Anda di halaman 1dari 25

68.

KALEM büyük okyanusun su dalgaları


üzerinde yaşayan büyük bir
balıktır. Nitekim bu konuda
KALEM SÛRESİ Ebu Ca'fer İbn Cerîr Taberî
şöyle der: Bize İbn Beşşâr...
(Mekke'de nazil olmuştur.) İbn Abbâs'tan nakletti ki; o,
şöyle demiş: Allah Teâlâ'nın ilk
Rahman ve Rahim olan yarattığı, şey,
Allah'ın adıyla. kalemdir. Kaleme; yaz, dedi.
O; ne yazayım? deyince, Allah
1 — Nûn. Kaleme ve onunla Teâlâ; kaderi yaz, dedi. O
yazılanlara andolsun ki, günden kıyamet gününe kadar
olacak şeyler kader uyarınca
2 — Sen, Rabbmm nimeti cereyan etti. Sonra Nûn'u
sayesinde bir deli değilsin. yarattı. Su buharı yükseldi de
ondan gökyüzü parçalandı ve
3 — Doğrusu senin için, Nûn'un sırtına yeryüzünü
tükenmeyen bir mükâfat yaydı. Nûn sarsılınca, yeryüzü
vardır. yayıldı ve oynadı. Allah Teâlâ
dağlarla onu sabit kıldı. Bu
4 — Muhakkak ki sen, büyük sebeple o, yeryüzüne karsı
bir ahlâk üzerindesin. övünür. İbn Ebu Hatim de
Ahmed İbn Sinan
5 — Yakında sen de kanalıyla A'meş'ten bu rivayeti
göreceksin, onlar da nakleder. Aynı şekilde Şu'be
görecekler; de... A'meş kanalıyla İbn
Abbâs'tan bunu nakleder.
6 — Hanginizin aklından zoru Şu'be'nin rivayetinde ayrıca şu
olduğunu. ilâve yer alır: Sonra İbn Abbâs
»Nûn. Kaleme ve onunla
7 — Muhakkak ki senin yazılanlara andolsım ki,»
Rabbın, kendi yolundan âyetini okudu. Şüreyk de bu
sapanları çok iyi bilir. Ve O, rivayeti A'meş kanalıyla İbn
hidâyete erenleri de en iyi Abbâs'tan nakleder. Ma'mer
bilendir. de yine İbn Abbâs'tan bu
rivayeti naklettikten sonra îbn
Andolsun Kaleme Abbâs: «Nûn. Kaleme ve
Bakara sûresinıiı uaşmda hecâ onunla yazılanlara andolsun
harfleriyle ilgili söz edilmişti. ki,» âyetini okumuş. Sonra
Buradaki «Nûn» kavli de Sâd, İbn Cerîr Taberî der ki: Bize
Kâf ve benzeri sûrelerin Abd İbn Hu-meyd... İbn
başında yer alan alfabetik Abbâs'ın şöyle dediğini
harflerden bir harftir. Burada bildirdi: Rabbım Azze ve
bu konuda ayrıca tafsilâtlı bilgi Celle'nin ilk yarattığı şey,
verilmeyecektir. kalemdir. Sonra ona; yaz,
Denildi ki: Nûn kavlinden dedi. O da kıyamet kopun-caya
murâd, yedi kat yeri taşıyan kadar olacak her şeyi yazdı.
Sonra suyun üzerinde Nûn'u bulunan balıktır. Beğâvî ve
halket-ti. Sonra onun üzerine tefsîrcüerden bir topluluğun
yeryüzünü yaydı. Taberânî de zikrettiğine göre, bu balığın
bu rivayeti mer-fû' olarak sırtında bir kaya varmış.
nakleder ve der ki: Bize Ebu Kayanın ağırlığı gökle
Hadîd... İbn Abbâs'tan nakletti yeryüzünün ağırlığınday-mış.
ki, Rasûlullah (s.a.) şöyle O balığın sırtında bir öküz
buyurmuş: Allah'ın ilk yarattığı varmış ve onun kırk bin
şey; kalem ve balıktır. Kaleme; boynuzu varmış. Yedi kat yer
yaz, dedi. O; ne yazayım? dedi. ve onun üzerinde bulunanlarla
Allah Azze ve Celle kıyamet bunların arasında yer alanlar
gününe kadar olacak her şeyi bunun sırtında imiş Allah en
yaz, dedi. Sonra Rasûlullah iyisini bilendir.
(s.a.), ((Nûn, Kaleme ve Bazılarının, İmâm Ahmed'in
onunla yazılanlara andolsun naklettiği şu hadîsi bu mânâya
ki,» âyetini okudu. Nûn hamletmeleri de garîb bir
balıktır. Kalem ise bilinen şeydir. Bize İsmail,
kalemdir. Bu konuda bir başka Humeyd'den nakletti ki; Enes_
hadîsi de îbn Asâkîr... Ebu İbn Mâlik şöyle demiş:
Hüreyre'den nakleder. O; Rasûlullah (s.a.)ın Medine'ye
Rasûlullah (s.a.)m şöyle gelişi Abdullah İbn Selâm'a
buyurduğunu duydum, bildirdiğinde; o, Rasûlullah'm
demiştir: Allah'ın yarattığı ilk yanma gelip bazı şeyleri
şey, kalemdir. Sonra Nûn'u sormuş ve demiş ki: Ben sana
yaratmıştır. Nûn divittir. Sonra Peygamberden başka
ona; yaz, dedi. O; ne yazayım? kimsenin bilmeyeceği bazı
deyince, ecel veya eser veya şeyleri soracağım. Kıyametin
rızık veya amelden olan veya şartlarının ilki nedir? Cennet
olacak her şeyi yaz, dedi. Ve ehlinin yediği ilk yemek nedir?
kıyamet gününe kadar Çocuk nasıl olursa babasına
olacakları yazdı. İşte Allah çeker, nasıl olursa annesine
Teâlâ'nın: «Nûn. Kaleme ve çeker? Rasûlullah (s.a.)
onunla yazılanlara andolsun buyurdu ki: Bunları Ceb-râîl
ki,» kavlinin mânâsı budur. bana az önce bildirdi. Abdullah
.Sonra kalemin üstünü İbn Selâm demiş ki: Melekler
damgaladı ve o, kıyamet arasında yahûdîlerin düşmanı
gününe kadar bir daha bir şey olan işte odur. Rasûlullah
söylemedi. Sonra aklı (s.a.) şöyle buyurmuş:
jrarattı_ve; izzetim hakkı için Kıyametin şartlarından ilki,
sevdiğim kişilerde seni yeryüzünde çıkacak bir ateştir
mükemmel kılarım^ _kızdığım ki, insanları Doğudan Batıya
kişilerden de seni eksiltirim, doğru sürükleyecektir. Cennet
dedi. ehlinin yiyeceği ilk yemek
İbn Ebu Necîh der ki: İbrâhîm balık ciğerinin artanıdır.
İbn Ebu Bekr, ona Mücâhid'in Erkeğin suyu kadının
şöyle dediğini haber vermiş: suyundan önce olursa, çocuk
Nûn, yedi kat yerin altında babaya çeker. Kadının suyu
erkeğin suyundan gnce olursa, murâd, dividdir; kalem ise
çocuk anneye çeker. Buharı bu kalemdir. Nitekim İbn Cerîr
hadîsi muhtelif yollarla Hu- Taberî der ki: Bize Abd'ül-
meyd'den nakletmiştir. Aynı A'lâ... Ma'mer'den nakleder ki,
hadîsi Müslim de rivayet eder. Hasan ve Katâde; Nûn kavlinin
Müslim ayrıca Peygamberin divid anlamına geldiğini
kölesi Sevbân'dan buna söylemişlerdir. Bu konuda
benzer bir hadîsi rivayet eder. gerçekten garîb ve merfû' olan
Müslim'in Sahîh'inde Ebu Esma bir hadîs de rivayet edilir.
kanalıyla Sevbân'dan Şöyle ki İbn Ebu Hatim der ki:
nakledilir ki; Hahamlardan Bize babam... Ebu Hüreyre'den
birisi Rasûluliah (s.a.)a bazı nakletti ki; o Rasûlullah
sorular sormuş. Bu sorulardan (s.a.)ın şöyle buyurduğunu
birisi de şöyle imiş: Cennet işittim, demiştir: Allah Nûn'u
ehlinin cennete girdiklerinde yarattı. Nûn, dividdir. İbn Cerîr
sofraları nedendir? Rasûlullah Taberî der ki: Bize Abd İbn
(s.a.) buyurmuş ki: Balık Humeyd... İbn Abbâs'ın şöyle
ciğerinin artanıdır. Bunun dediğini bildirdi: Allah Teâlâ
arkasından yiyecekleri sabah Nûn'u yarattı. Nûn, dividdir.
yemeği nedir? Rasûlullah Ve kalemi de yarattı. Ona; yaz,
(s.a.) buyurmuş ki: dedi. O; ne yazayım? dedi.
Peygamberin uyluğundan Allah Teâlâ kıyamet gününe
yediği cennet sığırlarından kadar iyi ve kötü yapılmış her
onlara cennette bir sığır kesilir ameli, helâl ve .haram taksim
ve onun etrafından yerler. edilmiş her rızkı yaz, dedi.
Haham: İçecekleri nedir? Sonra bunlardan her birini
deyince; «Selsebîl» adı verilen sahibi için lâzım kıldı. Kişinin
bir çeşmeden içerler, dünyaya gelişi, orada ne kadar
buyurmuş! kalacağı ve ne zaman çıkacağı
Denildi ki: Nûn'dan makşad, ile ilgili halleri. Sonra kulların
nurdan bir levhadır. Nitekim üzerine koruyucu melekler ve
İbn Ce-rîr Taberî şöyle der: kitablara da bekçiler koydu.
Hasan İbn Şebîb... Muâviye Koruyucu melekler her gün
İbn Kurrâ'dan nakletti ki; hazînelerinde sakladıkları
babası, Rasûlullah (s.a.)ın kitablara o günkü işleri
şöyle dediğini bildirmiş: «Nûn. yazarlar. Rızık bitip, eser
Kaleme ve onunla yazılanlara kaybolup süre sona erince,
andolsun ki,» kavlindeki Nûn, koruyucu melekler kitabların
nurdan bir levhadır. Kalem ise bekçilerine gelirler ve o günkü
nurdan bir kalemdir. Kıyamet amelleri isterler. Bekçiler
gününe kadar olacak şeyleri koruyucu meleklere derler ki:
yazar. Bu hadîs, mürsel ve Bugün arkadaşınızın
garîb bir hadîstir. İbn Cüreyc yanımızda bir şeyi yok.
der ki: Bu nurdan olan kalemin Koruyucu melekler dönerler ve
uzunluğunun yüz yıl olduğu onların ölmüş olduklarım
bildirildi. görürler. İbn Abbâs der ki: Siz,
Denildi ki: Nûn kavlinden Arap kavmi değil misiniz?
Koruyucu meleklerin: Biz; sizin ki; o, şöyle demiş: Babam
yapmakta olduklarınızı öleceği zaman beni çağırdı ve
yazmakta idik, dediklerini dedi ki: Ben, Rasûlullah
işitmez misiniz? İstinsah (s.a.)m şöyle buyurduğunu
ancak bir asıldan kopya ile işittim: Allah'ın ilk yarattığı
sözkonusu olabilir. şey kalemdir. Ona; yaz, dedi.
