papaz, u
ve drt yalarnda iki ocuun, annelerinin gzu nunde imento kartrma
makinesinin iine nasl atldm anlatmt Stefan'a.
Trnopolye Kamp'nda ise baka ykuler dinlemiti. Bu kamp, evlerini Srp
ailelere brakarak surgune zorlanan zavall insanlarla doluydu. Hemen hemen
herkes ok yalyd. Genler Bosna Or-dusu'na katlarak savata lmulerdi. Hi
deilse, vatanlar iin arprken birer kurunla ehit dumuler, ikence
grmeden, gzleri oyulmadan, dileri skulmeden, birbirinden guzel ve gen
cesetler olarak gmulmulerdi.
Geride kalan yallar sa kalmann dayanlmaz utancyla ve hafzalarndan asla
silemeyecekleri korkun anlaryla yaamaya mahkmdular.
Bir yal kadn, bana geleni anlatrken, titrek elleriyle smsk kollarna
yapmt Stefan'n, ondan gu almak ister gibi. Gsune bastrd iki
yandaki torununu zorla ekip almlard kollarndan. Kpruden tek bana
gemesini sylemilerdi. ocuun tek bana yuruyemeyecek kadar kuuk olduunu
anlatmaya almt alayarak. Bir asker ocuu tuttuu gibi nehire
frlatmt.
175
Kadn ocuun nehre uuunu grmutu. Gzlerini yummutu smsk. O da kendini
kpruden aa brakmaya almt. Onu 176 tutmulard. Bir daha denerse baka
bebekleri de nehire atabile-eklerini sylemilerdi. Yal kadn szlerini
bitirdiinde fenalap kendinden gemiti. Kadnn ellerini gulukle
skebilmiti Stefan kollarndan. Parmak izleri mor urukler brakmt
kollarnda.
Ertesi gun, sahte kimlik iin fiyat getiren adama, "Tamam," demiti. "Ne
istiyorlarsa ver. Bir an nce istiyorum kimlii."
Stefan Stefanovi, sahte kimliinin kmasn beklerken, Hr-I vatistan
kaplarn yeni glere kapyor, Kuzey Bosna'da dalarda I mahsur kalan on
binlerce insan Srplar'n eline duuyor ve Bosna Cumhurbakan Izetbegovi ile
Saraybosna halk, Bat'nn onlar kurtaraca ruyasndan iddetli bir
silkinmeyle yeni uyanyorlard.
Bat'nn; o insan haklar bayraktar ve insan haklan ba savunucusu ulkelerin,
asla yardmlarna komayacan anlamlard sonunda.
Yardmlarna komayacaklard, unku ldurulen ve ikence* gren insanlar baka
bir dine mensup olduklar iin, Bat ulkelerinde yayan halklarn ounluu
buyuk bir ilgi duymuyorlard Bosna'da olup bitene.
Yardmlarna komayacaklard, unku o uygar ulke liderleri-; nin menfaatlerini
odaklayacaklar petrol de fkrmyordu, bu,j baka dine mensup insanlarn
topraklarnda. Ve unku, herhangi bir atmada, kendi ordularndan bir tek gen
bile lecek olsa, demokrasi denen rejimin, seimlerde hesap soracan ve onlara
oy kaybettireceini biliyordu liderler. Bu nedenle, Bat ulkelerinin liderleri,
durmadan bir araya geliyor, bol bol ahkm kesiyor, ve meseleye eilmi olmann
huzuru iinde ulkelerine geri dnuyorlard.
Bonaklar, Cumhurbakanlar'yla birlikte, sonunda uyanmlard. Tatl ruya
bitmiti. Ne Bat ulkeleri, ne insan haklar rgutleri, ne Birlemi Milletler
vard onlar kurtaracak. Yalnzdlar. Yapayalnzdlar. Yllardan beri, sinsi
sinsi hazrlanan dumanlar ile ba baa braklmlard.
Ve artk zetbegovi'in tek bir seenei kalmt: Bosna'y haritadan
sildirmemek iin, ulke snrlar iinde mumkun olduunca ok insan tutmak,
Bonaklar'n ulkeden kan nlemek. 177
/
Jovan Plavi /
Stefan Stefanovi, aynann nunde durdu ve inanamayarak bakt bir yerlerden
tanr gibi olduu aksine. Koyu renk salar u drt ton almt. Yllardr
kanksad by artk yoktu. Burnu ile dudaklarnn aras be santim uzam
gibi geldi. Ve en tuhaf, sanki on ya genlemiti. Kendini tanyabilmesi iin,
gzlerine, burnuna ve enesinin belirgin hattna dikkatli bakmas gerekiyordu.
Musluun kenarnda duran sklm boya tupu mu baarmt bu mucizeyi, yoksa
lavaboya dkulmu byk krpklar m?
Salarn alkanlkla her zamanki gibi ayrmadan arkaya tarad. Sonra,
kimliine araclk eden adamn szlerini hatrlad. Ne olur ne olmaz, bir
tanyan kar, bana i alrd. Simasnda gerekli deiimi yakalayabilmek
iin, salarn nce ortadan ayrd. Bu modeli Hitler'in salarna benzettii
iin vazgeti, soldan ayrd, yle tarad. Salar sol yana yatmaya alk
olmadklar iin, horoz kuyruu gibi dikildiler. Bu kez, sadan ayrp taramay
denedi. Yine olmad. Jleyle yaptrmaya alt. Kendini otuzlu yllarn
italyan zamparalarna benzettii iin, ondan da vazgeti, kafasn yeni batan
slatt ve her zaman yapt gibi, elleriyle arkaya doru ynlendirdi salarn.
Bir sure yuzunu inceledi aynada, sonra aceleyle giyindi, koar admlarla indi
merdivenleri, arabasna atlad ve Zagreb'in kuzey mahallelerinde hi tanmad
bir berberin dukknna girdi, koltua oturdu, banda dikilen adama,
"Kes," dedi, "iki numara olsun."
Simdi aynada askere giden erler gibi, diken diken salar, alk olmad
byksz yuzuyle, tanmad gen bir adam vard.
"Dorusu uzun sa daha yakmt size," dedi berber.
"Uzun surecek bir yolculua kyorum," dedi Stefan, "bylesi daha pratik."
S 12
'Dnduunuzde uzam olur. Yine beklerim, guzel bir stil ve-
ririz.
178 "inallah," dedi Stefan.
Berber hayretle bakt yuzune, ifadesi deiti. Nimeta'dan vazgemiti ama, ondan
kapt szlerden vazgeemiyordu bir turlu. Tpk onu duunmekten vazgeemedii
gibi. Ve bu gidiin arkasnda, Bonaklar'a yaplan soykrmn incelemek ve
dunyaya duyurmak kadar, onu yine grebilme ihtimalinin dayanlmaz ekicilii
vard. Ne kadar inkr ederse etsin, Nimeta yureinin bir kesinde ince ve
keskin bir haner yaras gibi duruyordu. Acs dinmi ama izi kalmt ve Stefan
o izi, lene kadar tayacan
biliyordu.
Sa kesiminin ucretini dedi kasaya, bahii avucuna ayrp, berbere vermek
uzere dndu. Adam almak istemedi, eliyle itti paray. Sinirlendi Stefan,
"Bir ey mi var?" diye sordu.
"Yok bir ey," dedi Berber.
"Bahii 'inallah' dediim iin mi kabul etmiyorsunuz?"
"Evet."
"Neden?" Sesi sertti. Sinirleri gerilmi, nunde duran nemli | misyonu unutmu,
her turlu kavgaya girmeye hazr bir tavr iindeydi.
"Anneannem Musluman'd. Onun lumunden beri duymamtm bu szu, iime bir
scaklk bast, siz syleyince."
"O halde yar Musluman'snz," dedi Stefan, biraz mahcup.
"Drtte bir. Ama zaten Balkanlar'da kim kimin nesi iinden | kmak kolay m?
Hepimiz karp gitmiiz, asrlardr. Neyin kav-Jj gasn yapyoruz, bir
anlasam." f
"Sapk adamlarn iktidar hrsndan kaynaklanyor ktulukler,! dedi Stefan. "Hep
byle olmuyor mu? Bir deli kyor, dunya) karmakark ediyor."
"Ve bizler de peinden surukleniyoruz, koyun gibi," dedi ber<f
ber.
"Dnute gelirim, salarm da uzam olur," dedi Stefan, "laflarz yine."
Gulerek ekledi: "inallah. Buralarda bir fotoraf var
m:
"Kar srada iki yuz metre sonra bir ipak var. Siz de Musluman msnz?"
diye sordu Berber.
"Drtte bir."
"Ana tarafndan m, baba tarafndan m?"
"Bir kadn tarafndan."
Dukkndan dar ktnda, ban kaldrp tabelaya bakt, berberin adn
hatrlamak iin. Adam gule, iman yuzuyle el sallad Stefan'a. Kar kaldrma
geip iki yuz metre yurudu. Eliyle koymu gibi buldu fotorafy. ok abuk iki
vesikalk istedi.
"On dakika bile surmez ama, iki adet olmaz. Sekizlik almanz lazm," dedi
fotoraf.
Adamn, enesini eliyle hafife yana dnduruunu, ban saa eiini, resmini
ekiini, arkasn dnup birtakm ilemler yapn ve sonra fotoraflar
makasla teker teker kesiini sabrla bekledi. Parasn dedi, kt dukkndan.
Resmine bakmad bile. Berberin nune brakt arabasna yuruyudu, biner binmez
gazlad. Evine geldiinde koar adm kt merdivenleri, pasaportu adam arad.
"Resimler hazr, gel al," dedi.
Ertesi sabah saat dokuzda elindeydi yeni kimlii. Bakt. ok ksa kesilmi ak
kumral sal, burnu ile dudaklarnn aras biraz fazla uzun, aydnlk yuzlu,
gen bir adamd. Gzlerinde ince bir huzun vard. Ad Jovan Plavi'ti. Yaye
doumluydu.
Jovan Plavi, Bosna'ya, ne olur ne olmaz diye, Stefan Stefanovi olduu
zamanlarda sk sk giri k yapt kuzey kapsndan girmek istemedi. Hi
uenmeden, memleketi yukardan aa katede-rek, guneye indi. Bu yolu sememi
olsayd, Foa ve Vigrad'dan kovularak yollara dumu ve sarp dalan aarken,
Arkan'n Kap-lanlar'na yem olmu kader yolcularna hi rastlamayabilirdi.
Split'e geebilmek iin, da yollarnda, kzgn gunein altnda gunlerce yol
yurumulerdi. Zaman zaman otobuslerinden indirilip soyulmular ve dvulmulerdi.
Bazlar bu korkun yolculukta can vermiti. Aralarnda ok az sayda seksen ya
civarnda erkek vard.
Bir gruba yaklap, gen bir kadna, "Erkekleriniz nerde?" diye sorma
budalaln gsterdi. Sanki bilmiyordu.
"Yetmi yan altndakilerin hibiri kurtulamad," dedi kadn. "Onlar ya
ldurduler ya da kamplara aldlar."
179
ite, Jovan Plavi'i bekleyen bu kamplarn esirleriydi. Onlar grmeye, onlarla
konumaya, durumlarn dunyaya ilan etmek 180 iin, seslerini duymaya
gidiyordu. Belki Nimeta'ya da rastlayve-rirdi bu arada.
Bir baka kadn yaklat yanna, "Siz Srp deilsiniz deil mi?" dedi.
"Hayr."
"Hemen anladm bunu," dedi kadn.
Yantlayamad Stefan. Ad ve yuzu deimiti ama iindeki de- 'l iim henuz
tamamlanamamt ve gzlerine de vuruyordu demek ki. Oysa, ona kimliini
getiren, "Bann belaya bulamasn istemiyorsan, Srp gibi duunmeye bala,
ak verme," demiti. Ne olup olmadn, bitkin bir yal kadn bile
anlayabiliyordu, bir bakta. Bu ktuydu ite. Kadn fsltlarla bir eyler
syluyordu Stefan'a:
"Tanmadnz kimselere byle almanz doru deil. Banza dert
aabilirsiniz," diye uyard Stefan.
"Ah nerde o gunler. lumu iple ekiyorum," dedi kadn. "Keke lseydim de
yaplanlar grmeseydim. nce kocalarmzn, oullarmzn derilerini yuzduler,
sonra da intihar edemesinler diye ellerini ayaklarn kesip, lmeye braktlar.
Yaralarna sinekler, anlar kondu, kimi acdan ldrd, kimi hemen ldu,
kimi..."
"Heyy, sen! Ne konuuyorsun bu karlarla?" Bir Srp polisi dikiliyordu
karsnda.
"Yollar nasld diye sordum."
"Ge yle! Ge!"
Stefan, snrda kimlik kontrolu yapan Srp polisinin kendine bir sorun
karacan sanmyordu ama, yanlmt.
"Herkes Bosna'dan kamaya bakyor, sen neden ters yne gidiyorsun?" diye sordu
polis.
"Sava baladnda Zagreb'de grevliydim. Ben Bosnal'ym. Ailemin yannda
olmak istiyorum," dedi Stefan.
"Nereye gideceksin?"
"Saraybosna'ya."
"Ne kadar kalacaksn."
"Kesin dnu yapyorum."
"Eyalarn bunlar m?" Elindeki antaya ve kuuk valize bakyordu polis.
"Evet."
"Kesin dnu iin, butun eyan bu mu?" /
"Bekr adamn eyas ne olacak? Koltuk takmlarn tayacak halim yoktu ya."
"Zevzeklik etme," dedi polis, "istersem seni hi sokmam."
"Elbette ama bundan patronum hi holanmayacaktr," dedi Stefan.
"Patronun kimmi bakalm."
"Mitevi."
"Nee?" Polis armt: "Mitevi senin nereden patronun oluyormu?"
"Ben televizyoncuyum. Belgrad televizyonu iin, Bosna'da ekimler yapacam."
"Ge surda bekle," dedi polis. Elinde kimlikle derme atma barakaya girdi.
Stefan az ilerdeki banka oturdu. Gunein altnda beklerken her taraf dkulen,
toz iinde bir otobus daha durdu az ilerde, iinden yuzleri ifadesiz perian
insanlar dkulduler. Kuuk bir ocuk alamaya balad. Bir baka polis, ocuun
anasna, "Sustur unu!" diye bard. Kadn ocuu kucana ald, sallad, ptu,
koklad, kulana bir eyler fsldad. ocuk susmuyordu. Polis ocuu kadnn
kollar arasndan hzla ekerek ald, parmaklaryla burnunu skt, skt.
ocuun nefesi kesildi. Annesi bacaklarnn ba kesilip yere duerken, ocuk
yine barmaya balad. Polis ocuu duvara doru frlatt. ocuk duvara arpp
yere dutu. Hi sesi kmad. Kimse kprdamyordu. Kimse mudahale etmiyordu.
Hepsi ok alk olduklar bu sahneleri bir kez daha yayorlard o kadar. Anne
yerde yatyordu hl. Bir baka kadn koup ban dizlerinin ustune ekti
annenin. Kimse ocuun yanna gitmeye cesaret edemiyordu. Stefan oturduu yerden
kalkt, ocua doru yurumeye balad.
"Plavi," diye bir ses duyuldu. Hi oral olmad Stefan, yurumeye devam etti.
18
"PLAAV1. JOVAN PLAAVl!"
Stefan dndu bakt. Demin onu sorguya eken polis baryor-182 du avaz avaz.
"Plavi! Kendi iinle mi ilgilenmek istiyorsun, Turk piiyle mi? Ne
bartyorsun beni byle?"
"ocuk ldu mu diye bakacaktm," dedi Stefan.
"lduyse ldu. Sana ne?"
"Doru, bana ne," dedi, geri dndu. Polis elinde kimlik, suratnda hnzr bir
ifade, ylece dikiliyordu.
"Mitevi, Turk pileriyle ilgilenmeni istemedi senden herhalde."
"Alabilir miyim? Tamam m iim?" Elini uzatt kimlii almak iin.
"Acelen var galiba."
"Var," dedi Stefan.
"Al bakalm Jovan," dedi polis, yuzunde o ylk ifadeyle.
Bir an kar karya durdular. Yurei azna geldi Stefan'n. Elini uzatt,
parmaklar sert kartona dedi. ekip ald kimlii. Arkasn dnup gitmeden nce,
"O ocuk, o yerde yatan olan Turk deil," dedi. "Bonak o."
Bosna'nn Srp kuatmas altnda olmayan blgelerine geldiinde, sol postaln
ayandan karyor, postaln tabanndaki keeyi kaldrp, altndan esas
gazeteci kimliini buluyor, onun yerine Jovan'n kimliini, ustune de dikkatle
keeyi yerletirip, postal tekrar ayana giyiyordu.
Saraybosna bir cehennemdi. Bazen nerede olduunu bile anla-yamyordu Stefan.
Butun yollar barikatlarla kapalyd. Sokaklarn ortasnda devaml bir eyler
yanyordu. Yol kenarlarnda cesetler yatyordu. Her an bir silah patlyor, bir
bomba duuyor, bir makineliden boalan kurunlar bir anda yamur gibi yayor,
sonra etrafa bir sure bir lum sessizlii siniyordu. Bir zamanlar Nimeta ile
seviirken oturduu Ali Paino Polye'deki bina delik deikti. Hasar grmemi tek
bir yer yoktu. Buna ramen yaam devam ediyordu ehirde, insanlar sokaklardan
koar adm geiyor, bir yerden bir yere gidiyor, artk raflarnda ok az mal
kalm dukknlara, srf ya-
ama sarlmak iin uradklar iyerlerine kouturuyorlard. Genler kahvelere
barlara doluup muzik dinliyorlard. Ak ise her zaman olduu gibi, doludizgindi
ve lume meydan okuyordu. Saaklarn altna snan gencecik insanlar ou kez,
sarma dola, el eleydiler.
Stefan, kan ve lum kokan sokaklardan geip, duvarlar delik deik olmu bir
otelin kapsndan ieri kendini attnda, ierdeki sradanla gerekten
ard. Darnn telandan eser yoktu ierde. Uzaklarda bir yerden muzik sesi
geliyordu. Sesin geldii yne yurudu. Karanlk, izbe bir bard buras ve
piyanonun etrafna sralanm birka kii ellerinde saksofonlar, baterileri,
trompetle-riyle caz yapyorlard. Nimeta ile buraya hi gelmiler miydi acaba?
Hatrlayamad. Bara gidip bir iki istedi. Fiyat duyunca kulaklarna inanamad
ama olan olmutu bir kere. aresiz dedi fahi fiyat, yudumlamaya balad bir
daha imeye o anda tvbe ettii, yirmi be dolarlk viskisini.
"Burada yenisiniz galiba?" dedi barmen.
"Evet."
"Gazeteci misiniz?"
"Bildiniz."
"Medyaclardan baka kim gelir ki buraya? insan kendi arzusuyla cehenneme gider
mi hi," dedi barmen.
"Haklsnz."
"Ne taraftansnz?"
"Zagreb." Konumak istemiyordu Stefan. Ksa, kesik yantlar veriyordu ama barmen
sinek gibi yapmt. Niyeti, muterisine derdini dkturup, bir iki daha
iirtmekti belki. Adamdan kurtulmak iin, "Tuvalet ne tarafta?" diye sordu.
"ilerde solda," dedi barmen. Stefan kalkt tuvalete yurudu. Tuvalet botu. Yine
kimliini deitirmesi gerekiyordu. Eildi postalnn bacn zdu, ayan
kard iinden, keeyi kaldrd, kimlii ald, yerine dierini koydu tam
dorulurken arkasnda bir trt iitti.
"Kprdama, kal yle." Kaln bir sesti bu.
ylece kald.
"Elinde ne var?"
-183
I
"insann tuvalette elinde ne olur?" dedi Stefan. Sustuu anda kna bir tekme
yedi ve ne doru yuvarlanp ban duvara arp-184 ti. Duerken kimliini
kemerinin kenarndan pantolonunun iine doru itti.
"Madem cevabn bu, elindekini imdi sana yedireyim de gr," dedi kaln sesli
kaba aksanl adam. Dutuu yerden, karsnda bir polis grmeyi bekleyerek
doruldu Stefan. Ama karsnda polis, milis ya da jandarma deil, siyahlar
giymi iri yar bir herif vard. Resmi bir kiilii olmad belliydi.
"Ayakkabnn iinde ne aryordun?"
Yantlamad Stefan.
"Paran oraya sakladn deil mi, aptal herif?"
Simdi kar karya duruyorlard ve Stefan bu ayy tepeleyebilir miyim diye
hesap yapyordu kafasnda. Herifin, parasnn peinde bir serseri olduunu
anlad anda, ii rahatlamt.
"Papucuna deil, kna saklasan, ben yine alrm parann kokusunu," dedi adam,
elinde bir sustal ldad. "Ve nerene sokarsan sok, o paray almasn da
bilirim. Ulan bakalm. "
Stefan yan cebinden cuzdann alp, paralarn kartt.
"Cebindekini deil, postalmdaki paralar ulan, ulan," dedi adam. Yerde duran
postal ald ters evirip silkeledi, iinden kirlenmi bir kimlik dutu
postaln. Ayann ucuyla evirdi yerdeki kimlii.
"Vay vay vay, Hrp'm beyimiz."
"Hrvat," dedi Stefan, Srp zannedilmekten korkarak.
"Hrp, Srvat, Srp, Hrvat. Hepiniz ayn bokun soyusunuz ulan. Hi farknz
yoktur birbirinizden."
Aslnda doru syluyor ay, diye geirdi iinden.
"kar teki ayan da postaldan."
Kurulmu makine gibi aceleyle postaln karp adama uzatt Stefan. Sa
postaldan kimlik bile dumedi. Kurbannn elindeki paralar ekip ald ve cebine
tktrd adam. Yerdeki kimlii de alp helaya att.
"Peimden gelirsen geberirsin. On dakika ierde kal," dedi Ste-fan'a, kapy
vurdu gitti. Stefan hemen helaya kotu, sularn iinde yuzen kimliini ald.
Kurulamak iin bir havlu arand. Bula-
mad. Tuvalet kd bile yoktu. Silkeledi durdu kimlii. Sonra postallarn
giydi ayana. Islak kimlii bo cuzdana, cuzdan da cebine tkt, kt
tuvaletten. 185
Barda hl caz alyordu muzisyenler.
Nimeta'yla birlikte sk sk dinledikleri bir paray alyorlard. Acaba ne
yapyordu imdi? Evde miydi, ite miydi?
Otelden kt. Yklm, perian ehirde bir sure daha babo dolat.
Sevgilisiyle sk sk gittikleri Holiday Inn, n camlan surekli krlm olmasna
ramen, yabanc gazetecileri barndrd iin, koruyabilmiti kendini. Tepeden
bomba yememiti. Ama Bristol Oteli batan aa yanmt. Saraybosna'nn mehur
Unis'i, mavi caml ikiz gkdelenleri Momo ile zeyir de perian haldeydiler.
Kentin deiik kkenlerinin bir sembolu olan ikiz binalardan hangisinin Musluman
zeyir, hangisinin Hristiyan Momo olduunu karamadklar iin Srplar her
ikisini de insafszca bombalamlard. O guzelim Postane binas, muzeler, Hukuk
Fakultesi, Tiyatro binas... Stefan boaznda bir yumru, hayalet gibi
dolanyordu enkazn iinde. Sonra, kuuk bir umidin peinde, Oslobod-enje
gazetesinin bulunduu gkdelenin hl yerinde olmas iin dua ederek o yne
doru gitti. Sanslyd. Gazete alanlar baka yere tanmak zorunda
kalmamlard. Binann ust katlar harabeye dnmutu. Ama alanlar yerin
altna inmi, karmaya devam ediyorlard gazetelerini.
Danmadaki kiiye, Rasim'i grmek istediini syledi. Rasim'e yukar kmas
iin haber gnderildi. Biraz sonra, Rasim gzuktu. Kocaman gbeinden eser
kalmamt, avurtlar kmutu.
"Buyrun," dedi Rasim. "Beni niye grmek istediniz?"
"Rasim, ben Stefan."
"Kim?"
"Stefan Stefanovi. Stejo. Tanmadn m?"
"Aaaa, Stejo! Bu ne hal byle? Deimisin."
"Dorusunu istersen sen de deimisin," dedi Stefan.
"Keke senin gibi deiseydik, biz burada kalanlar," dedi Rasim. "Bizi sava
vurdu olum. Sen on ya genlemisin. Ne oldu, k m oldun?"
"Ben Srp oldum," dedi Stefan, hemen melip sol postaln kard ayandan.
Eline teki kimliini ald. Rasim akn akn 186 bakt kimlie.
"Yuru," dedi, "orta yerde olmaz byle iler, yuru aa inelim."
Akam gazeteden ayrlrken, kendini ok iyi hissediyordu Stefan. Musluman
Bonaklar'n topland temerkuz kamplarna nasl girebileceine dair planlan en
ufak ayrntsna kadar gzden geirmilerdi.
Tam zamannda gelmiti aslnda, bundan iyi bir zamanlama olamazd.
New York'ta baslan Newsday gazetesinden bir muhabir, bu kamplara gidip
esirlerle grumek uzere Bosna'ya gelmiti ama izin alamamt. Guardian
gazetesi de bir muhabir yollamt.
Birlemi Milletler genel sekreteri Butros-Butros Gali'ye Amerika'dan buyuk bir
bask yaplmaktayd. Butros Gali, ister istemez Srplar' sktrmaya
balamt. Bu kamplarn daha uzun bir sure gzlemcilerden gizlenmesi imknsz
bir hale geliyordu. Kamplar gezmek iin orada bulunan yabanc gazeteciler,
belki de yanlarnda bir Srp gazeteci-evirmenle birlikte bavururlarsa izin
daha kolay kard. Rasim gerekli tum ipleri ekip bu ii kotaracan
syluyordu.
"Bu ii baarabilecek misin Rasim?" diye sk sk sormutu Stefan.
"Evet," demiti Rasim. "Seni Zlatko ile tantracam."
"O da kim?"
"Sana ok yardm dokunacak biri, Saraybosnal bir avukat. Aylardr kamplarla
ilgili delil ve bilgi topluyor. Onun bugune kadar edinebildiklerine, senin Srp
kimliini de eklersek, ok baarl bir alma balatabiliriz. Yeterki sen
gerek kimliini ortaya karabilecek bir budalalkta bulunmamaya sz ven Biz,
ne pahasna olursa olsun, seni hi olmazsa bir iki kampa sokmay baarrz."
Kimliini ortaya karabilecek budalalktan uzak durmak, Ni-meta'ya
bulamamaktan geiyordu. Stefan kararlyd onu arama-maya. Ama ne zaman ayn
kararla Bosna'ya veya Yugoslavya'nn bir baka cumhuriyetine gitse, kader
alarn ruyor ve onlar bir
araya getiriyordu. Son ayrlmalarnda, "Biz ne dersek diyelim, bilmediimiz bir
gu bizi surekli buluturuyor," demiti Nimeta.
Stefan, Jovan kimlii ile, Srp kuatmas altnda olan blgede, Musluman bir
ailenin boaltm olduu bir dairenin arka odasna yerleti. Rasim 'postal
operasyonu'nu ok tehlikeli bulduu iin, gerek kimliini almt Stefan'm
elinden. "Bizim tarafa getiinde, gelir kimliini alrsn. Bunu evinde veya
ustunde bulurlarsa, seni hemen gebertirler," demiti. "Sen imdi Srp tarafna
ge ve bavurunu yap. Biz, hazr olunca, sana haber uuracaz."
Stefan, surekli yanan ve surekli lup lup dirilen bir ehrin ortasnda,
kiiliksiz ve tedirgin bekledi. Yaklak bir on gun sonra geldi haber. Ekmek
almaya gittii frnda, frnc ald ekmei elinden ekti, "Bu bayat, unu
aln," diyerek bir baka ekmek tututurdu eline. Koa koa evine dndu, ekmein
sarld gazetede bir not vard.
"10 Temmuz iin bavuru yap."
Hemen banyoya gitti. Bavuru yapmak uzere Basn Burosu'na gitmek iin tra
olacak ve hazrlanacakt. Aynaya baknca, dondu kald. Salar uzamaya
balamt ve dipler kendi renginde kt iin, kafas alacal bulacal bir
renk almaktayd. Bana byle bir ey gelebileceini hi duunmemiti. San
bir kere boyad m, hep yle kalacan zannetmiti. Simdi eczanelere gidip, sa
boyas m alacakt? Kim bilir onu ne zannederlerdi? Haydi, ne zannedeceklerine
bo versin, sa boyas almas dikkati ekmez miydi? Neden yannda bir iki tup
boya getirmeyi akl edememiti? Ama ya snrda sa boyalarn bulsalard
torbasnda?
"Ben ldryorum," dedi aynadaki aksine, "paranoya geirmeye baladm. Kendime
gelmeliyim. Kimse benden uphelenmiyor, sam boyamam kimsenin umurunda deil.
stelik sa boyasn nereden bulacam, ekmein zor bulunduu ehirde? Simdi bu
sa iini hemen halledip, bavurumu yapmaya gitmeliyim."
Uzayan salarn makasla krpt, kafasn sabunla guzelce kpurttu, kalan
salar usturayla kazd, durulad. Yine aynaya baktnda, Yul Bryner'n
genlii ile gz gze geldi. Aynadaki aksine gz krpt ve, "Haydi bakalm Jovan
Bryner Plavi," dedi, "i bana!" Sonra, sakin sakin kuuk valizini toplad ve
evini terk etti.
187
Rasim szunu tutmu, Zlatko ile iyi hazrlanmt. Yabanc gazetecilerin de
kendilerine katlmalarn beklediler ve Stefan ilk zi-188 yaretini 10
Temmuz'da Manyaka Kamp'na yapt.
Bu kamptaki esirlerin elleri arkalarnda zincire vurulmutu. Sskack
boyunlarnn ustunde sfr numara kaznm kafalar, tarifsiz bir elem ve
korkuyla bakan, yuvalarndan frlam gzleri, teker teker saylan kaburga
kemikleri ile, tarih ncesi hayvan iskeletlerine benziyorlard. Gardiyanlar
ellerindeki lastik sopalar ara sra avularnda aklatarak ve surekli
sallayarak, her an dayak yemeye hazr olmalarnn iaretini veriyorlard deta.
Stefan, Srp kimlii tad iin, nbetiler onu rahat brakm, Amerikal ve
ingiliz gazetecilerin peine dumulerdi.
Stefan, renebilecei her eyi suratle renmeye alyordu. Ama bu insanlar
ylesine korkuyorlard ki, hibiri ona guvenemi-yordu. Stefan', durumlarndan
ikyet edip etmeyeceklerini kontrol iin yollanm bir ajan sanyorlard. Ama,
aralarndan bir tanesi, "Baksana, biz zaten lmuuz," diye seslendi, "istersen
casus ol, umurumda deil. Gerekleri mi istiyorsun, al ite, syluyorum!" Hemen
yanna seirtti Stefan.
Buraya Banya Luka'dan surulmulerdi. Hayvanlarn tand davar vagonlarna
kadn erkek, oluk ocuk tk tk bindirilmiler, hayvan pisliklerinin
ustunde a susuz getirilmilerdi. Kadnlara ve ocuklara ne olduunu bilmiyordu.
Bu kampta bulunan erkeklerin ellerindeki zincirler, uyurken bile zulmuyordu.
Geceleri beton zeminde, ust uste yatyorlard. Nispeten salam olanlar,
romatizma sanclar ekenlerin ve kalp sorunu olanlarn altna yatyorlard
geceleri, hastalar uutmesin diye. Ama artk pek salam kalmamt aralarnda.
Hepsi bir deri bir kemiktiler.
Osmanl'dan beri u milletin; Bonaklar'm, Hrvatlar'n ve Srplar'n i ie
yaad blgelerin Muslumanlar, bir yn insan iskeleti halinde, zincire
vurulmulard. Gunde u un yemek yer gibi, gunde u fasl dayaktan
geiriliyorlard.
Stefan, Manyaka'dan sonra Omarska ve Keratern kamplarna da girmeyi baard.
Omarska Kamp'nda, Banya Luka'nn dousuna duen Priye-dor kentinin tum ileri
gelenlerini, aydnlarn, entelektuellerini ve
sanatlarn toplamt Srplar. Onlara insan onuruna yakmayacak
davranlarda bulunarak manevi ikence de uyguluyorlard. Kamp yeri artk
kullanlmayan bir maden iletmesiydi. Hayvanlar 189 gibi mazgal demirlerinin
arkasna ylm Bonaklar, bulunduk-lan yerde tuvalet olmad iin,
ihtiyalarn aresizlikten olduklar yere yapmak zorundaydlar. Keskin bir asit
kokusu, kampa yaklaanlarn genzini yakyordu. Demir parmaklklarn arasndan
dk ve sidik szyordu dar.
Keratern ise, eski bir seramik fabrikasyd. Buraya tktrlan esirler, her
turlu ikenceyle birbirleri hakknda bilgi vermeye zorlanyordu. Bosna halknn
zellikle milis gulerini destekleyenleri ve savunmada hizmet vermi olanlar
seilerek, akl almaz ikencelere tab tutulduktan sonra lduruyorlard.
Stefan, bazen cann tehlikeye atma pahasna gerei syleyerek esirlerden her
eyi renmeye alyordu. Yanlarndan ayrlmayan nbetileri uzaklatrmak
iin bir yntem gelitirmiti.
"Bakn kardeim," diyordu, "siz yanmzdan ayrlmadka, bu yabanc gazeteciler
esirlerin konumaya korktuklarn zannediyorlar. Syle biraz beri durun.
Tercumanlk yapacak olan ben deil miyim, neticede? Nasl olsa her syledikleri
eyi evirecek deilim, idare edeceim elbette. Bu bizim hepimizin davas, Buyuk
Srbistan davamz bu."
Nbetiler az teye gidiyorlard. Ama esirler o kadar buyuk bir korku
iindeydiler ki ayakta zor duran kemik ynlarydlar. Sadece gzlerinden
okunabiliyordu yaamakta olduklar vahet. Gerei anlatabilecek cesareti ya da
gucu olan ok az kyordu aralarndan. Ona da razyd Stefan.
Kamp ziyaretlerinden sonra u gun iki gece, hemen hemen hi uyumadan
almlard. Konumalar tercume etmiler, ektikleri filmleri monte edip
seslendirmiler, eitli ajanslara yollamlard.
Dunya, Cumhurbakan Izetbegovi'in, Birlemi Milletler'in Bosna Elisi Mehmet
Sacirbey'in rpnmalarna kulaklarn tkam, dosyalanp gnderilen delillere
gzlerini yummu gibiydi. Bu gidie 'dur' diyebilecek yegne gu olan Bat
devletleri, inanlmaz bir umursamazlkla, yanbalarnda olup biten insanlk
d uygulamay grmezden geliyordu.
Ama, bu kamplardan gruntuler uluslararas televizyonlarda gsterilmeye
balad zaman, dunyada bir kprdanma oldu. San-190 ki dunya liderlerinin
vicdanna giden tek yol, televizyon ekranla-rmdan geiyordu. Onca uyarya,
anlatmaya, yalvarmaya, dosyaya, delile kulaklarn tkayan adamlar televizyon
programlarn seyredince, olup biteni ilk defa duyuyormu gibi oka girdiler.
"Cumhurbakanlarnn, elilerin yapamadn televizyon yayn yapt Stefan.
Hepinizin eline salk," dedi Rasim. "Miterrand, Bosna Cumhurbakann makamnda
ziyaret etmeye karar vermi. Srplar ister istemez havaalanndaki kuatmay
kaldrmak zorundalar imdi."
Stefan, Nimeta'ya verdii sze uzun bir sure sadk kald. Onu aramad. Zaten
Saraybosna'dan sonra, elindeki kimlikten dolay Bosna'nn iinde, eitli
yerlerde zel grevlere gitmeye balamt. K bir nevi casusluk yaparak
geirdi.
Bu ie balarken, hi aklna gelmemiti byle eylere bulaaca-; . Birka
kampn iinde olup bitenleri renmek istemiti o ka-| dar. Ama yabanc
gazeteciler, ellerindeki altn madenini kefedir ce, aklna gelmeyen paralar
demeye balamlard, hizmetled karlnda. Onlarn giremedii yerlere, Srp
kimlii ile o giriyor du. Sadece Srplar'a ak olan gruntuleri elde
edebiliyordu.
Hrvatistan'da ulkesi iin arprken lmek nasip olmamt belki eceli
Bosna'da, sevdii kadnn memleketinde yakalard. Kay bedecei nesi vard ki? Ne
kars ne ocuklar vard. Sevdii kadir yaam, yaam sevincini de sava alp
gturmutu. Bu topraklar! insanlar iin, zaten umut deil elem vaat ediyordu
gelecek.
K bu tur ilerle geirdikten sonra, k sonunda, Zagreb'e! dnmeye karar
verdi. Yeteri kadar para kazanmt. Her gun kafa-* sini sfr numara tra
etmekten ve kstebek gibi yaamaktan usanmt. Evini, arkadalarn zlemiti.
Rasim de artk bu ii ok uzattn duunuyordu. Bana bir i gelmeden
Hrvatistan'a dnmesini istiyordu Stefan'n. Gorazde'deki son grevini de
tamamladktan sonra, toparlanp gitmeliydi.
Stefan, ehirden ayrlmadan iki gun evvel, Nimeta'y arayp, hatrn sormak
istedi. Naslsa yaknda dnuyordu, yle uzun l
boylu bulumalarna imkn yoktu. Sadece yuzunu grur, sesini duyar, iyi olduunu
renirdi. Belki de Bonaklar iin yaptklarndan haberi olsun istiyordu, iin
iin. Geri onu aramayacana sz vermiti ama, be dakika grumek, szunu
tutmamak anlamna gelemezdi ki.
Telefonlar almad iin, evine gitti Nimeta'nn. Evde kimseler yoktu. Kapy
hzl hzl vurup, gurultu karnca, bir kadn kendi kapsndan kafasn
uzatp, Nimeta'nn annesinin evine tandn syledi.
"Neden?" diye sordu Stefan. Kadn cevap vermeden kapatt kapsn.
iyerine uramay duundu ama, bunun Nimeta'y ok rahatsz edeceini biliyordu.
Ertesi gun Rasim'in yanna gitti.
"Sen hl burada msn? Hani dun gece gidiyordun? Her geen gun kendini daha
fazla tehlikeye atyorsun," dedi Rasim.
"Bir iim vard halletmem gereken. Su telefon hl almyor mu?"
"Stejo, biliyorsun almadn. Ne yapacaksn telefonu?" "zel bir i. Birini
arayacam. Baksana Rasim, Televizyon'daki telefon alyor ama."
"O ayr bir ebekeye bal. Tek alan telefon o. Bir de Cum-
hurbakanl'ndaki telefon alyor, istersen Izetbegovi'e gidi-ver telefon
etmek iin. 'zel bir iim var, sevgilimi arayacam,' dersin, eminim anlay
gsterir."
"Kapat eneni," dedi Stefan. Nimeta'nn neden evinden ayrldn renmeden
gidemeyeceini biliyordu. Acaba kocasn m kaybetmiti? Yoksa yaral myd? Onu
nasl bulacakt? Televizyona da gidemiyordu. Bir zamanlar iyerinden aramamas
iin o kadar ok tembih etmiti ki Nimeta.
"Birok insan fark etmeye balad Stejo. I bahanesiyle bile, beni asla burodan
arama," demiti. Aradan onca zaman gemiti ama, iyerini aramak istemiyordu
yine de.
Suratnn asldn grunce, "Her kimi aryorsan, kalkp evine gitsene Stejo?"
dedi Rasim "Gittim. Evinde yoktu."
191
"Sokaa kmtr. Dner." "Baka eve tanm." 192 "Tand evin
adresini ren o zaman."
"insan zor duruma sokma be," dedi Stefan. "O kadarn ben de biliyorum. Ama
yeni adresini bulamyorum ite."
"Sava iindeyiz, unuttun mu? Belki de aradn kii lmutur."
' Stefan'n yuzu bembeyaz oldu. "Allah cezan versin senin," dedi. kt
Rasim'in yanndan. Merdivenleri koarak trmand.
Gazetenin bulunduu binadan knca, kar kaldrma geti, ehir istikametine
yurudu sniperlere hedef olduuna aldrmadan. Az sonra televizyon binasndayd.
Resepsiyondaki adama, Mime-ta'y armasn syledi.
"Haso olum, git bak bakalm," dedi resepsiyon memuru genten bir ocua.
ocuun gitmesiyle gelmesi bir oldu. "Yokmu," dedi ocuk. "Ne zaman gelir?"
diye sordu. "Bilemem." "Git ren."
ocuk sylene sylene yine kt yukar. Bu kez aa inmedi yukardan seslendi:
"Bilmiyorlar."
