üzerinde yaşayan büyük bir balıktır. Nitekim bu konuda KALEM SÛRESİ Ebu Ca'fer İbn Cerîr Taberî şöyle der: Bize İbn Beşşâr... (Mekke'de nazil olmuştur.) İbn Abbâs'tan nakletti ki; o, şöyle demiş: Allah Teâlâ'nın ilk Rahman ve Rahim olan yarattığı, şey, Allah'ın adıyla. kalemdir. Kaleme; yaz, dedi. O; ne yazayım? deyince, Allah 1 — Nûn. Kaleme ve onunla Teâlâ; kaderi yaz, dedi. O yazılanlara andolsun ki, günden kıyamet gününe kadar olacak şeyler kader uyarınca 2 — Sen, Rabbmm nimeti cereyan etti. Sonra Nûn'u sayesinde bir deli değilsin. yarattı. Su buharı yükseldi de ondan gökyüzü parçalandı ve 3 — Doğrusu senin için, Nûn'un sırtına yeryüzünü tükenmeyen bir mükâfat yaydı. Nûn sarsılınca, yeryüzü vardır. yayıldı ve oynadı. Allah Teâlâ dağlarla onu sabit kıldı. Bu 4 — Muhakkak ki sen, büyük sebeple o, yeryüzüne karsı bir ahlâk üzerindesin. övünür. İbn Ebu Hatim de Ahmed İbn Sinan 5 — Yakında sen de kanalıyla A'meş'ten bu rivayeti göreceksin, onlar da nakleder. Aynı şekilde Şu'be görecekler; de... A'meş kanalıyla İbn Abbâs'tan bunu nakleder. 6 — Hanginizin aklından zoru Şu'be'nin rivayetinde ayrıca şu olduğunu. ilâve yer alır: Sonra İbn Abbâs »Nûn. Kaleme ve onunla 7 — Muhakkak ki senin yazılanlara andolsım ki,» Rabbın, kendi yolundan âyetini okudu. Şüreyk de bu sapanları çok iyi bilir. Ve O, rivayeti A'meş kanalıyla İbn hidâyete erenleri de en iyi Abbâs'tan nakleder. Ma'mer bilendir. de yine İbn Abbâs'tan bu rivayeti naklettikten sonra îbn Andolsun Kaleme Abbâs: «Nûn. Kaleme ve Bakara sûresinıiı uaşmda hecâ onunla yazılanlara andolsun harfleriyle ilgili söz edilmişti. ki,» âyetini okumuş. Sonra Buradaki «Nûn» kavli de Sâd, İbn Cerîr Taberî der ki: Bize Kâf ve benzeri sûrelerin Abd İbn Hu-meyd... İbn başında yer alan alfabetik Abbâs'ın şöyle dediğini harflerden bir harftir. Burada bildirdi: Rabbım Azze ve bu konuda ayrıca tafsilâtlı bilgi Celle'nin ilk yarattığı şey, verilmeyecektir. kalemdir. Sonra ona; yaz, Denildi ki: Nûn kavlinden dedi. O da kıyamet kopun-caya murâd, yedi kat yeri taşıyan kadar olacak her şeyi yazdı. Sonra suyun üzerinde Nûn'u bulunan balıktır. Beğâvî ve halket-ti. Sonra onun üzerine tefsîrcüerden bir topluluğun yeryüzünü yaydı. Taberânî de zikrettiğine göre, bu balığın bu rivayeti mer-fû' olarak sırtında bir kaya varmış. nakleder ve der ki: Bize Ebu Kayanın ağırlığı gökle Hadîd... İbn Abbâs'tan nakletti yeryüzünün ağırlığınday-mış. ki, Rasûlullah (s.a.) şöyle O balığın sırtında bir öküz buyurmuş: Allah'ın ilk yarattığı varmış ve onun kırk bin şey; kalem ve balıktır. Kaleme; boynuzu varmış. Yedi kat yer yaz, dedi. O; ne yazayım? dedi. ve onun üzerinde bulunanlarla Allah Azze ve Celle kıyamet bunların arasında yer alanlar gününe kadar olacak her şeyi bunun sırtında imiş Allah en yaz, dedi. Sonra Rasûlullah iyisini bilendir. (s.a.), ((Nûn, Kaleme ve Bazılarının, İmâm Ahmed'in onunla yazılanlara andolsun naklettiği şu hadîsi bu mânâya ki,» âyetini okudu. Nûn hamletmeleri de garîb bir balıktır. Kalem ise bilinen şeydir. Bize İsmail, kalemdir. Bu konuda bir başka Humeyd'den nakletti ki; Enes_ hadîsi de îbn Asâkîr... Ebu İbn Mâlik şöyle demiş: Hüreyre'den nakleder. O; Rasûlullah (s.a.)ın Medine'ye Rasûlullah (s.a.)m şöyle gelişi Abdullah İbn Selâm'a buyurduğunu duydum, bildirdiğinde; o, Rasûlullah'm demiştir: Allah'ın yarattığı ilk yanma gelip bazı şeyleri şey, kalemdir. Sonra Nûn'u sormuş ve demiş ki: Ben sana yaratmıştır. Nûn divittir. Sonra Peygamberden başka ona; yaz, dedi. O; ne yazayım? kimsenin bilmeyeceği bazı deyince, ecel veya eser veya şeyleri soracağım. Kıyametin rızık veya amelden olan veya şartlarının ilki nedir? Cennet olacak her şeyi yaz, dedi. Ve ehlinin yediği ilk yemek nedir? kıyamet gününe kadar Çocuk nasıl olursa babasına olacakları yazdı. İşte Allah çeker, nasıl olursa annesine Teâlâ'nın: «Nûn. Kaleme ve çeker? Rasûlullah (s.a.) onunla yazılanlara andolsun buyurdu ki: Bunları Ceb-râîl ki,» kavlinin mânâsı budur. bana az önce bildirdi. Abdullah .Sonra kalemin üstünü İbn Selâm demiş ki: Melekler damgaladı ve o, kıyamet arasında yahûdîlerin düşmanı gününe kadar bir daha bir şey olan işte odur. Rasûlullah söylemedi. Sonra aklı (s.a.) şöyle buyurmuş: jrarattı_ve; izzetim hakkı için Kıyametin şartlarından ilki, sevdiğim kişilerde seni yeryüzünde çıkacak bir ateştir mükemmel kılarım^ _kızdığım ki, insanları Doğudan Batıya kişilerden de seni eksiltirim, doğru sürükleyecektir. Cennet dedi. ehlinin yiyeceği ilk yemek İbn Ebu Necîh der ki: İbrâhîm balık ciğerinin artanıdır. İbn Ebu Bekr, ona Mücâhid'in Erkeğin suyu kadının şöyle dediğini haber vermiş: suyundan önce olursa, çocuk Nûn, yedi kat yerin altında babaya çeker. Kadının suyu erkeğin suyundan gnce olursa, murâd, dividdir; kalem ise çocuk anneye çeker. Buharı bu kalemdir. Nitekim İbn Cerîr hadîsi muhtelif yollarla Hu- Taberî der ki: Bize Abd'ül- meyd'den nakletmiştir. Aynı A'lâ... Ma'mer'den nakleder ki, hadîsi Müslim de rivayet eder. Hasan ve Katâde; Nûn kavlinin Müslim ayrıca Peygamberin divid anlamına geldiğini kölesi Sevbân'dan buna söylemişlerdir. Bu konuda benzer bir hadîsi rivayet eder. gerçekten garîb ve merfû' olan Müslim'in Sahîh'inde Ebu Esma bir hadîs de rivayet edilir. kanalıyla Sevbân'dan Şöyle ki İbn Ebu Hatim der ki: nakledilir ki; Hahamlardan Bize babam... Ebu Hüreyre'den birisi Rasûluliah (s.a.)a bazı nakletti ki; o Rasûlullah sorular sormuş. Bu sorulardan (s.a.)ın şöyle buyurduğunu birisi de şöyle imiş: Cennet işittim, demiştir: Allah Nûn'u ehlinin cennete girdiklerinde yarattı. Nûn, dividdir. İbn Cerîr sofraları nedendir? Rasûlullah Taberî der ki: Bize Abd İbn (s.a.) buyurmuş ki: Balık Humeyd... İbn Abbâs'ın şöyle ciğerinin artanıdır. Bunun dediğini bildirdi: Allah Teâlâ arkasından yiyecekleri sabah Nûn'u yarattı. Nûn, dividdir. yemeği nedir? Rasûlullah Ve kalemi de yarattı. Ona; yaz, (s.a.) buyurmuş ki: dedi. O; ne yazayım? dedi. Peygamberin uyluğundan Allah Teâlâ kıyamet gününe yediği cennet sığırlarından kadar iyi ve kötü yapılmış her onlara cennette bir sığır kesilir ameli, helâl ve .haram taksim ve onun etrafından yerler. edilmiş her rızkı yaz, dedi. Haham: İçecekleri nedir? Sonra bunlardan her birini deyince; «Selsebîl» adı verilen sahibi için lâzım kıldı. Kişinin bir çeşmeden içerler, dünyaya gelişi, orada ne kadar buyurmuş! kalacağı ve ne zaman çıkacağı Denildi ki: Nûn'dan makşad, ile ilgili halleri. Sonra kulların nurdan bir levhadır. Nitekim üzerine koruyucu melekler ve İbn Ce-rîr Taberî şöyle der: kitablara da bekçiler koydu. Hasan İbn Şebîb... Muâviye Koruyucu melekler her gün İbn Kurrâ'dan nakletti ki; hazînelerinde sakladıkları babası, Rasûlullah (s.a.)