SEYYÝD NESÝMÝ:
Seyyid Nesimi, Alevi-Bektaþi toplumunun kutsal bir þairi olarak kabul
görür. Okurlara kesin bilgiler sunmak ne yazýk ki mümkün deðil. A.
Celalettin Ulusoy, ''Yedi Ulular'' adlý eserinde; Nesimi'nin doðum yerleri
hakkýnda deðiþik bilgiler ileri sürer. ''Tuhfe-i Nail'' adlý eserde ve ''Latifi
Tezkeresinde'' Baðdat yakýnlarýndaki ''Nesim'' köyünde doðduðu, Aþýk
Çelebi'nin ''Meþarü's-Þu'ara'' ve Ali Emiri'nin ''Esami-i Þu'ara'i Amid'' adlý
eserinde Diyarbakýrlý olduðu, Abbas El-Azzavi'nin ''Tarihu'l-Ýrak'' isimli
kitabýnda Ýran sýnýrlarý içindeki Tebriz'de dünyaya geldiði, Bursalý Tahir Bey
de, ''Osmanlý müellifleri'' adlý kitabýnda Nesimi'nin Nusaybinli olduðunu
yazmakta, Selman Mümtaz da ''Nesimi Divanýnda'' O'nun Þirvan'da
doðduðunu olasý görmekte. Yedi Ulular'da ise, Nesimi'nin bir Azeri Türkü
olduðu kabul görmektedir.
A. Celalettin Ulusoy, haklý bir gerekçe ileri sürerek doðum tarihlerine ve
nerede doðduklarýna takýlýp kalýnmamasý gerektiðine iþaret ediyorsa da, yine
de hangi dönemde yaþadýðýna dair ipuclarý vermenin bir sakýncasý da yoktur.
Þöyle ki: Bazý kaynaklar 1369 1417 tarihini gösterirken, bazý kaynaklar da
1345 1418 tarihini göstermektedir. En azýndan Hakka yürüme tarihinde
büyük benzeþme vardýr. Nesimi'nin neler yaptýðý, neleri nasýl ve niçin
söylediði bizim için önemlidir diye düþünmekteyiz. Nesimi'nin, Muhammed
Ali kavramýna gönülden baðlý ve o aþkýn her þeyin üzerinde olduðu, onun bu
dönülmez yolun yolcusu olduðunda yatmaktadýr.
Nesimi, özde inandýðý Tanrý aþkýný coþkun bir dille topluma aktardýðýdýr.
Yazý dili Türkçedir, Azeri lehçesiyle yazmaktadýr. Halkýn inancýna göre;
Nesimi'nin Seyyidlik ünvanýný Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'in soyundan
geldiði için aldýðý yönündedir. Tüm þiirlerini Tasavvufi bir anlayýþla ele
alýrken, Ýslam þeriatý ile baðdaþamadýðýný da þiirlerinde açýklýkla ortaya
koymaktadýr. Onun da aðzýndan Þah kelimesi eksik olmaz.
Her kim sýðýndý sýdk ile Þah-i Velayet'e
Ayný- el-yakin iriþdi tarik-i hidayete.
----------------------------------------------------
Seyyid Nesimi Þah'a kul ol, ta ki eydeler,
Ahsente, Barek Allah o akl-ü kifayete.
Nesimi'nin Þiirleri:
Alevilerin Yedi Ululardan biri olarak kabul ettiði ünlü Ýran hükümdarý
Þah Ýsmail'in yazdýðý þiirlerinde kullandýðý mahlas Hatayi'dir.
Hatayi, diðer adý Þah Ýsmail, 17 Temmuz 1487 yýlýnda Ýran'ýn Erdebil
þehrinde tanýnmýþ bir Azerbeycanlý ailenin çocuðu olarak dünyaya gelmiþtir.
Baba tarafýndan Þeyh Ýshak Seyfettin'in (Safiyüddin) Erdebili'nin
soyundandýr. Þah Ýsmail'in babasý Þeyh Haydar, dedesi ise Þeyh Cüneyt'dir.
Hatayi, anne tarafýndan da o devrin en köklü ve tanýnmýþ bir ailesine
mensuptur. Anasý Alemþah Halime Begüm Sultan, Akkoyunlu hükümdarý
Uzun Hasan'ýn kýzý, Sultan Yakub'un da kýz kardeþidir.
Þah Ýsmail'in babasý Þeyh Haydar'ýn Þirvan Hükümdarý Ferruh Yesar ile
arasý açýlýr. Ayný zamanda da kayný olan Akkoyunlu hükümdarý Yakup,
Þeyh Haydar'a karþý Þirvan hükümdarýna yardým eder. Kayný tarafýndan
ihanete uðrayan Þeyh Haydar, 1488 yýlýnda yapýlan savaþta yenilir ve
öldürülür. Þeyh Haydar'ýn geride kalan karýsý ve üç oðlu; 2 yaþýna yaklaþan
Ýsmail ve abileri Sultan Ali ve Ýbrahim Vali tarafýndan Þiraz'da 3 yýl
mahkum edilirler. Akkoyunlu hükümdarý Yakup ölünce yerine oðlu Rüstem
Mirza geçer ve Þeyh Haydar ailesinin desteðinden yararlanmak için üç
kardeþi hapisten kurtarýr. Ýsmail'in aðabeyi olan Sultan Ali, Akkoyunlularýn
yanýnda katýldýðý iki savaþý da kazanýnca Tebriz'e döner ve orada krallara
layýk bir törenle karþýlanýr ama halkýn gösterdiði bu ilgi Rüstem Mirza'nýn
dikkatini çeker ve iþkillenir. Halkýn üzerinde manevi bir gücü olan aileden
korkmasý gerektiðini düþünerek onlarý ortadan kaldýrmanýn yollarýný arar.
