Anda di halaman 1dari 13

bitmeyen y›k›m

zorunlu göç
S A Y I 1 1 • E Y L Ü L 2 0 0 9 • A G O S G A Z E T E S ‹ N ‹ N Ü C R E T S ‹ Z E K ‹ D ‹ R
Heinrich Böll Stiftung Derne¤i 5
Birbirimize
6-7
Fidel’e
dokunal›m vefa editörden
‘din ve toplum’ alan›nda da çal›fl›yor Her Da¤›n Gölgesi
Deniz’e Düfler
Devletin, dönemsel koflullara göre flekillendirdi¤i is-
Ahmet Tulgar
Evrim Alatafl’la kân ve zorunlu göç politikalar›, Türkiye’de yaflayan
Birbirimize
söylefli Kürtlerin, 1920’lerden beri bitip tükenmeyen çilesi
NIVART TAfiÇI oldu. 1925’te haz›rlanan fiark Islahat Plan›, 1938’de
Geçenlerde kat›ld›¤›m bir akflam yeme¤inde, ‹stanbul’daki bir Katolik kilisesinde görev yapan BÜLENT B‹RER
Dersim’de yap›lanlar, 1960’larda gündeme gelen
bir papazla sohbet ettim. Papaz, heyecanl› bir flekilde, 1967 y›l›nda yap›lan ‹kinci Vatikan Konsi-
‘köy-kent’ projesi, 1990’l› y›llarda uygulanan ‘yerin-
li’nde al›nan kararlar› anlat›yordu. Bu konsilde, Katolik Kilisesi’nin demokrasiye ba¤l› oldu¤una 9-10-11-12-13-14-15 DOSYA: YEN‹DEN ‹SKÂN VE ZORUNLU GÖÇ den etme’ stratejisi, devletin bu konudaki temel yak-
resmen karar verilmiflti.
lafl›m›n›n çeflitli veçhelerini oluflturdu.