ın kitablara o günkü işleri şöyle dediğini bildirmiş: «Nûn. yazarlar. Rızık bitip, eser Kaleme ve onunla yazılanlara kaybolup süre sona erince, andolsun ki,» kavlindeki Nûn, koruyucu melekler kitabların nurdan bir levhadır. Kalem ise bekçilerine gelirler ve o günkü nurdan bir kalemdir. Kıyamet amelleri isterler. Bekçiler gününe kadar olacak şeyleri koruyucu meleklere derler ki: yazar. Bu hadîs, mürsel ve Bugün arkadaşınızın garîb bir hadîstir. İbn Cüreyc yanımızda bir şeyi yok. der ki: Bu nurdan olan kalemin Koruyucu melekler dönerler ve uzunluğunun yüz yıl olduğu onların ölmüş olduklarım bildirildi. görürler. İbn Abbâs der ki: Siz, Denildi ki: Nûn kavlinden Arap kavmi değil misiniz? Koruyucu meleklerin: Biz; sizin ki; o, şöyle demiş: Babam yapmakta olduklarınızı öleceği zaman beni çağırdı ve yazmakta idik, dediklerini dedi ki: Ben, Rasûlullah işitmez misiniz? İstinsah (s.a.)m şöyle buyurduğunu ancak bir asıldan kopya ile işittim: Allah'ın ilk yarattığı sözkonusu olabilir. şey kalemdir. Ona; yaz, dedi. «Kaleme.» Zahir olan bunun O: Ey Rabbım ne yazayım? kendisiyle yazı yazılan kalem dedi. Allah Teâlâ: Ebediyyete cinsinden olduğudur. Allah kadar olmuş ve olacak kaderi Teâlâ'nm şu kavlinde olduğu yaz, dedi. Bu hadîsi Ahmed gibi: «Oku. Kerem sahibi İbn Hanbel muhtelif yollarla Rabbma andolsun ki, kalemle Velîd İbn Ubâde'den, o da öğreten O'dur. İnsana babasından, o da übâde İbn bilmediğini O, öğretmiştir.» Sâmit'ten rivayet eder. Tirmizî (A'lâk, 3-5) Bu, Allah Teâlâ de Ebu Dâ-vûd et-Tayâlisî'den tarafından kaleme yapılan bir bu hadîsi naklettikten sonra; yemindir. İlmin kendisine o hasen, sahih ve garîb-tir, der. sayede ulaştığı yazmayı Ebu Dâvûd da Sünen'inin öğretmekle, yaratıklarına ne Sünnet bahsinde Ca'fer İbn büyük nimet ihsan ettiği Müsâfir kanalıyla... Ubâde'den hususuna dikkatleri bu hadîsi nakleder. İbn Cerîr çekmekte-. dir. Bu sebeple Taberî der ki: Ona Tûs'lu hemen ardından «Ve onunla Muhammed İbn Abdullah... yazılanlara andolsun ki,» İbn Abbâs'tan nakletti ki; o, buyurmaktadır. İbn Abbâs, Rasûlullah (s.a.)m şöyle Mücâhid ve Katâde, bu ifâde buyurduğunu bildiren bir ile satıra dökülüp yazılanların hadîsi anlatırmış: Allah'ın ilk kasdedildiğini söylerler. Ebu yarattığı şey, kalemdir. Ona Duhâ ise, îbn Abbâs'-tan emretti de o, her şeyi yazdı. bunun ve onların yaptıkları Bu hadîs bu vecih ile garîbtir. şeyler, anlamına geldiğini Hadîs İmamları onu tahrîc bildirir. Süd-dî de bununla etmemişlerdir. Ebu Necîh, meleklerin ve onların kulların Mücâhid'den nakleder M; ibâdetleriyle ilgili yazdıkları kalemden maksad, kendisiyle şeylerin kasdedildiğini söyler. zikrin yazıldığı şeydir. Başkaları da dediler ki: Aksine «Yazılanlara» kavli ile de burada kalemle kasdedilen satırlara dökülen yazılar şey; Allah Teâlâ'nm gökleri ve kasdedilmiştir ki bu husus yeri yaratmazdan elli bin yıl yukarıda geçti. önce mahlûkâtm kaderiyle «Sen, Rabbınm nimeti ilgili yazmış olduğu şeylerde sayesinde bir deli değilsin.» yürüttüğü kalemdir. Ve bu Allah'a hamdol-sun ki sen, hususta kalemin zikrine dâir kavminin câhillerinin dediği vârid olan hadîsleri îrâd gibi bir deli değilsin. Senin ederler. îbn Ebu Hatîm der ki: getirdiğin apaçık hakkı ve Bize Ebu Saîd İbn Yahya... hidâyeti yalanlayanlar sana Ubâde İbn Sâmit'den nakleder delilik nisbet etmişlerdir. Ama sen, hamdolsun deli değilsin. Kur'ân okumaz mısın? demiş. «Doğrusu senin için, O; evet, deyince; işte tükenmeyen bir mükâfat Rasûlullah (s.a.)ın ahlâkı vardır.» Aksine senin için Kur'ân idi, demiş. ebediyyen bitip tükenmeyen Abdürrezzâk... Hişâm oğlu sonsuz sevâb ve büyük bir ecir Sa'd'dan nakleder ki; o, ben vardır. Rabbınm risâletini Hz. Âişe'ye: Ey mü'minlerin yaratıklarına tebliğ etmen ve annesi, bana Rasûlullah'm onların eziyyetlerine ahlâkım anlat, dedim de o: Sen sabretmenden dolayı. Allah Kur'ân okur musun? dedi. Ben; Teâlâ'nın ( ö^ jf- ) kavlinin evet, dedim. O: Peygamberin mânâsı; kesilmeyen, demektir. ahlâkı Kur'ân idi, dedi. Bu Tıpkı «ardı arkası kesilmeyen uzunca bir hadîstir. İmâm bir vergi.» (Hûd, 108) Müslim bu hadîsi Sahîh'inde kavlinde olduğu gibi. Ayrıca Katâde'den naklen uzun Tîn sûresinde de: «Onlar için, uzadıya nakleder ki, inşâallah bitip tükenmez ecir vardır.» Müzzemmil sûresinde (Tîn, 6) buyurulmuştur. Yani gelecektir. İmâm Ahmed der kesintisiz mükâfat. Mücâhid ki: Bize İsmail... Hasan'dan ise, bunun hesâbsız mükâfat nakletti ki; o, ben Hz. Âişe'ye anlamına geldiğini bildirir ki Rasûlullah'm ahlâkım sordum bu da bizim söylediğimizle da; onun ahlâkı Kur'ân'dır, aynıdır. dedi, demiştir. «Muhakkak ki sen, büyük bir İmâm Ahmed îbn Hanbel der ahlâk üzerindesin» Avfî îbn ki: Bize Esved... Sevâd Abbâs'tan nakleder ki; o, bu oğullarından bir kişiden âyete şöyle mânâ vermiştir: nakletti ki; o, şöyle demiş: Ben Muhakkak ki sen, büyük bir Hz. Âişe'ye Rasûlullah (s.a.)ın din üzeresin. Bu din İslâm ahlâkını sorduğumda o; sen dinidir. Mücâhid, Ebu Mâlik, Kur'ân okumaz mısın; Süd-di, Rebf İbn Enes, Dahhâk Kur'ân'daki «Muhakkak ki sen, ve İbn Zeyd böyle derler. büyük bir ahlâk üzerindesin» Atıyye ise buna büyük bir edeb âyetini okumaz mısın? dedi. üzeresin anlamını vermiştir. Ben; bana bunu anlat, dedim. Katâde der ki: Hz. Âişe'-ye. Hz. Âişe dedi ki: Ben, Rasûlullah (s.a.)ın ahlâkı Peygambere bir yemek sorulduğunda şöyle dedi: yaptım. Hafsa'da bir yemek Onun ahlâkı _Kur'ân'm yaptı. Cariyeme dedim ki: kendisiydi.Q,j3eygamberin Peygambere git, eğer o ahlâkının Kur'ân'da olduğu benden önce yemeği getirip gibi, demiştir. Saîd İbn Ebu koymuşsa yemeği dök. Hz. Arûbe de: «Muhakkak ki sen, Âişe dedi ki: Câriye yemeği büyük bir ahlâk üzerindesin.» getirdi. Câriye yemeği döktü kavli hakkında şöyle der: Bize de kap yere düştü ve kırıldı. anlatıldığına göre, Hişâm oğlu Yerde bir sergi vardı. Sa'd Hz. Âişe'ye Rasûlullah'm Rasûlullah (s.a.) onu toplayıp ahlâkını sormuş, o da: Sen dedi ki: Ona kısas yapın. Veya senin kabının yerine ondan ve her türlü güzel huy onun kısas olarak bir kap alın. Hz. tabiatında yer etmişti. Buharı Âişe dedi ki: Rasûlullah (s.a.) ve Müslim'in Sahihlerinde hiç bir şey demedi. İbn Cerîr Enes İbn Mâlik'în şöyle dediği Taberî der ki: Bize Ubeyd İbn sabittir: Rasûlullah (s.a.) a on Âdem İbn İyâs... Sa'd İbn yıl hizmet ettim de bana hiç Hişâm'-dan nakletti ki; o, bir zaman of dahi demedi. şöyle demiş: Ben, mü'minlerin Yaptığım bir şeye: Niçin annesi Âişe'ye varıp; bana yaptın? demediği gibi, Peygamberin ahlâkını bildir, yapmadığım bir şey için de: dedim. O; Peygamberin ahlâkı Yapsaydın ya? demedi. Kur'ân idi. Sen, «Muhakkak ki Rasûlullah (s.a.) insanların sen, büyük bir ahlâk ahlâk bakımından en üzerindesin.» kavlini güzeliydi. Ben Rasûlullah'm okumadın mı? Ebu Dâvûd ve avucunun ayasından daha Neseî de bu hadîsi Hasan yumuşak ne bir ipek, ne de bir kanalıyla aynı şekilde rivayet koza elledim. Rasûlullah (s.a.) eder. İbn Cerîr Taberî der ki: m terinden daha tatlı ne bir Bize Yûnus... Cübeyr İbn Nü- koku, ne de bir misk kokladım. feyl'den nakletti ki; o, şöyle Buharı der ki: Bize Ahmed İbn demiş: Ben hacca gittim ve Hz. Saîd... Berrâ'nm şöyle dediğini Âişe'nin yanına vararak bildirdi: kendisine Rasûlullah'm Rasûlullah (s.a.), insanlar ahlâkını sordum. O; Rasülul- arasında yüzü en güzel lah'm ahlâkı Kur'ân idi, dedi. olanıydı. Ahlâkı da en güzel Ahmed İbn Hanbel de bu olandı. Ne açıkça uzun ne de hadîsi Abdur-rahmân İbn kısaydı. Bu konuda pek çok Mehdî'den nakleder. Neseî, hadîs vardır. Ebu îsâ et- tefsir babında İshâk İbn Man- Tirmizî'nin bu hususta Şemail sûr kanalıyla... Muâviye İbn isimli bir kitabı bulunmaktadır. Salih'ten bu hadîsi rivayet İmâm Ahmed İbn Hanbel der eder. ki: Bize Abdürrezzâk... Bu demektir ki; Rasûlullah Âişe'nin şöyle dediğim bildirdi: (s.a.) emir ve yasak Rasûlullah (s.a.) kendi bakımından Kur> ân'ın hizmetçisine hiç bir zaman temsilcisi idi. Bu, onun eliyle vurmadı. Allah yolunda seciyyesi haline gelmiştir. cihâd etmekten başka hiç bir Tabiatına göre de huyu şeye eliyle vurmadı. O ne olmuştur. Doğuştan bu tabiat zaman iki şey arasında onda vardı. Kur'ân ne zaman muhayyer bırakıldıysa, günâh ona neyi yapmayı emrettiyse, olmadıkça en kolay olanı Rasûlullah (s.a.) onu yapmış severdi. Günâh ise, insanlar ve neyi yapmamayı bildirdiyse, arasında en çok o şeyden uzak onu terketmişti. Allah'ın duranı idi. Allah'ın hürmet yaratılıştan ona lütfettiği yüce edilmesini emrettiği şeylerin ahlâk, haya, kerem, şecaat, çiğnenmesi dışında kendi nefsi kötülüklerden vazgeçme, hiüm için hiç bir zaman intikam almadı. Binâenaleyh o, Aziz ve ve onlar bileceklerdir veya Celîl olan Allah için intikam sana ve onlara haber alırdı. İmâm Ahmed İbn verilecektir, şeklinde olur. Hanbel der ki: Bize Saîd İbn Allah en iyisini bilendir. Mansûr... Ebu Hüreyre'den «Muhakkak ki senin Rabbm, nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) kendi yolundan sapanları çok şöyle buyurmuş: Muhakkak ki iyi bilir. Ve O, hidâyete ben, yalnızca ahlâkın iyisini erenleri de en iyi bilendir.» O, tamamlamak için gönderildim. iki gruptan hangisinin Bu rivayette Ahmed İbn hidâyete erdiğini bildiği gibi Hanbel münferid kalmıştır. Hak'tan sapıtan grubu da bilir. «Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler, 8 — Öyleyse sen hanginizin aklından zoru yalanlayanlara uyma. olduğunu.» Ey Muhammed, yakında sen de bileceksin, 9 — Onlar isterler ki; sen sana karşı çıkıp seni yumuşak davranasın da, yalanlayanlar da bilecekler. kendileri de yumuşaklık Senin mi, yoksa onların mı göstersinler. sapık yolda olduklarını. Kamer sûresinde buyurulduğu gibi: 10 — Sen; yemîn edip duran, «Yarın kimin pek yalancı, izzet-i nefsi bulunmayana şımarığın biri olduğunu uyma. bileceklerdir.» (Kamer, 26) Ve yine Sebe' sûresinde 11 — Dâima ayıplayan ve laf buyurulduğu gibi: «Ya biz, ya getirip götürene, siz; elbette doğru yolda veya apaçık bir sapıklıktadır.» 