Sultan Ali, Rüstem Mirza'nýn hareketlerinden durumu sezerek kardeþlerini de
yanýna alýp ata yataðý Erdebil'e kaçarlar.
Sultan Ali'nin kaçýþ yolunda olduðunu çaþýtlarýndan öðrenen Rüstem
Mirza, asker salar ardlarýndan. Sultan Ali, askerlerin kendisini ve kardeþlerini
ele geçireceklerini anlayýnca, iki kardeþini yanýndaki müridleriyle Erdebil'e
gönderir ve kendisi geride artçý kalarak askerlerle çatýþýr ve öldürülür.
Saðsalim Erdebile varan Ýsmail ve kardeþi oradaki müridlerince korumaya
alýnýr. Ama Rüstem Mirza tarafýndan sürekli izlendikleri için oradan da
kaçarak ilkin Baðru Daðýna, ardýndan da sýrasýyla Gilan, Gaskar, Reþt ve
Lahican'a götürülürler. Lahican'ý mekan tutan Ýsmail, Gilan hükümdarý Mirza
Ali'nin sarayýnda misafir edilirler. Orada Lala Hüseyin adlý bir öðretmenden
özel eðitim almaya baþlar. Sonra o dönemin tanýnmýþ alimlerinden dini,
siyasi ve askeri dersler alýr. Müridler her nerede olursa olsun onu yalnýz
býrakmamakta sürekli görmeye gelmektedirler. Akkoyunlu hükümdarý
Rüstem Mirza, bir türlü ele geçiremediði iki kardeþin Lahican'da olduðunu
öðrenip oraya asker çýkarmak isterken 1497 yýlýnda öldürülünce, Ýsmail artýk
harekete geçmenin zamanýnýn geldiðini anlar ve müridlerini toplayarak ilkin
Hazer kýyýlarýndaki Aravan'a, sonra da Erdebil'e gelir. Bu arada Þii olan Türk
aþiretleri de kendisine katýlmýþlardýr. Kendi ailesine ve oradaki þiilere yapýla
n
eziyetlerin öcünü almak için harekete geçer. 1500 yýlýnýn yazýnda Þamlý ve
Rumlulardan 2 bin kadar Kýzýlbaþla Karabað, Kaðýzman, Tercan yolu ile
Erzincan'a gelir. Burada Kýzýlbaþlar ve Karabað süvarilerinden oluþan 7 bin
askerle Þirvan'a hücum edip babasýnýn öcünü alýr. 1502 yýlýna deðin çetin bir
mücadele vererek Azerbeycan þehri Baku'yu ele geçirmiþ, Nahcivan'da da
Elvend beyi yenmiþ olarak Tebriz'e gelip þahlýk tacýný giyer.
Ýran'da Safevi Þahý tacýný giyince egemeni olduðu ülkenin sýnýrlarýný
geniþletmek ve inandýðý 12 Ýmam Þiiliðini yaymak için çalýþmalara baþlar.
Dur durak bilmeyen Þah Ýsmail, 1502'nin ilkbaharýnda Fars ve Irak'ý,
Acem hükümdarý Murad beyi yenerek de Þiraz'ý alýr. 1507 yýlýnda Erciþ,
Ahlat ve Bitlis'i alarak Elbistan'a oradan da Tokat'a kadar ilerler. Osmanlý
padiþahý ile barýþ anlaþmasý yapmak istemiþse de kabul edilmez. 1510 yýlýnda
Merv'de Özbek haný Þiybani'yi yenmiþ, Horasan'ý da topraklarýna katmýþtýr.
Anadolu topraklarý üzerinde de yoðun bir Alevi nüfusu yaþamaktadýr.
Þah Ýsmail burada da Þiilik propagandasý yapmaya baþlar. Anadolu'nun
Alevi halký, kendi dilinden konuþan, kendisiyle ayný inancý yaþayan bu genç
insaný görmek, onun soluduðu havayý solumak, Ehl-i Beyt için söylediði
deyiþleri - duazý imamlarý dinlemek için akýn akýn yollara düþüyorlar, onu
gördüklerinde içlerine dayanýlmaz bir huzur akýþýnýn dolduðunu seziyorlardý.
Temelini atalarýnýn attýðý Osmanlý Ýmparatorluðu artýk onlarý görmez ve
duymaz olmuþtur. Hiristiyanlara ve Musevilere gösterilen inanç özgürlüðü
onlar için rafa kalkmýþtýr. Osmanlýnýn gösterdiði tek hoþgörü ''Gayri Müslim''
dediklerinedir. Kendi dininden olan ama Sünni Ýslama yanaþmayan Alevi
kesimi o topraklar üzerinde üvey evlat muamelesi görmektedir.Bir de
ekonomik koþullar o topraklarda yaþayan herkes için giderek kötüleþmiþ. Bu
açýdan bakýlýnca Þah Ýsmail cankurtaran gibi gelir kendilerine. Þah Ýsmail de
kendi inancýndan olan bu insanlarý inançsal özgürlüðe kavuþturmak için
kucak açar ve Anadolu'da hüküm süren Osmanoðullarý ile çatýþmaya girer.
Osmanlýdan hoþnut olmayan Anadolu Alevisi ise, Þah Ýsmail'i kendi
kaderleri olarak belirlerler ve ona yüreklerini açarak yanýnda yer almaya
karar verirler. Zaten Anadolu'nun bazý kesimlerinde toplumsal
hoþnutsuzluklar baþ gösterip yer yer isyanlar çýkmaktadýr. Trabzon'da sancak
beyi olan þehzade Yavuz Selim, Anadolu'nun yavaþ yavaþ elllerinin altýndan
Safevi Þahý Ýsmail'e doðru kaydýðýný anlar ve Osmanlý tahtýnda oturan
padiþah babasý II. Beyazit'in hiç bir þey yapmadýðýný görerek onu tahtýndan
indirir, kardeþleriyle yaptýðý taht kavgalarýný da kazanarak Osmanlýnýn yeni
padiþahý ünvanýný alýr.
