Kiiler:
AZI EKL ADAM,
SESSZ MTER,
(Sonlara doru, belirtilen yerlerde kede grnen, kara giysili, sarkk tyl eski bir
apka giymi bir kadn).
(Geride, bir caddenin aalar ve sokak lambalarnn,
yapraklarn arasndan szan klar; her iki tarafta, bu caddeye
alan sokaklarn son binalar; soldaki binann nnde,
kaldrma serpili kk masa-sandalyeleriyle ucuz bir kafe;
sadaki evlerin nnde yanan bir sokak lambas; solda,
caddeyle sokan kesitii kede, binaya yapk baka bir
lamba; gece yars. Aralarda, uzaktan, belli belirsiz bir
mandolin sesi.)
(Perde aldnda, AZI EKL ADAM bir masada oturmakta ve
sessizce, yan masada oturan ve bir pipetle nane urubunu ien
MTERye bakmaktadr.)
AZI EKL ADAM: Yani diyecektim ki, siz pek halim selim birine benziyorsunuz.
katr gibi yklemilerdi beni, iyi mi... Ama kadnlar meselesi, malum; ve
kadnlarn ayak ileri... Hi bitmez! Tam dakika uratm biliyor musunuz; o
da, taksiden indikten sonra paketleri ellerime paylatrabilmek iin: parmak
bana iki paket!..
ADAM: Ne gzel... Ben olsaydm ne yapardm? Takside brakrdm paketleri.
MTER: Ya karm? Kzlarm? E-dost?
ADAM: Bir gzel yaygaray koparrlard tabii. Fena m, bana da elence kard.
MTER: Tabii... Kadnlarn yazlkta ne biim yaratklara dndnden haberiniz
yok galiba?
ADAM: Olmaz olur mu? Biliyorum o durumlarn. Bildiim iin de... (Sessizlik.)
Sonra da daha civar kylere varr varmaz (ki berbatn berbat olur bu kyler
lokantada yemek yedim. Sonra da biraz kafam dalsn diye tiyatroya gittim.
Hamam gibiydi tiyatro da: az kalsn boulacaktm. imdi ne yapmal, dedim
kta; gece yars olmu, ilk tren de ta sabahn drdnde. Birka saatlik uyku
iin otele gitmeye demez dedim ve buraya geldim. ey... Geldim gelmesine
de, kapanmaz buras deil mi?
ADAM: Yok, sabaha kadar ak. (Sessizlik.) Yani paketleriniz emanetide mi imdi?
MTER: Neden? Gvende deiller mi? Azlarn da sk sk balamlard ama...
ADAM: Ah, tabii, tabii... (Sessizlik.) Onu demek istemedim; tabii ki emniyetteler.
tpk yksek bir demir kapnn parmaklklarna tutunan bir sarmak gibi...
(Sessizlik.) Durmakszn d kurmak... Dlerimle bakalarnn yaamlarna
balanmak,
hi
durmadan.
Tabii
tanmadm,
bilmediim yaamlara;
acaba siz?
MTER: Ben mi? Hayr, grnmedim; neden? Hasta filan deilim ki ben.
ADAM: Durun canm, telalanmayn. Sadece eyi soracaktm: u muayenehanelerdeki
ettiniz mi; koyu renk kumala kapl eski model bir kanepe, birbirlerine
uymayan, uyduruk sandalyeler... Ya koltuklar? Elden dme, oradan buradan
toplanm eyalar... Bunlar hastalar iin tabii, ev eyas deil. Doktorun,
kendisi, kars, ei-dostu iin bambaka eyalar vardr; gsterili, gzel...
