u
Bauhaus üzerine yazılan çağdaş tarihler, bu oluşumun başlangıcını gerilere, Alman
İmparatoru II.Wilhelm dönemine (1888-1918) kadar taşıyorlar. Onun dönemi, 1871¶de
Fransa¶yı yenerek ulusal birliğini sağlayan Almanya¶nın ulusal kültürünü ve devlet örgütünü
yapılandırdığı, kapitalistleşme ve sanayileşme girişimleri ile bunların gerektirdiği eğitim
reformlarını yoğunlaştırarak modernleşmesine hız verdiği bir radikal dönüşümler dönemi
olarak bilinir. Almanya, Fransa ve İngiltere karşısında rakip bir ³dünya gücü´ oluşturma
hedefine, bu dönem süresince gerçekleştirdiği hamlelerle erişecek ve 1910¶da Avrupa¶nın en
büyük sanayi gücü olacaktır. [i]
´eni bir kolonyal güç olarak Almanya, rakipleri gibi denizaşırı topraklara açılmak yerine,
Doğu¶ya yönelerek Anadolu ve Mezopotamya¶yı, yani Orta Avrupa ve Balkanlar yoluyla
Osmanlı memleketlerini yörüngesine almak istiyordu. Bu amaçla da, gene rakiplerinden
farklı, özgün bir ³barışçıl yayılma´ 3
politikası geliştirmişti. Bu politika
kültürel nüfuza dayanıyor, o nedenle de eğitim sistemi üzerinde kurulacak bir egemenliği esas
alıyordu. Fetihçi değil, toplumlarda rızanın örgütlenmesine dayalı hegemonik bir politikaydı.
Parolası ³demiryolları ve okullar´dı. Almanya mimarı olduğu nüfuz politikasını, sisteminin
önemli ölçüde bütünleştiği Avusturya ile ittifak içinde uyguluyordu.
Sonuçta bu iki devletin diplomasileri bir yerde çakışıyor ve Osmanlı, Alman kültürel
nüfuzuna kapılarını açıyordu. Modernleşmesinin, uluslaşmasının, Batılılaşmasının dümenini
Tanzimat¶tan beri elinde tutan Fransa¶dan alıp bu yeni müttefikine teslim ediyordu. Mehmet
Akif, ³ Doğu¶yu korumak ve uygarlaştırmak, Doğu¶ya doğru Osmanlılar ile birlikte gitmek,
Doğu¶yu Alman ticaret ve sanayii için kazanmak... İşte kendisini bilen Osmanlı ve Alman
hükümetleri için büyük bir program...´ diye yazarken Osmanlı aydınlarının sözcülüğünü
yapıyordu. [ii] Alman nüfuzu 1908¶deki Meşruti Devrim ve I.Dünya Savaşı ertesindeki kısa
aralıklar hariç, II.Dünya Savaşı sonuna kadar bütün etkinliğiyle sürecektir. İşte Bauhaus
kültürü, bu tarihsel/siyasal çerçevede, yeni yeni kurumlaşan ³Türk Eğitimi´ne tercüme
olmuştur.
Bauhaus¶un sözcüsü Walter Gropius¶tur. Hareketin tarihine yakın zamanlara kadar koruduğu
resmiyeti kazandıran onun yazdıkları olmuştur. Ona kalırsa Bauhaus, Wilhelm ve Hitler
Bauhaus¶u hazırlayan önemli bir diğer girişim Werkbund¶dur. Gene Ticaret Bakanlığı¶nın
himayesinde ve Muthesius¶un önderliğinde örgütlenen Werkbund, bürokratlar, sanayicilar,
tüccarlar, mimar ve sanatçılar arasında 1907¶de kurulan bir birliktir. Başta gelen amacı ulusal
beğeninin terbiyesidir. Ortak ve çağdaş bir beğeninin oluşturulması, Ziya Gökalp¶in de
kavradığı gibi, bir ulusun kuruluşundaki en hayati bileşenlerindendir. Sanat, zanaat, sanayi ve
ticareti kaynaştırarak Werkbund, ³kapitalizmle kültürü uzlaştırabilmeye´ çabalar. Alman
devletinin siyasal, ekonomik ve kültürel politikalarına eklemlenerek, onlara entelektüel ve
sanatsal enerji katar. Üye sayısı zamanla 1800¶e kadar tırmanacak olan Birlik, büyük eğitim
reformunun arkasında durarak kendini kültürel bir rönesansın odağı gibi görür.