1514 yýlýnda Çaldýran denilen yerde yeni Osmanlý padiþahý Yavuz
Selim'in top-tüfek kullanan ordusu ile meydan savaþýna giriþen Þah Ýsmail,
ateþli silah kullanmadýðý için yenilir ve savaþ meydanýný terkeder.
Þah Ýsmail'in Çaldýran savaþýnda 12 Ýmamý temsilen 12 dilimli kýzýlbörkü
baþýna taktýðý da rivayetler arasýndadýr. Diðer bir rivayete göre de, Þah
Ýsmail'in babasý Þeyh Haydar'ýn 12 dilimli börk giydiðidir.
* * *
Ol Ýmam Zeynel'in destinde idim Hasan Hüseyin sýr içinde sýr ise
Muhammed Bakýr'ýn dostunda idim Ýmam Zeynel nur içinde nur ise
Cafer-i Sadýk'ýn postunda idim Özümüzde kibir benlik var ise
Musa Kazým Rýza'ya indi bu kurban Tövbe günahlarýmýza estaðfýrullah
* *
Muhammed Taki'nin nurunda idim Muhammed Bakýr'ýn izinden
çýkma
Aliyyü'n Naki'nin sýrrýnda idim Yükün Cafer'den tut gayriye
bakma
Hasanü-l Askeri'nin darýnda idim Hatýra deðip gönüller yýkma
Muhammed Mehdi'ye indi bu kurban Tövbe günahlarýmýza estaðfýrullah
* *
Aslý Þah-ý Merdan güruh-u naci Benim sevdiceðim Musa-i Kazim
Gerçeðe baðlýdýr bu yolun ucu Ýmam Rýza'ya baðlýdýr özüm
Senede bir kurban talibin borcu Eksiklik noksanlýk hep kusur
bizim
Pir-i tarikate indi bu kurban Tövbe günahlarýmýza estaðfýrullah
* *
Tarikattan hakikata ereler Muhammed Taki ile varalým Þah'a
Cennet-i ala'ya hülle sereler Ali Naki emeðimizi vermeye zaya
Muhammed Ali'nin yüzün göreler Ettiðimiz kem iþlere bed huya
Erenler aþkýna indi bu kurban Tövbe günahlarýmýza estaðfýrullah
* *
Þah Hatayi'm eder bilir mi her can Hasan Askeri'nin gülleri bite
Kurbanýn üstüne yürüdü erkan Mehdi gönlümüzün gamýný ata
Týrnaðýnda tesbih kanýnda mercan Ettiðimiz yalan gova gýybete
Mümin müslümana indi bu kurban Tövbe günahlarýmýza estaðfýrullah
* * * *
Hata ettim Huda yaktý delili Þah Hatayi'm eder Baðdat Basra
Muhammed Mustafa yaktý delili Kaldýk zamaneye böyle asra
* Ya Ali Kerem kanisin kalma kusura
Ol Al-i aba'dan Hayder-i Kerrar Tövbe günahlarýmýza estaðfýrullah
Aliyyü-l Murtaza yaktý delili * * *
*
Haticetü-l Kübra Fatýma Zehra
Ol Hayrü-n Nisa yaktý delili
*
Ýmam Hasan aþkýna girdim meydana
Huseyn-i Kerbela yaktý delili
*
Ýmam Zeynel Ýmam Bakýr u Cafer
Kazým Musa Rýza yaktý delili
*
Muhammed Taki'den hem Ali Naki
Hasanü-l Askeri yaktý delili
*
Muhammed Mehdi ol sahib zaman
Eþiðinde ayet yaktý delili
*
Bilirum günahým hadden aþýbdur
Hünkar-ý Evliya yaktý delili
*
On iki Ýmamdan'dýr bu nur Hatayi
Þir-i Yezden Ali yaktý delili
* * *
Taala þanuhu gel gör ki bir nur-i Huda geldi
Cem'i hatm-i enbiya Muhammed Mustafa geldi
Sevindi can-ý aþýklar açýldý baht-ý sadýklar
Çaðýrdý ruh-i müminler safa geldi safa geldi
Safa ehli zeminlerde zamanlarda mukaddemde
Feleklerden meleklerden hezeran merhaba geldi
Feriþtehler inüb gökten beþaret ehl-i irfane
Havaric'e ecel yetti Yezid'lere bela geldi
Azazil aslý þeytandýr yeter taklidine uyma
Öðüt tut Hakk yolun gör Ýmam-ý rehnuma geldi
Ýriþti Mürþid-i Kamil kamu ehl-i iman oldu
Sevindi gaziler cümle ki Hatm-i Enbiya geldi
Bahadýr gaziler kopdý baþýnda tacý devlet var
Budur Mehdi zaman devri cihan nur-ý beka geldi
Ýmam Haydar oðluna dil ü can'dan rýza verdik
Ki Cafer Musi-i Kazým Ali Musa Rýza geldi
Halil-ullah donun giymiþ komuþ adýn Ýsmail
Ana kurban olun deyu çün Allah'dan nida geldi
Cihaný sihr ileFiravn özüne kani etmiþdi
Bunlarý yutmaða Musa asasý ejderha geldi
Özü Yasin dili Taha yanaðý Kaf-ý vel Kur'an
Kaþý nun saçý Vel-leyl-ü yüzü þem-i Duha geldi
Güzel Þahým Kamer mah'ým muradgah'ým gönül hah'ým
Cemali mazhar-ý Allah'ým güzin'i evliya geldi
Hatayi hastesin Þah'ýn cemali vaslýn istersen
Revan-ý can satun algýl bu ilme can baha geldi
* * *
Biz ezelden ta ebed meydana gelmiþlerdenüz
Þah-ý Merdan aþkýna merdane gelmiþlerdenüz
Yazmaða Hakk'un Kelamullah'ý natýk þerhini
Bu beyanun ilmine Kur'an'e gelmiþlerdenüz
Gayý mutlak'dan temaþa'yý ruh-i ziba içün
Bu þehadet mülküne seyrane gelmiþlerdenüz
Kainatý suret-i Rahmene tebdil eylerüz
Ruh-i Kuds'ün Ruhýyuz insane gelmiþlerdenüz
Bir mu'anber turranýn küfrine amenna deyüb
Hakk'a teslim olmýþuz iymane gelmiþlerdenüz
Sak-i Baki elünden mest olub içmekteyüz
Katre-i mest olmýþuz mestane gelmiþlerdenüz
* * * * *
Fuzuli adýyla anýlan Mehmet oðlu Süleyman, 1483 yýlýnda bazý kaynaklara
göre ise 1485 yýlýnda Hz. Hüseyin'in þehid edildiði Kerbela'da, bazý
kaynaklara göre de Necef'de dünyaya geldi. Alevilerin ve Þiilerin kabul ettiði
Yedi Ulular'dan birisidir. Oðuzlarýn Bayat boylarýnýn ''Karyaðdý'' soyundan
olduðu söylenir. Doðup büyüdüðü topraklar o dönemde Akkoyunlularýn
egemenliði altýndaydý. Ailesi göçebe yaþamdan yerleþik zamana geçmiþ ve
oðullarý Mehmet de iyi bir eðitim almýþtý.
