zorunlu göç
S A Y I 1 1 • E Y L Ü L 2 0 0 9 • A G O S G A Z E T E S ‹ N ‹ N Ü C R E T S ‹ Z E K ‹ D ‹ R
Heinrich Böll Stiftung Derne¤i 5
Birbirimize
6-7
Fidel’e
dokunal›m vefa editörden
‘din ve toplum’ alan›nda da çal›fl›yor Her Da¤›n Gölgesi
Deniz’e Düfler
Devletin, dönemsel koflullara göre flekillendirdi¤i is-
Ahmet Tulgar
Evrim Alatafl’la kân ve zorunlu göç politikalar›, Türkiye’de yaflayan
Birbirimize
söylefli Kürtlerin, 1920’lerden beri bitip tükenmeyen çilesi
NIVART TAfiÇI oldu. 1925’te haz›rlanan fiark Islahat Plan›, 1938’de
Geçenlerde kat›ld›¤›m bir akflam yeme¤inde, ‹stanbul’daki bir Katolik kilisesinde görev yapan BÜLENT B‹RER
Dersim’de yap›lanlar, 1960’larda gündeme gelen
bir papazla sohbet ettim. Papaz, heyecanl› bir flekilde, 1967 y›l›nda yap›lan ‹kinci Vatikan Konsi-
‘köy-kent’ projesi, 1990’l› y›llarda uygulanan ‘yerin-
li’nde al›nan kararlar› anlat›yordu. Bu konsilde, Katolik Kilisesi’nin demokrasiye ba¤l› oldu¤una 9-10-11-12-13-14-15 DOSYA: YEN‹DEN ‹SKÂN VE ZORUNLU GÖÇ den etme’ stratejisi, devletin bu konudaki temel yak-
resmen karar verilmiflti.
lafl›m›n›n çeflitli veçhelerini oluflturdu.
O ana kadar, Katolik Kilisesi’ni elefltiren biri olarak, bunun çok gecikmifl bir karar oldu¤unu dü- fiark Islahat Devletin Cumhuriyet tarihi boyunca, hayat›n her alan›n› kap-
‘gayet mahrem’ layan, sistematik bir bask›ya maruz kalm›fl olan bir
flünüyordum. Bu karar›n ne kadar önemli oldu¤unu, ancak, sözünü etti¤im sohbet s›ras›nda kav- Plan›’n›n halka yönelik herhangi bir ‘aç›l›m’›n, geçmiflteki poli-
rad›m: 68’lilerin yaratt›¤› hareketlili¤in, o dönemde yaflanan toplumsal uyan›fl›n ve uluslararas› planlar›
geliflmelerin bir sonucuydu bu karar.
öyküsü tikalar›n bir uzant›s› olup olmayaca¤›, bu tarihle dü-
rüstçe yüzleflilip yüzleflilmeyece¤ine ba¤l›. Çünkü, ta-
Hüseyin Aygün rihin üzerine bir örtü çekmeye dönük sembolik jest-
Papaz, o akflam, eski zamanlara duydu¤u özlemi de dile getirdi. Ona göre, Katolik Kilisesi’nin bu- Dersim 1938
Mehmet Bayrak lerle sar›lamayacak kadar derin toplumsal yaralar söz
günkü ruh halinde ve anlay›fl›nda, geçmiflin, ‘özgürleflme’ ve ‘demokratikleflme’ havas›ndan esin- Kürtlere Vurulan ve Zorunlu ‹skân konusu. Son y›llarda yay›mlanan baz› tarihsel, sosyo-
lenen din anlay›fl›ndan neredeyse hiçbir iz yoktu. Yani, 68’lerde oldu¤u gibi bir toplumsal hare- Kelepçe: Mehmet Bayrak lojik ve antropolojik çal›flmalar, bu tür bir yüzleflmeyi
ketlili¤in yoklu¤unun din anlay›fllar›n› da etkiledi¤ini dolayl› olarak anlatm›fl oluyordu. Demek fiark Islahat Plan› fiark Islahat Plan› de kapsayan, gerçek bir ‘demokratik aç›l›m’ için pe-
ki, ulusal ve uluslararas› toplumsal ve siyasal geliflmelerle, hâkim din anlay›fl› aras›nda bir ba¤ kâlâ yol gösterici olabilir.
RAGIP ZARAKOLU EROL MUTLU
var. Din anlay›fl›n›n hiçbir zaman statik olmad›¤›n› da, bu anlat›mlardan kolayca kavrayabiliriz.
Agos Kitap/Kirk’in bu say›s› için haz›rlad›¤›m›z dosya-
da, Türkiye’de Kürt ‘sorunu’nun çözümü için devlet
Belirli bir tarihsel kesit içerisinde hangi din anlay›fl›n›n bu döneme egemen olaca¤› konusunda
çeflitli etkenler rol oynar – cemaatin içindeki iktidar dengeleri, ya da cemaatin taban›ndan gelen
Mekân›n devlet eliyle “Kufllar taraf›ndan uygulanan politikalara ve sonuçlar›na dair
tarihsel ve güncel veriler sunan dört kitap ele al›n›-
talepler gibi... Asl›nda bu hepimizin bildi¤i, fakat tam olarak içsellefltiremedi¤i bir olgu. Özellikle yeniden düzenlenmesi: bile yoktu” yor. Rag›p Zarakolu ve Erol Mutlu’nun yaz›lar›, bu-
kendini ‘ilerici’ olarak tan›mlayanlar, dine ve dindar insanlara kuflkuyla bak›yor. Evet, tarih, din Yeniden iskân m›, güne kadar büyük ölçüde gizli kalm›fl belgeler arac›l›-
ad›na say›s›z zulme ve savafla tan›k olmufl. Ama zulüm, iflkence ve savafl›, otoriter sistemler de,
dine hiç ihtiyaç duymadan uygulam›fllar ve uygulamaktad›rlar. Bu tür bask› sistemleri, meflru-
yersizlefltirme mi? Göç Hikâyeleri:
¤›yla, devletin bu ‘mahrem’ politikalar›n›n tarihine
›fl›k tutan fiark Islahat Plan›: Kürtlere Vurulan Kelep-
iyetlerini sa¤lamak için milliyetçilik, ›rkç›l›k gibi ideolojiler keflfediyor ve üretiyorlar. “Ac›y› gören çe, ve Dersim 1938 ve Zorunlu ‹skân adl› kitaplar› ko-
Joost Jongerden’le insan baflkas›n›
nu al›yor. Belinda Mumcu’nun, Türkiye’de ‹skân So-
Bu ba¤lamda, ‘dindarl›k’ konusuna da de¤inmek isterim. Ben, dindar bir ailenin çocu¤u olmama söylefli ac›tmaz”
runu ve Kürtler bafll›kl› araflt›rmas›nda ‘yeniden is-
ra¤men, bir türlü dindar olamad›m. Fakat ailem için dinin ne kadar önemli oldu¤unu, özellikle BEL‹NDA MUMCU AYHAN IfiIK kân’› tarihsel bir perspektifle mercek alt›na alan Joost
zor zamanlarda anlad›m. Annem kanserle savafl›rken, dindarl›k onun için çok önemliydi. Onun Jongerden’le yapt›¤› söyleflide de, bu politikalar›n,
ölümünden sonra din ve öbür dünya inanc›, babama ve kardeflime çok güç verdi. Bu zor dönem- 1990’larda nas›l bir ‘savafl stratejisi’ne dönüfltü¤üne
lerde kendime birçok defa “Acaba inanay›m m›?” diye sordum. Olmad›. Ama ne annemin, ne de 16 17 19 dair önemli ipuçlar› var. Ayhan Ifl›k’›n, 2007-
babam›n dindar olufluna karfl› ç›kt›m. Çünkü, bir dine inanmay›, ancak inananlar anlar. ‹man ve
Hayaller, 2008’de, zorunlu göçe maruz kalanlarla yap›lan bir
din olgular›n› anlamamay› da kabul etmemiz gerek. Bunun da ötesinde, inanmayan biri, dindar düfller, yaflam... sözlü tarih çal›flmas›n›n ürünü olan Göç Hikâyeleri
adl› kitab›n araflt›rma safhas›na iliflkin yaz›s› ise, zo-
bir insan›n dini kendi anlay›fl›na göre yaflamak istemesini anlayabilmeli, bunu bir insan hakk› Bir devrimcinin runlu göçün halen çok canl› bir biçimde yaflanan va-
olarak savunabilmelidir. Bir baflka deyiflle, her birey, bir dine inanmak gibi bir insan hakk›na sa-
hiptir, ve her birey, dini kendi anlay›fl›na göre yorumlayabilir, ki toplumsal gerçek de budur. Bu
hikâyesi him sonuçlar›na ›fl›k tutuyor.
din anlay›fl›, dindar olan kiflinin günlük tecrübelerinden, toplumsal geliflmelerden vb. beslenir;
‘Demir Kilise’nin Bülent Birer’in, yeni roman›nda, do¤up büyüdü¤ü
zaman ve yaflam boyunca de¤iflebilir. öyküsü Kürt-Alevi köyünün 1940’larda bugüne uzanan ‘siyasi
Dine inanma özgürlü¤ü hakk›n›n merkezine insan›n kendi din anlay›fl›n› ve kendi yorumlama tarihi’ni anlatan Evrim Alatafl’la yapt›¤› söylefli, ve
özgürlü¤ünü koydu¤umuzda, sadece kendi yorumunu dayatan otoriter din kurumlar›na da do¤ru- Hasan Kuruyaz›c›, Taylan Do¤an’›n, son aylar›n çok satan kitaplar›ndan
Mete Tapan Yeflil: Savaflç›’ya dair elefltiri yaz›s› da, ‘zorunlu göç ve
dan tav›r koymufl oluyoruz. Heinrich Böll Stiftung Derne¤i, dini ve dindar olmay› bir insan hakk›
Sveti Stefan yeniden iskân’ dosyas›n› tamamlar nitelikte.
olarak alg›lamakta ve dinlerin tarihsel ve toplumsal geliflmeler içerisinde geçirdi¤i de¤iflimler ve Bulgar Kilisesi:
Hronis Missios
demokratikleflmede oynayabilecekleri rol hakk›nda çeflitli çal›flmalar yürütmektedir. ‹yi ki Erken Öldün Bir Yap› Monografisi Bu say›da, ayr›ca, Hronis Missios’un, Yunanistan’da-
ki sol hareketin tarihinin k›rk y›ll›k bir kesitini kiflisel
M‹NE AKMAN LORA BAYTAR
Din ve Demokrasi bafll›kl› yeni kitab›m›zda, bu iki olgu aras›ndaki güç iliflki, tarihte yaflanan ge- an›lar›yla anlatt›¤› ‹yi ki Erken Öldün, Arjantinli ya-
liflmeler ve uluslararas› deneyimler aktar›lmaktad›r. Kitapta, ayr›ca, küreselleflmeyle birlikte
Bir hayatta zar Ernesto Sábato’nun Kahramanlar ve Mezarlar,
çokkültürlü ve çokdinli hale gelen ülkelerde demokrasi, insan haklar› ve özellikle inanç ve vicdan kalma hikâyesi: 22-23 ERMEN‹CE Öykü Didem Ayd›n’›n Eski Sinagog Meydan› adl› ro-
hürriyetini koruma yollar› konusunda bilimsel sunumlar yer almaktad›r. Hampartsum manlar›na, ve Ahmet Tulgar’›n yeni öykü kitab› Bir-
Eylül’e “Gönül ferman birimize’ye iliflkin tan›t›m-de¤erlendirme yaz›lar›n›n
Çitciyan’›n yan› s›ra, Talin Suciyan’›n, yaflamöyküsü Ölüme K›l
befl kala dinlemez”in
Ulrike Dufner an›lar› Pay› ad›yla kitaplaflt›r›lan Harputlu Hampartsum
Cezmi Ancil tarihsel aç›l›m› Çitciyan’›n k›z› Sara Chitjian’la yapt›¤› bir söylefli de
Heinrich Böll Stiftung Derne¤i Türkiye Temsilcili¤i
Sara Chitjian’la söylefli Eylül’ü Befl Geçe Hüseyin Irmak yer al›yor.
PAKRAT ESTUKYAN Dinler Aras› Sevda Türküleri Altu¤ Y›lmaz
TAL‹N SUC‹YAN altug@agos.com.tr
Yay›nlar›m›z›, Heinrich Böll Stiftung Derne¤i Türkiye Temsilcili¤i’nden
‹ M T ‹ Y A Z S A H ‹ B ‹ A G O S Y a y › n c › l › k B a s › m H i z m e t l e r i S A N . v e T ‹ C . L T D . fi T ‹ . a d › n a Rahil Dink K U R U C U • Hrant Dink
ücretsiz olarak siparifl edebilirsiniz. • SORUMLU YAZI ‹ fi L E R ‹ M Ü D Ü R Ü Aris Nalc› • K ‹ T A P EK‹ ED‹T Ö R Ü Altu¤ Y›lmaz • YARDIMCI ED‹TÖR Anna Maria Aslano¤lu
• GÖRSEL TASARIM VE SAYFA DÜZEN‹ Leda Mermer • REKLAM SORUMLUSU Linda Karin Özsu • reklam@agos.com.tr •
YÖNET‹M YER‹ Halaskargazi Caddesi Sebat Apt. No 74 (Eski No 192), Kat 1, Daire 2 Osmanbey 34371 ‹stanbul • tel: (212) 296 23 64 - 231
Ayr›nt›l› bilgi için: 56 94 - 219 50 82 fax: (212) 247 55 19 • http: www.agos.com.tr • e-posta: agos@agos.com.tr • BASKI Star Medya Yay›nc›l›k A.fi. ‹nönü Cad.
www.boell-tr.org veya info@boell-tr.org Bas›nekspres yolu Star Sok. No:2 ‹kitelli 34303 ‹ST. Tel: (212) 629 08 12 • YAYIN TÜRÜ Ayl›k Yayg›n Süreli Yay›n
Türkçeden baflka diller yasak
Bir zamanlar, “Zo’lar› hallettik, flimdi s›ra lo’larda” diye bir deyifl vard›. fiark Islahat Plan›,
tam da bu ‘lo’lar›n yaflad›¤› dram›n nedensel köklerini aç›klamam›za olanak sa¤l›yor.
am da devletin ‘Kürt Aç›l›m›’n›n tart›fl›l- veriyor, ve bu sorunun kangrenleflmesine yol yer ald›klar›n› izlememe ve böylece, yitik mo-
T d›¤› flu günlerde, Türkoloji ve Kürdoloji
alanlar›nda 1970’li y›llardan bu yana yapt›¤›
açan zihniyeti sergiliyor. Bayrak, 1960 darbe-
sinden sonra askerlerin hükümete verdi¤i
zai¤in öteki parçalar›n› da bularak, resmin bü-
tününü görmeme olanak sa¤lamas› oldu.