«Kaleme.» Zahir olan bunun O: Ey Rabbım ne yazayım?
kendisiyle yazı yazılan kalem dedi. Allah Teâlâ: Ebediyyete
cinsinden olduğudur. Allah kadar olmuş ve olacak kaderi
Teâlâ'nm şu kavlinde olduğu yaz, dedi. Bu hadîsi Ahmed
gibi: «Oku. Kerem sahibi İbn Hanbel muhtelif yollarla
Rabbma andolsun ki, kalemle Velîd İbn Ubâde'den, o da
öğreten O'dur. İnsana babasından, o da übâde İbn
bilmediğini O, öğretmiştir.» Sâmit'ten rivayet eder. Tirmizî
(A'lâk, 3-5) Bu, Allah Teâlâ de Ebu Dâ-vûd et-Tayâlisî'den
tarafından kaleme yapılan bir bu hadîsi naklettikten sonra;
yemindir. İlmin kendisine o hasen, sahih ve garîb-tir, der.
sayede ulaştığı yazmayı Ebu Dâvûd da Sünen'inin
öğretmekle, yaratıklarına ne Sünnet bahsinde Ca'fer İbn
büyük nimet ihsan ettiği Müsâfir kanalıyla... Ubâde'den
hususuna dikkatleri bu hadîsi nakleder. İbn Cerîr
çekmekte-. dir. Bu sebeple Taberî der ki: Ona Tûs'lu
hemen ardından «Ve onunla Muhammed İbn Abdullah...
yazılanlara andolsun ki,» İbn Abbâs'tan nakletti ki; o,
buyurmaktadır. İbn Abbâs, Rasûlullah (s.a.)m şöyle
Mücâhid ve Katâde, bu ifâde buyurduğunu bildiren bir
ile satıra dökülüp yazılanların hadîsi anlatırmış: Allah'ın ilk
kasdedildiğini söylerler. Ebu yarattığı şey, kalemdir. Ona
Duhâ ise, îbn Abbâs'-tan emretti de o, her şeyi yazdı.
bunun ve onların yaptıkları Bu hadîs bu vecih ile garîbtir.
şeyler, anlamına geldiğini Hadîs İmamları onu tahrîc
bildirir. Süd-dî de bununla etmemişlerdir. Ebu Necîh,
meleklerin ve onların kulların Mücâhid'den nakleder M;
ibâdetleriyle ilgili yazdıkları kalemden maksad, kendisiyle
şeylerin kasdedildiğini söyler. zikrin yazıldığı şeydir.
Başkaları da dediler ki: Aksine «Yazılanlara» kavli ile de
burada kalemle kasdedilen satırlara dökülen yazılar
şey; Allah Teâlâ'nm gökleri ve kasdedilmiştir ki bu husus
yeri yaratmazdan elli bin yıl yukarıda geçti.
önce mahlûkâtm kaderiyle «Sen, Rabbınm nimeti
ilgili yazmış olduğu şeylerde sayesinde bir deli değilsin.»
yürüttüğü kalemdir. Ve bu Allah'a hamdol-sun ki sen,
hususta kalemin zikrine dâir kavminin câhillerinin dediği
vârid olan hadîsleri îrâd gibi bir deli değilsin. Senin
ederler. îbn Ebu Hatîm der ki: getirdiğin apaçık hakkı ve
Bize Ebu Saîd İbn Yahya... hidâyeti yalanlayanlar sana
Ubâde İbn Sâmit'den nakleder delilik nisbet etmişlerdir. Ama
sen, hamdolsun deli değilsin. Kur'ân okumaz mısın? demiş.
«Doğrusu senin için, O; evet, deyince; işte
tükenmeyen bir mükâfat Rasûlullah (s.a.)ın ahlâkı
vardır.» Aksine senin için Kur'ân idi, demiş.
ebediyyen bitip tükenmeyen Abdürrezzâk... Hişâm oğlu
sonsuz sevâb ve büyük bir ecir Sa'd'dan nakleder ki; o, ben
vardır. Rabbınm risâletini Hz. Âişe'ye: Ey mü'minlerin
yaratıklarına tebliğ etmen ve annesi, bana Rasûlullah'm
onların eziyyetlerine ahlâkım anlat, dedim de o: Sen
sabretmenden dolayı. Allah Kur'ân okur musun? dedi. Ben;
Teâlâ'nın ( ö^ jf- ) kavlinin evet, dedim. O: Peygamberin
mânâsı; kesilmeyen, demektir. ahlâkı Kur'ân idi, dedi. Bu
Tıpkı «ardı arkası kesilmeyen uzunca bir hadîstir. İmâm
bir vergi.» (Hûd, 108) Müslim bu hadîsi Sahîh'inde
kavlinde olduğu gibi. Ayrıca Katâde'den naklen uzun
Tîn sûresinde de: «Onlar için, uzadıya nakleder ki, inşâallah
bitip tükenmez ecir vardır.» Müzzemmil sûresinde
(Tîn, 6) buyurulmuştur. Yani gelecektir. İmâm Ahmed der
kesintisiz mükâfat. Mücâhid ki: Bize İsmail... Hasan'dan
ise, bunun hesâbsız mükâfat nakletti ki; o, ben Hz. Âişe'ye
anlamına geldiğini bildirir ki Rasûlullah'm ahlâkım sordum
bu da bizim söylediğimizle da; onun ahlâkı Kur'ân'dır,
aynıdır. dedi, demiştir.
«Muhakkak ki sen, büyük bir İmâm Ahmed îbn Hanbel der
ahlâk üzerindesin» Avfî îbn ki: Bize Esved... Sevâd
Abbâs'tan nakleder ki; o, bu oğullarından bir kişiden
âyete şöyle mânâ vermiştir: nakletti ki; o, şöyle demiş: Ben
Muhakkak ki sen, büyük bir Hz. Âişe'ye Rasûlullah (s.a.)ın
din üzeresin. Bu din İslâm ahlâkını sorduğumda o; sen
dinidir. Mücâhid, Ebu Mâlik, Kur'ân okumaz mısın;
Süd-di, Rebf İbn Enes, Dahhâk Kur'ân'daki «Muhakkak ki sen,
ve İbn Zeyd böyle derler. büyük bir ahlâk üzerindesin»
Atıyye ise buna büyük bir edeb âyetini okumaz mısın? dedi.
üzeresin anlamını vermiştir. Ben; bana bunu anlat, dedim.
Katâde der ki: Hz. Âişe'-ye. Hz. Âişe dedi ki: Ben,
Rasûlullah (s.a.)ın ahlâkı Peygambere bir yemek
sorulduğunda şöyle dedi: yaptım. Hafsa'da bir yemek
Onun ahlâkı _Kur'ân'm yaptı. Cariyeme dedim ki:
kendisiydi.Q,j3eygamberin Peygambere git, eğer o
ahlâkının Kur'ân'da olduğu benden önce yemeği getirip
gibi, demiştir. Saîd İbn Ebu koymuşsa yemeği dök. Hz.
Arûbe de: «Muhakkak ki sen, Âişe dedi ki: Câriye yemeği
büyük bir ahlâk üzerindesin.» getirdi. Câriye yemeği döktü
kavli hakkında şöyle der: Bize de kap yere düştü ve kırıldı.
anlatıldığına göre, Hişâm oğlu Yerde bir sergi vardı.
Sa'd Hz. Âişe'ye Rasûlullah'm Rasûlullah (s.a.) onu toplayıp
ahlâkını sormuş, o da: Sen dedi ki: Ona kısas yapın. Veya
senin kabının yerine ondan ve her türlü güzel huy onun
kısas olarak bir kap alın. Hz. tabiatında yer etmişti. Buharı
Âişe dedi ki: Rasûlullah (s.a.) ve Müslim'in Sahihlerinde
hiç bir şey demedi. İbn Cerîr Enes İbn Mâlik'în şöyle dediği
Taberî der ki: Bize Ubeyd İbn sabittir: Rasûlullah (s.a.) a on
Âdem İbn İyâs... Sa'd İbn yıl hizmet ettim de bana hiç
Hişâm'-dan nakletti ki; o, bir zaman of dahi demedi.
şöyle demiş: Ben, mü'minlerin Yaptığım bir şeye: Niçin
annesi Âişe'ye varıp; bana yaptın? demediği gibi,
Peygamberin ahlâkını bildir, yapmadığım bir şey için de:
dedim. O; Peygamberin ahlâkı Yapsaydın ya? demedi.
Kur'ân idi. Sen, «Muhakkak ki Rasûlullah (s.a.) insanların
sen, büyük bir ahlâk ahlâk bakımından en
üzerindesin.» kavlini güzeliydi. Ben Rasûlullah'm
okumadın mı? Ebu Dâvûd ve avucunun ayasından daha
Neseî de bu hadîsi Hasan yumuşak ne bir ipek, ne de bir
kanalıyla aynı şekilde rivayet koza elledim. Rasûlullah (s.a.)
eder. İbn Cerîr Taberî der ki: m terinden daha tatlı ne bir
Bize Yûnus... Cübeyr İbn Nü- koku, ne de bir misk kokladım.
feyl'den nakletti ki; o, şöyle Buharı der ki: Bize Ahmed İbn
demiş: Ben hacca gittim ve Hz. Saîd... Berrâ'nm şöyle dediğini
Âişe'nin yanına vararak bildirdi:
kendisine Rasûlullah'm Rasûlullah (s.a.), insanlar
ahlâkını sordum. O; Rasülul- arasında yüzü en güzel
lah'm ahlâkı Kur'ân idi, dedi. olanıydı. Ahlâkı da en güzel
Ahmed İbn Hanbel de bu olandı. Ne açıkça uzun ne de
hadîsi Abdur-rahmân İbn kısaydı. Bu konuda pek çok
Mehdî'den nakleder. Neseî, hadîs vardır. Ebu îsâ et-
tefsir babında İshâk İbn Man- Tirmizî'nin bu hususta Şemail
sûr kanalıyla... Muâviye İbn isimli bir kitabı bulunmaktadır.
Salih'ten bu hadîsi rivayet İmâm Ahmed İbn Hanbel der
eder. ki: Bize Abdürrezzâk...
Bu demektir ki; Rasûlullah Âişe'nin şöyle dediğim bildirdi:
(s.a.) emir ve yasak Rasûlullah (s.a.) kendi
bakımından Kur> ân'ın hizmetçisine hiç bir zaman
temsilcisi idi. Bu, onun eliyle vurmadı. Allah yolunda
seciyyesi haline gelmiştir. cihâd etmekten başka hiç bir
Tabiatına göre de huyu şeye eliyle vurmadı. O ne
olmuştur. Doğuştan bu tabiat zaman iki şey arasında
onda vardı. Kur'ân ne zaman muhayyer bırakıldıysa, günâh
ona neyi yapmayı emrettiyse, olmadıkça en kolay olanı
Rasûlullah (s.a.) onu yapmış severdi. Günâh ise, insanlar
ve neyi yapmamayı bildirdiyse, arasında en çok o şeyden uzak
onu terketmişti. Allah'ın duranı idi. Allah'ın hürmet
yaratılıştan ona lütfettiği yüce edilmesini emrettiği şeylerin
ahlâk, haya, kerem, şecaat, çiğnenmesi dışında kendi nefsi
kötülüklerden vazgeçme, hiüm için hiç bir zaman intikam
almadı. Binâenaleyh o, Aziz ve ve onlar bileceklerdir veya
Celîl olan Allah için intikam sana ve onlara haber
alırdı. İmâm Ahmed İbn verilecektir, şeklinde olur.