12 — Durmadan hayra engel (Sebe', 24) İbn Cüreyc der ki: olana, haddi aşana, çok İbn Abbâs bu âyete şu anlamı günahkâra, vermiştir: Sen ve onlar kıyamet günü ^ileceksiniz. 13 — Kaba, haşin ve Avfî, İbn Abbâs'tan nakleder bunlardan başka da kulağı ki; o, ( J^iill ) kelimesinin, deli kesik olana, demek olduğunu bildirmiştir. Mücâhid ve başKaları da böyle 14 — Mal ve oğullar sahibi derler. Katâde ve başkaları olmuş diye, ise; şeytâna en çok dost olan, anlamım vermişlerdir. ( j^ûil ) 15 — Âyetlerimiz ona kelimesinin anlamı açıktır. okunduğu zaman; öncekilerin Yani fitneye düşüp hak'tan masalları, der. sapıtan demektir. { Jj^âU *X b ) kavlinde ( <—> ) harfinin 16 — Biz, onun burnunu bulunması fiilin tazminine! yakında yere sürteceğiz. delâlet etmesi içindir. Bu takdirde âyetin mânâsı; Kulağı Kesikler hangimizin deli olduğunu sen Allah Teâlâ buyuruyor ki: Biz sana nimet verdiğimize, - Büyük bir şeyden dolayı da dosdoğru bir şeriat ve yüce bir azâb ediliyor değiller. ahlâk lütfettiğimize göre «Sen Onlardan birisi idrar ederken yalanlayanlara uyma.» kendini korumazdı. Diğeri ise «Onlar isterler ki; sen lâf götürüp getirirdi. Bu hadîsi yumuşak davranasm da, diğer hadîs imâm-ları kendileri de yumuşaklık kitaplarında Mücâhid kanalıyla göstersinler.» İbn Abbâs bu İbn Abbâs'tan rivayet ederler. âyete şu mânâyı vermiştir: İmâm Ahmed İbn Hanbel der Sen onlara ruhsat veresin de, ki: Bize Ebu Muâviye... onlar da sana ruhsat versinler Hemmâm'dan nakletti ki; isterler. Mücâhid ise şu Huzeyfe şöyle demiş: mânâyı verir: Sen üzerinde Rasûlullah (s.a.)ın; lâf götürüp bulunduğun hakkı terkedesin getiren kişi cennete girmez, de onların ilâhlarına dayanasın dediğini işittim. îbn Mâce isterler. dışında hadis imamları bû «Sen; yemin edip duran, izzet- hadîsi muhtelif yollarla i nefsi bulunmayana uyma.» Hemmâm'dan naklederler. Çünkü yalancı, güçsüzlüğü ve Abdürrezzâk da bize küçüklüğü nedeniyle Allah'ın Hemmâm'dan nakleder ki; adına tekrarlayıp durduğu Huzeyfe şöyle demiş: yalan yemînleriyle ve yersiz Rasûlullah (s.a.) in; cennete yere kullandığı Allah adıyla nemime yapan (lâf götürüp kendini korumak ister. İbn getiren) kişi girmez, Abbâs der ki: ( ü^il ) kelimesi buyurduğunu işittim. yalancı demektir. Mücâhid ise Yahya İbn Saîd... Hemmâm bunun kalbi zayıf demek İbn Hâris'ten nakletti ki; olduğunu bildirir. Ha-san: Her adamın birisi Huzeyfe'ye yemîn edip duran kişi güçsüz, rastgelrniş. O kişinin devlet zayıf, ezilmiş olup yöneticilerine söz götürdüğü büyüklenmek isteyendir, der. söylenince Huzeyfe demiş ki: «Dâima ayıplayan ve laf Ben, Rasûlullah (s.a.)ın şöyle getirip götürene.» ( 3u5 ) dediğini işittim: —yahut da kelimesinin gıybet etme Rasûlullah (s.a.)ı şöyle derken olduğunu İbn Abbâs ve Katâde işittim— Lâf götürüp getiren söylerler. Lâf getirip götüren kişi cennete girmez. İmâm kişi, insanların arasını bozmak Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize üzere sözü eğip büküp burdan Hâşim... Ebu Vâil'den nakletti oraya, ordan buraya gidip ki; Huzeyfe'ye bir adamın söz gelen kişidir. Buhârî ve getirip götürdüğü haberi Müslim'in Sahihlerinde yer ulaşınca şöyle demiş: Ben, aldığına göre; Mücâhid, Tâvûs Rasûlullah (s.a.)ın; laf götürüp kanalıyla ibn Abbâs'm şöyle getiren cennete girmez, dediğini bildirir: Rasûlullah buyurduğunu işittim. (s.a.) iki kabre rastgeldi ve İmâm Ahmed İbn Hanbel der dedi ki: Doğrusu bu iki kabrin ki: Bize Abdürrezzâk... Yezîd sahibi azâblandırılmaktadırlar. kızı Esmâ'dan nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle Vehb'den naklettiler ki; buyurmuş: Ben, size en Rasûlullah (s.a.) şöyle iyilerinizi haber vereyim mi? buyurmuş: Bakın, ben size Orada bulunanlar; evet ey cennet ehlini haber vereyim Allah'ın Rasû-lü, demişler. mi? Onlar, zayıf ve güçsüz Rasûlullah (s.a.) buyurmuş ki: düşmüşlerdir. Allah'a yemin En iyileriniz kendileri etse Allah onu iyileştirir. görüldüğü zaman Allah Azze Bakın, size cehennem eh-lini ve Celle'nin adı anılan haber vereyim mi? Onlar kaba kimselerdir (yanlarında ve haşîn davranan kişilerdir. devamlı Allah'ın zikri yapılan Kibirli ve katıdırlar. kimselerdir). Sonra Rasûlullah Kendilerinin yanında bir şey (s.a.) şöyle buyurdu: Size en bulunmadığı halde kötülerinizi de haber vereyim böbürlenirler. Bu hadîsi Buhârî mi? Bunlar, lâf götürüp ve Müslim Sahîh'lerinde ve getirenler, dostların arasını öteki hadîs imamları da bozanlar ve iyilere kötü şeyler kitablannda tahrîc etmişlerdir. isnâd edenlerdir. İbn Mâce de Ancak Ebu Dâvûd, Süfyân es- bu hadîsi Süveyd İbn Saîd Sevrî ve Şu'be kanalıyla... kanalıyla... Hüseyin'den Harise İbn Vehb'den bu hadîsi nakleder. İmâm Ahmed İbn rivayet etmiştir. İmâm Ahmed Hanbel der ki: Bize Süfyân... İbn Hanbel der ki: Bize Ebu Abdurrahmân İbn Ğanm'den Abdurrahmân... Abdullah İbn nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) Amr İbn Âs'tan nakletti ki; ona şöyle demiş: Allah'ın en Rasûlullah (s.a.)m katında hayırlı kulları, görüldükleri cehennem ehli anıldığında, o zaman Allah'ın adı anılan şöyle buyurmuş: Toplayıp da kullarıdır. Allah'ın en kötü kimseye vermeyen, kulları da lâf götürüp getiren, bı^yüklenen katı ve haşîn dostların arasını açan, iyilere kimselerdir. karşı gelip, direnenlerdir. İmâm Ahmed İbn Hanbel der «Durmadan hayra engel ki: Bize Vekî'... Abdurrahmân olana, haddi aşana, çok İbn Ğanm'den nakletti ki; günahkâra,.> Kendi lehine ve Rasûlullah (s.a.)a; «Kaba, aleyhine olan iyilikleri haşîn ve kulağı kesik olan» engelleyen kimselere. Allah'ın kavli sorulduğunda; o, şöyle helâl kıldıklarına uzanmakta buyurmuş: Ahlâkı çok katı ileri gidip meşru' hududu olan, sıhhati yerinde olan, çok aşanlara ve yasaklara uzanıp yeyip içen, yemek ve içmeye harama koşan günahkârlara. kendisini kaptıran, insanlara «Kaba, haşîn ve bunlardan çok zulmeden, karnı dolu başka da kulağı kesik olana.» kimsedir. Aynı isnâdla t, JaJI ) kelimesi; malı çok Rasûlullah (s.a.) şöyle toplayıp kimseye vermeyen, buyurur: Katı ve toplayıp da katı, haşin ve kaûa kimsedir. vermeyen kulağı kesik kimse İmâm Ahmed der ki: Bize Vekî' cennete girmez. Bu hadîsi ve Abdurrahmân... Harise İbn tâbiîn'den birçok kişi mürsel olarak rivayet etmişlerdir. olarak çağırılan kişidir. İbn Cerîr Taberî der ki: Bize (...) İbn Abd'ül-A'lâ... Zeyd îbn Avfî, İbn Abbâs'tan nakleder ki Eslem'den nakletti ki; ( £Jİ ) kelimesi; kötü adla Rasûlullah (s.a.) şöyle anılan kişidir. Kulağında buyurmuş: Allah Teâlâ'nm kesiklik olduğu için bu şekilde bedenini sağlıklı, karnını geniş isimlendirilen bir adam olduğu kılıp kendisine dünyadan