araflt›rma ve yay›nlarla tan›d›¤›m›z Mehmet ‘Tehcir Raporu’, Demirel’in ‘Güney Do¤u Abdülhalik Renda örne¤in: 1915’in naml›
Bayrak’›n fiark Islahat Plan› bafll›kl› derleme- Raporu’ ve Çiller’in ‘Do¤u ve Güney Do¤u Siirt Valisi, Mufl Ovas›’n› dümdüz eden ope-
sinin yay›mlanmas› çok iyi oldu. Onar›m Projesi’nin, zihniyet olarak 1925 ta- rasyonun bafl koordinatörü; izlerini ‘Mavi Ki-
Mehmet Bayrak’› 1980 y›l›nda, ‘Demok- rihli ‘fiark Islahat Plan›’n›n silik birer kopya- tap’tan (Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Ermenile-
Mehmet Bayrak
rat’ gazetesinde çal›flt›¤›m dönemde tan›d›m. s›ndan ibaret oldu¤unu belirtiyor (s. 83). Ki- re Yönelik Muamele 1915-1916; Gomidas
Daha çok halk bilimi çal›flmalar› ile öne ç›k- tab›n bafll›¤›nda geçen, ‘Kürtlere vurulan ke-
Kürtlere Vurulan Kelepçe:
Enstitüsü 2009, Pencere Yay. 2005) sürebilir-
m›flt›. 70’lerin ruhuna denk düflen– Eflkiyal›k lepçe’, asl›nda ülkenin farkl› köken ve inanç- fiark Islahat Plan›
siniz. 1916’da, ünlü Halep Valisi, ve tasfiye-
ve Eflkiya Türküleri (Yorum Yay., 1985) adl› tan tüm yurttafllar›na vuruldu sonunda, kü- Öz-Ge Yay›nlar›, Temmuz 2009, 258 s.
nin ikinci bölümünün koordinatörü; oradaki
çal›flmas›n› çok sevmifltim. 1991’de, Turgut çük bir az›nl›k d›fl›nda. Herkesin tasfiye s›ras› izlerini, Aram Andonyan’›n an›lar›ndan takip
Özal ilk ‘Kürt Aç›l›m›’n› yap›p, General Ev- bir gün geldi, ve hâlâ da gelebilir – köklü bir edebilirsiniz. Daha sonra, ‘insanl›¤a karfl› suç Kürtler olufltururken, Türk nüfusu “ancak”
ren’in Kürt dili yasa¤›n› ve TCK’n›n 142. zihniyet de¤iflikli¤i yaflanmad›kça. Bir zaman- iflleme’ zanl›s› olarak Malta adas›nda tutuklu; (Renda’n›n kendi sözcü¤ü) 251 bindi; Arap
maddesini kald›rd›ktan sonra, Mehmet Bay- lar, “Zo’lar› hallettik, flimdi s›ra lo’larda” diye izlerini, Vartkes Yeghiayan’›n Malta Belgele- nüfusu ise 117 binden ibaretti. Renda, bu sa-
rak, Öz-Ge Yay›nlar›’n› kurup Kürt tarihi, di- bir deyifl vard›. fiark Islahat Plan›, tam da bu ri’nden (Belge Yay., 2007) görebilirsiniz. y›lara yaz›lmam›fl nüfus eklenirse, Kürt nüfu-
li, edebiyat› ve kültürü ile ilgili, Aç›k-Gizli / ‘lo’lar›n yaflad›¤› dram›n nedensel köklerini 1922 y›l›nda ‹zmir’in ilk valisi. Sonras›n›, sun daha da yüksek görünece¤ini belirtir, ve
Resmi-Gayr›resmi Kürdoloji Belgeleri (1994) aç›klamam›za olanak sa¤l›yor. Mehmet Bayrak’›n yeni kitab›nda buluyorsu- kendisi aç›s›ndan önemli bir ‘tehlikeye’ iflaret
de dahil olmak üzere, bir dizi önemli kitap ya- Plan› haz›rlayan ünlü fiark Islahat Encü- nuz: Abdülhalik Bey, fiark Islahat Plan›’n›n eder: “Ermenilerden metruk arazi ve köylere
y›mlad›. Ama, söz konusu aç›l›m›n di¤er meni, bütün bu politikalar› koordine etmek yazarlar›ndan biri; plan haz›rlan›rken bütün yavafl yavafl Kürtler yerleflmeye bafllam›flt›r
ucunda, Kürt sorununun serbestçe tart›fl›lma- üzere, Eylül 1925’te oluflturulur. Kitapta, bu Kürt bölgesini kar›fl kar›fl dolaflm›fl. …ve nüfus günden güne sürekli artmaktad›r”
s›n› engelleyen Anti Terör Yasas› vard›. Ve kurulda bir çeflit insan mühendisli¤ine soyu- 24 Eylül 1925 tarihli plan›n di¤er yazarla- (s. 94). Renda, Dersim’deki duruma da de¤i-
Mehmet Bayrak, kendini DGM’lerde buldu. nularak, tasfiyeci politikalar›n istikrarl› bir bi- r› aras›nda, “Türk olmayanlar, ancak Türk’e nir: “Bilhassa flimdiye kadar Dersim’e kati bir
1995’te Almanya’ya, sürgüne gitti. AB süreci çimde sürdürüldü¤ünü görüyor, ve ‘lo’lar›n hizmet etmek için bu topraklarda kalabilirler” tedip yap›lmam›fl olmas›, 1916 Harekât›’n›n
içinde, 2004’te bafllayan k›smi ‘aç›l›mlar’ so- defteri dürülürken ‘zo’lar›n da hâlâ kapsam sözüyle ünlü Adalet Bakan› Mahmut Esat cezas›z kalmas› bunlara daima kuvvet vermek-
nucunda ülkesine döndü, ve sürgünde haz›r- içinde oldu¤unu anl›yorsunuz. Bozkurt, Genelkurmay 2. Baflkan› Kaz›m Or- tedir” (s. 95). Dersim’de öncelikle bölge yat›-
lad›¤› birbirinden önemli çal›flmalar›, Öz-Ge Benim aç›mdan, kitab›n en ilginç yanlar›n- bay, ve ‹çiflleri Bakan›, eski ‹ttihatç› Cemil l› okullar› oluflturulmas› öngörülür; Siirt,
Yay›nlar› arac›l›¤›yla yay›mlamaya devam etti. dan biri de, 1915 olay›n›n önemli aktörlerin- Uybad›n da vard›r. Bu ‘gizli’ kararname, Mardin, Savur gibi Arapça konuflulan yöreler-
Mehmet Bayrak’›n son kitab› fiark Islahat den Abdülhalik Renda’lar›n, fiükrü Kaya’lar›n Cumhurbaflkan› ve Bakanlar Kurulu’nun de Türk Ocaklar› ve okullar aç›lmas›, k›z
Plan›, Kürt sorununun çözümünün nerelerde (Tehcir Genel Koordinatörü) yeni tasfiyenin onay› ile yürürlü¤e girer. Bölgede ayr› bir yö- mekteplerine öncelik verilmesi istenir. (s.130)
t›kand›¤› konusunda önemli tarihsel ipuçlar› de mimarlar› aras›nda nas›l aktif bir biçimde netim tarz› öngörülür. Sömürge tarz› bir ‹çiflleri Bakan› Cemil Uybad›n ise, “Kürt-
Umumi Müfettifllik tesis olunur. (‘Sömürge lerin zaptetti¤i Ermeni köyleri de muhacirlere
Abdülhalik Renda, Yanyal›. 1957’de öldü. tarz›’ benzetmesi kendilerinin. Hindistan’da- verilmeli, muhacirler köy köy, toplu iskân
Bugün unutulmufl bir isim olsa da, emeklilik ki valilik modeli esas al›nm›fl.) S›k›yönetim edilmelidir” der; Diyarbak›r’da hâlâ 3 bin Er-
y›llar›nda yaflad›¤› Erenköy’de, ad›n›n verildi¤i Mahkemeleri sürekli k›l›n›r, Kürtler heyetler- meni’nin var oldu¤una de¤inir; di¤er kentler-
bir sokak var. En uzun süre TBMM Baflkanl›- de yer alamaz. Yasak bölgeler oluflturulur. deki –‹ngilizlere alet olan “anas›r-› muazz›rre”
¤› yapm›fl kifli: 1935 ile1946 y›llar› aras›nda, Bölgeye, Balkanlar ve Kafkasya’dan getirile- (zararl› unsurlar) olduklar›n› ileri sürdü¤ü–
yani CHP’nin ‹talyan parti modelini taklit et- cek göçmenlerin yerlefltirilmesi öngörülür. Ay- Ermeni, Süryani, Keldani, Nasturi ve sair H›-
ti¤i, Varl›k Vergisi Kanunu’nun onayland›¤› r›ca, Karadeniz bölgesinden köyler nakledile- ristiyanlar›n, Yezidilerin bu m›nt›kadan ç›ka-
dönemde… Atatürk öldü¤ünde, vekâleten, iki rek bölgeye serpifltirilir. Uyum sa¤lamak iste- r›lmas›n› ister; az›nl›klar› “gayr›müslim, ya-
gün cumhurbaflkan› da olmufl. Malta’da savafl meyenler bat›ya sürülürken, yandafllar yerle- banc› asalaklar” olarak nitelendirir; iktisat ve
suçlusu zanl›s› olarak tutuklan, sonra en üst rinde kal›r. Memurluklara Türkler atan›r. sanayinin ad›m ad›m, bütünüyle Türklere
mercilere kadar t›rman! ‹lginç… Kürtçe konuflanlar cezaland›r›l›r. Yabanc›lar›n devredilmesi için milli bankalar, flirketler ve
bölgeye girmesi yasaklan›r. Silah bulundur- ticarethaneler kurulmas›n› öngörür. (s. 118)
mak yasaklan›r. Askeri güç yo¤unlaflt›r›l›r. Ka- Islahat Program›’ndaki temel yaklafl›m,
ra ve demiryolu yap›m›na h›z verilir. Kolluk Umumi Müfettifl Avni Do¤an’›n 1943’te yaz-
kuvvetleri özel yetkilerle donat›l›r. (s. 35-37) d›¤› raporda da yinelenir. fiark’ta kalm›fl Er-
Kürt bölgesini ‘F›rat’›n do¤usu’ ve ‘F›rat’›n meni, Süryani ve Keldanilerin bölgeden ç›ka-
bat›s›’ diye ikiye ay›ran Abdülhalik Bey’e göre, r›lmalar› gere¤inin üstünde durulan raporda,
öncelikle bat›dakiler h›zl› bir asimilasyona tabi Ermeni köy ve topraklar›n› iflgal eden Kürtle-
tutulmal›yd›. “Türk nüfusunu ve nüfuzunu rin ç›kar›lmas›, bunlar›n yerine muhacirlerin
Kaz›m Orbay, 1940, Erzurum © Time Inc. iskân olunmas›, Kürtlerin ise eski yerleflimle-
hâkim k›lmay›” amaçl›yor ve “elimizde kalan
foto • Margaret Bourke-White Türkiye arazisinde iki milletin ayn› erk ve yet- rine ya da bat›da uygun görülen yerlere yerlefl-
ki ile egemen bulunmas› olana¤›n›n kesinlikle tirilmeleri öngörülür. Raporda, Kürt nüfusu 1
Kaz›m Orbay, ‹zmirli. fiark Islahat Plan›’n›n var olmad›¤›n›” söylüyordu. Genelkurmay ad›- milyon 222 bin olarak verilmekte, bu nüfu-
haz›rlay›c›lar›ndan; Enver Pafla’n›n Sar›kam›fl na ise, Kaz›m Orbay, “yeniden kar›fl›k iskân ile sun ancak beflte birinin Türkçe konuflabildi¤i,
Harekât› s›ras›ndaki yaveri. Koçgiri Harekâ- Kürt ço¤unluk az›nl›¤a indirilmeli, do¤uda hâkim dilin Kürtçe oldu¤u vurgulan›r (s.
t›’nda Sakall› Nurettin Pafla ile birlikte. ‹smet kalm›fl olan Ermeni, Süryani ve Keldaniler böl- 203-222). Avni Do¤an, 1960 darbesinden
Pafla’n›n Kaz›m Karabekir’i tasfiye etmesinden geden ç›kar›lmal›” önerisinde bulunuyordu (s. sonra Temsilciler Meclisi üyesi olacak, bu dö-
sonra Genelkurmay Baflkan› olmufl. 1946’da 82). Bu talep, plan›n 5. maddesi olacakt›. nemde Kürt öndegelenleri bölgeden sürüle-
o¤lunun bir cinayetle suçlanarak tutuklanmas› Renda’n›n, ayn› y›l, “din kisvesi alt›nda ta- cekti. Do¤an’›n lideri ‹smet ‹nönü’nün,
üzerine bu görevden istifa etmifl. 1961’de ana- mamen milli bir isyan” diye nitelendirdi¤i– 1961’de koalisyon hükümetini kurar kurmaz,
yasay› haz›rlayan Temsilciler Meclisi’nin bafl- fieyh Sait baflkald›r›s›ndan sonra, bütün böl- ilk ifli, bir Gizli Az›nl›klar Tali Komisyonu
Abdülhalik Renda, 1940, Ankara © Time Inc. geyi dolaflarak haz›rlad›¤› gizli rapora (s. 91) oluflturup, tasfiye sürecini kal›nan yerden sür-
kan›, öldü¤ü 1964 y›l›na kadar ise senatör.
foto¤raf • Margaret Bourke-White göre, bölgenin ço¤unlu¤unu 993 bin nüfus ile dürmek olacakt›.