Hanbel der ki: Bize Saîd İbn Allah en iyisini bilendir.
Mansûr... Ebu Hüreyre'den «Muhakkak ki senin Rabbm,
nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) kendi yolundan sapanları çok
şöyle buyurmuş: Muhakkak ki iyi bilir. Ve O, hidâyete
ben, yalnızca ahlâkın iyisini erenleri de en iyi bilendir.» O,
tamamlamak için gönderildim. iki gruptan hangisinin
Bu rivayette Ahmed İbn hidâyete erdiğini bildiği gibi
Hanbel münferid kalmıştır. Hak'tan sapıtan grubu da bilir.
«Yakında sen de göreceksin,
onlar da görecekler, 8 — Öyleyse sen
hanginizin aklından zoru yalanlayanlara uyma.
olduğunu.» Ey Muhammed,
yakında sen de bileceksin, 9 — Onlar isterler ki; sen
sana karşı çıkıp seni yumuşak davranasın da,
yalanlayanlar da bilecekler. kendileri de yumuşaklık
Senin mi, yoksa onların mı göstersinler.
sapık yolda olduklarını. Kamer
sûresinde buyurulduğu gibi: 10 — Sen; yemîn edip duran,
«Yarın kimin pek yalancı, izzet-i nefsi bulunmayana
şımarığın biri olduğunu uyma.
bileceklerdir.» (Kamer, 26) Ve
yine Sebe' sûresinde 11 — Dâima ayıplayan ve laf
buyurulduğu gibi: «Ya biz, ya getirip götürene,
siz; elbette doğru yolda veya
apaçık bir sapıklıktadır.» 12 — Durmadan hayra engel
(Sebe', 24) İbn Cüreyc der ki: olana, haddi aşana, çok
İbn Abbâs bu âyete şu anlamı günahkâra,
vermiştir: Sen ve onlar
kıyamet günü ^ileceksiniz. 13 — Kaba, haşin ve
Avfî, İbn Abbâs'tan nakleder bunlardan başka da kulağı
ki; o, ( J^iill ) kelimesinin, deli kesik olana,
demek olduğunu bildirmiştir.
Mücâhid ve başKaları da böyle 14 — Mal ve oğullar sahibi
derler. Katâde ve başkaları olmuş diye,
ise; şeytâna en çok dost olan,
anlamım vermişlerdir. ( j^ûil ) 15 — Âyetlerimiz ona
kelimesinin anlamı açıktır. okunduğu zaman; öncekilerin
Yani fitneye düşüp hak'tan masalları, der.
sapıtan demektir. { Jj^âU *X
b ) kavlinde ( <—> ) harfinin 16 — Biz, onun burnunu
bulunması fiilin tazminine! yakında yere sürteceğiz.
delâlet etmesi içindir. Bu
takdirde âyetin mânâsı; Kulağı Kesikler
hangimizin deli olduğunu sen Allah Teâlâ buyuruyor ki: Biz
sana nimet verdiğimize, - Büyük bir şeyden dolayı da
dosdoğru bir şeriat ve yüce bir azâb ediliyor değiller.
ahlâk lütfettiğimize göre «Sen Onlardan birisi idrar ederken
yalanlayanlara uyma.» kendini korumazdı. Diğeri ise
«Onlar isterler ki; sen lâf götürüp getirirdi. Bu hadîsi
yumuşak davranasm da, diğer hadîs imâm-ları
kendileri de yumuşaklık kitaplarında Mücâhid kanalıyla
göstersinler.» İbn Abbâs bu İbn Abbâs'tan rivayet ederler.
âyete şu mânâyı vermiştir: İmâm Ahmed İbn Hanbel der
Sen onlara ruhsat veresin de, ki: Bize Ebu Muâviye...
onlar da sana ruhsat versinler Hemmâm'dan nakletti ki;
isterler. Mücâhid ise şu Huzeyfe şöyle demiş:
mânâyı verir: Sen üzerinde Rasûlullah (s.a.)ın; lâf götürüp
bulunduğun hakkı terkedesin getiren kişi cennete girmez,
de onların ilâhlarına dayanasın dediğini işittim. îbn Mâce
isterler. dışında hadis imamları bû
«Sen; yemin edip duran, izzet- hadîsi muhtelif yollarla
i nefsi bulunmayana uyma.» Hemmâm'dan naklederler.
Çünkü yalancı, güçsüzlüğü ve Abdürrezzâk da bize
küçüklüğü nedeniyle Allah'ın Hemmâm'dan nakleder ki;
adına tekrarlayıp durduğu Huzeyfe şöyle demiş:
yalan yemînleriyle ve yersiz Rasûlullah (s.a.) in; cennete
yere kullandığı Allah adıyla nemime yapan (lâf götürüp
kendini korumak ister. İbn getiren) kişi girmez,
Abbâs der ki: ( ü^il ) kelimesi buyurduğunu işittim.
yalancı demektir. Mücâhid ise Yahya İbn Saîd... Hemmâm
bunun kalbi zayıf demek İbn Hâris'ten nakletti ki;
olduğunu bildirir. Ha-san: Her adamın birisi Huzeyfe'ye
yemîn edip duran kişi güçsüz, rastgelrniş. O kişinin devlet
zayıf, ezilmiş olup yöneticilerine söz götürdüğü
büyüklenmek isteyendir, der. söylenince Huzeyfe demiş ki:
«Dâima ayıplayan ve laf Ben, Rasûlullah (s.a.)ın şöyle
getirip götürene.» ( 3u5 ) dediğini işittim: —yahut da
kelimesinin gıybet etme Rasûlullah (s.a.)ı şöyle derken
olduğunu İbn Abbâs ve Katâde işittim— Lâf götürüp getiren
söylerler. Lâf getirip götüren kişi cennete girmez. İmâm
kişi, insanların arasını bozmak Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize
üzere sözü eğip büküp burdan Hâşim... Ebu Vâil'den nakletti
oraya, ordan buraya gidip ki; Huzeyfe'ye bir adamın söz
gelen kişidir. Buhârî ve getirip götürdüğü haberi
Müslim'in Sahihlerinde yer ulaşınca şöyle demiş: Ben,
aldığına göre; Mücâhid, Tâvûs Rasûlullah (s.a.)ın; laf götürüp
kanalıyla ibn Abbâs'm şöyle getiren cennete girmez,
dediğini bildirir: Rasûlullah buyurduğunu işittim.
(s.a.) iki kabre rastgeldi ve İmâm Ahmed İbn Hanbel der
dedi ki: Doğrusu bu iki kabrin ki: Bize Abdürrezzâk... Yezîd
sahibi azâblandırılmaktadırlar. kızı Esmâ'dan nakletti ki;
Rasûlullah (s.a.) şöyle Vehb'den naklettiler ki;
buyurmuş: Ben, size en Rasûlullah (s.a.) şöyle
iyilerinizi haber vereyim mi? buyurmuş: Bakın, ben size
Orada bulunanlar; evet ey cennet ehlini haber vereyim
Allah'ın Rasû-lü, demişler. mi? Onlar, zayıf ve güçsüz
Rasûlullah (s.a.) buyurmuş ki: düşmüşlerdir. Allah'a yemin
En iyileriniz kendileri etse Allah onu iyileştirir.
görüldüğü zaman Allah Azze Bakın, size cehennem eh-lini
ve Celle'nin adı anılan haber vereyim mi? Onlar kaba
kimselerdir (yanlarında ve haşîn davranan kişilerdir.
devamlı Allah'ın zikri yapılan Kibirli ve katıdırlar.
kimselerdir). Sonra Rasûlullah Kendilerinin yanında bir şey
(s.a.) şöyle buyurdu: Size en bulunmadığı halde
kötülerinizi de haber vereyim böbürlenirler. Bu hadîsi Buhârî
mi? Bunlar, lâf götürüp ve Müslim Sahîh'lerinde ve
getirenler, dostların arasını öteki hadîs imamları da
bozanlar ve iyilere kötü şeyler kitablannda tahrîc etmişlerdir.
isnâd edenlerdir. İbn Mâce de Ancak Ebu Dâvûd, Süfyân es-
bu hadîsi Süveyd İbn Saîd Sevrî ve Şu'be kanalıyla...
kanalıyla... Hüseyin'den Harise İbn Vehb'den bu hadîsi
nakleder. İmâm Ahmed İbn rivayet etmiştir. İmâm Ahmed
Hanbel der ki: Bize Süfyân... İbn Hanbel der ki: Bize Ebu
Abdurrahmân İbn Ğanm'den Abdurrahmân... Abdullah İbn
nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) Amr İbn Âs'tan nakletti ki;
ona şöyle demiş: Allah'ın en Rasûlullah (s.a.)m katında
hayırlı kulları, görüldükleri cehennem ehli anıldığında, o
zaman Allah'ın adı anılan şöyle buyurmuş: Toplayıp da
kullarıdır. Allah'ın en kötü kimseye vermeyen,
kulları da lâf götürüp getiren, bı^yüklenen katı ve haşîn
dostların arasını açan, iyilere kimselerdir.
karşı gelip, direnenlerdir. İmâm Ahmed İbn Hanbel der
«Durmadan hayra engel ki: Bize Vekî'... Abdurrahmân
olana, haddi aşana, çok İbn Ğanm'den nakletti ki;
günahkâra,.> Kendi lehine ve Rasûlullah (s.a.)a; «Kaba,
aleyhine olan iyilikleri haşîn ve kulağı kesik olan»
engelleyen kimselere. Allah'ın kavli sorulduğunda; o, şöyle
helâl kıldıklarına uzanmakta buyurmuş: Ahlâkı çok katı
ileri gidip meşru' hududu olan, sıhhati yerinde olan, çok
aşanlara ve yasaklara uzanıp yeyip içen, yemek ve içmeye
harama koşan günahkârlara. kendisini kaptıran, insanlara
«Kaba, haşîn ve bunlardan çok zulmeden, karnı dolu
başka da kulağı kesik olana.» kimsedir. Aynı isnâdla
t, JaJI ) kelimesi; malı çok Rasûlullah (s.a.) şöyle
toplayıp kimseye vermeyen, buyurur: Katı ve toplayıp da
katı, haşin ve kaûa kimsedir. vermeyen kulağı kesik kimse
İmâm Ahmed der ki: Bize Vekî' cennete girmez. Bu hadîsi
ve Abdurrahmân... Harise İbn tâbiîn'den birçok kişi mürsel
olarak rivayet etmişlerdir. olarak çağırılan kişidir.
İbn Cerîr Taberî der ki: Bize (...)
