Ayşe Kulin Arnavutköy Amerikan Kız Koleji edebiyat bölümünü bitirdi .Çesitli
gazete ve dergilerde editör ve muhabir olarak çalıştı.Uzun yıllar televizyon , reklam ve
sinema filmlerinde sahne yapımcısı, sanat yönetmeni ve senarist olarak görev yaptı.
1984 yılında ilk öykü kitabı GÜNEŞE DÖN YÜZÜNÜ’NÜ yayımladi.1986'da
GÜLİZAR adlı öyküsünü KIRIK BEBEK adıyla senaryolaştırdı ve bu sinema filmi yılın
Kültür Bakanlığı Ödülünü aldı."Foto Sabah Resimleri " adlı öyküsü Haldun Taner öykü
Ödülü birinciliğine (1995) ve aynı adı taşıyan kitabı Sait Faik Hikaye Armağanı 'na
(1996) değer görüldü. Bu kitap kökleri Giritli Deli Mustafa Nali Pasa'ya kadar
uzanan bir aile kızı olan Aylin'in fırtınalı yaşam öyküsünü anlatıyor. Aylin
çocukluğundan beri çok gururlu, azimli, gözüpek, dik başlı, korkusuz bir kadındır.
Hayatı boyunca hep mutluluğun peşinde koşmuş, daldan dala konarak onu yakalamaya
çalışmıştır.
Aylin'in çocukluğu ailesiyle birlikte dolu dolu geçti. Gençkızlığında ise o devirde
çoğu gençkızın sahip olmadığı olanaklara sahipti.Ailesi onu asla eğlenceden mahrum
bırakmadı.Amerikan Kız Kolejini bitirdikten sonra egitimini tamamlamak üzere Paris'e
gitti. Ablası Nilufer'in yanına taşındı. Ansızın dünyada en çok değer verdigi varlık olan
annesi yaşama veda etti. Bu olay Aylin'i cok yıktı ve üniversiteyi yarım bıraktı. Bundan
sonra Aylin'in macera dolu yasamı basladı. İçinde sürekli tıp okuma hevesi vardi.Bunu
kafasına koymuştu. Ablasından ve çevresinden sürekli bunun imkansız olduğuna dair
sözler duyuyordu çünkü artık yirmi iki yaşındaydı. Fakat bu onun en büyük hedefiydi ve
ne pahasına olursa olsun basarmalıydı.
Derken Aylin yeni maceralar peşine düstü ve aniden Libyalı bir prensle evlendi,
prenses oldu. O bile bu evliliğin nedenini bilmiyordu.Adeta bir macera peşine düşmüştü .
Fakat O , asla onların tarzına uymayan, cok daha modern ve rahat yetişmiş bir
hanımefendi olarak tüm zorluklarla mücadele ederek , Nilüfer'in de yardımıyla oradan
kaçtı. Fakat prens hala onun peşindeydi. O yaz Istanbul'a döndü ve Polat adında bir
gençle doyasıya bir aşk yaşadı. Ama mutlu sona kavuşamadı. Artık hayatının en büyük
arzusuna kesinlikle kavuşmalıydı ve tıp tahsiline yirmi alti yaşında olmasına rağmen
başladı. Lozan üniversitesine yatay geçis yaptı ve orada Jean Pierre isimli bir fizik
asistaniyla birlikteliğe basladi. Bunda da öncekiler gibi aradığı mutlulugu
bulamadı.Aniden hayatına arkadasının evinde tanıştığı Mişel Rodomisli adında musevi
bir adam girdi. Aylin bu adamı gerçekten sevdi ve ona değer verdi. Paylaşabilecekleri
çok sey vardı.İkisi de birbirlerine kapılıp gittiler ve sonunda evlendiler. Deliler gibi
çocuk istiyorlardi fakat Aylin'in asla çocuğu olamadı. Ama Aylin çocuk özlemini
ablasının kızı Tayibe'de tattı.Tayibe'yi Aylin'in yanına ,New York'a onunla yaşamaya
yolladılar. Aylin ile Mişel artık eskisi gibi olamıyorlardı. Aylin onu sevdiğini bile bile
ondan boşandı. Sonunda pişman olsada Misel asla geri dönmedi. .
Bu romanda gözümüze çarpan ilk şey Aylin Devrimel’in insanı hayran bırakacak
etkiye sahip olan idealist kisiligidir.Yazar gerçekten bunu ön plana çikarmayı çok iyi
başarmış ve okura vermek istediği bu dim dik insanin içinde yatanlar ve fırtınalarla dolu
yaşamıdır. Karşımıza Aylin'in neden mutlu olamadığı gibi bir soru cıkıyor.Şöyle bir
baktığımızda Aylin'in sıradan insanların peşinde oldukları mutluluğu aramadıgını
görebiliyoruz.O her zaman büyük ideallerin peşinde koşuyor ve herseyden kolayca sıkılıp
bırakabiliyor.Bana göre Aylin'in eşleriyle anlaşamamasının nedeniyse onların asla
Aylin'in kişiliğinin derinliklerine inmeyi beceremediklerinden ve Onun o sa-ğam
görüntüsünün altında yatan hassas kadını hissedemediklerinden kaynaklanıyor.Bizim
aklımızı karıştıran en önemli soru ise Aylin'in esrarengiz ölümü fakat bunun aslını
kesinlikle öğrenemiyoruz.
Romanda olaylar oluş sırasına göre verilmiş fakat yazar kitabın başında da
sonunda da ölüm sahnesini anlatmış bunun nedeniyse okuyucuya her iki tarafta da o
esrarengiz havayı hissettirebilmektir.
Ayse Kulin gerçek yaşamda Aylin'in kuzeni olduğu için olayları üçüncü kişinin
ağzından bütün gerçekliğiyle, nesnel bir sekilde anlatıyor. Yazar, ön sözde de yazdıgı
gibi bu kitabı uzun araştırmalar sonucu hazırlamış ve bu arastırmaları Aylin'i tanıyanlar
arasında gerçekleştirdiginden bilgilerin doğruluguna inanıyoruz.. Yazarın gerçekten iyi
bir eğitim aldığını , dili kullanışındaki ustalığından anlıyoruz.
Bana göre bu romanın bu kadar çok beğenilmesinde Aylin 'in ilginç yaşamı
kadar Ayşe Kulin'in de payı var ve inanıyorum ki Onun en büyük şanslarından biri Aylin
Devrimel'in kuzeni olmasi diğeri de gerçekten basarılı bir yazar olması. ‘Adı Aylin’
herkesin ilgisini çekebilecek bir yapıya sahip olan ve okunması gereken bir roman.
Bunun asla kimseyi sıkabileceğine inanmıyorum ve bu kadar gündemde olmaya layık bir
kitap olduğunu duşünüyorum.