eylül 2009 9 AGOS kirk
tarihli raporundan bir al›nt› okuyal›m: kifli, sürgüne yollanan binlerce insan, parça-
“Dersim gittikçe Kürtlefliyor, tehlike bü- lanan ve iliflkileri sona erdirilen aileler…
Geçti¤imiz aylarda yay›mlanan Kürtlere Vurulan Kelepçe: fiark Islahat Plan› ve Dersim 1938 ve Zorunlu ‹skân adl› yüyor… Dersim Cumhuriyet hükümeti Aygün, ‘1938 Zorunlu ‹skân Karar›’n›n te-
çal›flmalar, devletin, Kürt sorununa iliflkin olarak geçmiflten bugüne dek izledi¤i politikalar› yeniden tart›flmaya aç›yor. için bir ç›band›r, bu ç›ban üzerinde kesin mel özelliklerini flöyle s›ral›yor: Sürgün ka-
bir ameliye yapmak laz›md›r. Son derece rar›nda herhangi bir ‘ölçülülük’ ya da kriter
zeki, kurnaz ve hileci olan bu halk, hükü-
yoktur; yafll›, hasta, asker, hamile, vs. ayr›m›
bir amcan›n o¤luna söyledi¤i flu söz, durumu yatl› bir kad›n, “Em li vir emanet in” (“Biz Kentli gibi görünseler de buralara hâlâ ne ka- do¤rudur). Yaln›z, flöyle küçük bir sorun son dönemde Ergenekon örgütünü deflifre
k›sa sürede best-seller oldu ve yaz aylar›nda ve gayri-nizami savafl› baflar›yla yürütmüfl-
tüm aç›kl›¤›yla ortaya koyuyor: “Herkese burada emanetiz”) demiflti. Çocuklar› orta dar yabanc› kald›klar›, ne köylü ne de kentli vard›r: Bir ton patlay›c›y› kim Ankara’dan eden çok say›da kitab› piyasaya süren, son
en çok okunan ilk on kitap aras›na girmeyi tür. Bu yönüyle Yeflil, Türkiye’nin bölün-
B afll›ktaki sözü, Dersimli yafll› bir ana,
köyleri yak›ld›ktan sonra gidip gördü¤ü
o korkunç ve sessiz manzaray› betimlemek
hakk›m› helal ediyorum, ama koruculara et-
miyorum.”
boy bir tekstil atölyesinin sahipleriydi, eko-
nomik olarak iyi denebilecek durumdayd›-
olduklar›, seçimlerini flehirlerden yana koy-
salar da buralar› güvenli görmedikleri, ‘bü-
baflard›. Peki, olas› ticari kayg›lar› bir yana mesinin önüne geçen, biz geceleri rahat uyu-
b›rak›rsak, AKP çizgisine paralel bir yay›nc›- yabilelim diye her fleyini terörle mücadeleye
fiam’a kadar tafl›may› göze alabilecektir? Ye-
flil gönüllü olur ve C-4 yüklü kamyoneti
olarak da araflt›rmac› gazeteci Ecevit K›l›ç’›n
J‹TEM adl› kitab›n› yay›mlayan Timafl Ya-
Zorunlu göçe maruz kalan Kürtler, yur- lar; o ise, burada kendine ait bir fley bulam›- yük kentin tehlikesinden’ dolay› ailelerine fiam’a kadar götürür. Yine de, Öcalan’›n sui- y›nlar›’ndan Yeflil: Savaflç› gibi bir infazc› gü-
için söylemiflti. Hayat›n oralarda bitti¤i, da- l›k yapan ve Gülen cemaatine yak›n oldu¤u adayan, yüzlerce kez ölümü göze alan bir
dundan edilmenin yaratt›¤› k›zg›nl›k ve nef- yordu. fazlas›yla ba¤land›klar›, kültür ve kuflak ça- kasttan sa¤ kurtulma ihtimali vard›r. Yeflil, zellemesinin ç›kmas›n› nas›l yorumlamal›-
ha çarp›c› nas›l anlat›labilir ki? Bu hayat› bi- söylenen Timafl Yay›nlar›, Yeflil ile ne anlat- kahraman-savaflç›d›r.
ret bir yandan, göç edilen yerdeki hayat›n Gençlerde, yani göç zaman›n›n çocukla- t›flmas›n› birlikte yaflad›klar›ndan, çok ciddi
tiren, bu köyleri, mezralar›, kufllar›n bile ol- mak istiyordu? Bu haliyle Yeflil, abart›la abart›la bir ifli garantiye almak için beline bomba ba¤la- y›z?
anlams›zl›¤›, hiçli¤i, sefaleti ve zorlu¤u di¤er r›nda durum biraz farkl›yd›. Yaflayamad›kla- ruhsal s›k›nt›larla karfl› karfl›ya kald›klar› an-
mad›¤›, insans›z, çorak ve terkedilmifl yerler Yeflil: Savaflç› adl› kitab›n yazar›, Yeflil’in ‘Türk Rambosu’na dönüfltürülür. PKK yol may›, Öcalan’a yaklafl›p kendini patlatmay› Belki bu soruyu bir baflka soruyla yan›tla-
yandan, a¤›r bir trajedi ve travma yaflad›lar. r› çocukluklar›n›, yapt›klar› geriye dönüflle- lafl›l›yordu.
haline getirenler, bu insanlar› koruduklar›n› o¤lu Murat Y›ld›r›m. Cemalettin Emeç’in keser ve “Biz buraday›z, hani, devlet nere- önerir. Devlet buna yanaflmaz. Sebebi, Öca- yabiliriz: Ergenekon örgütü tasfiye edildik-
Birkaç saat sonras›n› bile kestiremedikleri bir rin bir yerlerine s›¤d›rmaya, s›k›flt›rmaya ça- Aile büyükleri, yafll›lar ise hayata küsmüfl-
söyleyen devlet görevlileriydi. de röportaj yaparak kitaba katk›da bulundu- de?” diye propaganda yapar; o s›rada araba- lan’› ortadan kald›rma amac›yla da olsa Yeflil ten sonra da Türkiye’de devletin gayri-niza-
‘serüven’e iteklendiler. Resmi yetkililer tara- l›fl›yorlar. Olanlar ile olmas›n› istediklerini ler; adeta, sadece yaflamak için yaflamaktalar.
Bu yaz›da, zorunlu göçe maruz kal›p ‹s- ¤u söyleniyor. Ama kitab›n esas olarak, güya da olan Yeflil silah›n› çekerek bütün PKK’l›- gibi de¤erli bir eleman›n› kaybetmek isteme- mi savafl yöntemlerine baflvuran, muhalifler-
f›ndan hiçbir yard›m yap›lmadan, tan›nan harmanl›yorlar. Göç çocuklar› flimdilerde bi- Aileleri burada oldu¤u için, mecburen ‹stan-
tanbul’a göç eden ailelerle yap›lan mülakat- babas›n› temize ç›karma derdindeki Murat lar› öldürür ve insanlara dönüp “‹flte, devlet mesidir. le “rutinin d›fl›na ç›karak” mücadele eden
bir-iki saatlik süre içinde köylerini terk et- rer yetiflkin. Kimi iflçi, kimi iflveren, ço¤un- bul’dalar. Terk etmek zorunda kald›klar› top-
lar›n derlendi¤i Göç Hikâyeleri adl› kitap Y›ld›r›m’›n elinden ç›kmad›¤› hemen anlafl›- burada!” der. Murat Y›ld›r›m’›n babas›, dev- Kitapta Yeflil’in kahramanl›¤›n›n yan› s›ra yap›lanmalara ihtiyac› olmayacak m›? Özel-
mek, can havliyle kaçmak zorunda kald›lar; lu¤u iflsiz, baz›lar› ise sanatla ilgileniyor. Or- raklar›na duyduklar› hasret, her hallerinden
için yürütülen araflt›rmadan izlenimler yer l›yor. Belli ki kitab› bu konularda deneyimli letine en iyi flekilde hizmet edebilmek için bir baflka tema daha ifllenir: ‘Terörle mücade- likle de aç›l›m çabalar›na ra¤men Kürt soru-
bazen mallar›n›, bazen de canlar›n› yitirdiler.
alacak. Göç Hikâyeleri, ‹stanbul Göç-Der’in birileri haz›rlam›fl. her türlü önlemi almaktad›r; hatta bu u¤ur- le’ ad› alt›nda pek çok kifli kendi ç›kar› için nu bütün yak›c›l›¤›yla devam ederken ve
Dokuz ayl›k hamile bir kad›n›n, arkas›na bi-
haz›rlad›¤› bir projeydi ve ‘zorunlu göç’e ma- Yeflil piyasaya ç›kt›¤›nda, gündemi a¤›r- da o¤lunu feda etmeyi bile göze al›r. Anka- çal›flm›fl, gayrimeflru ifller yapm›fl, haraç al- devlet eliti, Ermenilere, Rumlara ve di¤er
le bakmadan, apar-topar, Mardin’den oto-
ruz kalanlar›n yaflad›klar›n› kendi ifadeleriy- l›kl› olarak Ergenekon davas› ve darbeci ya- ra’daki evlerinin önündeki arabas›na binme- m›fl, zengin olmufltur. fiimdi Yeflil ç›k›p ken- az›nl›klara yap›lanlarla yüzleflmeye hiç de ni-
büse binip 20 saatlik bir yola ç›kmas›n›n ve
le, birinci a¤›zdan, topluma duyurma amac›- p›lanmalar›n yedi¤i haltlar iflgal ediyordu. den önce, her sabah, o¤luna “Git arabay› ça- dini savunamad›¤› için herkes kendi yapt›¤› yetli de¤ilken… E¤er böyleyse, o zaman Er-
bu esnada, Bolu Da¤›’nda do¤um yapmas›-
n› güdüyordu. Bu amaçla, sözlü tarih yönte- Ben de, kitab›n reklam›n› görünce, bu derin l›flt›r, motor ›s›ns›n” der. O¤lu sonradan an- ‘pis’ iflleri onun üzerine atmaktad›r. Halbuki genekon operasyonlar›yla oluflan havay› faz-
n›n bir izah› olabilir mi? Bu kaç›fl yolculu-
mini kullanarak, 50 aileden yaklafl›k 120 ki- iliflkileri ‘deflifre eden’ bir baflka kitab›n daha lam›flt›r ki, asl›nda Yeflil, arabas›na bir bom- Yeflil, faili meçhul cinayetler dahil, yapt›¤› la abartmamakta ve ‘derin yap›lar›’ bütü-
¤unda do¤an çocu¤u gelecekte neler bekli-
fli ile görüflmeler yapt›k ve bunlardan 11 ai- yay›mland›¤› hissine kap›l- ba konmufl olmas› ihti- her fleyi terörle mücadele için yapm›fl, kendi nüyle mahkûm etmemekte fayda olabilir.
yordur acaba?
lenin hikâyesini kitaplaflt›rd›k. 8 kiflilik bir Görüfltü¤ümüz ailelerin tümü, ‹stanbul’a d›m. Bunun yan› s›ra, ikin- maline karfl› o¤lunu ön- ç›kar›n› asla düflünmemifl, ‘gayrimeflru’ ifller- E¤er ‘terörle mücadele’ye devam edilecekse,
ekiple yürüttü¤ümüz proje, Kas›m 2007’de gelifllerinde çok ciddi s›k›nt›lar yaflam›fllar. ci bir ihtimal olarak da, ki- den göndermektedir. Pe- den uzak durmufltur. Y›ld›r›m ailesinin mü- Yeflil’lere her zaman ihtiyaç duyulacak de-
bafllay›p, zorlu ve yorucu bir çal›flman›n ar- Kimi bir tan›d›¤›n›n yan›na k›sa süreli¤ine tab›n ‘gizli ve ilginç yönle- ki, bunu korktu¤u veya tevaz› yaflam düzeyi bunun en büyük kan›t›- mektir. Bu nedenle, mafyatik ifllere bulafl-
d›ndan, Haziran 2008’de tamamland›. Gö- yerleflirken, kimi o flans› da bulamam›fl, üç- riyle Yeflil’ türünden, daha o¤lunu feda edecek kadar d›r: Yeflil isteseydi, zengin olamaz m›yd›! mam›fl, devletin imkânlar›n› kendi ç›kar›
rüflmelere ay›rd›¤›m›z ilk dört ay, ekip olarak befl parça eflyas›yla günlerce sokakta kalm›fl. çok bir çok-satar üretmek insanl›ktan ç›km›fl biri Bu temize ç›karma u¤rafllar› içinde, ya- için kullanmam›fl, samimi ‘savaflç›lar’›n ima-
bizi derinden sarsan bir dönem oldu. Zorun- Baz›lar›, aylarca, kiralad›klar› küçük bir dük- amac›yla piyasaya sürül- oldu¤u için mi yapmak- zar(lar) ‘derin’ ekipler aras›ndaki anlaflmaz- j›n› arada bir parlatmak gerekebilir. Ne de
lu göçe maruz kalm›fl insanlar›n hayret uyan- kân› mesken tutmufl. Ev tutmak isteyenlere, müfl olabilece¤i akl›ma gel- tad›r? Hay›r, o bunu dev- l›klar› da özellikle gözler önüne sererler. olsa, böyle insanlar pek kolay yetiflmiyor!
d›ran ac› dolu hikâyelerini üst üste dinleyin- Kürt olduklar› için, ev verilmemifl. 1990’lar- di. Fakat o da ne? Kitap letinin kendisinden fay- Sonradan baflka ifllere de girip ç›kan ve ülkü- Bana kal›rsa, Yeflil: Savaflç› adl› best-seller
ce, birden kendimizi o trajedinin içinde bul- da, milliyetçi-›rkç› havan›n tüm bask›s›n› ya- Yeflil’i, Güneydo¤u’da te- dalanaca¤› süreyi uzat- cülü¤ü kullanan Abdullah Çatl› ve Susurluk tam da bu amaca hizmet ediyor. Daha önce
duk. flam›fllar. Sonralar› ev bulup yerleflseler bile ifl röre karfl› savaflm›fl bir kah- mak için yapar. ekibiyle de, gönlünü bir kad›na kapt›r›p ifli- de, darbeci yap›lar› deflifre eden kitaplar›n
Kürdistan co¤rafyas›nda y›llard›r süren bulamam›fllar. Mufl’tan göç eden bir ailenin Ayazma-‹kitelli (‹stanbul, Mart 2008) raman olarak iflliyordu. A. Öcalan Suriye’dey- ni ihmal eden Cem Ersever ekibiyle de, Ye- yan› s›ra, derin devleti güzelleyen Türk mil-
bir savafl hali var. Bu savafl›n etkilerini her üyesinden duydu¤um sözler, bu çarp›c› zor- Yeflil: Savaflç›’ya göre, ken, devletin ilgili ku- flil’in aras› iyi de¤ildir. liyetçisi kitaplar da (örn. Teflkilat: Devlet-i
yönüyle yaflayan zorunlu göç ma¤durlar›yla lu¤u anlat›yordu: “‹lk geldi¤imizde ‹stan-
Zorunlu göçe maruz kalanlar›n kimileri art›k kardeflli¤e ve ‘Yeflil’ kod adl› Mahmut rumlar› bir ton patlay›c›- Son olarak, kitab› okuman›n sa¤lam bir Ebed Müddet, Selman Kayabafl›) yay›mlam›fl
y› yak›n›nda patlatarak mide istedi¤ini de söylemeliyim: Yeflil, da¤- olan Timafl Yay›nlar›’ndan böyle bir kitab›n
görüflmelerimiz üç ana bafll›k-soru ekseninde bul’un tüm bodrumlar›nda Kürtler oturu- birlikte yaflamaya inanm›yor. Yine de, iki kelimeyi a¤›zlar›ndan Y›ld›r›m gerçek bir kahra-
yürütüldü: Göç öncesi hayat, göç süreci ve yordu, yeni yeni bodrumlardan ç›k›yoruz.” mand›r. Terörle mücadele- onu öldürme plan› yapar lara gitmekte ve PKK’l›lar›n “kellesini al- ç›kmas› ise, bir tesadüften çok, kantar›n to-
hiç düflürmüyorlar: ‘Bar›fl’ ve ‘çözüm’. Çözüm, onlar›n yerine Murat Y›ld›r›m, Cemalettin Emeç (nitekim, böyle bir sui- maktad›r.” puzunu kaç›rmadan, terörle mücadele eden
göç sonras› gelinen flehirde yaflananlar. Gö- Bir baflka göç ma¤durunun sözleri ise, yafla- de, PKK’n›n çok güçlendi-
Yeflil: Savaflç› kast eylemi yap›ld›¤› ve *** kifli ve kurumlar›n imaj›n› restore etme ça-
rüflme yapt›¤›m›z kiflilerin ço¤u, göçten önce d›klar› karfl›s›nda gelifltirdi¤i tavr› ve hayata ¤i ve art›k nizami savafl
hayatlar›n›n, pastoral bir tablo çizercesine tutunma inad›na iflaret ediyordu: “Buralarda
de¤il, onlarla birlikte düflünülerek üretilmeli. yöntemlerinin geçersiz kal-
Timafl Yay›nlar›, May›s 2009, 224 s. Öcalan’›n sa¤ kurtuldu¤u Bafltaki sorumuza geri dönecek olursak, bas›n›n bir ürünü gibi görünüyor.