"Yaa, yle mi!... Mirsada orada m?... O da m yok? Ya Sonya, Sonya orada m?"
Biraz bekledi.
"Beni kim aryor aada?" diye seslendi Sonya. Stefan, merdiven boluunda
Sonya'mn sesini duyuyordu sadece.
"Sonya! Oh nihayet birinizi bulabildim," dedi sevin iinde. "Ben Stefan'm,
Sonya... Stefan, Zagreb'den... Nimeta almyor mu artk orada?"
"Aaa Stefan. Nereden ktn sen. Su anda elimdeki ii brakamyorum, akama
bulualm, konuuruz. ok eyler oldu," diye seslendi Sonya.
"ok ey mi oldu? Neler oldu?" Cebinden sigarasn karp dudaklarna
ilitirdi. "Sonya daha evvel bulualm. Akam bekletme bana. len tatili
yapmyor musun sen? Saat on ikide kapdaym," dedi Stefan.
"Yarma doru gel bari," diye seslendi Sonya. Stefan tekrar Rasim'in yanna
dndu, koa koa. "Olum, tehlikeli iler yapyorsun. Hangi taraftan olursa
olsun, bir kontrolda ustun arand myd ifte kimlik bulacaklar. Ne halt
edeceksin, o zaman? Senin bir an nce gitmen gerek. Brak kar kz peinde
dolamay," dedi Rasim.
"Bugun lende reneceimi renip, gideceim. Simdi bana bir Turko kahve
sylesene Rasim," dedi Stefan.
"Ne Turko kahvesi? Ot gibi ay bulursan p de bana koy," dedi Rasim. "Ben
senin yerinde olsam, burada ay ieceime bir kiliseye gider mum yakardm, Tanr
bu ii kazasz belasz atlatmama yardmc olduu iin."
"Beni Tanr'nn koruduuna sahiden inanyor musun, Rasim?" diye sordu Stefan.
"Ben Musluman'm olum, elbette inanyorum. Sen Tann'ya inanmaz msn? Nasl
Katolik'sin sen yle?"
"Bana Katolik demek pek doru olmaz aslnda," dedi Stefan. "Biliyor musun Rasim,
hi kiliseye gitmem ben."
"Aaa! Ateist misin yoksa? Ben seni Katolik sanyordum." "Deilim. Dunyada en
korkun savalarn din yuzunden ktna, kann en ok din uruna aktna
inananlardanm."
"Dindar olmayan bir Hrvat'a ilk kez rastlyorum. Annen bu yuzden san ban
yolmu olmal." "Biz ailece byleyiz." "Neden?" "Uzun hikye."
"insann bir dini olmal olum," dedi Rasim. "Snaca, efaat dileyecei bir
tanrs olmal."
"Acaba?" dedi Stefan. "Evet, belki de olmal." Saat on ikiyi on gee dikildi
Televizyon binasnn kapsna. Tam yarmda geldi Sonya, etrafna baknp
Stefan' arad. "Hit, Sonya."
Sonya, adn aran adama dnup bakt: "Ne var? Sen de kimsin?"
"Sonya, ben Stefan. Tanmadn m?"
"Haydi canm... Aaaa, Stefan... Aaaa, sahiden sensin. Bu ne
S 13
193
hal Stejo? Dunyada tanyamazdm. Seni de kampa m aldlar yoksa?" 194
Guldu Stefan. "Kampa girdim ama, esir olarak deil," dedi.
"Neden san, byn kestin, birinden mi gizleniyorsun?"
"yle de diyebiliriz. Uzun hikye, anlatrm. Nimeta neden evinden tand,
Sonya. Bir ey mi oldu yoksa."
"O da uzun bir hikye. Gel gidip bir yere oturalm."
"Hava ok guzel. Parka gidelim."
"Deli misin sen? Parka gidilir mi? Her an kafamza bir kurun yiyebiliriz ak
yerlerde, istersen bana gidelim. ok yakna tandm, ie gidip gelmek kolay
olsun diye."
"Nimeta?"
"Anlatacam."
"Simdi syle."
"Sabrszlanma Stejo."
Stefan korktu. Bu, Srp milisler tarafndan sorguya ekilirken duyduuna hi
benzemeyen yepyeni bir korkuydu. Bu kez, korku karnnda deil, dorudan
yureinde balyordu. Bir demir pene yureini skmaktayd.
"Nimeta sa m?"
"Elbette sa."
"Dur bir saniye," dedi Stefan. Derin bir nefesi, skm cierlerine doldurdu.
Sonra, cebinden sigarasn kard.
"Ay sen sigaralar nereden buldun, bana da ver," dedi Sonya, "Syle, soldan
gideceiz. Bak az ilerde, yeil binalar gruyor musun, orada ite. Geldik
saylr."
Artk Sonya'y dinlemiyordu Stefan. Ak yeil bir binann ikinci katma ktlar
yuruyerek. Sonya, anahtarn karp kapy at. Karanlk holden geip, kuuk
ama aydnlk bir odaya girdiler. Bir yatak, bir portatif oyun masas ve iki
sandalye.
"Syle buyur," dedi Sonya. iskemlelerden birine iliti Stefan.
"Sana bir eyler ikram etmek isterdim ama, sudan baka bir ey yok. ier misin?"
"Hayr, teekkur ederim."
"Bu sava mahvetti hepimizi. Annemi ve kzm istanbul'a gnderdim. Kocaman
guzelim evimizi, Amerikal bir generale ki-
raladk. Parann bir ksmn evsiz kalan Bonaklar'a yardm iin bir fona
yolluyoruz. yle istedi annem. Geici olarak ben buraya tandm..."
195
Stefan bir an nce konuyu deitirip, laf Nimeta'ya getirmek istiyordu.
Sonya'nn ise onu ilgilendirmeyen suruyle anlatacaklar vard. Sonunda
dayanamad, "Ne olur Sonya," dedi. "Sen bana Nimeta nerede, onu syle. Neden
evinde yok?"
"Evinden kt o. Artk o evde oturmuyor. Aile dald, darmaduman oldu, Stejo."
"Nasl?" dedi Stefan.
"Burhan savamak iin gnullulere katld, daa kt. Olu da peinden gitti.
Nimeta annesinin yannda kalyor kzyla."
"ie devam ediyor mu?"
"Evet. Ama u gundur yoktu. Tuzla'ya gitmiti. Bugun dnmesi gerekiyor."
"Hemen gidelim, belki dnmutur," dedi Stefan.
"Nereye?" diye sordu Sonya. ;: "Annesine."
: "Ben sana adresi vereyim, sen git," dedi Sonya. -s "Sonya," dedi Stefan,
"Senden bir ricam olacak. Ben byle pat diye annesinin evine gidemem. Ayp olur.
Sen gider haber verir misin Nimeta'ya. Yarn Zagreb'e dnmem gerekiyor. Gitmeden
nce onu grmek isterdim."
"Ancak iten sonra gidebilirim. Bu telefonlarn almamas deli edecek beni,"
dedi Sonya, "kimi aryorsak, bulunduu yere kadar gitmemiz gerekiyor. Bu yuzden
Mirsada'nn bana gelenleri de neden sonra renebildik."
"Ne geldi Mirsada'nn bana" diye sordu Stefan.
"Bilmiyor musun?"
"Belgrad'a gitmiti. Sava balaynca geri gelmedi mi?"
Bembeyaz oldu Sonya'nn yuzu, "Demek duymadn, Stejo," dedi.
"Ne oldu, anlat."
"Mirsada ldu."
Yutkundu Stefan. nce, cokun bir rmak gibi, kabna samayan, cvl cvl gen
kadnn lmu olabileceini iine sindiremedi.
Sonra, Nimeta'y duundu. En yakn arkadan kaybedince nasl perian olmutu
kim bilir. Usulca sordu: 196 "Nasl ldu? Kurunland m?"
Yantlamad Sonya.
"Bomba m?"
"Deil Stefan. Sorup durma, anlatmaya gucum yetmiyor. ldu ite. lduruldu.
Srplar ldurdu onu." Sonya'nn sesi giderek ksld, son sylediklerini
anlayabilmek iin, dudaklarn okumak zorunda kald Stefan.
"Onu ldurduler. Ensesinden kurunlayp ldurduler... bel kemiini krdlar...
sonra da parampara ettiler. Doradlar... doradlar Stefan."
Mart 1993
Saraybosna'dan Tuzla'ya kadar bir cipin iinde sarslmaktan ii dna kt
Nimeta'nn. Doru durust tek bir kilometre yol kalmam gibiydi Bosna'da.
Kalar, kirpikleri toz iinde kald. Bozuk yolda hoplayp zplamaktan beli o
kadar fena tutuldu ki, bir daha hi ama hi dorulamayacam duundu. Ama aklna
kocasn, kardeini ve olunu getirdii zaman, butun skntlarn unutuyordu.
Onlar, ok daha beter artlar altnda, ne zamandr dalardaydlar. Bir cipin
koltuuna oturup, arkalarna dayanma luksleri bile yoktu belki. Onlar
duunduunde, bir de kzgnlk oturuyordu yureine.
Nimeta'y yapayalnz brakp gitmilerdi. Onun, bir kz ocuunun ve yal bir
annenin sorumluluunu tayarak, tek bana, savan ortasnda neler
ekebileceini hi ama hi duunmemilerdi. En ok da oluna kzyordu. Raif
zaten daa ktnda akln yar yarya yitirmi saylrd. Serefli bir lume
komutu, aclarndan kurtulu iin. Burhan, karsnn ihanetini renmi, kalbi
krlmt. Ama Fiko, sevgili Fiko'su neden gitmiti, bir veda bile etmeden? Ona
kar hi ama hibir kusurda bulunmamt, Nime-ta. Stefan'dan vazgeme
nedeninin altnda, annesine dukun bir erkek ocuunun onurunu korumak vard,
oysa.
"Yarm saat sonra oradayz," dedi ofr. Gzlerine biriken yalar, elinin
tersiyle sildi Nimeta. Yaam devam ediyordu. O yurei krld halde dalara
kaamamt. 197 Annesi ve Hana, onun kazand para ile doyuruyorlard
karnla-rn. Kuru ekmek ve ara sra karaborsadan bulabildikleri sardalya
konserveleriyle ne kadar doyabiliyorlarsa artk.
Fiko'yla Burhan' grmeye daa ktklar o gun, acaba doru mu sylemiti
Burhan, "Sen gulusun Nimeta," dediinde. Kocas onu herkesten daha iyi tanyor
olabilir miydi?
Penny Mcgire ban, boynunun altna koyduu antasna dayam, uyuyordu
yannda. Bu ingiliz gazeteci, Tuzla'daki snma evinde tedavi gren, tecavuze
uram drt yanda bir kz ocuunu grmeye gidiyordu. Nimeta, iki yldr
surekli gvurlara lanetler okuduu iin, biraz utanyordu imdi.
Evlerinden, yurtlarndan edilerek gmek zorunda braklan Bonak kadnlarn ve
ocuklarn dolutuklar kamyonlara, talar atm, kaynar sular dkmutu
pencerelerden Srp kadnlar. Bu sahnelere ahit olduunda, Nimeta, Musluman
olduuna ukret-miti. Hibir Musluman'n, en amansz dumanna bile byle
davranamayacana itenlikle inanyordu. Bir keresinde, "Utanmadan, Hristiyan
olmakla vunurler. Hani, sevgiye dayanan, sevgi ilham eden dindi onlarnki? Hani
peygamberleri, 'sana tokat atana, bur yanan evir' demiti? Bunlar m sevgi
dininin insanlar?" diye sormutu Azra'ya.
"Sunu hi unutma, gvur hain olur," demiti Azra. "Bakma Avrupahlar'n yle
insan haklan havarisi kesilmelerine filan. Kendilerinden olmayana hi
merhametleri yoktur."
Ayplamt Azra'yi. Her ikisinin de ka tane ok yakn arkada vard Hrvat
veya Srp. stelik bir zamanlar deli gibi sevdii adam da Hristiyan deil
miydi?
Sonra, bu konumann uzerinden bir hafta bile gemeden, Azra, ona sylediklerini
kantlamak ister gibi, Ferhadiya'daki ekmek kuyruunda**' beklerken
ldurulmutu. Nimeta alt iin, onun da aylk hakk olan yarm kilo ekerle
u kilo unu ve kuru
(*) Saraybosna'daki u ayr ar katliamndan ilki, ekmek kuyruu katliam.
ekmeklerini almak iin sraya girmi, dier kadnlarla birlikte bekleirlerken
bombalanmt. Tam yirmi alt kii. Kollar bacaklar 198 havalarda uumutu.
Kafalar bir tarafa gvdeleri bir baka tarafa savrulmutu. Nimeta, arkadann
cesedini bile bulamamt gmmek iin. Akam eve dnduunde, Azra'nn kapsnn
nune kmu, saatlerce kalmt orada. Alamadan, konumadan...
"Yalvarrm anneciim, ne olur eve gir artk," demiti Hana. | Kollarn boynuna
dolamt annesinin. "Annem, n'olur eve gel artk."
ocuk yllar nce, annesinin yine byle heykel gibi donup kald bir gunu
hatrlyor olabilir miydi? Sonra aylarca eve dneme-dii bir gunu. Onu evine
sokmaya alan Hana'nn yuzune baktnda, ocuun gzlerindeki korkuyu
grmutu Nimeta. Silkinip dorulmutu.
"Haydi eve girelim ve eyalarmz toplayp, kedimizi de alp, anneannenin
yanna tanalm Hana," demiti. "Azra teyze yok artk. Biz de gidelim buradan."
"Kim ldurdu onu anne?"
"Gvur."
Oysa, u anda yannda uyuklayan gvur kadn, bir Musluman ocua Srplar
tarafndan yaplanlar dunyaya duyurmak uzere, cann diine takm, lumu gze
alm, belki de dnuu olmayan bir yola dumutu. Nimeta, yllarca yureinde bir
gvurun akn barndrmt. Karncay bile incitmeyeceine emin olduu bir
gvurun. Yine, karncay bile incitmeyeceine emin olduu kendi kocas aylardr
dalardayd ldurmek iin. Gencecik masum olu da! Gerekten tuhaft dunya.
Annesi telaa kaplmasn, Hana'y da heyecanlandrmasn diye, evine
bildirmemiti gidecei yeri. Sadece iki gece eve dnemeyeceini, sabaha kadar
almak zorunda kaldn sylemiti. Ra-ziyanm, Raif gittiinden beri,
busbutun vesveseli olup kmt unku. Nimeta'nn Saraybosna dna kmas
gerektiinde ok fazla uzuluyordu.
ingiliz gazeteci kprdad yannda.
"Gelmek uzereyiz, Penny. Uyan artk," dedi Nimeta. Kadn gzlerini at, tutulan
boynunu ovuturdu. Soluk bir gune, Mart
ayazn krmaya alyordu. Her ikisi de uuyorlard. Dizlerinin ustunden yere
kaym kirli, yrtk battaniyeyi ustlerine ekti Nimeta. Az ilerde, Tuzla
tabelasn grduler. Birbirlerine fark ettirmeden, sa salim gelebilmi
olduklar iin, ilerinden ukrettiler. Bir de dnu yolunu kazasz belasz
atlatabilirlerse, cehennemde birka gun daha yaamay baarm olacaklard.
Ev, beyaz boyal, krmz daml ve iki katlyd. Dardan bakldnda mutlu bir
aileyi barndran ferah, aydnlk bir ev gruntusu veriyordu. Kim bilir belki de
savatan nce birka ocuklu, birbirini seven bir kar-kocaya aitti, iinde
buyukanne ve buyukbabann da bir odas olduu, scak bir yuvayd.
Simdi ise, civardaki ar katliamdan artakalan kadnlar ve ocuklar
barndryordu Tuzla'daki 'Kadn ve ocuk Evi'... Sava yaralarn ilerinde
tayan kadnlar ve ocuklar. Hibirinin grunurde bir sakatlklar yoktu.
Onlarn hastalklarna sava semptomlar deniyordu. Uyuyamyorlar, kbus
gruyorlar, balan, karnlar, srtlar aryor, surekli mideleri bulanyordu.
Hatrlaya-myorlar ya da unutamyorlard. Konsantre olamyor, diyalog ku-
ramyorlard. Kalabalktlar.
ocuk, bann ustunde toplanan sar bukleleri terden busbutun kvrlm,
kocaman mavi gzleriyle kendinden baka kimsenin grmedii bir eye bakarak,
masann ustunde oturuyordu. Hep o eye bakyordu. Konumadan, ackmadan,
susamadan, bkmadan usanmadan bakyordu. Bir sorunu daha vard; yutku-namyordu.
Yutkunamadndan dolay, doktorlarn, hemirelerin onu beslemek iin
rpnmalarna ramen, her gun biraz daha zayflyordu. Ona yedirmeye
altklar sulandrlm gdalar k-surerek geri puskurtuyordu. Boaznda,
yemek ve nefes borularnda hibir hasar yoktu oysa.
Birka gun sonra, aresiz hastaneye kaldrlacak ve beslenmek iin seruma
balanmak zorunda kalacakt. Doktorlar, bana gelenlerden sonra, ona daha fazla
korku ve ac vermemek iin, bu ii geciktirmeye, ocuu doal yollardan
beslemeye alyorlard.
Annesi, kapatldklar evde on-on be Srp'n kendine arka arkaya tecavuz
etmesinden ve ekip gitmesinden sonra, ayaa kalkacak gucu olmad iin, bo
odalar drt ayak surunerek dolam
199
ve onu mutfakta, buyuk tahta masann altnda bulmutu. ocuk azndan beyaz bir
kpuk, bacaklarnn arasndan kan szarak, ha-2OO reketsiz yatyordu. Donu
paralanm olarak bann yannda duruyordu. O gun bu gundur yutkunamyordu.
ocuk hi kprdamamt. Bir hemire ona lapa yedirmeye alyordu. Doktorlar
kzn oku ne zaman ve nasl atlatacan bilmiyorlard. Onca kiinin
tecavuzunden sonra, vajinas yrtlm, sidik torbas hasara uramt, i
organlar zaman iinde iyileecekti, bu kesindi. Ruhu iyileemeyebilirdi. Drt
yandayd ocuk. Bana gelenleri mur boyu hatrlayabilecek yatayd, bu da
kesindi.
st katta, oyun odasndaki olanck ise alt yandayd. Bann etraf ince
yastk gibi bir kaln bezle sarlyd. O da konumuyordu. Kum dolu masann
nunde ayakta duruyor, kurun askerleriyle oynuyordu. Ara sra bir kou odann
ucuna gidiyor ban iddetle duvara vurup geri geliyordu. Aln bu yuzden
mosmordu. Nimeta, "Aman Allahm, neden ban duvara vurmasna izin
veriyorsunuz?" diye sorduu zaman, hemire, ocuun iinde biriken kini bu yolla
boaltmaya altn anlatmt.
Nimeta evine dnup zili aldnda, telala kapya koturan annesine, hayatnda
hi yapmad bir eyi yapt.
"Anne," dedi, "uzun bir muddet kimseyi grmek istemiyorum. Ne seni ne Hana'y ne
de bir bakasn. Ben odamdan kana kadar, asla ieri girmeyeceksin, yemek
getirmeyeceksin ve soru sormayacaksn." Odasna girdi kapy kilitledi, ban
yasta gmup alamaya balad. Niye aladn, kim iin aladn bilmiyordu.
Kapnn hafif hafif vurulduunu ancak uykusunda duydu Nimeta. oktan dalmt,
kbus gruyordu. Ruyasnda, boynuzlu, ko kafal adamlar Hana'y bir tavuk
kumesine sokmaya alyorlard. Hana baryor ama sesi kmyordu. Aznn
kenarndan beyaz bir kpuk szyordu. Srayarak uyand. Bir an toparlaya-mad
nerede olduunu. Oda karanlkt. Sabah olmutu da annesi haber mi veriyordu
kalkmas iin? Bouk bir sesle:
"Ne var?" diye seslendi. "Sabah m oldu?" El yordamyla bau-
cundaki lambay yakt. Saat on buua geliyordu. Frlad yatandan, koup
perdeleri at. Kapkaranlkt dars. stunde giysileri vard. Dehete
kapld. Kapya kotu, kap kilitliydi.
"Annee, annece," diye bard. Kouturmalar duydu koridorda.
"Ne var kzm?" dedi Raziyanm'n endieli sesi.
"Anne, kim kitledi beni buraya?"
"Ne kilidi? Ne diyorsun sen?" Annesinin kapy kurcaladn duydu. Neden sonra
anahtarn kapnn ustunde olduunu grdu. Anahtar evirdi, ald kap.
Annesi akn akn bakyordu kapnn te yannda.
"Ne var kzm? Ne oldu?"
"Yok bir ey anne. Dalmm, birden uyannca toparlayama-dm kendimi," dedi.
Yava yava normale dnuyordu nefesi. "Kapy sen mi vurdun?"
"Ah Nimo, isteyerek vurur muyum hi. Sen tembih ettin ya bana, odaya girmemem
iin. Laf anlatamadm arkadana. Tutturdu, illa da seni grecek. 'Yorgun geldi,
uyuduysa uyandrmayalm,' diye yalvardm, laf anlatamadm ki."
"Kime anne?"
"Arkadana. Sonya mdr, nedir?"
"Sonya m? Sonya burda m?"
"ierde," dedi Raziyamm, bayla salonu iaret etti, "Sen soyun yat. Ben ona,
'Nimeta uyumu, uyandramadm,' derim. Hadi yat sen. Yorgunsun."
Kapda dikilen annesini usulca itip, ieri kotu Nimeta.
"Sonya, hayrola? Bir ey mi oldu? Niye geldin bu saatte?"
"Asl sana bir ey mi oldu, Nimo? Niye yattn erkenden? Bu kanc uraym.
Annen uyuyorsun diye bir turlu brakmad beni odana."
"Tuzla yolu yorucuydu. Iki gun boyunca korkun eyler grdum, dinledim. ylece
uzanmtm yataa, uyuyakalmm," dedi Nimeta. "Ne oldu, sylesene!"
"Seni grmek isteyen biri var."
"Kim?"
"Stefan."
2O1
Nimeta bir an nefesini tutup bekledi. Sonra sakin olmaya alarak sordu: 202
"Ne zaman geldi?"
"Bugun."
"Ne istiyormu?"
"Onu kendin sor," dedi Sonya. "Saraybosna'dan seni grmeden ayrlmak istememi.
Yarn dnuyormu Zagreb'e."
"Nerede imdi o?"
"Holiday Inn'de, barda bekliyormu."
"Yarn ofise gelsin," dedi Nimeta. "Orada hem beni hem arkadalar grur."
"Ofise geldi. Arkadalar grdu. O seni grmek istiyor, Nimeta."
"Bu saatte kamam Sonya," dedi Nimeta. "ok yorgunum."
"Yarn dnuyor, ama."
Omuzlarn kaldrd Nimeta, ne yapaym der gibi. "Sana bir ey ikram edemedim.
Elma hoaf vard, annem yapm, ister misin?"
Raziyanm adn duyar duymaz geldi yanlarna.
"Ne olmu Nimeta, yeni bir haber mi var?" dedi.
"Bir ey yok, anne, Tuzla gezisinin nasl getiini renmek istemiler."
"Tuzla'ya m gittin?" dedi Raziyanm. "Hani sen Saraybosna dna
kmayacaktn?"
"Ben artk kaaym," dedi Sonya. Nimeta kapya kadar geirdi onu.
"Ne diyeceim Stefan'a ben imdi."
"Yatm, uyandramadm, dersin," dedi Nimeta. "Buraya kadar zahmet ettin, saol
Sonya. Yarn ite gruuruz." Sokak kapsn kapatp salona geldi bir sigara
imek iin.
"Demek Tuzla'ya gittin," dedi Raziyanm.
"Lutfen anne," dedi Nimeta.
Vazgeti sigara imekten. Arka tarafa yurudu. Hana'nn odasnn nunden
geerken, kapy aralad, uyuyan kzna bakt, kapatt kapy usulca, odasna
girdi. Soyundu, geceliini giydi, gzleri tavanda, elleri bann altnda yataa
srt ustu uzand yine. Hibir
ey duunmeden, ylece yatt bir sure. Uzun bir sure yatt. Sonra kalkt,
geceliini kard, giyindi, san tarad, dudana rujunu surdu. Odasndan
kt. Salonda ts yoktu, annesi de oktan uyumutu besbelli. Ayak ularna
basarak usul usul sokak kapsna yurudu, yavaa at kapy, dar suzuldu.
Sokakta hava arpnca yuzune, tokat yemi gibi irkildi. Gecenin iinde, yoku
aa komaya balad Holiday Inn'e doru.
ayr noktada durdurdular Nimeta'y. Gazeteci kimliini karp gsterdi.
Gecenin bu saatinde nereye, niin gittiini sordular. Tecavuze uram ocuklar
grduunden beri bulanklam zihni, gecenin serinliinde alm gibiydi, kna
edici yantlar bulmay baard, Holiday Inn'de ona baz bilgiler aktaracak bir
meslektan greceini syledi. Israrc davrand, braktlar.
Sonunda varabildi otele. Savatan beri arka kapsndan giriliyordu ieri. n
kap, Srp ateine ak olduu iin kullanlmyordu. nce doru bara gitti.
Kimseler yoktu barda, klar snuktu. Bar kapanmt. Mor koltuklara,
kanepelere gz att. Karanlkta ruku renkleri seilmiyordu. Resepsiyonda
uyuklayan adama doru yurudu.
"Stefanovi?" dedi.
Adam gzlerini krptrarak bakt Nimeta'ya.
"Stefanovi. Stefan Stefanovi hangi odada?"
Adam nce nunde duran deftere, sonra saatine bakt.
"Ben haberciyim," dedi Nimeta, cebinden kimliini kard.
"Tanyorum sizi. Televizyonda grdum," dedi adam. "Stefanovi yuz be numarada."
"Lutfen arar msnz?"
"Simdimi?"
"nemli bir i kt da."
Adam telefona uzand, evirdi, bekledi.
"Yantlamyor. Herhalde derin uykuda."
"Bir daha arayn."
Adam tekrar evirdi oda numarasn, ahizeyi Nimeta'ya uzatt. Yirmi kere
aldrd telefonu Nimeta, ahizeyi geri verdi.
"Acaba ayrld m otelden?"
"Hayr, kayd silinmemi."
203
N'imeta tekrar gzleriyle tarad lobiyi, erkekler tuvaletine yuru- ! du,
kapy itti. ierde k bile yanmyordu. Kentin baz yerlerine 204
yirmi vatlk elektrik balanabilmiti sonunda, insanlar olduundan da kederli
gsteren sar, clz bir k, Holiday Inn'i, Cumhur-bakanl'n ve
hastaneleri aydnlatmaktayd bir suredir.
Otelin kapsndan karken seslendi resepsiyondaki adam, "Not brakmayacak
msnz?"
"Hayr," dedi Nimeta. kt. Koarak geldii caddede, Kranj-cevia'da ters
istikamete doru, ar ar yurumeye balad. Bir zamanlar kocasnn burosunun
bulunduu Momo ve zeyir'in nunden geerken, niye geldim buraya? diye sordu
kendi kendine. Neden nce hayr dedim Sonya'ya ve sonra kalktm geldim? Ne iin?
Ne sylemek iin?
Stefan u anda Sonya'nn yatanda uyuyor olabilirdi, incecik bir sz yoklad
yureini. Boaz, gzleri yand. Hibir hakk yoktu Stefan'n uzerinde. Eskiden
ok sevmi olduu biriydi, o kadar. Kiminle isterse, onunla yatard. Hzland.
umeye balamt. Ba nunde koar adm giderken, bir karalt dikildi nune.
Kuuk bir lk koptu boazndan. Bir adam, yolunu kesmek ister gibi, iki
kolunu yanlara am, nunde duruyordu.
"ekilin, lutfen," dedi Nimeta sert bir sesle.
"Nimeta!"
Bo bo bakt Nimeta.
"Nimeta ne aryorsun sokaklarda bu saatte?"
"Kimsiniz?"
Bana yun bir bere giymi, uzun boylu biriydi. Sesi ok tandkt. Nimeta'nn
tanyamadn grunce, bandaki bereyi syrd, cascavlak kafas kt ortaya.
"Siz... Siz... Karanlkta tanmak zor da..."
"Ben Stejo, Nimeta, tanmadn m hl? Ben, Stefan!"
"Aaaa! Stefan! Sensin! Ne oldu salarna, byna?"
"Anlatrm, ama Nimeta, sen neden sokaktasn bu saatte?"
"Ya sen?"
"Otelime dnuyorum."
"Ben sana geldim," dedi Nimeta. Buz gibi olmu ellerini tuttu Stefan.
"Sonya gelmeyeceini syledi. Niye bu kadar ge kaldn?" dedi. Ellerini
avularnda ovuturarak stmaya alyordu.
"Gel, otele gidelim."
"Hayr, hayr. Otele gitmeyelim."
"Merak etme, istemediin hibir..."
"Otele gitmeyelim Stefan."
"Sen otelden gelmiyor musun zaten?"
"Seni alp dar kacaktm."
"Iyi, o zaman parka gidelim. Ben de Veliki Park'ta dolatm, uyku tutmaynca.
Yuru, orada bir yere otururuz," dedi Stefan. "Neler oldu arada, bana anlatrsn.
O kadar uzun zaman oldu ki grumeydi." Nimeta'nn alnna duen salarn eliyle
geriye itti, yuzunu avularnn iine alp, usulca ptu yanaklarndan. Kol kola
parka doru yuruduler karanlkta.
Nimeta evine girdiinde aydnlanmt etraf. Raziyanm ve Hana henuz
uyanmamlard. Ayaklarna dolanan kediyi itekledi, odasna gitti. Tam
soyunacakken vazgeti. Bu saatte yatmann bir anlam yoktu. Annesinin mutfaa
koyduu mangalda, acele bir su stp, iine limon skt, scak scak iti. Ne
zamandr ay da bulunmaz olmutu.
Burnu akyor, arka arkaya hapmyor, boaz da biraz aryordu. Yine de uzun
zamandan beri bu kadar iyi hissetmemiti kendini. Stefan'la konutuktan sonra
ku gibi hafiflemiti.
Stefan'a, Zvornik katliamndan balayarak, balarna gelen her eyi teker teker
anlatmt. nce Burhan'n sonra da Raif ile Fi-ko'nun gnullulere
katlmalarn, Azra'mn ekmek kuyruunda bombalanmasn, kzyla annesinin evine
tanmalarn, Mirsa-da'nn lum haberini aln. Sadece Burhan'la yaadklar
son gecede, Stefan'la ilgili ksm saklamt.
"Savamak iin, bu lgn ehirde seni yapayalnz m brakt Burhan?" diye
sormutu Stefan.
"Stejo, ben zaten ou zaman yalnz olurdum, unuttun mu?"
"Ama o srada sava yoktu," demiti Stefan. Burhan'n evini, kendi yuzunden terk
ettiini hi bilmeyecekti.
Bandan geenleri donuk bir sesle makine gibi anlatan Nime-
205
ta, sra Mirsada'ya geldiinde hkra hkra alamaya balamt. Stefan bir
ocuu kucaklar, pplar gibi, efkatle sarlmt ona. 206 Ban gsune
gmup avaz avaz, burnunu eke eke alamasnn durulmasn beklemiti. O kadar
uzun zamandr iinde tayordu ki isyanlarn, kendi de amt aclarnn sel
sular gibi aniden tap boalmasna, Nimeta. Gecenin kuytu guvenliinde,
kendine kalan tek sadk dostunun kollarnda, tum zehrini aktmt iinin. ok
uuduunu bile fark edememiti o duygu selinin girdabnda. Sonra kalkp
yurumulerdi parkn iinde. Mirsada'nm lum haberini nasl aldn bir kez daha
anlatmt. Alt yandan beri onu en iyi tanyan, ona en iyi gelen, her eyini
paylat can arkada, srda, Mirso'su yoktu artk. Telefonu ap, "Ne oldu,
biliyor musun," diye lafa balayaca, iini dkecei dostu yoktu. Tekrar tekrar
anlatyordu Nimeta. Anlattn unutuyor, yeni batan anlatyordu. Sabrla
dinliyordu Stefan. Salarn okuyor, kolunu srtna doluyor, ellerini tutuyor,
dinliyordu. "Bunlar birka kez anlattn, Nimeta," demiyordu.
Mezar talarnn uzerine oturmu konuurlarken iki milis bitmiti yanlarnda.
Haberci kimliklerini, gece izinlerini gstermilerdi.
"Sizin eviniz yok mu?" diye sormutu biri. "Ka kiinin evi kald ki?" demiti
Nimeta. Adamlar kadnn yuzundeki acy, gzpnarlarnda parlayan yalan
grunce, gitmilerdi.
Nimeta anlatrken, parkn iine serpili, kim bilir ka yuz yllk kavuk biimi,
kararm talarn yan sra, gencecik lulerin bembeyaz mezar talar da
ykusunu dinliyorlar ve acsn paylayorlard sanki Mirsada'nm.
Saraybosnallar, sava baladndan beri, yamalardaki mezarlklar Srp atei
altnda olduu iin, lulerini parklara, bahelere camilerin ve evlerin
avlularna gmmeye balamlard. Her adm banda bir mezara rastlamak
mumkundu. Sehir, ak mezarlk grunumundeydi, ne zamandr.
"ok uzun zaman bilemedik ne olduunu, Stejo. Telefonu cevap vermiyordu, iten
ayrlmt. Petar' da bulamyorduk. lum hi mi hi gelmedi aklma. Savata
olduumuzu unutmutum sanki. aylk yeenim bile lmutu sava yuzunden ama
ben bir
baka kurbann da Mirsada olabileceini, niye duunemiyordum acaba? Biraz da
benim yuzumden oldu aratrp soruturmamamz. Son konumalarmzn birinde, bir
hafta izin alp, Belg-rad'dan uzaklamak istediini anlatmt. Petar'n
akrabalar varm Ni'de, birlikte Ni'e gidebileceklerini sylemiti bir sure
iin. Ben herkesi yanlttm. mrum boyunca, hep nerede olduumun izlenmesinden
bktm iin, aramayn yahu, neredeyse nerede, size ne dedim."
Yalar art arda iniyordu yanaklarna.
"Dememi olsan bile... lmu ite... Ne yapabilirdin ki?"
"Belki yaral bulunur, kurtarlrd."
"Srplar, insan yaral brakmaz Nimeta. Hele Bonak ve gazeteciyse. lduune
emin olmadan kmamlardr evinden."
"Ona ikence etmiler. Sadece ldurmekle kalmamlar ki, neler yapmlar ona."
"Keke iler rndan kmadan dneydi Bosna'ya." "Ben de ok syledim bunu.
Hepimiz syledik. Ivan bile, gelsin, bir eyler yaparz, diye haber yollad. Ama
o Petar yok mu, o Petar! Brakmad Mirso'yu. Kimliinde sahtekrlk yapmak da
onun bann altndan kt. Yok Srp asllym da, yok eski kocasndan dolay
ad Efendi'mi de. Bana bunlar gelmeyebilirdi. Busbutun kzdrd Srp
kasaplarn bu yalanlar."
"Sen Srplar'n ldurmek iin bahane aradklarn m zannediyorsun Nimo?" diye
sormutu Stefan. "Onlarn tek bir gayeleri var: Bonaklar'n gzunu ylesine
korkutmak ki, kazara sa kalanlar bir an nce bu topraklardan kartmak ve asla
geri dnmemelerini salamak. Bu nedenle, zellikle ikence ediyorlar insanlara.
Kendilerinden baka, Balkanlar'da yaayan herkesi kartacaklar. Planlar,
politikalar bu ite!"
ikence lafn duyunca, Nimeta yine Tuzla'daki ocuu hatrlamt, ifadesiz
gzlerle bolua bakan, sekiz kiinin art arda rzna getii, drt yandaki
ocuu. Tekrar alamaya balamt. Onu, susana kadar yine kollarnda avutmutu
Stefan. Hl arkada iin aladn zannediyordu.
"Mirsada imdi huzur iinde uyuyor. Kurtuldu o. Belki de biz yaayanlardan daha
ansl," demiti usulca.
207
208
Ne Nimeta ile Stefan, ne de dierleri biliyordu Mirsada'nn lumundeki esrar.
Drt Srp komandonun dnda, Mirsada'nn lduu gun, orada, onun evinde
olanlar bilen yoktu.
Petar uzun surecek bir yolculuktayd. Medya alanlar sk sk yolculuk
yaptklar iin, nce hibir eyden kukulanmamt Mirsada. Ama sonra gelien
olaylar bir soru iareti uyandrmt kafasnda. Mirsada'ya ay sonunda iine son
verileceini bildiren mektup, Petar yokken konmutu masasnn ustune. Akam eve
dnunce, ge saatlere kadar Petar' aram, bulamamt. Herhangi bir giriimde
bulunmadan ona danmak istiyordu.
Ertesi gun, sevgilisine danamam olmann gerginlii iinde, mudure kp
hesap sormutu. Neden iine son veriliyordu? Bir hata m yapmt? zellikle son
gunlerde herkesten fazla mesai yapyordu, ingilizce ve Almanca tum yaynlar o
taryor ve tercume ediyordu. Ondan istenen aratrmay, zamanndan nce bitirip
teslim etmemi miydi? iki hafta nce yapt rportajlar ses getirmemi miydi?
Niye son veriliyordu iine?
Kadro kuultuyoruz, demiti Mudur. Kadroda ondan nce gitmesi gereken kiiler
vard. Hibir ie yaramadn herkesin bildii o torpilli kz, bir
milletvekilinin mark yeeni, Mitovi'in yakn olduunu sylenen o ruku kar
ve tepsi suratl kekeme muhabir. Adamn kekeleyerek rportaj yapaca
duuncesine hepsi gulmutu ama, Georg, "O gazeteci filan deil, sadece muhbir,"
demiti. Mirsada muhbir'i muhabir anlayp:
"Nasl bir muhaberat yapacak?" diye sormutu.
"Onun ii muhaberat deil, istihbarat," demiti Georg.
"Neden?"
"unku biz bir polis devletiyiz, Miza."
Miza! nceleri kendini irkilten bu isme tam da yava yava alrken konmutu
kapnn nune yine. Petar bouna zahmet etmiti ona yeni bir kimlik bulmak iin.
Nimeta'nn hakk vard, almak istiyorsa, Bosna'ya dnmeliydi. Ama o, sadece
Petar' istiyordu.
Akam saat sekize doru almlard kapy. Mirsada banyoda olduu iin, hemen
duymamt. Tekme seslerini duyunca, koarak gelmiti. Kap krlmadan, yetiip
amt.
"Adn?" demiti ilerinden biri.
"Miza."
"Esas adn?"
"Syledim ya," demiti Mirsada. Islak salarna bir havlu sarlyd.
"Bu ad sana n m takt?"
Yantlamamt Mirsada. "Soyadn?"
"Efendi."
"Efendi'sin ha?" demiti bir dieri. "Petar Miragoslav isimli vatan haininin
orospususun ayn zamanda."
"Efendi, benim boandm kocamn ad. Petar da vatan haini deil, en az sizin
kadar vatansever," demiti Mirsada.
"Sen bizimle vatan tartmasna girme de, esas kimliini syle bakalm, Bonak
kars."
"Ben Bosna doumluyum." Son derece soukkanlyd Mirsada.
"Muslumansn yani."
"Deilim. Ama ne fark eder? Bosnal olduuma gre, Musluman da olabilirdim."
Yanaklar kzarmt yalan syledii iin. ilk kez kimliini inkr ediyordu ve
Petar'a uyduu iin bin kere pimand. Adamlarn biri yannda kalm, dier uu
arka odalara gemilerdi. ok ksa bir surede butun evi talan etmilerdi.
ekmeceleri, dolaplar am, evrak, kimlik, mektup aramlard.
"Kimliini gster."
"alnd. On gun kadar nce, bir akam eve dnerken soyuldum. Yeni kimliimi
karamadm daha."
"En guzel kimlik, kara gzlerin, Musluman orospusu," demiti en uzun boylusu.
"Kara gzlu Srp grdun mu sen hi."
"ook. istersen adlarn sayaym."
Bir tokat patlamt yuzunde. Bir dieri, sabahlnn kuan ekip, nunu
amt. Gusleri gzukmutu. nunu kapatmak isterken, uzun boylusu, ellerini
arkasnda tutmutu. Esmer memeleri iyice ortadayd artk.
"Sevgilin yle demedi ama. Senin bir Musluman Bonak orospusu olduunu syledi."
"Syleyemez, unku doru deil."