pek söylenmiştir. Denildi ki; bu çok nimet verdiği halde, Zöhre oğullarının müttefiki insanlara çok zulmeden kişiye olan Sekîfli Ahmed İbn gökyüzü ağlar. İşte o kişi, Serik'tir. Zöhre oğullarından (âyet-i kerîme'de sözü edilen) bazıları kişilerin iddiasına kulağı kesik olandır. Bu hadîsi göre, Zenîm, Zöhre İbn Ebu Hatim de mürsel olan oğullarından Abd Yağûz oğlu iki ayrı yolla rivayet eder. Esved'dir. İbn Ebu Necîh, Aralarında Mücâhid, İkrime, Mücâhid kanalıyla İbn Hasan, Katâde ve başkalarının Abbâs'tan nakleder ki; o, bu da yer aldığı seleften birçok kelimenin nesebi başkasına kişi âyet-i kerîme'de geçen isnâd edilen kimse demek ( JaJI ) kelimesinin; yaratılışı olduğunu iddia etmiştir. İbn sağlam, güçlü kuvvetli, Ebu Hatim der ki: Bana yemede, içmede ve cinsel Yûnus... Saîd İbn güçte kuvveti olan kimse an- Müseyyeb'den nakletti ki; Saîd 8058 İbn Müseyyeb bu âyet teN KESÎR hakkında şöyle dermiş: (Cüz: 29; Sûre: 68 Kendilerinden olmadığı halde lamına geldiğini bir kavme iliştirilen kimsedir. söylemişlerdir. Âyet-i İbn Ebu Hatim der ki: Bize Ebu kerîme'de yer alan ( (£i> ) Saîd el-Eşecc... Âmir İbn kelimesiyle ilgili olarak ria Kudâme'den nakletti ki; İk- Buhârî der ki: Bize Mahmûd... rime'ye ( ^°J ) kelimesi İbn Abbâs'-tan nakletti ki ( t?J sorulduğunda, o; veled-i ^$? ****. J^ ) âyeti ile zinadır, demiş. Hakem İbn koyunun kulağının kesikliği Ebân da, İkrime'den nakleder gibi kulağında kesiklik olan ki; o, «Kaba, haşîn ve Kureyş'ten bir adam bunlardan başka da kulağı kasdedilmiş. Bunun anlamı kesik olana» kavli hakkında şudur: O kişi tıpkı diğer şöyle demiş: Boynunda iki şey koyunlar arasında şöhreti bulunan kulağı kesilmiş bulunan kulağı kesik koyun koyunun diğerlerinden ayrılıp gibi kötülükle meşhur tanınması gibi. Mü'min olmuştur. kâfirden ayrılıp tanınır. Sevrî... (...) Saîd İbn Cübeyr'den nakleder İbn Ebu Hatim der ki: Bize ki, boynuna işaret takılan Ammâr İbn Hâlid... İbn koyun diğerlerinden nasıl Abbâs'tan nakletti ki, ( *J5 ayrılarak tanınırsa ( *jj ) de ) kelimesi; kötü, fahiş kötülükte öylece tanınır. Bunu İbn Cerîr Ta-berî rivayet eder. olur. Çünkü hadîste vârid Yine İbn Cerîr Taberî'nin olduğu gibi, veled-i zina Dâvûd İbn Ebu Hind cennete girmez. Bir başka kanalıyla... İbn Abbâs'tan hadîste ise şöyle denilir: naklettiğine göre; o, ( #>j ) Veled-i zina anne ve babasının kelimesi hakkında şöyle işini yaptığında üç kişinin demiştir: Tanıtılıp da kulağı kötülüğüne denk olur, kesik olan falanca denilinceye «Mal ve oğullar sahibi olmuş kadar tanınmayan kişidir. O diye. Âyetlerimiz ona kişinin boynunda onunla okunduğu zaman; öncekilerin tanındığı bir takı vardır. masalları, der.» Allah Teâlâ Başkaları da dediler ki: Bu, buyuruyor ki: Allah'ın kötü adla anılan kişidir. İbn kendisine lütfettiği mal ve Cerîr Taberî der ki: Bize Ebu evlâd nimetine karşılık o, Küreyb... tefsir ashabının Allah'ın âyetlerine şöyle dediğini bildirdi: ( p'J ) küfretmekte ve ondan yüz Koyunun kulağının kesilip çevirerek eskilerin bırakılması gibi kulağında masallarından alınmış yalan kesiklik olan kişidir. Dahhâk sözler olduğunu iddia ise bunun, aslında kulağında etmektedir. Müddessir yarıklık anlamına geldiğini sûresinde buyurul-duğu gibi: bildirir. Soyu başkasına isnâd «Bırak beni ve yaratıklarımı edilen kötü kişi demektir. Ebu tek başına. Kendisine bol bol İshâk, Saîd İbn Cübeyr mal verdiğimi, görülen oğullar kanalıyla İbn Abbâs'tan verdiğimi, ve onun için nakleder ki; kulağı kesik yaydıkça yaydığımı. Sonra demek, kötülükle tanınan artırmamı umar o. Hayır, kimse demektir. Mücâhid der çünkü o, âyetlerimize karşı ki: Koyun bununla tanındığı inâdçı kesildi. Onu sarp bir gibi kulağı kesik olan kişi de yokuşa sardıracağım. Doğrusu aynı şekilde tanınır. Ebu Rezîn o, düşündü ve ölçüp biçti. Canı der ki: { ^JJ ) küfür çıkası nasıl da ölçüp biçti. Canı alâmetidir. İkrime der der ki: çıkası sonra yine nasıl da Nasıl koyun kesik kulağının öiçüp biçti. Sonra baktı. Sonra sarkan kısmıyla tanınırsa, ( kaşlarını çattı, suratım astı. (^J ) de bu şekilde Sonra da sırt çevirip büyüklük kötülükle tanınır. Bu konuda tasladı. Ve dedi ki: Bu, sâdece sözler pek çok olmakla öğretilegelen bir büyüdür. Bu, beraber hepsi bizim (Kur'ân) ancak bir insan söylediğimize dönüp gelir. sözüdür.» (Müddessir, 11-25) Şöyle ki: ( Mj ) kelimesi, Allah Teâlâ burada ise insanlar arasında kötülüğü ile buyuruyor ki: «Biz, onun tanınan kötü şöhret bulmuş burnunu yakında yere olan kişidir. Çoğunlukla veled-i sürteceğiz.» İbn Cerîr Taberî zina olarak bilinir ve şeytân der ki: Biz, onun durumunu ona başkasına musallat apaçık olarak beyân edeceğiz olmayacağı şekilde musallat ki herkes onu tanısın. Tıpkı burnun üzerindeki damganın bunları da denedik. Hani sabah gizlenmeyeceği gibi. Katâde olunca; onu mutlaka de böyle der. «Biz, onun devşireceklerine ve burnunu yakında yere biçeceklerine yemîn sürteceğiz.» Burada o kişiden etmişlerdi. en son uzaklaşacak olan bir ayıp, özellikle burnun 18 — Bir istisna da üzerindeki bir işaret yapmıyorlardı. kasdedilmiştir. Süddî de böyle der. Avfî, İbn Abbâs'tan 19 — Ama onlar daha uykuda nakleder ki; «Biz, onun iken, Rabbının katından burnunu yakında yere gönderilen bir salgın onu sardı sürteceğiz.» kavli; Bedir günü da, savaşacak ve savaşta kılıçla burnunu keseceğiz demektir. 20 — O kupkuru kesildi. Başkaları da derler ki: Biz, onlara cehennem ehlinin 21 — Sabah erken birbirlerine damgasını basacağız. Yani seslendiler; kıyamet günü onun yüzünü karartacağız. ( f_?%^ ) 22 — Mahsûllerinizi kelimesi ile yüz ifâde devşirecekseniz erkence çıkın, edilmiştir. Bütün bunları diye. anlatan Ebu Ca fer İbn Cerîr Taberî, dünya ve âhirette 23 — Ve gizli gizli konuşarak bunların hepsinin o kişinin yürüyorlardı. üzerinde birleşmesi için hiç bir engel görmediğini söyler. Bu, 24 — Sakın bugün hiç bir ta'kîb edilecek bir cihettir. İbn yoksul çıkmasın karşınıza ve Ebu Hatim Nebe' sûresinde der oraya girmesin, diye. ki: Bize babam.,. Abdullah İbn Amr'dan nakletti ki; Rasûlullah 25 — Güçleri yetermiş gibi (s.a.) şöyle buyurmuş: Kul, erkenden gittiler. yıllarca mü'min olarak yazılır, sonra yıllar geçer ölür ve Allah 26 — Onu gördüklerinde ona gazab eder. Kul yıllarca dediler ki: Herhalde biz yanlış kâfir olarak yazılır, sonra yıllar geldik. geçer ölür ve Allah ondan hoşnûd olur. Kim, onu-bunu 27 — Hayır, belki de biz, kınayıp diliyle çekiştirir, mahrum bırakıldık. insanlara lâkablar takarsa; kıyamet gününde Allah onun 28 — Ortancaları dedi ki:. iki kulağından burnunun Ben, size demedim mi? Teşbih üzerine kadar bir alâmet etmeli değil miydiniz? olmak üzere damga vurur. 