AGOS kitap
14 eylül 2009 eylül 2009 15 AGOS kirk
Bir hayatta kalma hikâyesi: Hayaller, düfller, yaflam...
Hampartsum Çitciyan’›n an›lar› Bir devrimcinin hikâyesi
TAL‹N SUC‹YAN
M‹NE AKMAN
yay›mlanan kitap üzerine konufltuk. mad›¤›n› anlatt›.
• Nas›l karar verdiniz baban›z›n an›lar›n› • Baban›z›n size anlatt›klar›yla burada ‹yi ki Erken Öldün, hem kiflisel, hem de kolektif bir iç hesaplaflman›n roman›. Hronis Missios’un
yazmaya? gördükleriniz birbiriyle örtüflüyor
Bana hep sorarlard›, “Baban›n hat›ralar›n› muydu? an›lar›, Yunanistan sol hareketinin tarihinden k›rk y›ll›k bir kesitine ›fl›k tutuyor.
yaz›yor musun?” diye. Ben de, bu ifli becere- Bekledi¤imden daha fazlas›n› buldum.
meyece¤imi söylüyordum hep. Annem Babam an›lar›n› anlat›rken, önemli sokakla-
1995’te çevrilen Kapetanios: Yunan ‹ç Sava-
1998’de, 92 yafl›nda vefat etti. Birkaç gün
sonra her fleyi h›zla unuttu¤umun fark›na
vard›m. Bunu en çok yemek yaparken fark
r›n ve önemli yerlerin isimlerinin bulundu¤u
bir harita çizmiflti; onunla anlat›yordu. Her
fley aynen çizdi¤i gibiydi. Çeflmenin suyunun
Ö lüme de¤il yaflama tutunan, “›fl›¤a, çi-
çeklere, kad›nlara, flaraba ve harekete
âfl›k” bir devrimci, yoldafl›na “‹yi ki erken öl-
“Lümpen unsur! Sen lümpen unsurun ne
oldu¤unu bilir misin? Ben de sonradan ö¤-
fl› 1943-1949 (Belge Yay., çev. Yavuz Alo-
gan) adl› kitab›ndan beri, Yunanistan’da
dün!” diyebilir mi? Hronis Missios, ‹yi ki Er- rendim, o zamanlar yabanc› dillerle hiç yaflanan Nazi iflgali, Yunanistan ‹ç Savafl› ve Hronis Missios
ettim; tarifin nas›l oldu¤unu sormam gereki- akt›¤› kanallar bile aynen babam›n söyledi¤i
ken Öldün adl› otobiyografik roman›n›n ilk aram yoktu. Lümpen unsur, serseri, baflka Albaylar Cuntas› gibi dönemlerde ülkenin ‹yi ki Erken Öldün
yordu… Anlad›m ki, bana gibiydi. Ancak, yaflad›¤› evi
anlat›lanlar› da h›zla unu- bir türlü bulamad›k. Babam sat›rlar›nda, arkadafl›na, “Sen flansl›yd›n; en bir deyiflle topluma zararl› biri demekmifl. devrimci saflar›ndan yükselen seslere hasret çev. Ari Çokona
tabilirim. Ayn› anda, “Aca- Peri’den (bugünkü ad›yla Ak- baflta, hem de kurflunla vurularak ölüverdin” Neden öyle oldu¤unu söyleyeyim mi? Ara kalm›flken... Helikopter Yay›nlar›, Haziran 2009, 224 s.
ba babam›n ve annemin de pazar) ayr›ld›¤›nda bir Kürt diye sesleniyor. Ard›ndan, ‘ona’, üçüncü te- s›ra buzuki dinlemekten hoflland›¤› ve bu- Yunanistan solunun serüvenini anlatmak,
anlatt›klar›n› da, yemek ta- isyan› yaflanm›fl orada, ve köy kil flahsa hitaben yaz›lm›fl uzun bir mektup nu gizlemedi¤i, kad›nlardan hoflland›¤› ve ve bunun ötesinde, Yunanistan’da Komü- t›s›n›n en güzel yan› ise, do¤rular›n›, Par-
rifi gibi, kolayca unutabilir befl gün boyunca yanm›fl. gibi ak›p gidiyor roman. Yazar›n, iflkenceler, bunu gizlemedi¤i, flaraptan hoflland›¤›, ge- nist Parti etraf›nda dönen ‘resmi sol’ tart›fl- ti’nin, insan öznesini d›fllayan so¤uk madde-
miyim?” diye bir düflünce Evin yak›n›ndaki çeflmeyi ve hastal›klar, mücadeleler ve inançla dolu ha- nelde insanca tutkular› oldu¤u ve samimi malar›na katk›da bulunmak, ve o hesaplafl- lerinin yerine koyarak, hangi durumda olur-
tak›ld› kafama. Bu düflün- evin yerini buldum, ancak yat›ndan an›larla dolu mektubun her sat›r›n- davrand›¤› için. Hayâs›zlar, y›llar y›l› bu- may› paylaflmak için yaz›lm›fl bir kitap ‹yi ki sa olsun insan olma halini, bütün davan›n
ce bana çok a¤›r geldi. Er- evin kendisi yoktu. da, anarflizan özgürlü¤e duyulan, tüyleri di- zuki, özellikle de rebetiko müzi¤i dinleme- Erken Öldün. Missios, “iki çeflit devrim- ötesinde tutuyor olmas›. Ne de olsa “Dev-
tesi gün babama gittim ve Babam, gitti¤i okulun jan- ken diken eden bir tutku, bir aflk gizli. Ez- nin, hele bu tutkular› söylemenin ahlaks›z- ci”nin, yani “baflka bir kültüre inan›p sistemi rimci dedi¤in uçan bir kufltur, kartald›r; ›fl›-
yaflad›klar›n› bana anlat- darmalar taraf›ndan bas›laca- berlenmifl sosyalizm propagandalar›na de¤il, l›k oldu¤unu söyleyip durdular, kafam›z› de¤ifltirmeye çal›flanlar ile, sistemin d›fl›nda ¤a, çiçeklere, kad›nlara, flaraba ve harekete
mas›n› istedim. Soracak ¤›n› duydu¤unda okul kitap- vücudunun her hücresiyle ‘do¤ru’ya inan- ütülediler. Rebetiko güya ahlak çöküntüsü- olup, oyuna dahil olmak için onu anlamaya âfl›kt›r...”
milyonlarca sorum vard›. lar›n› ah›ra saklad›¤›n› anlat- Hampartzoum M. Chitjian m›fl, inatç› bir idealist, yedi¤i dayaklar›, çek- nün, kötümserli¤in müzi¤iymifl. Bütün ya- çal›flanlar›n” hikâyesini anlat›yor. Ama bu
H arput’ta do¤an Hampartzoum Mardi-
ros Chitjian (Hampartsum M. Çitçi-
yan), 2003’te Los Angeles’ta vefat etti¤inde
Sabahlar› anlat›yordu, Er-
menice olarak. Son günü-
Sara Chitjian m›flt›. Bu kitaplar› bulmak is-
tiyordum en çok. Arkadaflla-
Ölüme K›l Pay›: Ermeni Soyk›r›m›ndan
Kurtulmufl Birinin An›lar›
ti¤i ›st›raplar›, ve zaman zaman ‘devlet ba-
ba’ya karfl› kazand›¤› küçük zaferleri anlat›r-
flam›m›z iyimserlik doluydu da, devrimi
do¤ru yoldan sapt›ran müzikmifl.” (s. 10)
hikâyenin kiflileri sadece Yunanistan’›n
‘anarflik’ devrimcileri de¤il. Ömrünün ço¤u-
Hronis Missios, hikâyesini, bir yandan
sözlü tarih gibi kurguluyor, bir yandan da,
kiflisel deneyimlerini, konuflma dilinin sami-
102 yafl›ndayd›. Ölümünden alt› ay sonra, ne kadar konuflmay› sürdürdü, hastaneye gi- r›m, bunun imkâns›z oldu¤unu, herkesin ha- Belge Yay›nlar›, Eylül 2009, 592 s. ken, adeta, günah ç›kar›yor –‘günahs›z’ ol- nu hapishanelerde geçiren Missios, Yunanis- miyetiyle, kronolojik bir çizgi izlemeden,
k›z› Zaruhy Sara Chitjian’›n, babas›n›n anla- dene kadar… Ermenice için bir yard›mc›m zine arad›¤›m› düflünece¤ini söyledi. Ben de, du¤u halde. fazlas›n› duygular›n›zda elde edersiniz; ha- tan Komünist Partisi saflar›nda mücadele okuyucuya aktar›yor; okuru, tek bir sayfada
t›mlar›n› bir araya getirdi¤i A Hair’s Breadth vard›; babam›n anlatt›klar›n› o yaz›yordu, kitaplar› bulursam, bulmama yard›m edene 1985 y›l›nda yay›mlanan ilk kitab› ‹yi ki yat, insan oldu¤umuzu bize sürekli hat›rla- veren yoldafllar›n›n yan› s›ra, kendisi gibi, hem çocuklu¤una, hem de hapishane günle-
from Death: The Memoirs of Hampartzoum sonra ben ‹ngilizceye çevirerek tekrar yaz›- alt›n verebilece¤imi söyledim. Ama kitaplar› Erken Öldün’le (‘Kala, esi skotothikes noris’) tan duygularla ölçülebilir ancak.” toplumun marjinlerine itilmifl esrarkefller, rine götürebiliyor. Hikâyenin sürükleyicili¤i
Mardiros Chitjian adl› kitab›, Taderon Yay›- yordum. Her fleyi elde yazd›¤›m için, kitab›n da bulamad›k. ça¤dafl Yunanistan edebiyat› içinde önemli Missios’un hikâyesi, 1930 y›l›nda Kava- eflcinseller ve adli mahkûmlardan gardiyan- ve yazar›n izledi¤i anlat›m yöntemi bir yana,
nevi ve Gomidas Enstitüsü’nün iflbirli¤iyle oluflmas› 5 y›l gibi uzun bir süre ald›. • Baban›z›n anlatt›¤› kiflilerden, bugün la’da, tütün iflçileri aras›nda bafll›yor. Alman
bir yer edinen Missios, 2001 y›l›na kadar lara, hatta iflkencecilere kadar, bütün karak- roman› Türkçeye kazand›ran Ari Çoko-
yay›mland›. • Baban›z›n anlat›mlar›, dönemin gün- bölgede hâlâ tan›nan birilerini bulabil- dört kitap daha yay›mlam›fl. 2001’den sonra iflgali, ‹ç Savafl, ve ard›ndan gelen diktatör- terleri, hayat›n ‘do¤al’ ak›fl› içinde, hep in- na’n›n ustal›kl› çevirisi de, kitab› bir solukta
Bugün 76 yafl›nda olan Sara Chitjian, ge- lük hayat›na iliflkin birçok veri bar›nd›- diniz mi? çeflitli derleme hikâye kitaplar›na katk›larda lük döneminde (1967-1974), Yunanis- sanc›l bir bak›fl aç›s›yla anlat›yor. Kendi ha- okunur k›l›yor. Çevirmen, eserin orijinalin-
çen sene A¤ustos ay›nda, ailelerinin memle- r›yor… Evet; örne¤in Ulafl Efendi’den söz etmifl- bulunan yazar, 2009’da, Yunanistan’da, tan’daki pek çok devrimci gibi, tutuklama- yallerini, aflklar›n›, ve s›n›rlar›n› da, renkli deki dil oyunlar›n›n, benzetmelerin ve argo-
ketlerini merak eden bir grupla birlikte Ana- Kitapta, giyilen k›yafetlere, kullan›lan efl- ti. Tüm bölgede çok nüfuzlu bir insanm›fl. Vangelis Bondas’›n müzikleri ve 50 sayfal›k lardan, gözalt›lar›ndan, hapishanelerden, ifl- bir dille, sözünü sak›nmadan aktar›yor. nun metne verdi¤i rengi, Türkçeye büyük
dolu’yu gezdi. 6 bin kilometre yol yapt›; yalara, günlük hayat›n ayr›nt›lar›na, yaflanan Bölgede tan›flt›¤›m 5-10 kifli, bu ismi hat›rla- bir kitapç›k eflli¤inde piyasaya ç›kan‘Mesela kencelerden geçiyor. Dolay›s›yla, ilkgençlik Okuma-yazma bilmedi¤i için bildirileri oku- bir baflar›yla aktarm›fl. Yunanca edebiyata,
Harput, Malatya, Mufl, Do¤ubeyaz›t, Van, yerin do¤as›na iliflkin çizimlere de yer verdik. d›. Çok sayg› duyulan biri oldu¤u anlafl›l›- Edebiyat... Hronis Missios, Hronis Missi- y›llar›ndan 40’l› yafllar›na kadar, 26 y›l bo- yamay›fl›n›, bolca Marksist terimin kullan›l- çeviri sorunundan dolay›, ‘klasikler’ d›fl›nda
Diyarbak›r, Antakya ve Mersin’e gitti; baba- Babam o kadar detayl› fleyler hat›rl›yordu yor. os’u Okuyor’ adl› bir CD ile yeniden günde- yunca, ya kaçak ya da gerilla olarak, ya da d›¤› parti toplant›lar›nda yap›lan konuflma- uzak kald›¤›m›z bir dönemde, Yunanistan
s›n›n, kendisine detaylar›yla anlatt›¤› köyünü ki… Örne¤in, sabah erkenden kalkt›klar›nda • Kitab›n ad› Ölüme Ramak Kala; ölüm, me gelmifl. Missios’un kendi hikâyesini an- tecrit halinde yaflamak zorunda kal›yor. lar› kavrayamay›fl›n› içtenlikle döküyor mek- edebiyat›ndan yapt›¤› seçkiler ve çeviriler
buldu. Oradan, ‹ran s›n›r›na yak›n bir bölge- yüzlerini y›kayacaklar› bir lavabo varm›fl; la- baban›z›, hayat› boyunca s›k s›k s›na- latt›¤› ‹yi ki Erken Öldün de, bu vesileyle, Onu tan›tan biyografilerde, “1973’ten beri, tubuna. Yo¤un bask›lar ve a¤›r iflkencelerle için Çokona’ya ne kadar teflekkür etsek az.
ye gitti; buras›, babas› Hampartsum Çitçi- vaboyu her zaman ilk olarak büyükbabas› m›fl. özgür bir birey olarak Atina’da yaflamakta-
Türkçede yay›mlanmadan birkaç ay önce, piflmanl›k dilekçeleri imzalamaya boyun Sayfalar boyunca iflkenceleri, rutubetli,
yan’›n, özgürlü¤e kavufltu¤u yerdi. kullan›rm›fl. Bir önceki kuflaktan olan, önce Dört kez, ölüme çok yaklaflm›fl; bu yüz- d›r” yaz›yor.