İbn Abd'ül-A'lâ... Zeyd îbn Avfî, İbn Abbâs'tan nakleder ki
Eslem'den nakletti ki; ( £Jİ ) kelimesi; kötü adla
Rasûlullah (s.a.) şöyle anılan kişidir. Kulağında
buyurmuş: Allah Teâlâ'nm kesiklik olduğu için bu şekilde
bedenini sağlıklı, karnını geniş isimlendirilen bir adam olduğu
kılıp kendisine dünyadan pek söylenmiştir. Denildi ki; bu
çok nimet verdiği halde, Zöhre oğullarının müttefiki
insanlara çok zulmeden kişiye olan Sekîfli Ahmed İbn
gökyüzü ağlar. İşte o kişi, Serik'tir. Zöhre oğullarından
(âyet-i kerîme'de sözü edilen) bazıları kişilerin iddiasına
kulağı kesik olandır. Bu hadîsi göre, Zenîm, Zöhre
İbn Ebu Hatim de mürsel olan oğullarından Abd Yağûz oğlu
iki ayrı yolla rivayet eder. Esved'dir. İbn Ebu Necîh,
Aralarında Mücâhid, İkrime, Mücâhid kanalıyla İbn
Hasan, Katâde ve başkalarının Abbâs'tan nakleder ki; o, bu
da yer aldığı seleften birçok kelimenin nesebi başkasına
kişi âyet-i kerîme'de geçen isnâd edilen kimse demek
( JaJI ) kelimesinin; yaratılışı olduğunu iddia etmiştir. İbn
sağlam, güçlü kuvvetli, Ebu Hatim der ki: Bana
yemede, içmede ve cinsel Yûnus... Saîd İbn
güçte kuvveti olan kimse an- Müseyyeb'den nakletti ki; Saîd
8058 İbn Müseyyeb bu âyet
teN KESÎR hakkında şöyle dermiş:
(Cüz: 29; Sûre: 68 Kendilerinden olmadığı halde
lamına geldiğini bir kavme iliştirilen kimsedir.
söylemişlerdir. Âyet-i İbn Ebu Hatim der ki: Bize Ebu
kerîme'de yer alan ( (£i> ) Saîd el-Eşecc... Âmir İbn
kelimesiyle ilgili olarak ria Kudâme'den nakletti ki; İk-
Buhârî der ki: Bize Mahmûd... rime'ye ( ^°J ) kelimesi
İbn Abbâs'-tan nakletti ki ( t?J sorulduğunda, o; veled-i
^$? ****. J^ ) âyeti ile zinadır, demiş. Hakem İbn
koyunun kulağının kesikliği Ebân da, İkrime'den nakleder
gibi kulağında kesiklik olan ki; o, «Kaba, haşîn ve
Kureyş'ten bir adam bunlardan başka da kulağı
kasdedilmiş. Bunun anlamı kesik olana» kavli hakkında
şudur: O kişi tıpkı diğer şöyle demiş: Boynunda iki şey
koyunlar arasında şöhreti bulunan kulağı kesilmiş
bulunan kulağı kesik koyun koyunun diğerlerinden ayrılıp
gibi kötülükle meşhur tanınması gibi. Mü'min
olmuştur. kâfirden ayrılıp tanınır. Sevrî...
(...) Saîd İbn Cübeyr'den nakleder
İbn Ebu Hatim der ki: Bize ki, boynuna işaret takılan
Ammâr İbn Hâlid... İbn koyun diğerlerinden nasıl
Abbâs'tan nakletti ki, ( *J5 ayrılarak tanınırsa ( *jj ) de
) kelimesi; kötü, fahiş kötülükte öylece tanınır. Bunu
İbn Cerîr Ta-berî rivayet eder. olur. Çünkü hadîste vârid
Yine İbn Cerîr Taberî'nin olduğu gibi, veled-i zina
Dâvûd İbn Ebu Hind cennete girmez. Bir başka
kanalıyla... İbn Abbâs'tan hadîste ise şöyle denilir:
naklettiğine göre; o, ( #>j ) Veled-i zina anne ve babasının
kelimesi hakkında şöyle işini yaptığında üç kişinin
demiştir: Tanıtılıp da kulağı kötülüğüne denk olur,
kesik olan falanca denilinceye «Mal ve oğullar sahibi olmuş
kadar tanınmayan kişidir. O diye. Âyetlerimiz ona
kişinin boynunda onunla okunduğu zaman; öncekilerin
tanındığı bir takı vardır. masalları, der.» Allah Teâlâ
Başkaları da dediler ki: Bu, buyuruyor ki: Allah'ın
kötü adla anılan kişidir. İbn kendisine lütfettiği mal ve
Cerîr Taberî der ki: Bize Ebu evlâd nimetine karşılık o,
Küreyb... tefsir ashabının Allah'ın âyetlerine
şöyle dediğini bildirdi: ( p'J ) küfretmekte ve ondan yüz
Koyunun kulağının kesilip çevirerek eskilerin
bırakılması gibi kulağında masallarından alınmış yalan
kesiklik olan kişidir. Dahhâk sözler olduğunu iddia
ise bunun, aslında kulağında etmektedir. Müddessir
yarıklık anlamına geldiğini sûresinde buyurul-duğu gibi:
bildirir. Soyu başkasına isnâd «Bırak beni ve yaratıklarımı
edilen kötü kişi demektir. Ebu tek başına. Kendisine bol bol
İshâk, Saîd İbn Cübeyr mal verdiğimi, görülen oğullar
kanalıyla İbn Abbâs'tan verdiğimi, ve onun için
nakleder ki; kulağı kesik yaydıkça yaydığımı. Sonra
demek, kötülükle tanınan artırmamı umar o. Hayır,
kimse demektir. Mücâhid der çünkü o, âyetlerimize karşı
ki: Koyun bununla tanındığı inâdçı kesildi. Onu sarp bir
gibi kulağı kesik olan kişi de yokuşa sardıracağım. Doğrusu
aynı şekilde tanınır. Ebu Rezîn o, düşündü ve ölçüp biçti. Canı
der ki: { ^JJ ) küfür çıkası nasıl da ölçüp biçti. Canı
alâmetidir. İkrime der der ki: çıkası sonra yine nasıl da
Nasıl koyun kesik kulağının öiçüp biçti. Sonra baktı. Sonra
sarkan kısmıyla tanınırsa, ( kaşlarını çattı, suratım astı.
(^J ) de bu şekilde Sonra da sırt çevirip büyüklük
kötülükle tanınır. Bu konuda tasladı. Ve dedi ki: Bu, sâdece
sözler pek çok olmakla öğretilegelen bir büyüdür. Bu,
beraber hepsi bizim (Kur'ân) ancak bir insan
söylediğimize dönüp gelir. sözüdür.» (Müddessir, 11-25)
Şöyle ki: ( Mj ) kelimesi, Allah Teâlâ burada ise
insanlar arasında kötülüğü ile buyuruyor ki: «Biz, onun
tanınan kötü şöhret bulmuş burnunu yakında yere
olan kişidir. Çoğunlukla veled-i sürteceğiz.» İbn Cerîr Taberî
zina olarak bilinir ve şeytân der ki: Biz, onun durumunu
ona başkasına musallat apaçık olarak beyân edeceğiz
olmayacağı şekilde musallat ki herkes onu tanısın. Tıpkı
burnun üzerindeki damganın bunları da denedik. Hani sabah
gizlenmeyeceği gibi. Katâde olunca; onu mutlaka
de böyle der. «Biz, onun devşireceklerine ve
burnunu yakında yere biçeceklerine yemîn
sürteceğiz.» Burada o kişiden etmişlerdi.
en son uzaklaşacak olan bir
ayıp, özellikle burnun 18 — Bir istisna da
üzerindeki bir işaret yapmıyorlardı.
kasdedilmiştir. Süddî de böyle
der. Avfî, İbn Abbâs'tan 19 — Ama onlar daha uykuda
nakleder ki; «Biz, onun iken, Rabbının katından
burnunu yakında yere gönderilen bir salgın onu sardı
sürteceğiz.» kavli; Bedir günü da,
savaşacak ve savaşta kılıçla
burnunu keseceğiz demektir. 20 — O kupkuru kesildi.
Başkaları da derler ki: Biz,
onlara cehennem ehlinin 21 — Sabah erken birbirlerine
damgasını basacağız. Yani seslendiler;
kıyamet günü onun yüzünü
karartacağız. ( f_?%^ ) 22 — Mahsûllerinizi
kelimesi ile yüz ifâde devşirecekseniz erkence çıkın,
edilmiştir. Bütün bunları diye.
anlatan Ebu Ca fer İbn Cerîr
Taberî, dünya ve âhirette 23 — Ve gizli gizli konuşarak
bunların hepsinin o kişinin yürüyorlardı.
üzerinde birleşmesi için hiç bir
engel görmediğini söyler. Bu, 24 — Sakın bugün hiç bir
ta'kîb edilecek bir cihettir. İbn yoksul çıkmasın karşınıza ve
Ebu Hatim Nebe' sûresinde der oraya girmesin, diye.
ki: Bize babam.,. Abdullah İbn
Amr'dan nakletti ki; Rasûlullah 25 — Güçleri yetermiş gibi
(s.a.) şöyle buyurmuş: Kul, erkenden gittiler.
yıllarca mü'min olarak yazılır,
sonra yıllar geçer ölür ve Allah 26 — Onu gördüklerinde
ona gazab eder. Kul yıllarca dediler ki: Herhalde biz yanlış
kâfir olarak yazılır, sonra yıllar geldik.
geçer ölür ve Allah ondan
hoşnûd olur. Kim, onu-bunu 27 — Hayır, belki de biz,
kınayıp diliyle çekiştirir, mahrum bırakıldık.
insanlara lâkablar takarsa;
kıyamet gününde Allah onun 28 — Ortancaları dedi ki:.
iki kulağından burnunun Ben, size demedim mi? Teşbih
üzerine kadar bir alâmet etmeli değil miydiniz?
olmak üzere damga vurur.
29 — Dediler ki: Tesbîh ederiz
17 — Biz, vaktiyle o bahçe Seni Rabbımız, gerçekten biz
sahiplerini denediğimiz gibi zâlimlerden olmuşuz.
kasdediyorlardı. Ayrıca «Bir
30 — Şimdi birbirlerini istisna da yapmıyorlardı.»
yermeye başladılar. Yaptıkları yeminde istisna
yapmıyorlardı. Bu sebeple
31 — Dediler ki: Yazıklar Allah Teâlâ onların yemininin
olsun bize, doğrusu biz, az- kendilerini günahkâr kılacağını
gmlardanmışız. bildirerek «Ama onlar daha
uykuda iken, Rabbımn
32 — Belki Rabbımız bize katından gönderilen bir salgın
bundan daha iyisini verir. onu sardı da.» buyuruyor.