S 14
209
"Belki bilhassa yalan sylemitir," dedi yana benzeyen, "kendi geberirken,
seni de yanna istedii iin, cehennemde." 210 "ONU LDRDNZ M?" Sesi
hi beklemedii kadar gur kmt Mirsada'nn.
"Musluman kpeklerle ibirlii yapan hainleri yaatmayz."
Mirsada dizlerinin ustune dumutu.
"Bonak kars, asl adn syleyecek misin?"
abuk pes etmiti Mirsada. Onu hayata balayan tek kiinin, kendisi yuzunden
lduunu rendiinde, gerekten de yan suratn dedii gibi, Petar'n yanna
gitmek istemiti. Bir an evvel.
"Adm Mirsada Efendi."
Bandaki havluyu ekip, slak salarndan tutarak ayaa kaldrmt Mirsada'y
uzun boylusu.
"Simdi bize, tum arkadalarnn adn vereceksin. Senin gibi kpeklerle
arkadalk eden gazetecilerin, medyaclarn, komularnn. Herkesin adn
vereceksin."
"Hibir ey vermeyeceim size," demiti Mirsada ve annda bir tokat daha yemiti
suratna. Aznn kenarndan kan szyordu imdi.
"yle bir vereceksin ki. Ama daha nce, bir ey daha vereceksin, hem de
hepimize. Musluman karlarn tad nasl olur, deneyip greceiz. Eh, senin de
keyfin yerine geldiinde, guzel guzel cevaplarsn sorularmz."
yan surat bir eliyle kemerini zuyor, dieriyle Mirsada'nn memelerini
mncklyordu.
''nce ben," demiti, uzun boylusu. Pantolonunu indirip, nunde durmutu
Mirsada'nn.
"Diz ok!"
Mirsada kmldamaynca, arkasnda duranlar, ustune ullanp zorla diz
kturmulerdi... Ellerini hl arkasnda tutuyorlard ve hl kan szyordu
aznn kenarndan.
"Memeleri de hi fena deilmi, karnn."
Mirsada'nn dolgun, esmer memelerinin ortasna doru, uzun boylu Srp'n
kabarm organ uzanyordu. Adam Mirsada'nn ban, salarndan hoyrata
ekerek, kendine yaklatrmt. Gzlerini kapamt Mirsada.
"abuk! Nazlanma, azna al!"
Mirsada amt gzlerini. nce Srp'n enesinde, dudaklarnda, yanaklarnda
gezdirdii, seiren organna bakm, sonra azn 211 aabildii kadar am,
organn tumunu azna alm ve butun gucuyle srmt.
Adamn grtlandan, hayvan inlemesini andran bir burtu kopmutu. Ne olduunu
aran yan surat, arkasnda tuttuu ellerini brakvermiti Mirsada'nn.
Elleri bota kalan Mirsada, can havliyle adamn hayalarna trnaklarn geirmi
ve tum gucuyle skmaya balamt. Srp o kadar ok haykryordu ki, sralarn
bekleyen, pantolonlar dizlerine dumu dierleri, iki buklum kvranan
arkadalarnn bana uumuler ve ancak o zaman idrak edebilmilerdi neler
olduunu, ikisi Mirsada'y salarndan kavrayp geri ekmeye alrken, yan
surat da kendini kadnn sivri dilerine kaptrm olan arkadan, belinden
tutmu ekitiriyordu. Adam artk yere kmutu. Mirsada da onunla beraber
yatmt yere ve ne bir timsah gibi adama geirdii dilerini, ne de hayalarna
kilitlenmi ellerini zuyordu. Srp'n bacaklarnn arasndaki siyah salarn
tum guleriyle ekiyorlard Mirsada'nn. Ama kadnn dileri kenetlenmiti
sanki. Onlar Mirsada'y ektike, yerde kvranan adam daha buyuk bir acyla
buruyordu. Birden oluk oluk kan akmaya balamt Mirsada'nn aznn
kenarndan. Srp'n burtusu de aniden kesilmiti, ite tam o anda, Mirsada
belinin ortasna korkun bir tekme yemiti. Gzu kararmt, kulaklar
uuldamt ve birden bir ku gibi hafiflemiti. Ne salarnn, ne belinin
acsn duyuyordu, ne de azna dolan, adama ait kann tadn.
Ensesine dayanan tabancann namlusunu bile hissedememi-ti... Ama elleri hl,
imdi yerde sessiz yatan Srp'n hayalarnday-d smsk. yan surat,
Mirsada'y vurduktan sonra, trnaklarn arkadann etinden skebilmek iin
uramak zorunda kalmt. Aralarndan birinin, bir 'Musluman kar' tarafndan
ldurulmesi, hem de bu ekilde ldurulmesi, lgna evirmiti Srplar'.
Gzleri dnmutu. Mutfaktan ekmek ban alp gelmiti yan surat. Ne var ki,
Mirsada'ya ac vermeleri mumkun deildi artk.
Uzun zamandan beri ilk defa huzur iinde olduunu fark etti Nimeta. iini
dkmutu. Mirsada iin dkemedii, gzpnarlarn-212 da; yureinde biriktirdii
butun gzyalarn dkmutu. Burhan' in, Raif in ve Fiko'nun gidilerinden beri,
ilk kez yalnzlk ekmemiti birka saat iin. Onu anlayan, onu dinleyen Stefan
vard. O hep vard aslnda. Nimeta'y korkutan da bu deil miydi? Stefan'n
hayatnn kendininkiyle birlikte rulmu olmas. Ne kadar kaarsa kasn,
sonunda karanlk ve ssz bir sokakta bile, kveriyordu karsna. Kurtulu
yoktu Stefan'dan.
Stefan da kendi seruvenini anlatmt Nimeta'ya. Saraybosna'ya geli nedenlerini
ve neden iini bitirdiinde kp gidemediini. Nimeta'y bir kere olsun
grmeden gitmesinin mumkun olamadn.
Nimeta'nn kapma geldiklerinde, ayrlmadan nce, yuzunu yine avularnn iine
almt Stefan.
"Nimeta, ne sras ne de yeri ama sana bir ey sylemek istiyorum," demiti.
"Kocana, ocuklarna olan ballna anlay gstermeye altm yllardr. Ama
eer sava baz durumlar deitirirse, bizim iin bir umut doabilir mi?
Kimseye ktu bir ey olsun istemiyorum ama... eer... eer..."
Elini dudaklarna gturup susturmutu onu Nimeta. "Sus Ste-jo, sus. Sakn
duuncelerini sesli syleme," demiti. "Sava bitsin. Bu uursuz, anlamsz sava
bitsin, nce."
Smsk sarlmt Stefan'a, sonra evine girmiti. Tan aarmak uzereydi.
Ev karanlk ve souktu. Annesinin holdeki sobada yakm olduu odunlar oktan
snmutu.
"Bu hangi aa, biliyor musun Nimeta?" demiti annesi bir keresinde sobay
tututururken, "hani senin yatak odandan gzuken bir mee vard..."
ii szlamt Nimeta'mn. Tum ehrin aalar teker teker kesilip yakacak olarak
kullanlmaya balandnda, bu eylemi protesto eden bir program yapmalarn
nermiti van'a.
"Kn ayaznda donsun mu insanlar, Nimeta?" demiti van. "Yemeklerini nasl
piirsinler? Savata olduumuzu unutuyorsun!"
Ne kadar budala olabiliyordu bazen. Su anda o kadar ok uuyordu ki, Veliki
Park'n asrlk narlarn bile yakabilirdi. Bir fin-
can scak su hazrlad kendine. Tam mutfaktan kmak uzereyken, masann
uzerindeki defter iliti gzune. Hana hazrlad ev devlerini bazen annesi bir
gz atsn diye, ortada brakrd. ocuk 213 mutfakta unutmu olmalyd
devini. Tabaa biraz ya aktp fitili yakt, solgun kta kartrd defteri.
"Aaaa, bir gunluk bu!" dedi kendi kendine. Hana'nn arkadana zenerek bir
hatra defteri tutmaya baladn biliyordu ama, dorusu hi grmemiti kznn
yazdklarn. Gunlue bir gz atmakla onu hi ellememek arasnda bir tereddut
geirdi. Bir mur boyu, kendi annesini her iine burnunu sokmakla suladktan
sonra, doru muydu imdi Hana'nn defterini kartrmas? Defteri nce yerine
brakt. Sonra yine ald eline. Rasgele bir sayfa at, yaklatrd,
okudu.
"2 Temmuz, 1992
Babamdan sonra daym ve Fiko da orduya katlmak uzere gittiler. Annemle ve
Bozo'yla yapayalnz kaldk. Fiko'dan kurtulduum iin ok sevineceimi
sanyordum ama onu inanlmaz zluyorum. Tpk babam zlediim gibi... hatta
daha ok. ok ok ok zluyorum. Annem ve anneannem onu benden daha ok
seviyorlar diye onu kskandma yle pimanm ki. Keke burada olsa da beni hep
kzdrsa, salarm ekse, ukalalk yapsa ve onu benden ok sevseler. Hepsine
razym. En ktu ey yalnzlk! Tanrm ne olur Fiko'yu koru. Onun lmesine,
yaralanmasna izin verme."
Nimeta daha fazla okuyamad. Gunluu gsune bastrd, ve suyunu da alarak
oturma odasna geti, koltua oturdu. Kznn aabeyini kskandn hi fark
etmemiti. Hana, annesinin olunu daha fazla sevdiini zannediyordu demek. Tpk
hayat boyunca kendi annesinin Raif i daha fazla sevdiini sanmas gibi. Baka
bir sayfa at.
"Azra teyzeyi ar katliamnda kaybedeli gunler oldu ama ben hl geceleri
alyorum. O benim tek 'buyuk' arkadamd. Beni adam yerine koyan tek
buyuumdu. Bana hep kocaman bir kzm-
m gibi davranrd, iimi ona dkerdim, annemle Fiko'yu, anneannemi hep ona
ikyet ederdim. Tanrm, bu acya nasl dayanaca-214 m? Onu ne ok seviyor
muum meer. zuntumu anneme de belli edemiyorum. unku onun lduu gun, o kadar
feci oldu ki, annemin yine hastalanmasndan korktum. Onu alp bir kere daha
yaptklar gibi, uzaklara gturecekler diye ok korktum. Ona da bir ey olursa,
ben ne yaparm? Yarn anneannemin evine tanyoruz. Artk u kadn bir arada
yaayacaz. kadn ve bir kedi. Annem bundan byle evimizin erkeinin Bozo
olduunu syluyor. Anneannemden Bozo'ya saygl davranmasn isteyeceim."
Nimeta "Ah Hana," dedi yavaa. "Hana, minicik sevgili kzm benim, sakn
korkma, seni asla yalnz brakmayacam. Asla." yi ki bulmutu bu defteri.
Okuduka kznn i dunyasnda geziniyor, ona kar duyarszlklar,
hakszlklar bir tokat gibi arpyordu suratna. Hana'nn ilgiye, sevgiye en
muhta olduu yalarda, Stefan'a k olmutu. Keke zaman durdurabilseydi.
Keke yaamn bir film eridi gibi baa sarp, yeniden yaayabilseydi. Keke...
Keke... Gzlerine biriken yalan elinin tersiyle silip, yeni bir sayfa at.
"7Mart, 1993
Yasna, elbiselerine samayan bir leylee benzemeye balad. Butun giysileri ona
kuuk geliyor. Pantolonlar, kazaklar, etekleri, yle komik duruyor ki ustunde!
Annesi bu yoklukta nasl byle uzayabil-diine ayormu. iyi ki ben onun gibi
uzamyorum. unku annem yeni giysiler alacak paramz olmadn syluyor hep.
Yiyecekler o kadar pahalym ki, paramz ancak gdamza yetebiliyormu."
Nimeta, savaa ramen buyuyor ocuklar, diye duundu. Hana da buyuyor muydu
acaba? Her gun gzunun nunde olan birinin boy attn, gelitiini ya da
yalandn gremiyordu insan. Hana'nn uzadn ancak pantolonlar, etekleri
ksa, kazaklar dar gelmeye baladnda fark edebiliyordu. Henuz giysilerinden
ikyet etmemiti ocuk. Acaba azna etin, taze meyvamn zerresi gi-
remedii iin geliemiyor muydu? Raziyanm meyve ve sebze bulmak iin ne
zamandr ehrin guneyindeki bahelere gitmez olmutu. unku, havan toplarndan,
sniperlerden kurtulabilenlerin de iini grmek iin, her tarafa rasgele mayn
demiti Srplar.
Annesinin dikkatini ekmiti Hana'nn sskal...
"Bu ocuk gdasz kalyor Nimeta, geenlerde Lamia Hanm diyordu ki, kular..."
"Hayr... hayr anne, byle bir eyi duunme bile. Sakn ha!" demiti Nimeta.
Saraybosnallar alktan ve aresizlikten kular da avlamaya balamlard. Tum
itirazlarna ramen, srf Hana'nn boazna bir para protein girsin diye
annesinin ku suyuna orba yapacandan ad gibi emindi. Kznn giysileri
daralm-yordu. Beslenemedii iin serpilemiyordu ocuk. Annesine mani olduu
iin pimand imdi. Raziyanm'n yle bir ey yaptn fark etse bile,
anlamamazla gelmeye karar verdi Nimeta.
Defteri brakt, suyundan bir yudum iti. Birden arka arkaya haprmaya balad.
Elindeki fincan sallannca, limonlu su dkuldu yere. Mutfaa kotu bir bez ald
geldi, yeri silmek iin. Dorul-duunda Raziyanm, bana dikilmi, ona
bakyordu.
"Ne oldu Nimeta? Niye bu kadar erken kalktn?"
"Uykum kat anne."
"Ne yapyorsun, yerde?"
"Su dkuldu de."
"Niye giyindin kzm, bu saatte. Haydi sen git yatana uzan, ben silerim," dedi
annesi. "Dun ok yorulmutun. Biraz daha uyu, ben seni sekize doru kaldrrm."
Nimeta birka kez daha haprd arka arkaya.
"Nezle mi oldun sen?" Elini kznn alnna dayad Raziyanm.
"Aaaa, senin atein var, kzm. Yanyorsun sen."
"Abartma anne. Biraz nezlem var, o kadar."
Odasna kotu Raziyanm, elinde bir dereceyle dndu, "Koy unu azna."
"istemem anne. Biraz uyur, duzelirim."
"Koy, koy." Raziyanm Nimeta'ya uzatyordu dereceyi. Nimeta, kurtuluu
olmadn bildii iin, dereceyi alp, dilinin altna yerletirdi. Bir de
titreme gelmiti aniden. Demek ok uutmutu
215
dun gece farkna varmadan. Raziyanm, bana dikilip, bekledi, iki dakika sonra,
derecesine bakt Nimeta. 216 "Ka?" diye sordu annesi.
Yalan sylemenin anlam yoktu, "Otuz dokuz," dedi Nimeta.
"Nereden kt bu Tuzla anlamyorum. Ne iin vard oralarda?" dedi Raziyanm.
"Haydi doru yatana git. Sana bir hlamur kaynatacam. Saat sekiz olsun,
evine kadar gider, Selukovi'i alr gelirim."
itiraz etmedi Nimeta. Soyundu, yatana girip yatt.
Selukovi, kapsna kadar gelen Raziyanm'n srar uzerine, saat ona doru
evlerine uradnda, Nimeta'nn atei krka kmt. Annesi alnna sirkeli bir
bez sarm, kolonya ile kollarn, akaklarn ovuyordu kznn. Doktor,
Nimeta'y uykusunda sayklarken bulunca, sabahn krunde kapsna dayanan yal
kadna inanmad ve biraz da sitem ettii iin, vicdan azab duydu.
"ilahi Raziyanm, Saraybosna acil bakma muhta yarallarla doluyken, sen beni
bir souk algnl iin, evine mi aryorsun?" demiti, "Syle Nimeta'ya bir
ara hastaneye urayversin."
Yine de, Raziyanm'n yalvarmalarna dayanamayarak, gelmiti. ok eski
ahbaptlar. Rahmetli kocasyla ocukluklar birlikte gemiti. Kramamt eski
dostunun eini. Ama dorusu, Nimeta'y ateler iinde bulacan ummuyordu.
Srtn, gsunu dinledi, boazna bakt Nimeta'nn.
"Nerede uuttun byle kzm? ok fena souk almsn."
Hemen atld annesi, "Tuzla'ya gittiydi. Orada kim bilir ne artlarda kaldlar
iki gun boyunca. Kendine bakmay bilmez ki. Bilseydim gideceini, yanna yun
hrkasyla battaniyesini de verirdim."
Selukovi gz krpt Nimeta'ya. "Biberonunu da hazr ediyor mu her sabah,
annen?"
Gulumsedi Nimeta, konuacak hali yoktu. Gsundeki hrlt bir iki saat iinde
iyice artmt.
"Sana hastaneden antibiyotik getireceim akama. Reete yazacak olsam, hibir
yerde ila bulamazsnz."
"Ben hastaneye kadar gelir alrm. Akam beklemeyelim," dedi Raziyanm.
"Sen kznn banda kal, Raziyanm," dedi Selukovi. "Ona surekli likit
iireceksin. Evde aspirin bulunuyorsa, hemen ver iki , tane... Akam beklemem,
bizim hademelerden biriyle yollarm - ilac. Akam eve dnerken de urarm."
j Doktor gittikten sonra, Raziyanm yine bir sure sylendi ama, .< derin
bir uykuya dald iin, dediklerini duymad Nimeta.
Raziyamm, ocuklarndan biri hastaland zaman, illa nedeni-T',I' ni bulmak
isterdi. Hastann nerede uuttuunu, kimden nezle ; kaptn, kimin evinde abur
cubur yiyerek ishal olduunu ren-'' meden bir turlu rahat edemezdi.
Nimeta, birka saat sonra, gzlerini atnda, annesini elinde bol limonlu bir
ehriye orbasyla, ba ucunda otururken buldu.
"Guzel kzm, Selukovi ilacn yollam, orban hemen i de ilac tok karnna
al. Bir de bana sz vereceksin, bir daha Tuzla muzla yok," dedi Raziyanm. Bir
tasn iine sirkeli su ve tulbent hazrlamt.
Nimeta, kendini be alt yalarnda olduu gibi, tamamen annesinin ellerine
brakt bir on gun boyunca. O ne piirdiyse yedi, ne dediyse yapt. Atei o
kadar yuksekti ki, hibir eye itiraz edecek hali yoktu.
Yatakta ateler iinde yatt gunlerde, hayal meyal Sonya'mn gelip gittiini,
Hana'nn da ptr ptr evresinde dolatn duyuyordu.
Gunler sonra, ilk kez yataktan kalkt, oturma odasna kadar yurudu. Her gun
ziyaretine gelen, ama halsizlikten konuamad Sonya'y, bu kez yatanda
deil, oturma odasnda arlamak istemiti. Atei bir-iki gun nce dumutu ama,
muthi halsizdi ve ayaa kalktnda ba dnuyordu.
"Senin ilerini de bize yukledi van. Drt gzle dnuunu bekliyoruz," dedi
Sonya, "Son yaptn Tuzla rportajlar bir harikayd. Keke onlar kendin
sunabilseydin."
Nimeta gumbur gumbur ksurdu, annesi bir fincan hlamur koydu nune. Bu hlamuru
bulmak iin, her eyi gze alp yine kentin teki ucunda baheli bir evde oturan
arkadan ziyarete gitmiti yal kadn. Nimeta'nn atei dutukten sonra,
iyice gsune inmiti. gundur ksuruyordu kei gibi. Sonya, gzleriyle
217
yalnz kalmak istediini anlatmaya alt arkadana. Ihlamurundan bir yudum
aldktan sonra, annesinin gzlerinin iine bakt 218 Nimeta.
"Bir ey mi istedin kzm?" dedi Raziyanm.
"Anne, Sonya ile ile ilgili eyler konuacaz. Sen sklma diye yani..."
Raziyanm, Nimeta'nn dizlerine rttuu battaniyeyi duzeltip, kt odadan.
"Tuzla'dan dnduun akam, ok yorgun olduunu sylediinde, sana inanmamtm.
Meer sen hakikaten haJEKruvormu-un, Nimo," dedi Sonya. "Stefan ziyaretine
gelmek iin izin istiyor. Ne zaman gelsin?"
"St-h-fan m?" Az daha hlamur boaznda kalyordu Nimeta'nn.
"Daha gitmedi mi o?"
"Hayr."
"Hani gidiyordu ertesi gun? Hani, taa Tuzla'dan dnduum akamn ertesinde?"
"ii uzam, kalm," dedi Sonya. "Bu hafta iinde seni grmeye gelsin mi?"
"Gelmesin," dedi Nimeta telala. "Ben birka gune kadar dnerim ie. Ararm
onu."
"Gelmek istediini syledi, seni ok merak etmi."
"Annemle bam belaya sokmasn benim," dedi yavaa.
"Aaa, neden?"
Bir an ne diyeceini bilemedi Nimeta. "Annem, Hrvat sava srasnda
Hrvatlar'a ok kzmt, bizi arkadan vurmaya kalktklar iin. Yaldr, saati
saatine uymuyor, bakarsn munasebetsiz bir laf ediverir."
"Stefan aldrmaz. Anlayldr."
Nimeta, o gece parklarda gezerlerken uutmu olduu iin, Stefan'n kendini
sulu hissettiini tahmin edebiliyordu. Herhalde dnmek iin, iyilemesini
beklemiti.
"Ben ona bir not yazaym da iletiver olur mu Sonya," dedi. "Saolsun,
ilgilendii iin. Ama eve kadar zahmet etmesin."
Halsizdi. ksuruyordu. Annesini artk var olmayan bir iliki
iin, bana musallat etmek ve luzumsuz munakaalara girmek istemiyordu. Ya
Stefan, hastaland gece parklarda sabaha kadar dolatklarn kanverirse
azndan, Raziyanm'n dilinden hi 219 kurtulamazd artk.
Sonya, bir iki evrak brakp kalkt, van, kendini iyi hissederse, bir gz
atversin Nimeta, demimi. Nimeta, butun iyi niyetiyle ktlar dizlerine
yayd, okumaya alt. Ama harfler sanki gzlerinin nunde dans ediyorlard.
"Gitti mi arkadan?" dedi Raziyanm. "Ambargo kalktysa gelebilir miyim?"
Elinde Nimeta'nn orbas kapda dikiliyordu.
Nimeta oturduu yerden, kapnn yannda hayali fener gibi duran annesine bakt.
Yal kadn, ateli hastal kendi geirmi gibi zayflam, avurtlar
kmutu. Gzlerinin alt mor, yuzu sapsaryd. Birden muthi bir acma duygusu
kaplad iini.
Bir mur boyu, Raif ve o, her yaptna, her sylediine kzmlard
annelerinin. Ar sevgisinden, ocuklarna dukunluunden bunalm, haklarnda
her eyi bilme, renme merakna kzm, surekli yemek piirip onlara yedirme
arzusunu kuumse-milerdi. Ne yapsa yaranamamt Raziyanm ocuklarna. Yine de
hep bir eyler yapp durmutu. Takdir grmemesine karn, hep o bitmez tukenmez
iyi niyetiyle rpnmt. Evlerine su getirebilmek iin bu yata taa bira
fabrikasna kadar kilometrelerce yol tepiyor, lumu gze alp ar pazarda
yemek kuyruklarnda bekliyor, onlar stabilmek iin aa kutuklerini el
arabasyla eve kadar tayordu. stelik, en sevgili torunu Fiko ile gzunun
bebei Raif i onu, bir teekkuru bile ok gren cad kzyla ba baa brakp
gitmilerdi.
"O nasl sz, anne," dedi Nimeta. "istiyorsan otursaydn keke. Ben, sen
sklrsn diye..." ksuruk lafn bldu.
"O kz ok yordu seni," dedi annesi. "Hasta ziyareti de bu kadar uzun tutulmaz
ki a canm. Bak yine ksurmeye baladn, ite." Tepsiyi getirip dizlerine koymak
istedi Nimeta'nn. Nimeta'nn yureini bir an iin kaplayan sevecenlik ksa
surdu.
"Ne olur arkadalarmla bozma, anne," dedi bkkn bir sesle.
"orban i," dedi Raziyanm. "Et suyu koydum iine. 'Et suyunu nasl bulduumu
da hi sorma. Hastalandn, kuvetten du-
tun diye yapmadm kalmad iki yuz gram et bulana kadar. Ziyan etme de i bari.
220 "Eline salk anne," dedi Nimeta gucunu toplayp. "Yaptklarna
demitir, eminim ok guzel olmutur. Biraz da Hana'ya ayr
olur mu?"
Dizlerinin ustundeki ktlar kenara koydu, tepsiyi almak iin. Bir ksuruk
nbetine daha tutulduundan, hemen balayamad orbasna.
Ne gariptir, onu ok sevmesine karn en buyuk zarar da, farkna bile varmadan
Stefan veriyordu Nimeta'ya. Onun yuzunden, ikinci hastalanyd bu. Doktor,
kendine dikkat etmezse, hastaln zatulcenbe evirebileceini sylemiti.
Zatulcenbin sonu belliydi. Kan donmutu Nimeta'nn. Savan ortasnda verem
olmak! Hem de annesi ve Hana onun avucuna bakarlarken.
Burhan da u anda Stefan'n yuzunden savatayd, hatta Fiko bile. lduren ak!
Lanetli ak!
Bir kak orba iti, ii snd. Ktu huylu olmaya baladm, diye duundu,
kabahati bakasnda aryorum. Parkta sabaha kadar dolamak isteyen de
kendisiydi, Stefan'a k olan da.
Nimeta'nn evdeki nekahat gunleri uzad. Sand gibi, atei dutukten sonra,
bir iki gun iinde toparlanp, dnemedi iine. Raziyanm, kzn
gulendireceine inand yemekleri piirip, piirip getirdi nune. Bir hafta
sonra, kendini daha iyi hissetti Nimeta.
Pazar akam, evlerine urayan Selukovi'ten de izin alnca, ertesi gun iba
yapmak uzere hazrland.
Ne tuhaft u hayat. Yllardr ie gider gelirdi. Kendi bata olmak uzere, tum
ailesi sylenir dururlard, alt iin. Ksa bir aradan sonra, yeniden ie
gitmek ok zlenen, ok mutluluk veren bir eymi gibi sanki, imdi de evcek
heyecan iindeydiler. Hana bile kaptrmt kendini bu heyecana. Annesinin yarn
ne giyeceini o semek istemiti.
"Rengim ok soluk, sakn yarn bana bej tayyrumu giydirmeye kalkma, Hana," dedi
Nimeta.
"Ne giyersen giy, yeter ki kaln olsun. Yeniden uutme," dedi Raziyanm.
Hana, annesinin dik yakal krmz kazan ve lacivert eteini serdi yatan
ustune. Bir suredir muthi bir giyim kuam merak-na kaplmt. Ne yazk ki
kuuk kzn bu merak, alveri etme- 221 nin mumkun olamad bir dneme
rastlyordu.
"O kazak ok kaln, terletir beni," dedi Nimeta.
"Ama krmz sana yakyor, anne" dedi kz. "Bence bunu giymelisin."
Nimeta, kaza nune tutup, aynaya bakt. Canl renk, busbutun soldurdu yuzunu.
Kilo da vermiti, bir hortla andryordu. Ama giyim kuam munakaas yapacak
hali de hi yoktu. Ksacas, her zaman olduu gibi, sadece onu ilgilendiren bir
ayrntda bile, yine onun deil, ailesinden birinin istedii olacakt.
Guldu kendi kendine, "Tamam evladm, hatrn iin yarn bunlar giyeceim. Haydi
imdi git yat, ge oluyor," dedi.
Kazakla etei dolaba kaldrmad. Eline o gunun gazetelerini alp, yataa girdi.
Yarn yeni bir gundu, ie gidecekti, muhtemelen Stefan' grecekti.
Eve dnmeden nce ardan geip alverii o yapard belki. Annesini ok
yormutu gunlerdir. Hana'ya Zlata'sn eve davet etmesi iin izin verecekti. Ka
zamandr tasarruf yapabilmek iin, eve arkada getirmesini istemiyordu kznn.
Ama yatakta yatt surece duunmu, zavall ocuktan normal bir yaam
esirgeme-meye karar vermiti. Gazetelerini okurken, dald gitti.
Kapnn vurulduunu nce uykusunda duydu. Ruyasnda kap vuruluyordu, koup
ayordu kapy ve babas kyordu karsna. Kollarna atlayp alamaya
balyordu babasnn, "Babacm, seni ok ama ok zledim. Nerelerdeydin?"
diyordu. Babas lduu yata deil, krk yalarndayd. Gen ve yakklyd.
Ruyann etkisiyle uyanp, yatanda dikildiinde, kapnn gerekten vurulduunu
anlaynca irkildi. Ba ucundaki lambay yakmaya alt. Yanmad lamba. Uyku
sersemi olduu zamanlarda hep unutuyordu nedense elektriklerin kesik olduunu.
Bu saatte kim gelebilirdi? "Aman Allahm," dedi, "Aman Alla-hm." Terliklerini
giymeden kotu. Annesi koridorun kapsn ka-
222
pamt. Karanlkta buyuk bir gurultuyle kapya arpt. Kufur savurarak, sokak
kapsna yurudu, el yordamyla, hole braktklar mumu ve kibriti buldu. "Kim
o?" diye seslendi, kapy vurana. Mum , enesinin altndan yuzune vuruyor,
korkudan buyumu gzleri, dank salaryla, bakmsz bir azizeyi andryordu.
Raziyanm ve Hana da odalarndan koridora km, bembeyaz suratlaryla
bekliyorlard.
"Nimeta hanm orada m?"
"Kimsiniz?" dedi Nimeta. O kadar ok dinlemiti ki eve girerek butun ailenin
rzna geen Srp milislerini. Mirsada'nn rnei daha taptazeydi belleinde.
Dizleri titremeye balad. "Kimsiniz, ne istiyorsunuz?"
"Burhan komutandan haber getirdik."
Nimeta, ustunde sadece bir gecelik olduunu bir anda unutup
at kapy.
Karsnda siyah giysili iki adam vard.
"Korkmayn yenge, bizi Burhan komutan gnderdi."
"Kzm, git ustune bir ey giy," dedi Raziyanm. Nimeta'nn kmldamadn
grunce, sabahln getirmek uzere ieri kotu. Hana annesinin arkasnda,
eteine yapm titriyordu.
"Ne oldu? Burhan'a bir ey mi oldu?"
"Olunuz yaralanm," dedi adam.
Raziyanm geri dnduunde, kzn yere kmu buldu. Srtna sabahln rttu.
Adamlar Nimeta'nn koluna girip, onu yerden kaldrdlar, en yakndaki iskemleye
oturttular.
"Komutan size haber yollatt. Yarn erkenden indiriyor olunu. Mutlaka hastanede
bir yatak temin etmenizi istiyor."
"Nesi var olumun? Vuruldu mu? Bomba m? Kendinde mi, baygn m? Yaras ar
m?"
"Korkmayn, yenge," dedi gen olan. "Bacandan yaraland. Ama yukarda
halledebileceimiz bir durum deil. Tam tehizatl hastane gerekebilir."
"Ne zaman geliyorlar?"
"Bilemem. Gun rken kacaklard yola. Sabaha mutlaka burada olurlar. Bir
aksilik karsa, size haber ederiz." Selam aktlar ve kp gittiler.
Nimeta, annesi ve kz bir muddet hi kprdayamadan donmu gibi kaldlar
olduklar yerde. Hibiri konuamad. Sanki dilleri tutulmutu, ilk konuan
Raziyanm oldu:
"Selukovi'e hemen haber salalm," diyebildi. Nimeta annesinin sesiyle kendine
geldi, elinde mumu, odasna kotu, Hana'nn yatmadan nce hazrlad giysileri
geirdi ustune. Aceleden oraplarn giymeyi unuttu, paltosunu srtna ald,
kapdan karken annesi haykrd arkasndan: "Dur. Allahakna dur, gece
karanlnda nereye gidiyorsun tek bana? Beni bekle."
Nimeta merdivenlerden ikier uer atlayarak koarken, annesinin sesini ve
kznn alamasn duyuyordu.
Sabah yedide, Fiko iin gerekli her turlu yardm hazr etmi olarak evine
dndu. "Selukovi'i..."
"Buldum anne. Her eyi hazrlad eksik olmasn. O olmasa ne yapardm acaba?
Hastaneler tklm tklm dolu. insanlar ikier uer yatyor yataklarda. Ne iyi
insann bir doktor dostu olmas, Kranjcevia'da ba hekimin odasnn arkasnda
bir blum varm, oray hazr ettirdi. Ne de olsa yllarn profesru, hatrn
sayyorlar. .." Daha anlatacakt ama, bir ksuruk nbeti kesti lafn.
"Aaaa, ayanda orap yok senin!" dedi Raziyanm. "Deli mi edeceksin beni, byle
mi ktn sokaa sen?" Kzna orap getirmek iin odasna kouturdu.
Saat on bire kadar sakin beklediler. Hana o sabah dersanesine gitmedi. Nimeta,
bir battaniyenin altnda, pencerenin nunde oturuyordu. Saat on bire doru
elektrikiler geldi yirmi vatlk elektrii Nimeta'nn da evine balamak iin.
Haberci olduundan dolay baz torpilleri olabiliyordu byle, ii yavatan alp,
yarm saate yakn oyalandlar. Raziyanm, kz iin kaynatt hlamurdan ikram
etti onlara. Ihlamurlarn iip gittiler. Nimeta pencerenin nunde hl
bekliyordu. On ikide sabr tamaya balad. Kimi nasl arayabileceini
bilmiyordu. Drt dnuyordu evin iinde. Annesinin odasna girdi. Razi-yanm,
eline Kuran'n alm, ksk sesle Kuran okuyordu odasnda. "Kuran okumak dara
duunce aklna geldiine gre, Allah' busbutun kzdrmayasn, anne," dedi.
223
"Allah', her dakika ona rahat vermeyenler kzdrr asl, Nime-ta," dedi annesi.
"Allah, ihtiyacmz olduu zaman ona snma-224 mz ister. ek kapy,
rahat brak beni."
Nimeta kendi tavrn annesinde grunce biraz bozuldu. Kapsn kapatt
Raziyanm'n, oturma odasna geldi. Koltuun uzerine kurulmu kediyi ititirip
yere att. Kedi takla atp drt ayak indi yere, akn akn bakt. Hana pilli
radyosunda cazr cuzur istasyon aryordu.
"Kapat unu," diye bard kzna. "Haydi sen derse git." "len oldu anne.
Dersler paydos," dedi Hana. "Zlata'ya Mlata'ya birine git."
"Hibir yere gitmeyeceim," dedi ocuk. Kus kus odasna yurudu.
Sakin olmalym, dedi iinden Nimeta, sakin ve cesur olmalym, Tanrm bana
yardm et.
Saat bire doru kap vuruldu. Nimeta frlad yerinden, dizlerinden kayan
battaniyeye taklarak az daha duuyordu. Kapya kotu. Raziyanm ve Hana da ayn
anda koutular. Kapda parka-l, gune yan bir adam vard. Nimeta,
pencerenin nune mhland iin, apartmana birinin girdiini grmutu ama,
gelenin Burhan'la ilgili olabileceini duunememiti.
"Olumdan haber mi getirdiniz?" dedi Nimeta, adamn konumasna frsat vermeden.
"Evet."
"Nerede kaldlar?"
"Srplar iki ayr yere barikat kurmu. Ambulans ile barikat yarmak mumkun
deil. Ben, ormana dalarak arkadan dolap geldim. Hastay ormanda sedye ile
tayamayz."
"Simdi ne olacak?" diye bard Nimeta. "Syleyin ne olacak imdi?" Raziyanm
sendeledi ve duvara yasland.
"Ne olacak imdi?" dedi Nimeta. Sesi insan sesine benzemiyordu.
"Ancak douya doru giderlerse, Hrvat blgesinden geerek girebilirler ehre.
Onu yapabilmek iin de bir suru belge, izin mizin gerekiyor. Bir de, akam
beklemek var, ansmz denemek iin." "Yani, Srp barikatlarn yaracanz m
sanyorsunuz?"
"Baka yapacak bir ey kalmaz ise..."
"Hrvat blgesinden gein."
"Eer geirmezlerse, bou bouna hastay sarsalam ve zaman kaybetmi oluruz.
Her neyse, Burhan komutan size haber iletmemi istedi. Medyac olduunuz iin,
belki bir yardmda bulunabilirsiniz, gei belgesi filan... Yoksa o yolu denemek
bouna olur. Siz o ileri yapp... "
"Ieri girer misiniz lutfen," dedi Nimeta.
"Uzun surmez deil mi? Fazla zamanm yok."
"ieri girin. Aklma bir ey geldi. Lutfen, biraz zaman tanyn bana."
Adam ekine ekine girdi, bir keye iliti. Hana ve Raziyanm hi
konumuyorlard. Raziyanm ilk defa evine gelen birine ikramda kusur ediyordu.
"Ne iersiniz?" diye sormuyordu. Nimeta paltosunu giymi olarak geldi.
"Size hemen belge bulmaya gidiyorum. Bekleyin beni," dedi.
"Uzun surmesin," dedi adam.
Kapdan frlad, merdivenleri uer beer atlayarak indi. Arka sokaklardan
deliler gibi kotu yoku aa. Holiday Inn'in arka kapsndan girip resepsiyona
gitti. Nefes nefeseydi. Taranmam salaryla yorgun bir cady andryordu.
"Stefan Stefanovi ka numaradayd?"
"Bir hafta nce ayrld," dedi memur.
"Adres brakt m?"
Adam bir defter kartrd, "Hayr, brakmam," dedi sakin sakin.
Nimeta kt otelden, koacak gucu kalmad iin hzl hzl yurudu bu kez.
Arka yola kt. Otobusler sava baladndan beri ana caddelerden deil
barikatlarn arkasnda kalan ara sokaklardan geiyordu. Yoldan geen otobusu el
kol sallayarak durdurdu. Televizyona yaklanca, "Duurr!" diye bard ofre.
Kendini otobusten aa att.
Televizyon binasndan ieri ruzgr gibi girdi. Sonya'y yakalad.
"Bana abuk Stefan' bul, Sonya," dedi.
"Aman Allahm, bu suratnn hali ne? Ne oldu Nimeta?"
225
S 15
"Simdi anlatamam. ok ok muhim. lum kalm meselesi. Onu bul ve hemen evime
yolla." 226 "Hani evine gelmesini istemiyordun? Annen..."
"Bo ver annemi filan. Sana ok acil diyorum, anlamyor musun? Sen ueniyorsan,
yerini syle bana. Otelden ktn sylemitin ..."
"Ivan seni merak etti bu sabah, iba yapacaktn Nimeta."
Nimeta iki eliyle yakasna yapt Sonya'nn, "Sonya, elini ayan peyim soru
sorma. Frla ve bana Stefan' bul. Hemen. HEMEN! ANLADIN MI?"
Nimeta'nn salar diken diken, surat bembeyazd.
"Tamam," dedi Sonya. "Ona ne diyeyim?"
"Ne mi de? Nimeta luyormu, son nefesim veriyormu, de... Hemen gelsin."
iskemlenin arkasna ast kabann ald Sonya. "Sen nereye?" diye sordu.
"Ben evdeki adam tutmak iin eve dnmek zorundaym," dedi Nimeta.
"Hangi adam? N'oluyor Allah akna?"
"Sonya, zaman kaybediyorsun. Git imdi. Sonra anlatrm," dedi Nimeta. Sonya'y
iteleye kakalaya merdivenlere surukledi. Dierleri akn akn bakyorlard ne
olduunu anlamadan.
Televizyonun avlusuna braklm bisikletlerden birine atlad. Beki
kulubesindeki nbetiye, "Akama geri getireceim, acil bir i kt," diye
seslendi. Adamn cevabn beklemeden bariyerin yanndan syrlp hzla geip
gitti.
Evine girdiinde, annesini mutfakta, Hana'y ve adam yanya-na pencereden
darsn seyrederlerken buldu. Adama, "Bekliye-ceiz," dedi.
"Ne kadar?"
"Bilmiyorum, Aradm kii bulunana kadar."
"Ben burada saatlerce kalamam. Yaplacak baka ilerim var. Ka saat sonra geri
gelmem gerekiyorsa.
"Bilmiyorum. Biraz bekleyeceksiniz. Aradm kii hemen de bulunabilir, birka
saat da surebilir."
"Bekleyemem. Ben gider, sonra gelirim."
"Durum acil dememi miydiniz?"
"Dedim ama, siz ne kadar bekleneceini bilmiyorsunuz ki."