Yunanistan okuyucular›n›n ve ‘dinleyicileri- e¤en eski yoldafllar›n›, muhbirlik yap›p yolu- karanl›k hapishane odalar›n›, hastal›klar›, ifl-
Hampartsum Çitçiyan 1915 sonras›nda onun eline su dökermifl. Bu görev bu flekilde, den kitab›n ad›n› böyle koymak istedi. ‹lki, Missios’un kiflisel tarihinin, Türkiyeli
nin’ karfl›s›na yeniden ç›km›fl. Yazar, fiubat nu bulanlar›, daha iyi bir düzenin yolunun kenceden sakat kalmalar›, açl›k grevlerini,
önce ‹ran’a geçmifl, oradan da Meksika’ya büyükten küçü¤e do¤ru, en son çocu¤a ka- 1915... ‹kincisinde, babas› çocuklar›n› okula ay›nda, Yunanistan’da yay›mlanan Ta Nea okuyucunun hâlâ pek aflina olmad›¤› 20. bask›, korku, sindirmelerden geçti¤ine ina- insan›n onurunu ezen, haks›z ve faflist uygu-
gitmeyi baflarm›flt›. Kendisi de Meksika do- dar devam edermifl. Erkekler b›y›klar›n› ku- götürüp orada b›rakm›fl, çünkü kendisi git- gazetesine verdi¤i bir röportajda, hayat hikâ- yüzy›l Yunanistan tarihiyle örtüflüyor olma- n›p ‘do¤ru’nun karfl› taraf›nda yer alan her- lamalar› okurken, insan “Neden?” diye sor-
¤umlu olan, ancak 1935’te, ailesiyle birlikte laklar›n›n ard›na kadar uzat›rm›fl… Babam, mek zorundaym›fl. Çocuklar›yla vedalaflama- yesini “8-3=11” ifadesiyle özetliyor, ve aç›k- s›, kitab› çekici k›lan bir unsur. Özellikle kesi, yarg›lamadan, oldu¤u gibi ele al›yor. madan edemiyor. ‹yi ki Erken Öldün, tam da
Los Angeles’a yerleflen Sara Chitjian’la, annesinin yüzünü hiç görmemifl; sadece göz- m›fl, çocuklar da ona hiçbir fley sormam›fllar, ce çocuklar›n adlar›n› de¤ifltirmifller. Baba-
l›yor: “Vererek kaybettiklerinizin kat be kat de, Dominique Eudes’ün, Türkçeye Y›llarca sadakatle ba¤l› kald›¤› parti yöne- bu yüzden, 20. yüzy›l›n tüm devrimcilerinin
Türkçe çevirisi, geçti¤imiz günlerde, Ölüme lerini aç›kta b›rakan, peçe türü bir fley takt›- çünkü babalara soru sorulmazm›fl… Babam, m›n ad› Rüfltü Hampar olmufl. ‹kinci gün,
K›l Pay› ad›yla, Belge Yay›nlar› taraf›ndan ¤›n› ve büyükbabas› varken asla efliyle konufl- dinleri de de¤iflmifl... Üçüncü gün, Türk ta- timini, “sadece siyasal konulardaki aptall›k- an›lar›n› yaflatabilecek, çekilen bütün ›st›rap-
babas›n› son kez orada görmüfl. Okulda ön-
rihi ö¤renmeye bafllam›fllar. Sonra bütün ço- Hronis Missios, 1930’da Kavala’da do¤du. Çocuklu¤u, Thasos’lu tütün iflçileri, Metaksa lar›ndan dolay› de¤il, ölüm sonras› cennetle- lar›n ortak sesi olabilecek, evrensel bir kitap.
cuklar› toplam›fllar, büyük olanlar› yanlar›na diktatörlü¤ünden kaçan komünistler ve göçmenlerle dolu bir mahalle olan Potamoudia’da geç- re inanmad›¤› halde, derin bir aflkla ba¤lan- “Neden?” sorusuna en güzel cevab› ise, yine,
alm›fllar ve onlardan, boflalan evleri talan ti. Ailesi Selanik’e tafl›nd›ktan sonra, Missios, ikinci s›n›fta okulu b›rakarak çal›flmaya baflla- d›¤› yaflam için kendi yaflam›n› feda eden tarihin ‘nesnesi’ olmay› reddeden Missios
edip, eflyalar› oradaki Ermeni kilisesine gö- d›. Nazi ‹flgali’nde yaflanan ‘Büyük Açl›k’ döneminde, K›z›l Haç’›n s›ras›nda destek verdi¤i bir devrimcinin derin çeliflkisini” ve “Her insa- veriyor: Bir devrimci, insanlar› ve özgürlük-
türmelerini istemifller. ‹ki hafta sonra, büyük grup çocuk ile birlikte Yiannitsa’ya (Yenice) gitti ve orada n›n içinde yetiflti¤i toplumsal iliflkilerde ken- lerini tutkuyla severek, yaflad›¤› ça¤›n kalbi-
çocuklar› küçüklerden ay›rm›fllar yine. Ba- devrimci saflara kat›ld›. Ba¤›ms›zl›¤›n ard›ndan Selanik’e di deneyimini yaflama gereksinimini” anla- ne girebilir; basit bir izleyiciyken, tarihin
bam, kardefllerinden ayr›lmamak için ba¤›r- dönerek fiehirlerin Demokratik Ordusu’na girdi. 1947’de yamad›klar› için, sat›r aralar›nda elefltiriyor. ‘öznesi’ne dönüflebilir. Missios, hem yafla-
m›fl. Bir çocuk yan›na gelmifl, “Sus. Bizi öl- tutukland›, iflkence gördü ve idama mahkûm edildi. 9 ay Körü körüne inanmak yerine, partisine elefl- m›yla, hem de yazd›klar›yla, her ikisini de
dürecekler. B›rak, bari onlar yaflas›n” demifl. boyunca idam› bekledi; tesadüfen kurtuldu. A¤ustos 1973’e tirel yaklaflarak, içinde bulundu¤u hiyerarflik baflarm›fl.
Bir gece, onlar› ayr› bir yerde tutmufllar. Ço- kadar, hayat›n›n büyük bir k›sm›n›, hapislerde ve sürgünde ve bask›c› yap›y› sorguluyor; hatta, “Burjuva Roman›n Türkçe bask›s›n›n düzeltmeni
cuklardan birinin küçük bir b›ça¤› varm›fl. O sisteminin sadece hiyerarflisiyle bask›s›n› de- Gökhan Gençay, kitab›n arka kapak yaz›s›n-
geçirdi. Okuma-yazmay› oralarda ö¤rendi. 1962-67 ara-
b›ça¤› kullanarak, gece oradan kaçmay› ba- ¤il, VATAN, D‹N ve A‹LE’ye iliflkin bütün da yer alan notunda, yazar›n üslubundaki
s›nda verdi¤i bir ‘özgürlük aras›’nda EDA’n›n (Birleflik De-
flarm›fllar. Babam, 1916’da, Kürt isyan›ndan ideolojisiyle ahlak›n› ve ayn› zamanda riya- yaflam enerjisine ve “özgürlükçü do¤rudanl›-
mokratik Sol) gençlik örgütüne kat›ld›, PAM’›n (Diktatör-
kaçarken, ölümle bir kez daha yüz yüze gel- kârl›¤›n› da s›rt›m›zda tafl›yorduk” diyerek, ¤a” dikkat çekerek, “Dar›s› yaflad›¤›m›z top-
lü¤e Karfl› Cephe) kurucu üyesi oldu. Halen, Atina yak›nla-
mifl. Ve 1921’de, Sako Mahallesi’nden ‹ran’a döneminin sosyalistlerinin pek yanaflmad›¤› raklarda ayn› mevzularda kalem oynatanla-
r›ndaki Kapandriti kasabas›nda yafl›yor.
kaç›fl› s›ras›nda, bir kez daha… bir iç hesaplaflmay› yafl›yor. Missios’un anla- r›n bafl›na” diyor. Kat›lmamak elde de¤il...
S‹DAR BAYRAM
Mimar Hovsep Aznavur’un eseri olan Haliç’teki Sveti (Aziz) Stefan Bulgar Kilisesi, 19. yüzy›l›n
sonlar›nda Viyana’da üretildikten sonra ‹stanbul’a tafl›nm›fl, prefabrik bir yap›
Alejandra ve babas›n›n bafl›na gelenler, örgüte dair merak›m›z› art›r›yor. mücadelenin bir bölümünü
Ernesto Sábato, bu dünyaya olan inançs›zl›¤›m›zdan bir ç›k›fl yolu ar›yor. Y üksek mimar Hasan Kuruya-
z›c› ve yüksek mühendis ve
mimar Mete Tapan’›n kaleme al-
oluflturan, ba¤›ms›z bir Bulgar
Ortodoks Kilisesi kurma girifli-
d›¤›, 1998’de yay›mlanan, bir yap› miyle iliflkilendiriliyor.
y›mlan›r. ‹ki roman aras›nda bu kadar uzun Tünel’de oldu¤u gibi, daha roman›n ba- monografisi niteli¤indeki Sveti Binan›n geçirdi¤i Hasan Kuruyaz›c›, Mete Tapan
bir süre olmas›, büyük oranda, Sábato’nun fl›nda, yine bir cinnet ve cinayet vakas› ile Stefan Bulgar Kilisesi bafll›kl› çal›fl- onar›mlar Sveti Stefan Bulgar Kilisesi:
kendine ve yazd›klar›na dair inanç eksikli- karfl› karfl›ya kal›r›z. Ancak bu sefer, anlat›c›, man›n geniflletilmifl ikinci bask›s›
Ernesto Sábato Kilisenin eski kartpostallardaki Bir Yap› Monografisi
¤inden kaynaklan›r. Metni boydan boya cinayeti iflleyen Alejandra de¤il, Alejandra’ya yap›ld›. ‹stanbul’un en güzel sahil-
Kahramanlar ve Mezarlar rengiyle (1920’de beyaz, Yap› Kredi Yay›nlar›,
kuflatan ve karakterleri tan›mlayan inanç- âfl›k olan Martin’dir. Martin bir gün otu- lerinden birine sahip olan Haliç
çev. P›nar Savafl 1923’te gri-mavi) bugünkü ren- Temmuz 2009 (geniflletilmifl 2. bask›),
s›zl›k da belki bu yüzdendir. Roman, rurken, arkas›ndaki Alejandra onunla ko- semtindeki Sveti Stefan Bulgar
Ayr›nt› Yay›nlar›, Ekim 2000, 421 s. gi aras›nda önemli farkl›l›klar 175 s. + çizimler
Alejandra’n›n, babas› Fernando Vidal’i bir nuflmaya bafllar ve aralar›nda geçen k›sa di- Kilisesi, Türkiye’de infla edilen ilk
var. Bu nedenle, kilisenin çeflitli
tüfekle öldürmesi ve sonra üzerine gaz dö- yalogdan sonra gözden kaybolur. Martin, prefabrik kilise olma özelli¤ini ta-
dönemlerde onar›mdan geçirdi-
kerek kendini yakmas› hakk›ndaki bir gaze- Alejandra’y› yeniden görmek için Buenos manlar ve Mezarlar’› iç içe geçirip, hiçbir fl›yor. Kilise hakk›nda yap›lm›fl en
te haberi ile bafllar: Aires sokaklar›n› arfl›nlar durur, ancak okuman›n mutlak, hiçbir anlam›n sabit ol- kapsaml› araflt›rman›n ürünü olan
kitapta, yeni bilgilerin yan› s›ra,
Kilisenin 20. yüzy›l bafllar›ndaki görünümü ¤i düflünülüyor. Kitapta, bina-
n›n günümüze kadar geçirdi¤i ‹stanbul’un
“Buenos Aires’in köklü ailelerinden biri- Alejandra ortadan kaybolmakta ustad›r. mad›¤›n›n, metinlerin her zaman yeniden onar›mlar hakk›nda ayr›nt›l› bil-
nin evinde meydana gelen bu trajediye
bir delilik nöbetinin yol açt›¤› san›lmak-
Martin ile Alejandra’n›n iliflkisi, Alejandra’n›n yorumlanmaya aç›k oldu¤unun alt›n› bir
kez daha çizer. Fernando’ya göre,
‹ngilizce ve Bulgarca özetler de su-
nuluyor.