29 — Dediler ki: Tesbîh ederiz 17 — Biz, vaktiyle o bahçe Seni Rabbımız, gerçekten biz sahiplerini denediğimiz gibi zâlimlerden olmuşuz. kasdediyorlardı. Ayrıca «Bir 30 — Şimdi birbirlerini istisna da yapmıyorlardı.» yermeye başladılar. Yaptıkları yeminde istisna yapmıyorlardı. Bu sebeple 31 — Dediler ki: Yazıklar Allah Teâlâ onların yemininin olsun bize, doğrusu biz, az- kendilerini günahkâr kılacağını gmlardanmışız. bildirerek «Ama onlar daha uykuda iken, Rabbımn 32 — Belki Rabbımız bize katından gönderilen bir salgın bundan daha iyisini verir. onu sardı da.» buyuruyor. Doğrusu biz, artık Yani gökten semavî bir âfet Rabbımızdan dilemekteyiz. isabet etti de «O, kupkuru kesildi.» İbn Abbâs'm 33 — Azâb işte böyledir. Fakat ifâdesine göre, karanlık gece âhiret azabı elbet daha gibi oldu. Sevrî ve Süddî de, büyüktür. Keski bilmiş toplandığı zamanki ekin gibi olsalardı. kupkuru oldu, demişlerdir. İbn Ebu Hatim der ki: Ahmed İbn Azgınlar Sabah... İbn Mes'-ûd'dan Bu âyet; Allah Teâlâ'nın nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) kendilerine müjde, rahmet ve şöyle buyurmuş: Günâhlardan büyük nimetlerini lutfedişini kaçının. Çünkü kul, günâh delîl olmak üzere Peygamber işleyerek kendisi için Muhammed (a.s.)i onlara elçi hazırlanmış rızıktan man-' rûm olarak gönderdiği .hidâyet edilir. Sonra Rasûlullah (s.a.): yolunda, onu yalanla reddedip «Ama onlar daha uykuda iken, nıücâdele ile karşı koyan Rabbımn katından gönderilen Kureyş kâfirlerine verilen bir bir salgın onu sardı da, o örnektir. Bu se- kupkuru kesildi.» âyetini beble Allah Teâlâ; «Bunları da okumuş. Günâhları nedeniyle denedik.» buyuruyor. Yani bahçelerinin ürününden tecrübe ettik. «O bahçe mahrum edildiler. sahiplerini denediğimiz gibi.» «Sabah erken birbirlerine Türlü meyveleri ve ürünleri seslendiler.» Sabahleyin erken bulunan bahçe sahibini. «Hani vakitte, birbirlerine seslenip sabah olunca; onu mutlaka ürünlerini toplamaya gitmek değiştireceklerine ve için çağırdılar: «Mahsûllerinizi biçeceklerine yemîn devşirecekseniz erkence çıkın etmişlerdi.» Kendi aralarında diye.» Devşirmek istiyorsanız. yemîn edip fakır ve dilencilerin Mücâhid der ki: Onların ürünü öğrenmemesi için, onun üzümdü. «Ve gizli gizli ürününü geceleyin konuşarak yürüyorlardı.» değiştireceklerini Kimse söylediklerini işitmesin söylemişlerdi. Böylece diye kendi aralarında gizlice ürünlerinin bol olmasını ve ve' fısüdaşarak ondan hiç bir şeyin konuşuyorlardı. Âyetin başkalarına verilmemesini devamında Allah Teâlâ, gizli ve açık her şeyi bilen olarak nasîbsiz kaldık, dediler. onların fısıldattıkları sözlerini «Ortancaları dedi ki: «İbn açıklıyor ve şöyle buyuruyor: Abbâs, Mücâhid, Saîd İbn «Sakın, bugün hiç bir yoksul Cübeyr, İkri-me, Muhammed çıkmasın karşınıza ve oraya İbn Kâ'b, Rebî' İbn Enes, girmesin, diye.» Birbirlerine Dahhâk ve Katâde ortanca_- şöyle diyorlardı; Sizin yanınıza larınm, en âdil ve en iyileri gelmek üzere hiç bir fakır anlamına geldiğini bildirmiştir. karşınıza çıkmasın. «Güçleri «Ben, size demedim mi? yetermiş gibi erkenden Teşbih etmeli değil miydiniz?» gittiler.» Kuvvet ve şiddetle. Mücâhid, Süddî ve İbn Cüreyc Mücâhid ise; ciddiyyetle, der. «Teşbih etmeli değil İk-rime; kinle derken, Şa'bî; miydiniz?» kavlinin; istisna yoksullara güçleri yeter gibi, yapmalı değil miydiniz? diye anlam verir. Süddî ise anlamına geldiğini bunların kasabalarının adının ( söylemişlerdir. O zaman $f- ) olduğunu söyler. Ancak bunların istisnası, tesbîh Süddî bu görüşünde uzak bir demek oluyor. İbn Cüreyc der yola sapmıştır. «Güçleri ki: Bu, Allah isterse anlamına yetermiş gibi.» İsteyip inşâallah sözüdür. Denildi ki; kasdettikleri şeye muktedir bu âyetin mânâsı şöyledir: olacaklarmış gibi. «Onu Ortancaları onlara; Allah'a gördüklerinde dediler ki: Her tesbîh edip size verdiği halde biz yanlış geldik.» nimetlere şükretmeli değil Bahçelerine varıp gözleriyle miydiniz? dedi. «Dediler ki: gördüklerinde —bahçe Allah'ın Tesbîh ederiz. Seni Rabbımız, buyurduğu şekle dönmüştü— o gerçekten biz zâlimlerden parlak çiçekler, sayısız olmuşuz.» Faydalı olmayacak meyveler gitmiş, yerini bir noktada itâata geldiler ve kapkara çörçop yığını almıştı pişmanlığın yarar sağlamadığı ki onlardan hiç yerde pişman olup kusurlarını yararlanılamazdı. Bu durumu i'tirâf edip: «Gerçekten biz, görünce, yolu şaşırdıklarını zâlimlerden olmuşuz.» sandılar ve «Her halde biz dediler. «Şimdi birbirlerini yanlış geldik.» dediler. Yani yermeye başladılar.» biz, gitmemiz gereken yoldan Topladıkları üründen başka bir yola gidip şaşırdık, yoksullara vermeme dediler. İbn. Abbâs ve konusunda ısrar etmeyle başkaları böyle anlam alâkalı olarak birbirlerini vermişlerdir. Sonra içinde kınamaya başladılar. Ancak bulundukları halden dönüp birbirlerine verdikleri cevâb, gerçekten kendi bahçelerinde günâh ve hatâlarını i'tirâf-tan olduklarına kanâat getirdiler ba$ka bir şey değildi: «Dediler ve: «Hayır, belki de biz, ki: Yazıklar olsun bize, mahrum bırakıldık.» dediler. doğrusu biz, azgmlarmışız.» Hayır gerçekten bu bahçe o. Biz azdık, isyan ettik, haddi Ancak biz payımızı yitirdik, aştık da başımıza bu gelen şeyler geldi. «Belki Rabbımız Allah'ın nimetini inkârla bize bundan daha iyisini verir. değiştirenlere verdiği azâb Doğrusu biz, artık işte bu şekildedir. «Fakat Rabbımızdan dilemekteyiz.» âhiret azabı elbet daha Dünyada buna karşılık büyüktür. Keski bilmiş istedikleri söylendiği gibi, olsalardı.» İşittiğiniz gibi âhiret diyarında da sevâb dünyadaki azâb böyledir. bekledikleri söylenmiştir. Allah Âhiret azabı ise daha ağırdır. en iyisini bilendir. Hafız el-Beyhakî'nin Ca'fer İbn Sonra Seleften bazıları Muhammed İbn Ali kanalıyla... naklederler ki; bu bahçe Hz. Ali'den naklettiği rivayette sâhibleri Yemen'-li imişler. Rasûlullah (s.a.)in geceleyin Saîd İbn Cübeyr der ki: Bunlar meyve toplamayı ve hasâd San'â'ya altı mil uzaklıktaki yapmayı yasakladığı bildirilir. Darvân isimli kasabadan idiler. Habeş'li oldukları da söylenir. 34 — Muhakkak ki Babaları onlara bu bahçeyi müttaküer için, Rabları mîrâs bırakmıştı. Onlar kitâb katında Naîm cennetleri ehlinden idiler. Babalan iyi bir vardır. hayat yaşamış ve güzel davranışlarda bulunmuştu. 35 — Biz, müslümanları Elde ettiği ürünlerinden suçlular gibi tutar mıyız hiç? muhtaç olanlara verir ve kendi ailesinin yıllık geçimliğini 36 — Ne oluyor size, nasıl biriktirir, fazlasını da sadaka hükmediyorsunuz? olarak dağıtırdı. Adam ölünce çocukları ona vâris oldular ve 37 — Yoksa size mahsûs bir dediler ki: Babamız ahmak kitab var da ondan mı biriydi. Bunların hepsini okuyorsunuz? fakirlere dağıtırdı. Biz onlara vermeyelim de, kendimiz 38 — Seçtikleriniz herhalde biriktirelim. Böyle yapınca orada olacaktır. Allah onları, istediklerinin tersiyle cezalandırdı ve 39 — Yoksa kıyamet gününe ellerindeki malın hepsini yok kadar sürüp gidecek edip götürdü. Ayrıca tüm ana ahidleriniz mi var malları kaybolduğu gibi, hem aleyhimizde? Muhakkak ki kârları, hem de sadaka olarak hükmettikleriniz sizin verdikleri şeyler gitti, olacaktır. kendilerine hiç bir şey kalmadı. 40 — Sor onlara; hangisi bunu «Azâb' işte böyledir.» Allah'ın; üzerine alacak? emrine muhalefet eden, Allah'ın kendisine verdiği 41 — Yoksa onların ortakları nimetlere cimrilik edip fakir, mı var? Öyleyse ortaklarını da muhtaç ve yoksulların getirsinler. Eğer sâdıklardan haklarını vermeyenlere iseler. Bunu tekeffül edip Ve Müttakîler garantileyecek kimdir? «Yoksa Allah Teâlâ dünyadaki bahçe onların ortakları mı var?» sahihlerinin durumlarını ve Putlar ve taşlardan. «Öyleyse Allah'a isyan edip emrine karşı ortaklarını da getirsinler. Eğer gelince uğradıkları kötülükleri sâdıklardan iseler.» belirttikten sonra, âhiret yurdunu gözetip Allah'tan 42 — O gün, baldırlar açılır ve korkanlara lütfedeceği bitmez secdeye çağrılırlar. Ama buna tükenmez Naîm güç yetiremezler. cennetlerinden söz ediyor. Ve buyuruyor ki: «Muhakkak ki 43 — Gözleri dönmüş müttakîler için, Rabları olarak, yüzlerini zillet bürür. katında Naîm cennetleri Halbuki kendileri sapasağlam vardır. Biz, müsrü-manları oldukları vakit secdeye suçlular gibi tutar mıyız hiç?» çağırılmışlardı. Bunlarla onların cezasını eşit kılar mıyız hiç? Hayır, göklerin 44 — Bu sözü yalanlayanları ve yerin Rabbına andolsun ki Bana bırak. Biz onları hayır. «Ne oluyor size, nasıl kendilerinin bilmeyecekleri bir hükmediyorsunuz?» Nasıl yönden derece derece azaba böyle zanlarda yaklaştıracağız. bulunuyorsunuz? «Yoksa size mahsûs bir kitab 45 —- Ben, onlara mühlet var da ondan mı okuyorsunuz? veriyorum. Benim tuzağım Seçtikleriniz herhalde orada muhakkak sağlamdır. olacak.» Yoksa sizin elinizde gökten indirilmiş bir kitab var 46 — Yoksa sen onlardan bir da geçmişlerden aktarılan ücret istiyorsun da ağır bir şeyleri o kitabta okuyup borç altında mı kalmışlardır? saklıyor ve onu elden ele dolaştırıyorsunuz. Sizin iddia 47 — Yoksa gayb kendilerinin ettiğiniz hükümleri katında mıdır da ondan pekiştirilmiş olarak ihtiva eden yazıyorlar? bir kitabınız mı var? Seçtikleriniz herhalde orada Baldırların Açıldığı Gün olacaktır. «Yoksa kıyamet Allah Teâlâ Naîm cennetlerinin gününe kadar sürüp gidecek Allah'tan korkanlara âit ahidleriniz mi var aleyhimizde. olduğunu belirttikten sonra, Muhakkak ki hükmettikleriniz, bunun ne zaman sizin olacaktır.» Yanınızda gerçekleşeceğini de belirtiyor sağlam sözleşme ve ve diyor ki: «O gün, baldırlar ahidleriniz mi bulunuyor? açılır ve secdeye çağırılırlar. Muhakkak ki isteyip Ama buna güç yetiremezler.» arzuladıklarınız sizin olacaktır. Yani kıyamet günü. O gün «Sor onlara; hangisi bunu dehşet, sarsıntı, imtihan, üzerine alacak?» Onlara de ki: kargaşa ve önemli işler görülür. Buharı bu âyetin korkunç ve şiddetli bir hal tefsirinde der ki: Bize Âdem... belirir, anlamına geldiğini Ebu Saîd el-Hudrî'den nakletti söylemiştir. Avfî de, İbn ki; o, Rasûlullah (s.a.)