Doğrusu biz, artık Yani gökten semavî bir âfet
Rabbımızdan dilemekteyiz. isabet etti de «O, kupkuru
kesildi.» İbn Abbâs'm
33 — Azâb işte böyledir. Fakat ifâdesine göre, karanlık gece
âhiret azabı elbet daha gibi oldu. Sevrî ve Süddî de,
büyüktür. Keski bilmiş toplandığı zamanki ekin gibi
olsalardı. kupkuru oldu, demişlerdir. İbn
Ebu Hatim der ki: Ahmed İbn
Azgınlar Sabah... İbn Mes'-ûd'dan
Bu âyet; Allah Teâlâ'nın nakletti ki; Rasûlullah (s.a.)
kendilerine müjde, rahmet ve şöyle buyurmuş: Günâhlardan
büyük nimetlerini lutfedişini kaçının. Çünkü kul, günâh
delîl olmak üzere Peygamber işleyerek kendisi için
Muhammed (a.s.)i onlara elçi hazırlanmış rızıktan man-' rûm
olarak gönderdiği .hidâyet edilir. Sonra Rasûlullah (s.a.):
yolunda, onu yalanla reddedip «Ama onlar daha uykuda iken,
nıücâdele ile karşı koyan Rabbımn katından gönderilen
Kureyş kâfirlerine verilen bir bir salgın onu sardı da, o
örnektir. Bu se- kupkuru kesildi.» âyetini
beble Allah Teâlâ; «Bunları da okumuş. Günâhları nedeniyle
denedik.» buyuruyor. Yani bahçelerinin ürününden
tecrübe ettik. «O bahçe mahrum edildiler.
sahiplerini denediğimiz gibi.» «Sabah erken birbirlerine
Türlü meyveleri ve ürünleri seslendiler.» Sabahleyin erken
bulunan bahçe sahibini. «Hani vakitte, birbirlerine seslenip
sabah olunca; onu mutlaka ürünlerini toplamaya gitmek
değiştireceklerine ve için çağırdılar: «Mahsûllerinizi
biçeceklerine yemîn devşirecekseniz erkence çıkın
etmişlerdi.» Kendi aralarında diye.» Devşirmek istiyorsanız.
yemîn edip fakır ve dilencilerin Mücâhid der ki: Onların ürünü
öğrenmemesi için, onun üzümdü. «Ve gizli gizli
ürününü geceleyin konuşarak yürüyorlardı.»
değiştireceklerini Kimse söylediklerini işitmesin
söylemişlerdi. Böylece diye kendi aralarında gizlice
ürünlerinin bol olmasını ve ve' fısüdaşarak
ondan hiç bir şeyin konuşuyorlardı. Âyetin
başkalarına verilmemesini devamında Allah Teâlâ, gizli ve
açık her şeyi bilen olarak nasîbsiz kaldık, dediler.
onların fısıldattıkları sözlerini «Ortancaları dedi ki: «İbn
açıklıyor ve şöyle buyuruyor: Abbâs, Mücâhid, Saîd İbn
«Sakın, bugün hiç bir yoksul Cübeyr, İkri-me, Muhammed
çıkmasın karşınıza ve oraya İbn Kâ'b, Rebî' İbn Enes,
girmesin, diye.» Birbirlerine Dahhâk ve Katâde ortanca_-
şöyle diyorlardı; Sizin yanınıza larınm, en âdil ve en iyileri
gelmek üzere hiç bir fakır anlamına geldiğini bildirmiştir.
karşınıza çıkmasın. «Güçleri «Ben, size demedim mi?
yetermiş gibi erkenden Teşbih etmeli değil miydiniz?»
gittiler.» Kuvvet ve şiddetle. Mücâhid, Süddî ve İbn Cüreyc
Mücâhid ise; ciddiyyetle, der. «Teşbih etmeli değil
İk-rime; kinle derken, Şa'bî; miydiniz?» kavlinin; istisna
yoksullara güçleri yeter gibi, yapmalı değil miydiniz?
diye anlam verir. Süddî ise anlamına geldiğini
bunların kasabalarının adının ( söylemişlerdir. O zaman
$f- ) olduğunu söyler. Ancak bunların istisnası, tesbîh
Süddî bu görüşünde uzak bir demek oluyor. İbn Cüreyc der
yola sapmıştır. «Güçleri ki: Bu, Allah isterse anlamına
yetermiş gibi.» İsteyip inşâallah sözüdür. Denildi ki;
kasdettikleri şeye muktedir bu âyetin mânâsı şöyledir:
olacaklarmış gibi. «Onu Ortancaları onlara; Allah'a
gördüklerinde dediler ki: Her tesbîh edip size verdiği
halde biz yanlış geldik.» nimetlere şükretmeli değil
Bahçelerine varıp gözleriyle miydiniz? dedi. «Dediler ki:
gördüklerinde —bahçe Allah'ın Tesbîh ederiz. Seni Rabbımız,
buyurduğu şekle dönmüştü— o gerçekten biz zâlimlerden
parlak çiçekler, sayısız olmuşuz.» Faydalı olmayacak
meyveler gitmiş, yerini bir noktada itâata geldiler ve
kapkara çörçop yığını almıştı pişmanlığın yarar sağlamadığı
ki onlardan hiç yerde pişman olup kusurlarını
yararlanılamazdı. Bu durumu i'tirâf edip: «Gerçekten biz,
görünce, yolu şaşırdıklarını zâlimlerden olmuşuz.»
sandılar ve «Her halde biz dediler. «Şimdi birbirlerini
yanlış geldik.» dediler. Yani yermeye başladılar.»
biz, gitmemiz gereken yoldan Topladıkları üründen
başka bir yola gidip şaşırdık, yoksullara vermeme
dediler. İbn. Abbâs ve konusunda ısrar etmeyle
başkaları böyle anlam alâkalı olarak birbirlerini
vermişlerdir. Sonra içinde kınamaya başladılar. Ancak
bulundukları halden dönüp birbirlerine verdikleri cevâb,
gerçekten kendi bahçelerinde günâh ve hatâlarını i'tirâf-tan
olduklarına kanâat getirdiler ba$ka bir şey değildi: «Dediler
ve: «Hayır, belki de biz, ki: Yazıklar olsun bize,
mahrum bırakıldık.» dediler. doğrusu biz, azgmlarmışız.»
Hayır gerçekten bu bahçe o. Biz azdık, isyan ettik, haddi
Ancak biz payımızı yitirdik, aştık da başımıza bu gelen
şeyler geldi. «Belki Rabbımız Allah'ın nimetini inkârla
bize bundan daha iyisini verir. değiştirenlere verdiği azâb
Doğrusu biz, artık işte bu şekildedir. «Fakat
Rabbımızdan dilemekteyiz.» âhiret azabı elbet daha
Dünyada buna karşılık büyüktür. Keski bilmiş
istedikleri söylendiği gibi, olsalardı.» İşittiğiniz gibi
âhiret diyarında da sevâb dünyadaki azâb böyledir.
bekledikleri söylenmiştir. Allah Âhiret azabı ise daha ağırdır.
en iyisini bilendir. Hafız el-Beyhakî'nin Ca'fer İbn
Sonra Seleften bazıları Muhammed İbn Ali kanalıyla...
naklederler ki; bu bahçe Hz. Ali'den naklettiği rivayette
sâhibleri Yemen'-li imişler. Rasûlullah (s.a.)in geceleyin
Saîd İbn Cübeyr der ki: Bunlar meyve toplamayı ve hasâd
San'â'ya altı mil uzaklıktaki yapmayı yasakladığı bildirilir.
Darvân isimli kasabadan idiler.
Habeş'li oldukları da söylenir. 34 — Muhakkak ki
Babaları onlara bu bahçeyi müttaküer için, Rabları
mîrâs bırakmıştı. Onlar kitâb katında Naîm cennetleri
ehlinden idiler. Babalan iyi bir vardır.
hayat yaşamış ve güzel
davranışlarda bulunmuştu. 35 — Biz, müslümanları
Elde ettiği ürünlerinden suçlular gibi tutar mıyız hiç?
muhtaç olanlara verir ve kendi
ailesinin yıllık geçimliğini 36 — Ne oluyor size, nasıl
biriktirir, fazlasını da sadaka hükmediyorsunuz?
olarak dağıtırdı. Adam ölünce
çocukları ona vâris oldular ve 37 — Yoksa size mahsûs bir
dediler ki: Babamız ahmak kitab var da ondan mı
biriydi. Bunların hepsini okuyorsunuz?
fakirlere dağıtırdı. Biz onlara
vermeyelim de, kendimiz 38 — Seçtikleriniz herhalde
biriktirelim. Böyle yapınca orada olacaktır.
Allah onları, istediklerinin
tersiyle cezalandırdı ve 39 — Yoksa kıyamet gününe
ellerindeki malın hepsini yok kadar sürüp gidecek
edip götürdü. Ayrıca tüm ana ahidleriniz mi var
malları kaybolduğu gibi, hem aleyhimizde? Muhakkak ki
kârları, hem de sadaka olarak hükmettikleriniz sizin
verdikleri şeyler gitti, olacaktır.
kendilerine hiç bir şey
kalmadı. 40 — Sor onlara; hangisi bunu
«Azâb' işte böyledir.» Allah'ın; üzerine alacak?
emrine muhalefet eden,
Allah'ın kendisine verdiği 41 — Yoksa onların ortakları
nimetlere cimrilik edip fakir, mı var? Öyleyse ortaklarını da
muhtaç ve yoksulların getirsinler. Eğer sâdıklardan
haklarını vermeyenlere iseler.
Bunu tekeffül edip
Ve Müttakîler garantileyecek kimdir? «Yoksa
Allah Teâlâ dünyadaki bahçe onların ortakları mı var?»
sahihlerinin durumlarını ve Putlar ve taşlardan. «Öyleyse
Allah'a isyan edip emrine karşı ortaklarını da getirsinler. Eğer
gelince uğradıkları kötülükleri sâdıklardan iseler.»
belirttikten sonra, âhiret
yurdunu gözetip Allah'tan 42 — O gün, baldırlar açılır ve
korkanlara lütfedeceği bitmez secdeye çağrılırlar. Ama buna
tükenmez Naîm güç yetiremezler.
cennetlerinden söz ediyor. Ve
buyuruyor ki: «Muhakkak ki 43 — Gözleri dönmüş
müttakîler için, Rabları olarak, yüzlerini zillet bürür.
katında Naîm cennetleri Halbuki kendileri sapasağlam
vardır. Biz, müsrü-manları oldukları vakit secdeye
suçlular gibi tutar mıyız hiç?» çağırılmışlardı.
Bunlarla onların cezasını eşit
kılar mıyız hiç? Hayır, göklerin 44 — Bu sözü yalanlayanları
ve yerin Rabbına andolsun ki Bana bırak. Biz onları
hayır. «Ne oluyor size, nasıl kendilerinin bilmeyecekleri bir
hükmediyorsunuz?» Nasıl yönden derece derece azaba
böyle zanlarda yaklaştıracağız.
bulunuyorsunuz?
«Yoksa size mahsûs bir kitab 45 —- Ben, onlara mühlet
var da ondan mı okuyorsunuz? veriyorum. Benim tuzağım
Seçtikleriniz herhalde orada muhakkak sağlamdır.
olacak.» Yoksa sizin elinizde
gökten indirilmiş bir kitab var 46 — Yoksa sen onlardan bir
da geçmişlerden aktarılan ücret istiyorsun da ağır bir
şeyleri o kitabta okuyup borç altında mı kalmışlardır?
saklıyor ve onu elden ele
dolaştırıyorsunuz. Sizin iddia 47 — Yoksa gayb kendilerinin
ettiğiniz hükümleri katında mıdır da ondan
pekiştirilmiş olarak ihtiva eden yazıyorlar?
bir kitabınız mı var?