Fuzuli ilk eðitimini Hillah kentinde müfülük yapan babasýndan almýþtý. Ve
daha sonra Rahmetullah adýndaki bir öðretmenden gereken eðitimi alarak
kendini yetiþtirmiþtir. Arapça, Farsça ve Azeri Türkçesi dillerini iyi kullanan
Fuzuli, bu dillerde divan þiirleri yazmýþtýr.
Tüm yaþantýsýný Kerbela ve çevresinde geçirdiði söylenir. Baðdad'a gelip
bir süre orada yaþadýðý için halk tarafýndan ''Fuzuli Baðdadi'' olarak da
anýlmýþtýr.
Fuzuli, nerede doðup büyüdüðünün ipuclarýný da bir divan þiirinde ele
vermektedir.
''Necef ve Kerbela topraðýnda doðup, Burcu Evliya olan Baðdad'ýn suyu ve
havasý içinde bu dünya görmemiþ yavrular'' ifadesinde kendini de
tanýmlamaya çalýþýyor.
Fuzuli, þimdiki Baðdad'ýn halini ve insanlarýnýn neler çektiðini görse ne
denli yanardý için için.
Fuzuli nerde doðduysa oraya baðlý alarak yaþadý. Kerbela ve Baðdat onun
yaþamak istediði çevrelerdi.
Kendi akraný sayýlan Þah Ýsmail'in (Þah Hatayi) Özbek hükümdarý Þeybek
Haný yaptýklarý savaþta yenmesi üzerine ''Beng-ü Bade'' adýný verdiði
mesnevisini yazdý.
Yavuz Selim'in 1520 yýlýnda ölmesinden sonra baþa geçen Kanuni Sultan
Süleyman, atalarýnýn yayýlmacý politikasýný sürdürerek 1534 yýlýnda Baðdat'ý
Osmanlý topraklarýnýn bir parçasý haline getirdi. Fuzuli o dönemde elli
yaþlarýndaydý. Baðdat'ýn iþgal edilmesine övgüler dizdi. Padiþahýn hoþuna
gitmesi için beþ de kaside yazdý. Bu arada Osmanlý ordusuyla Baðdat'a gelen
Hayali ve Taþlýcalý Yahya gibi Osmanlý þairleriyle tanýþýp kaynaþtý. Yazdýðý
kasideler (Devlet büyüklerini övmek için yazýlan divan edebiyatý þiiri)
padiþah Kanuni'nin de hoþuna gitmiþ olacak ki ona dokuz akçe aylýk
baðlatýldý. Kanuni payýtahtýna geri dönünce aylýðý kesildi, Fuzuli de bunu
protesto etmek için ''Þikayetname'' adlý bir mektup kaleme aldý.
O dönem Anadolu'da halk ayaklanmalarýnýn yaþandýðý, Alevilere
kýyýmlarýn yapýldýðý bir dönem. Hatýrlanacaðý gibi; 1527 yýlýnda Hacý Bektaþ
Veli torunlarýndan olan Postniþin Kalender Çelebi, Anadolu halkýnýn sesi
olarak yapýlan tüm haksýzlýklara dur demek için isyan bayraðýný açmýþ ve
zamanýn padiþahý Kanuni tarafýndan idam ettirilmiþ, binlerce Alevi insaný
katledilmiþti. Babasýnýn oðluydu ve onlar için normaldi. Ama Fuzuli'nin
bunlarý görmezden ve bilmezden gelip, bu da yetmezmiþ gibi üzerinde
yaþadýðý topraklar baþka bir ülke tarafýndan iþgal ediliyordu, o da kalkýp bunu
onaylar övgüler yazýyor, ardýndan da aylýða baðlanýyordu. Unutmamak
gerekiyor ki, Fuzuli Þii mezhebine baðlýdýr, dolayýsýyla On iki Ýmam'a derin
bir muhabbetle baðlýdýr. Þiirlerinde tasavvuftan gelen sevgiyi ve acýyý
iþlemesi, Kerbela Faciasý'nýn kendisinde býraktýðý derin izlerle yazdýðý
mersiyeler (Aðýtlar), en önemlisi de þeriatýn katý kuralcýlýðýna karþý çýkýþý ve
onun bu Osmanlý sevgisi, inanýlýr gibi deðil.
Sormak gerek nerede Ehl-i Beyt sevgisi, nerede insan sevgisi? Fuzuli'nin
bunlarý bilmemesi mümkün deðil. Yapýlanlarý onaylamak neyin nesidir?