"Bir dakika o zaman," dedi Nimeta koa koa ieri gitti. Geri 227 geldiinde
elinde kocaman bir tufek vard. Babasnn Nuh Ne-bi'den kalma av tufei.
Raziyanm, Hana ve adam, hayretler iinde Nimeta'ya baktlar.
"Ne kadar beklememiz gerekiyorsa, o kadar bekleyeceiz," dedi Nimeta. "Bu odada
hi kimse kmldamayacak yerinden."
Adam ayaa kalkt. Kapya yuruyecek oldu. Bir kurun vnlayarak sa kulann
yanndan geti, duvara sapland.
"Sen resmen delisin," diye bard Raziyanm. Hana alamaya balad.
"Zrlamay kes!" diye bard kzna Nimeta.
Adam olduu yerde durdu. Yavaa geri dndu, kalkt yere oturdu.
"Adn ne?"
"Nusret."
"Buradan ayrlmadan nce, beni ldurmen gerekiyor," dedi adama. "Ya ben ya da
sen, ikimizden biri lecek. Veya, bekleyeceiz. Anladn m Nusret?"
Nimeta'nn gzlerinde yle korkun bir ifade vard ki, adam cevap vermedi. Avn
hem paralamaya hazrlanan bir pars, hem son nefesinde, her eyi yapmaya hazr
yaral ve aresiz bir hayvan gibiydi kadn.
Nimeta elini uzatt, en yakndaki iskemleyi ekti altna, tufei adama dorultup
yerleti.
"Kzm ben ieri..." diyecek oldu Raziyanm.
"Kimse kmldamayacak," dedi Nimeta.
Esirlerinin yerlerinden kalkmalarna izin vermedi, elinde tufek, bir saate yakn
bekledi ksurerek.
Saat ikiye doru kap vuruldu. "Git kapy a, Hana," dedi Nimeta. Kuuk kz
anneannesinin kanatlan altndan frlad kapya kotu. Stefan ve Sonya ile
birlikte geri geldi. Sonya, oturma odasndaki manzaray grunce, bir an
Nimeta'nn delirmi olabileceini duundu.
"Nimo, tamam Nimo, her ey yolunda, sakin ol canm," dedi, en tatl sesiyle.
228 "Samalama Sonya, hibir ey yolunda deil," dedi Nimeta, sonra adama dndu.
"Sabrn sonu selamet derler, Nusret. Bekleyi bitti."
"Sizin bu evde ne iiniz var?" diye sordu Raziyanm Stefan'a.
"Sus anne!" dedi Nimeta.
"Tuvalete gitmem lazm," dedi Nusret. Nimeta, elinde ne zamandr tuttuu silah
indirdi, bayla koridoru iaret etti. Adam koar adm odadan knca, "Kim bu
adam?" diye sordu Stefan, "Size bir ktuluk mu yapt yoksa?"
"Stefan," dedi Nimeta, "senden bir ey istiyorum. Yalvarrm olumu kurtar."
"Fiko'yu mu?" diye sordu Stefan. Saknd.
"Fiko yaral. Acele bir hastaneye ulatrlmas lazm. Srplar yeni barikatlar
kurmular. Ambulans geemiyormu. Senin hem Srp hem de Hrvat kimliin var.
Fiko'yu ya buraya geir, ya Hrvat tarafna. Ama acele et, unku ar yaral."
"Nerede o imdi?" diye sordu Stefan.
Adam geri gelmiti tuvaletten.
"Nusret seni ona gturecek," dedi Nimeta. "Acele edin."
"Kaldm yere uramam gerekiyor," dedi Stefan. "Haydi, hemen kalm Nusret."
"Beni de aln, ben de geliyorum, bir dakika," dedi Nimeta.
"Sizi geri getiremeyiz," dedi adam. "Hem iki kii daha kolay olur iimiz. Bize
vakit kaybettirmeyin. Zaten yeteri kadar geciktim ben."
"Geleceim."
Adam k cebinden bir silah kartt, "Bakn, sizi etkisiz hale getirebilirdim,
isteseydim. Ama acnz anladm iin, oturup bekledim. Simdi size 'gelmeyin,'
diyorum. Beni uratrmayn, istemediim eyleri yapmaya zorlamayn," dedi.
Kapdan karlarken, smsk ellerine yapt Stefan'n Nimeta. Ellerini
dudaklarna gturup ptu, "Allah senden raz olsun, Ste-jo," dedi. "Allah senden
raz olsun."
Stefan ve Nusret gittikten sonra, Nimeta, annesinin odasna
gidip, Raziyanm'n sehpann uzerine brakt Kuran'n ald, pencerenin nune
geldi, ban ge kaldrd:
"Allahm, olumu kurtar," diye yalvard. Kuran' pencerenin 229 pervazna
koydu, sa elini Kuran'a bast skca. "Allahm, bak sa-na kitap ustune yemin
ediyorum. Olumu kurtar, onu bana sa salim geri getir; bir daha Stefan' hi
ama hi grmeyeceim. Sartlar ne olursa olsun grmeyeceim onu."
; Trebevi-Mart 1993
! Burhan, nunde uzanan, saa sola sapan tum yollara, patikalara ve geitlere
girip ktktan, her eyi denedikten sonra, yine Nusret'i indirdii yere gelip
durmutu. Kararlatrdklar gibi, ilerleyebiliyorsa gidecek, baaramad
takdirde geriye, tam bu noktaya dnecekti. Nusret'le bu noktada buluacaklard.
Buyuk bir ihtimalle, Nimeta butun kaplan zorlayarak bir k yolu bulmu
olacakt, Fiko'yu bir an nce Hrvatistan'a sokabilmek iin. Kars da aresiz
kalmsa, yeniden duunecekti Burhan. ok vakti olmadn biliyordu. Olu,
gecikirlerse bacan, daha da gecikirlerse hayatn kaybedebilirdi. ocuu
srtna vurup, Nusret'in yapt gibi aalarn, allarn arasndan aa
inmeyi de duunmutu. Ama bu busbutun tehlikeye atmak olurdu Fiko'nun hayatn.
Tek are, biraz daha beklemekti. Nimeta, bir mucize yaratabilmise ne l,
olmad, lumu gze alp, yarmaya alacakt barikatlar. Fiko, hastaneye
yetitirilemedii takdirde, naslsa lecekti. Kaybedecek bir eyi olmadna
gre, deneyecekti ansn. Ama imdi, bir umitle beklemeyi tercih ediyordu.
Panie kaplmadan, sakin sakin, dua ederek, umitle beklemeyi-
Burhan ambulansn kapsn amt. Kap alnca ieri dolan serinlik iyi
gelmi gibiydi Fiko'ya. Olunu kucana ekerek, biraz yukseltmiti ban.
Yaral bacan, kat kat edip dizdii parkalarn ustunde mumkun olduunca
yuksee uzatmt. Doktorun yanlarna verdii morfini, bir de kanama durdurucu
ineyi vurmutu biraz evvel. Susadka su veriyordu Fiko'ya.
Ambulansn dnda volta vurup duran Raif, sayg ve hayretle seyrediyordu
enitesini.
230 Ablasyla evli olduu yllar boyunca, iine ok dukun ve fazla ciddi
bulduu enitesinin, hi bilmedii taraflarn kefetmiti, daa ktndan
beri. Burhan'da ok az insanda rastlanan bir tevekkul vard. Bana gelebilecek
her eye ok nceden hazrlanm gibiydi. Hibir eye fazla amyor, fazla
sevinmiyor, ok uzulmuyor ve kolay kolay yklmyordu. Soukkanl ve ileri
gruluydu. Her eyi ince ince hesap ettii, her ihtimali duunme yeteneine
sahip olduu iin, askerler arasnda ok sayg gruyordu. Raif, enitesini
yalandan tandka, bulunduklar tepenin, dier kararghlara gre neden ok daha
baarl savunulduunu anlyordu.
Fiko yaralandnda da panie kaplmamt. adrna girmi, ban elleri
arasna alm, bir be dakika muddetle duunmutu. nce doktorla sonra oluyla
konumu ve ocuktan, baca kesilirse, lmeyi tercih edebileceini renmiti.
"Enite, o daha ocuk. Onun lafyla nasl karar alabiliyorsun?" demiti Raif.
"Fiko yanda binlerce gen kolsuz ve bacaksz kald bu savata. Yaasn da, bir
baca olmasn."
"Onun lafyla karar almyorum. Bir bacak kaybetmenin onun iin nemini renmek
istedim," demiti. "Bana, 'beni kurtarn, hemen kesin bacam, yaamak
istiyorum' da diyebilirdi. Demedi."
"Simdi ne olacak?"
"Simdi bacan kurtarmaya alacam. Son ana kadar. Yoksa bacak gidecek."
"Burada m kesecekler?"
"Sorun ite orada Raif. Bu artlarda bacan kesmeye kalksalar, septisemi olma
ihtimali ok fazlaym. Onu bir hastaneye indirebilmek iin elimden geleni
yapacam."
"Ben de sizinle geleyim."
"iyi olur," demiti Burhan. Ambulans Nusret kullanyordu. Barikatlar fark
ettikleri zaman, hemen geri dnmulerdi ve da ii yollarn ok iyi bilen
komando, Nimeta'ya haber iletmek uzere ayrlmt onlardan.
Simdi bekliyorlard.
Fiko, babasnn kollarnda, aada uzaktan gzuken Mila-ka'ya bakyordu.
Nehir, ufukta yeni beliren gunein etkisiyle kpkzld.
"Bak baba, uraya bak," dedi Fiko, "Milaka kpkrmz." "Bonaklar'n
asrlardr akttklar kann hatrna, gun doar-- ken bu rengi alr Milaka,
olum," dedi Burhan, i "Hi duymamtm bunu."
s Olunun salarn, ii titreyerek efkatle okad, Burhan. "ok ; eski bir
deyitir bu, Kulin kadar eskidir". Sen duymadn, unku senin kuann
vurumayacan, sava tarihte braktmz sa-i nyorduk biz. Artk Bonak
kan akmayacak sanyorduk. Yanlm-! sz," dedi.
Vadide alevden bir ylan gibi, kvrla bukule, kvrla bukule 1 uzanyor ve
Bosna Nehri'ne ulayordu Milaka. i Fiko, babas ve days kurtuluu
bekliyorlard... Sabrla... Bonaklar beklemeye talimliydiler.
231
*) ok eskiyi anlatmak iin kullanlan, 'Nuh Nebi'den kalma' anlamna gelen
Bonaka bir deyim.
Bonaklar
Yangn kavmindeniz ne giy sek alev
HULKI AKTUN
Yaye, 1180-1190
Tvrtko, ustunden suzulen sular kurutabilmek iin, kuuk bir kpek gibi
silkelenip durdu bir sure. Nehir, sabahn ilk klarnn avkyla
kpkrmzyd. Ama bu renk, birka dakika iinde giderek alacak, kan
krmzdan ak krmzya, pembeye, sonra sarya dnuecekti. Gunein gkyuzunde
iyice yukseldii saatlerde ise, nehir boyunca uzanan aalarn rengi vurduu
iin suya, uzun bir sure yemyeil akard Vrbas. Bosna Nehri'nin birok kolundan
biriydi ve ocuk surekli rengi deien bu nehrin tutkunuydu. Ama en ok, sabahn
ilk klarnn boyad al rengini severdi.
Birka yl nce, hayatnn ilk avna ktnda, babasyla yine byle ok erken
bir saatte gelmilerdi nehir kenarna ve sularnn rengini grunce, arp
kalmt.
"Baba, baba, uraya bak! Sular kpkrmz."
"Elbette olum. Bosna'ya yllar boyunca Bonaklar'n kan akt. Her sabah gune
doarken, Bosna Nehri butun kollaryla, bir an iin tum o sava kahramanlarnn
hatrna, bu rengi alr."
Olunun uzgun yuzune bakp gulumsemiti.
"Ama, artk hi kimsenin kan dkulmeyecek ne Vrbas'a ne de baka rmaa. Sava
bitti. Bundan byle bar iinde yaayacaz. Sizler ve ocuklarnz tahta
getiinde, her yeni gunun douunda, lenler adna kzarmaktan vazgeecek
nehir."
"O mumkun deil baba, unku bu topraklarda birilerinin g-
zu hep olacak," demiti Stefan. Aabeyi her zaman ukalalk ederdi byle.
"Ben umudumu yitirmeyeceim Stejo. Bonaklar'n kl dar- 233 beleriyle sava
meydanlarnda deil, uzun uzun yaayp kocaya-rak, yataklarnda lmelerini
salayacam. Sen de bir gun benim yerime getiin zaman, kendini benim gibi
bana adayacaksn. Topramzn altnda ve ustunde ylesine bir zenginlik var ki
olum, savatan uzak kalabilirsek, halkmz ebede kadar refah ve mutluluk iinde
yaar. Gerek liderlik de budur zaten, halkn mutlu klmaktr," demiti babas.
Birka gun sonra Tvrtko, Dyed'e(>) aktarmt babasyla aralarnda geen
konumay. Butun srlarn, dertlerini, duuncelerini Dyed'le paylard kendini
bildi bileli.
"Nehir, savamasak bile, her sabah kpkrmz olacak Tvrtko, unku gune,
insanlar yaadka, her sabah domaya devam edecek ve klar suyu o renge
boyayacak," demiti Dyed.
Bir uval andran kahverengi giysisini, dunyann en grkemli uniformasn
giyiyormuasna, dimdik ve gururla tayan bu yal adam, babasnn yan sra
en guvendii insand dunyada. Doduu gunden beri, en yakn evresinde, aile
fertlerinin arasndayd hep. Uzun sure akrabas zannetmiti Dyed'i ocuk. Bir
gun halasnn kz Mijda, "Dyed senin akraban deil. Sadece bir rahip o,"
demiti. Alt yandayd Tvrtko. Kelimelere yuklenen anlamlar irdeleme
andayd.
"Nasl yani? Akrabamz deilse neden 'dede' diyoruz ve neden bu kadar sk
geliyor evimize?"
"unku baban ona ok guveniyor. Babann yol gstericisi, o." Stefan atlmt,
"Babam kendi yolunu kendi izer. Kimsenin rehberliine ihtiyac yok." Stefan,
hep byle insann azna laf tkard nedense.
"Annem syledi, senin babann ruhunun yol gstericisi Dyed'mi ite," diye
yantlamt Mijda.
"O bir rahip. Rahiplerin ii te dunyalar iin yol gstermektir, bu dunya iin
deil."
(*) Din adam, din buyuu, dede.
"te dunyada yolumuzu biz kendimiz bulamaz myz?" diye sormutu Tvrtko.
Karmak allklarda, aalarla kapl arazilerde, 234 kuucuk yana ramen
iz surmede, yol bulmada ustayd.
"Hayr. te dunyada yolumuzu bulup Tanr'ya ulamamz iin, Dyed'in elimizden
tutmas art. Yoksa kayboluruz, Tvrtko." Stefan kendinden ok emin bir tonda
konuuyordu.
"Madem o kadar nemli bir grevi var, neden o irkin uval gibi eyi giyiyor.
Bizim papazmz mor atlas kaftanyla, ne kadar k." Mijda'nn sesinin mark
tonlamasna karn, Stefan'n sesi tok ve kesindi:
"Tann'nn gzunde, ustundeki giysilerin hi nemi yoktur da ondan. Tanr
kullarnn ustundekileri deil, yureindekileri grur," demiti Stefan. Tvrtko,
bu son cumleyi Dyed'den de duyduunu hatrlyordu ama olsun, bir kere daha
hayran kalmt aabeyinin hazrcevaplna. Zaten Mijda, her konuda yenik
duerdi, kuzeni Stefan'a.
Mijda, Hum Duku Miroslav ile evli olan halalarnn kzyd. Her yaz ba,
annesiyle birlikte, Bosna'ya akrabalarn ziyarete gelir ve Yaye'de sarayda
kalrd.
Stefan ile Mijda, sk sk papaz-dyed kavgas yaparlard. Mijda, kendi babasnn
ok nem verdii suslu kilisesinin mor kaftanl papazn ver, Stefan ise,
iinde tahta bankolar ve plak bir mihrabn dnda, hibir eya bulunmayan
Bosna Kilisesi'ni savunurdu.
Aile iinde, dini konular aldnda, Hum Duku olan eniteleri, Ortodoks
mezhebini vucu szler sarfeder, iyi Hristiyanlar'm cennette en mutena keleri
kapacan iddia ederdi ama babas, bu konuda enitesi gibi fazla konumazd.
Buyuk oluna, insanlarn Tanr ile olan balarna kimsenin karmasnn doru
olmadn sylemiti bir keresinde.
"Siz bir Ban'snz baba. Her eye karma hakknz var," demiti Stefan.
"Ben, Bonaklar'n bu dunyadaki liderleriyim. lum tesine ancak Tanr karr,"
demiti Ban Kulin. "Tanr'nn ilerine insanlar burunlarn fazlaca
soktuklarnda, Tanr da kullarn, savalar ve felaketlerle cezalandrmtr her
seferinde."
Stefan, babasnn 'Hal Seferleri'nden sz ettiini anlamt.
Stefan, babasyla enitesinin arasnda, kilise konusunda, sze dkulmemi bir
anlamazln varolduunu biliyordu. Hum Du-ku'yle bir arada olduklar zaman,
din konularnda herkes temkinli davranrd. Olduka hassas bir konuydu bu. Aile
iinde kimse eelemek istemezdi 'kilise' meselesini.
Bonaklar'n etraf deiik kiliselere ait halklarla evriliydi. Macarlar,
Hrvatlar, Romallar Katolik mezhebindeydiler. Douda yaayan halklar, rnein
Srplar ayrca Karada ve Hum halk Bizans kilisesine bal olduklar iin
Ortodoks'tular.
Oysa Bonaklar'n kendilerine zgu bir mezhepleri, din ve ahlak anlaylar
vard. Kiliseleri, dier kiliseler gibi zengin deildi, her turlu susten
arndrlm yerlerdi. Papazlarn nunde diz kup ha kartmazlard. Gunah,
asla kartmazlard. Vaftiz edilmezlerdi. Pazar ayinlerine gitmezlerdi. Yln
yalnzca belirli birka gununde yaplan ayinlerde, arap iilmez, ancak ekmein
blunerek herkese datld bir tren yaplrd. Ortadou dinlerinden izler
tayan, baz pagan seremonileri ve deiik anlaylar olan bir tarikatt bu.
Bu tarikata gnul verenlere Bogomil deniyordu. Din buyuklerine 'dede'
karl bir kelime olan 'dyed' diye hitap ediyorlard. Bogomil inanlarna
gre, iinde yaadmz dunya ve dunyevi zenginlikler eytann bir aldatma-
casyd. Bu nedenle rahipleri, ustunde ok sade bir urbayla dolard. Tanr
egemenliinin, ancak manevi alanda varolduuna inandklar iin, Bonaklar'n
gzunde i disiplin, doruluk, durustluk, verilen szun tutulmas, iyilik ve
efkat ok buyuk nem tard. Dinlerine bal sofular, disiplinlerini
kaybetmemek iin, asla iki imezlerdi. ok dindarlar et bile yemezdi. Belli
zamanlarda oru tutarlard. Bir Hristiyan tarikat olmalarna, isa'y peygamber
kabul etmelerine ramen, mucizelere ve Isa Peygam-ber'in Allah'n olu olduuna
inanmyorlard. Bu inanlarndan vazgemedikleri iin de, yllar boyunca,
Katolikler'den ve Orto-dokslar'dan ekmedikleri kalmamt. Ayn tarihlerde,
Anadolu'da yaylmakta olan hogrulu, sevecen, insancl nitelikleriyle Arap
Islamiyeti'nden ayrlan Anadolu Muslumanlarnn tasavvuf felsefesini ve
Aleviler'in Tanr'ya yaklamn andran bir din
235
anlay idi bu. Tpk onlar gibi, Zerdut'den etkiler tayan, e-kilsel
teferruattan ok, isel derinlie nem veren bir yol tutmu-236 lard.
Bogomilizm, 10. yuzylda Bizans'da ve Bulgaristan'da zellikle soylu aileler
arasnda yaygnd. Daha sonralar, Balkanlar'n batsna doru yaylmaya
balamt. Bosna'da nce soylular, sonra da alt tabaka tarafndan suratle
benimsenmiti. Bizans'da, Ortodoks Kilisesi iinde kokumakta olduklar iyice su
yuzune kan yuksek rutbeli din adamlarna bir bakaldr olarak balayan bu
reformist akm, ahlak anlaylar karmak olmayan, durust ve sadelikten
holanan Bonaklar'n arasnda hzla yaylyordu.
Bonaklar'in bana geen 'Ban'lar Katolik olmakla beraber, 'Bosna Kilisesi'
olarak tannan kiliselerinin kendine zgu retisini, Bonaklar'a dair bir z-
kimlik oluturduu iin, asla engellemiyorlard. 'Bosna Kilisesi', Bonaklar'n;
blgede Srbistan ve Hrvatistan Krallklarndan apayr bir topluluk, ayr bir
'devlet' olduklarnn canl simgesi gibiydi.
Ban Kulin de, kendinden nce, Bizans, Macaristan veya Srbistan tarafndan
atanarak Bosna'y idare etmi dier prensler gibi, resmen vaftiz edilmi bir
Katolik'ti. Ama ulusal kimliklerinin, Bosna Kilisesi'nin onlara verdii alt
kimlikten gu aldn ok iyi biliyordu. Ban Kulin acele etmiyor, Bosna
Devleti'nden sonra, Ki-lisesi'nin de bamszln ilan edebilmek iin, doru
zaman bekliyordu. nce ulkeye refah getirecek, orduyu gulendirecekti. Gereksiz
atmalara yol amayacakt, ilerde... bir gun olu Stefan iyice
salamlatrlm temeller ustunde tahta getiinde, Bosna Kilisesi'nin
bamszlnn ilan edilmesi hayalden geree dnuecekti. Elbette
gerekleecekti bu ruya... hatta belki o bile hayattayken.
Her zaman uzlamadan yana olmutu Ban Kulin. Halkn uyum ve bar iinde
yaatmay temel amac olarak grmutu. Slavlar'n kannda varolan o atak,
heyecanl, kavgac ve kufurbaz genden, onun kannda eser yoktu. Bar,
gereinde dunler de vermek pahasna gerekletiriyordu adm adm. Bat
kanadndan gelebilecek saldrlar nlemek ve o kanad iyice emniyete almak
iin, kz kardeini, Hum Duku ile evlendirmi, doudaki komu-
su Srbistan Zupan'*1 ile de ok yakn ve dostane ilikiler kurmutu. 1189
ylnda yapt zel ticaret anlamalar ile, Ragusallar'a (Dubrovnikliler),
Bosna'daki madenleri karma izni vermiti. 237 Asillerden oluturulan
'Stanak'ta***', Ragusa'ya tannan bu imtiyazlara itiraz sesleri yukselmiti
nce. Zaman iinde, Stanak'taki asilleri de ikna etmeyi baarmt Kulin.
Ve imdi nihayet, ok zledikleri bar surecinin tadn karyordu Bonaklar.
Bosna, blgede 'en ok ticaret yapan, en mureffeh halka sahip olan devlet' diye
isim yapmaya balamt.
Romallar zamanndan kalma ticaret yollarnda kervanlar, surekli maden ve
kereste tayorlard komu devletlere. Kuzeydeki msr ve buday tarlalarndan
ve Yaye civarndaki ekili arazilerden mahsul fknyordu. arlar, kadnlarn
iledikleri rengrenk geometrik desenli rtuler ve gmleklerle, ustalarn
dktukleri prl prl bakr ve gumu guumler, taslar, kaplarla, pazarlar ise
taptaze mevsim meyveleri, sebzeleriyle dolup tayordu. Sehirler, maln
tezghlayan tacirlerle, alveri eden Bonaklar'la ve Belgrad'dan, Raska'dan,
Zeta'dan gelip, Ragusa'ya gemek isteyen gezginlerle kpr kprd.
Yuzyllardr hasretini ektikleri bir bolluk ve bereket dnemi yayordu
Bonaklar. Eer Macaristan'n ve hep Macaristan'n dumen suyunda giden Zeta'nn
huzur karc eylemleri olmasayd, ustlerine barn rehaveti kmu bile
denebilirdi.
Bonaklar, kimsenin topranda gzleri, dini inanlarnda zorlamalar olmad
halde, Balkanlar'da varolularndan beri, bar yuzu grmemilerdi. ok zengin
madenleri, gumu, kurun gibi yeralt kaynaklar ve bugune dek dunya yuzundeki
en iyi kemanlara hammadesini veren akaa, mee ve am ormanlaryla, asrlar
boyunca, komularnn haris isteklerinin hedefi olmutu Bosna. Osmanllar'n
bile, Bosna'ya gz dikmelerinin nedenleri arasnda, gemilerinin karkasn ina
ettikleri salam tahtann elde edildii ormanlarn nemi rivayet olunurdu.
(*) Srbistan liderlerine verilen ad. Ban "in Srbistan'daki karl. (**)
Asiller meclisi
238
Kimdi Bonaklar? Nereden gelmiti bu ilesi hi bitmeyen kavim?
Balkanlar'a yerleen ilk insanlarn, lliryal olduklar sylenirdi, lliryahlar,
zaman iinde guneyden gelen Romallar, kuzeyden gelen Gotlar, doudan gelen
Hunlar, Alanlar ve Avarlar'la karmlard.
Slavlar ise, der ve Dinyeper arasnda kalan ovalklardan ancak altnc yuzylda
gelmilerdi Balkanlar'a, blgede yaamakta olan dier kavimlerle karmlard.
Slavlar, tarmla uraan aile birlikleri iinde kalmayp, klanlar ve kabileler
oluturmu, topra ileyip, boylar kurarak, kendilerini komu topluluklardan
bamsz klmlard.
Kaba izgilerle anlatlacak olursa, ayn dili konuan Slavlar'n douda
yaayanlar kendilerini Srp olarak tanmlam, kuzeybat blgesine ve Adriyatik
sahiline yerleenlere Hrvat denmiti. Bonak ise, Bosna nehrinin adn tayan
dalk ve ormanlk blgenin halkna verilen isimdi. Bonaklar Travnik, Yaye,
Srebrnica ve Sa-rayevo'yu kapsayan Bosna blgesinde yayorlard. Kuzey
komular Hrvatlar'd. Guneylerinde Srbistan ve Karada vard. Adriyatik
Denizi'ne paralel inen Dalmaya batda kalyordu.
nceleri oktanrl dinlere itibar eden Slavlar, Roma mpara-torluu'nun
Hristiyanl kabulunden sonra, Hristiyan olmulard. Varolularndan
itibaren, surekli olarak, Roma ve Bizans Imparatorluklar'nn, Macaristan ve
Bulgaristan Krallklarnn boyunduruu altna girip kan Slavlar, ayn zamanda
durmakszn birbirleriyle de savamlard.
Sekizinci yuzyla gelindiinde, Hrvat topraklarnn buyuk bir ksm ve
Bosna'nn kuzeybat blgeleri, Sarlman'n Frenk askerleri tarafndan
zaptedilmiti. Bir asr boyunca Frenkler'in etkisinde kalan bu yreler, o gune
kadar benimsemi olduklar airet sisteminden, bat Avrupa'da yaygn olan
feodalizme gemeye balayarak, bir aama yapmlard. Bu siyasi oluumun yan
sra, Bonaklar ve Hrvatlar, Frenk etkisi altnda kalarak Katolik mezhebine
girmilerdi.
Frenk igaline uramayan Srbistan, Dou-Roma Imparatorlu-
; u'nun bakenti Bizans'taki Ortodoks Kilisesi'ne balyd ve bir ,' 'Zupan'
tarafndan idare ediliyordu.
'-; 12. yuzyl, Balkanlar'da yaayan Bonaklar iin bir dnum l noktas
oldu. Macarlar, Hersek'i zaptettikleri zaman, krallar Ko-lomon'u Macaristan ve
Hersek Kral ilan ettiler ve Bosna'y da bu Krala baladlar.
Bosna uzaktayd. Sarp dalarn tesindeydi. Macaristan'dan idare edilmesi
imknsz gruluyordu. Sonuta, Bosna'nn idaresi, Macar Kral'na bal, Bosnal
bir Ban'a verildi. 'Ban', Hrvata bir kelimeydi. Buyuk Macaristan Krall'nn,
Slav asll valilerine verdii 'Prenslik' unvanyd.
ilk Bosna Ban Stefan, bu makama 1081 ylnda Macar Kral Kolomon tarafndan
atand.
Bosna Banlar, yllar iinde giderek bamszlaacak ve Macar Kral Kolomon'un
lumunden yetmi yl sonra, Bonaklar, o srada bal olduklar Srbistan
Zupan'na bakaldrarak, bamszlklarn ilan edeceklerdi.
Bonaklar, nihayet zgur bir devlet olarak tarihte yerlerini aldklarnda
balarnda Ban Kulin vard.
Ban Kulin, halkn zgurlue savaarak kavuturmutu ama, savatan nefret eden
bir liderdi. Krk yl aan idaresi boyunca, Bosna'nn uzerinden hi eksik
olmayan sava ruzgrlarn, siyasi manevralarla bar meltemlerine
dnuturecekti.
Be yuz yllk bir kavgadan sonra, Bosna vadisinde gelincikler ilk defa asker
cesetleriyle ezilmiyor, baharda erik ve elma dallan pembe beyaz iekler
ayordu, Bonak kzlar balarna ta yapsnlar diye.
Tvrtko, bu sabah aabeyi de onunla nehre girmeye gelsin istemiti. Uyandnda
doru Stefan'n yanna komu, onu yatandan kaldrmaya almt. Her zaman
oyunbaz olan ve kardeiyle akalamaktan holanan Stejo, "ekil bamdan, beni
rahat brak," diye avaz avaz barmt Tvrtko'ya.
Zaten ne zamandr, eskisi gibi ilgilenmiyordu kardeiyle, sorularna yant
vermiyor, onu terkisine alp at ustunde gezintilere kmyor, oyun oynamyordu.
stune bir durgunluk gelmiti.
"Hasta msn Stejo, niye byle bir tuhafsn?" diye sormutu bir
239
keresinde, Tvrtko. Dadsnn onlara zel olarak hazrlad karpuz reeline bata
ka kahvalt ediyorlard bahede.
24 Dads hemen atlp, "Aabeyin buyuyor. O artk senin gibi kuuk bir
olanck deil. Stejo delikanl oldu. Belki biraz da k. Durgunluu ondandr,"
demiti.
Stefan, elindeki reelli ekmei tabaa frlatp, kalkp gitmiti masadan.
"Heyy, nereye gidiyorsun Stejo? Beni bekle..." Azna yeni doldurduu karpuz
reelinin yeil paracklarn tabaa alelacele tukurup, komutu peinden. Ama
oktan atnn uzerindeydi, tozu dumana katarak uzaklamaktayd Stefan.
"Gel Tvrtko gel, otur uraya da kahvaltn bitir." Dad iin dunyadaki en nemli
ey yapt yemeklerin son lokmaya kadar bitirilmesiydi.
"Nehre gidecektik beraber. Sz vermiti bana." "Aabeyinin eteinden du
kuuum, artk o sana zaman ayramaz."
"Nehre bensiz gitti," dudaklar titriyordu Tvrtko'nun. "O nehre deil, Rujia'ya
gitti. Oraya da seni gturecek deil elbette," demiti dad.
Tvrtko, o anda, nehir kenarnda deil de sarayda olmas gerektiini ok iyi
biliyordu. Ne zamandr heyecanla hazrlandklar tren leye doru balayacakt
ve Tvrtko, kiliseden saraya kadar, babasyla annesinin hemen gerisinde, aabeyi
Stefan ile kz kardei Doria'nn arasnda yuruyecekti. Gunlerden beri, bu
nedenle gzune uyku girmiyordu Tvrtko'nun.
ilk kez kalabalklarn nunden bir 'Ban' olu olarak geecekti, lk kez dere
kenarnda iti kak oynat, dvutuu, ormanlarda aalara trmand
arkadalarndan ok ayr bir platformda bulunacakt. Onlarn nunden, giymek
zorunda olduu kenarlar ilemeli beyaz pelerininin eteklerini yerlerde
suruyerek yururken de yerlerin dibine geecekti.
Bundan byle hayat deiecek miydi acaba? En yakn dostlar
Haris ve Kresmin onu o tuhaf giysiler iinde grduklerinde alay
ederler miydi? Kendini dier ocuklardan ayrcalkl klacak bu
. trenden sonra, yine aralarna karp oynayabilecek miydi arka-
dalaryla? Srlarn paylaabilecek, kzlar hakknda ileri geri konuabilecek,
kufur edebilecek miydi?
On iki yanda bir olanck iin tamas zor bir arlkt Ulu 241 Ban'n olu
olmak. Allah'tan ki ailenin en kuuu idi o. Ban Ku-lin, beklentilerini Stefan'a
odaklam, tum gucuyle buyuk oluna devlet idaresinin puf noktalarn retmeye,
onu yetitirmeye alyordu. Tvrtko'nun yetitirilmesinde ise, onu dier
arkadalarndan ayrtran hibir zellik yoktu. Buna guvenerek, trene
katlmamak iin izin istemiti babasndan.
"Bu trende ailemin tum fertleri yanmda olacak," demiti babas. "Hem sen de
artk buyuyorsun Tvrtko, bir prens gibi davranma zamann oktan gelmedi mi?"
Hayr 'o zaman' daha gelmemiti. 'O zaman' elinden geldiince ertelemeye
alan sadece kendisi de deildi ustelik. Annesi, kz kardei, dads ve
buyukanneleri ona surekli kuuk sevimli hayvancklarn adyla hitap ediyor,
severken hl kucaklarna oturtup sktrmaya alyor ve hi de bir erikine
yakr biimde davran-myorlard. Babas daha geen gunlerin birinde, evdeki
kadnlar, "Bu ocuu yirmi yama geldii zaman bile martacaa benziyorsunuz.
Buyumesine musaade etmiyorsunuz," diye azarlamt.
Yine de bu trenden sonra, kendi iin pek ok eyin deiebileceinin
farkndayd Tvrtko.
Sabah erkenden uyandnda nehir kenarna komas ve kendini, belki de son kez
rlplak, serin sulara atarak, kollan yana alm, ba kulaklarna kadar
suyun iinde bir ceset gibi hareketsiz, elleri ve ayaklan donana kadar srt ustu
yatmas bundand. ocuklua, oyunbazla, umursamazla ve nehirde plak
yuzmeye bir nevi veda treniydi bu.
Gunein ilk klaryla uyanp, nehre atlamak iin evden svrken, annesine
yakalanmt.
"Artk hareketlerine dikkat etmek zorundasn Mao"," demiti annesi. "Sen
herhangi bir ocuk deilsin, ama boyun ne yazk ki aklndan daha hzl buyuyor.
Nehre sakn plak gireyim deme. Bugunden itibaren, bir erikin gibi davranmaya
bala."
(*) Kedicik
S 16
"O zaman sen de bana Mao demekten vazge, anne."
"istemiyorsan demem ama, ne kadar buyursen buyu, sen hep 242 benim Maom olarak
kalacaksn."
"Neden butun hayvan isimleri bana taklyor da onun ad hep Stefan?"
"unku o bir gun babann yerine geecek. Ciddiyete ok kuuk yata altrmas
lazm kendini. Ama sen.. .benim kuuk kedi-ciimsin ite."
"Kediciklerin giysisi olmazki anne," diye barmt merdivenlerden inerken,
"onlarn sadece tuyleri vardr."
Simdi suyun uzerinde srt ustu yatarken, ban hafife kaldrm, bir suredir
inanlmaz bir hzla, bir kedi gibi tuylenmekte olan vucudunu seyrediyordu
hayretle. Haklyd annesi, ailenin 'bebei' ve 'kedicii' olarak damgalanm da
olsa, Tvrtko buyuyordu.
Yanna havlu almadan kmt evden. Islak gvdesine geirdii giysilerinin
iinde, sabah serinliinde urpererek kente doru komaya balad. Daha yeni yeni
uyanyordu Yaye kenti. Sokaklarda kimseler yoktu. Kepenklerin hepsi kapalyd.
Bir saate kalmaz hareketlenme balard ehirde. len saatlerinden evvel tum
sokaklar ve zellikle Saray'n evresi tertemiz ykanacak, her tarafa, aalara,
direklere, balkonlara bayraklar aslacakt. Sonra, herkes en k en renkli
giysilerini giyecek, kadnlar taklarn takacak, aylardr evlerinde
hazrladklar bayraklar ve flamalar, bayramlklarn giydirdikleri
ocuklarnn ellerine verip, Kilise meydannda toplanacaklard. Tren, gunein
gkte yukseldii len saatlerinde balayacak, ama enlikler gun batmna kadar
devam edecekti.
Bonaklar bugun, 1163'te Srbistan'a bal tahta oturan ve 1180'de Bosna'nn
bamszln ilan eden Ban Kulin'in idaresinde, tarihe zgur bir devlet olarak
gemelerinin, onuncu yl treninde, dans etmeye, ark sylemeye ve lgnca
elenmeye hazrlanyorlard.
Bu trende ayrca, Ban Kulin'e Bonak halknn ona olan ballnn ve
sevgisinin bir simgesi olan 'Ulu' sfat verilecekti. Bu sfat sadece ulkenin
bamszln kazand iin deil, halkn on yldr bar ve refah iinde
yaatm olduu iin de hak ediyordu Ban Kulin.
ocuk yurei tanmlayamad duygularla doluydu Tvrtko' nun. Tren yuruyuunde
yer alaca iin, bir taraftan heyecandan luyor, dier yandan dehete
kaplyordu. Acaba Doria, her zaman olduu gibi, tren srasnda da onu
guldurmeye kalkar myd? Annesi tren srasnda arszlk yapmamalar iin sk
sk tembihler etmiti. Ama kz kardeiyle birlikteyken arszlk yapmamas
mumkun deildi. Herkese ve her eye gulmeye alktlar...
Bunlar duunerek yururken, yol ustundeki evlerin birinden ince uzun bir erkek
siluetinin dar suzulup, komaya baladn grdu. Yan sokaklardan birine
dalan erkein ustundekiler hi de yabanc gelmemiti Tvrtko'ya. Acaba? Hzland,
o da ayn sokaa sapt. Bir sure, pepee kotular ayn istikamete doru. Sonra,
ndeki birden durdu ve Tvrtko'ya doru dndu. Tvrtko, arm gibi yapt.
"Stejo! numde koan sen miydin? Madem erken kalkacaktn, neden benimle yuzmeye
gelmedin?" |i "Baka iim vard?"
"Sabahn bu saatinde ne iin vard, Stejo."
"Sana ne?"
"Ben de anneme sorarm, o bana syler."
"Sakn ha!"
"O zaman sen syle."
"Sen Allah'n bir belas olmaya baladn, biliyor musun Tvrtko."
"Hani biz srdatk, aabey."
Simdi artk saraya doru, yan yana birlikte kouyorlard.
"Sen daha kuuksun, anlamazsn."
"Rujia'y m grmeye gittin?"
"Kim syledi bunu sana?"
"Dad bile biliyor, Stejo. k msn ona? Evlenecek misin onunla?"
"isterdim ama, herhalde mumkun olmayacak, kardeim. Babam benim siyasi bir
evlilik yapmamn uygun olduu gruunde. Ona kar gelemem."
"Ak iin bile mi?"
243
"Ak iin bile. istiklalimiz her eyden ustun. Onu korumak iin fedakrlklar
gerekiyor." 244 "Peki, bu satte ne yaptn Rujia ile."
"Trenden nce, onu son kez grmek istedim. Uzun bir sure gruemeyebiliriz,
unku babam artk benim de Stanak toplantlarna da katlmam istiyor."
"Sadece grmek mi istedin?"
"pmek de istedim. Tamam m, tatmin oldun mu?"
Admlar yavalad iki kardein. Tekrar ana yola ktlar. Saray uzaktan
gzuktu.
"Sorarlarsa, birlikte yuzduumuzu syle," dedi Stefan. Gzleri hulyalyd.
Aznda hl Rujia'nn dudaklarnn bal tad olduu iin, yalanp duruyordu.
"Ama sen kupkurusun Stejo."
"Olsun, sen yle syle."
Tvrtko, aabeyinden tamamen koptuunu zannederken, ksa bir aradan sonra, yine
Stefan'm srda olmay baarmt. Hem de bu kez, erikin iki erkek gibi
paylaacaklard srlarn.
pumek! Stejo kzlarla puuyordu demek. Nasl bir duygu olmalyd kzlar
pmek. Arkadalar Haris ile Kresmin de hi pumemilerdi daha. Mijda'ya
yalvarsa, acaba izin verir miydi onu bir kerecik pmesine. Duuncesinden utand.