-
Kısacası, Arts and Crafts Almanya¶ya transfer olduğunda, artık ne Ruskin¶in makinelerin
egemenliğine ve emeğin yabancılaşmasına karşı Gotik zamanların el ustalığını dirilterek
meydan okumaya ilişkin romantik düşlerinden, ne de Morris¶in dünyayı -hayatı-
sanatsallaştırarak dönüştüreceğine inandığı ütopyalarından eser kalmamıştır. Jacques
Rancière¶in belirttiği gibi, bu tasarılar ³İngiltere¶den Almanya¶ya geçtiğinde Werkbund ve
Bauhaus¶un modernist-fonksiyonalist ideolojisine dönüşür. Tasarımcı Behrens için bu,
endüstriyel bir tesisin özgül amaçlarına hizmet eden fonksiyonel mühendislik ideolojisidir.´
[iii] Sonuçta, Ruskin ve Morris¶in mirası, reddettikleri modern akılcılığa ±rasyonalizme-
teslim edilmiştir. Sanat sanayinin, mimarlık mühendisliğin, güzel sanatlar uygulamalı
sanatların, form işlevin, bireysel deha devletin ve sermayenin, hayalgücü aklın, düş bilincin,...
güdümüne girmiştir.
Arts and Crafts hareketinden türeyerek 20.yüzyıl başında bütün Avrupa¶yı kuşatan ve yer yer
³modern stil´ olarak da anılan Art Nouveau¶nun Belçika¶daki öncülerinden olan van de Velde
1900 yılında Berlin¶e yerleşir. Bauhausu etkileyen ³bütüncül sanat´ 3" #
felsefesinin en önemli temsilcilerindendir ve Werkbund kurucusudur. 1907¶de bir dükün
himayesinde kendi tasarladığı binalarda kurduğu Weimar Uygulamalı Sanatlar Okulu¶nun
başına geçer. 1915¶de süregelen savaşla ilgili baskılar yüzünden Belçika¶ya dönmek zorunda
kaldığında yerine Gropius¶un atanmasını öngörür. Ve Gropius, Weimar Güzel Sanatlar
Akademisi¶ni de sahiplenerek,her anlamda van de Velde¶nin tasarladığı çatı altında, onun
mirasını Bauhaus¶a mal eder.
Besbelli, Gropius 1919¶da Bauhaus Manifestosu¶nu ilan ettiğinde, bu okulun temsil ettiği
düşünce ve pratikler neredeyse yüzyıllık bir maziye sahiptir. Üstelik Alman Bauhaus, öncesiz
olmadığı gibi sonrasız da değildir. Gropius¶un ve Mies¶in refakatinde vatanını terk
etmemiştir! Nazi rejiminin hem savaş, hem de iletişim araç ve teknolojilerinin tasarımında;
ayrıca, Walter Benjamin¶in terimleriyle ³siyasetin estetikleştirilmesi´nde Bauhaus öğrencileri
kadar, kadroları da görev alır. Her ne kadar Nazi estetiği modernizmden klasizme bir dönüş
gibi yorumlansa da, her Alman¶a vaat edilen halk radyoları 3 $"
ve halk arabaları
3# " gibi seri üretimi ve mühendisliği idealleştiren Hitler¶in tüketim modelinde
Bauhaus µmodernizmi¶nin damgasını kaydetmemek mümkün değildir. Zaten Bauhaus 1933
yılında kapatıldığında ±gördüğü baskı üzerine kendi kendini feshettiğinde- Alman tasarım ve
üretim evreninde hükmünü sürdürecek kadar egemen olmuştur. Üstelik Gropius ve Mies bile,
başlarda Nazi yönetiminin kimi projelerini üstlenmekte istekli davranmışlardır. Hatta Mies bir
süre, µmodernizm¶lerine sahip çıkılacağı umuduyla, istendiği sürece yeni yönetimle çalışmaya
dahi gönüllü olur. Aynı yıllarda, Le Corbusier¶nin de, gereğinde yerle bir edilecek eski kentler
üzerine bile inşa edilebileceğini düşlediği
projesinin gerçekleşmesi için
Mussolini¶nin diktatörlüğüne umut beslediğini hatırlamak gerekir.
D
´ukardaki Bauhaus profilinden, Alman modernleşme kültürünün Türk modernleşme
kültürüne tercümelerini inceleyceğimiz kimi çıkarsamalar yapılabilir:
Bauhaus sıklıkla bir okul, bir pedagoji, avangard bir akım, bir estetik, bir stil,... gibi ele
alınır. Oysa bunların çok ötesindedir. Olsa olsa bir kavrayış, anlayış ve anlamdırma stilidir.
Modernleşmenin dayattığı toplumsal örgütlenmenin gerçekleştirilmesi yolunda bir dönüşüm ±
reform- politikası, bir kültürel politikadır. Kaynağı Victoria dönemi İngiliz reformizmidir.