Seçtikleriniz herhalde orada Baldırların Açıldığı Gün
olacaktır. «Yoksa kıyamet Allah Teâlâ Naîm cennetlerinin
gününe kadar sürüp gidecek Allah'tan korkanlara âit
ahidleriniz mi var aleyhimizde. olduğunu belirttikten sonra,
Muhakkak ki hükmettikleriniz, bunun ne zaman
sizin olacaktır.» Yanınızda gerçekleşeceğini de belirtiyor
sağlam sözleşme ve ve diyor ki: «O gün, baldırlar
ahidleriniz mi bulunuyor? açılır ve secdeye çağırılırlar.
Muhakkak ki isteyip Ama buna güç yetiremezler.»
arzuladıklarınız sizin olacaktır. Yani kıyamet günü. O gün
«Sor onlara; hangisi bunu dehşet, sarsıntı, imtihan,
üzerine alacak?» Onlara de ki: kargaşa ve önemli işler
görülür. Buharı bu âyetin korkunç ve şiddetli bir hal
tefsirinde der ki: Bize Âdem... belirir, anlamına geldiğini
Ebu Saîd el-Hudrî'den nakletti söylemiştir. Avfî de, İbn
ki; o, Rasûlullah (s.a.)ın şöyle Abbâs'tan nakleder ki; bu,
buyurduğunu işittim, demiş: işlerin açılıp amellerin belirdiği
Rabbımız ayağını açar da zaman, demektir. İşler
mü'min erkekler ve kadınlar belirince âhirete girildiği
O'na secde ederler. Dünyada anlaşılır ve durum ortaya
gösteriş ve riya için secde çıkar. Dahhâk, İbn Abbâs'tan
edenler orada kalırlar. Secde böyle rivayet eder. Bütün
etmek için giderler de bel bunları Ebu Ca'fer İbn Cerîr
kemikleri bir kat olur ve secde Taberî îrâd ettikten sonra
edemeden geri dönerler. Bu şöyle der: Bana Ebu Zeyd
hadîs Buhârî ve Müslim'in Ömer İbn Şebbe... Ebu
Sahihlerinde ve diğer Musa'dan nakletti ki; Rasûlul-
kaynaklarda muhtelif lafız ve lah (s.a.) şöyle buyurmuş: «O
yollarla tahrîc edilmiştir. Bu, gün, baldırlar açılır.» kavli,
ünlü ve uzun bir hadîstir. büyük bir nurdur. Herkes bu
Abdullah îbn Mübarek... İbn nura karşı secdeye kapanır,
Abbâs'tan nakleder ki; o, «O demiş. Bunu Ebu Ya'lâ, Kasım
gün, baldırlar açılır.» kavlinin; İbn Yahya kanalıyla Veiîd İbn
şiddet ve sıkıntı günü, Müslim'den rivayet eder.
anlamına geldiğim bildirmiştir. Ancak bu rivayette mübhem
İbn Cerîr Taberî de bunu bir kişi vardır. Allah en iyisini
böylece rivayet eder ve der ki: bilendir.
Bize Abd İbn Humeyd... İbn «Gözleri dönmüş olarak,
Mes'ûd veya İbn Abbâs'tan — yüzlerini zillet burur.» Dünya
İbn Ceiîr Taberî bu ikisinden hayatmday-ken büyüklenip
hangisi olduğunda şüphe suç işlemelerine karşılık;
etmiştir— nakleder ki; o, «O âhirette bu durumlarının tam
gün, baldırlar açılır» kavline; zıddıyla cezalandırılırlar. Onlar
büyük bir işten dolayı baldırlar dünyada iken secdeye
açılır, diye mânâ vermiştir... çağırıldıklarında sağlıkları ve
İbn Ebu Ne-cîh, Mücâhid'den rahatları yerinde olduğu halde,
nakleder ki; o, baldırların secdeden kaçmışlardı. İşte
açılmasının, işin şiddeti aynı şekilde âhirette güç
anlamına geldiğini söylemiştir. yetiremedikleri halde secdeye
İbn Abbâs da bunun kıyamet kapanma cezasıyla
günü gerçekleşecek ilk an cezalandırılırlar. Allah Azze ve
olduğunu söyler. İbn Cüreyc, Celle'nin tecellî ettiği zamanda
Mücâhid'den bunun işin mü'minler O'na secdeye
ciddiyeti ve zorluğu demek kapanırlar. Ama ne kâfirler, ne
olduğunu nakleder. Ali İbn de münafıklar secde etmeye
Ebu Talha İbn Abbâs'tan güç yetiremezler. Sırtlarının
nakleder ki; o, «O gün, kemikleri tek bir kat olur. Ne
baldırlar açılır.» kavlinin, zaman boynunu eğip secdeye
kıyametin dehşetinden gitmek istese, secdenin tersi
bir hale dönüşür. Tıpkı hazırlamış olduğum
dünyada iken mü'minlerin oyunumdur. «Benim tuzağım
aksine bir durumda muhakkak sağlamdır.»
bulundukları gibi. Emrime karşı gelen,
Ve müteakiben Allah Teâlâ peygamberlerimi yalanlayan
şöyle buyuruyor: «Bu sözü ve Bana isyan etme cür'etini
yalanlayanları Bana bırak.» gösterenlere karşı tuzağım
Yani Kur'ân'ı. Bu, şiddetli bir sağlamdır. Buharı ve Müslim'in
tehdîddir. Onları Benimle Sahihlerinde nakledilir ki;
başbaşa bırak. Ben, onları Rasûlullah (s.a.) şöyle
derece derece götürüp sonra buyurmuştur: Muhakkak ki
bataklığa daldırmayı ve sonra Allah Teâlâ, zâlime mühlet
kuvvetli bir zâtın yakalayışıyla verir. En sonunda onu
yakalamayı nasıl bilirim. «Biz yakalayınca bir daha
onları, kendilerinin bırakmaz. Sonra Hz.
bilmeyecekleri bir yönden Peygamber; «İşte böyledir.
derece derece azaba Rabbının yakalayışı,
yaklaştıracağız.» Onlar bunun kasabaların zâlim halkım
farkında bile olmazlar. Hattâ yakaladığı zaman. Çünkü
Allah'ın kendilerine ikramı O'nun yakalaması hem
olduğunu sanırlar. Bu da şiddetli, hem de acıklıdır.»
bizatihi küçük düşürülmenin (Hûd, 102) âyetini okumuş.
ifadesidir. Mü'minûn sûresinde «Yoksa sen onlardan bir ücret
buyurulduğu gibi: istiyorsun da ağır bir borç
«Zannederler mi ki kendilerine altında mı kalmışlardır? Yoksa
mal ve oğullar vermekle gayb kendilerinin katında
iyiliklerde onlar için acele mıdır da ondan yazıyorlar?»
davranmaktayız. Hayır, Bu âyetin tefsiri Tür sûresinde
farkında değiller.» (Mü'minûn, (40-41) geçmişti. Âyetin
55-56). En'âm sûresinde ise mânâsı şöyledir: Ey
şöyle buyurur: «Onlar Muhammed, sen onları
kendilerine hatırlatılan şeyleri ücretsiz olarak Allah'a davet
unutunca; Biz de kendilerine ediyorsun. Onlardan hiç bir
her şeyin kapılarını açtık. şey almıyorsun. Bu
Nihayet kendilerine verilen o yaptığından dolayı yalnızca
şeyler yüzünden sevinince; Allah katından sevâb
onları ansızın yakaladık ve bekliyorsun. Onlar ise sırf
bütün ümitlerinden mahrum bilgisizliklerinden, küfür ve
kaldılar.» (En'âm, 44). Bu inâdlarından dolayı senin
sebeple burada da Allah Teâlâ getirdiğin gerçeği
şöyle buyuruyor: «Ben, onlara yalanlıyorlar.
mühlet veriyorum. Benim
tuzağım muhakkak sağlamdır. 48 — Sen, Rabbının
Ben, onları te'hîr ediyor, hükmüne sabret ve balık
mühlet veriyor ve belirli bir sahibi gibi olma. Hani o,
süreye kadar geciktiriyorum. gamla dolu olarak Rabbma
Bu, Benim tuzağım ve onlara seslenmişti.
haksızlık edenlerdenim, diye
49 — Rabbının katından ona niyaz etmişti.» (Enbiyâ, 87)
bir nimet erişmiş olmasaydı, Allah Te-âlâ da ona şöyle
mutlaka o kınanmış olarak cevâb vermişti: «Biz de ona
çıplak bir yere atılacaktı. duasını kabul edip üzüntüden
kurtarmıştık. İşte inananları
50 — Rabbı onu seçti de, böyle kurtarırız.» (Enbiyâ,
sâlihlerden kıldı. 88). Sâf-fât sûresinde ise
Allah Teâlâ onun hakkında
51 — Doğrusu o küfredenler, şöyle buyurmaktadır: «Eğer o,
zikri işittiklerinde; az kalsın tesbîh edenlerden olmasaydı,
seni gözleriyle yiyeceklerdi. tekrar diriltilecekler! güne
Ve; o, mutlaka bir delidir, kadar onun karnında
diyorlardı. kalacaktı.» (Sâffât, 143-144)
Burada ise buyuruyor ki:
52 — Halbuki o, âlemler için «Hani o, gamla dolu olarak
öğütten başka bir şey değildir. Rabbma seslenmişti.» İbn
Abbâs, Mücâhid ve Süd-dî ( f
Seni Gözleriyle Yiyeceklerdi jüC ) kelimesinin, gamla dolu
Allah Teâlâ buyuruyor ki: Ey olarak anlamına geldiğini
Muhammed, kavminin seni bildirmişlerdir. Atâ el-Horasânî
yalanlayıp eziyet etmelerine ve Ebu Mâlik ise, sıkıntıya
«sabret.» Muhakkak ki Allah, düşmüş olarak anlamını
onların aleyhinde hükmünü vermiştir. Biz daha önce
verecek, hem dünyada, hem zikrettiğimiz hadîste, Yûnus
de âhirette akıbetin senin ve (a.s.)un «Senden başka hiç bir
senin peşinde gidenlerin ilâh yoktur, Sen münezzehsin,
olmasını sağlayacaktır. «Ve doğrusu ben haksızlık
balık sahibi gibi olma.» Yani edenlerdenim.» deyince, bu
Zünnûn gibi. Bu, Metta oğlu cümlenin çıkıp Arş'm etrafını
Yûnus (a.s.)tur. O, kavmine kuşattığını ve meleklerin; ey
kızarak çıkmış ve başından Rabbımız, bu gurbet
geçenler geçmiş, gemiye diyarından bilinen zayıf bir
binmiş, denize düşmüş ve sestir, dediklerini, Allah
balık onu yutmuştu. Teâlâ'nın da; bu sesi tanımıyor
Okyanusların karanlıklarında musunuz? buyurduğunu,
balık onu gezdirmiş, o da meleklerin hayır demeleri
denizin yüce kudret sahibini üzerine Allah Teâlâ'nın; bu
tesbîh edişini işitmişti. O Yûnus'un sesidir, dediğini,
kudret sahibi ki uyguladığı onların da; ey Rabbımız,
takdiri geri çevrilmez ve buna sürekli Senin için sâlih amel ve
engel olmak imkânsızdır. O kabul edilmiş duâ ile yücelen
zaman balığın^karnındaki zayıf kulun mu? dediklerini
Yûnus karanlıklarda şöyle Allah Teâlâ'nın; evet, dediğini,
seslenmişti: «senden başka meleklerin; bolluktayken
hiç bir ilâh yoktur. Sen yaptığı amellerine acıyarak
münezzehsin, doğrusu ben onu sıkıntıdan ve belâdan
kurtarmaz mısın? dediklerini, Rasûlullah (s.a.) şöyle
bunun üzerine Allah Teâlâ'nın buyurmuştur: Göz, zehirlenme
balığa emredip onu sahile veya durup kesilmeyen
attırdığını bildiren hadîsi kandan başkası için muska
zikretmiştik. Bunun için Hak yoktur. Ancak Abbâs göz
Teâlâ «Rabbı onu seçti de, değmesini zikretmemiştir. Bu,
sâlihlerden kıldı.» Süleyman ibn Davud'un
buyurmaktadır. ifadesidir.