giler veriliyor. her köflesinde bir
Martin’i görmek isteyip istememesine ba¤l› 1946 y›l›ndaki ilk onar›m›n
tad›r. Ama yeni bir bulgu bu görüflün
do¤rulu¤undan kuflku duyulmas›na yol
hale gelir. Bu ba¤, zamanla, Martin için bir “Castel, Buenos Aires’in entelektüel çev- Viyana’dan Haliç’e ard›ndan, 1950’de çat› kaplama- Aznavur eseri var
ba¤›ml›l›¤a dönüflür. Sábato’nun, dünyan›n releri taraf›ndan çok iyi tan›nan biriydi, Halk aras›nda ‘Demir Kilise’ ola- s› elden geçirilmifl, 1985’te ze-
açmaktad›r. Fernando Vidal’in takma bir
adla oturdu¤u Villa Devota’daki evinde bugünkü haline yöneltti¤i en önemli eleflti- bu nedenle herhangi bir fley hakk›ndaki rak da bilinen Sveti Stefan Kilise- min araflt›rmas› yap›lm›fl, bulu- 1868’de, ‹stanbul’da ‘Ermeniler aras›n-
öldü¤ü gece bitirdi¤i ‘Körler Üzerine So- rilerden biri de budur; inançs›zlaflan bir düflünceleri herkesçe biliniyor olmal›yd›. nan sonuçlar raporlanm›fl. daki ilk Mason locas› olan ‘Ser’i kuran
si, mimar Hovsep Aznavur tara-
ruflturma’ adl› tuhaf bir inceleme yaz›s› toplum içerisinde kurulan her ba¤, bir ba- Onun gibi bir adam›n körlere olan tak›n- 1988’de, Avusturyal› mühendis Avukat Serovpe Aznavur’un o¤lu Hovsep
f›ndan, 19. yüzy›l›n sonlar›nda
ele geçirilmifltir. Araflt›rmalar sonucunda ¤›ml›l›k biçimidir. Öte taraftan, ba¤›ml›- t›s›n›n gözden kaçmas› olanaks›z. Örgüt Gilbert Wiplinger, binay› ince- Aznavur, 1876’da, 22 yafl›ndayken Ro-
Viyana’da parça parça haz›rlan-
incelemenin bir paranoyak taraf›ndan Allende, yani Maria Iribarne’nin kocas› leyerek zarar durumunu sapta- ma’ya giderek Güzel Sanatlar Akademi-
l›klar›m›z, paranoyalar›m›z, kurgular›m›z d›ktan sonra ‹stanbul’a tafl›narak,
K ahramanlar ve Mezarlar, Arjantinli ya-
zar Ernesto Sábato’nun Tünel ile baflla-
yan üçlemesinin ikinci kitab›. ‹lk kitaptaki
kaleme al›nd›¤› ortaya ç›kar›lm›flt›r. Bu
bulgunun cinayete yeni bir ›fl›k tutup,
delilik nöbeti varsay›m›n› zay›flatarak ar-
ve saplant›lar›m›z, mevcut inanç yoklu-
¤unda, dünyayla kurabildi¤imiz tek ba¤
arac›l›¤›yla onu cezaland›rmaya karar ver-
mifl olmal›. Allende kar›s›na Castel’in son
çal›flmalar›n› sergiledi¤i galeriye gitmesi-
Haliç’teki arsa üzerinde kurulan
temele monte edilmifl.
m›fl ve buna yol açan nedenlerin
zemindeki oynamalar ve koroz-
si’ne girdi. Mesle¤i d›fl›nda hareketli bir
toplumsal yaflam sürdürmüfl olan Azna-
haline gelir. Yap›s›nda tümüyle demir mal- yon oldu¤unu belirttikten son- vur, ‹stanbul’dayken Sahmanatrakan
temaya yaklafl›r bir biçimde, Martin ve Ale- d›ndaki daha karanl›k bir nedeni gün ›fl›- ni, resimlerden birine büyük ilgi göster-
Roman ilerledikçe ö¤reniriz ki, Alejandra ‹konostasis ra, onar›m için gerekli gördü¤ü Ramgavar (Meflruti Sosyalist) adl› parti-
jandra aras›ndaki iliflkiye tan›k oluyoruz bu ¤›na ç›karacak baz› yorumlar getirmesi mesini, Castel fark edene kadar resmin zemenin kullan›ld›¤› kilisenin ta-
ile Martin’in çalkant›l› iliflkisinin en önem- önünde durup incelemesini sonra orta- fl›y›c› strüktürü, çeflitli biçim ve boyutlarda Petersburg’daki bir fabrikada dökme demir- önlemleri s›ralam›fl. Bu raporun nin kurucular› aras›nda yer alm›flt›r. Ka-
sefer. Hikâyenin anlat›c›s› Martin için, bu mümkün görünmektedir. E¤er bu man-
iliflki sürekli bir bekleme, ne yapaca¤›n› bi- t›k zinciri do¤ruysa, belki de Alejandra’n›n li sebeplerinden biri, Alejandra’n›n babas› dan kaybolmas›n› söylemifltir. Kaybolma- çelik profillerden oluflturulmufl. Binan›n d›fl den üretilen di¤er bir kilise de, Çarl›k Rus- iflaret etti¤i tehlikelere karfl›n, uzun bir süre hire’de Ermeni cemaatinin yönetim ku-
cinayet, roman›n kurucu ö¤ele- metin, roman›n, hem içerik hem dürdü¤ünü, sonunda t›marhaneye, yani yap›ya görkemli, ve estetik aç›dan zengin bir prefabrik kiliselerden de söz ediliyor. Bu ki- rar verilmifl. Mart 1991’de bafllayan ona- lu’ndaki Yeni Frans›z Tiyatrosu, Tepeba-
ri olarak metindeki yerlerini de biçim bak›m›ndan doru¤a Örgüt’ün yapt›¤› bu plan›n hiçbir biçim- görünüm kazand›rm›fl. liselerin en son örne¤i, Fransa’n›n Lüksem- r›mda öncelikle binan›n d›fl› ele al›nm›fl, an- fl› Tiyatrosu, Cibali’deki tütün iflleme ve
al›r. Roman›n ilk bask›s›na yaz- ulaflt›¤› noktad›r. Bu bölümde dil de ortaya ç›kmayaca¤› tek yere kapat›ld›- Haliç’e dik konumda, üç nefli ve tran- burg s›n›r› yak›n›nda yer alan Crusnes böl- cak, büyük tehlike alt›nda olan temeline sigara fabrikas› (bugünkü Kadir Has
d›¤› notta, Sábato, “Öyle bir farkl›lafl›r, anlat› iyice karanl›kla- ¤›n› an›msamak yeter de artar. Kim bir septli bir bazilika olarak infla edilen yap›da, gesinde, 20. yüzy›lda infla edilen Sainte Bar- iliflkin sorunlar çözülememifl. Kilisenin Üniversitesi), Sirkeci’deki Sanasaryan
kurgusal anlat›m türü vard›r ki, fl›r, gerçek ile kurgu birbirinden delinin sözlerine kulak asar ki?” (s. 299) bodrum kat, zemin kat, galeri kat› ve iki be Kilisesi. Kilise binas›, bir fabrikada üre- mülkiyetini elinde bulunduran Bulgar Or- Han› ve Gülbenkyan Han›, Sultanhama-
yazarlar bir saplant›dan kurtul- ayr›lamaz hale gelir. Gerçeklik katl› bir çan kulesi yer al›yor. Pencerelerin- tildikten sonra, 1939’da bölgeye tafl›nm›fl ve todoks Kiliseleri Vakf› da, esasl› bir onar›m m›’ndaki Topalyan Han›, Heybeliada
Fernando’nun savlar›n›n do¤ru olup ol- için gereken bütçeyi oluflturamam›fl. Daha Abbas Halim Pafla Köflkü, Kanl›ca’da
mak için çabalay›p dururlar; bir kurguya dönüfltükçe, kurgu- de, daha ziyade Avrupa mimarisindeki gotik yerine monte edilmifl.
mad›¤› aç›kl›¤a kavuflmuyor, ama Alejandra sonra, Bulgaristan hükümeti binan›n duru- Prenses Rukiye Yal›s›, Sultanhama-
lar›n etkileri maddileflir; Fernan- yap›larda görülen ‘gül pencere’ fleklinin uy-
bunu neden yapt›klar›n› kendi- ve babas›n›n bafl›na gelenler, örgüte dair Stevi Stefan yasak tan›m›yor muyla ilgilenmifl ve Bulgaristan’da bir ‘fikir m›’ndaki Sebuhyan Han›, Beyo¤lu’ndaki
leri bile anlayamazlar. ‹yi ya da do kendi hikâyesinin kurban› merak›m›z› art›rmaya yetiyor. Asl›nda, söz gulanm›fl olmas› nedeniyle, Sveti Stefan Ki-
lisesi’nin, gotik mimarinin izlerini tafl›d›¤› Sveti Stefan Kilisesi, flimdilerde, bak›ms›z- yar›flmas›’ aç›lmas› gündeme gelmifl. Abbas Ha-
kötü bu benim yazabildi¤im olur. Fernando kendini körler ta- konusu olan, anlat›lanlar›n gerçekli¤inden l›ktan dolay› kötü durumda. Yar›flmaya kat›lmak isteyen ve duru- lim Pafla Ko-
tek kurgu biçimidir” diyor. Tü- raf›ndan kurulmufl bir örgütün ziyade, do¤urdu¤u sonuçlar; bu dünyada ileri sürülüyor.
Geçmiflte çevresini saran irili ufakl› bina- mu yerinde görmek için 2003’te ‹s- na¤›, Beyo¤-
nel ile Kahramanlar ve Mezar- varl›¤›na inand›rm›fl ve bu örgü- yaflaman›n a¤›rl›¤›yla bafl etme biçimlerimi- ‘Demir Kilise’ tek de¤il lar nedeniyle ancak yak›ndan fark edilebilen tanbul’a gelen mühendis Çavdar Ko- lu’nda fiark
lar aras›ndaki yak›nl›k da, hem tün elinin her yere uzanabildi¤i, zin, her zaman gün yüzüne ç›kmasa da hiç- Binan›n strüktürünün yan› s›ra, geçirdi¤i kilise binas›, 1980’lerin ikinci yar›s›nda, dö- lev, kiliseyi ask›ya alan bir öneri gelifl- Tiyatrosu
biçim hem de içerik aç›s›ndan örgütün varl›¤›na dair bilgi edin- bir zaman tam anlam›yla defedilemeyen trav- onar›mlar›n da anlat›ld›¤› kitapta, kilise, nemin belediye baflkan› Bedrettin Dalan’›n tirmifl. (‘Ermeni Ti-
bu saplant›dan kurtulma tavr› mek isteyenlerin ise cezaland›r›l- matik yap›s›. Roman›n anlat›c›s› Martin’in Kilisenin durumuna iliflkin en son
dünyadaki benzerleriyle de karfl›laflt›r›l›yor. Haliç’i ‘temizlemek’ için yapt›¤› y›k›mlar›n yatrosu’),
etraf›nda flekilleniyor. Hem ka- d›¤› sonucuna varm›flt›r. Tü- tüm cümlelerine sirayet eden, ne depres- rapor ise, 8 Kas›m 2004’te haz›rlat›l-
Kuruyaz›c› ve Tapan, ‘Demir Kilise’nin, de- ard›ndan ortaya ç›km›flt›. Tokatl›yan
rakterlerin kendilerini içerisin- nel’de anlat›lan hikâyenin baflka yonla ne de bunal›mla aç›klanabilecek bir mirden yap›lm›fl ilk prefabrik kilise oldu¤u Çevresindeki yap›lar›n y›k›lmas›yla tek m›fl. ‹stanbul’da olmas› muhtemel flid- Oteli, Al-
de buldu¤u haller, hem de ya- bir okumas› da, bu noktada, ro- a¤›rl›k, roman›n sonuna kadar insan›n ya- sav›n› kabul etmiyor, ve dünyan›n çeflitli bafl›na kalan kilise, Yahudi ve H›ristiyan detli bir depremde binan›n zarar gör- man Pazar›,
flad›klar› gerçekli¤in kurgulan- man›n menziline girer. kas›n› b›rakm›yor. Sábato, bu dünyaya yerlerinde daha önceki dönemlerde yap›l- ibadet yerlerinin inflas›n› yasaklayan ve ‹s- memesi için, zeminin güçlendirilmesi ‹ngiliz kar-
ma biçimleri hep bu noktaya Fernando’nun kaleminden inanmay› b›rakm›fl olmam›z›n basit bir çö- m›fl bu tür kiliselerden verdikleri örneklerle, tanbul’un fethinden günümüze kadar uygu- ve temellerin takviye edilmesi gerekti- ma okullar›,
iflaret eder; gerçeklik bir saplan- aktar›lan ‘Körler Üzerine Sorufl- zümü oldu¤unu iddia etmiyor; bu inançs›z- bu sav› çürütüyor. lanan kanuna karfl›n infla edilmifl olan yegâ- ¤inden, 2005 y›l›nda bir proje haz›r- Kiriks Apart-
t›dan fazlas› de¤ildir. turma’ adl› incelemede, Castel’in l›¤› olabildi¤ince farkl› biçimlerde ele alarak En eski demir prefabrik kilise, 1854’te, o ne ibadet yeri olma özelli¤ini tafl›yor. Bu lanm›fl. Nisan 2006’da uygulanan bu man›, Vuçi-
Kahramanlar ve Mezarlar, iflledi¤i cinayetin örgüt taraf›n- bir ç›k›fl yolu ar›yor. Israrla, bu dünyay› de- Hovsep Aznavur (önde),
dönemde ‹ngiltere’nin sömürgesi olan durum, Bulgarlar›n Osmanl› ‹mparatorlu- projeyle binan›n oturdu¤u zemin sa¤- no Apart-
üçlemenin ilk kitab› olan Tü- dan planland›¤› öne sürülür. ¤il, bu dünyaya olan inanc›m›z›, geriye ka- yak›n dostu aktör
Avustralya’daki yeni bir yerleflim merkezine ¤u’ndan koparak ba¤›ms›z bir devlet kur- lamlaflt›r›larak, temellerin, olas› yer hareket- Bedros Atamyan ile man›.
nel’den tam on üç y›l sonra ya- Böylece Sábato, Tünel ile Kahra- lan tek sahici ba¤›m›z› yaz›yor. götürülmek üzere Bristol’de haz›rlanm›fl. St. mak için yürüttükleri mücadeleyle, ve bu lerinde kaymas› önlenmifl.
AGOS kitap 18 eylül 2009 eylül 2009 19 AGOS kirk
özerkli¤i ya da özgürlü¤ünü so- • pastifl (fliirle nesirin, mahkeme lanmas› ve bu sayede toplumlardaki “soyk›-
runsallaflt›rarak modernist miras› kararlar›yla günlüklerin vb. bir- r›m olas›l›klar›”na iliflkin paranoya duygusu-
Son y›llar›n en ‘yeni-roman’lar›ndan biri olan Eski Sinagog Meydan›, çok farkl› bir yazar› müjdeliyor da benimseyen, geliflkin bir post- leflmesi, romanda dipnot kulla- nun ifllenmesi)
modern üslupla karfl› karfl›yay›z. n›m›, yazar›n ad›n›n roman Özellikle ‘poioumenon’ sayesinde gerçek-gi-
“Gerçek sizi özgür k›lacakt›r: içinde hem flair hem de fliir çe- bilik duygusunu kaybetmedi¤imiz ‘Kitap’ta,
Gerçek-gerçek, virmeni olarak geçmesi) yaflam›fl (ya da yaflayan) sahici-gerçek kahra-
kurmacasal-gerçek, manlar (örn. Sally Perel), kurmacasal-gerçek
kurmacasal-kurmaca • metinleraras›c›l›k (tarihsel ve-
kahramanlar (örn. Goldmann, fiila, Moni-
ve üst-kurmaca ya güncel olan anlat›lara, di¤er
Hangi gerçek?”
ka) ve kurmacasal-kurmaca kahramanlarla
Roman›n birincil-kurmacas›, sü- kurmacalara gönderme: örn.