Sadece okuyucuya bunlarý anýmsatmak istedim.
Fuzuli Osmanlý ile iyi iliþkiler kurduðundan hoþnut, ''Leyla vü Mecnun''
ile ''Hadikat-üs-sueda'' yý yazýp Osmanlý büyüklerine ithaf etti.
Fuzuli'nin yaþadýðý bölge Arap bölgesi, dili de kutsal bir dil olarak kabul
edilen (Kur'an dili) Arapça'dýr. Farsça ise onun için þiir yazmada
vazgeçilemez ve ona göre edebiyatýn gerçek anahtarý olan bir dildir. Türkçe
ise edebiyat dili olarak geliþmiþ olmasa da giderek yazý diline dönüþmektedir.
Arapça ve Farsça yazýlan eserler sadece o halklara hitap ettiði için, bu
dilleri bilmeyenler bu eserleri okumaktan mahrum olmaktadýrlar. Fuzuli,
saptadýðý bu gerçekle eþsiz güzellikde olan ''Hadikat-üs-suada'' yý (Saadete
Ermiþlerin Bahçesi) kendi öz dilinde yani Türkçe yazarak kendi diline olan
borcunu da yerine getirmiþ ve sonraki süreçte bu dilde de eserler vererek
Türkçe'nin yayýlýp geliþmesi için gereken gayreti göstermiþtir.
Türkçe'yi, Farsça'yý ve Arapça'yý ana dili gibi bilen Fuzuli, bir eserinde
buna da þöyle deðinir: ''Arapça þiirler söyledim. Güzel konuþan Araplara haz
verdim.Bu kolaydý, çünkü Arapça benim bilimsel sohbet dilimdi. Bazen Türk
dilinin meydanlarýnda at koþturdum. Söz güzellikleriyle Türkçenin
özelliklerini bilenlere zevk verdim. Bu da benim için zor olmadý. Çünkü
Türkçe benim yaratýlýþtan güzel yazma yeteneðime uygundu.Zaman zaman
Farsçanýn ipliðine inciler dizdim. Daldan dala gezip gönül meyvesi topladým.''
Yazmýþ olduðu Farsça divanýn önsözünde þiirlerinde kullanmakta olduðu
''Fuzuli'' mahlasýný neden seçtiðini anlatýr:
''Þiir yazmaya baþladýðýmda seçtiðim mahlasý bir kaç gün sonra baþka bir
þair kullanýyordu. Mahlasýmý deðiþtiriyordum. Kýsa bir süre sonra yeni
mahlasým da ayný akýbete uðruyordu. Anladým ki daha önceki þairler
þiirlerden çok mahlaslarý kapýþmýþlar. Bu durumda düþündüm ki, baþkalarýyla
ortak mahlas kullandýðýmda baþarýlý olursam, þiirlerim ortaklarýmýn sanýlýr,
bana yazýk olurdu, baþarýlý olamazsam, mahlas ortaklarýma kötülük etmiþ
olurdum. Bu nedenle ben Fuzuli adýný aldým. Kötü ad beni baþkalarýna
taþýmaktan uzak tuttu. Þükür olsun ki sonu iyi çýktý. Dikenim gül, taþýmsa
gecher oldu. Böylece alemde tek kaldým.Ayrýca bütün ilim ve fenni özümde
toplamaya gayret ediyorum. Fuzuli, ilimler, fenler anlamýna geldiði için
amacým mahlasýnda ifadesini buldu. Kaldý ki Fuzulilik halk katýnda edebe,
terbiyeye aykýrý davranýþ anlamýna gelir. Bense, yüce alimlerle pek az
bulundum. Merhametli hükümdarlar tarafýndan yetiþtirilmedim. Gezip
tozmayý sevmediðim halde, akli konularda filozoflarýn sözüne itiraz ederim.
Bilim konuþmalarýnda alimlerin sohbetine karýþýr, söz söyleme sanatýnda
üstatlarla tartýþýrým. Bu davranýþ bir taraftan Fuzuli'nin ilmine ve fazlýna
alamet sayýlýr belki, fakat bana göredüpedüz terbiyesizlik, fodullukdur.''
Bu anlatým; Fuzuli mahlasýný baþkalarýnýn hoþuna gitmeyecek ve kimse
tarafýndan kullanýlmayacak bir kelime olduðu için seçtiðidir.
Fuzuli'nin eserlerine baktýðýmýzda kasidelerin yoðunluðu göze çarpar.
Allah'a, Peygamber'e, Þah-i Velayet dediði Hz. Ali'ye, Kanuni'ye, onun
paþalarý olan Mehmet Paþa'ya, Ayas Paþa'ya ve diðer devlet yöneticilerine
onlarý öven, göklere çýkaran þiirler yazar, develt ileri gelenlerinden hatýrý
sayýlýr paralar alýr.
Bunlarýn yanýnda devlette iþlerin nasýl yürütüldüðüne dair hicivleri de
vardýr.
Selam verdüm rüþvet deðüldür deyu almadýlar
Hükm gösterdim faidesüzdür deyü mültefit olmadýlar
Eðerçi zahirde suret-i itaat gösterdiler
Amma zebab-ý hal ile cem-i sualime cevap verdiler
*
Devlet bu haldeyken, kime ne için övgüler yazýlmýþ bilinmez.
Saadete Ermiþlerin Bahçesi olarak bildiðimiz Hadikat-üs- süeda'da; Fuzuli
yazmýþ olduðu bu divanýnda, akýcý bir dili sade þekilde nasýl kullandýðýnýn en
güzel örneðini sergiler. Konu; kendisinin de üzerinde yaþadýðý Kerbela'dýr.