O ana kadar, Katolik Kilisesi’ni elefltiren biri olarak, bunun çok gecikmifl bir karar oldu¤unu dü- fiark Islahat Devletin Cumhuriyet tarihi boyunca, hayat›n her alan›n› kap-
‘gayet mahrem’ layan, sistematik bir bask›ya maruz kalm›fl olan bir
flünüyordum. Bu karar›n ne kadar önemli oldu¤unu, ancak, sözünü etti¤im sohbet s›ras›nda kav- Plan›’n›n halka yönelik herhangi bir ‘aç›l›m’›n, geçmiflteki poli-
rad›m: 68’lilerin yaratt›¤› hareketlili¤in, o dönemde yaflanan toplumsal uyan›fl›n ve uluslararas› planlar›
geliflmelerin bir sonucuydu bu karar.
öyküsü tikalar›n bir uzant›s› olup olmayaca¤›, bu tarihle dü-
rüstçe yüzleflilip yüzleflilmeyece¤ine ba¤l›. Çünkü, ta-
Hüseyin Aygün rihin üzerine bir örtü çekmeye dönük sembolik jest-
Papaz, o akflam, eski zamanlara duydu¤u özlemi de dile getirdi. Ona göre, Katolik Kilisesi’nin bu- Dersim 1938
Mehmet Bayrak lerle sar›lamayacak kadar derin toplumsal yaralar söz
günkü ruh halinde ve anlay›fl›nda, geçmiflin, ‘özgürleflme’ ve ‘demokratikleflme’ havas›ndan esin- Kürtlere Vurulan ve Zorunlu ‹skân konusu. Son y›llarda yay›mlanan baz› tarihsel, sosyo-
lenen din anlay›fl›ndan neredeyse hiçbir iz yoktu. Yani, 68’lerde oldu¤u gibi bir toplumsal hare- Kelepçe: Mehmet Bayrak lojik ve antropolojik çal›flmalar, bu tür bir yüzleflmeyi
ketlili¤in yoklu¤unun din anlay›fllar›n› da etkiledi¤ini dolayl› olarak anlatm›fl oluyordu. Demek fiark Islahat Plan› fiark Islahat Plan› de kapsayan, gerçek bir ‘demokratik aç›l›m’ için pe-
ki, ulusal ve uluslararas› toplumsal ve siyasal geliflmelerle, hâkim din anlay›fl› aras›nda bir ba¤ kâlâ yol gösterici olabilir.
RAGIP ZARAKOLU EROL MUTLU
var. Din anlay›fl›n›n hiçbir zaman statik olmad›¤›n› da, bu anlat›mlardan kolayca kavrayabiliriz.
Agos Kitap/Kirk’in bu say›s› için haz›rlad›¤›m›z dosya-
da, Türkiye’de Kürt ‘sorunu’nun çözümü için devlet
Belirli bir tarihsel kesit içerisinde hangi din anlay›fl›n›n bu döneme egemen olaca¤› konusunda
çeflitli etkenler rol oynar – cemaatin içindeki iktidar dengeleri, ya da cemaatin taban›ndan gelen
Mekân›n devlet eliyle “Kufllar taraf›ndan uygulanan politikalara ve sonuçlar›na dair
tarihsel ve güncel veriler sunan dört kitap ele al›n›-
talepler gibi... Asl›nda bu hepimizin bildi¤i, fakat tam olarak içsellefltiremedi¤i bir olgu. Özellikle yeniden düzenlenmesi: bile yoktu” yor. Rag›p Zarakolu ve Erol Mutlu’nun yaz›lar›, bu-
kendini ‘ilerici’ olarak tan›mlayanlar, dine ve dindar insanlara kuflkuyla bak›yor. Evet, tarih, din Yeniden iskân m›, güne kadar büyük ölçüde gizli kalm›fl belgeler arac›l›-
ad›na say›s›z zulme ve savafla tan›k olmufl. Ama zulüm, iflkence ve savafl›, otoriter sistemler de,
dine hiç ihtiyaç duymadan uygulam›fllar ve uygulamaktad›rlar. Bu tür bask› sistemleri, meflru-
yersizlefltirme mi? Göç Hikâyeleri:
¤›yla, devletin bu ‘mahrem’ politikalar›n›n tarihine
›fl›k tutan fiark Islahat Plan›: Kürtlere Vurulan Kelep-
iyetlerini sa¤lamak için milliyetçilik, ›rkç›l›k gibi ideolojiler keflfediyor ve üretiyorlar. “Ac›y› gören çe, ve Dersim 1938 ve Zorunlu ‹skân adl› kitaplar› ko-
Joost Jongerden’le insan baflkas›n›
nu al›yor. Belinda Mumcu’nun, Türkiye’de ‹skân So-
Bu ba¤lamda, ‘dindarl›k’ konusuna da de¤inmek isterim. Ben, dindar bir ailenin çocu¤u olmama söylefli ac›tmaz”
runu ve Kürtler bafll›kl› araflt›rmas›nda ‘yeniden is-
ra¤men, bir türlü dindar olamad›m. Fakat ailem için dinin ne kadar önemli oldu¤unu, özellikle BEL‹NDA MUMCU AYHAN IfiIK kân’› tarihsel bir perspektifle mercek alt›na alan Joost
zor zamanlarda anlad›m. Annem kanserle savafl›rken, dindarl›k onun için çok önemliydi. Onun Jongerden’le yapt›¤› söyleflide de, bu politikalar›n,
ölümünden sonra din ve öbür dünya inanc›, babama ve kardeflime çok güç verdi. Bu zor dönem- 1990’larda nas›l bir ‘savafl stratejisi’ne dönüfltü¤üne
lerde kendime birçok defa “Acaba inanay›m m›?” diye sordum. Olmad›. Ama ne annemin, ne de 16 17 19 dair önemli ipuçlar› var. Ayhan Ifl›k’›n, 2007-
babam›n dindar olufluna karfl› ç›kt›m. Çünkü, bir dine inanmay›, ancak inananlar anlar. ‹man ve
Hayaller, 2008’de, zorunlu göçe maruz kalanlarla yap›lan bir
din olgular›n› anlamamay› da kabul etmemiz gerek. Bunun da ötesinde, inanmayan biri, dindar düfller, yaflam... sözlü tarih çal›flmas›n›n ürünü olan Göç Hikâyeleri