Toplumun bir ulus olarak yapılanmasının gerektirdiği bir yurttaş terbiyesi projesi;
Foucault¶un tabiriyle, bir ³disiplin teknolojisi´dir. ³Estetiğin programlı bir toplumsal reform
hareketine dönüştürülmesidir.´ [vii]
Rus Devrimi¶yle zirvesine çıkan ve bir yıl sonra Almanya¶yı da sarsan devrimler çağını ve
I.Dünya Savaşı¶nın kaosunu izleyen düzen arayışının bir yanıtıdır. Dolayısıyla Bauhaus türevi
girişimler, düzene karşı örgütlenen ve Dada ile başlayıp Situasyonizme kadar süren avangard
hareketler gibi romantizmin izini sürmezler, rasyonalizmi yüceltirler. Bunu en µgüzel¶ ifade
eden, II.Savaş¶tan sonra örgütlenen ve Bauhaus¶u yerden yere vuran Situasyonist
Bauhaus¶tur. Hala İskandinavya¶da takipçileri bulunmaktadır.
Bauhaus bir kültürel, ekonomik ve toplumsal yenilenme tasarısını ifade eder. Bu yolda
gerekli olan iradeyi, kudreti ve yaratıcı dehayı sanatçıların temsil ettiğine inanır. µ´eni¶ bir
hayatın sırları sanatlarda saklıdır. I. Dünya Savaşı ertesindeki sanat-mimarlık manifestoları
hep µyeniliğin¶ sırlarını ifşa ederler. ³´eni mimarlık´: Mies, van Doesburg, Mendelsohn;
³yeni sanat´: De Stijl, Taut; ³yeni sanatçı´ van Doesburg; ³yeni ruh´: Le Corbusier; ³yeni
dünya´: Meyer; ³yeni insan´: El Lissitzky;...
Makineyi belli başlı aleti, geometriyi de dili olarak belleyen ³hayatın estetikleştirilmesi´
hırsı, faşist örneklerindeki gibi bir ulusun tasarlanmasından, günümüzdeki neo-liberal
ütopyaların bütün küreyi tasarlamasına kadar, değişik toplumsal mühendislik projelerini
besler.
Eğer Tanrı öldüyse, Moholy-Nagy¶e göre onun yerini mühendis alıyordu. [xiii] ´eni
µ´aradan¶ mühendisti. Sanat ise dinin yerini dolduran ³seküler bir teoloji´ye (Preziosi)
dönüşüyordu.
Bauhaus ile sonuçlanan girişimler dizisinin tamamı Prusya devletinin inisiyatifiyle devreye
girer ve genellikle Ticaret Bakanlığı tarafından yönetilir ve denetlenir. ³20. yüzyıl Alman
mimarlığını ve tasarımını kavrayabilmek için, modern devlet çıkarlarının, serpilen tüketim
toplumunun, uluslararası rekabetin ve küreselleşmenin tasarım kültürünü nasıl etkilediğini
hesaba katmak gerekir.´ [xiv]
Bauhaus başka başka merkezlerde başka başka adlara bürünen bir enternasyonali temsil
eder: Bu enternasyonalin merkezleri Londra (Arts and Crafts), Amsterdam (de Stijl), Paris
(Pürizm), Berlin (Jugendstil, Bauhaus), Viyana (Kinetizm), ve Moskova¶dır (Konstrüktivizm).
Türk modernleşme kültürü üzerindeki etkisi de bu enternasyonelin yörüngesinde oluşur.
Enternasyonelin ortak dili geometridir. O nedenle Atatürk¶ün bizzat kaleme aldığı iki ders
kitabından birinin ³´urttaşlık Bilgisi´, diğerinin de ³Geometri´ olması ve bu iki kitabın
yurttaşlıkla geometriyi bağlantılandırması düşündürücüdür.
* Bütün Ulusların Endüstriyel Eserlerinin Büyük Sergisi
[iv] A.g.e.,s.95-97.
[viii] Artun, ÷
(!
!, s.45.
D
---- !
+,!
(İstanbul:İletişim ´ayınları, 2006).
Aslanapa, Oktay,
&
-
(İstanbul: Eren ´ayıncılık,
1993).
Atatürk, .
(İstanbul: Örgün ´ayınevi, 1998).
Conrads, Ulrich, /
"
451
&
(Londra: Lund
Hunphries, 1970).
Gencer, Musrafa, 78
! & *,+659,+6+9:8
,& %
(İstanbul: İletişim ´ayınları, 2003).
Gökalp, Ziya,
-
(İstanbul: M.E.B. Devlet Kitapları, 1970).
Hızır, Nusret, 2 ; !
(İstanbul: Çağdaş ´ayınları, 1976).
Merter, Ender, ³Tutkulu Ellerden Günümüze Uzanan Gerçek: İhap Hulusi Görey´, % ),
÷
. - -u
/
(İstanbul: ´apı Kredi ´ayınları, 2007).
Mertins, Detlef, ³Bauhaus´, & (New ´ork: Oxford University Press, 1998),
I.cilt, s.219-227.
Neumark, Fritz, ÷ !-
,
% & % &
+6<<,+6=<(İstanbul, İ.Ü. İktisat Fakültesi Maliye Enstitüsü ´ayını, 1982).
Pancaroğlu, Oya, ³Formalism and the Academic Foundation of Turkish Art in the Early 20th
Century´,
, Volume XXIV, 2007, s.67-78.