ın şöyle Abbâs'tan nakleder ki; bu, buyurduğunu işittim, demiş: işlerin açılıp amellerin belirdiği Rabbımız ayağını açar da zaman, demektir. İşler mü'min erkekler ve kadınlar belirince âhirete girildiği O'na secde ederler. Dünyada anlaşılır ve durum ortaya gösteriş ve riya için secde çıkar. Dahhâk, İbn Abbâs'tan edenler orada kalırlar. Secde böyle rivayet eder. Bütün etmek için giderler de bel bunları Ebu Ca'fer İbn Cerîr kemikleri bir kat olur ve secde Taberî îrâd ettikten sonra edemeden geri dönerler. Bu şöyle der: Bana Ebu Zeyd hadîs Buhârî ve Müslim'in Ömer İbn Şebbe... Ebu Sahihlerinde ve diğer Musa'dan nakletti ki; Rasûlul- kaynaklarda muhtelif lafız ve lah (s.a.) şöyle buyurmuş: «O yollarla tahrîc edilmiştir. Bu, gün, baldırlar açılır.» kavli, ünlü ve uzun bir hadîstir. büyük bir nurdur. Herkes bu Abdullah îbn Mübarek... İbn nura karşı secdeye kapanır, Abbâs'tan nakleder ki; o, «O demiş. Bunu Ebu Ya'lâ, Kasım gün, baldırlar açılır.» kavlinin; İbn Yahya kanalıyla Veiîd İbn şiddet ve sıkıntı günü, Müslim'den rivayet eder. anlamına geldiğim bildirmiştir. Ancak bu rivayette mübhem İbn Cerîr Taberî de bunu bir kişi vardır. Allah en iyisini böylece rivayet eder ve der ki: bilendir. Bize Abd İbn Humeyd... İbn «Gözleri dönmüş olarak, Mes'ûd veya İbn Abbâs'tan — yüzlerini zillet burur.» Dünya İbn Ceiîr Taberî bu ikisinden hayatmday-ken büyüklenip hangisi olduğunda şüphe suç işlemelerine karşılık; etmiştir— nakleder ki; o, «O âhirette bu durumlarının tam gün, baldırlar açılır» kavline; zıddıyla cezalandırılırlar. Onlar büyük bir işten dolayı baldırlar dünyada iken secdeye açılır, diye mânâ vermiştir... çağırıldıklarında sağlıkları ve İbn Ebu Ne-cîh, Mücâhid'den rahatları yerinde olduğu halde, nakleder ki; o, baldırların secdeden kaçmışlardı. İşte açılmasının, işin şiddeti aynı şekilde âhirette güç anlamına geldiğini söylemiştir. yetiremedikleri halde secdeye İbn Abbâs da bunun kıyamet kapanma cezasıyla günü gerçekleşecek ilk an cezalandırılırlar. Allah Azze ve olduğunu söyler. İbn Cüreyc, Celle'nin tecellî ettiği zamanda Mücâhid'den bunun işin mü'minler O'na secdeye ciddiyeti ve zorluğu demek kapanırlar. Ama ne kâfirler, ne olduğunu nakleder. Ali İbn de münafıklar secde etmeye Ebu Talha İbn Abbâs'tan güç yetiremezler. Sırtlarının nakleder ki; o, «O gün, kemikleri tek bir kat olur. Ne baldırlar açılır.» kavlinin, zaman boynunu eğip secdeye kıyametin dehşetinden gitmek istese, secdenin tersi bir hale dönüşür. Tıpkı hazırlamış olduğum dünyada iken mü'minlerin oyunumdur. «Benim tuzağım aksine bir durumda muhakkak sağlamdır.» bulundukları gibi. Emrime karşı gelen, Ve müteakiben Allah Teâlâ peygamberlerimi yalanlayan şöyle buyuruyor: «Bu sözü ve Bana isyan etme cür'etini yalanlayanları Bana bırak.» gösterenlere karşı tuzağım Yani Kur'ân'ı. Bu, şiddetli bir sağlamdır. Buharı ve Müslim'in tehdîddir. Onları Benimle Sahihlerinde nakledilir ki; başbaşa bırak. Ben, onları Rasûlullah (s.a.) şöyle derece derece götürüp sonra buyurmuştur: Muhakkak ki bataklığa daldırmayı ve sonra Allah Teâlâ, zâlime mühlet kuvvetli bir zâtın yakalayışıyla verir. En sonunda onu yakalamayı nasıl bilirim. «Biz yakalayınca bir daha onları, kendilerinin bırakmaz. Sonra Hz. bilmeyecekleri bir yönden Peygamber; «İşte böyledir. derece derece azaba Rabbının yakalayışı, yaklaştıracağız.» Onlar bunun kasabaların zâlim halkım farkında bile olmazlar. Hattâ yakaladığı zaman. Çünkü Allah'ın kendilerine ikramı O'nun yakalaması hem olduğunu sanırlar. Bu da şiddetli, hem de acıklıdır.» bizatihi küçük düşürülmenin (Hûd, 102) âyetini okumuş. ifadesidir. Mü'minûn sûresinde «Yoksa sen onlardan bir ücret buyurulduğu gibi: istiyorsun da ağır bir borç «Zannederler mi ki kendilerine altında mı kalmışlardır? Yoksa mal ve oğullar vermekle gayb kendilerinin katında iyiliklerde onlar için acele mıdır da ondan yazıyorlar?» davranmaktayız. Hayır, Bu âyetin tefsiri Tür sûresinde farkında değiller.» (Mü'minûn, (40-41) geçmişti. Âyetin 55-56). En'âm sûresinde ise mânâsı şöyledir: Ey şöyle buyurur: «Onlar Muhammed, sen onları kendilerine hatırlatılan şeyleri ücretsiz olarak Allah'a davet unutunca; Biz de kendilerine ediyorsun. Onlardan hiç bir her şeyin kapılarını açtık. şey almıyorsun. Bu Nihayet kendilerine verilen o yaptığından dolayı yalnızca şeyler yüzünden sevinince; Allah katından sevâb onları ansızın yakaladık ve bekliyorsun. Onlar ise sırf bütün ümitlerinden mahrum bilgisizliklerinden, küfür ve kaldılar.» (En'âm, 44). Bu inâdlarından dolayı senin sebeple burada da Allah Teâlâ getirdiğin gerçeği şöyle buyuruyor: «Ben, onlara yalanlıyorlar. mühlet veriyorum. Benim tuzağım muhakkak sağlamdır. 48 — Sen, Rabbının Ben, onları te'hîr ediyor, hükmüne sabret ve balık mühlet veriyor ve belirli bir sahibi gibi olma. Hani o, süreye kadar geciktiriyorum. gamla dolu olarak Rabbma Bu, Benim tuzağım ve onlara seslenmişti. haksızlık edenlerdenim, diye 49 — Rabbının katından ona niyaz etmişti.» (Enbiyâ, 87) bir nimet erişmiş olmasaydı, Allah Te-âlâ da ona şöyle mutlaka o kınanmış olarak cevâb vermişti: «Biz de ona çıplak bir yere atılacaktı. duasını kabul edip üzüntüden kurtarmıştık. İşte inananları 50 — Rabbı onu seçti de, böyle kurtarırız.» (Enbiyâ, sâlihlerden kıldı. 88). Sâf-fât sûresinde ise Allah Teâlâ onun hakkında 51 — Doğrusu o küfredenler, şöyle buyurmaktadır: «Eğer o, zikri işittiklerinde; az kalsın tesbîh edenlerden olmasaydı, seni gözleriyle yiyeceklerdi. tekrar diriltilecekler! güne Ve; o, mutlaka bir delidir, kadar onun karnında diyorlardı. kalacaktı.» (Sâffât, 143-144) Burada ise buyuruyor ki: 52 — Halbuki o, âlemler için «Hani o, gamla dolu olarak öğütten başka bir şey değildir. Rabbma seslenmişti.» İbn Abbâs, Mücâhid ve Süd-dî ( f Seni Gözleriyle Yiyeceklerdi jüC ) kelimesinin, gamla dolu Allah Teâlâ buyuruyor ki: Ey olarak anlamına geldiğini Muhammed, kavminin seni bildirmişlerdir. Atâ el-Horasânî yalanlayıp eziyet etmelerine ve Ebu Mâlik ise, sıkıntıya «sabret.» Muhakkak ki Allah, düşmüş olarak anlamını onların aleyhinde hükmünü vermiştir. Biz daha önce verecek, hem dünyada, hem zikrettiğimiz hadîste, Yûnus de âhirette akıbetin senin ve (a.s.)un «Senden başka hiç bir senin peşinde gidenlerin ilâh yoktur, Sen münezzehsin, olmasını sağlayacaktır. «Ve doğrusu ben haksızlık balık sahibi gibi olma.» Yani edenlerdenim.» deyince, bu Zünnûn gibi. Bu, Metta oğlu cümlenin çıkıp Arş'm etrafını Yûnus (a.s.)tur. O, kavmine kuşattığını ve meleklerin; ey kızarak çıkmış ve başından Rabbımız, bu gurbet geçenler geçmiş, gemiye diyarından bilinen zayıf