Ama iinin bir tuhaf olmasn da nleyemiyordu.
Nefes nefese odasna girdiinde, ilk ii aynann nunde soyunmak oldu ve bir kez
daha inceledi nemli, plak gvdesini. Tvrtko, bir gun nceki ocuk deildi. Her
ey buyuk bir suratle deiiyordu, ve her gun bir baka yenilik oluyordu
hayatnda... Hele o gun! zellikle o gun, Tvrtko iin, ilklerin yaand bir
gundu. leden sonraki trene, ilk kez gen bir prens olarak katlacakt. Stejo,
ona ilk kez kzlara dair bir srrn vermiti. Bedenindeki deiiklikleri, ilk
kez derede yuzerken fark etmiti. Ya yureindeki deiimler? Hibir anlam
veremedii duygular? Aynaya bir gz daha att ve hafife kzard. Evet,
buyuyordu.
Ban Kulin, sanda kars, solunda buyuk olu ve hemen arkasnda kz ve kuuk
oluyla, Dyed'in nunde dimdik duruyordu
i avluda. Dyed hari hepsinin uzerinde, sar, yeil ve mavi ipek ipliklerle
naklanm, beyaz tren giysileri vard. Kulin, tacn elinde tutuyordu.
Dyed, sakin ve alak sesiyle, tpk tad giysi gibi yaln ve susten
arndrlm kelimelerle konuuyordu:
"Birazdan giyecein ta, sana halknn ihsandr. Onun kymetini bil ama,
deerini abartma. Su anda sen, Tanr'nn deil, Sey-tan'n hukumran olduu bir
mekndasn. Sen ve ailen, bu dunya nimetlerinin getirecei itibara kanarak kibir
ve gurura kaplrsa-nz, Tanr'nn hukumran olduu mekna kavuma ansnz
yitirirsiniz. Doruluktan, iyilikten ve alakgnullulukten sakn ola ki
sapmayn. Bonaklar'n kral olabilirsin ama hibir zaman Tanr'nn kulu
olduunu unutma olum."
"Unutmayacam, Dyed," dedi Ban Kulin. Kars ve ocuklar tekrarladlar.
"Kibire ve gurura kaplmayacaz. Bu dunyann geici olduunu asla
unutmayacaz."
Dyed, tac elinden alp, Kulin'in bana koydu.
"Yolunuz ve ansnz ak olsun evlatlarm."
"Dyed, bilin ki, bugun Kilise'deki ayinde sizi grebilmeyi her eyden ok
isterdim," dedi Ban Kulin.
"Yureim ve dualarm yannzda olacak olum. Ama inanlarma ihanet edemem,
bala beni," dedi Dyed.
"Yaknda, ok ksa bir zaman sonra, daha da gulendiimiz zaman kimsenin
vesayetini kabul etmek zorunda kalmayacaz. Kilisemiz de devletimiz gibi,
tamamen bamsz olacak, Dyed. Sz veriyorum," dedi Kulin.
Bir an iin, gz gze geldi Dyed'le Tvrtko. Dyed'in gzlerinde ok tuhaf bir
ifade vard. Kuzularn kurtlarn nune salan bir oban andryordu
baklarndaki ifade.
Trampetlerin sesi giderek yukseliyordu. Bonaklar'n cokulu gurultusu arasnda,
ona iaret verecek notay duymaya alt Ban Kulin. Sonra, bayla iaret verdi
muhafzlarna. Muhafzlar, borularndan flamalar sarkan borazanlarn
dudaklarna gturup iki sra halinde d avluya doru yava yava yurumeye
baladlar.
245
Tvrtko'nun yurei yle hzl atyordu ki, gsunden frlayp, yere duecek
sanyordu. Oysa aabeyi sakin sakin, gzlerini bir 246 noktaya dikmi, sabahtan
beri yapt gibi dudaklarn yalayp duruyordu, nunde. Tvrtko, kz kardeinin
eline dokundu yavaa. Kz smsk tuttu elini, ki karde, anne-babalarmn bir
adm gerisindeki aabeylerinin pei sra, uygun adm yuruduler saray bahesinin
ana caddeye alan kapsna doru.
Ulu Ban Kulin, ulkesinin refah duzeyini artrmaya ve halkn l bar iinde
yaatmaya devam etti. Ragusallar'a verilen imtiyazlarla, Sarayevo bir
madencilik merkezi haline gelmiti. kartlan cevherlerin satndan ve
kullanmndan kazanlan para su gibi akyordu Bosna'ya. stelik maden
iilerinin okluu, ailelerini getirmi olmalar, sat iin gidip gelen
tuccarlar da blgeye her alanda katkda bulunuyorlard. Her turlu ticaretin
hacmi artmt. Seyyah bolluundan dolay, han iletmecilii bile ok para
kazandran bir i kolu olmutu.
Bonak soylular, yaklak yuz yl nce blutukleri bereketli topraklarn
ustunde, artk birbirleriyle itiip kakmadan, ynetimdeki bann yerine kendi
yandalar bir baka ban oturtmak iin entrikalar evirmeden huzur iinde
yayorlard. Toprak da uzerinde suregelen barl duzenin farkna varm gibi,
yllardr vermedii kadar iyi mahsul veriyordu. Soylular memnundu, kylu
memnundu. Halk ozanlar 'Ulu Han'larnn devrini ve ynetimini ven turkuler
syluyorlar, ezgiler alyorlard.
Komular Srbistan ile Hrvatistan'n ve hatta Bizans'n gzleri uzun bir
suredir, Bonak topraklarna dikili deildi. Srbistan ve Hrvatistan, snr
komularnda esen refah ruzgrndan etkilenmie benziyorlard.
Srbistan Zupan Stephen Nemanja da Ban Kulin gibi, ulkesini kalkndrmaya
ynelmiti o dnemde. Kafasndaki 'Buyuk Srbistan' hayalini gerekletirmek
iin, o da komusu gibi ekonomik sorunlarn halletmeye ncelik vermiti.
Bizans ise, doudan gelmekte olan bir tehlikeye, Turk tehlikesine odaklanm,
bir suredir kendini savunmaya ekmiti. Kimseyle uraacak hali yoktu.
Hum Dukal, yakn akraba ilikileri iinde, Bosna'ya kar yumuakbal
davranyordu.
Ama Macaristan rahat duramad ve Ban Kulin, Bonaklar'n ona sunduu 'Ulu'
payesinin keyfini ancak alt ay surebildi.
Macarlar, Bonaklar'la askeri ynden baa kamayacaklarn anlaynca, baka bir
oyuna bavurdular. Bu kez de kiliseler arasnda surdurdukleri yazmalarla
siyasi bir sava balattlar.
Bonak Kilisesi, Ragusa Bapiskoposu'nun blgesi iindeydi. Corafi uzaklktan
dolay, Ragusa Bapiskoposu, Bosna'ya atama yapamyordu. Bosna Kilisesi'nin
banda, Bonaklar'n setii ama Ragusa'ya bal bir Piskopos bulunuyordu.
Macarlar, 1190 ylnda, Bosna Kilisesi'nin, Ragusa'ya deil de, kendi etki
alanlar iinde olan, Split Bapiskoposluk blgesine dahil edilmesini talep
eden, bktrc bir kampanya balattlar. Ro-ma'ya mektup ustune mektup ve
haberci yolluyor, Ban Kulin ve ailesinin dinden dnmu 'sapknlar' olduunu
ikyet ediyor ve Papa'dan bu ie el koymasn istiyorlard. Niyetleri,
idaresini elden kardklar Bosna'y, hi olmazsa dini idare asndan, kendi
nufuz alanlarnn iine ekmekti.
Bosna'da, huzur bozulmutu.
Ban Kuin, buyuk olunu, durumun vahametini zel olarak Hum Duku olan enitesine
iletmesi ve ondan destek istemesi iin, Hum'a yollamaya karar verdi. Stefan'a,
Stanak'tan iki asil ve Bosna Kilisesi'nin nde gelen din adamlar elik
edeceklerdi. Macaristan'n Papala yapt bavurudan vazgemesi iin
grumeler yaplacak, siyasi nlemler alnacakt. Gen Stefan iin, ok heyecan
verici bir yolculuk ve bir snav olacakt bu.
"Beni de yolla baba, Mijda'y ok zledim," dedi Tvrtko.
"Yaz bekle, Mijda naslsa her yaz halanla birlikte geliyor Bosna'ya," dedi
babas.
Tvrtko ilk kez aabeyini kskandn hissetti. Akl Mij-da'dayd.
"Mijda'y da per misin, Rujia'y ptuun gibi Stejo?" diye sordu.
"Sen deli misin? benim kuzenim." "Kuzenler pulmez mi?"
247
"pulur ama yle deil."
"Nasl pulur?"
248 "Her zaman ptuumuz gibi, yanaklarndan. Mijda'y azndan
pemezsin!"
"Ben Mijda'y yle pmek istiyorum ama."
"Olmaz. Hele bir p, seni bir guzel dverim," dedi Stefan. Yola gitmek iin son
hazrlklarn yapyordu. Dadnn yeni ykad ilemeli gmlekler sakz gibi
bembeyaz, yatan uzerine dizilmilerdi. Onlardan birini ekti ald.
"Yola giyme bunlar Stejo," dedi dad. "Bu gmleklere yle bir gz nuru aktld
ki, yolda giyersen yazk olur. Oraya varnca, sarayda giyersin."
Stefan duymam gibi geirdi gmlei ustune, backlarn balad.
Telal grunuyordu.
"Beni duymadn m olum?"
"Duydum dad. Yola kmadan deitiririm ustumu. Daha yola ok zaman var.
Piskopos, dier rahipler ve babam toplant halindeler yukarda."
"Sen burada ne aryorsun, yleyse?"
Duymamazla geldi delikanl. "Sen torbam hazrlarsn deil mi dad?" diye
sordu. "Benim bir iim var grulecek." Alelacele izmelerini geirdi ayaklarna.
"Ne ii bu, Stejo?"
"zel bir i!"
"Ben senin ne ie gittiini biliyorum serseri," dedi dad. "Sakn ge kalaym
deme."
Stefan koar admlarla indi merdivenleri. Tvrtko, ahra giden aabeyinin
peinden yurudu. Stefan'n atna atladn grdu. Saman ynnn arkasnda
bekledi bir sure, sonra o da kendi atn zdu, eyerledi.
"Nereye byle, bu kadar erken, kuuk Prens?" diye sordu yal seyis.
"zel bir i," dedi Tvrtko, hayvana binerken. Stefan'n atn surduu istikamete
doru uzaklat.
Dere kenarna geldiinde, indi atndan, hayvan bir aaca ba-
lad. Yeilliin younlat i taraflara doru yurudu gurultu karmadan.
Aalarn arasndan ilerledi. Biraz tede, Stefan'n atn grdu. Ruzgr da bir
aaca balanmt, eeleyip duruyordu 249 topra. Nefesini tutup, aranmaya
balad Tvrtko. Aabeyinin Ru-jia'yla buluacan anlamt. Onlar puurken
grmek istiyordu. Kzlarn azlarndan nasl pulduklerini mutlaka ama mutlaka
renmeliydi. Stefan kzarsa kzsn, yazn geldiinde, Mijda'y dudaklarndan
pmeyi kafasna koymutu. Stejo'nun, Rujia'y ptuunu syledii o gunden beri,
kafasnda sadece bu vard.
Parmak ularna basa basa yururken, birden bir inilti duydu. Ar ekermi gibi
acl, tuhaf, ince bir sesti bu. Biri, tilki tuzana m yakalanmt acaba?
Sesin geldii yne yurudu. Birden yuzune bir ey arpt. Dala aslm bir yelek!
Bu... bu Stejo'nun biraz nce evden karken giydii yelekti, ilerledi. Sesler
oalmt. Bir baka aac siper edip, bakt. Az ilerde, meenin dibinde,
Stefan yuzukoyun, bir kzn ustunde yatyordu. Kzn alm eteklerinden kan
plak bacaklar, aabeyinin beline dolanmt.
inleyen ite bu kzd. Kzn yuzunu gremiyordu ama, yere salm sar
salarndan kim olduunu tahmin edebiliyordu.
"Sevgilim benim, akm, birtanem," diyordu Stefan, bouk bir sesle, "Bu dunyada
yalnz seni... bir tek seni seviyorum... Hep seveceim..."
Tvrtko, kskanln bir demir pene gibi yureini sktn, gzlerine yalarn
dolduunu hissetti. "Stejo... Yalanc Stejo, hani sen en ok beni seviyordun bu
dunyada? Doria'dan ve annemden bile ok seviyordun. Hani ben senin dunyaya
deimeyecein kardeindim?"
Stefan kzn ustunde gidip gelirken surduruyordu konumasn,
"Kiminle evlenirsem evleneyim, kalbim hep seninle dolu olacak. Ben sadece seni
seviyorum."
"Beni de seviyorsun Stejo," diyordu Tvrtko, "Bana hep yle syledin." Bir ya
tanesi yanaklarna doru yuvarlanyordu.
Stefan, kz kollarna alp evirdi. Simdi kz da yuzukoyundu topran ustunde.
Bir sure iki gen, hi kmldamadan ylece ust uste yattlar. Sonra Stefan, kz
belinden ekerek dizlerinin uzerinde yukseltti. Kz dizlerinin uzerinde,
kollaryla abanyordu yere.
Omuzlarna indirilmi bluzundan diri memeleri dar frlamt. stune abanm
Stefann gidi gelileriyle sarslrken, daldaki ef-250 taliler gibi sarkan
pembe memeleri, birbirine arpyordu Ruji-a'nn. Yuzundeki ifadeden Tvrtko, kz
ac m ekiyor, yoksa honut mu, anlayamyordu bir turlu. Aabeyi kzn uzun
salarn arasra ekitiriyor, yuzunu kendine evirip, dudaklarn, boynunu
puyordu. Her ikisi de birbirlerini deta hrpalayarak seviyorlard. Tvrtko'nun,
bu manzara karsnda dili tutulmutu. Bir an nceki kskanlk duygular,
yerini o gune kadar hi bilmedii baka duygulara brakyordu. O da bedenini,
aabeyinin kza yapt gibi, bir yerlere surtmek, yaslamak iin lgn bir arzu
duyuyordu. Siper ettii aacn gvdesini delip, te yana gemek ister gibi,
smsk yaptrmt kendini aaca. Sonra, bedeninde bir deiim fark etti,
vucudundaki tuylenmenin de tesinde bir deiim.
Birka gun nce, Kremsin ve Haris'le, dere kenarnda, pantolonlarn indirip,
kiminkinin daha buyuk olduuna bakmlard. Ne yazk ki, o gun caka satmak
Haris'e nasip olmutu. Haris, imdi grmeliydi onu! Keyifle siper ald aaca
trmand ve aabeyi ile sevgilisini ku bak dikizlemeye balad.
Stefan da Rujia gibi sesler karmaya baladnda, Tvrtko bulunduu daln
ustunde, biraz daha ne eildi ve krlan dalla birlikte paldr kultur yere,
kurumu otlarn ustune dutu. nce, "Kim var orada," diye gurleyen sesini duydu,
sonra, havada uarken grdu Stefan', ocuk. Stefan inanlmaz bir hzla
indiriyordu , yumruklan Tvrtko'nun suratna. Debelene debelene ayaa frlayp
kamaya altnda, dizlerine dumu pantolonuna taklp yeniden yere
yuvarland.
Bu kez acmaszca tekmelemeye balad Stefan, yerde top gibi kvrlm bedenini.
Tvrtko, kendini kaybederken, uzaktan uzaa kzn sesini duydu,
"Ne yapyorsun Stejo, ldureceksin... Dur!... Allahakna dur... Aaaa, Tvrtko
bu!"
Tvrtko, uzun sure yataktan kalkamad. Kaburgalar zedelenmi, burnu davul gibi
imiti. Kann ustundeki yumrudan dolay, sa gzunu aamyordu. Dadyla
annesi sabahtan akama ka-
dar, souk su doldurduklar keselerin birini koyup, tekini kaldryorlard
yuzune.
Dyed, zel hazrlad bulamalarla srtn ve ban ovdurtu-yordu gunde iki
kere.
"Kim yapar bunu el kadar bir ocua? Hem de Ban'n oluna? Kim cesaret edebilir
buna?" diyordu annesi durmadan.
Pek ok kii, bu iin bir Srp ya da Macar tarafndan yapldna emindi.
Ban Kulin, dere kenarnda yaayan, balk avlayan pek ok kyluyu sorguya
ektirmi, hibir sonuca varamamt. Allah'tan, Ste-fan'n yola kmadan nce,
son kez dere kenarna inecei tutmu ve kardeini bu vaziyette bulup, kollarnda
taya taya Saraya getirmiti. Yola hemen kmas gerektii iin, fazla
ayrnt da veremeden gitmiti.
Herkes gunlerce Tvrtko'nun neden ve kimler tarafndan dvulduunu konuup durdu.
Bir tek dadnn azn baklar amyordu. Bir keresinde, Tvrtko'nun srtna
merhemini surerken, "Seytan, kadn klna burundu muydu, kardelerin bile
arasn aar," demiti, hepsi bu.
Tvrtko, yava yava iyileiyor ve yedii dayaa ramen ok z-luyordu aabeyini.
Ona aacn uzerinde neden ktn, aslnda meraktan te ktu bir niyeti
olmadn anlatamadan gitmiti Stefan. Her taraf aryor, yine de kzamyordu
Stefan'a. Yureinden gelen bir ses, o anda, orada bulunmakla ok ama ok yanl
bir i yapm olduunu sylemekteydi. Stefan burada olsayd, ne ok ey
soracakt, o gune ve kendine dair. Rujia'ya neler yaptn, kzn niye
inlediini, kendine olanlar... Durmadan yorgann kaldryor ve esefle
bacaklarnn arasna bakyordu. Ne yazk! O mucize sadece birka dakika
surmutu, Stefan uzerine ullanana kadar.
Tvrtko'ya, o gun dere kenarnda yanl bir i yaptn syleyen i sesi, bir
ey daha fsldamaktayd kulana. "Stefan'n ba dertte," diyordu bu ses.
Nedenini bilmiyordu ama, aabeyinin, o burada urukler iinde yatarken,
kendinden daha iyi bir durumda olmadn hissediyordu deta.
251
Stefan' Ragusa'da bir surpriz bekliyordu. Hum Duku, Ban 252 Kulin'in Papalk
makamyla arasn duzeltmesi iin, Stefan'n Ro-ma'da yuksek rutbeli kilise
mensuplarndan birinin yeeni ile evlenmesinin uygun olacan duunmutu. Bosna
Prensi'nin olu, byle bir evlilik yaparsa, hele yarn bur gun tahta
getiinde, Macaristan yanls Split Bapiskoposu'na kar, Bosna ve Hum,
birlikte daha gulu olabilirlerdi.
Duk Miroslav, laf dolandrmadan, aka sylemiti Stefan'a. "Bu evlilik babana
buyuk bir rahatlama salayacak Stefan," demiti. "Sen bu izdivaca evet dersen,
Roma'da ok nemli bir destek salanacak ve Macar Kral'nn oyunlar bylece
suya duecek." Stefan allak bullakt. Yureinde genlik ateinin tututurduu
ilk ak, vicdannda ise bir prens olarak grevleri vard. Enitesine hak
veriyor, ama yant veremiyordu.
"Bizler dunya yuzune belli grevlerle yollanrz, Stefan. Halklarmzn oban,
tahtlarmzn bekisiyiz bizler. Kendi isteklerimiz, kendi tercihlerimiz yoktur.
Olmamaldr. Her ey ama her ey, devletimizin bekas iindir."
"Babamdan ok dinledim bunlar. Ksacas en buyuk esirler bizleriz, enite.
Karmz seme hakkmz bile yok."
"Olaya byle bakma. Ben de halanla siyasi nedenlere dayanan bir evlilik yaptm.
Dunyada hibir baka kadn, beni halan kadar mutlu edemezdi, inan bana. Bize bu
grevleri yukleyen Tanr, mukfatlarmz da birlikte veriyor."
"Karar vermeden nce, kz grmek isterim." "Yarn akam yemeinde burada
olacaklar. Amcas ile birlikte geliyor. Amcas, Roma Kilisesi'nde, buyuk senyr.
Bunun nemini kavryorsun deil mi?"
"Evet, enite," dedi Stefan. Demir bir pene yureini skyordu. Zaten,
gunlerdir kardeini bir anlk hrsna kaplp, lduresiye dvmu olduu iin
ektii vicdan azab ve Rujia'ya duyduu iini yakan zlemle perian haldeydi.
nce Monsenyr ile tant Stefan. zerindeki grkemli giysileri gururla
tayan, zayf, orta boylu, esmer bir adamd. Kor gibi
delici baklar vard. Stefan, mrunde hi bu kadar siyah bir ift gz
grmediini duundu. Monsenyr, sanki Stefan'n kafasnn, yureinin taa iini
grmek istermi gibi bakyordu gzlerine. deta kustah bir ifade ile.
Duk Miroslav ile birlikte atonun giriindeki buyuk odada bir sure grutuler.
Stefan, babasnn yollam olduu evraklar gsterdi. Monsenyr, yazlanlar
inceledi. Sorular sordu. Stefan, Bosna'nn komular ile olan ticaret
anlamalarndan ve yeralt zenginliklerinden bahsetti. Monsenyr, Stefan'n
anlattklarna pek ilgi gstermiyor, laf dndurup dolatrp, kiliselere
getiriyordu hep. Bosna'daki Katolik Kilisesi'nin tamire ihtiyac vard. Bu
tamirat yaplrken, ek bir inaat sz konusu olabilir miydi? Ro-ma'dan bir grup
din adam gndermeyi duunuyorlard.
Bir ikinci nemli konu da, Split Bapiskoposu tarafndan aforoz edilerek, Split
ve Trogir ehirlerinden surulmu insanlarn, Ban Kulin tarafndan Bosna'ya kabul
edilmi olmalaryd. Monsenyr, bu kiilerin acilen Bosna snrlar dna
atlmalar gerektiini syluyordu... Yoksa, 'Ulu Ban' Roma'ya gnulden bal bir
Katolik deil miydi?
Stefan, Bosna Kilisesi'nin zgurluu konusunda babasnn ne kadar hassas
davrandn biliyordu. Roma'ya bal olmakla birlikte kiliselerinde Bosnal
papazlar grev yapard. Roma'dan gnderilecek din adamlar ne iin geleceklerdi
Yaye'ye?
Aforoz edilen zevatn inanc ise nemli deildi babas iin. O adamlar, ilerini
ok iyi bilen tuccarlard. Bir ky halk olmayan Bonaklar'n, sahil ticaretini
incelikleriyle kavrayabilmeleri iin, onlarn bilgisine ihtiyalar vard. unku
Bosna ticaret hacmini geniletiyor, madenlerini uzaklara pazarlamak istiyordu.
Stefan ile bu konularda tartrlarken, birdenbire, zel bir soruya geti
Monsenyr.
"Ne sklkta gunah karyorsunuz olum?" diye sordu. Stefan ard. Bu soruya
doru yant vermesi imknszd. Bonak alkanlklarnn dnda bir uygulamayd
bu. Macaristan'n Bosna'y Roma'ya ikyetinde, gunah ve ha kartmak gibi,
onlara sama gelen uygulamalara itibar etmemeleri yatyordu zaten.
"Ben sk gunah ilemiyorum, efendim," dedi.
253
"Yine de her pazar, kutsal damn altnda, gunahlarnzdan temizlenerek, ruhunuzu
ykamanz gerekmez mi?" 254 Stefan, Dyed'in szlerini anmsad, "Ruhunu da
bedenin gibi, en iyi nehirde ykarsn olum," demiti bir keresinde, "Vrbas'n
serin suyuna kendini braktnda, doa ile butunletiini hissedersin.
Aalarn ve dan glgesinin vurduu suda, kendi varlnn da tabiatn bir
paras olduunu anlarsn. Ruhunun kalc, bedenin gelip geici olduunun
ayrma varrsn."
"yle gerekmez mi, sayn Prens?" Israrla tekrarlad sorusunu Monsenyr.
"Gerekir efendim."
"En son ne zaman gunah karttnz, Prens?" "Buraya gelmek uzere Bosna'dan
ayrlmadan nce." Stefan, bunu sylerken, kilisede gunah karmay deil,
nehirde ykanmay kastediyordu. Aslnda, Rujia ile sevitikten sonra, eve
dnmeden suya atlamaya niyetliydi, ama Tvrtko ile olan olaydan dolay, deil
nehre girmesi, doru durust sevimesi bile mumkun olamamt.
Stefan, babas gibi duygularn kontrol edebilen biri deildi. fkeye kaplarak
hemen parlayan, ama fkesi abuk geen insanlardand. Bu manasz sorgulamadan
dolay yava yava sinirlenmeye baladn hissediyordu.
"Yarn sabah sarayn kilisesine urayp, gunah kartmak istemez misiniz? Ben de
orada olacam." Hum Duku Stefan'n imdadna yetiti.
"Yarnn programn yemekten sonra gruuruz, Monsenyr," dedi, "imdi musaade
ederseniz yukar kalm ve yeeninizle tanalm."
st kattaki salona getiler. Salonda, halasyla Mijda'nn yan sra u kadn
daha vard. Bir tanesi orta yalyd. Dier ikisi, hemen hemen ayn
yalardaydlar. Stefan kalbi arparak bekledi. Monsenyr, kzlardan bordo
elbiselisini elinden tutarak Stefan'n nune getirdi. Kz eildi, gzleri yerde,
Stefan' selamlad. Stefan da eilerek selam verdi.
Yelena Marguerita'nn grunute Rujia ile yakndan uzaktan ilikisi yoktu. Slav
kznn belleinde kalan duru beyazlnn yannda, buday teni olduundan da
esmer gzukmutu Stefan'a.
l
Koyu kumral gur salar topuz yaplarak, ensesinde toplanmt. Salar
incilerle suslenmiti. Kahverengi gzleri, iri dudaklar, buyuke burnuyla tipik
bir Akdeniz kadnyd. Bordo kadife elbisesi de incilerle susluydu ve ufak tefek
bedeninin dolgun hatlarn giz-leyemiyordu. Gusleri dekoltesinden ylesine
tamt ki, kolunu kprdatsa frlayacakm hissi veriyordu. Ama ne yemek
boyunca, ne de sonradan bahede gezerlerken, Stefan'n bekledii gibi
frlayvermediler.
Tanmann ilk heyecan getikten sonra, yemekte yan yana otururlarken, Stefan
az bildii Italyancasyla, elinden geldii kadar sohbet etmeye gayret etti.
Kzn gzlerinde ve dudak kvrmlarnda, alayc bir tebessum vard hep. Biraz
bouk sesiyle, Stefan'n sorularn yantlarken, ayn alayc tny sesinde de
yakalayveri-yordu Stefan. Tatllarn yerlerken, Yelena birdenbire Slavca
konumaya balad. Stefan'n lokmas azndan duuyordu.
"Siz bu dili nerede rendiniz?"
"Anneannem Zadarl'dr."
"Neden Slavca bildiinizi daha nce sylemediniz" diye sordu.
"Sizin Italyancanz duymak istedim, Prens."
"Snav getim mi?"
"yle diyebiliriz."
"Buna memnun oldum," dedi Stefan.
"Neden? Gemeseydiniz de bir ey deimeyecekti ki!"
"Sizin de fikrinizi sormadlar deil mi?"
"Hayr Prens. Sadece durumu bildirdiler."
"Bu, evlilie istekli olmadnz anlamna m geliyor, Sinyori-na?"
"Ya siz? Benim fikrimi sormadklar gibi, sizinkini de sorduklarn sanmyorum."
"Hayr sormadlar. Ama istemezsek kabul etmeyebiliriz, yle deil mi?"
"Birok sorun karr bu," dedi Yelena, dudaklarnda hep o muzip ifadeyle, "ben
imdiye kadar u kii reddettim, red hakkm doldu."
"Buna memnun oldum. Ayrca, dilimi konumanz da beni ok sevindirdi."
255
"Bu, kendi red hakknz kullanmayacanz anlamna m geliyor?"
256 Stefan, yemek boyunca, ilk bakta hi guzel bulmad kzn kaln
dudaklarnda, hafif baygn bakan gzlerinde ve dolgun guslerinin esmer
parlaklnda depdeiik bir lezzet olabilecei ihtimalini duunur olmutu.
"Red hakkm kullanmamaya beni ikna edin Yelena," dedi yavaa.
"Yemekten sonra, baheye gelin." Yelena'nn fsltsn sadece
o duydu...
Ay gumuten bir rtu gibi dkuluyordu havuzdaki suya. O kadar guzel bir
geceydi ki, Stefan, muziin ve itii araplarn etkisinde, Rujia'nn duru
beyaz teninin ve mis kokusunun zleminin bir an iin azalr gibi olduunu sand.
Havuza inen ta merdivenlere oturup bekledi. Yelena belki ok guzel deildi, ama
akll ve elenceliydi. Rujia'ya tutkun olmasa, guzel bile bulabilirdi onu
Stefan. Ama Slav kznn beyaz bir zambak kadar narin ve duru guzelliini, bal
rengi gzlerini, klar saan sar salarn hatrladka, ii eziliyordu.
Keke bir prens olacana, Bosna'da ar iinde gumuuluk yapan bir esnaf veya
tarlasn suren bir kylu olsayd. Keke Rujia ile evlenip, her gece sevise ve
bir suru ocuk dourtsayd ona. Keke kendini omuzlarna yuklenen bunca
sorumluluktan kurtarp, hayatn istedii gibi yaayabilseydi.
Omuzunda yumuak bir temas hissetti. Ban evirince, Yelena'nn bordo eteini
grdu. Hemen ayaa frlad.
"Geldiinizi duymadm Sinyorina."
"ok dalgndnz Prens. Neler duunuyordunuz?"
"Duuncelerimle sizi skmak istemem."
Yelena merdivenlere otururken, Stefan'n elinden tutarak onu da yanna ekti.
"Bence duuncelerinizin hepsini an bana."
"Haklsnz. Birbirimizi tanmamz lazm," dedi Stefan. Kzdan yasemin kokusunu
andran ok ho bir koku yaylyordu. Kokuyu iek koklar gibi iine ekti. Kz
gsunden bir mendil kard. "Yasemin esans, sizi rahatsz m etti?" diye
sordu.
"Aksine, ok beendim."
Kz mendili guslerinin arasna geri koydu. Hareketleri son derece serbestti ve
doald.
"Bosna'da yaamaya istekli misiniz, Sinyorina. Roma'dan son- 257 ra ok yavan
gelebilir benim ulkem size."
"Yar Slav olduumu unutmayn Prens. ocukluum Za-dar'da geti saylr. Hem
beni her yl ara sra ailemin yanna da yollarsnz herhalde."
"Babanzn vefatndan sonra, anneniz yalnz yayormu. O da sizinle gelmek
istemez mi?" diye sordu Stefan.
"Sorun annem deil. Amcam bana ok dukundur. Babamn lumunden sonra, beni o
buyuttu," dedi Yelena. "Beni zler sanyorum."
Yantlamad Stefan. Kapkara delici baklaryla, efkatli bir babaya pek
benzemeyen asabi grunulu Monsenyr'u duundu.
Bir sure konumadan oturdular. Yelena yannda oturan gen erkein muntazam
profiline bakt. Ay , Stefan'n gur sar salarn altn bir ta gibi
parlatmt. Kz elini yavaa Stefan'n elinin ustune koydu. Hareketleri bir
kedininki gibi yumuak ve zarifti. Stefan kza dnduunde kzn hafif aralanm
dudaklarn ve parlayan dilerini grdu. Yuzunu ona doru kaldrmt ve gzleri
kapalyd. Dolgun dudaklarn azna ald Stefan. Bir an her eyi unuttu. Kz
belinden kavrayarak kendine ekti. Yumuak gvdesini smsk bastrd kendi
bedenine. Sonra dudaklar boynunda gezindi, dekoltesine, yasemin kokusunun
kaynana doru indi. Kz hi direnmeden, yumuack duruyordu kollarnn
arasnda. Rujia'nn taze bahar guzelliine, pembe beyazlna inat, esmerlii
gizemli bir gece gibiydi.
"Balayn beni Yelena, bir an kendimi kaybettim." "nemli deil Prens,
istediiniz takdirde, zaten sizin saylrm." "Yelena, evliliimiz bir buyruktur
ama, her ikimizin de kabul etmeme hakk var. Siz u red kullanm olabilirsiniz.
Ben henuz hakkm kullanmadm. Benimle srf amcanzn arzusu iin evleniyorsanz
ve evlenmemeyi tercih ediyorsanz, ben kendi hakkm sizin iin kullanrm."
"Benden kurtulmaya alyorsunuz Prens. Bir sevdiiniz mi var?"
S 17
Stefan irkildi. "Nereden kardnz bunu?"
"Beni perken sanki aklnz baka yerdeydi."
258 "Ka yandasnz Yelena?" diye sordu Stefan. Bu kz olgun bir kadn
tecrubesine sahipmi gibi davranyordu.
"Yirmi ikiye yeni bastm."
Kz, Stefan'dan birka ya buyuktu. Stefan gerek ak tatm olduuna gre,
mutlaka o da gnul duurmu olmalyd birilerine.
"Ya sizin sevdiiniz biri var m? Sizi benden nce pmu olan biri?"
"Amcamn buna izin vereceini mi sanyorsunuz. Bir din adam o, bu tur
ilikilere asla izin vermez," dedi Yelena.
"Bana cevap vermediniz. Amcanzn izni dnda, gnlunuz kaymad m kimseye?"
"Bu soruturmay neden yapyorsunuz?"
"Benimle mecburiyet karsnda m, yoksa..."
Yelena szunu kesti Stefan'n, "Red hakknz benim iin kullanmayn. Ben
sizinle evlenmekten eref duyacam," dedi.
"Teekkur ederim," dedi Stefan. Ne duuneceini bilemiyordu. Kz bir kedi gibi
sokulgan ve diiydi. Rujia ile evlenmesine babas asla izin vermeyecekti.
Yelena'y istemese, Bonak soylularnn iri kemikli, koca ayakl kzlarndan
biri de kalabilirdi bana.
"Amcam beni merak etmeden, ieri girelim," dedi Yelena. Ay iyice yukselmiti gk
yuzunde, hafif bir ayaz kmt.
"Yarn butun gun, nce Hum Duku ile, sonra da Katolik Kili-sesi'nin szculeriyle
toplant halindeyiz. Ama bur sabah erken, ata bineceim. Benimle birlikte..."
"Ben ata binmesini bilmiyorum," diye kesti kz. "Ama ata binmek yerine beni
ziyaret etmek isterseniz, biz amcamla kilisenin bahesindeki kuuk kkte
kalyoruz."
"Atm her sabah bir sure koturmam gerekiyor. Yarn hi vaktim olmayaca iin,
bur sabah kesinlikle Ruzgr'a binmeliyim."
"Sizin yerinize seyisler koturabilir."
"Ruzgr, ustune benden baka kimseyi bindirmez," dedi Stefan. O anda evlenmenin
eiinde bir gen adamdan ok, ergenlik andaki mark bir olana benziyordu.
"Nasl isterseniz." Kzn sesinde hayal krkl seziliyordu... Stefan,
Yelena'mn ellerini tuttu. Bu eller, Rujia'nn elleri gibi gulu ve uzun
parmakl deillerdi, iki kuuk tombul ku gibi, yu- 259 muack duruyorlard
avularnda.
"Belki leden sonra urarm," dedi Stefan.
"bur gun, leden sonra," dedi Yelena.
Stefan, Ruzgr' bir saate yakn koturduktan sonra, Saray'a geri dndu.
Yelena'mn davetini kabul etmediini, annesi duysa, ne derdi acaba? Bir hanm onu
davet etmi, o ise atn koturacan sylemiti. Duuncesizlii aklna
geldike, yuzu kzaryordu.
Yelena yaral bir ku gibi bakmt yuzune kocaman kara gzleriyle. Atn
koturacakm! Bir kz, hele at binmeyen bir kz, hi anlayamazd atlarn her
gun gezdirilmesi gerektiini. Rujia olsayd belki anlard, unku birlikte ata
binerlerdi ocukluklarndan beri... Rujia'y duununce busbutun skld cam.
Bir gun nce, grumelerin younluundan hi binememiti Ruzgr'a. Bu sabah
hayvan onu grduunde, hatta ahra yaklamakta olduunu sezdiinde, arka
ayaklar ustune dikilip uzun uzun kinemiti, "Nerelerdeydin, beni niye ihmal
ediyorsun?" demiti deta. zerine atlayp, drtnala surmutu Ruzgr' gz
alabildiine uzanan ovada. Ama gerektii gibi koturamamt hayvan. Kafasnda
hep ayp ettiine dair bir soru takl olduu iin, Saray'a geri dnuyordu.
Atn ahra brakacak, odasna gidip ykanacak, ustunu deitirip, Yelena'y
ziyarete gidecekti. leden sonra yerine, ziyarete davet edildii saatte, sabah
giderek, yapt kabal balatmay duunuyordu.
Bu ie en ok enitesi sevinecekti. Duk Miroslav, bir gece nce, konuklar
gittikten sonra, Stefan' odasna arm ve uzun uzun konumutu. Babasnn
sayesinde giderek gulenen Bosna devletinin kralla dnumesi iin, baz siyasi
yaplanmalara ihtiyac vard. Ilerde bir gun, Bosna-Hersek olarak, blgede
birlikte geni bir etki alan oluturabilirlerdi. Stefan, hazr myd kendine
dueni yapmaya?
Stefan, kendine duenin Yelena olduunu biliyordu.
"Enite, yarn leden sonra onu grmeye gideceim. Bu konuyu akama konualm,"
demiti.
260 "Olum, siyasi evlilikler, ou kez, eler birbirlerini grmeden
gerekleir. Sen ne kadar anslsn ki Yelena'y grdun. ok irkin biri de
kabilirdi ansna."
"Yarn akam konualm..."
"Hangi akam olmasnn nemi yok. Naslsa, 'yeenimiz Prens Stefan, kznz
beenmemi,' diyemeyiz."
Aniden bir sknt basmt Stefan'a. "Enite, bu izdivac kabul etmezsem ne
olur, sava m kar?" diye sormutu.
"Hayr ama, ilerde bir sava ktnda baban ok yalnz kalr, olum," demiti
Duk Miroslav, "ok geerli bir nedenin yoksa, yle bir ey yapman tavsiye
etmem."
Gulmutu Stefan, "Endielenmenize gerek yok, sorumluluumu biliyorum," demiti.
Babasna ve Bosna'ya kar, grevini yapacakt. O, bir prensti, ilk akn
unutup, iki gece nce tand bu kara kzla evlenecekti. Allah'tan, akll ve
sevimliydi kz ve itahn kabartan bir yan vard. Acaba kaln dudakl az m
yoksa, sedef gibi puruzsuz esmer teni mi ekmiti onu?
Dadnn eliyle hazrlad tiril tiril keten gmleklerden birini - geirdi
srtna, tki gundur yeteri kadar koamad iin, yerinde duramayan Ruzgr'a
atlad, aheste revan, hi acele etmeden koyuldu yola. Dad, ok terledii
zamanlar, "Yine kei peyniri gibi koktun, Stejo," derdi. At, drtnala koturup,
kei peyniri gibi kokmak istemiyordu.
Kentin ana yolundan ayrlp yemyeil bir vadide gitti bir sure. Satonun hemen
yanndaki ve kentin iindeki kiliseler Ortodoks kiliseleriydi. Katoliklerin
devam ettii kiliseye varmak iin, ana yoldan ayrlmak gerekiyordu. Bahar erken
gelmiti bu yl. Cokulu doann iinde, yeni iee durmu aalarn arasnda
ilerledi. nce kilisenin an kulesi grundu. Kilise aalardan hemen
gzukmuyordu. Az ilersinde iki katl bir ev daha vard. Yelena'nn amcasyla
kaldklarn syledii kk, bu olmalyd. Ortalarda pek kimseler yoktu. Atn
kilisenin arkasndaki ahra gturup balad. Kiliseye girdi.
Bosna Kilisesi'nden ok daha grkemli bir binayd bu. Mihra-
bn nu uzun beyaz, taze ieklerle suslenmiti. Duvarlarda altn yaldzl
ikonalar aslyd. Sandal aacnn i bayltan kokusu sinmiti her yere. Bir
zango, pirin amdanlar parlatyordu. Yelena ile amcasn sordu, zangoa.
Kilisenin az ilersindeki evi iaret etti adam. Yava yava yurudu eve doru.
Kapy vurdu, biraz bekledi, almaynca evin arka tarafna doland Stefan.