İmâm Ahmed İbn Hanbel der 2 — Büreyde îbn Husayb
ki: Bize Vekî'... Abdullah'ın (r.a.)m Hadîsi: Ebu Abdullah
şöyle dediğini bildirdi: İbn Mâce der ki: Bize
Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: Muhammed İbn Abdullah İbn
Hiç kimsenin; ben Matta_ gğlu Nümeyr... Büreyde İbn Hu-
Yunus'tan daha hayırlıyım, sayb'dan nakletti ki;
demesi uygun düşmez. Buhârî, Rasûlullah (s.a.) şöyle
bu rivayeti Süfyân es- buyurmuştur: Göz ve
Sevrî'den rivayet eder. Buhârî zehirlenmeden başkasında
ve Müslim'de ise bu hadîs Ebu muska yoktur. İbn Mâce de bu
Hüreyre'den menkûl olarak hadîsi aynı şekilde, rivayet
yer alır. eder. Müslim, Sahihinde bu
«Doğrusu o küfredenler, zikri hadîsi Saîd İbn Mansûr
işittiklerinde; az kalsın seni kanalıyla... Büreyde'den
gözleriyle yiyeceklerdi.» İbn mevkuf olarak rivayet eder.
Abbâs, Mücâhid ve başkaları Ayrıca burada bir de kıssa
bu âyette yer alan ( dUjâl jJ ) zikreder. Bu hadîsi Şu'be'de...
kelimesini, gözleriyle sana Büreyde'den nakleder. Tirmizî
nüfuz edeceklerdi. Yani bu nakle yer verir. İmâm
gözleriyle seni sıkıntıya Buhârî de bu hadîsi
düşüreceklerdi anlamım Muhammed İbn Fudayl
vermişlerdir. Bu şu mânâyadır: kanalıyla Mâlik'ten nakleder.
Allah seni onlardan koruyup Tirmizî ise Süfyân İbn Uyeyne
muhafaza etmemiş olsaydı, kanalıyla... İmrân İbn
sana kızmalarından ve seni Husayn'dan mevkuf olarak
kıskanmalarından dolayı rivayet eder.
gözleriyle seni bitireceklerdi. 3 — Ebu Zerr, Cündeb İbn
Göz Değmesi Cünâde (r.a.)nin Hadîsi:
Bu âyet-i kerîme, göz Hafız Ebu Yâ'lâ el-Mavsılî
değmesinin ve te'sîrinin hak merhum... Ebu Zerr'den
olduğunun delilidir. Nitekim nakleder ki, Rasûlullah (s.a.)
bu konuda pek çok ve şöyle buyurmuş: Göz, Allah'ın
müteaddid yollarla hadîs-i izniyle kişiyi öylesine sarsar
şerifler vârid olmuştur. ki; kanat gererek yukarıya
(Kalem, 48-52). doğru çıkarır, sonra oradan
1 — Enes İbn Mâlik (r.a.)in yuvarlar. Bu hadîsin isnadı
Hadîsi: Ebu Dâvûd der ki: Bize garîbtir ve hadîs imamları onu
Süleyman İbn Dâvûd,.. tahrîc etmemişlerdir.
Enes'ten nakletti ki; 4 — Habis et-Temîmî (r.a.)nin
Hadîsi: İmâm Ahmed İbn yıkamanız söylendiği zaman
Hanbel (gusül yaparken) orayı
der ki: Bize Abdüssamed... 8070
Hayye ibn Hâris'ten nakletti ki, ÎBN RESÎR
ona babası Haris et-Temîmî (Cüz: 29; Sûre: 68
Rasûlullah (s.a.)m şöyle yıkayın. Bu hadîsin rivayetinde
buyurduğunu duymuş Müslim, Buhârî'den ayrı
olduğunu söylemiş: Baykuşta kalmıştır. Ab-dürrezzâk der ki:
bir şey yoktur. (Araplar bir Süfyân es-Sevrî... Abdullah
evde baykuş ötünce, oraya İbn Abbâs'tan nakletti ki; o,
ölüm geleceğini ya da ölünün şöyle demiş: Hz. Peygamber
kemiğinin veya ruhunun uçan Hasan ve Hüseyn'i okurdu ve
bir baykuş haline dönüşeceğini derdi ki: Allah'ın tâm olan
kabul eder ve bu sebeple kelimeleri ile sizi her türlü
uğursuz sayarlardı.) Göz öldürücü şeytândan ve değici
haktır. Uğursuz saymanın en gözden Allah'a sığındırırım.
doğrusu ise faldır. Tir-mizî bu Sonra şöyle derdi: Ibrâhîm
hadîsi Amr ibn Ali kanalıyla (a.s.); İshâk ve îsmâîl (a.s.)i
Hayye ibn Hâris'ten böylece Allah'a sığındırır ve
naklettikten sonra; garîb bir okurdu. Buharı ve Sünen
hadîstir, der. Şeybân da bu sâhibleri bu hadîsi Minhâl
hadîsi Yahya İbn Ebu Kesîr kanalıyla Ibn Abbâs'tan
kanalıyla... Ebu Hüreyre'den naklederler.
nakleder. Ben derim ki: İmâm 6 — Ebu Ümâme Es'ad İbn
Ahmed İbn Hanbel'in Hasan Sehl İbn Huneyf (r.a.)in
İbn Mûsâ kanalıyla Ebu Hadîsi: İbn Mâce der ki: Bize
Hüreyre'den naklettiği şu Hişâm İbn Ammâr... Ebu
hadîs de aynıdır: Baykuşta bir Ümâme İbn Sehl İbn Hu-
kötülük yoktur. Gök haktır. neyfden nakletti ki; Âmir İbn
Uğursuz saymaların en Rebîa, Sehl İbn Huneyfe
doğrusu ise faldır. yıkanırken rastlamış ve demiş
5 — Abdullah İbn Abbâs ki: Seni bugünkü gibi
(r.a.)ın Hadîsi: İmâm Ahmed görmedim. El değmemiş câriye
İbn Hanbel der ki: Bize gibi tenini de. Az sonra Sehl
Abdullah İbn Velîd... İbn İbn Huneyf'in başı dönüp yere
Abbâs'tan nakletti ki; düşmüş. O-Rasûlullah'ın
Rasûlullah (s.a.) şöyle yanına getirilmiş. Kendisine;
buyurmuş: Göz haktır. Uçan Süheyl sar'âya tutuldu,
şeyleri yere indirir. Bu hadîsin denilmiş. Rasûlullah (s.a.): Bu
bir başka tarîkten rivayeti de konuda kimin göz değdirdiğini
Müslim'in Sahîh'inde iddia ediyorsunuz? demiş.
Abdurrah-mân ed-Dârimî Onlar: Âmir İbn Rebîa'nın
tarafından... İbn Abbâs'tan demişler. Rasûlullah (s.a.)
nakledilen şu hadîstir: Göz buyurmuş ki: Sizden biriniz
haktır. Eğer kaderin önüne kardeşini neden öldürsün?
geçen bir şey olsaydı, göz Sizden biriniz kardeşinde
kaderin önüne geçerdi. Bir yeri hayretini mûcib olan bir şey
görürse, ona bereketle duâ şikâyetin var mı ya
etsin. Sonra Hz. Peygamber su Muhammed? demiş. O da;
istemiş ve Âmir'e abdest evet, demiş. Cibril (a.s.)
almasını buyurmuş. Ellerini Allah'ın adıyla seni okurum.
bileklerine kadar, yüzünü ve Sana eziyet veren her şeyden
ayaklarını sonra da eteğinin seni korurum. Her nefsin
içini yıkamasını ve üzerine bu şerrinden ve değen gözden
suyu dökmesini emretmiş. Allah'ın adıyla seni okurum ve
Süfyân der ki: Ma'mer, sana rukye yaparım, demiş. Bu
Zührî'den ayrıca şu ifâdeyi de hadîsi Safvân Abd'ül-Vâris
nakletti: Rasûlullah (s.a.) kabı kanalıyla Ebu Saîd'den
arkasında olana bırakmasını nakleder. Ebu Dâ-vûd dışında
da emretmişti. Neseî de bu Sünen sâhibleriyle, Müslim de
hadîsi Süfyân İbn Uyeyne ve bu hadîsi Abd'ül-Vâris
Mâlik İbn Enes'in hadîsiyle kanalıyla Ebu Saîd el-
birlikte Zührî'den nakleder. Hudrî'den rivayet ederler.
Süfyân İbn Uyeyne aynı İmâm Ahmed İbn Hanbel der
şekilde Ma'mer kanalıyla... Ebu ki: Bize Affân... Ebu Saîd el-
Ümâme'den bu son kısmı (kabı Hudrî'den —ya da Câbir İbn
arkasında olana bırakmasını Abdullah'tan— nakletti ki;
emretti) da nakleder. îbn Ebu Rasûlullah (s.a.) dertlenmiş,
Zib' kanalıyla... Sehl Ibn Cibril (a.s.) gelip ona demiş ki:
Huneyf'den de bu hadîs Allah adına sana rukye
rivayet edilmiştir. Mâlik'in yaparım. Seni rahatsız eden
hadîsinde de Muhammed İbn her şeyden, her kıskanandan
Ebu Ümâme kanalıyla Sehl İbn ve gözden Allah sana şifâ
Huneyf'den bu hadîs versin. Bu rivayeti aynı şekilde
nakledilmiştir. Ahmed İbn Hanbel,
7_— Ebu Saîd el-Hudrî Muhammed İbn Abdurrahmân
(r.a.)nin Hadîsi: İbn Mâce der kanalıyla Ebu Saîd'den
ki: Ebu Bekr İbn Ebu Şeybe... nakleder. Ebu Zür'a er-Râzî
Ebu Saîd'den nakletti ki; der ki: Abdüssa-med İbn
Rasûlullah (s.a.), cinlerin ve Ab^ül-Vâris... bu hadîsi Enes
insanların göz İbn Mâlik'den aynı anlamda
değdirmelerinden dolayı olmak üzere rivayet eder ki
Allah'a sığınırdı. Muavvizeteyn her iki rivayet de sahihtir.