bir binmiş, denize düşmüş ve sestir, dediklerini, Allah balık onu yutmuştu. Teâlâ'nın da; bu sesi tanımıyor Okyanusların karanlıklarında musunuz? buyurduğunu, balık onu gezdirmiş, o da meleklerin hayır demeleri denizin yüce kudret sahibini üzerine Allah Teâlâ'nın; bu tesbîh edişini işitmişti. O Yûnus'un sesidir, dediğini, kudret sahibi ki uyguladığı onların da; ey Rabbımız, takdiri geri çevrilmez ve buna sürekli Senin için sâlih amel ve engel olmak imkânsızdır. O kabul edilmiş duâ ile yücelen zaman balığın^karnındaki zayıf kulun mu? dediklerini Yûnus karanlıklarda şöyle Allah Teâlâ'nın; evet, dediğini, seslenmişti: «senden başka meleklerin; bolluktayken hiç bir ilâh yoktur. Sen yaptığı amellerine acıyarak münezzehsin, doğrusu ben onu sıkıntıdan ve belâdan kurtarmaz mısın? dediklerini, Rasûlullah (s.a.) şöyle bunun üzerine Allah Teâlâ'nın buyurmuştur: Göz, zehirlenme balığa emredip onu sahile veya durup kesilmeyen attırdığını bildiren hadîsi kandan başkası için muska zikretmiştik. Bunun için Hak yoktur. Ancak Abbâs göz Teâlâ «Rabbı onu seçti de, değmesini zikretmemiştir. Bu, sâlihlerden kıldı.» Süleyman ibn Davud'un buyurmaktadır. ifadesidir. İmâm Ahmed İbn Hanbel der 2 — Büreyde îbn Husayb ki: Bize Vekî'... Abdullah'ın (r.a.)m Hadîsi: Ebu Abdullah şöyle dediğini bildirdi: İbn Mâce der ki: Bize Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: Muhammed İbn Abdullah İbn Hiç kimsenin; ben Matta_ gğlu Nümeyr... Büreyde İbn Hu- Yunus'tan daha hayırlıyım, sayb'dan nakletti ki; demesi uygun düşmez. Buhârî, Rasûlullah (s.a.) şöyle bu rivayeti Süfyân es- buyurmuştur: Göz ve Sevrî'den rivayet eder. Buhârî zehirlenmeden başkasında ve Müslim'de ise bu hadîs Ebu muska yoktur. İbn Mâce de bu Hüreyre'den menkûl olarak hadîsi aynı şekilde, rivayet yer alır. eder. Müslim, Sahihinde bu «Doğrusu o küfredenler, zikri hadîsi Saîd İbn Mansûr işittiklerinde; az kalsın seni kanalıyla... Büreyde'den gözleriyle yiyeceklerdi.» İbn mevkuf olarak rivayet eder. Abbâs, Mücâhid ve başkaları Ayrıca burada bir de kıssa bu âyette yer alan ( dUjâl jJ ) zikreder. Bu hadîsi Şu'be'de... kelimesini, gözleriyle sana Büreyde'den nakleder. Tirmizî nüfuz edeceklerdi. Yani bu nakle yer verir. İmâm gözleriyle seni sıkıntıya Buhârî de bu hadîsi düşüreceklerdi anlamım Muhammed İbn Fudayl vermişlerdir. Bu şu mânâyadır: kanalıyla Mâlik'ten nakleder. Allah seni onlardan koruyup Tirmizî ise Süfyân İbn Uyeyne muhafaza etmemiş olsaydı, kanalıyla... İmrân İbn sana kızmalarından ve seni Husayn'dan mevkuf olarak kıskanmalarından dolayı rivayet eder. gözleriyle seni bitireceklerdi. 3 — Ebu Zerr, Cündeb İbn Göz Değmesi Cünâde (r.a.)nin Hadîsi: Bu âyet-i kerîme, göz Hafız Ebu Yâ'lâ el-Mavsılî değmesinin ve te'sîrinin hak merhum... Ebu Zerr'den olduğunun delilidir. Nitekim nakleder ki, Rasûlullah (s.a.) bu konuda pek çok ve şöyle buyurmuş: Göz, Allah'ın müteaddid yollarla hadîs-i izniyle kişiyi öylesine sarsar şerifler vârid olmuştur. ki; kanat gererek yukarıya (Kalem, 48-52). doğru çıkarır, sonra oradan 1 — Enes İbn Mâlik (r.a.)in yuvarlar. Bu hadîsin isnadı Hadîsi: Ebu Dâvûd der ki: Bize garîbtir ve hadîs imamları onu Süleyman İbn Dâvûd,.. tahrîc etmemişlerdir. Enes'ten nakletti ki; 4 — Habis et-Temîmî (r.a.)nin Hadîsi: İmâm Ahmed İbn yıkamanız söylendiği zaman Hanbel (gusül yaparken) orayı der ki: Bize Abdüssamed... 8070 Hayye ibn Hâris'ten nakletti ki, ÎBN RESÎR ona babası Haris et-Temîmî (Cüz: 29; Sûre: 68 Rasûlullah (s.a.)m şöyle yıkayın. Bu hadîsin rivayetinde buyurduğunu duymuş Müslim, Buhârî'den ayrı olduğunu söylemiş: Baykuşta kalmıştır. Ab-dürrezzâk der ki: bir şey yoktur. (Araplar bir Süfyân es-Sevrî... Abdullah evde baykuş ötünce, oraya İbn Abbâs'tan nakletti ki; o, ölüm geleceğini ya da ölünün şöyle demiş: Hz. Peygamber kemiğinin veya ruhunun uçan Hasan ve Hüseyn'i okurdu ve bir baykuş haline dönüşeceğini derdi ki: Allah'ın tâm olan kabul eder ve bu sebeple kelimeleri ile sizi her türlü uğursuz sayarlardı.) Göz öldürücü şeytândan ve değici haktır. Uğursuz saymanın en gözden Allah'a sığındırırım. doğrusu ise faldır. Tir-mizî bu Sonra şöyle derdi: Ibrâhîm hadîsi Amr ibn Ali kanalıyla (a.s.); İshâk ve îsmâîl (a.s.)i Hayye ibn Hâris'ten böylece Allah'a sığındırır ve naklettikten sonra; garîb bir okurdu. Buharı ve Sünen hadîstir, der. Şeybân da bu sâhibleri bu hadîsi Minhâl hadîsi Yahya İbn Ebu Kesîr kanalıyla Ibn Abbâs'tan kanalıyla... Ebu Hüreyre'den naklederler. nakleder. Ben derim ki: İmâm 6 — Ebu Ümâme Es'ad İbn Ahmed İbn Hanbel'in Hasan Sehl İbn Huneyf (r.a.)in İbn Mûsâ kanalıyla Ebu Hadîsi: İbn Mâce der ki: Bize Hüreyre'den naklettiği şu Hişâm İbn Ammâr... Ebu hadîs de aynıdır: Baykuşta bir Ümâme İbn Sehl İbn Hu- kötülük yoktur. Gök haktır. neyfden nakletti ki; Âmir İbn Uğursuz saymaların en Rebîa, Sehl İbn Huneyfe doğrusu ise faldır. yıkanırken rastlamış ve demiş 5 — Abdullah İbn Abbâs ki: Seni bugünkü gibi (r.a.)ın Hadîsi: İmâm Ahmed görmedim. El değmemiş câriye İbn Hanbel der ki: Bize gibi tenini de. Az sonra Sehl Abdullah İbn Velîd... İbn İbn Huneyf'in başı dönüp yere Abbâs'tan nakletti ki; düşmüş. O-Rasûlullah'ın Rasûlullah (s.a.) şöyle yanına getirilmiş. Kendisine; buyurmuş: Göz haktır. Uçan Süheyl sar'âya tutuldu, şeyleri yere indirir. Bu hadîsin denilmiş. Rasûlullah (s.a.): Bu bir başka tarîkten rivayeti de konuda kimin göz değdirdiğini Müslim'in Sahîh'inde iddia ediyorsunuz? demiş. Abdurrah-mân ed-Dârimî Onlar: Âmir İbn Rebîa'nın tarafından... İbn Abbâs'tan demişler. Rasûlullah (s.a.) nakledilen şu hadîstir: Göz buyurmuş ki: Sizden biriniz haktır. Eğer kaderin önüne kardeşini neden öldürsün? geçen bir şey olsaydı, göz Sizden biriniz kardeşinde kaderin önüne geçerdi. Bir yeri hayretini mûcib olan bir şey görürse, ona bereketle duâ şikâyetin var mı ya etsin. Sonra Hz. Peygamber su Muhammed? demiş. O da; istemiş ve Âmir'e abdest evet, demiş. Cibril (a.s.) almasını buyurmuş. Ellerini Allah'ın adıyla seni okurum. bileklerine kadar, yüzünü ve Sana eziyet veren her şeyden ayaklarını sonra da eteğinin seni korurum. Her nefsin içini yıkamasını ve üzerine bu şerrinden ve değen gözden suyu dökmesini emretmiş. Allah'ın adıyla seni okurum ve Süfyân der ki: Ma'mer, sana rukye yaparım, demiş. Bu Zührî'den ayrıca şu ifâdeyi de hadîsi Safvân Abd'ül-Vâris nakletti: Rasûlullah (s.a.) kabı kanalıyla Ebu Saîd'den arkasında olana bırakmasını nakleder. Ebu Dâ-vûd dışında da emretmişti. Neseî de bu Sünen sâhibleriyle, Müslim de hadîsi Süfyân İbn Uyeyne ve bu hadîsi Abd'ül-Vâris Mâlik İbn Enes'in hadîsiyle kanalıyla Ebu Saîd el- birlikte Zührî'den nakleder. Hudrî'den rivayet ederler. Süfyân İbn Uyeyne aynı İmâm Ahmed İbn Hanbel der şekilde Ma'mer kanalıyla... Ebu ki: Bize Affân... Ebu Saîd el- Ümâme'den bu son kısmı (kabı Hudrî'den —ya da Câbir İbn arkasında olana bırakmasını Abdullah'tan— nakletti ki; emretti) da nakleder. îbn Ebu Rasûlullah (s.a.) dertlenmiş, Zib' kanalıyla... Sehl Ibn Cibril (a.s.) gelip ona demiş ki: Huneyf'den de bu hadîs Allah adına sana rukye rivayet edilmiştir. Mâlik'in yaparım. Seni rahatsız eden hadîsinde de Muhammed İbn her şeyden, her kıskanandan Ebu Ümâme kanalıyla Sehl İbn ve gözden Allah sana şifâ Huneyf'den bu hadîs versin. Bu rivayeti aynı şekilde nakledilmiştir. Ahmed İbn Hanbel, 7_— Ebu Saîd el-Hudrî Muhammed İbn Abdurrahmân (r.a.)nin Hadîsi: İbn Mâce der kanalıyla Ebu Saîd'den ki: Ebu Bekr İbn Ebu Şeybe... nakleder. Ebu Zür'a er-Râzî Ebu Saîd'den nakletti ki; der ki: Abdüssa-med İbn Rasûlullah (s.a.), cinlerin ve Ab^ül-Vâris... bu hadîsi Enes insanların göz İbn Mâlik'den aynı anlamda değdirmelerinden dolayı olmak üzere rivayet eder ki Allah'a sığınırdı. Muavvizeteyn her iki