Tekrar n tarafa geldi, kapnn nunde biraz oyaland ve demir tokman ipini
tuttu, tokma vurmadan nce. ipini daha ekmeden alverdi kap. ieri girdi.
Geni ta holde sama soluna baknd. Kimseler yoktu. Salon olduunu tahmin
ettii odaya doru gitti. Salonun kaps aralkt. Kafasn uzatt ieri.
Birtakm sesler geliyordu. Tuhaf bir inilti... derinden gelen soluma sesleri...
Bir terslik olabileceini duunerek, seslerin geldii yne doru yava yava
ilerledi. Perdeleri smsk kapal lo salonda, nce hibir ey gremedi. Bir an
sonra, gzleri karanla alnca ilerde, koltukta oturan Monsen-yr'u ve
kucandaki kadn grdu. Olduu yerde, ne yapacan bilemeden, heykel gibi
kald Stefan. Kprdarsa, fark edileceinden korktuu iin, nefesini tutup
bekledi.
Monsenyr ve kucandaki, kendilerinden ylesine gemilerdi ki, ierde baka
birinin olduunu fark etmediler.
Bir gece evvel, kendine din ve ahlak nutuklar eken, gunah karp
karmadn sorgulayan yal bal saygn Monsenyr'u bu durumda yakalad
iin aknd ve odaya girmi olduu iin de ok pimand.
Kadn Monsenyr'un kucana eteklerini syrp, yuzu ona dnuk, ata biner gibi
oturmutu ve tpk at biner gibi inip kalkyordu adamn dizlerinin ustunde.
Monsenyr de kendi eteklerini svamt, kilise giysilerinin altndan kll
plak bacaklar grunuyordu. Kafasn kadnn gsune daldrm olduu iin,
farknda bile deildi Stefan'n. Her ikisi de o kadar kaptrmlard ki
kendilerini sevimenin cokusuna, odaya birinin girdiini duymamlard. Kadnn
beline kadar inen uzun siyah salar yuzunu rtuyordu. Adam guslerini
diledike kesik lklar atyor, bouk bir sesle "daha... daha" diye inliyor,
bam iddetle bir o yana bir bu yana sallyor, gur salar ipek puskuller gibi
sadan sola savruluyordu.
Stefan durduu yerde aklp kalm, grmek istemedii bir
26l
gsteriyi seyre mahkm edilmi bir mahpus gibi, karmakark duygular iinde, ne
yapacan bilemeden bir muddet bekledi. K-262 prdamaktan korkuyordu, ama
orada daha fazla da kalamazd. Kapya doru, yavaa, parmaklarnn ucunda geri
geri gittiinde, ayann altndaki tahta yer demeleri gcrdad. Telaa
kaplarak hzlanmasayd, masaya arpmayabilirdi. Ama, arpt ve Monsen-yr'le
sevien yosma, ban yana evirip, ondan tarafa bakt. Stefan, yuzunu rten
siyah salarnn arasnda, Yelena'nn kara gzlerinin, lo odada bir an kedi
gzleri gibi parlayp snduunu grdu.
"Yelena!" Kendi sesi, bir bakasnn sesi gibi kt grtlandan. Arkasn
dnup hzla odadan, holden ve kapdan kt, ahra koup, atn zdu, ustune
atlad ve Ruzgr' mahmuzlayarak, drtnala koturdu, koturdu... Vadideki
insanlar, bir atlnn frtna gibi geip gittiini grduler.
saat sonra, Saray'a geri dnduunde, kei peyniri gibi kokuyordu Stefan. Koa
koa Prens Miroslav'n alma odasna girdi ve nefes nefese:
"Enite," dedi, "kararm isterse bir savaa yol asn, o kzla asla
evlenmeyeceim."
Geceyi gzunu krpmadan, odasn arnlayarak geirdi. Uyku tutmamt hi.
Gzlerini her kapadnda, evlenmeyi planlad kzn, yal amcasnn kucanda
kendini ehvete brak geliyordu aklna. Monsenyr'un dili guslerinde
gezindike, boynu, dudaklar dilendike Yelena'nm kesik lklar kulanda
nlyordu. Birka dakikalk bir zaman diliminde, yaad surece unutamayaca,
iren bir ehvete ahit olmutu. Hem duunmemek istiyor, hem de o sahneden
kopamyordu. Tan aarmaya baladnda uykusuzluktan kan anana dnmu
gzleriyle, Ruzgr'a binmek iin ahra indi.
Duk Miroslav, anlamakta zorluk ekiyordu yeenindeki bu deiiklii. Daha bir
gece nce, uzun uzadya konutuklarnda, ne kadar anlaylyd Stefan. Hatta
Yelena'nn Bosna'ya onlarla birlikte giderek, annesi ve babasyla tanma
olasln konumulard. Stefan, fikir deitirdii gunun sabahnda bile,
olumlu bak-
yordu bu evlilie. Ne olmutu yarm gunun iinde de, bu kadar iddetle kar
kmt gen ocuk?
Duk Miroslav'n srarlar fayda etmeyince, halas girmiti ara- 263 ya.
Stefan'n annesine dukun olduunu bildii iin, babasyla bu yuzden aras
alrsa annesinin ne kadar ok uzulebileceini anlatmt, Stefan'a. Nuh diyor,
peygamber demiyordu yeeni. Geri dnmek iin hazrlklara balamt. Onu
kalmaya ikna edemeyeceklerini anlaynca, aresiz kabullenmilerdi durumu. Ama,
Hum Duku, Yelena ile evlenmek istemese bile, Stefan'n terbiye icab, veda iin
Monsenyr'e gitmesinde o kadar srarc olmutu ki, sonunda ba emiti gen
Prens.
Duk Miroslav'n valyeleri ile birlikte, alt kiilik bir heyet halinde,
Katolik Kilisesi'ne vedaya gitmilerdi. Onlar bir kar suratla karlamt
Monsenyr. Yelena ortalkta grunmuyordu. Bu ie hi amamt Hum Duku.
Yeeninin evlilie nce olumlu bakmas, hatta kz akam havuz kenarnda,
sktrp pmesi, (hibir ey gizli kalmazd saraylarda) sonra da fikir
deitirmesi affedilir gibi deildi.
Ksa ve net cumlelerle, Stefan, Bosna'ya erken dnmesi gerektiini sylemiti.
"Anlyorum," demekle yetinmiti, kara bakl Monsenyr. Tam ayrlacaklar
srada, bir ara ikisi yan yana dutuunde ve hi kimse yaknlarnda deilken,
Stefan'a bir eve izinsiz girmenin terbiye kurallarna smadn
syleyivermiti.
Stefan sa elinin iaretparman adamn yuzune doru uzatm ve, "Sakn ola ki,
hayatnz boyunca hibir Bonak'a neyin doru, neyin yanl olduunu retmeye
kalkmayn. Hele Kilisemize karacak olursanz, sizi piman ederim," demiti.
Sesinde, grmu geirmi yal bir bilgenin tns vard. Kendi kulana bile
yabanc gelmiti Stefan'n. Tantklar andan itibaren, bakmaktan huzursuzluk
duyduu karanlk gzlerine, kendi berrak baklarn ilk kez korkusuzca
dikmiti. Durustluun ve safln, eytana meydan okumasyd sanki, o bir
saniyelik an.
Bosna'da zor gunler, zor aylar hatta zor yllar bekliyordu gen Prensi.
Ban Kulin, olunun bu kaprisini asla balamayacan ifade etmiti.
264 "Devletimizin gulenmesine katkn esirgedin. Simdi dediimi yapacak ve hi
itiraz etmeden, Dumiilerin ortanca kz ile evleneceksin Stefan!"
"Emredersiniz," demiti Stephan.
"Madem emirlerime boyun emeyi biliyordun, Yelena Margu-erita ile evlenmeyi
neden kabul etmedin? Katolik Kilisesi ile aramzn duzelmesi..."
"Sizin emirleriniz benim iin kutsaldr, sevgili babam. Ama Katolik Kilisesi ile
aramzn duzelmesi umurumda deil, efendim. Kendi Kilisemizin ahlak duzeyi,
inann dier kiliselerinkinden ok daha yuksek. Ben Bosna Kilisesi'nin ustunde
hibir kurum kabul etmek istemiyorum. Hele Katolik Kilisesini, asla!"
"Olum, bunu gerekletirmek iin, nce daha gulenmemiz gerekiyor. Byle
olmasn ben de senin kadar arzu ediyorum ama, devlet idare etmek, sadece arzu
etmekle olmuyor. Uzun vadeli planlar yapmalyz. Bu planlarda, Katolikler'le iyi
geinmemiz de nemli bir yer tutuyor," demiti babas.
Annesi ve dad da ok sktrdklar halde, azndan hibir ey alamamlard
Stefan'n. Neden Yelena Marguerita ile evlilie bata olumlu bakp bir anda
vazgetiini renememilerdi.
Tvrtko, Stephan'n dnuune kadar ancak iyilemiti. Yuzunun ilikleri gemi,
tekrar normal yaama dnmutu. Aabeyi ile ilk kez dnuunun ertesi gunu len
yemeinde karlamlard. Yemek boyunca, herkes gergindi. Kimse konumamt.
Ste-fan'n deta bir skandal yaratarak dnmu olmasn hazmetmeye alyordu
ailesi. Tvrtko, bir kere olsun gz gze gelmemiti aabeyi ile. Yemekten hemen
sonra Ban Kulin, Stanak uyeleri ve Stefan ile toplant yapmak iin, aa kata
inmi ve hi kimse iki kardein arasndaki allmam iletiimsizlii fark
etmemiti.
Sonra, o gece Tvrtko yatanda uyurken, Stefan odasna gelmi ve onu her zaman
yapt gibi, gdklayarak uyandrmt. Aabe- i yinin boynuna atlmt
Tvrtko.
"Bir daha beni dikizlersen ldururum seni, bilmi ol, yumurcak," demiti
aabeyi.
"Seni ele vermedim, Stejo. Beni haramiler dvdu zannediyorlar."
Bartklar iin o kadar mutluydu ki, Hum yolculuuna ait bir suru soru
soruyordu art arda. Sonunda, dilinin altndakini de karm, dadnn renmesi
iin sk sk tembihledii konuyu amt.
"O kzla neden evlenmeyi kabul etmedin Stejo. Rujia'y sevdiin iin mi?" diye
sormutu.
"Hayr, kesinlikle hayr. Tvrtko, bana bir sz vermeni istiyorum," demiti
Stefan. Ay nda, yuzunu iyice gremiyordu ama, aabeyinin ses tonundan ok
ciddi bir ey sylemek uzere olduunu sezmiti Tvrtko.
"Eer bana bir ey olur da, tahta sen kacak olursan..." Tvrtko eliyle azn
kapatmt aabeyinin, "Asla, asla Stejo." "Dinle beni, eer yle bir ey
olursa, Bosna Kilisemizin retilerini resmi dinimiz klmak iin elinden geleni
yap, emi. Asla Katolik olma. ocuklarmzn Katolik olmalarna asla musaade
etme."
"Sana niye bir ey olsun Stejo?" "Sz ver bana Tvrtko, sz ver." "Tahta sen
geeceksin..." "Tvrtko, senden bir sz istedim."
"Sz veriyorum. Stefan, ben sen ne dersen onu yaparm. Katolik olmayacam.
ocuklarmzn da Katolik olmasna asla musaade etmeyeceim."
Sesinde, kuuk kardelerin o yalarda, aabeylerine duyduklar sonsuz hayranlk
ve guven titreiyordu. Stefan sevgiyle sarlmt kardeine, ince ocuk
gvdesini smsk barna basmt. Birka yl iinde, Tvrtko da bir delikanl
olduunda, her eyi paylaabilecei ok sadk bir dostu olacakt. Belki o zaman,
Yelena ile neden evlenmediini anlatrd Tvrtko'ya. Birine anlatacaksa eer, bu
sadece Tvrtko olacakt uphesiz.
Dumiilerin ortanca kz, Stefan ile birlikte buyumu, gsterisiz, ama temiz
huylu, iyi yetimi bir kzd. Bosna'nn, says onu gemeyen, asil ailelerinden
birine mensuptu. Zaten Bosna bu
265
sekiz-on asil ailenin blutuu topraklar uzerine kuruluydu. en-giler,
Dumiiler, Baagiler, Ciniler, Kulenoviler bunlardan
266 balcalaryd.
Stefan ile Marina'mn duun trenleri Bosna Kilisesi'nde yapld. Dyed tarafndan
kutsandlar. Evlilikleri, Saray bahesinde ve Saray' evreleyen sokaklarda
kutland. Hum, Zeta, Raska asillerinin de davetli olduu duun u gun surdu.
Halk buyuk bir coku iinde, gen prenslerinin evlenme trenine katkda bulundu.
Kylerden, kasabalardan, uzerlerinde en guzel elbiseleri, alglar ve
armaanlaryla akn akn geldi Bonaklar. Armaanlarn Saray bahesinin
kapsna ydlar. Hevenk hevenk uzumler, karpuzlar, besili tavuklar, keiler...
Tum armaanlar saray alar tarafndan deerlendirilip, yeniden halka sunuldu.
Bosnallar, krmz zemin uzerine srma bezekli, koyu mavi ksa abalarn,
desenli arklarn giyip, puskullerle suslenmi pelerinlerini srtlarna alp
geldiler duun yerine. Kadnlar, yan yatrdklar puskullu balklar, edik
denen yumuack potinleri, rengrenk ipliklerle ilenmi beyaz dekolte
bluzlaryla elik ediyorlard erkeklere. gun boyunca, alg alp dans
ettiler, horon teptiler, arklar sylediler.
Tvrtko bir ara, Kremsin ve Mijda ile bahe kapsndan dar suzulup halkn
arasna kart. Halka olmu horon tepen genlerle birlikte zplayarak dnmeye
balad.
Pazar yerinde kocaman bir ate yaklmt, birok gen ift, nce bir dua
okuyor, sonra birlikte, el ele atein ustunden atlyorlard. Orta Asya'dan
Balkanlar'a tanm aman alkanlklar hl surduruluyordu Bonaklar'n
arasnda.
Duunleri prensin duunu ile ayn tarihe duen genler, buyuk bir coku ile,
kendi evliliklerini de kutluyorlard bu mutlu gunde. Dyed, tam yirmi bir genci
evlendirmiti ayn gun. "Gel biz de atlayalm atein ustunden Mijda," dedi
Tvrtko. "Deli misin sen? Biz evlenmedik ki, Tvrtko." "Atlarsak, evleniriz belki
ilerde."
"Aptal! Biz evlenemeyiz unku ok yakn akrabayz, bu bir. ikincisi, benim
kiminle evleneceim imdiden belli."
Bir haner sapland Tvrtko'nun yureine. "Sen daha on u yandasn, nereden
bilebilirsin ilerde kiminle evleneceini?"
"Ben ilerde, on alt yama basnca, Srbistan Zupan Stefan Nemenja'nn en
kuuk olu Slobodan ile evleneceim."
"Yaa!" dedi Tvrtko. Kzn elini brakt, horon teperek dnup duran halkann
dna kt, iinden alamak, avaz avaz barmak geliyordu. Kalabal
ititirerek ilerlemeye balad. Az ilerde, duvar dibinde, boynu ondan daha bukuk
birini grdu. Rujia, huzunlu yuzu, krk yurei ile duvarn dibine kmu,
etrafnda dnup duran kalabala bakyordu bo gzlerle. Tvrtko yanna gitti
kzn, elini tuttu.
"Naslsn Rujia, eleniyor musun?"
"Elenmiyorum Tvrtko. Ben iyi deilim ama, sen de pek iyi gzukmuyorsun, neyin
var?" diye sordu.
"Kalbim krld."
"Benim de yle."
"Rujia, Stefan'n asl seni sevdiini biliyorum ben. Ama o, babamn setii
kzla evlenmeye mecbur."
"Bunu ben de biliyorum." Bir ya tanesi suzuldu gzlerinden.
"Ne olur alama Rujia," dedi Tvrtko, "Dadm diyor ki, insan birok kez k
olabilirmi yaadka."
"Bu benim iin kolay olmayacak."
"Benim iin de kolay olmayacak ama, Mijda'y unutmaya kesin karar verdim. O
bakas ile evlenecekmi."
"Sen ona m ksn? O senin halann kz Tvrtko."
"Ama ben k olmak iin baka kz tanmyorum ki."
Gulmeye balad Rujia. "Sen daha kuuksun, Tvrtko. Bir suru kz tanyacaksn
zamanla," dedi. Baka eyler de syleyecekti ama, birden urmeye balaynca
susmak zorunda kald. Tvrtko ok telalanmt. Rujia, urup duruyor ama bir
turlu kusam-yordu.
"Sen hastasn Rujia, evine git yat," dedi Tvrtko.
"Evet, eve dnsem iyi olacak," dedi kz. Tvrtko brakmad Ru-jia'y. Evine
kadar onunla birlikte yurudu. Eve gidene kadar birka urtu krizi daha geirdi
Rujia. Evin kapsnda, "Tvrtko, nemli bir eyim yok. Sabah yediklerim dokunmu
olacak. Sakn kimseye urduumu syleme. Hele Stefan'a katiyen syleme," diye
sk sk tembih etti.
267
268
Butun keyfi kamt Tvrtko'nun. insanlarn coku iinde elendikleri
sokaklardan hzl hzl yuruyerek Saray'a dndu.
Stefan, kutlamalarn sonunda, akam gerdek odasna girdiinde, Marina'y
gelinliini karm, ustunde gumu simlerle ili mavi ipek gecelii ile onu
beklerken buldu. Topuzu zulmu, uzun kumral salar omuzlarna dkulmutu.
Yatan kenarna oturmu, geni yuzunde parlayan ela gzleriyle ona bakyordu.
Kapnn eiinde, bir an ne yapacan bilemeden durdu Stefan. ocukluklarnda
birok kez birlikte oynad, buyurken birlikte ata bindii bu kza kar hibir
ey hissetmiyordu yureinde. Yele-na'y su ustu yakalamam olmay ok isterdi.
O kzda, Rujia'ya duyduu sevgiyi hafifletebilen bir eyler vard. Arsz
grunulu, kaln dudakl az, esmer teni sevime arzusu uyandrmt Ste-
fan'da. Oysa Marina, yuzunun ve teninin bembeyazh, ince dudaklaryla ancak bir
melek olabilirdi. Sevilmek iin deil, saylmak iin bu dunyaya yollanm bir
melek! Ve u anda Stefan, bu saygdeer melei odada tek bana brakp,
sevgilisinin kollarna komak istiyordu.
"Yanma gel, Stefan," dedi Marina, eliyle, yann iaret etti. Yurudu Stefan,
kzn gsterdii yere oturdu. Srf bir ey sylemi olmak iin, "ok yorgun
olmalsn. Dinlenmek ister misin?" diye sordu.
"Yorgunum ama grevimi yapamayacak kadar deil," dedi Marina, "sana sylemek
istediim baz eyler var Stefan. Beni dinler misin lutfen?"
Kz son derece sakin ve kendinden emin bir tonda konuuyordu.
"Elbette," dedi Stefan.
"Bana k olmadn biliyorum Stefan. Bir kz sevdiini duydum."
Stefan irkildi. "Yok yle bir ey," diye mrldand.
"Dediklerime kzma sakn Stefan. Yaye'de hibir ey gizli,
sakl kalmaz. ocukluumuzdan beri birlikte oynadmz, saray
hizmetkrlarndan birinin torununu sevmisin. ok doal bir ey
bu. Belki de biz, ayn ey balarna gelmesin de ilerde uzulmesin-
ler diye, kendi ocuklarmzn hizmetkr ocuklaryla oynamalarna izin
vermemeliyiz buyurlerken."
Stefan hayretle bakt Marina'ya. Kz son derece sakin grunuyordu.
"Evlenmen gereken o Katolik italyan kzn neden istemediini bilmiyorum ama
benimle evlenmeyi kabul ettiin iin ok mutlu oldum, unku ben seni hep sevdim
Stefan. Hibir karlk beklemeden, ocukluumdan beri sevdim seni. Tanr bana
senin karn olmay ihsan ettii iin de, mrum boyunca sana ok iyi bir e
olmaya alacam. Umarm zaman iinde sen de beni seversin."
Stefan iinde bir eziklik hissetti. Babas yine en doru seimi yapmt onun
iin. Acaba bu iyi huylu, duru beyaz, ela gzlu, geni yuzlu kz zaman iinde
sevebilecek miydi? Marina'nm elini tutup dudaklarna gturdu. Omuzlarna ipek
yn gibi dkulen salarn okad. Kz bir kuu gibi uzatt boynunu kocasna
pulmek iin. Gzlerini yumup, Rujia'y duunmeye alt. Olmuyordu. Hi
olmuyordu.
"Bugun her ikimiz de ok yorulduk Marina," dedi usulca. "Bu gece seni yalnz
brakmam ister misin?"
"Sen bilirsin Stefan. Ama, odamzdan kman doru olmaz. Su divanda uzanp
uyumak ister misin?"
Hayranlkla bakt Marina'ya. Ne kadar akllyd bu kz. Bir suru dedikoduyu
nlerdi geceyi kars ile birlikte geirmi olmas.
Babasjnn bir lafn hatrlad. "Sadece Saray'a girecek insanlarn deil,
atlarn, kpeklerin bile soyunu aratrmalsn olum. Kklu terbiyenin, grgunun
yerini hibir ey tutmaz. Eini soylu bir aileden semekle, isabetli bir ey
yapm oluyorsun," demiti, sanki eini kendi deil de Stefan semi gibi.
Marina'y geni yatakta tek bana brakp, yatan ayak ucundaki dar divana
uzand, giysileriyle. O kadar ok arap imiti ki, ba zonkluyordu. Ellerini
bann altna koydu, tavann suslemelerine bakarak duunurken, derin bir uykuya
dald gitti.
Ruyasnda, Rujia, i gmleinin backlarn zuyordu usul usul. Her zduu
backta, akta kalan tenini puyor, sonra bir back daha zuyordu.
Sevgilisinin sar salar yuzune, boynuna, gsune surunuyordu. Rujia'nn,
zledii, zambak kokusu bur-
269
nuna doluyor, genzini yakyordu. Rujia, pantolonunu ekip karyordu,
yumuack hareketlerle. Smsk sarlyordu kza. Sonra 270 dolgun diri
gvdesini kucaklayp geni yataa tayordu. Ormanda, tr tr kuru am
dallarnn ustunde, ya da dere kenarnda yaptklar gibi, kenetleniyorlard
birbirlerine. Rujia beyaz bacaklarn Stefan'n beline saryordu. Gusleri
Stefan'n azna doluyordu. Dudaklar Stefan'n boynunda, gvdesinde, her
yerinde dolayordu. Stefan kzn guslerini diliyordu, Monsenyr'un Yelena'ya
yapt gibi. Rujia bir ara Yelena'ya dnuuyordu. stunde tpk Monsenyr'unki
gibi siyah bir pelerin vard ve arzulu lklaryla busbutun coturuyordu
Stefan'. Yelena ve Rujia ikisi birden pelerinin iinde bir kayboluyor bir
grunuveriyorlard. Her ikisine de yetiebilmek iin kendini aan bir gayret
sarf ediyordu Stefan. Ve Yelena, Rujia'ya dnutuu bir anda, Rujia'y her
sevdiinde olduu gibi, o dayanlmaz hazza teslim oluyordu. "Sevgilim, bir
tanem, seni ok seviyorum," diyordu, nefes nefese. Soluklar birbirine
karyordu. Bedenleri birbirine kilitleniyordu. Rujia, bu gece Stefan'n hi
tank olmad lude bir cokuyla seviiyordu.
Tekrar tekrar yeni batan yayorlard ak. Gece hi bitmiyordu. Ne Stefan ne
Rujia hi tukenmiyorlard. Belki de o gece, hayatnda hi imedii kadar ok
imi olduu iin, ruyalarn en guzelini gruyordu ve aylmak istemiyordu
Stefan.
Gunein kepenklerden szan gulu klaryla nihayet uyandnda, Stefan kendini
geni yatakta Marina'nn yannda buldu. O, dun gece divanda yatmam myd?
Dehetle dikilip oturdu yatakta. Marina, srt ona dnuk, uzun salar yasta
serili, huzur iinde uyuyordu. Yorgann dnda kalan omuzlan plakt. Lo
odada gune ktan izgiler izmiti sanki. Bir k huzmesi, Marina'nn
boynunun ve plak omzunun uzerinden geiyor ona ulayor, onun da plak
gsunun... plakt Stefan! Baklaryla oday tarad. Dun gece karsnn
giydii mavi gecelik ve kendi giysileri, zensizce uzerinde uykuya dald
divana atlmt. Neler olduunu anlayamad. Yataktan sessizce suzulmeye
alrken, Marina ona doru dndu ve gzlerini at. Kaarken yakalanveren bir
hrsz gibi, hareketini tamamlayamadan olduu yerde kald Stefan.
"yi sabahlar," dedi kars, yuzunde tatl bir gulumsemeyle, "iyi sabahlar
Marina... Ben dun divanda yatmam mydm?" "Daha rahat edesin diye... sen
uyurken seni soymaya altm 271 da..." dedi Marina.
"Sen beni soymaya m... ben uyumutum... ben divanda yatyordum."
"Ama sonra yataa geldin. Birlikte yataa dnduk." Stefan kmak uzere olduu
yataa geri girdi, bir tehlikeden korunmak ister gibi boazna kadar ekti
yorgan. Tuhaf duygular iindeydi. Sanki biri onun onayn almadan iplerini
ekmeye balamt. Ne demiti dads ona, bir zamanlar ok yaramazlk yapp sz
dinlemediinde, "Kadnlar en azgn krallar bile dize getirir, Stejo, senin de
hakkndan bir gun bir kadn gelecek," demiti.
Stefan, duunden sonra, uzun bir sure Tvrtko'yu gremedi. Artk o evli barkl
bir prens, bir devlet adam olmutu. Babas olunun hem Stanak toplantlarnda,
hem de ordu ile yapt oturumlarda bulunmasn istiyordu.
Zor zamanlardan geiyordu Bonaklar. Macaristan'n artan basklar, Ban Kulin'i
iyice rahatsz etmeye balamt. Stefan, ilikileri salamlatrmak iin
ngrulen izdivac reddettikten sonra, Katolik Kilisesi'nin desteini
kaybetmilerdi. Macaristan'n verdii skntlar yetmiyor gibi, dost olduunu
sand Srbistan Kral da, Ortodoks Kilisesi'nin nde gelenleriyle bir divan
toplam ve Bosna topraklarnda surdurulmekte olan dini uygulamalar etkileyecek
kararlar aldrtmt.
Ban Kulin, kendine her iki Kiliseden de bir emri vaki yaplmadan nce, Bosna
Kilisesi'nin zerkliini ilan etmeyi ciddi ekilde duunmeye balamt. Ban
kayacak vakti yoktu Stefan'n. Bu yuzden, uzun bir aradan sonra, kardeiyle
birlikte nihayet, sabahn ok erken saatlerinde at kotururlarken, olduka
keyifliydi. Tvrtko'yu devlet ilerinde yetitirme grevini, evlendiinden beri
Stefan'a vermiti babas.
"Ben seni yetitirerek sram savdm olum. Kardeinin devlet ilerinde tecrube
edinmesini sana brakyorum. Bylece ilerde
kendi ocuklarn da tahta hazrlamak iin tecrube kazanm olursun," demiti.
272 "Bugun leden sonraki toplantya sen de gel, yanmda otur ve neler
konuuluyor dinle, Tvrtko," dedi Stefan.
"Ah, leden sonra gelemem, Rujia'y grmeye gideceim,"
dedi Tvrtko.
"Bu da nereden kt? Sana ne Rujia'dan?" diye sordu Stefan.
"Senin duun gecende ok hastaland. Onu evine kadar ben gturdum. Sonra bir
turlu gidip bakamadm nasl oldu diye. Bugun gidecektim..."
"Nesi vard?"
"Midesi bulamyordu. urup duruyordu. Kusturmaya altm ama, kusamyordu
nedense. Rengi de bembeyazd," dedi
Tvrtko.
"Kimseye bir ey syledin mi, hastal hakknda?"
"Dadya sormay duundum. O her eyin aresini bilir ya, hangi otun
kaynatlacam filan..."
"Sordun mu dadya?" Telalyd Stefan'n sesi.
"Hayr. Rujia o kadar srar etti ki, kimseye bir ey sylememem iin,
soramadm," dedi Tvrtko.
Hi konumadan bir sure at bindiler. Sonra Stefan, tane tane
konutu,
"Tvrtko, sen benim kardeimsin. Srlarm ancak seninle paylaabilirim, yle
deil mi?"
Yurei sevinle doldu Tvrtko'nun. "Elbette Stejo."
"Sana bir grev vereceim. Bugun Rujia'y grmeye gittiinde, ona syle gune
batar batmaz, dereye gelsin, her zamanki yere."
"Sylerim. Ama hastaysa gelemez ki."
"Hasta bile olsa, gelsin," dedi Stefan. "Ve bundan kimseye bahsetme kardeim,
dadya bile. Bu ikimizin arasnda bir sr olarak
kalacak.".
"Byle ey dadya sylenir mi? Bu bizim srrmz, aabey, elbette ikimizin
arasnda kalacak," dedi Tvrtko.
Stefan yan gzle kardeine bakt. Onun ksa surede ne kadar gelimi olduunu
ilk kez fark etti. Gerekten de hzla buyuyordu kuuk kardei.
l
Rujia, dere kenarna hava henuz kararmadan indi. Stefan ile birlikte gezdikleri
dere boyunca yurudu. Aalarn altnda dolat. 273 Gvdesine akyla kocaman
bir yurek ekli oyulmu akaac buldu. Stefan ilk kez onu bu aacn altnda
pmutu. Sonra da dakikalarca uraarak bir yurek izmiti aacn gvdesine. Bir
baka aacn altnda kavga etmilerdi. On iki, on u yalarndaydlar. Stefan
onun puskullu baln suya frlatmt. Rujia da bir kozalak frlatmt
Stefan'n kafasna. Yuzunu evirince kozalak gzunun kenarna arpm ve kan
iinde kalmt Stefan. O aacn gvdesine bir 'K' kazmlard, kozalan
ansna. Aacn adn 'kavga aac' takmlard.
Yllar sonra, akam ruzgrnda nazl bir yelpaze gibi sallanan bir ulu amn
altnda ilk defa sevimilerdi. Bu kez adlarnn ba harflerini kazmt Stefan
aaca. Ama amn gvdesi musaade etmedii iin, hemen yandaki komu aacn
gvdesine kazmt harfleri. Sonralar hep bu aacn altnda bulumulard.
ounlukla bu aacn altnda sevimilerdi. Rujia, mutluluu hi bitmeyecek
sanmt. Evlenmelerinin mumkun olmadn bildii halde, iinden bir ses, ok
gulu bir ban onlar lunceye kadar birbirlerine balayacan syluyordu.
Simdi aralarnda bir kadn vard; Stefan'n kars...
nce Stefan'n bir italyan kontesiyle evlenecei haberleri yaylmt Bosna'da.
Kskanlktan ldrmt Rujia. Sonra, Stefan gittii yerlerden yalnz
dnmutu ve aceleye getirilen bir hazrlk dneminden sonra, o italyan'la deil
Bosna asillerinden birinin kzyla nianlanmt. Kz tanyordu Rujia.
ocukluunda buyukbabasyla Saray'a gittiinde defalarca birlikte oynamlard,
bahede. Tepsi suratl, sarn bir kzd. Hi de guzel deildi. Bir italyan
kadnnn gizeminden de yoksundu, kukusuz. Bu kz hakknda tek anmsyabildii,
ok hzl kotuu ve saklamba oynadklar zaman, en akla gelmez kelere
saklanp, oyunu hep kazand idi. Stefan', bu tepsi suratl kzla seviirken
duunemiyor-du bile. iindeki kskanlk duygulan, yerlerini adlandramad
baka duygulara brakyordu yava yava. Kaderine isyan etmek gibi, o gune dek
tanmad birtakm duygulara.
S 18
Rujia, R ve S harflerinin kazl olduu aacn altna oturup, uzaklara bakt.
Uzaklara baktnda, ya Stefan'la birlikte geen o-274 cukluk anlarna geri
dnuyordu ya da korku dolduyordu iini. Gelecee dair sadece korku vard
yureinde. rperdi. amlarn arasnda, siyah pelerinli birini seer gibi oldu.
Stefan hi siyah pelerin giymezdi, hem de havann kararmasna daha hayli zaman
vard. Hava kararrken gelsin diye haber yollamam myd ona? Bu gelen Stefan
olamazd.
Yerinde kalmakla, kap gitmek arasnda bocalad bir an, sonra sevgilisinin
sesini duydu,
"Rujia'm sen de mi erken geldin benim gibi?" Ayaa frlayp kotu, Stefan'n
kollarna atld. Ne kadar ok zlemiti onu. Grumeydi nerdeyse u ay
olacakt. Tvrtko'nun onlar dikizlerken aatan dutuu gunden beri
grememilerdi birbirlerini. Stefan, pelerininin iine ald kz, smsk
sarld. ok uzun bir sure birbirlerinin kollarnda kaldlar. Sonra yuruyup
aalarnn altna oturdular. Anlatacak ok eyleri vard. Uzun uzun konutular.
Birbirlerini son grduklerinden bu yana neler yaptklarn anlattlar. Stefan,
evliliinden ksa cumlelerle sz etti. Babasnn arzusu ustune evlenmiti.
Kars iyi bir kadnd. Hayr, ona k deildi. Yurei baka birine aitken,
nasl sevebilirdi karsn?
Rujia, evliliine dair bitmez tukenmez sorular sordu. Stefan birok soruyu
yantlamaktan kand, istedii kadar karsna k olmadn sylesin, yine de
onu uzmekten korkuyor olduu belliydi. Yoksa tannmamak iin, tepeden trnaa
bir kara pelerine burunur muydu byle? Rujia onu ne kadar zlediini,
buyukbabasnn yaland iin Saray'daki iinden ayrldn, eve yardm etmek
iin, kendisinin de annesi gibi arda satlmak uzere naklar ilediini
anlatt.
Her ikisi de birbirlerine muhabbet kular gibi sokulup, el ele, dizdize
oturduklar halde sevimekten kandlar. Rujia, ilk admn Stefan'dan
gelmesini bekledi. Stefan onu buyuk bir efkatle pup, salarn, ellerini
okad halde, daha ileri gitmedi. Rujia, sevmese bile onun artk baka bir
kadna, karsna ait olduunu hissetti. Ac ve kskanlk doldu yureine.
Duygularn belli etmemeye alt.
l
Stefan, akln kurcalayan konuyu dile getirmesi iin, Rujia'ya birok frsat
yaratt. Salndan sz etti. Tvrtko'nun onu duun gununde hastaland iin
evine gturduunu bildiini syledi. 275 Hi ak vermiyordu Rujia.
Sonunda dayanamad, "Rujia, hamile misin?" diye sordu ak ak.
Rujia ne diyeceini bilemeden bir sure sustu, sonra gzlerini yere indirdi,
"Evet," dedi.
Stefan, kz kollaryla sarp barna bast. Sonra ba ellerinin arasnda,
suskun oturdu. Kafasndakileri nasl anlatacan bilemeyen bir hali vard.
Nihayet, "Ne kadar?" diye sordu
" buuk aylk," dedi Rujia.
"Rujia, ocuumuza babalk etmeyi ok istediimi biliyorsun, deil mi?"
"Biliyorum Stefan."
"Bunu sen de ister miydin?"
"Her eyden ok isterdim."
"Sen istersen, ona babalk edebilirim Rujia."
"Nasl?"
"Onu doduunda bana verirsen, sarayda bir prens veya prenses olarak buyur.
Hibir eyi esirgemem ondan. Doacak ocuklarmdan ayr tutmam."
"Ya ben Stefan, ben ne olacam?"
Stefan yantlanmad bu soruyu. Gerekten o anda kendi de bilemiyordu cevab.
"Senden bana kalan tek ey bu ocuk olacak Stefan. Onu kimseye vermem. Sana
bile," dedi Rujia.
"ocuktan vazgeersen hayatna daha kolay devam edersin. Evlenirsin. Baka
ocuklarn olur."
"Asla!"
"Rujia, makul ol. Kucanda bir ocukla kim alr seni?"
"Stefan ben evlenmek filan istemiyorum, bunu bil," dedi Rujia, "Hayatmdaki tek
erkek sen olacaksn. lunceye kadar yalnz seni seveceim."
"Sen de unu bil," dedi Stefan, "Ben bu evlilii mecbur oldu-
um iin yaptm. Sen de benim hayatmda sevdiim tek kadn olacaksn. Ben de
lunceye yalnz seni seveceim. Bir daha hi g-276 rumesek bile, sadece
seni seveceim."
"Stefan... Stefan... keke..." Alamaya balad Rujia. Ste-fan'n kollarnda
uzun muddet hkrd. Bir ocuk avutur gibi, usul usul salarn, yuzunu
okuyordu Stefan.
"Sevgilim, sen de benim gibi, ister istemez bir duzen kurmaya mecbur olacaksn
sonunda. Ne olur ocuu bana vermeyi kabul et."
"Hayr," dedi Rujia. Ayaa kalkt, yava yava ormann iine doru yurumeye
balad.
"Heyy, dur. Nereye gidiyorsun Daha konuacaklarmz var."
Yerden bir kozalak alp, tum hzyla frlatt Stefan'a kz.
"Allah belan versin Stefan," diye bard. Stefan'n yuzu bir anda kan iinde
kald. Gzunun hemen yannda alan bir derin syrktan, kan szyordu. Rujia
yaptn grunce geri geldi, eteini yarann uzerine bastrd.
"Stejo, biliyor musun nereye oturmuuz?" dedi. "Kavga aacmzn altna
oturmuuz Stejo."
Stefan, yuzune ok yakn duran kzn kiraz dudaklarn ald azna, uzun uzun
ptu. Yanaklar yalarla srlsklamd Rujia'nn.
"ocuumu sana veremem. O benim olacak Stefan," dedi, "Ama sana sz veriyorum,
erkek olursa senin adn tayacak. Stefan olacak ad ve soyu devam ettike,
akmzn bir kant gibi, bu ad da devam edecek. Kuaklar boyunca bu ad
surdurmesini vasiyet edeceim ocuuma. Torunlarm, onlarn ocuklar, buyuk bir
aktan urediklerini hep bilsinler diye."
Doruldu, ustunu ban silkeledi, koruya birdenbire inen akam karanlnn
iinde, beyaz bir kuu gibi ar ar suzulerek uzaklat. "Sana yine haber
yollayacam, Rujia," diye seslendi Stefan. "Fikrini deitirirsen sen de bana
haber yolla."
Stefan, srt aaca dayal bekledi kz gzden kaybolana kadar, sonra yuzunu
ellerinin iine gmerek, sessizce uzun uzun alad. zerine K harfi kazl kavga
aalar, bundan byle ayrlk aacyd artk.
Rujia'dan uzun bir muddet ses kmad. Stefan'n akl, devlet ; ileriyle
uramad zamanlarda, hep Rujia'ya taklyordu. Tvrtko sk sk haber
getiriyordu kzdan, iyiydi, ara sra dere kena-:' rnda yururken gruluyordu.
Simanlamt biraz. Sonralar evin-:; den kmamaya balad kz.
Stefan, Rujia hamileliinin yedinci ayn doldurduu sralarda, ocuk konusunu
Marina'ya amaya karar verdi. Kars, evlen-'--. dikleri gunden beri hibir
falso yapmamt. Hep guleryuzlu ve ; sabrlyd Stefan'a kar. Akll ve
alkand. zellikle kaynvalide-1 sinin gzune ylesine girmiti ki,
Prenses, olu italyan kzyla evlenmedii iin, ne kadar uzulduunu
hatrladka, deta utanyordu.
Marina, evlendikleri gece, kocasna sz vermi olduu gibi, son derece iyi bir
e olmutu. Ama o akam yaam olduklar ak gecesini bir daha
yaayamamlard. Stefan hi o kadar ok iip, kup gibi sarho olmamt.
Kendinden hi gememiti. O geceyi takip eden baka gecelerde, karsn ihmal
etmiyor ama, bir vazife ifa eder gibi, cokusuz ve heyecansz yaklayordu
Marina'ya. Marina hibir eyden ikyet etmiyordu. Kocasnn kollarna kendini
brakyor, Stefan ne kadar sevgi verirse, o kadarla yetiniyordu. Zifaf gecesinde
yaadklarnn gerekten de bir ruya olabileceini duunmeye balamt Stefan.
Bir akam odalarna ekildiklerinde, "Marina, sana bir ey sylemek istiyorum,"
dedi karsna. ; "Syle Stefan."