(Nâs-Felak) sûreleri nazil 8 — Ebu Hüreyre (r.a.)nin
olunca, bunları okudu, Hadîsi: İmâm Ahmed İbn
diğerlerini terketti. Tirmizî ve Hanbel der ki: Bize
Neseî de Saîd Ibn Iyâz Abdürrezzâk... Ebu
kanalıyla bu hadîsi Ebu Hüreyre'den nakletti ki;
Saîd'den nakleder. Ayrıca Rasûlullah (s.a.) şöyle
Tirmizî; bu hadîs hasendir, buyurmuş: Muhakkak ki göz,
der. İmâm Ah-med îbn Hanbel haktır. Buhârî ve Müslim bu
der ki: Bize Abdüssamed... Ebu hadîsi Abdürrezzâk kanalıyla
Saîd'den nakletti ki; Cibril tahrîc ederler. İbn Mâce der
(a.s.) Rasûlullah'a gelip; ki: Bize Ebu Bekr İbn Ebu
Şeybe... Ebu Hüreyre'den Abdürrezzâk kanalıyla...
nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) U'meys kızı Esmâ'dan
şöyle buyurmuştur: Göz nakleder. Tirmizî: bu hadîs
haktır. İbn Mâce bu hadîsin hasen-dir, sahihtir, der.
rivayetinde münferid 10 — Hz. Âişe (r.a.)nin Hadîsi:
kalmıştır. Ahmed İbn Hanbel İbn Mâce der ki: Bize Ali İbn
de bu hadîsi İsmâîl İbn Uleyye Ebu Hasîb... Hz. Âişe (r.a.)den
kanalıyla... Saîd el-Cüveyrî'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.)
nakleder. İmâm Ahmed İbn ona, gözden dolayı rukye
Hanbel der ki: Bize İbn yapmasını emretmiş. Buhârî
Nümeyr... Ebu Hüreyre'den bu hadîsi Muhammed İbn
nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) Hesîb kanalıyla... Abdullah İbn
şöyle buyurmuş: Göz haktır. Şeddâd'dan nakleder. Müslim
Onu şeytân ve âdemoğullanmn de bu hadîsi Süfyân kanalıyla
hasedi meydana getirir. Abdullah İbn Şeddâd'dan
Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize nakleder. Sonra İbn Mâce der
Halef İbn Velîd... Muhammed ki: Bize Muhammed İbn
İbn Kays'tan nakletti ki... Ebu Beşşâr... Hz. Âişe'nin şöyle
Hüreyre'ye şöyle denmiş: dediğini nakletti. Rasûîullah
Rasûlullah (s.a.)m: (s.a.); Allah'a sığının (istiâze
Uğursuzluk üç şeydedir; ev, at edin), çünkü göz haktır,
ve kadında, dediğini işittin mi? buyurdu. Bu hadîsin naklinde
Ebu Hüreyre (r.a.) demiş ki: İbn Mâce münferid kalmıştır.
Evet, diyecek olursam Ebu Dâvûd der ki: Bize Osman
Rasûlullah (s.a.) a söylememiş İbn Ebu Şeybe... Hz. Âişe'nin
olduğu şeyi söyletmiş olurum. şöyle dediğini bildirdi:
Ancak ben, Rasûlullah (s.a.)m Gözleyen kişiye abdest alması
şöyle dediğini işittim: Uğursuz emredilirdi de onun suyuyla
saymaların en doğrusu faldır göz edilen kişi yıkanırdı.
ve göz haktır. 11 — Seni İbn Huneyf (r.a.)in
9 — U'meys kızı Esma Hadîsi: İmâm Ahmed İbn
(r.a.)nın Hadîsi: İmâm Ahmed Hanbel der ki: Bize Hüseyn İbn
İbn Hanbel der ki: Bize Muhammed... Seni İbn Huneyf
Süiyân..! Ubeyd İbn Rifâa'dan in oğlu Ebu Ümâme'den
nakleder ki; Esma: Ey Allah'ın nakletti ki; babası ona şöyle
Rasûlü, Ca'fer'in çocuklarına anlatmış: Rasûlullah (s.a.) ile
göz değdi, ben onlar için rukye birlikte Mekke'ye doğru çıkıp
yapayım mı? deyince, yürümüşler. Nihayet Cuhfe
Rasûlullah (s.a.): Evet, eğer civarındaki el-Harrâr tepesine
kaderi geçebilecek bir şey vardıklarında Sehl İbn Huneyf
olsaydı, göz onu geçerdi, yıkanmış. Bedeni ve derisi çok
buyurmuş. Tirmizî ve İbn Mâce güzel, bembeyaz tenli bir
de aynı şekilde Süfyân İbn erkekmiş. Adiyy İbn Kâ'b
Uyeyne kanalıyla bu hadîsi oğullarının kardeşi olan
Ubeyd İbn Rifâa'dan kabilenin mensubu Âmir îbn
naklederler. Keza Tirmizî, Rebîa onu yıkanırken görmüş
Neseî ile beraber bu hadîsi ve şöyle demiş: Ben bugünkü
gibi, hiç bir erkek eli teşkil edecek bir engel
değmemiş câriye tenine aramaya koyuldular. Âmir
benzer bir ten görmedim. üzerinde bulunan yünden
Bunun üzerine Sehl İbn cübbeyi çıkarınca ona baktım
Huneyf bayılıp düşmüş. ve gözüm ona değdi. Suda
Rasûlullah'a gelip; Ey Allah'ın yıkanmak üzere indiğinde
Rasûlü, Sehl hakkında suyun içerisinde bir çatırtı
diyeceğin bir şey var mı? sesini duydum. Yanına vardım
Allah'a andolsun ki o ayılmıyor üç kere ona seslendim ceyâb
ve başım da kaldırmıyor, vermedi. Peygambere gelip
denilmiş. Rasûlullah (s.a.): durumu haber verdim.
Onunla ilgili kimseyi itham Rasûlullah (s.a.) yürüyerek
ediyor musunuz? demiş. geldi, suya daldı. Ben onun
Onlar; Âmir İbn Rebîa ona göz ayağının beyazlığını görüyor
etti, demişler. Rasûlullah gibiydim. Âmir'in göğsüne
(s.a.) Âmir İbn Rebîa'yı çağırıp eliyle vurdu sonra: Allah'ım;
kızmış ve demiş ki: Sizden ondan sıcağını, soğuğunu,
biriniz kardeşini niçin hastalığını ve ağrısını gider,
öldürüyor. Senin hayranlığını dedi. Bunun üzerine o kalktı.
çeken bir şeyini gördüğünde Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki:
tebrik etmen gerekmez miydi? Sizden biriniz kardeşinde veya
Sonra ona; Sehl için yıkan, kendinde veya malında
demiş. O da yüzünü, hayranlığını çekecek bir şeyi
dirseklerine kadar ellerini, görürse, onu tebrik etsin.
ayaklarını ve dizleriyle Çünkü göz haktır.
eteğinin iç kısmım bir kadehin 13 — Câbir îbn Abdullah
içerisinde suyunu toplayacak (r.a:)m Hadîsi: Hafız Ebu Bekr
şekilde yıkamış. Sonra bu su el-Bez-zâr Müsned'inde der ki:
Sehl İbnyHuneyf'in üzerine Bize Muhammed İbn Ma'mer...
dökülmüş. Onu bir başına ve Câbir îbn Abdullah'tan nakletti
öteden arkasına doğru ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle
uöküyormuş. Sonra o kadeh buyurmuş: Allah'ın yazdığı
içindeki su arka tarafına kazâ ve kaderden sonra
değdiriliyormuş. Böyle ümmetimden kişilerin en çok
yapılınca halkla beraber, Sehl öldüğü şey nefeslerdir. Bezzâr
de kendisinde hiç bir araz der ki, yani gözdür. Ayrıca biz
kalmayacak şekilde kalkıp bu hadîsi Hz. Peygamberden
yürümüş. yalnız bu isnâd tarikiyle
12.— Âmir İbn Rebîa (r.a.)mn biliyoruz. Ben derim ki: Bu
Hadîsi: İmâm Ahmed İbn hadîs, bir başka vecihle
Hanbel, Âmir'in müsned Câbir'den nakledilmiştir. Şöyle
rivayetleri bahsinde der ki: ki; Hafız Ebu Abdurrah-mân
Bize Vekî... Abdullah İbn Muhammed İbn Münzir «el-
Âmir'in şöyle dediğini nakletti: Acâib» isimli kitabında —ki bu
Âmir İbn Rebîa ve Sehl îbn kitâb çok değerli faydaları
Huneyf gusül yapmak üzere muhtevidir— der ki: Bize
gittiler. Kendileri için örtü Rehâvî... Câbir îbn
Abdullah'tan nakletti ki; insanların gözlerinden afiyette
Rasûlullah (s.a.) şöyle kıl. Rasûlullah (s.a.) bunu
buyurmuş: Göz haktır. Öyle 'ki söyledi de, onlar kalkıp
kişiyi kabre, deveyi kazana huzurunda oynamaya
sokar. Benim ümmetimin başladılar. Bunun üzerine Hz.
çoğunluğunun helak olması Peygamber şöyle dedi: Siz de
gözdendir. Sonra bu hadîsi kendinizi, eşlerinizi ve
Şuayb İbn Eyyûb, Câbir İbn çocuklarınızı bu dua ile
Abdullah'tan şu şekilde rivayet koruyun. Çünkü onun gibi bir
eder: Göz kişiyi kabre, deveyi duâ ile hiç bir kimse
kazana sokar. korunmamıştır. Hatîb el-
14 — Abdullah İbn Âmr Bağdâdî der ki: Bu hadîsin
(r.a.)mn Hadîsi: İmâm Ahmed rivayetinde Tüster halkından
İbn Han-bel der ki: Bize olan Ebu Reccâ Muhammed
Kuteybe... Abdullah İbn İbn Ubey-dullah el-Habetî
Amr'dan nakletti ki; Rasûlullah münferid kalmıştır. İbn Asâkîr,
(s.a.) şöyle buyurmuş: Ne Tarih'inde Tarrâd İbn
bulaşma ve salgın vardır ne Hüseynin hal tercümesi
uğursuzluk. Ne baykuş vardır, kısmında bunu zikreder.
ne de kıskançlık. Göz ise
haktır. Bu hadîsin rivayetinde
Ahmed İbn Hanbel münferid
kalmıştır.
15 — Hz. Ali (r.a.)nin Hadîsi:
Hafız İbn Asâkîr, Hayseme İbn
Süleyman kanalıyla... Hz.
Ali'den nakleder ki, Cebrail
(a.s.) Hz. Peygamberin yanma
geldi ve onu kederli buldu. Ey
Muhammed, senin yüzünde
gördüğüm bu üzüntü
nedendir? dedi. Hz.
Peygamber: Hasan ve Hü-
seyn'e göz değdi, buyurdu.
Cebrâîl dedi ki: Göz değmesi
doğrudur, çünkü göz haktır.
Sen onları şu sözlerle Allah'a
sığmdırsan olmaz mıydı? Hz.
Peygamber; ey Cebrâîl, o
sözler nelerdir? dedi. Cebrâîl
dedi ki: Allah'ım, yüce saltanat
sahibi, ezelî lütuf sahibi,
şerefli vecih sahibi, kabul
edilmiş duaların ve
tamamlanmış kelimelerin
sahibi, Hasan ve Hüseyni
cinlerin nefeslerinden ve

Anda mungkin juga menyukai