rivayet de sahihtir. (Nâs-Felak) sûreleri nazil 8 — Ebu Hüreyre (r.a.)nin olunca, bunları okudu, Hadîsi: İmâm Ahmed İbn diğerlerini terketti. Tirmizî ve Hanbel der ki: Bize Neseî de Saîd Ibn Iyâz Abdürrezzâk... Ebu kanalıyla bu hadîsi Ebu Hüreyre'den nakletti ki; Saîd'den nakleder. Ayrıca Rasûlullah (s.a.) şöyle Tirmizî; bu hadîs hasendir, buyurmuş: Muhakkak ki göz, der. İmâm Ah-med îbn Hanbel haktır. Buhârî ve Müslim bu der ki: Bize Abdüssamed... Ebu hadîsi Abdürrezzâk kanalıyla Saîd'den nakletti ki; Cibril tahrîc ederler. İbn Mâce der (a.s.) Rasûlullah'a gelip; ki: Bize Ebu Bekr İbn Ebu Şeybe... Ebu Hüreyre'den Abdürrezzâk kanalıyla... nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) U'meys kızı Esmâ'dan şöyle buyurmuştur: Göz nakleder. Tirmizî: bu hadîs haktır. İbn Mâce bu hadîsin hasen-dir, sahihtir, der. rivayetinde münferid 10 — Hz. Âişe (r.a.)nin Hadîsi: kalmıştır. Ahmed İbn Hanbel İbn Mâce der ki: Bize Ali İbn de bu hadîsi İsmâîl İbn Uleyye Ebu Hasîb... Hz. Âişe (r.a.)den kanalıyla... Saîd el-Cüveyrî'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) nakleder. İmâm Ahmed İbn ona, gözden dolayı rukye Hanbel der ki: Bize İbn yapmasını emretmiş. Buhârî Nümeyr... Ebu Hüreyre'den bu hadîsi Muhammed İbn nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) Hesîb kanalıyla... Abdullah İbn şöyle buyurmuş: Göz haktır. Şeddâd'dan nakleder. Müslim Onu şeytân ve âdemoğullanmn de bu hadîsi Süfyân kanalıyla hasedi meydana getirir. Abdullah İbn Şeddâd'dan Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize nakleder. Sonra İbn Mâce der Halef İbn Velîd... Muhammed ki: Bize Muhammed İbn İbn Kays'tan nakletti ki... Ebu Beşşâr... Hz. Âişe'nin şöyle Hüreyre'ye şöyle denmiş: dediğini nakletti. Rasûîullah Rasûlullah (s.a.)m: (s.a.); Allah'a sığının (istiâze Uğursuzluk üç şeydedir; ev, at edin), çünkü göz haktır, ve kadında, dediğini işittin mi? buyurdu. Bu hadîsin naklinde Ebu Hüreyre (r.a.) demiş ki: İbn Mâce münferid kalmıştır. Evet, diyecek olursam Ebu Dâvûd der ki: Bize Osman Rasûlullah (s.a.) a söylememiş İbn Ebu Şeybe... Hz. Âişe'nin olduğu şeyi söyletmiş olurum. şöyle dediğini bildirdi: Ancak ben, Rasûlullah (s.a.)m Gözleyen kişiye abdest alması şöyle dediğini işittim: Uğursuz emredilirdi de onun suyuyla saymaların en doğrusu faldır göz edilen kişi yıkanırdı. ve göz haktır. 11 — Seni İbn Huneyf (r.a.)in 9 — U'meys kızı Esma Hadîsi: İmâm Ahmed İbn (r.a.)nın Hadîsi: İmâm Ahmed Hanbel der ki: Bize Hüseyn İbn İbn Hanbel der ki: Bize Muhammed... Seni İbn Huneyf Süiyân..! Ubeyd İbn Rifâa'dan in oğlu Ebu Ümâme'den nakleder ki; Esma: Ey Allah'ın nakletti ki; babası ona şöyle Rasûlü, Ca'fer'in çocuklarına anlatmış: Rasûlullah (s.a.) ile göz değdi, ben onlar için rukye birlikte Mekke'ye doğru çıkıp yapayım mı? deyince, yürümüşler. Nihayet Cuhfe Rasûlullah (s.a.): Evet, eğer civarındaki el-Harrâr tepesine kaderi geçebilecek bir şey vardıklarında Sehl İbn Huneyf olsaydı, göz onu geçerdi, yıkanmış. Bedeni ve derisi çok buyurmuş. Tirmizî ve İbn Mâce güzel, bembeyaz tenli bir de aynı şekilde Süfyân İbn erkekmiş. Adiyy İbn Kâ'b Uyeyne kanalıyla bu hadîsi oğullarının kardeşi olan Ubeyd İbn Rifâa'dan kabilenin mensubu Âmir îbn naklederler. Keza Tirmizî, Rebîa onu yıkanırken görmüş Neseî ile beraber bu hadîsi ve şöyle demiş: Ben bugünkü gibi, hiç bir erkek eli teşkil edecek bir engel değmemiş câriye tenine aramaya koyuldular. Âmir benzer bir ten görmedim. üzerinde bulunan yünden Bunun üzerine Sehl İbn cübbeyi çıkarınca ona baktım Huneyf bayılıp düşmüş. ve gözüm ona değdi. Suda Rasûlullah'a gelip; Ey Allah'ın yıkanmak üzere indiğinde Rasûlü, Sehl hakkında suyun içerisinde bir çatırtı diyeceğin bir şey var mı? sesini duydum. Yanına vardım Allah'a andolsun ki o ayılmıyor üç kere ona seslendim ceyâb ve başım da kaldırmıyor, vermedi. Peygambere gelip denilmiş. Rasûlullah (s.a.): durumu haber verdim. Onunla ilgili kimseyi itham Rasûlullah (s.a.) yürüyerek ediyor musunuz? demiş. geldi, suya daldı. Ben onun Onlar; Âmir İbn Rebîa ona göz ayağının beyazlığını görüyor etti, demişler. Rasûlullah gibiydim. Âmir'in göğsüne (s.a.) Âmir İbn Rebîa'yı çağırıp eliyle vurdu sonra: Allah'ım; kızmış ve demiş ki: Sizden ondan sıcağını, soğuğunu, biriniz kardeşini niçin hastalığını ve ağrısını gider, öldürüyor. Senin hayranlığını dedi. Bunun üzerine o kalktı. çeken bir şeyini gördüğünde Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: tebrik etmen gerekmez miydi? Sizden biriniz kardeşinde veya Sonra ona; Sehl için yıkan, kendinde veya malında demiş. O da yüzünü, hayranlığını çekecek bir şeyi dirseklerine kadar ellerini, görürse, onu tebrik etsin. ayaklarını ve dizleriyle Çünkü göz haktır. eteğinin iç kısmım bir kadehin 13 — Câbir îbn Abdullah içerisinde suyunu toplayacak (r.a:)m Hadîsi: Hafız Ebu Bekr şekilde yıkamış. Sonra bu su el-Bez-zâr Müsned'inde der ki: Sehl İbnyHuneyf'in üzerine Bize Muhammed İbn Ma'mer... dökülmüş. Onu bir başına ve Câbir îbn Abdullah'tan nakletti öteden arkasına doğru ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle uöküyormuş. Sonra o kadeh buyurmuş: Allah'ın yazdığı içindeki su arka tarafına kazâ ve kaderden sonra değdiriliyormuş. Böyle ümmetimden kişilerin en çok yapılınca halkla beraber, Sehl öldüğü şey nefeslerdir. Bezzâr de kendisinde hiç bir araz der ki, yani gözdür. Ayrıca biz kalmayacak şekilde kalkıp bu hadîsi Hz. Peygamberden yürümüş. yalnız bu isnâd tarikiyle 12.— Âmir İbn Rebîa (r.a.)mn biliyoruz. Ben derim ki: Bu Hadîsi: İmâm Ahmed İbn hadîs, bir başka vecihle Hanbel, Âmir'in müsned Câbir'den nakledilmiştir. Şöyle rivayetleri bahsinde der ki: ki; Hafız Ebu Abdurrah-mân Bize Vekî... Abdullah İbn Muhammed İbn Münzir «el- Âmir'in şöyle dediğini nakletti: Acâib» isimli kitabında —ki bu Âmir İbn Rebîa ve Sehl îbn kitâb çok değerli faydaları Huneyf gusül yapmak üzere muhtevidir— der ki: Bize gittiler. Kendileri için örtü Rehâvî... Câbir îbn Abdullah'tan nakletti ki; insanların gözlerinden afiyette Rasûlullah (s.a.) şöyle kıl. Rasûlullah (s.a.) bunu buyurmuş: Göz haktır. Öyle 'ki söyledi de, onlar kalkıp kişiyi kabre, deveyi kazana huzurunda oynamaya sokar. Benim ümmetimin başladılar. Bunun üzerine Hz. çoğunluğunun helak olması Peygamber şöyle dedi: Siz de gözdendir. Sonra bu hadîsi kendinizi, eşlerinizi ve Şuayb İbn Eyyûb, Câbir İbn çocuklarınızı bu dua ile Abdullah'tan şu şekilde rivayet koruyun. Çünkü onun gibi bir eder: Göz kişiyi kabre, deveyi duâ ile hiç bir kimse kazana sokar. korunmamıştır. Hatîb el- 14 — Abdullah İbn Âmr Bağdâdî der ki: Bu hadîsin (r.a.)mn Hadîsi: İmâm Ahmed rivayetinde Tüster halkından İbn Han-bel der ki: Bize olan Ebu Reccâ Muhammed Kuteybe... Abdullah İbn İbn Ubey-dullah el-Habetî Amr'dan nakletti ki; Rasûlullah münferid kalmıştır. İbn Asâkîr, (s.a.) şöyle buyurmuş: Ne Tarih'inde Tarrâd İbn bulaşma ve salgın vardır ne Hüseynin hal tercümesi uğursuzluk. Ne baykuş vardır, kısmında bunu zikreder. ne de kıskançlık. Göz ise haktır. Bu hadîsin rivayetinde Ahmed İbn Hanbel münferid kalmıştır. 15 — Hz. Ali (r.a.)nin Hadîsi: Hafız İbn Asâkîr, Hayseme İbn Süleyman kanalıyla... Hz. Ali'den nakleder ki, Cebrail (a.s.) Hz. Peygamberin yanma geldi ve onu kederli buldu. Ey Muhammed, senin yüzünde gördüğüm bu üzüntü nedendir? dedi. Hz. Peygamber: Hasan ve Hü- seyn'e göz değdi, buyurdu. Cebrâîl dedi ki: Göz değmesi doğrudur, çünkü göz haktır. Sen onları şu sözlerle Allah'a sığmdırsan olmaz mıydı? Hz. Peygamber; ey Cebrâîl, o sözler nelerdir? dedi. Cebrâîl dedi ki: Allah'ım, yüce saltanat sahibi, ezelî lütuf sahibi, şerefli vecih sahibi, kabul edilmiş duaların ve tamamlanmış kelimelerin sahibi, Hasan ve Hüseyni cinlerin nefeslerinden ve