(örn. Cihad, Kerstin, Tina, Köllsch, Klaus)
rükleyici bir polisiye olarak anla- gerçekte de var olan ‘Hit Man’
bir arada. Üç tür karakteri birbirine ba¤la-
fl›labilir. Ancak burada polisiye, karar›n›n, Horst kiflisiyle yeni-
yan, karmafl›k bir, hatta iki üst kurmaca söz
bir üslup sorunudur; içeriksel an- den kurgulanmas›; Steinbeck’çi
konusu. Kurmaca-gerçek hayat› ile örgütle-
lamlar›n dokundu¤u bir tezgâh, ‘doc’ motifi, David Lodge’un
di¤i/çözdü¤ü dava aras›nda bölünürken ço-
‹REM MÜLLER bir kanvast›r sadece. As›l içerik, ‹yi ‹fl adl› roman› vb.)
¤alan d›flavurumcu-romantik Aflk›n, peflin-
söyleyiflten (polisiyeden) ayr› ola- • üst-kurmacan›n varl›¤›n›n sez- den kofltu¤u kitaba erdi¤i yerde, yazar› Öy-
rak vard›r. Polisiye, as›l içeri¤e dirilmesi (ajan-provokatör Köl- kü Didem Ayd›n’la buluflan büyülü-gerçek
Aflk›n, dayat›lan kurgudan farkl›, her in- ken özgün ve tikel kiflili¤ini saklamaya çal›fl-
Ö ykü Didem Ayd›n’›n Eski Sinagog
Meydan› adl› roman›, kaçak bir mah-
kûmun masumiyetini kan›tlama mücadele-
san için biricik olan bireysel kimli¤in irade
gücüyle yarat›labilece¤ine inan›r ama bunu,
maktad›r sanki: “...ilginç buldu¤um bir fley,
sürekli kiflisellikten toplumsal ve politik ola-
giydirilmifl giysidir.
Dazlak çetesi ‘Ondörtler’in
lisch’in çeflitli kurgusal teknik
araçlara yapt›¤› göndermeler:
bir karaktere dönüflüyor ve vatans›z ama de-
¤ertan›r bir kimlik kazan›yor. Baz› kahra-
kurgulad›¤›, 14 kelimelik bir örn. “Çehov’un Silah›”, “Mac- manlar›n (örn. Klaus, Köllisch), kurguya
sini, ve bu mücadelenin anlam›n›n ne oldu- varoluflçulu¤un tan›mlad›¤› gibi, topluma na do¤ru sap›yor olmam. Yani bir türlü ‘Be-
cümleyle oynanan, flifreli dehflet Guffin”, “tritagonist”, “deus ex müdahale eder görünmeleri de dikkat çekici.
¤u sorusuyla s›nanan büyük bir aflk› anlat›- f›rlat›lm›fl olas› kimlikler aras›ndan seçmez. nim için Yahudi olmak ne anlama geliyor?’
oyununun yap›s› ve hayati s›rr›, machina”, “bu hikâyenin için- Mükemmel çat›da ve çokdilli at›lan dü¤üm-
yor. Ona göre insan biricik kimli¤ini egemen ai- sorusuna odaklanam›yorum...” (s. 264)
okuyucuya çözüm umudu vaat deysem”…) lerde postmodern bir örgü ve kurgu-söküm
Freiburg’daki Uluslararas› Suç ve Ceza diyetten koparak, egemen kimli¤i ‘kurgusö- Bu aflk, Ester’in Kitab› Megillah’taki Pu-
eden ama temelsiz ç›kan bir dizi okumakla kalm›yor, yorumsal olarak hep
Araflt›rmalar› Merkezi’nde çal›flan Türk kö- küm’ yoluyla sorgulayarak yeniden kurgula- rim ç›ng›ra¤›n›n nas›l çal›naca¤› alegorisiyle Didem Ayd›n • poioumenon olgusu (olan bite-
emareden, hatta ‘bulunma- aç›k kap› b›rakan bir yeniden yap›m süreci-
kenli kriminolog Dr. Aflk›n Cem Vona- mal›d›r. s›nan›r. Cihad’›n kurtulufl mücadelesinden yor dizeleri. Yap›t, sanki, bir ‘iki kere okuma nin, eserin kompozisyon süre-
yan’dan yola ç›k›larak çözülür. Bulgudan ne de tan›k oluyoruz. ‘Postmodern’in bask›n
l›’n›n kap›s› çal›n›r. Gelen, yirmili yafllar›n- haberdar olan Goldmann, bir gazetecinin esteti¤i’ kurmak istiyor. cinin parças› olmas›)
“Hangi ülkenin dinisin çocuk, de¤il, bulamamadan yola ç›k›larak var›lan gürültücüyle de¤il, sesi elinden al›nanla
da, Cihad adl›, hapishane kaça¤› bir Türk teflvikiyle, aç›lacak yeniden yarg›lanma da- Eski Sinagog Meydan›’ndaki postmodern
hangi rüzgâr›n peygamberi?” yeni gerçek, oyunda kendisine ‘varl›k’ sözü • historiyografi (tarihsel olaylar›n kurmaca meflgul oldu¤unu vurgulayan ‘son’a do¤ru,
gencidir. Cihad, ‘Vonal›’ ad›n› hapishanede vas› hakk›nda yaz› yazmak istemektedir. kurgusal unsurlara da de¤inelim:
düflen ama ortadan kayboldu¤u anlafl›lan, unsuru haline gelmesi, Soyk›r›m, K›r›k Kris- üç tür karakter, kendilerini yeniden takdim
‹kinci eksen, inançl› bir Amerikal› Yahudi Goldmann’a göre, davay› tüm gizli ayr›nt›- • ironi (bir dizi ikili karfl›tl›¤›n birbirlerini de-
duymufltur. ‘yok’ olan Tina’n›n (Kerstin’in dazlak çetesi- tal Gecesi, Bosna’da ifllenen insanl›¤a karfl› edercesine, bir geçit resmi verir. Sonuncu
Almanya göçmeni bir ailenin çocu¤u olan ve Aflk›n’dan otuz yafl büyük olan Pro- lar›yla, kamuoyu ile paylaflmak, Eski ¤illemeye çal›fl›rken birlikte de¤illenmeleri)
nin kalan iki kad›n üyesinden biri) bedeni- suçlarla ilgili yarg›lamalar, Sally Perel vb. ‘meflru müdafaa’ iddias› ‘kitap’ olan Ci-
olan Cihad, ‘Ondörtler’ lakapl› dazlak flid- fesör Goldmann ile ‘Vonal›’n›n aflk›d›r. ‹ki- Ahid’deki Purim ç›ng›ra¤›n› çalmak gibidir:
nin dönüfltü¤ü yeni ‘durum’la simgelenir gi- • çok söylemlilik (özellikle çok dillilik, çok yan örgü ve motifler) had’›n ‘kay›tlar›’ Aflk›n’a verifli, özel bir an-
det çetesinin eski üyesi olan Kerstin’e âfl›k si, kendilerini bir arada tutacak bir ‘senaryo’ “Böyle fleyleri saklama... Dünyan›n bu
bidir. Kerstin ile Tina’n›n bedenleri aras›n- kültürlülük, çok kimliklilik) d›r. Eski Sinagog Meydan›’na hâkim üniver-
olmufltur. Anlat›s›na göre, bir gece yar›s›, aramaktad›rlar. Goldmann’›n 1929 krizin- oyundan haberi olmal›. Dünyan›n ‘Pu- • parçal›l›k (sahici gerçe¤e dayanan olay ya
daki s›n›r çizgisi de bulan›kt›r art›k. ‘Karaor- site binas›nda yazan “Gerçek sizi özgür k›la-
kara çarflaf giymifl biri, iki sevgilinin Köln den sonra, kendi hayat mücadelesine s›k›flan rim’den haberi olmal›! Ve o haberi biz ver- • postmodern oyunculuk (örn. Ondörtler’in da kiflilerin kurgusal gerçeklikte yeniden an-
man’, yaflamla ölüm, masumiyetle mahkû- cakt›r” yaz›s›na farkl› bir gözle bakar Aflk›n,
kentindeki evine gelerek, uykuyla uyan›kl›k babas›, Macaristan’da kalan kardefline yar- meliyiz! Ester’in Kitab›’na uygun bir de gü- Ceza Kanunu’yla oynad›klar› flifreli oyun, lamlanmas›)
miyet, suç ve ceza aras›ndaki gölge toprakla- ve sorar: “Hangi gerçek?” Bugünün geçmifli
aras›ndaki Cihad’a b›çakla sald›rm›flt›r. Bo- d›m edememifl, amcas› Auschwitz kurban› rültü ç›karmal›y›z.” Aflk›n ise buna fliddetle elmas, yüzük vb. t›ls›ml› motifler)
r›n bozbulan›k belirsizlik imgesidir sanki. • gerçekle kurmaca aras›ndaki s›n›r›n kalk›fl› ya da gelece¤i var m›yd› ki? Yaflam›n sonu
¤uflma s›ras›nda Cihad bu ‘meçhul’ü öldür- olmufltur. Kendini Holokost kurbanlar›yla karfl›d›r. Kaçak Cihad’›n kamuoyu ile pay-
Bölümleri ay›ran fliirlerden, roman›n ‘li- • kara mizah (dazlak Horst’un ‘kaba’ anket (Yahudi soyk›r›m›n› simgeler görünen Frei- var m›d›r ki? Ve gerçe¤i nedir ki?”
müfl, korku ve telafl içinde, öldürdü¤ü kifli- özdefllefltiren Goldmann’›n, Yahudili¤ini lafl›lmas›n›n ona zarar verece¤inden korkar:
Öykü Didem Ayd›n rik özeti’ ç›kar›labiliyor. fiiirlere yeniden dö- metni ile Goldmann’›n fliirsel metninin art burg’daki tarihi Eski Sinagog Meydan›’n›n Eski Sinagog Meydan›, son y›llarda oku-
nin çarflaf›n› açmadan, cesedi Ren Nehri’ne ‘kiflili¤inin tan›m›’ k›l›fl›, ‘Yahudi Olmak’ “Ben Cihad’la ilgiliydim. Goldmann ise
Eski Sinagog Meydan› nen okuyucu, romans› yaflanm›fll›ktan kalan arda bulunmas› ve her ikisinin de ‘kimliksel’ Türk Cihad’›n davas›nda, Köln’deki ‘Yeni du¤umuz en yeni-romanlardan biri. Çok
atm›fl; Ren’den Kerstin’in cesedi ç›kar›l›nca bafll›kl› mektubundan da aç›kça anlafl›l›r: ‘kurbanlar toplulu¤u’ ile...” (s. 367). Gaze-
‹letiflim Yay›nlar›, fiubat 2009, 421 s. ‘hat›ralarla’ baflka türlü duyumsamaya bafll›- anlat›lar olmas›, s. 258-266) Cami Meydan›’ motifiyle yeniden anlam- farkl› bir yazar› müjdeliyor.
kendisine sald›ran›n Kerstin oldu¤unu dü- “...San›r›m Yahudi olmam, hem babam›n te dan›flman› bilim insan› Goldmann ‘Ci-
flünmüfltür. Ama yap›lan yarg›lamada delil ateizmine isyan etmemi, ama hem de onun- had gibiler’le meflgul iken, art›k bilim insa-
ve emareler katilin Cihad oldu¤u san›s›n› l›ftan soyundu¤u düzlemle birlikte bafllayan la Amerikan kimli¤i alt›nda ezilmeyi red- n› kimli¤inden s›yr›lm›fl Aflk›n, belirli bir
güçlendirmifl, Cihad, kara çarflafl›y› kendini yepyeni bir dedektiflik öyküsüne evrilir, ve detmesinde, özdeflleflmemi sa¤lad›. Para- ‘Cihad’› ‘aklamakla’ meflguldür.
doksal olarak, bu anlatt›¤›m durum, Eric
Ɖ 12 ÍâÂÔâßÉâÒï ´Åô˚Ò-
âÅùï´ ó·©Î è´õÅ©âÛ §çã-
ùâáÒ·´´âÒ:
ÑïÒ˘è Å©á ÔÅ´ÁÅ´˘ï ùâáÒ·´´â- ïÔâó·Ì ßâÒ˚ÒâÅ© ÅÂÒ·ıß´â-
ÆÓ·ı´âÒç ´âÒÎ ¶ÅÒïÅß ÄÎÔ·ıÅ-
õÅõ´ï âı ®ïηıÎ ˆÒùï„ï ´ùÅÒ´âÒ
ÖâÒ·ı´ üÅßÅÒâÅ É·ó·Òè ùè ´âÒùÅ-
©ÅÛ·ıï´ ÔÅÒÅõ˘Å≠ÒÁÅ´ï´ ·Òßç
´·ıëâ´ç´ ˚Òï´Åù ßè` íÑ. áÅÒ·ı ßâõ
ÉÅ´ÅÎÔâ£õ ®·ÌüÅ´´çÎ àÒã´ùÅÛï
ßï Ä´•ïóï ©·ı≠ÅÖÒ·ıëïı´è, ·Ò ÔÅ´-
ÁÅ´˘´âÒ·ı ˚ÒÅÖÒ·ıëïı´ ç:
¶˚Ô âÒâηı´ ÔÅÒï´âÒ ÅÈÅÁ,
Òç´ ßçù·ı´` åóÅãè£- ¶ÅóÅëïÅ •Åß-
É·ı´ ÌÒÅ© ÖÔ´·ı·£ ≠ÒÁÅ´Å©ï´ âÒ-
ëâıâù·ıëâÅ´ Ô´˚Òç´·ıëâÅ´ ≠ç´-
Ü Òè, ùÒ´Å´˘ ÔÅÒ·ıïó ëç
ôÅÈ´ Åß·ıδ·ıëïı´´âÒè
ìÅßÅ´ÅùÅùïÛ âÒâı·©ë â´, ÉÅ©Û âëç
ùÅô·ıÅõ â´ ÂÅÔâÒ·ı´ ·ı âÒÉ⢠„â´
ïÁ´âÒ ïÒâ´Û Ôâ£âÒç´: ÇÅ©Û ˘·Ìè
˜·ôÅÒï´·ıÅõ èóóÅó·ı ´ßÅ´ Ôâ£â-
ù·ıëïı´´âÒ: ÜâÈ ùÅ´ ÉÅãßÅëïı
(ß˚Ô 1240-293, ‰ó·ıã), üÅ´ÅÒÅõÅ-
´˚ë Å´·ı´·Ì` ‰ó·ıãï ÔÅ£âÒç´.