Evindeki sandalyelerden birini getirip bekleme odasndaki o gariban eyalarn
arasna koysa, sandalye bile yerini yadrgar. Neyse, ey diyordum: kznz
doktora
gtrdnzde,
bekleme
odasnda
oturduunuz
sandalyeye
(Sessizlik.) Aklnza bir ey geliyor, sonra baka bir ey, hi balantsz. Yani,
bakalarna gre yleler; yoksa ikisi de sizin deneyimlerinizden kp geliyor;
kendinizce aklamalarnz var, yani sizce balantllar. Ama biliyorum, insan
konuurken bunlar kullanmamal. Byle eyler bakalarna o kadar sama
geliyor ki... Yani bu benzetmeler. (Sessizlik.) Bakn, belki yle bir balant
dnlebilir: Sizce bu sandalyeler, zerlerine oturacak bir sonraki hasta
hakknda d kurmaktan zevk alyor mudurlar? Bu hastann nesi var acaba?,
Buradan knca nerelere gidecek, ne yapacak acaba? Almyorlardr tabii.
te benim durumum da biraz onun gibi: ha o zavall sandalyeler, ha ben...
Onlar doktora gelen hastalara kucak ayorlar, bense... Ona, buna, una...
Mesela size... Bununla birlikte, ne sandalyeler hastalardan zevk alyorlar; ne
de ben sizden, kardnz trenden, yazlkta o treni bekleyen ailenizden, ya
da ne bileyim, ite baka ufak-tefek skntlarnzdan...
MTER: Bende de o kadar ok var ki onlardan...
ADAM: O halde halinize kredin. (Sessizlik.) Daha beter olan insanlar da var
da az i deil, sizce de yle deil mi? Kantlar gerek, bin bir trl rnek gerek,
hepsinden nemlisi, insann kendine amansz olmas gerek. nk... Yani
diyorum ki baym, nasl bir eydir, neden yaplmtr, bilmem ama bir ey var
hissettiimiz; boazmzda bir aclk gibi hissettiimiz bir ey var: yaamak
al! Hi gitmeyen, giderilemeyen bir alk bu; nk yaadmz anlar
boyunca yaammz yalnzca kendini doyurabiliyor, bize tadacak bir ey
kalmyor. Yaamn tad tuzu gemitedir; iimizde tadmz gemite. Ya da
yle diyeyim: bizden uzaktadr hep. Bu tada yalnzca ipince bir iplikle
balyz: anmsamayla. Evet, anmsama balyor bizi; ama neye? Aptallklara,
sinir bozucu yanlglara, kuruntulara, heveslere... Evet evet, aynen byle!
imdinin aptallklar, sinirleri, yanlglar, hatta ansszlklar... Bakn, size ne
olacan syleyeyim: drt yl geecek aradan, ya da be yl, on yl, her neyse.
Ve bunlar kim bilir ne kadar gzel bir tat verecek size o zaman. Bunlarn
zerine dklecek gzyalar ne kadar lezzetli olacak! Yaam... ah beyefendi,
yaamak diyorum size. nsan yalnzca... ve yalnzca gnlerinin sayl olduunu
bilirse vazgeebilir bu taddan. (Tam bu srada, kede, kara giysili kadnn
ba grnr.) Aa! Bakn, bakn una! Gryor musunuz? Kede, urada! Bir
kadn, bir kadn grnts; grdnz m? Ah, sakland imdi.
MTER: Ne? Kimdi o?
ADAM: Grmediniz mi? Ah, imdi sakland.
MTER: Bir kadn m dediniz?
ADAM: Benim karm.
MTER: Karnz m? (Sessizlik.)
ADAM: Gz hep zerimde. eytan diyor git bas tekmeyi! Geri neye yarayacak?
kalitesini
yksek
tutmann,
yollardaki
erit
izgilerini
iren
sineklerden
biri
olsayd...
Hani
zerinize
konmutur
da
fark
pmemi istiyorsun, yle mi? diye baryorum ona; Evet diyor; nolur p
beni! Geen gn ne yapt, biliyor musunuz, bir ine bulup dudan kanatm,
geldi tuttu bam, pmeye alyor beni dudaklarmdan. Benimle lmek
istiyormu
da...
(Sessizlik.)
Delirdi
kar!
(Kzgnca:)
Yuvamzda
filan