Eserin ilk bölümünde Peygamberler ele alýnmýþ, sonra Ehl-i Beyt'e yer
verilmiþ, daha sonraki bölümlerde de Þehid-i Kerbela Ýmam Hüseyin'in,
Kerbela'da yaþadýðý acýlar ve Kerbela faciasýndan geriye kalan Ehl-i Beyt
kadýnlarýnýn Emevi halifesi Yezid'in (nalet olsun) yaþadýðý Þam'a götürülüþü
anlatýlmakta. Sonuç bölümünde ise; bir aðýt ( mersiye) ile On iki Ýmamlar
hakkýnda kýsa bilgi veren bölümler yer almaktadýr.
Bir divan edebiyatý koþuðu olan Beng-ü Bade (Afyon ve Þarap) adlý
mesnevisi de Þah Ýsmail ile II. Beyazit'i (Yavuz Selim'in babasý)
anlatmaktadýr.
Ýnsan aþký ile Tanrýsal aþký ayný potada eritip iç içe geçiren ve ondan
doðan ahengin genç yüreklerde yarattýðý fýrtýnanýn ortaya çýkardýðý eþsiz bir
eseri de ''Leyla vü Mecnun''dur.
Diðer Eserleri: Türkçe Divan, Farsça Divan, Arapça Divan,Heft cam,
Rind ü Zahid, Hüsn ü Aþk, Þikayetname, Terceme-i Hadis-i Erbain, Matlau'l-
Ýtikad, Enüsü-l Kalb, Sýhhat u Maraz, Sehhat o Ma'ruz, Sakiname'dir.
Fuzuli'nin eserlerine bakýldýðýnda ; Astronomi, Týp,Tarih, Felsefe ve Bilim
konularýný da iþlediði göze çarpar.
Fuzuli'nin bütün yaratýcý gücü, yaþam ve evren anlayýþýný, insanla ilgili
düþüncelerini sergilediði þiirlerinde görülür. Ona göre þiirin özünü sevgi,
temelini ise bilim oluþturur. ''Bilimsiz þiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz
duvar da deðersizdir'' anlayýþýndan yola çýkarak sevgiyi evrenin özünü kuran
bir öge diye anlar, bu nedenle de '' evrende ne varsa sevgidir, sevgi dýþýnda
kalan bilim bir dedikodudur'' yargýsýna varýr.
Yaþamýnýn büyük bir bölümünü Ýmam Hüseyin'in türbesinin hizmetinde
bulunarak geçiren Fuzuli'nin en büyük tutkusu Kerbela'da ölmekti.
Fuzuli, 1556 yýlýnda yaþadýðý ve þiirlerini yazdýðý Kerbela'da yaygýn bir
hastalýk olarak bilinen vebaya yakalanmasý sonucu Hakk'a yürüdüðü tahmin
edilmektedir.
Kerbela kentinde Ýmam Hüseyin'in Türbesi'nin giriþinde bulunan
Fuzuli'nin mezarý, Baas rejimi sýrasýnda bir gece kuþatýlarak yýkýlmýþtýr.
Kemikleri bir kutuya konularak yakýnlardaki bir camiye defnedilen þair,
hemen ertesinde bu caminin de yýkýlmasýyla Ýmam Hüseyin Türbesi'nin
avlusuna gömülmüþtür.
YEMÝNÝ
Diðer bazý Ulular'da da olduðu gibi, Yemini'nin doðumuna, yaþamýna ve
Hakka yürüyüþüne dair de saðlýklý bilgiler yoktur. Bu, biz Aleviler için ne
yazýk ki içler acýsý bir durumdur. Herhangi bir insanýn doðum anýný
bilmeyebiliriz, ama o insan belirli bir dönemden sonra halka mal olmaya
baþladý mý onun hakkýnda bilgiler edinmek isteriz, en azýndan merak
ettiðimiz için. Ve merak edilip öðrenilen bilgiler aðýzlardan kulaklara
kulaklardan aðýzlara yayýla yayýla günümüze kadar akar gelir. Bu sürecin
yaþanmadýðý besbelli. Aklýmýza gelen, bu ozanlara yaþamlarýnda gereken
deðeri vermeyip de Hakka yürüdükten yýllar sonra, belki de unutulmaya yüz
tuttuklarý anda mý amanýn deyip onlara sarýldýk, bilmiyoruz. Her þey mümkün,
diye düþünüyorum. Çünkü biz Aleviler; nankörüz demeyecem ama unutkan
insanlarýz. Yedi Ulu'lar hakkýnda kesin bilgilere sahip olmadýðýmýz daha nice
ozanlarýmýz var sýrada. Onlarý da kendi yaþamlarýnda göreceðiz.
Adý Fazýl oðlu Mehmet Yemini olarak da bilinirse de, bazý kaynaklarda
adý Ali olarak da geçer. Yemini adýný mahlas olarak kullandýðý da
bilinmektedir.
Yemini 15. yüzyýlýn sonu ile 16. yüzyýlýn ilk yarýsýnda Tuna Irmaðý
yörelerinde (Balkanlar) yaþadýðý, Betova'da büyük bir dergahý olan Bektaþi
azizelerinden Akyazýlý Sultanýn ardýllarýndan olup ve Akyazýlý Ýbrahim Dede
zaviyesinde hizmet ettiði de kaynaklarda belirtilmektedir.
Yaþantýsý hakkýnda o çaðlarda yaþamýþ tezkerelerde yeterli bilgiye
ulaþýlamamakta hatta Yemini'den hiç bahsedilmemektedir. Ancak Demir
Baba Velayetnamesinde Yemini'nin adý ''Hafýz Kelam Yemini'' olarak geçer
ki, bundan Kur'an-ý Kerim'i ezbere okuduðu anlaþýlmaktadýr.
Yemini'nin þiirleri genellikle hece vezni ile yazýlmýþ olmakla beraber
bazý þiirlerinde aruz veznini de hatasýz hatta ustaca kullanmýþtýr. Þiirlerinin
tümünü içeren bir divaný þimdiyece ele geçirilememiþtir. Þiirlerinde Alevi-
Bektaþi inancýný iþler. Her Anadolu Alevisi gibi Oniki Ýmam'a gönülden,
sevgi ve muhabbetle baðlýdýr.