"Nasl syleyeceimi bilemiyorum. Kabul etmeyebilirsin. Ama : sana sormam
gerekiyor, benim iin ok nemli bir konu var." '--i "Senin iin nemli
olan bir konu benim iinde yledir," dedi :': Marina, Stefan'n yanna gelip
oturdu, elini tuttu.
"Kabul etmeyebilirsin."
-' "Stefan kabulum eer seni mutlu klacaksa, her ne olursa ol-'. sun,
kabul ederim."
Stefan, karsnn elini tutarak, ama onun yuzune hi bakmadan, ksk bir sesle
anlatt. Szlerini bitirdiinde, -
"ocuu kendi ocuum gibi buyuturum Stefan," dedi Marina, "O bebek seninse,
benim de saylr. Ama bir artm var. ocu-
277
un annesini grmesini istemem. Anne diye beni bilmeli. O kadn, buradan
uzaklamay kabul eder mi?"
278 "ocuumun en iyi artlarda buyumesi iin, bu fedakrl yapmasn
isteyeceim ondan," dedi Stefan. "Ona yalvaracam, ne isterse vereceim."
O akam, karsna yine ehvetle deil ama derin bir sevgi ve minnetle sarld,
yattklarnda. Evlendikleri geceden beri ilk kez, uyumadan nce, arkasn
dnmedi, kollarnda uykuya dald Ma-rina'nn. Deliksiz uyudu.
Ertesrgun Tvrtko'yu yollad Rujia'ya. Hava kararnca, dere kenarna mutlaka
gelmesini tembihledi.
ok nemli bir toplant yapyorlard Saray'daki buyuk salonda. Butun soylu
ailelerin temsilcileri, Stanak mensuplar, Bosna Kilisesi'nin ileri gelenleri,
hatta Bosna erafndan hatr saylr tuccarlar, Yaye'nin iki unlu doktoru,
birka sayg deer hocas ve Dyed... Uzun suredir yeerttikleri umutlarn
geree dnuturmek uzereydiler. Yaklak iki yuz yldr bask yuzunden aa
karamadklar mezheplerini, Kiliselerini bamszlatrarak, resmi dinleri
olarak ilan etmeyi tartyorlard. Ban Kulin, Kiliselerinin Katolik
Kilisesi'nden ayrlmasn yurekten destekleyen olunu yanna oturtmutu.
"Macaristan, Dubrovnik merkezli Bapiskoposluk'tan ayrlp, kendi egemen olduu
merkeze balanmamz iin sure tanmt. Sure doldu. Cevabmz hemen
vermeliyiz." Ban Kulin, orada bulunanlarn teker teker gzlerinin iine bakt.
"Bu durum, kendi Kilisemizi, hibir merkeze balamadan, kendi inanlarmzn
dorultusunda, bamsz klmak iin bir frsat yaratyor bize. Simdi burada
bulunan herkes, aka duuncesini sylesin," dedi.
Stefan, bulunduklar oday holden ayran perdenin arasndan, Tvrtko'nun ban
uzattn grdu. Herhalde, Rujia'ya haber verdiini anlatmaya alyordu. Gz
ka iaretleriyle uzaklamasn anlatmaya alt. Ama bir turlu gitmiyordu
kardei. Sonunda kalkt, perdenin ayrd blume yurudu.
"Ne var Tvrtko, sana deminden beri, git diye iaret ediyorum. ok nemli bir
toplantdayz, anlamyor musun?" dedi sinirli sinirli.
"Stejo, Rujia'y bulamadm..."
"Sonra yine gider bakarsn. Sakn gelme bir daha buraya."
"Ne dediimi anlamadn, Rujia yok."
"Tamam Tvrtko, hadi git artk."
"Rujia yok, gitmi," dedi Tvrtko.
"arya gitmitir, dner," dedi Stefan.
"Aabey, Rujia gitmi. Gunler nce, buyukbabasyla gitmi. Kimse nereye
gittiini bilmiyor."
Stefan'n dizlerinin ba zulur gibi oldu. "Nereye gitmi?" diyebildi sonunda.
"Dedim ya, kimse bilmiyor. Sana bir haber brakm, ocuk benim ama ad hep
senin olacak, diye. Ne demek bu Stejo?"
Stefan, holde duran bankolardan birinin ustune ylr gibi oturdu. Henuz
domam ocuunu ve Rujia'y bir daha gremeyeceini yureinin
derinliklerinde, ince bir sz gibi hissediyordu.
Toplantya geri dnduunde, yuzu sapsaryd. Ban Kulin'in ; gzunden kamad
olunun perian hali. ok yurekli bir karar almakta olduklar iin, Stefan'n
fazla heyecanlanm olabileceini -'-:, duundu.
': Kendi kiliselerini, Vatikan ve Bizans'dan bamsz klmakla, i tehlikeli bir
yola girdiklerini biliyorlard. Ama, Bosna Kilisesi, sa-- dece dini inanlar
asndan deil, siyasi adan da Bonaklar'n i zgur ve bamsz bir devlet
olduunu sembolize edecekti. Ve ne 1 kadar tehlikeli olursa olsun, Bosna
snrlar iinde ister soylu, ister kylu, tek bir Bonak'm dahi, bu davadan
vazgemeye niyeti yok-i tu.
' Osmanl'nn geliine kadar, yaklak iki yuz elli sene boyunca, uzerlerine
gnderilen hal seferlerine, binlerce kiinin lumu ile
'-'- sonulanan kymlara, diri diri yaklmalara, ikencelere, maddi ve manevi
eziyetlere ramen, Bogomilizm mezhebi, Bosna topraklarnda yaayan insanlarn,
itenlikle balanacaklar bir inan olarak kalacakt.
279
280
Yaye, 1202-1203
Prens Stefan, mektubu okumakta olan babasnn ellerinin titrediini fark edince,
anlad durumu. Yal adamn yuzu, bembeyazd. ok skld zamanlarda yapt
gibi, alt dudan sryor-du ve sa aka seiriyordu.
iine bir sknt bast. Yllar evvel, yine bu odada toplant ha-lindelerken,
skntdan boulduu, acdan kavrulduu bir baka
gunu hatrlad.
On yl kadar nce, bu salonda ok nemli bir karar almlard. Bosna Kilisesi'ni
zerkletirmilerdi. Kvanl olmas gereken o gun, Stefan'n sevinci kursanda
kalmt. Tum Bosna mutluluktan sarho haldeyken, Stefan, Rujia'y ve domam
ocuunu tamamen yitiriyordu. Akam, Bosna halk kutlamalardayken, o Rujia'y.
ocuunu almak iin bask yaparak kardn duunuyor, pimanlk duygular
iinde kendini yiyordu. Bonaklar'n cokulu sevincini yurekten paylaamamt
bu yuzden.
Ban Kulin, mektubu bir kenara koyup aznn iine bakan Sta-nak uyelerine dndu,
"Beyler," dedi. "Hayatm boyunca sadece savatan korktum ben. Sava butun
ktuluklerin anasdr. insann iinde vahi ve ktu ne varsa ortaya
dkulmesinden baka hibir ie yaramaz. Hibir topluma hayr getirmemitir
bugune kadar. Seytan iidir sava. Ama korkarm bizim iin artk kanlmaz
oldu."
Herkes bir azdan konumaya balad. Kimseyle dalamayan bu devleti kim savaa
surukleyebilirdi? Yllardr huzur, bar ve refah iinde yaayan Bonaklar imdi
neden bir savaa girsinlerdi?
Ban Kulin, keleri armalarla, halarla suslu berat masaya yayd. Ac dolu bir
sesle, "Papa uncu Innocent, Bosna'ya bir Hal Ordusu yola karm," dedi.
Herkes sustu. Odaya bir lum sessizlii ktu. Stanak uyesi engi tane tane
konutu, "Papa, bir Hristiyan toplumunun uzerine Hal seferi mi yolluyor?"
"Bizim Kilisemizi Hristiyan Kilisesi olarak kabul etmiyor," dedi Ban Kulin.
l
"Hristiyan deilse, ne Kilisesi bu?" diye sordu Stefan. "Musluman ya da Yahudi
Kilisesi mi?"
"Roma'nn gzunde, onun uygulamalarn en ince ayrntlar- 281 na kadar
kabul etmeyen her Hristiyan, dinden sapm kabul ediliyor," dedi Ban Kulin.
"ite bu yuzden biz de kendi kilisemizi ayrdk ya," dedi Stefan, "Piskoposlar o
kadar ekilci oldular ki, manevi deerleri tamamen unuttular, Roma'da."
"Ne yapacaz imdi?" diye sordu Dumii. Sesi titriyordu.
Ban Kulin, sakin ve kendinden emin bir tonla yantlad: "nce her turlu tedbiri
alacaz, sonra Papa uncu Innocent'i ikna etmeye alacaz, Roma'y mantkl
olmaya davet edeceiz."
Stefan, "Hallar Kotor uzerinden yollayabilirler, oraya bir ncu gu
gnderelim," dedi.
"Dubrovnik uzerinden de gelebilirler," dedi Ban Kulin. "Supheli noktalarn
hepsine haberciler yerletirilsin."
Stefan, devlet idaresinde, babasnn sa kolu haline gelmiti. Artk kocaman bir
delikanl olan Tvrtko da Bosna Ordusu'nda' Bat komutanyd. Yaps itibariyle,
bir askerden ok bir bilim adam kiilii tayordu. Hatta, Mijda'nn evlendii
yaz, din adam olmak iin ok srar etmiti babasna ama, Ban Kulin, her iki
olunu da Bosna Ordusu'nun banda grmek istemiti. Dou ve Bat
komutanlklarn iki olu arasnda paylatrmt. Bosna Ordusu savamayan
sembolik bir ordu olduu iin, her iki Prens de ilgi alanlarna vakit
ayrabiliyorlard. Stefan, burokrasi ve devlet ileriyle ilgileniyor, Tvrtko ise
hem kendi dilinde, hem de italyanca ve Latince din, felsefe ve edebiyat
kitaplar okuyordu. Ama bu gidiat, deiecee benziyordu yaknda. Askeri
tatbikatlar sadece talim iin yapmaktan gurur duyan orduya sava, adm adm
yaklayordu.
"Tvrtko'nun bat blgesinde baz hazrlklar yapmas gerekecek," dedi Ban Kulin.
"Bir ncu kol batda, bir baka ncu kol da guneyde incelemelerde bulunmak uzere
hemen yola kmal."
Stanak'ta baka kararlar da alnd. Bir ana andran Bosna'nn dalarn ap
ovaya inmek kolay deildi. Bu yuzden, Hallarn hangi kaplar aarak
geleceklerini az ok tahmin edebili-
yorlard. Halk korumak iin alarm Vermek, her ihtimale kar ambarlar
doldurmak, madenleri zel korumalar altna almak ge-282 rekecekti.
Tvrtko, iki gun sonra, kumandasndaki atllarla batya doru yola kt.
iki gun boyunca yol ustundeki hanlarda konaklayarak ilerlediler. Gittikleri
yerlerde herhangi bir sava hazrl yoktu. Halk sakin sakin gundelik
yaantsna devam etmekteydi. Mostar yaknlarna vardklarnda, kylerin
bazlarnda savan yaklamakta olduuna dair ipularna rastladlar. Kylunun
mahsulunu istifleyen yabanclar, sava talimleri yapan birtakm silahl
adamlar...
Tvrtko, Mostar yaknlarnda bir handa bir sure konaklama karar ald. Casuslar
olup biteni renene kadar, o ve arkadalar, handa, tuccar kimlikleriyle
kalacak ve baz temaslarda bulunacaklard.
Yolcu han kalabalkt. Dubrovnik'e mal yuklemeye giden, ya da Bosna'ya doru
yol km tacirlerle, maden iileriyle doluydu. Akam yemeinde, herkes
ikiden nasibini bolca aldktan sonra, Tvrtko, batdan gelenlerden daha fazla
bilgi edinebileceini duunuyordu.
Haris ve dierleri saa sola dalnca, Tvrtko yatakhanenin bulunduu ust kata
kt, dengini bir kenara yd ve yataklarn serilmesine yardmc olan kuuk
olana seslendi:
"Heyy, bakar msn yavrum, adn ne senin?"
"Stejo," dedi ocuk. Yataklara teker teker elindeki battaniyeleri brakyordu.
Dndu Tvrtko'ya bakt. Alnna dkulen sar salarnn altnda kocaman mavi
gzleri prl prld. Tvrtko bir an iin kannn damarlarnda donduunu
hissetti. Azndan bir ad frlad: "Stejo!"
"Efendim." ocuk adn bu kadar duyarllkla syleyen yabancya biraz hayretle
bakt.
"Stejo..." Boazn temizledi yabanc. "Gel buraya olum."
ocuk yaklat. Yabanc elini bann ustune koydu, salarnn okad,
gzlerinde tarifi imknsz bir zlemle, yuzune bakt ocuun uzun uzun.
"Annen burada m senin?"
"Mutfakta alyor."
"Baban?"
"Benim babam yok. Ben ok kuukken lmu."
Tvrtko, sevgili aabeyinin, ona en hayran olduu on-on iki yalarndaki haliyle
karsnda duran hayaline bakyordu, inana-mayarak. Sanki Stefan birden onu
elinden tutup ekecek, "Ko peimden Tvrtko, dereye gidelim, sana yuzme
reteceim," diyecekti. O, kendinden hayli buyuk olduu iin taparcasna
sevdii ve her eyine zendii aabeyinin peinde, kuuk bir kei yavrusu gibi
atlayp zplayarak koacakt, yemyeil amlarn, meelerin arasnda.
"Su ister misiniz?" diye sordu ocuk. "Yatanzn bana su koyaym m?"
Kendini yabancnn ellerinden kurtard, aa inmek iin arkasn dndu, ki
admda bir zplayarak... ormanda ceylan yuruyuu... Stejo nde, Tvrtko arkada...
iki adm duz, bir adm zplayarak... gitti.
"Evet, su getir. Hemen!" diye seslendi Tvrtko.
Yataa oturdu. ocukluu geri dnmutu. Ona yuzmeyi, aalara trmanmay,
sapanla ku vurmay reten Stejo'su deil miydi bir an nce karsnda duran?
Birazdan ocuk bakr bir guumle dndu.
"Stejo," dedi Tvrtko. "iin yoksa, beni gezdirir misin civarda?"
"Anneme yardm edecektim. Kzar yoksa."
"Birlikte gidip izin alalm annenden."
"Annem yabanclarla gezmeme izin vermez."
"Ben yabanc saylmam," dedi Tvrtko. "Senin babann ok yaknym ben."
"Babamn arkada mydnz?" diye sordu ocuk.
"Evet."
ocuun peinden merdivenlere yurudu. Birlikte aa indiler. Bahede ardan
altndaki buyuk tahta masaya inko tabaklar diziyordu bir kadn. Arkas dnuk
olduu iin, Tvrtko onun beline kadar inen kaln sar rgusunu grebiliyordu
sadece.
"Rujia!" dedi. Sesi, Tanr'ya dua eder gibi kmt. Dndu kadn. Bal rengi
gzlerini ksarak bakt, adn bilen yabancya.
283
Tvrtko nefesini tutup bekledi. Bir an sonra, o ok iyi tand k parlad
gzlerinde kadnn, ona doru kotu. Simdi birbirlerinin 284
kollarndaydlar. Tvrtko smsk bastryordu ocukluunun anlarn, rengini,
kokusunu, hasretini gsune.
"Ne kadar buyumusun Tvrtko! Ne kadar yakkl olmusun!" dedi Rujia titreyen
sesiyle.
"Sen hi deimemisin oysa. Her zamanki gibi ok ok guzel-dedi Tvrtko. Aslnda
ok deimiti Rujia. Kalnlamt,
sn
ypranmt. Teni eskisi gibi yasemin ve defne kokmuyordu. Uzun parmakl guzel
elleri, i yapmaktan kzarm, bozulmulard. Ama sesindeki ve gzlerindeki
k, hi azalmamt. Rujia'dan taan scaklk, Tvrtko'ya uzakta kalan
ocukluunun butun renklerini iletebiliyordu.
"Stejo, bize ierden ayran getir bir bakra," dedi Rujia oluna. Masann bana
ktuler. Tvrtko elini uzatp Rujia'nn yanan okad.
"Evlendin mi Rujia?" diye sordu.
"Hayr Tvrtko," dedi Rujia. "Stefan'a sadk kaldm. Kolay olmad hayat. Stejo
buradan uzaklarda dodu. Buraya sonra gelip yerletik. nce hayvanclk yapmay
denedik, beceremedik. Hastalk geldi, hayvanlarmz ldurdu. Buyukbabam bir
baka i denedi. Yol ustunde olduumuz iin, yolcular evimizde konaklamaya
balaynca, evi buyuttuk, hana dnuturduk. ok altk, ok. Ben ve annem
yemek yapar, yolculara hizmet ederdik. Annem iki yl nce ldu. Simdi butun
iler bana ve buyukbabama kald. Allah tan Stejo buyudu de yardmc olmaya
balad..."
Tvrtko, Rujia'nn gune vuran yuzunde, zor yllarn izini daha iyi
grebiliyordu imdi.
"Benimle Bosna'ya dnun, size bakmak iin elimden geleni yaparm," dedi.
"Olmaz, Tvrtkocuk. Stefan ocuumu almaya kalkar. Bunca eziyeti neden ektim
yllardr? Kuuk Stejo'yu kimseye kaptrmamak iin."
"Rujia," dedi Tvrtko. "Stefan seni uzecek bir eyi asla yapmaz. Hayatta yalnz
seni sevdi o. stelik kendi ocuklar da var artk. Matey adnda bir olu, iki
de kz var."
Rujia'nn yuzune bir glge dutu. Demek ocuklar olmutu Stefan'n. O
yllardan beri, ilk aknn hayaliyle yaar, doyar, nefes alrken, Stefan tepsi
suratl karsyla defalarca sevimiti. Ondan 285 ocuklar yapmt.
"Olu, Stefan'a benziyor mu?" diye sordu.
"Senin olunu grene kadar, Matey'in babasna benzediini sanyordum, Rujia.
Matey de sarn, ince bir olan. Ama Stejo'yu grunce..."
Stejo'nun yanlarna gelmesiyle sustular.
"Bu bey, babann eski bir arkada Stejo," dedi Rujia, "civar grmek istiyor,
haydi, atn hazrla da rehberlik et ona."
Stejo'nun ince parmakl elini tuttu Tvrtko. Bu temasla, iindeki sevgi rma
alayarak akt kuuk olana doru. Kocaman mavi gzlerini Tvrtko'ya dikti
Stejo, "Baym," dedi, "madem tanyordunuz, yolda bana babam anlatr msnz
lutfen?"
Stejo ve Tvrtko, ancak zirvede durup vadiye baktklarnda grebildiler tozu
dumana katarak ilerleyen atllar. Gune, gumu rengi zrhlarna vurduka, baka
bir gezegenden gelmi dunya d yaratklar gibi, gz kamatrarak
parldyorlard. ocuk aknlk ve hayranlkla izliyordu aa patikada bir
k ruzgr gibi esen atllar.
"Gizlenecek bir yer biliyor musun buralarda?" diye sordu Tvrtko.
"Var," dedi olan. "Arkadalarmla kefettiimiz bir maaramz var, u arkadaki
dan orada. Gtureyim mi sizi?"
"nce annene ulamamz lazm. Kestirme yolu da biliyor olmalsn Stejo."
"Elbette," dedi ocuk. Tvrtko ve Stefan, Bosna kylarn, Bosna ormanlarn
nasl adm adm, aa aa biliyorlarsa, ocuk da buralar avucunun ii gibi
biliyor olmalyd.
"Hemen o kestirme yola gtur beni. Annene bir an nce ulaalm."
"Aadaki atllar..."
"Onlar Hallarn nculeri," dedi Tvrtko. "Stejo, onlardan bir an evvel
kamalyz. Onlar dokunduklar her eyi yerle bir ederler."
"Ama ok guzeller," dedi ocuk, "zrhlar prl prl parlyor."
"Tanr, kullarn snamak iin yaratmad m eytan?" diye sor-286 du Tvrtko.
"Ben hi eytan grmedim, henuz."
"Dilerim hi grmezsin. Grmemen iin kayoruz ya Hallardan."
"Hallar eytan m?" diye sordu Stejo.
"Allah'n adn kullanarak, insanlara Allah adna eziyet ve kym yapan herkes
eytandr," dedi Tvrtko. "Bunu byle bil olum." Sonra ocuun gsterdii
istikamete doru surdu atn.
Rujia, bulak ykyordu hana vardklarnda. Mutfaa tela iinde dalan olunu
grunce ard.
"Misafirimiz nerede?" diye sordu.
"Eyalarn toplamaya, arkadalarn bulmaya kotu. Sana da haber yollad hemen
hazrlanman iin. Hallar geliyormu."
Bembeyaz oldu Rujia'nn yuzu. "Ko dedene haber ver," dedi, "arka ardakta
uyuyordu, syle hemen kalksn."
Tvrtko atyla gzuktu, ocuk arka baheye giderken. "Rujia, kymetli eyalarn
al, atn hazrla, gidiyoruz," dedi.
"Ben gelemem Tvrtko, buyukbabam yal, iimiz burada bizim..."
"Rujia, sana anlatmama gerek yok, buraya urarlarsa bana gelecekleri
biliyorsun. Buyukbaban da al, hemen gidelim. Bosna'ya onlardan nce ulaalm ki
sizi koruyabileyim. abuk hazrlan, ben birliimdeki arkadalarm aramaya
kyorum. Hemen dneceim," dedi Tvrtko. Atna atlad, mahmuzlad hayvan.
Tvrtko yalnz dndu. Arkadalar yannda yoktu. Rujia buyukbabasyla hararetli
bir munakaann ortasnda olduu iin, Tvrtko'nun ne kadar bitkin gzuktuunu
hemen fark edemedi.
"Arkadalarmn uunu bulabildim ancak," dedi Tvrtko, "Sadece gvdeleri vard.
Balarn uurmular." Yuzu bembeyazd, elleri titriyordu.
"Benimle uramay brak ve hemen git," dedi torununa yal adam. "ierdeki
muterilere ben bakarm."
"Buyukbaba, biz burada canmz kurtarmaktan sz ediyoruz, sen muterilerini
duunuyorsun," dedi Rujia.
"Bu yatan sonra ben at uzerinde gunlerce gidemem. Gelir de ldururlerse,
ldururler, umurumda bile deil. Zaten leceim, bir iki yl iinde. Kzm,
olunu ve kendini kurtar, git Prens'le. O sizi benden iyi korur," dedi.
"Rujia, lutfen acele et," dedi Tvrtko.
Kuuk olan smsk sarlmt dedesine. Tvrtko olann ince kollarn zorla
zmek zorunda kald dedesinin boynundan. Rujia'nn gzlerinden yalar ip gibi
iniyordu. Buyukbabasn birka kez ust uste kucaklad. Atlarna bindiler.
"Hallarn gelmekte olduunu yolculara bildirin," dedi Tvrtko, "aralarnda
Hristiyan olmayanlar bulunabilir."
"Hal bir yerden gemeye grsun, her eyi, herkesi talan eder, din iman
tanmaz," dedi yal adam. "Ama ben yine de onlara bildireceim."
"Buyukbaba, kendine ok dikkat et. Atllar uzaklanca, hemen geri dneceiz,"
dedi Rujia.
"Beni merak etme yavrum. Onlara hizmet edeceim iin, bana dokunmazlar.
Dokunsalar ne fark eder, zaten surda iki gunluk mrum kalm. Siz kendi cannz
kurtarn bir an evvel."
"Askerlerim urayacak olurlarsa, nehir boyunca kuzeye doru ilerleyeceiz. Beni
mutlaka bulsunlar," dedi Tvrtko.
Arkalarnda ba, baheyi, ta han, hamaklara serilmi yolcular, ardan
altnda onlara el sallayan ihtiyar brakp kuzeye doru ilerlediler.
"Nereye gturuyorsun bizi?" diye sordu ocuk. "Seni ve anneni ana vatannza
gturuyorum," dedi Tvrtko. Bosna'ya vardklarnda Rujia ve oluyla ne
yapacan u anda hi bilmiyordu. Onlar Saray'a sokmas imknszd. Ama,
geici olarak bir hana yerleebilirlerdi. Dyed'e bavurup, ondan yardm isterdi.
O, mutlaka bir yolunu bulurdu Rujia'y barndrmann. Bu yaa geldi geleli,
Tvrtko onun herhangi bir derde deva olamadn grmemiti daha. ok yalanm
olmasna karn hl dinti, kafas hl alyordu ve babas bile her ba
sktnda ona danmaya devam ediyordu.
Bunlar duunurken, bir taraftan da drtnala at suruyordu Tvrtko. Rujia ve
ocuk ona yetimekte zorlanyorlard. Aalarn
287
seyreldii duzlue geldiklerinde, at birden kineyerek aha kalkt. Dizginlere
tum gucuyle aslmasa az daha atn ustunden frlayp 288 ileri uacakt.
Hayvan bir eyden urkmue benziyordu. Etrafna baknd ve az ilerdeki aacn
dallarnda sallanan cesetleri grdu. Bir an gzlerine inanamad. Onun
askerleri... onun ocukluk ar-i;|| kadalar... kuzeye doru
at surup, onu mutlaka bulmalar iin
haber brakt yoldalar... armut gibi sallanyorlard bir ulu narn
dallarnda. Hallar gemiti buradan.
"Rujia," dedi, "dostlarm gmmeme yardm eder misin? Onlar bu halde
brakamam."
"Elbette ederim ama, zaman kazanmak isteyen sendin, Tvrtko," dedi Rujia. Kuuk
olan atndan indi, yere yatt ve kulan topraa dayad.
"Nal sesleri var," dedi ayaa kalktnda. "Bana bunu handa kalan bir Turk
retti. Sen de denemek ister misin?"
"Hayr, sana inanyorum. Bizi hemen o gizli maarana gtur, Stejo," dedi Tvrtko.
Stejo, tekrar atna bindi, o nde, annesi ve babasn tanyan yabanc arkada
dalara doru ilerlemeye baladlar.
"Stejo ha kartmasn biliyor mu Rujia?" diye sordu Tvrtko.
"Hayr."
"Ne olur ne olmaz, ona bir an evvel retsen iyi edersin," dedi
Tvrtko.
"Ben Bogomil'im. Ha kartmayz biz," dedi ocuk.
"Ne olduunu biliyorum olum. Ama ukalalk etmenin hi sras deil," dedi
Tvrtko, elini gsunun ustunde soldan saa, yukardan aa gezdirdi. "Bak,
yakalanrsak byle yapacaksn. Vaftiz edildiini de sylersin emi. Bu belay
atlatana kadar, koyu bir Ka-toliksin sen."
"Ben ne ha kartrm ne de yalan sylerim," dedi ocuk.
"Babann burnundan dumusun Stejo," dedi Tvrtko. "O dik kafal, inat,
duunmeden konuuveren Stefan'in olusun sen."
Yabancnn sesi o kadar sevecendi ki, ocuk iltifat m iitiyor yoksa azar m,
iinden kamad.
Tvrtko, Rujia ve kuuk Stejo'nun dalardaki maceralar tahminlerinden ok daha
uzun surdu. Hallar, k geirmek iin
Bosna'ya uzanan yolun uzerindeki Hum kylerine yerlemilerdi. Mahsul bol, hava
lml, kzlar ve kadnlar guzeldi. Kyluler, sevgili dinlerinin bekas iin
yola dumu bu askerlere her turlu misa- 289 firperverlii gsteriyordu. Douda
yaylmakta olduunu bildikleri baka bir inancn aralarna szmasn, kendi
topraklarna yaylmasn nlemek iin savaacak olan bu kutsal ordunun
askerlerine ikram ve saygda kusur etmiyorlard. Ama, birka gun suren bir
arlamadan sonra, iin gerek yuzu yava yava ortaya kmaya balyordu.
Askerler nce mahsule el koyuyorlard sonra da kzlara ve kadnlara, itiraz
edenler, din adna lduruluyordu. Katolik mezhebinden olmayan Ortodokslar'a,
lum ok daha abuk geliyordu. Ama Katolikler de alyorlard talan, tecavuz ve
iddetten nasiplerini. Bir kyu soyup sovana evirdikten sonra, ikinci kye
gidiyorlard. Aralarnda ahlak ve izan sahibi pek az komutan kyordu. En iyi
niyetli, en cesur komutanlar bile, araplar itikten sonra sarholayp azan
askerlerine sz geirmekte zorlanyorlard. Balkan topraklarnda, 'Hal' asker
grduunde tit tir titremeyen kylu kalmamt.
Tvrtko, Rujia ve kuuk Stejo, dalarn tepelerinde kurulu, kei besleyen birka
evden meydana gelmi kuuk kylerde barndlar bir k boyu. Tvrtko, uzerinde
tad kymetli eyalarn, altn yuzuunu, ucunda Kraliyet armas bulunan
ksteini, srma ili i gmleini, evlerinde kalma karl kylulere armaan
etti. u birden k boyunca altlar. Tvrtko ve Stejo butun k dalarda odun
kestiler. Rujia kylu kadnlara bilmedikleri yemekleri piirdi, hamurlar at,
diki ve nak retti, hastalarna bakt.
Bahar gelip karlar eriyince, Hallarn gidecekleri yerlere varm
olabileceklerini duunerek, tekrar yola koyuldular. Yanlmlard. Hallar,
munbit topraklar kolay kolay brakacaa benze-miyorlard. Ama onlarn peinde
deil, nlerindeydiler, Allah'tan. Tvrtko, korumasna ald kadn ve ocukla,
onlarn talan edip getikleri yerlere bir iki gun sonra ulaarak, emanetlerinin
canlarn korumay baarabiliyordu.
Bin bir cefa ve gulukten sonra, Bosna topraklarna vardklarnda, ilk yola
ktklar gune gre her uu de ok deimiti. Bir yla uzayan eziyetli
yolculuun sonunda, Stejo zamanndan evvel
S 19
gen bir delikanlya, Rujia busbutun ypranarak orta yal bir kadna
dnumutu. Tvrtko ise olgunlamt. Yurduna, ailesine 290 ulama isteinin
yan sra, iki kiinin sorumluluunu da yuklen-mis olduu iin, hzl hareket
edememiti. Rujia'y ve yeenini sa salim Bosna'ya ulatrabilmek iin,
yollarda bunca zaman kaybetmiti. Hi tehlikeye atlmamt. Zaten dvumekten
oldum olas holanmamt Tvrtko. O, aabeyi gibi atak, dvuken deildi. Onun
yerinde Stefan olsa, oktan varm olurdu menziline. Ama Tvrtko, ar ar,
sorumluluundaki kadn ve ocuu hibir tehlikeye atmadan yol almay tercih
etmiti. O zaman iinde ise, hep duunmutu. Yannda getirdii ve gzu gibi
saklad bir iki kitab, batan sona defalarca okumu, yine duunmutu,
insanolunun srrn zmeye almt.
Neydi acaba insan bylesine a gzlu, iddet yanls ve dvuken yapan?
Etrafna sadece sevgi ve efkat ilham etmi bir peygamberin getirdii din adna,
gkten indirilmi melekler gibi parlayan valyeler bir yldr talan ediyorlard
Balkanlar'. Balar baheleri datyor, kadnlarn rzna geiyor, erkekleri
lduruyorlard. Allah adna yapyorlard bu ileri. Tvrtko hep duunuyor ama
zum veya yant bulamyordu. Ara sra Dyed'in szleri taklyordu aklna, "Gu
ve para, susler, mucevherler, zengin giysiler, ar yemekler insan ruhundan,
Tanrsndan koparp eytann meknna eker. Dunya nimetleri eytan iidir.
Allah'a yakn olmak istiyorsan, sakin ve sade ol."
Prl prl uniformalar, gumu gibi parlayan miferleri, suslu ve besili atlar
ile Hal ordusu, eytan temsil eder hale geldiine gre, bir doruluk pay
olmalyd dediklerinde.
Ruhunun derinliklerine indike, busbutun kmaza giriyordu Tvrtko. Yantsz
kalan sorular giderek oalyordu.
Sonunda, sevgili ehrinin surlarna vardnda, ustu ba perian, ruhu, yurei
ve zellikle de karn ok ok at. nce ailesine kavumak, bir guzel ykanmak
ve rahat bir yatakta uyku ekmek, uyannca artk sadece yemek piirmekle
ilgilenen yal dadsnn onun iin hazrlayaca nefis breklerini yemek, sonra
da Dyed ile uzun uzun konumak istiyordu. ok ey vard syleyecei. Rujia ve
Stejo hakknda da konuacakt Dyed'le.
Tvrtko hayal ettiklerinin hibirini yapamad. Sehir kuatma altndayd. Hallar
epeevre sarmlard surlar. Sehire girip kan kylulerinden bir eyler
renmeyi umdu. Ama ehire ne giren 291 vard ne kan. Rujia ile olunu emin
bir yerde brakp, ehire tek bana girmeyi denedi. Kaplarda Hal muhafzlar
vard. Kimliini onlara aklayamazd. Madene doru surdu atn. Orada alan
amelelerle konuabilirdi. Doru duunmutu. Maden ilemeye devam ediyordu.
Havann kararmasn, nbetilerin azalmasn bekledi. Madenden kp, kyune
yollanan bir ameleye yaklat, ehirde neler olduunu sordu.
"Papa'nm askerleri kenti muhasara altnda tutuyor," dedi amele, "Bosna
kylerinde ok kym yaptlar. ok kiiyi ldurduler. Ban Kulin, daha fazla kan
akmasn nlemek iin, bugun anlama imzalayacakm. Papa'ya boyun eecekmi.
Bosna Kilise-si'ni, Split Papazlan'na balayacaklarm. Ulu Ban gunah ve ha
kartacak, iyi bir Katolik olduunu ispat edecekmi. Ne gunlere kaldk!"
Rujia ve Stejo, yal bir narn glgesinde dinleniyorlard. Uzaktan bir
atlnn tozu dumana katarak geldiini grduler.
"Aaa, bu gelen Tvrtko," dedi Rujia. "Ktu bir ey var galiba, bu gelii
beenmedim."
Tvrtko, yanlarna geldiinde atndan inmedi.
"Geri dnuyoruz," dedi. "Babam Kilisemizi Papa'nn Kilise-si'ne balyormu yeni
batan. Hallarn bir yldr yaptklarn yakndan grdukten sonra, yaadm
surece, kimse bana ha -karttramaz. Sevgili babamn hatrna bile yapamam
bunu."
"Biz de seninle dneriz," dedi Rujia.
"Evet, siz de benimle geleceksiniz. Yllar ncesinden aabeyime verilmi bir
szum var, Rujia," dedi Tvrtko. "Ona verdiim szu tutmak zorundaym.
ocuklarmzn asla Katolik olmayacaklarna dair ona sz verdim ben."
"Ya Stefan'n ocuklar, Matey ve kzlar?" diye sordu Rujia.
"Onlar Stefan'n sorumluluu altmdalar. Ama Stejo'dan ben mesulum. Yaadm
surece, kimse sizin klnza bile dokunmayacak, ve inancnz deitiremeyecek.
Sz veriyorum," dedi Tvrtko,
"Sen ve olun, benim korumam altndasnz artk. Geldiimiz yere dnuyoruz."
292 Atnn ustunde, yuksek tepelerden Vrbas'a baktnda, gune batmak uzereydi.
Sabahn ilk klarnda hep olduu gibi, yine kpkzld nehir, Bonaklar iin
kan alyordu.
iki kuuk olann, nehrin krmz sularna dalp ktklarn, gule elene
ititiklerini grur gibi oldu bir an.
"Elveda benim guzel Bosnam," dedi Tvrtko. "Elveda sevgili yurdum, sevgili ailem.
Elveda cefakr Bonak kardelerim. Elveda."
Trebevi
Ah, gaml k gunei, aydnln Butun sularn kalbimde tarm Grerek ah
grerek, bilerek bir yn Karanlk gunduzun ustunde yaarm
C. A. KANSU
Mart 1993
Durbunle baktnda, taa yokuun en dibinde, bir toz duman grur gibi oldu
Burhan. "Tanrm ne olur, bu gelen Nusret olsa, Nimeta bir zum bulmu olsa,"
diye dua etti iinden.
Toz duman younlaarak yaklayordu. Her an umutlar biraz daha artyordu
Burhan'n. Bu bej bulutun arkasnda, belki de olunu yaama balayacak mucize
geliyordu. Nimeta'nn, bulup buluturduu gei izinleri, kimlikler, belgeler,
bir eyler geliyordu. Bu hayale inanmak istiyordu Burhan. Dunyada bugune kadar
istedii her eyden fazla istiyordu dne dne yoku yukar trmanan yolda onlara
yaklamakta olan vastann, oluna umut tamasn.
Saatlerdir, Fiko'nun ba dizlerindeydi. ocuk yaral bacan ust uste konan
parkalara uzatm, babasnn kucanda yatyordu. Ar kesici inenin etkisi bir
sure sonra azalmaya yuz tutmu, Fiko hafif hafif inlemeye balamt. Burhan,
ocuun dikkatini yaral bacandan alp, baka eylere ekmek iin ne
yapacan bilememiti.
Bir ara Fiko'ya Milaka krmzya dnutuu iin, "Nehir yine Bonaklar iin kan
alyor," dediinde, olu bu szu ilk kez iittiini sylemiti babasna...
"Oysa bu deyim, Kulin kadar eskidir," demiti Burhan.
"Baba, bu 'Kulin kadar eski' laf nereden km, Allah akna?" 294 diye
sormutu ocuk. Kendi soyadma da atfta bulunan bu benzetmeyi ne zaman duysa,
irkilirdi Fiko. Nedense kendini eski pusku eyalarn satld bir tozlu eskici
dukkanndaki eprimi, solmu, yer yer yrtk bir ilemeli boha gibi hissederdi.
Anneannesinin sandnda bolca bulunan o hibir ie yaramaz, naftalin kokulu
bohalardan biri gibi.
Burhan biraz da olunu oyalamak iin, bu szun nereden ktn anlatmaya
koyulmutu. Fiko o kadar ilgiyle dinlemeye balamt ki okul kitaplarnda
olmayan bu bilgileri, inlemeleri azalm, dikkati Burhan'n ona zetledii
Bonak tarihi uzerine younlamt.
Fiko da her ocuk gibi, Tito'dan sonra yazlan resmi tarihi okumutu okulda.
Oysa, imdi bir ambulansta, babasnn kucanda, hayat pamuk ipliine bal,
arlar iinde beklerken, ulkesinin tarihine dair ne varsa renmek istiyordu.
ocuun ilgisini eken bir konu yakalayabildii iin sevinmiti Burhan. Hi
olmazsa, dayanlmas zor bekleyii kolaylatryordu olu iin. Bir masal
anlatr gibi anlatmaya balamt, Bonaklarn seruvenini.
"Bir varm bir yokmu, altnc, yedinci yuz yllarda Bosna topraklarn, says
onu gemeyen derebeyleri aralarnda paylam, geinip giderlermi. Avrupa'nn
en gulu, en bamsz dere-beyleriymi onlar. Bal olduklar krallklara kar
grevlerini yerine getiremedikleri zamanlarda bile, dier feodal sistemlerde
olduu gibi, topraklarn kaybetmezlermi. Yllar akp gitmi. 1082 ylnda,
Macaristan Kral, Bosna topraklarn igal edince, Stefan adndaki soyluyu,
kendine bal bir 'Ban' olarak atam Bosna'ya ki, Stefan, onun adna idare
etsin ileri. Yani, Macaristan Kral iin vergileri toplasn ve asker
yetitirsin. Ite o zamandan sonra, birbirlerinin topraklarnda gzu olmayan
derebeyleri, sk sk 'Ban' olabilmek birbirleriyle de savar olmular.
Ortaalarda u gulu 'Ban' vurmu damgasn Bosna'nn tarihine. Bu prenslerden
ilki, 1180 ylnda, Bonaklar' Srbistan'n egemenliinden kurtararak, tarihe
Bosna'y ilk kez zgur bir dev-
let olarak yazdran, Ban Kulin'mi. Daha sonra, Ban Kulin, Bosna Kilisesi'ni de
zgurletirmi. Bogomil mezhebini Bonaklar'n resmi dini ilan etmi. Ne are ki
yllar sonra, halknn Papa'nn Hal ordular tarafndan diri diri yaklmasn
nlemek iin, 1203'te Katoliklii kabul etmek zorunda kalm. Bir yl sonra da
kederinden lmu."
"Ya tekiler?"