12 ÍâÂÔâßÉâÒ 1980 ë·ıÅùÅ´ï´ ˘ï´ ßçÁ Ö·Òõ·£ ÔÅ´ÁÅ´˘ï ùâáÒ·- ´ùÅÔï „·ı´â´Å´˘ üÅßâßÅÔ·ı-
ê·ıÒ˘ïÅ´ ÅÈÅı˚Ôè áïßÅı·ÒâÛ âÒù- ´ï´ ÂÅÔâÒ·ı´ ÌùÅ©·ıëïı´´âÒ´ ç: ëïı´´âÒ·ı Å•è, Å´ÌÅÒÅ´ ùÒ´Å´˘
¶çù Åó ˘Ò·ÁÎ` ˙£·ıóáÅ©, ûÅÉâ£Å´â'Ò, ÅÎç˘ Æßâ£Å©Ø
Òï´ Åßâ´ÅôÅıÅÒ ìÅßÅ´ÅùÅ≠ÒÁÅ- ûâҷδâÒè åóÅ£ãè£Ûï è´ÔÅ´ï˘ï ßè èÎâó, ëç Å´·´˘ üï´ â´ ßÅÒáù·ı- ÍïÒÅÒùÅõ äïß ß˚ÒÎ Å´·ı´´ ÅÎâ´ ¸ÅëßÅ ÍÅÒùÅıÅÖ´â'Ò ÆÓçÒ ·£·ÒßâÅ'Ø
´è ÂÅÔÒÅÎÔ·£ ãï´·ı·ÒÅùÅ´ ©â£Å- Å´áÅß´âÒ´ â´, ·Ò·´˘ üÎù·£·ıëâÅ´ ëâÅ´ ÂÅÔß·ıëâÅ´ „Ř: é´ùâÒ·ı-
˜·ô·ıëïı´·Ì: Ä©á ÅÈÅı˚Ô·ıÅ© ùÅ- ÔÅù ÅÈ´·ıÅõ â´ ·ÎÔïùÅ´´âÒ·ı ëïı´è Ö·©ÅÛ·ıÛÅõ ç ùÅ´·´´âÒ,
®·ÌüÅ´´çÎï ‡ı ü˚ÒÎ ÅÎâ´ £ÅÔï ß·óóÅ: ¶ïëç ïıÒ ôâó˘´ ï ÌâÒÅ´ ÖÅ©,
´·ıô ìÅßâÒ·ı´ ÈÅÔï·©ï âı üâÈÅ- ù·£ßç ·ı Å©Î ùâáÒ·´ï´ ßçÁ â´ëÅÒ- ê˛ ïß ®·ÌüÅ´´çδ ï Ô·ı´ áÅÈ´Å©:
·Ò·´˘ ùè °ÖÔï´ ßÅÒá·ıÎ ùÅߢ´ Åó
ÔâÎïóï ô˚δÅù´âÒè ïÒâ´Û ÉÅÒ°ÒÅ- ù·ıÅõ õÅ´Ò ÔÅ´ÁÅ´˘´âÒ·ı: òâı ®·ÌüÅ´´çδ ï ˘· õÅÈÅ©,
ÎÅ´°âó·ı: ÇÅ©Û ãÖÅÛÅùÅ´ ´âÒÅ≠-
ô˚δâÒè ©Å´°´Åõ çï´ ãï´·ı·Ò´â- ‰çÔ˘ ç ô·ÎÔ·ÌÅ´ïó ·Ò õÅ´Ò è´- Ü·ı ïß ô·Û·ıÎ •ÅÒ ßï ÅÒÅ, ö˚ ®·ÌüÅ´´çÎ, õ˚ ïß Ô£Å©,
ôÅÒüè ·flÒ ˚Òç´˘è, ·flÒ ùÅ´·´è ÂïÔï ˙Ò´ ≠ÅÉÅë ó·©Î úïÒÅùï,
Ò·ı´, ·Ò·´˘ ùè ©Å©ÔÅÒÅÒçï´ ©â£Å- ëâÒÛ·ıß ßè´ ç Å©Î ÖïÒ˘è: î´„ÂçÎ ·Ò êç „ç ôâıÛÅ© óâÈ´âÒ´ è´ùÅ© ÜÅÒ°ïÒ ï Ô·ı´, ÅÎÅ Æßâ£Å'©Ø
ùÒ´Å© ÎÅ´°âó: ú˛âÒâıï ëç ßâÒ Å≠- ÏâÒï ÌÅ´ÅÛ´ ÌÅ©Ò ù·ıÖï,
˜·ô·ıëïı´è ·ı ùè ÂÅÒãçï´ Å©á õÅ´Ò ÉâßÅáÒ·ıëïı´´âÒ çï´ å´- äâá ß·ß ï Ôâ£Î üÅóâÛÅ©: ¯· ÔçÒÔçÒ üÅ©Òá ´â£Å´Å©,
ôÅÒüÅÖÒÅùÅ´ üÅÔ·ıÅõï´ ßçÁ Ç·ıÒÌÅÈ ï °âÈÎ ·ı ô·ı´ù´ ï óï,
·Ò·≠·ıßï´ Ôâ£ï Ô·ı·£ ÂÅÔ•ÅÈ´â- ãç´ÎÂçÒùçÒï` ÆûÅıÅ´Å©ï ÜÅÔÅ- ê˛ ïß ·Òáï´ ü·´ ïfl´„ ù·ı âÒëÅ©:
ÎÔâ£õ·ıÅõ ß≠Åù·©ë´âÒè Ì•ÈâÒ â´ Íţ߷ÎÅÒÅ´Î ©Å´ëÎ ·ı´çï:
Òè: Ä´·´˘ ùè ô˚Îçï´ ÅüÅÉâù„·ı- ÌÅÒ·ıëïı´èØ ùÅß ˆçëçÒ ‡ıÅ©Îï` Ä©Î ï´„ ùÒÅù çÒ ãïÎ Å©ÒâÛ,
ëâÅ´ ßÅÎï´ âı Å©á ·ı££·ıëâÅßÉ ÆûÅÒÛÅ˘´´·ıëïı´Ø ëÅÔâÒÅôÅ£â- Å©á ÎÅ´°ÅÒ°Åù·ıëïı´è` Æúç˚´ïıó
úÅß ï´„ ôÅıÅÒ, ·Ò ãïÎ ÂÅÔâÛ, ûÅ© ïß ßÅÒï'ù, ßï ÔôßÅÒ´ÅÒ,
˝çÒßÅ´ Ôï´óçßçãØ (ÍïÒÔè üÒÅ- ¶çù ߲ç üâõâÒ Â˚ã ÂçÔÅıï,
˘Å£Å˘ÅùÅ´ ï≠ôÅ´·ıëïı´´âÒè ùè Òè: û·Î Åó ßÅ´ÒÅßÅδ˚Òç´ ùè ÂÅÔ- àÎ Ìâß Å´ôÅôÔ çï, ôÅôÔâÛ, ‚ùÅ© ´ßÅ´ áçß Ä©≠Å©ï´,
ßâ£ÅáÒçï´ ë·©ó ÌâÒÅÉâÒ·ıßï üÅ- üÅ´Ö „˛è´á·ı´ïÒ) É´ÅÉÅ´·Ì: ú˛âÒâ- àùÅı Å´ÛÅı ˘ÅÁ ß·ıãÅóï.
ßèıï ÔÅ´ÁÅ´˘ï áÒ·ıÅÖ´âÒ, ßÅ´Å- ‰·£ÂÅÔ Åß·ıÒ` ãâá Á·ıÒ üÅóâÛ: ñâã·ı´ ÂïıóÂïıó, °Å©´´ £·ıßÒï,
ßÅÒ: ÓÅÒï´âÒ âÔ˘ ÉÅã·ıß ˜ÅÎÔâÒ ıï ëç üÅÒÛè ÔïãâÒÅùÅ´ É´·©ë ·ı- Ä„âÒ ·ı´çÒ ãâÒá •ç©ÒÅ´ï,
ıÅ´á` ó·ıÎÅÉÅ´âó·Ì Å©á ˝ïãï˘Å- ¶çÁ˘´ ÉÅÒÅù ãçá ˝ÒÅ´ùï:
Ö·©ÅÛÅı ·Ò Å©á ÅüÅÉâù„·ıëâÅ´ ùÅ´ ÔÅ´ÁÅ´˘´âÒ·ı´ Ö·©ÅÛ·ıÛÅõ ´ï, Å©ó ·„ ëç ÅãÖÅ©ï´, ˘Å´ï ·Ò é´˘·ıï´ ãôâó˘Î ù·ı ÔÅ´ï:
Ä©≠Å´ ´ÎÔâÒ ÉÅ´•ÅÒÅ©ï´
ÅÒÅÒ˘´âÒ·ı´ ©âÔï´ ´·©´ï´˘´ Ââ- ü·ÖâùÅ´ Û´Û·ıß´âÒè: ÄÒáç´ ïÎù ¨ç©˘Î˜ïÒ´ Åó ïÒ` ÆË·ßç˚ íïıó©çëØ
‡ı ôïÎÔ ù·ı óÅÒ, Ř´ âÒâÎï´, ö˚ ®·ÌüÅ´´çÎ, õ˚ ïß Ô£Å©,
Ô·ıëâÅ´ ÖÅ£Ô´ï Ö·ÒõÅùÅó·ıëïı´- Å©á ë·ıÅùÅ´´âÒç´ âÔ˘ ÉÅãßÅëïı ëÅÔÒâÒÖ·ıëâÅ´ ßçÁ ùè ô˚ÎçÒ âÒù·ı ò´°·Ò °ÖâÛ, ßÔïù „ÅÒï`
ê˛ Å©Î˚Ò õâõâÛ ïß üÅ©Ò £ÅÔï´, ÜÅÒ°ïÒ ï Ô·ı´, ÅÎÅ Æßâ£Å©Ø
´âÒè ùÅ©ï´: úÅÎùÅõ „ùÅ© ·Ò ãï´- üÒÅÔÅÒÅù·ıëïı´´âÒ â£Å´ ÔÅ´- ë≠´Åßï è´ÔÅ´ï˘´âÒ·ı ãÅıÅù´â- ¶çù ß˛Å©ó °ÖâÛ` ÛÅõÛÅ© ÅÈï
ê˛ çflÒ ù·ı ÎïÒâÎ ãüÅ©·ı ·Òáï´: ¯âãï ÉâÒâß üÅ©·ı áÎÔÒïù,
ı·ÒÅùÅ´´âÒ·ı Å©á ˚Ò·ıÅ© ÉÅÛÅÔ- ÁÅ´˘´âÒ·ı, ëç' Ö·Òõ·£ âı ëç â´ëÅÒ- Ò·ı´ ÎÅ´°ÅÒ°Åù ÎïÒ·©´ ßÅÎï´: î ÄÎÅÛï` Îç´ ß·ıηıÒßÅ´ ß·óóÅ £ãï
Ò·ıëïı´´âÒè üÅß·ãï„ ë·ıâÛÅ´ âÒù- ä˘âã ˚Òü´âó ÔÅß ˘ÅüÅ´Å©:
ùèı·£´âÒ·ı ü·ÖâÉÅ´·ıëâÅ´ ßÅÎï´: ÌâÒÁ·© âÒÉ ÖÒÅùÅ´·ıëâÅ´ áÅ≠Ôï´ ‰ç´ ®·ÌüÅ´´çÎ ˘ç≠ï≠ ˚£óï
Òï ôţţ É´Åùï„´âÒ·ı´ ßâõÅßÅÎ- ÑïÒ˘è ù·ı ÖÅ© Å©á ≠ÅÒ˘ï´ ÌÒÅ©
®·ÌüÅ´´ïÎï ßÅ©Ò´ ç, Ô£Å~©,
ßçÁ ´·©´ïÎù ßÅùâÒâÎÅ©ï´ ˘´´ÅÒ- ò´°·Òá ï ©ïÎ ïfl´„ ÉÅ´ ·ı´ï:
´·ıëâÅ´: 12 ÍâÂÔâßÉâÒ·Ì ïÒÅùÅ- ´·Ò ˚£Åù ßè âıÎ ÅıâóÛ´âó·ı: ¶Å´Å- ûÅÖâÒ ÌÅóÅ, ÌÒÅ´ •·ıÂÅ©, Ä© ïß ßÅÒïù, âÎ ˘· õÅÈÅ©,
ù·ıß ßè è´â´˘, ùè Ôâδⴢ ·Ò Å´-
´·ıëâÅ´ ßçÁ ê·ıÒ˘ïÅ´ ùè ßÔ´çÒ ıÅ´á Åó ùÅÒâı·Ò·ıëïı´ ù˛·ı´â´Å© ÏâÒï ÌÅ´âÒÅÛ´ ï ≠·ıÒÁ äùÅëá ·Ò ùâÒÅ©` üÅóÅó ÅÒÅ',
üÅßÅÒ â´ Å©á ÎÅ´°è ©Å£ëÅüÅÒâó·ı ‰Å·ıÎ Å´·ı´´ ÅÎâ´ ß·óóÅ,
Ô´ÔâÎÅùÅ´ ´·Ò üÅÎùÅÛ·£·ıëâÅ´ ïÒ ÌÅıâÒÅÖÒÅùÅ´ É´·©ë·Ì, ˘Å´ï ù·ı ÖÅ©, äôâó˘Î ÅÈï´ ·ı ôâı â£Å©,
˜·Ò°âÒè` ßÅÒáùÅ©ï´ ÂÅÔß·ıëâÅ´ Ä£É˚ÒÎ ÅÎâ´ ˘Å£˘ï´ ≠Åü´ Å,
ßè ÂÅüÅ´ÁÅõ ÂÅ©ßÅ´´âÒ·ı´: ™·©´ ·Ò Å´ ùè ô˚Îï ·Ò·≠ ìÅßÅ´ÅùÅüÅÔ- ‡ı ô·ı´ù ·ı ß·ß ù·ı ô·ÎÔÅ´Å©: ®ïδç ï ˘âã Å©ó •ÅÒ „ùÅ©:
è´ëÅÛ˘ï´ âı ÅßÉ·£Á Å≠ôÅÒüï ÔÅ- ‡ı ãïß Å´·ı´Î ÅÎâ´ Ä©≠Å,
ÔÅÒ·ıÅ´ ®·ı´·ıÅÒï´ ê·ıÒù·ıë å˚- ıÅõï, ·Ò·≠ Ôâ£ï âı ·Ò·≠ Å´·ı´´âÒ·ı
ÒÅõ˘ï´:
ãÅó ©Å©ÔÅÒÅÒÅõ çÒ 24 ®·ı´·ıÅÒï ßÅÎï´:
Äú˙Í ˘ïëŘ 22 ÎâÂÔâßÉâÒ 2009 ÎâÂÔâßÉâÒ 2009 23 Äú˙Í ˘ïÒ˘