Hz. Ali'nin mitolojik yaþamýna ait ''Faziletname'' (Erdemname) adlý 7300
beyitten oluþan manzum bir eseri bulunmaktadýr. Hz. Ali'nin savaþlarýndan,
erdemlerinden, kerametlerinden, devlet yönetmedeki faziletinden, ayrýca Ehl-i
Beyt ve Hz. Ali sevgisinin yoðun bir þekilde iþlendiðinden, methiye þeklinde
bahseden ve alevilerce kutsal kabul edilen mesnevi tarzýnda yazýlmýþ bir
kitaptýr. Bu kitabý Kitab-ý Erdem olarak niteleyenler, kitaptaki doðruluðu,
dürüstlüðü alçakgönlülüðü yaþam ve inanç biçimi haline getirmesinden dolayý
Yemini'ye gereken saygýnlýðý vermekte kusur etmemiþlerdir. Günümüzün
dilinde bir basýmevi tarafýndan yeniden basýlmýþtýr. Diðer Yedi Ulular gibi
hurufi temalarý da iþlemiþtir. Genel anlamda bakýldýðýnda Yemini; Alevi-
Bektaþi inancýnýn yanýnda Hurufiliðe de inanýp þiirlerine yansýtan ve divan
geleneðine de baðlý bir halk ozanýdýr.
* * * * *
VÝRANÝ
* * * * *
Ertesi sabah, Meydan camiinin karþýsýndaki sýra kahvelere adýmýný atan halk
Pir Sultan'ý konuþmaya baþlamýþ. Birisi demiþ ki: "Duydunuz mu? Hýzýr Paþa
bu gece Pir Sultan'ý astýrmýþ." Yanýndaki itiraz etmiþ: "Aslý yok. Bu sabah
Koçhisar.dan gelirken onu Þeyfebeli'nde gördüm." Bir diðeri: "Senin yanlýþýn
var. Gün ýþýrken Malatya yolundaki Kardaþlar geçiti'nde karþý karþýya geldik.
Sazý omuzunda gidiyordu." Dördüncüsü: "Yenihan yolundaki Þahna
Gediði'nde gördüm." Beþinc isi: "Allah Allah... Daha demin Tavra Boðazý'nda
idi." Þurda gördüm burda gördüm diyenin haddi hesabý yokmuþ. Bakmýþlar ki
olacak gibi deðil, kalkýp hep beraber "Siyaset Meydaný'na gitmiþler. Bir de ne
görsünler . Daraðacýnda Pir Sultan'ýn hýrkasý sallanýp durmuyor mu? Kendisi
görünürlerde yok.
Bu durumu iþiten asesler her tarafa daðýlýp, Pir Sultan'ý aramaya
koyulmuþlar . Þair de o sýrada Kýzýlýrmak köprüsünden geçiyormuþ. Bakmýþ ki
asesler arkadan geliyor,çabucak köprünün öbür tarafýna geçip, "eð il köprü eðil"
demiþ. Köprü eðilip suya batmýþ. Öbür ucundaki asesler dona kalmýþlar. Pir
Sultan'ýn keramet sahibi bir kiþi olduðunu anlayýp geri dönmüþ gitmiþler.
Rahmetli babam biraz baþka anlatýrdý bu asýlma olayýný.
Siyaset meydanýna daraðacýný kurduktan sonra Pir Sultan'ý getirmiþler. O
yörenin tüm halký da orda olmak zorundaymýþ. Pir Sultan asýlmadan önce,
herkes tarafýndan taþlanmasý emri varmýþ Hýzýr Paþa'nýn. Ahali eline aldýðý
taþý Pir Sultan'a atmaya baþlamýþ. Ama taþlarýn hiç biri deðmezmiþ ona.
Musahibi Ali Baba da taþ atmamak, ama birþey atmýþ olmak için eline
aldýðý gülü atmýþ, tek o gül deðmiþ PirSultan'a. O gül yaralamýþ onu .
Þu deyiþ anlatýr bunu.
Söylentilere göre; Pir Sultan Abdal.ýn Seyyid Ali, Pir Muhammed ve Er Gayib adl
ý
üç oðlu ile Sanem adlý bir kýzý vardýr. Oðullarýndan Seyyid Ali.nin Banaz köyünü
n üst
yanýndaki çam korusunda, diðer oðlu Pir Muhammed.in Tokat.ýn Daduk köyünde
(attan düþerek öldüðü rivayeti de vardýr), üçüncü oðlu Er Gayib.in de Dersim.de
gömülü olduklarýdýr.
Babasý nýn asýldýðýný bilen kýzý Sanem ünlü bir aðýt söylemiþtir. Ýki oðlunun
babalarýnýn saðlýðýnda ölmeleri Pir Sultan.ý ta yüreðinden yaralar.
Ve oðullarýnýn ölümlerinin ardýndan þu aðýtý yaktýðý da söylenir.
Allah verdiðini almaz dediler
Bana verdiðini aldý neyleyim
Çocukluðu çobanlýk yaparak geçen Pir Sultan, okuyup yazmasýný hizmet ettiði
Alevi tekkkesinde öðrenmiþ, yani bir inanç kaynaðý olan tekke kültürüyle kendini
yetiþtirmiþtir. Dinsel bilgisini yeterince almýþ ve kendini halifeler tarihiyle,
Peygamberlerin hikayeleriyle, oniki Ýmamlarýn yaþantýlarýyla doldurarak bu birik
imi
þiirlerinde fazlasýyla dile getirmiþtir.