"Bosna tarihinde ok nemli iki Ban daha varm, olum, isimleri, Kotromani ve
Tvrtko'ymu. Prens Kotromani, 1322 ylnda tahta km. Onun zamannda Hersek
de Bosna devletinin snrlarna dahil edilmi. O da Bogomil olduu iin,
Papa'nn Hallar tarafndan ikenceyle Katolik olmaya zorlanm. Tvrtko ise,
1353'te tahta gemi. Snrlarn Dalmaya kylarna kadar geniletmi ve
unvann 'Ban'dan 'Kral'a deitirmi. Bosna Krall onun zamannda en geni
snrlarna ulam. Ama gelmi gemi on sekiz adet Bosna Ban ve Kral
arasnda, efsanevi bir kimlie sahip olmak sadece Ban Kulin'e nasip olmu.
Bonaklar onun adna iirler ve arklar duzmuler. Devrinden 'bereketli altn
yllar' diye sz etmiler ve herhangi bir eyin zaman iindeki eskiliini
anlatmak iin de, bildiin gibi, 'Kulin kadar eski' deyimini kullanr olmular."
Burhan, gzleri kapal olduu iin, uyuyor sanmt olunu, susmutu. Ba nune
dumu, bir sure onun da ii gemi, bir ruyann tam ortasnda Fiko'nun, "Baba,
biz madem Hristiyan'dk, neden sonra Musluman olmuuz?" diyen sesiyle irkilip,
kendine gelmiti.
Olunun kuruyan dudaklarn slatmt matarasndaki suyla. Ayandaki yaray
kontrol etmi, sarg bezini incelemiti. Kanama durmu gibiydi. Ambulansa sinmi
kan kokusuna burnu biraz almt Burhan'n.
"Biraz uyumak ister misin?" diye sormutu.
"Baba, biz niye Musluman olduk?" diye yinelemiti ocuk. "Hristiyanken niye
dnduk?"
"Simdi bunu renmek istiyor musun gerekten?"
Gune gkyuzunde yukselmeye baladndan beri, ambulansn ii snm, kan
kokusu Burhan' yeniden tutmaya balamt. Nusret bir turlu dnmuyordu. Zamana
kar bir sabr sava ver-
295
mekteydiler ve Bonaklar'n neden Musluman olduklar u anda umurunda bile
deildi Burhan'n. Olmasalard, belki de balarna 296 bu ilerin gelmeyeceini
duunuyordu. O zaman bu Srp kasaplar ya da kalle Hrvatlar ne bahane
bulacaklard acaba onlar yerlerinden etmek iin?
"Bonaklar aslnda pek de 'dnmu' saylmaz, Fiko," demiti Raif. "Bogomil
inanlarna ok yakn bir dindi Muslumanlk. Anadolu denen topraklarda, Osmanl
imparatorluu kurulmutu, biliyorsun. Turkler aknlar duzenlerken, ufak ufak g
de etmeye balamlar Balkanlar'a. Bu gler meer Osmanllar'n fetih pro-
pagandalarym. Fethetmeyi duundukleri topraklara, nceden Anadolu
dervilerini gnderip, gnul kazanrlarm." "Bir nevi halkla ilikiler, yani,"
demiti Burhan. "Aynen yle."
Burhan'n gzu Fiko'nun bacandayd. Sargnn uzerine taze kan ktn fark
etmiti ama, olunu urkutmek istemiyordu. Raif, Burhan'n ila antasn
kartrmaya baladn grunce, Fi-ko'yu oyalamak iin, o surdurmutu
anlatmay.
"Ortaa, Hristiyanln en karanlk dnemi. Papa, Roma'ya bal Katolik
Kilisesi adna, Patrik de, Bizans'a bal Ortodoks Kilisesi adna canna okuyor
Bogomiller'in. Onlara yaplan eziyetin haddi hesab yok. Bonaklar inat
adamlar. Kymlara, ikencelere, eziyetlere ramen vazgemiyorlar
inanlarndan."
"Bu Bogomiller de Hristiyan deil mi zaten, alp veremedikleri neymi?" Fiko
ilgileniyordu konuyla. Burhan, antadan bir enjektr karmt.
"Yine mi ine yapacaksn baba?" Bkknd Fiko'nun sesi. "Bover benim ne
yaptma olum, sen dayn dinle," demiti Burhan.
"Evet day, anlat! Gider ayak tarihimi reniyorum ite, ben de. Neden acaba
bunlar hi konumamz daha nceleri?"
"Nereye gidiyorsun yeen?" diye sormutu Raif. Ayn anda, bir azdan Fiko,
"bur tarafa", babas da, "En yakndaki hastaneye," demilerdi.
Burhan olunun szunu kendi laf bittikten sonra alglamt. Tekrar konumaya
baladnda sesi titriyordu,
"Fiko, bur tarafa gitmiyorsun olum. Daha ok ok gensin. nunde uzun ve mutlu
bir yaam olacak. Buna butun kalbinle inan. Annen biraz sonra bir zumle bize
ulatnda, bu kbus bitecek. Her eyin yolunda gitmesi iin, umutlu olmalyz.
Tek aremiz bu."
Raif, bu ok hassas konuyu bir an nce kapatmak iin, gevezelie balamt
yine.
"Nerede kalmtk? Haa, hi konumazdk bunlar, sahi. unku biz artk tek bir
millet olmutuk. Farkllklarmz n plana kartmak istemiyorduk. yle veya
byle, Yugoslavlar'dk ite!" Yuzunde ok tuhaf bir gulumseme vard Raif in
biraz tukurur, biraz alar gibi. Musluman olmalarn kimsenin gzune
sokmadklar halde, balarna neler gelmiti.
"Bu Bogomiller de Hristiyand ama, ha karmaya, vaftiz edilmeye ve isa'nn
Allah'n olu olduuna inanmyorlard, Fiko. Isa, sadece bir peygamberdi onlarn
gzunde. Kiliseye gitmeyi de sevmezlerdi. Ama ileri sevgi dolu ve tertemizdi.
Dunya nimetlerinden uzak kalarak Tanr'ya ulaacaklarna inanyorlard. unku
dunya eytann cirit att yerdi, cennetse Tanr'ya aitti. Gerek kyluler olsun
gerekse Bonak Beyleri, o srada Balkanlar'a yaylmakta olan Bektai dervileri
ile bir gnul ba kurmaya balamlar, inanlarnda benzerlikler de olduu
iin. Biliyor musun, Anadolu Muslumanlarnn da Bogomiller gibi Zerdut'ten
etkilendiklerini, amanist izler tadklarn okumutum, bir zamanlar."
"Kafam kartryorsun, day."
"Kafa kartracak bir ey yok ki burada. Kendi kiliselerinden ekmedikleri
kalmayan Bogomiller, inanlar arasnda da bu kadar benzerlik olduuna gre..."
"aresiz Musluman olmular, desene day."
"aresizlikten deil." Raif, Fiko'nun bir eyi iyi anlamasn istiyordu.
"Katoliklii seselerdi, Osmanl'ya hi fark etmezdi. Din basks yapmyordu
Osmanl, onun derdi vergisini toplamakt, ibadetlerinde serbest kalmak artyla,
Osmanl defterlerine Musluman olarak gemeleri teklif edilmi. Hristiyan olarak
kaydedildikleri takdirde, yine Katolik ya da Ortodoks kiliselerinin basks
altnda kalacaklarn duunen Bonaklar, bu teklifi kabul etmiler. Islam-
297
lama 'bir gecede olmam, Fiko. Yuzyllara yaylm. On beinci yuzyln
sonlarna doru, Bosna'da Muslumanlar'n says Hristi-298 yanlar'in sekizde
biriyken, on altnc yuzyln ortalarna gelindiinde, bir de bakyorsun
Bonaklar'n yars Musluman olmu."
Burhan bir meterjin inesi daha yapmaya hazrlanyordu oluna. "Tarih dersine
bir dakika ara verin," demiti, olunun kalasna ineyi batrrken.
"Baba, sen ine vurmay ne zaman rendin?" diye sormutu
Fiko.
"Sava insana her eyi retir. Bir de bar iinde yaamay -retse, keke."
Burhan, ineyi yaptktan sonra, Raif e dnmutu. "Yahu ben senin tarihe bu kadar
merakl olduunu hi bilmiyordum," demiti.
"Enite, hepimizin bir gizli ynunu ortaya kard bu sava yle deil mi? Ben
de sende sakl bunca cevheri grememiim yllardr."
Gulmutu Burhan, "Keke..." demi ve susmutu. Raif duunmutu, bu cumle nasl
tamamlanrd diye, "Keke sava olmasayd da, sen bendeki cevheri grmeseydin,"
mi, yoksa "Keke bendeki cevheri Nimeta da grebilseydi," mi? Burhan' bu kadar
yakndan tanyal beri, ablasn ne zaman duunse, ince bir sknt kaplyordu
iini. Bu kez de kendi skntsndan kurtulmak iin, yine Fi-ko'ya dnmu, tarih
dersine devam etmiti.
ocuun atei kmaya balamt. nce hafif bir titreme gelmiti. Burhan
parkalardan birini bacann altndan alp, ustune rtmutu. Sonra, uyku ile
uyanklk arasnda gidip gelmeye balamt Fiko.
Uyank olduu zamanlarda, "Anlat, day," diyordu. Geceyi kazasz belasz sona
erdirmeye alan Sehrazad gibi, masaln uzata uzata, ayrntlarla susleye
susleye anlatyordu Raif. O yorulduunda, Burhan balyordu anlatmaya. Sanki
susarlarsa, anlatacaklar biterse, Fiko da bitecekti. Sanki her uunun arasnda,
Bosna tarihine ilikin bir buyu olumutu. "Anlat, day... anlat, baba..." Onlar
anlattka, sesleriyle hayata balanyor gibiydi ocuk. Onlar anlattka, ecel
ambulansn kapsndan ieri uzatamyordu ban.
Hep anlatyorlard. Fiko, yar uyku yar baygnlk iinde, tarihin
labirentlerinde gidip geliyordu.
Osmanl aknclar at koturuyordu Balkanlar'da. 1350'lerden itibaren,
Trakya'y, Bulgaristan' ap geliyorlard akn akn. Srplar, Bonaklar,
Macarlar, Hrvatlar kar koymaya alyordu aknclara. Gidiyor ama her bahar
daha da gulenerek geri dnuyorlard. Fiko ekiyordu ordularn ban. Klc
elinde, atnn ustunde drtnala kouyor, kouyordu Kosova'da. Kh o tarafta, kh
bu tarafta savayordu. Bosna topraklar, Vibosna dolaylar, bir Macarlar'n
bir Osmanllar'in eline geiyordu. Bonaklar, Macar-lar'la Osmanllar'n
arasnda bunalyordu. Yaln kl Osmanl aknclar, birden gumu miferleri,
elikten rulmu zrhlaryla Hal ordularna dnuuyordu. Yine savayordu
Fiko. Bu kez de Hallar'a kar savayordu. Sava hi bitmiyordu. Durmakszn
akyordu kan. O kadar ok akyordu ki, Milaka nce pembeye dnuuyor, sonra
kpkzl oluyordu.
Burhan sigara tabakasna sard gazl bezi, tum gucuyle bastryordu yarasna
olunun. Raif fanilasn kartp mataradaki suyla slatyordu Fiko'nun ateten
yanan alnna koymak iin.
Fiko elinde klc, atn koturuyordu. "Anlat day... anlat baba..."
Raif anlatyordu. Anlatrken gzyalar yanaklarndan sessizce yuvarlanp azna
giriyordu. Tuzun tadn alnca fark ediyordu aladn, ama susmuyor, anlatmaya
devam ediyordu Raif.
"Son Bonak Kral Stefan Tomaevi, Papa'ya mektup ustune mektup yazyor,
Osmanhlar' durdurmak iin Venedik'ten yardm talep ediyordu. Mezhep ayrlnn
nemsiz ayrntlar yuzunden ustlerine defalarca yollanan Hal ordular, bu kez
hi gnderilmiyordu. Kral her gun dua ediyordu Kilise'nin mihrabnda, kendini
Osmanl'dan kurtaracak nal seslerini duymak iin. Stefan Tomaevi, hi
gelmeyecek ordular bekliyordu. Bouna."
Burhan'n dudaklar kpr kprd. Olunu kurtarmas iin, Tanr'ya sessizce dua
ediyordu iinden.
Fatih Sultan Mehmet'in askerleri, 20 Mays 1463'te, Bobo-va'da Bonak Kalesi'ni
aldktan sonra, Bonak Kral kuzeye do-
299
ru kaarken, ellerini ge kaldrm dua ediyorlard bir azdan. Sesleri
gkyuzune ilahi bir koro gibi yukseliyordu. 3OO Bir r alyordu
Bosna'da. Kilisenin mezaliminden illallah demi Bonaklar, sevecen, hogrulu,
filozof dervileri barlarna basyordu.
Dini inanlar yuzunden ldurulmek, kesilmek, yama edilmek, ikence yoktu.
Inanamyorlard duyduklarna... Osmanl Sultan dinlerine karmayacakt...
Vergilerini versinlerdi... Osmanl ordusuna asker yetitirsinlerdi... Bosna
Nehri'nin tum kollan prl prl parldyordu gunein nlaryla, altn gibi.
Fiko, Mi-laka'nn altn rengi sularnda hi durmadan yuzuyordu. O kula atarken
sularda, Anadolu akn akn iniyordu Balkanlar'a. Karaman beylii yrelerinden,
Tokat'tan, Mardin'den, Konya'dan geliyorlard. .. Konyarlar... Akkoyunlular...
Karadeniz'in kuzeyinden Pe-enekler...
Balkan topraklan, Iliryahlar'dan sonra, Slav ve Macar rknn yan sra, Anadolu
Turku'yle de hercumer oluyordu.
"Drt yuz yl iinde tam iki yuz krk Osmanl valisi, duun hele, yeen,"
diyordu Raif.
Fiko ateler iinde, duunuyordu. nce Osmanl'nn kulu, sonra bir tur efendisi
olan ve sonunda Osmanl'nn eliyle boulan Bonak yenierileri duunuyordu.
Musluman Bonak Beyleri dillerini, geleneklerini, yazlarn deitirmiyorlard.
Osmanl'nn yollad paalarn Osmanl tarafndan kurulan Bosna Saray'da
yaamalarna bile izin vermez oluyorlard. Sadece haftada bir gece, tek bir gece
misafir ediyorlard Bosna Saray'da valilerini ve sonra seksen kilometre uzaktaki
Travnik'e yolluyorlard, hibir ilerine karmadan uzakta oturmalar iin.
Efelenmeye, itiraz etmeye kalkanlar, ya da idareyi eline almaya yeltenenler,
hemen Sultan'a ikyet edilip geri yollanyordu. Bonaklar kimseden emir
almyorlard. Yenieri ocann kaldrlmasn kabul etmiyor, isyan ustune isyan
karyorlard. uncu Selim'in ve ikinci Mahmut'un reform hareketlerine kar
kyor, modern-letirilen ordunun uniformalarn giymeyi reddediyorlard.
Fiko inliyordu uykusunda. Tum Avrupa'da feodal sistem kerken, yuzyllarn
iinde, efendilerinin efendisi konumuna gel-
mi Bonak Beyleri direniyordu. Yenieriler ve Bonak soylular kar koyuyordu
her turlu yenilie ve Sultan'a... isyanlar kyordu. Bir onlarn, bir Sultan'n
ordular heder oluyordu... Yeniliyordu Yenieriler... krmz, sar, siyah
izmeleri, bol mavi alvarlar bir tarafa, cennet kular ilenmi uzun kee
kulahlar te yana duuyordu... ocaklarn vermemek iin balarn veriyorlard.
Birka ay sonra, 1828 ylnn Temmuzu'nda, yine toparlanp ayaklanyorlard...
gun u gece kym yapyorlard gafil avlanan dumanlarna... intikamlar
ylesine korkuntu ki, 1850 ylna kadar suruyordu deheti... Bir sure yaprak
kmldamyordu Bosna'da. Ve sonunda, onu ba tac yapan, ona en buyuk
imtiyazlar tanyan, en geni haklar veren Osmanl'nn eliyle silinirken
tarihten, efendisini de bitiriyordu Bosna kendiyle birlikte... Bosna ve
Osmanllar, birbirinin kucanda can ekien iki sevgili gibi art arda
tukeniyordu.
"Raif... ocuk kendinde deil. Sus artk."
ocuk kendinde deildi. ocuk gidiyordu. Burhan ne yapacan bilemez haldeydi.
Ambulanstan inmi, ila antasn olduu gibi, yere, topraa boaltm,
kartrp durmu, birini alp, tekini brakmt ila kutularnn. stlerini
okuyup okuyup frlatp atmt. Hepsini tek tek elden geirip, yapacak bir ey
olmadn grdukten sonra, yine ambulansa binmi, olunun ban dizlerine
ekip oturmutu. Kafasn cama dayam, Fiko'nun ate gibi yanan alnn,
salarn okarken, bir taraftan da yaam sorgulu-yordu.
Kendilerine sunulan yetmi, seksen yllk mrun ilk ve son onar yl, ocukluun
bilinsizlii ve yalln aresizlii iinde getiine gre, ellerine kalan
elli yl, itiip kakarak, dvuerek, sonra da dvumenin getirecei
ykntlara ve kayplara hayflanarak heba etmek iin mi dunyaya yollanmt
insanolu? Bogomil, Hristiyan, Musevi ya da Musluman, ne olursa olsun, ne biim
bir kaderdi insanolununki?
Sonra baka eyler duunmutu. Uzun suren bir suskunluktan sonra, nihayet
konutuunda:
"Biliyor musun Raif," demiti Burhan. "Bu aresizlie bir son vermemiz lazm."
301
"Fiko'yu akam beklemeden, ormandan geirelim mi diyorsun?"
302 "Yok, u andan sz etmiyorum ben. Demin halimizi duunurken, bir imek
akt kafamda... Abluka altndaki ehirden bir k yolu bulunamaz m?"
"Herifler dalara hkimler, enite. Yolda yuruyeni sniperle vuruyorlar."
"Yerin ustunde evet, ama yeraltna inilirse..."
"Ne demek istiyorsun?"
"Bir tunel... bir tunel kazlacak olursa, tek k noktamza doru, o zaman
gda ve ila sevkiyat yaplabilecei gibi, yarallarmz da kurtarabilirdik."
"Simdi tunel mi kazalm enite?"
"Su andan sz etmiyorum ben. Bu tunel fikrini gelitirmek lazm."
Raif, Burhan'n olunu bu badireden karabilmek iin cann vermeye hazr
olduunu biliyordu. Soukkanlln kaybetmemesi artyla belki mumkun
olabilirdi kurtulu. Ama adam, gucunu yitirmi, samalamaya balamt.
Tunelmi! Cevap bile vermemiti.
Bir sure nce grduklerini sandklar ara yaklayordu... Ban dorultmutu
dayad yerden, kvrla kvrla yukselen yolun taa en aalarndaki toz
bulutunun bir hayal deil de gerek olduunu grmek iin.
"O ara trmanyor yukarya, enite," demiti Raif. "Sanrm bir cip bu, ok da
hzl geliyor olmal, bu kadar toz kardna gre..."
Nefeslerini tutup beklemilerdi. Fiko acyla buruturmutu yuzunu. Kmldanmt
babasnn kucanda.
Fiko'nun alnna koyduklar fanilay yeniden slatm, akaklarn vmutu Raif.
"Atei duurebilseydik... ," demiti Burhan. Yuzu bembeyazd. Seytanla pazarla
hazrd olunun hayat iin. Ama bu da bana eytan bile uramyordu nicedir.
Seytan aadayd, Saray-bosna'ya giden yollar tutmutu.
"Kanamay durdurmak daha da nemliydi, bak onu baardk enite."
Homurtu giderek yaklayordu. Bir korna sesi duyduunu sand Burhan. Bib-biib-
bib-biib. Sanki biri, geliini mujdeliyordu onlara. Olunu sarsmamak iin
kmldayamyordu.
"Raif, inip baksana," dedi.
Raif de enitesi gibi, duyduunun, umit ettiinin hayal olmasndan korktuu
iin, kmldayamamt yerinden. Burhan yle syleyince, frlad.
Camdan baknca, Raif in sevinle ellerini kollarn salladn grdu Burhan.
Hayal grmemilerdi, bir cipti gelen. Demek Ni-meta baarmt. Olunu selamete
gturecek bir eyler ayarlamt. Saatine bakt. Sard. Ona yuzyllarca surmu
gibi gelen zaman dilimi sadece birka saatti topu topu. Bonaklar'n tarihini
bir batan bir baa yaarlarken ambulansn iinde, yarm gun ancak gemiti.
Raif yoku aa kouyordu imdi. Gzlerini yumdu, kmldamadan bekledi. Az
sonra Nusret'in sesini duydu. "Komutanm," diyordu. "Baardk komutanm. Yenge,
Fiko'yu kolayca Hrvat tarafna geirecek birini buldu."
"Suradaki antay versene," dedi Burhan, n koltukta duran antay iaret etti.
Nusret'in uzatt antay alp, olunun bann altna, kendi dizinin durduu
yere yerletirdi, indi ambulanstan. Cipteki yabanc da inmi, ona doru
geliyordu. Karsndaki sivil giyimli, ba tral adama bakt. Bu yuzu bir
yerlerden hatrlar gibiydi ama karamyordu.
"Dilerim ge kalmadm. Fiko'yu gturmeye geldim," dedi adam, elini uzatt
Burhan'a. "Burhan, ben Stefan, hatrladnz m beni?" Burhan'n adama uzatt
eli, bu ad duyunca havada kald. Stefan! STEFAN! OLAMAZ!
"Zagreb televizyonundan... Nimeta'nn arkada. Hani bizi tantrmt, taa
Zagreb'de..."
Kulaklar uulduyordu Burhan'n. Dizleri titriyordu. Olunun hayat iin
pazarlk yapaca eytan kendi deil miydi isteyen? O kadar istemiti ki
gelmesini, gelmiti ite. Gelmi, karsnda durmu, "Olunu ver," diyordu.
Burhan artk pazarlk yapmak istemiyordu eytanla. Sadece ldurmek istiyordu
onu.
303
"Herkes iini kaybederken, Knin'deki iinden niye atlmadn sanyorsun, sen"
diyordu kaba bir ses, "karn beceren o Hrvat 304 televizyoncunun torpili
olmasayd, sen de oktan bizim saflarmza katlmtn. Grurduk seni o zaman,
savatan ve Hrvatlar' ldurmekten yana msn, deil misin? Sen, irketinle
ilikilerin muhendislik dehan yuzunden suruyor sanyordun, deil mi?"
Burhan kulaklarn kapatyordu eliyle, ama yine de duyuyordu adamn sesini. Oysa
adam yoktu. Adam yedii yumruktan bir tane daha yememek iin, krlan burnu
avularnn iinde, oktan kap gitmiti. Ama sesi hi durmadan yanklanyordu
Burhan'n kulaklarnda, "Karn beceren o Hrvat'n torpili... Ka-r-n be-ce-
ren- o-Hr-vat..."
Eli, farknda olmadan belindeki tabancaya gitti.
"Enite!"
Raif in sesiyle kendine geldi. Nusret ve Raif aknlk iinde ona bakyorlard.
Yuzunden kan ekilmiti Burhan'n.
"Ne var?" diyebildi. "Ne istiyorsunuz?"
"ocuu almaya geldim. Fiko'yu. Stup uzerinden Saraybos-na'ya geirecektim ama,
imdi Raif in dediine gre, zamanmz ok dar. Onu bir an evvel, bizim tarafta
tam teekkullu bir hastaneye yetitireceim. Biraz acele etsek."
"Nereden ktnz siz?... Kim yollad sizi?..."
"Bana Nimeta haber yollad. Benim her iki tarafa da gei belgelerim olduu
iin... Sans eseri bulabildi beni, Sonya. Yarm saat sonra arasayd gitmi
olacaktm. Aslnda ok nceden ayrlacaktm Saraybosna'dan... Sonra bir iim
kt, kaldm. Ksmet ite."
Fiko'nun uykusunda inlediini duydu Burhan. Olu on yedi yandayd.
Yaamalyd. Hibir eyin nemi yoktu, Fiko'nun hayat karsnda. Seytanla
pazarla oturacakt aresiz.
"Evet, ksmet!" dedi. Her eyin oluumunda bir neden olduuna inanrd.
Nimeta'ya daha nce syledii gibi, mutlaka hesab yanllkla ona yazlm bir
gunah duyordu Burhan.
"Ka saatte gideriz?" diye sordu.
"Sizi de o tarafa geiremem, Burhan. ocuun girii de tehli-
keye duer sonra. Ama hastanede, onu doktorlara teslim eder etmez haber yollarm
size."
"Beni sokamazsanz, Fiko'yu nasl sokacaksnz snrdan?" diye 3^5 sordu
Burhan.
"
"Syledim ya, benim gei belgelerim var. Fiko ise daha ocuk saylr. Olum
veya yeenim diyeceim onun iin. stelik ar yaral. Acil bir durum var... onu
sokmay baaracama eminim."
iki adam ayakta kar karya duruyorlard. Burhan, "nce karm aldn, imdi de
olumu alyorsun benden," diye duunuyordu. Dudaklarn ylesine skmt ki,
ince bir haneri andryordu az. Birbirine kenetledii dileri acyordu.
Stefan tahmin ediyordu Burhan'n aklndan geenleri. Burhan'n yuz ifadesini
grduu an, bildiini anlamt. Su anda belindeki silah ekip kendine
dorultsa, onu vurabilirdi. Sakanda bir damar seiriyordu Burhan'n. Gzleri
iki derin kuyuydu. Renkleri solmu, sadece ac kalmt yuvalarnda. Koyu ve
derin bir ac. Bosna'nn asrlardr biriken kini, onun yureini yakyordu ve
onun gzlerinde yansyordu. Bir kapana skmt Burhan. Baka zumu, baka
kurtuluu yoktu. Stefan'a olunu teslim edecekti, aresiz. Yeter ki Fiko
dayanabilsin hastaneye kadar.
Birka saniyelik bir zaman dilimi iinde, Burhan bir on ya daha ihtiyarlad.
Hzla akt seneler. Asrlar ncesinden gelen anlar ona arptlar, sarsaladlar
onu. Yuzyllardr kh sarma dola yaadklar, kh birbirlerinin gzlerini
oyduklar komu topraklarn adamna bakt.
Ne tuhaf, ocuunu kurtarmaya karar verdii anda, iini kavuran o kzgnlktan,
o yakc hrstan eser kalmam gibiydi yureinde. Karsndaki adam, ok uzun
zamandr tanyormu gibi bir duyguya kaplmt.
Olunun tek kurtulu aresi o olduu iin mi?
Can verdii bir hayatn surmesine dair umudu, u anda sadece o mumkun
klabildii iin mi?
Arkasn dnup ambulansa yurudu. Fiko yine sayklyordu uykusunda. Alnndaki
fanilay, matarasmdaki son damlalarla slatp, yeniden yerletirdi bana. Geri
geldi.
S 20
"ocuu sarsalamak istemiyorum, ambulans alr msnz?" diye sordu. 306
"Elbette," dedi Stefan.
"Fiko'yu doktora teslim edince, televizyona telefon edin, biliyorsunuz o telefon
alyor," dedi Burhan, "ila antasnda fazla bir ey kalmad ama, gazl
bezler orada... yolda kanama olursa, yarann ustune bastrrsnz."
v "Tamam, lk yardm ilemlerini bilirim zaten. Ama gerek kalmayacak.
Kestirmeden gideceim ve hastaneye varr varmaz size hemen haber yollatacam,"
dedi Stefan. "Fiko'ya..." Tam, 'olum gibi' diyecekken sustu. Daha fazla
yaralamaya hakk yoktu Burhan'. "... z kardeim gibi, en yaknm gibi
bakacam. Sakn merak etmeyin," dedi.
Burhan ambulansa girdi yine. Olunun ate gibi yanan elini avcuna ald, yureine
bastrd.
"Gule gule git sevgili olum. Gule gule git, iyile ve bize sa salim dn,"
dedi, "Allah'a emanet ol." Dudaklarn dedirdi ocuun solgun yuzune, indi
ambulanstan, Stefan'n nunde dikildi. Bu kez o uzatt elini nce. iki adam
elleri birbirlerine kenetli kaldlar bir an.
Ayn rktan, kim bilir belki de ayn soydan geliyorlard. Ayn yalarda, ayn
boylardaydlar. Ayn kadn sevmilerdi. Atalar ayn Tanr'ya ayr yollardan
ulamak istedikleri iin, biri Bonak dieri Hrvat't. Bunu kendileri
sememilerdi, savamay ve kaderlerini de semedikleri gibi. Ve ambulanstaki
ocuu kurtarmann dnda, beklentileri yoktu yarnlar iin.
Yarnlar, kurun, havan topu ve bombayd, kand. Ama her ikisi de farkna bile
varmadan 'daha guzel gunleri' bekliyorlard, insanlar, deiik inanlarla ve
hrslaryla ne kadar kartrrlarsa kartrsnlar, kana, acya, iddete
bulatrsnlar bu muhteem dunyay, yaam bir umuttu sonuta. Hi bitmeyen bir
umuttu.
Sarsla sarsla giden ambulansta, Fiko gzlerini at bir ara. Bir yabancnn
yannda, Hrvat blgesine doru yol almakta olduunu renince, yurei skt.
"Ben yabanc saylmam Fiko," dedi Stefan, "annenin ok yakn
bir dostuyum, meslektaym. Seni az sonra bir hastaneye ulatracam. Sakn
korkma, pansumann, tedavin yapldktan, atein dutukten sonra kararn
vereceksin, evine veya istanbul'daki akrabalarnn yanna dnmek iin."
"istanbul'da ne iim var?" dedi Fiko. "lyileebilirsem, Saray-bosna'ya geri
dnerim."
"Sava bitene kadar emniyet iinde yaamak istersen... Neyse, hastaneden
ktn zaman verirsin kararn."
"Eer yaarsam."
"Yaayacaksn," dedi Stefan, bir emir verir gibi kesindi ses to-
nu.
Yatt yerden sadece mavi gu ve yol boyunca sralanm aalarn yapraklarn
grebiliyordu ocuk.
"Snra ok var m?" diye sordu.
"On be dakika kadar sonra snrdayz."
Az daha gittiler. Hrvat blgesini belirleyen barikatlara yaklanca yavalad
Stefan. "Fiko, sen gzlerini kapat ve uyur gibi yap. Senin kendinde olmadn
syleyeceim polislere. Sakn beni yalanc kartma emi," dedi.
Fiko, son kez bakt yatt yerden, kendi yurdunun semalarndaki beyaz
bulutlara. Sonra smsk yumdu gzlerini.
"Elveda benim guzel Bosnam," dedi iinden. "Elveda doduum toprak, sevgili
memleketim, sevgili ailem. Elveda."
Bosna, kahraman, cefakr ve ileli Bosna, bir evladn daha bekliyordu imdi,
geri dnmesi iin. Umutla.
307
Sonsz
Nimeta'nn ykusunun son bulduu 1993 Mart'ndan sonra, Saraybosnallar,
havameydanmn altna bir tunel kazmay akl ettiler. Bir metre altm santim
yuksekliinde ve yedi yuz altm metre boyunda olan bu tunel, uvallarla patates
ve yumurtann srtlarda iki buklum tanarak ehre sokulmasna imkn vererek,
alktan lme noktasna gelmi olan Bonaklar'n hayatn kurtard. Tunel ayrca
hastalarn ve yarallarn ehrin dna kart-labilmelerine ve kente ila
sevkiyatna yarad gibi, Saraybos-na'nn durumunu incelemek iin gelerr
yabanc politikaclarn da ehre girip kabilmelerini mumkun kld.
Bonaklar'n, 5 Nisan 1992 ylnda Bosna-Hersek'in bakenti Saraybosna'da
balayan sava 26 Subat 1996 ylna kadar surdu. Saraybosna ehri tam 1.395 gun
kuatma altnda kald.
1.600'unu ocuklarn oluturduu 10.600 Bonak hayatm yitirdikten sonra,
savaan taraflara Dayton anlamas kabul ettirildi.
Bu anlamaya gre, Bosna-Hersek'in yuzde elli biri Bonak ve Hrvat
Federasyonu'na, yuzde krk dokuzu da, Bosna snrlar iinde savatan nce
nufusun ancak yuzde otuz drdunu oluturan Srbistan'a brakld.
Bonaklar'n varln Balkanlar'dan, adn ansiklopedilerden silmek iin drt
yl boyunca tum dunyann gzleri nunde bir soykrm yaanm, muzeler,
kutuphaneler, arivler bombalanmtr. Ama tarihin ve gerein asla
deiemeyeceinin bir kant olarak, Bonaklar, amansz bir soykrmndan sonra
bile, Bos-na'daki sekiz yuz yllk varlklarn hl surduruyorlar.
Teekkurler
Beni Bosna, Bonaklar ve ailemiz konusunda aydnlatarak bu kitabn yazlna
katkda bulunan kuzenim Ecvet Kulen'e, deerli ressam Ferruh Baaa'ya, Muzaffer
Kaleolu Hanmefendi'ye, beni birok konuda aydnlatan Bunyamin Turk'e, Hakime
Sancak'a, Huseyin Gul'e, Emel Akal'ya ve elime deerli belgelerin gemesini
salayan Ayzen Topalolu'na teekkur ediyorum.
Bosna'da bana evlerini, yureklerini aan Bonak dostlarm asla unutmayacam.
En bata, beni Bosna'da hi usanmadan gezdiren, bilgilendiren, en ince
ayrntlara kadar aydnlatan, romann zihnimde canlanmasn salayan sevgili
Esat Mavri'e ve Esat' bana tantran Halide Muezinovi ile Belks
Tekeliolu'na da teekkur etmek isterim.
Bana, Bonaklar'n gerek dunyasn, yaamlarn tantan, anlarn paylaan
deerli dostlarm Prof. Lamia Hacosmanbegovi ve ikram, sevecenliiyle
'Beyliini kantlayan Muhammed Gra-daevi ile ei Zumrut Hanm'a, sevgili
Mirso ile Yasna Sijeri'e, Hana Alikadi'e ve Munire Acm'a, nume, savata
yaayan bir kentin ayrntl gereklerini serdikleri iin, ukran borluyum.
Bosna-Hersek Turkiye Buyukelisi Sayn Mehmet Grkay ve ei Sema Hanmefendi'nin
misafirperverliini, yakn ilgisini de asla unutmayacam.
Historija Bonajaka adl eserin 12. yuzyla ait blumlerini benim iin Turkeye
eviren Nusret Uluca Beyefendi'ye en iten teekkurlerimi sunuyorum.
Kaynaka
Bu kitabn yazl srasnda yazar; Bosnia, A short History: Noel Malcom, Paper
Mac, 1994-96; Bosna Tarihi: mer Bosnavi, Kultur Bakanl, 1978; Black Lamp and
Grey Falcon: Rebecca West, Penquin Books, 1969; The Bosniak: Adil Zulfkarpasi,
Hurst & Company, 1998; Balkan Yolcusu: Firuzan, Yap Kredi Yaynlar, 1996;
Bosna Yazlar: Erturul Gunay, AD Yaynclk A.S. 1997; Historija Bonajaka:
Mustafa Imamovi, Bonaca Zajednica Kulture, 1996; Su Bizim Rumeli: Ylmaz
etiner, Milliyet Yaynlar, 1994; Etnik Tecavuz: Elena Doli, Chiara Valentini,
Real Yaynclk, 1994; Zlata'nm Gunluu: Zlata Filipovi, Papirus Yaynlar,
1997; The Death of Yugoslavia: Laura Silber, Allan Little, Penguin Books, 1995;
Gzum Yas Tuna Selidir Simdi: Selma Fndkl, Sel Yaynlar, 1997; Devletler ve
Hanedanlar, cilt 4: Ylmaz ztuna, Kultur Bakanl Yaynlar/134; Devletler ve
Hanedanlar, cilt 2: Ylmaz ztuna, Kultur Bakanl Yaynlar/1101; Sokollu
Mehmet Paa: Radovan Samari, Sabah Yaynlar, 1997; Saraybosna: Mu-nire Acm,
Ali Koak, Imge Basmevi, 1996; Buyuk Darbe: Altan Deliorman, Boazii
Yaynlar, 1975; Balkanlarn Tarihi: Georges Castellen, Milliyet Yaynlar,
1995; Bonak Kz Melo: Muzaffer Kaleolu, 1998; adl kitaplardan Bosna-
Hersek'in tarihi, konumu, sosyal ve siyasi yaps hakknda genel bilgi sahibi
olduktan sonra, ayrntl bilgiler iin aadaki kitaplardan yararlanmtr:
1) Black Lamp and Grey Falcon (Rebecca West)
2) History of Bosnia (Noel Malcom)
3) The Death of Yugoslavia (Laura Silber ve Allan Little)
4) Historija Bonajaka (Mustafa Imamovi)
5) Devletler ve Hanedanlar, cilt 4. (Ylmaz ztuna)
AYSE K U LIN *
Sevdalinka
15. BASIM
Remzi Kitabevi
Postane binasnn yan sra, Milli Tiyatro, Hukuk Fakultesi ve civardaki binalar
da yanyor, yeni patlamalarla bu ate dansna elik ediyorlard. Ruzgrda uuan
kzl salar gibi savrulan a/ev/er/y/c har har yanyorlard. Yandka, krmz
bir fona izilmi, simsiyah iskeletlere dn uuyorlard.
Nimet a, ta kesilmi, gemiini seyrediyordu alazlarn tesinde. ocukluu,
genlii, anlar, sevinleri, kederleri incelip uzayarak, bukulerek alevlerin
arasnda ge yukseliyor, Saraybosna kulleriyle birlikte saa sola savruluyordu.
Ki
"
.f
Bosnal bir gazeteci olan Nimeta, dunya tarihinin en acmasz soykrmlarndan
birinin yaand Bosna savann ortasnda kendisi ve ailesi iin yaam
mucadelesi verirken, iinde kyasya suren bambaka bir savala da baetmek
zorundayd...
ISBN 975-14-0678-1
9"789751"406781"
Aye Kulin _ Sevdalinka
www.kitapsevenler.com
Merhabalar
Buraya Yuklediim e-kitaplar Aada Ad Geen Kanuna Istinaden
Grme zurluler Iin Hazrlanmtr
Ekran Okuyucu, Braille 'n Speak Sayesinde Bu Kitaplar Dinliyoruz
Amacm Yayn Evlerine Zarar Vermek Deildir
Bu e-kitaplar Normal Kitaplarn Yerini Tutmayacandan
Kitaplar Beyenipte Engelli Olmayan Arkadalar Sadece Kitap Hakknda Fikir
Sahibi Olduunda
Aada Ad Geen Yayn Evi, Sahaflar, Kutuphane, ve Kitaplardan Temin
Edebilirler
Bu Kitaplarda Hi Bir Maddi karm Yoktur Byle Bir Seyide Duunmem
Bu e-kitaplar Kanunen Hi Bir Sekilde Ticari Amal Kullanlamaz
Bilgi Paylatka oalr
Yaar Mutlu
Not: 5846 Sayl Kanunun "altnc Blum-eitli Hukumler " blumunde yeralan "EK
MADDE 11. - Ders kitaplar dahil, alenilemi veya yaymlanm yazl ilim
ve edebiyat eserlerinin engelliler iin uretilmi bir nushas yoksa hibir
ticar ama gudulmeksizin bir engellinin kullanm iin kendisi veya uuncu
bir kii tek nusha olarak ya da engellilere ynelik hizmet veren eitim kurumu,
vakf veya dernek gibi kurulular tarafndan ihtiya kadar kaset, CD, braill
alfabesi ve benzeri 87matlarda oaltlmas veya dun verilmesi bu Kanunda
ngrulen izinler alnmadan gerekletirilebilir."Bu nushalar hibir ekilde
satlamaz, ticarete konu edilemez ve amac dnda kullanlamaz ve
kullandrlamaz. Ayrca bu nushalar uzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin
bulundurulmas
ve oaltm amacnn belirtilmesi zorunludur." maddesine istinaden web sitesinde
deneme yaynna geilmitir.
T.C.Kultur ve Turizm Bakanl Bilgi Ilem ve Otomasyon Dairesi Bakanl
Ankara
Bu kitaplar hazrlanrken verilen emeye harcanan zamana sayd duyarak
Lutfen Yukardaki ve Aadaki Aklamalar Silmeyin
Tarayan Yaar Mutlu
web sitesi
www.yasarmutlu.com
www.kitapsevenler.com
e-posta
yasarmutlu@kitapsevenler.com yasarmutlu@yasarmutlu.com
mutlukitap@hotmail.com kitapsevenler@gmail.com

Anda mungkin juga menyukai