XVI. yüzyýlýn sonlarýna dek yaþayýp gördükleriyle kendi kendini yemiþ ve her
haksýzlýðýn karþýsýna devrimci duruþuyla dikilmiþtir. Alevi- Bektaþi tarikatýnda
ndýr ve
onun için asýl þah Ýran Þahý deðil, Hz. Ali.dir. Musahibi de, asýlýrken kendisin
e taþ
deðil, gül atan Ali Baba.dýr. Baðlandýðý tekkenin Piri de, Ahmet Yesevi.nin Anad
olu.ya
gönderdiði derviþlerden Koyun Baba.nýn tekkesinde, Bektaþi tarikatýnýn kurucusu,
Hacý
Bektaþ Veli.nin tekkesinde posta oturmuþ, yani üst makamlara getirilmiþ Postniþi
n
Þeyh Hasan.dýr. Þu gerçeði de asla gözardý etmeyelim. 1527 yýlýnda Hacý Bektaþ V
eli
torunlarýndan olup Postniþinlik makamýnda oturan Kalender Çelebi, Osmanlýnýn
zulmüne dayanamayýp Anadolu halkýyla birlikte ayaklanmýþ, büyüyen isyaný ancak
Osmanlý , Kalender Çelebi yandaþlarýný çeþitli vaatlerle kandýrarak zayýflatmýþ,
akabinde de Postniþini astýrarak boþalan Hacý Bektaþ Veli postuna Ýstanbul.dan
Nakþibendi þeyhlerini göndererek bu makamý kendi eline almýþtýr. Bu nedenle Pir
Sultan.ýn döneminde Nakþibendi þeyhinin Postniþin olarak bu makamda oturmasý pek
uzak bir olasýlýk deðildir.
Yaza yaza geldik Yedi Ulularýn yaþadýðý dönem itibari ile yedinci olan Ulu
ozanýna.
Kul Himmet, Tokat iline baðlý Almus ilçesinin bugünkü adý Görümlü kasabasý
olan Varsýl köyündendir. Kaynaklara göre, XVI. Yüzyýlýn ( 16.yüzyýl) ikinci yarý
sýnda
yaþamýþtýr. Kul Himmet hemen hemen bütün nefeslerinde yaþamýnýn bir parçasý hali
ne
getirdiði, Hz. Ali, on iki Ýmamlarý ve Hacý Bektaþý Veli.yi büyük bir sevgi
yoðunluðuyla ve içtenlikle anlatýr.
Kul Himmet.in Pir Sultan Abdal.ýn çaðdaþý olduðu, onun etkisinde kalýp ,
toplumsal isyanlarýn giderek arttýðý o dönemlerde onun da Anadolu.nun sömürülen,
ezilen
her insaný gibi Osmanlý baskýsýna boyun eðmeyip eylemlere katýldýðý bilinmektedi
r.
Tokat.ýn Daduk köyünde ölen Pir Sultan.ýn oðlu Pir Muhammed belki de babasýyla a
yný
dönemde yaþayan Kul Himmet ile de görüþüyor olup, onun davetiyle Tokat yöresine
gidip
orada ölmüþ de olabilir.
Kul Himmet.in þiirlerine bakýldýðý zaman, Hacý Bektaþ Veli.nin yol ve erkanýný
öðretici bir þekilde þiirlerinde iþlemeye büyük özen gösterir. Bir Anadolu Alevi
sinin nasýl
olmasý, nasýl davranmasý hakkýnda da gerekli tembihleri þiirlerinde kulaklara ta
þýr. Kul
Himmet büyük bir olasýlýkla Hacý Bektaþ Veli torunlarýndan ve Postniþin Balým Su
ltan.ýn
kardeþi olan ve ondan sonra posta oturan Kalender Çelebi.nin baþlattýðý Osmanlýy
a karþý
baþkaldýrýda yer aldýðý sanýlmaktadýr.
Kul Himmet, yaþýyorken nefesleriyle, duazý imamlar.ýyla herkes tarafýndan bilin
en ve
tanýnan bir halk ozanýydý. O dönemde ve daha sonra yaþanmýþ dönemlerde Kul Hüsey
in ve
Kul Ýbrahim (Kul Ýbrahim Üstadým) mahlaslarýný kullanan ozanlarla þiirleri karýþ
týrýlmýþtýr.
Ozanlýk yeteneði üst seviyede bulunan ve Türkçe dilini çok iyi, ustaca kulanana
Kul Himmet.in þiirleri günümüzde bestelenip türküler olarak dillerde dolaþýrken,
Alevi
cemlerinde, halk toplantýlarýnda da nefesleri ve duazý imamlarý vazgeçilmezler a
rasýnda
yerlerini almýþlardýr.
Þiirlerinin taþýdýðý ocaða baðlýlýk, onun iyi bir tekke ve tarikat eðitimi aldý
ðýný da ortaya
koyar. Pir Sultan türü yazýyor olmasý onun etkisi altýnda kaldýðýnýn da en büyük
delilidir.
Hatta onun müridi olduðu da söylenir.
Kul Himmet, salt Alevi-Bektaþi ozanlarý deðil, olmayanlarý da derinden etkilemi
þtir.
Hacý Bektaþ Veli ile baþlayan hümanizm (Ýnsancýlýk) duygularýný þiirleriyle ins
anlara
taþýmýþ, tarikat ýþýðýnda beliren insan sevgisini Hacý Bektaþ Veli üzerinde yoðu
nlaþtýrarak
nesnel duruma getirmiþ, tanrý kavramýný bir varlýk olan insanla özdeþleþtirmiþti
r.
Aþaðýdaki þiirleri okuduðunuz zaman, bunlarýn size hiç de yabancý olmadýklarýný
göreceksiniz ve belki de o þiiri melodisiyle birlikte mýrýldanacaksýnýz.
Dün gece seyrim içinde
Ben dedem Ali.yi gördüm
Eðildim niyaz deminde
Ben dedem Ali.yi gördüm
* * * * *
S O N