adl› kitab›n araflt›rma safhas›na iliflkin yaz›s› ise, zo-
bir insan›n dini kendi anlay›fl›na göre yaflamak istemesini anlayabilmeli, bunu bir insan hakk› Bir devrimcinin runlu göçün halen çok canl› bir biçimde yaflanan va-
olarak savunabilmelidir. Bir baflka deyiflle, her birey, bir dine inanmak gibi bir insan hakk›na sa-
hiptir, ve her birey, dini kendi anlay›fl›na göre yorumlayabilir, ki toplumsal gerçek de budur. Bu
hikâyesi him sonuçlar›na ›fl›k tutuyor.
din anlay›fl›, dindar olan kiflinin günlük tecrübelerinden, toplumsal geliflmelerden vb. beslenir;
‘Demir Kilise’nin Bülent Birer’in, yeni roman›nda, do¤up büyüdü¤ü
zaman ve yaflam boyunca de¤iflebilir. öyküsü Kürt-Alevi köyünün 1940’larda bugüne uzanan ‘siyasi
Dine inanma özgürlü¤ü hakk›n›n merkezine insan›n kendi din anlay›fl›n› ve kendi yorumlama tarihi’ni anlatan Evrim Alatafl’la yapt›¤› söylefli, ve
özgürlü¤ünü koydu¤umuzda, sadece kendi yorumunu dayatan otoriter din kurumlar›na da do¤ru- Hasan Kuruyaz›c›, Taylan Do¤an’›n, son aylar›n çok satan kitaplar›ndan
Mete Tapan Yeflil: Savaflç›’ya dair elefltiri yaz›s› da, ‘zorunlu göç ve
dan tav›r koymufl oluyoruz. Heinrich Böll Stiftung Derne¤i, dini ve dindar olmay› bir insan hakk›
Sveti Stefan yeniden iskân’ dosyas›n› tamamlar nitelikte.
olarak alg›lamakta ve dinlerin tarihsel ve toplumsal geliflmeler içerisinde geçirdi¤i de¤iflimler ve Bulgar Kilisesi:
Hronis Missios
demokratikleflmede oynayabilecekleri rol hakk›nda çeflitli çal›flmalar yürütmektedir. ‹yi ki Erken Öldün Bir Yap› Monografisi Bu say›da, ayr›ca, Hronis Missios’un, Yunanistan’da-
ki sol hareketin tarihinin k›rk y›ll›k bir kesitini kiflisel
M‹NE AKMAN LORA BAYTAR
Din ve Demokrasi bafll›kl› yeni kitab›m›zda, bu iki olgu aras›ndaki güç iliflki, tarihte yaflanan ge- an›lar›yla anlatt›¤› ‹yi ki Erken Öldün, Arjantinli ya-
liflmeler ve uluslararas› deneyimler aktar›lmaktad›r. Kitapta, ayr›ca, küreselleflmeyle birlikte
Bir hayatta zar Ernesto Sábato’nun Kahramanlar ve Mezarlar,
çokkültürlü ve çokdinli hale gelen ülkelerde demokrasi, insan haklar› ve özellikle inanç ve vicdan kalma hikâyesi: 22-23 ERMEN‹CE Öykü Didem Ayd›n’›n Eski Sinagog Meydan› adl› ro-
hürriyetini koruma yollar› konusunda bilimsel sunumlar yer almaktad›r. Hampartsum manlar›na, ve Ahmet Tulgar’›n yeni öykü kitab› Bir-
Eylül’e “Gönül ferman birimize’ye iliflkin tan›t›m-de¤erlendirme yaz›lar›n›n
Çitciyan’›n yan› s›ra, Talin Suciyan’›n, yaflamöyküsü Ölüme K›l
befl kala dinlemez”in
Ulrike Dufner an›lar› Pay› ad›yla kitaplaflt›r›lan Harputlu Hampartsum
Cezmi Ancil tarihsel aç›l›m› Çitciyan’›n k›z› Sara Chitjian’la yapt›¤› bir söylefli de
Heinrich Böll Stiftung Derne¤i Türkiye Temsilcili¤i
Sara Chitjian’la söylefli Eylül’ü Befl Geçe Hüseyin Irmak yer al›yor.
PAKRAT ESTUKYAN Dinler Aras› Sevda Türküleri Altu¤ Y›lmaz
TAL‹N SUC‹YAN altug@agos.com.tr
Yay›nlar›m›z›, Heinrich Böll Stiftung Derne¤i Türkiye Temsilcili¤i’nden
‹ M T ‹ Y A Z S A H ‹ B ‹ A G O S Y a y › n c › l › k B a s › m H i z m e t l e r i S A N . v e T ‹ C . L T D . fi T ‹ . a d › n a Rahil Dink K U R U C U • Hrant Dink
ücretsiz olarak siparifl edebilirsiniz. • SORUMLU YAZI ‹ fi L E R ‹ M Ü D Ü R Ü Aris Nalc› • K ‹ T A P EK‹ ED‹T Ö R Ü Altu¤ Y›lmaz • YARDIMCI ED‹TÖR Anna Maria Aslano¤lu
• GÖRSEL TASARIM VE SAYFA DÜZEN‹ Leda Mermer • REKLAM SORUMLUSU Linda Karin Özsu • reklam@agos.com.tr •
YÖNET‹M YER‹ Halaskargazi Caddesi Sebat Apt. No 74 (Eski No 192), Kat 1, Daire 2 Osmanbey 34371 ‹stanbul • tel: (212) 296 23 64 - 231
Ayr›nt›l› bilgi için: 56 94 - 219 50 82 fax: (212) 247 55 19 • http: www.agos.com.tr • e-posta: agos@agos.com.tr • BASKI Star Medya Yay›nc›l›k A.fi. ‹nönü Cad.
www.boell-tr.org veya info@boell-tr.org Bas›nekspres yolu Star Sok. No:2 ‹kitelli 34303 ‹ST. Tel: (212) 629 08 12 • YAYIN TÜRÜ Ayl›k Yayg›n Süreli Yay›n
Türkçeden baflka diller yasak

Cezaevleri ‘Aç›l›m’dan habersiz


Birbirimize dokunal›m
NIVART TAނI
ezaevinde bulunan çevirmen Tonguç len ‘Octubre’ (Ekim) isimli ‹spanyolca der- lar›n yay›nlar› tercüme ettirmemeleri sebe-
C Ok’un, çal›flmalar› kapsam›nda incele-
mek istedi¤i ve üzerlerinde herhangi bir ya-
gi, “Türkçe d›fl›nda farkl› bir dilde” oldu¤u
gerekçe gösterilerek verilmedi.
biyle yay›nlar›n incelenmesi tamamlanama-
m›fl; bu itibarla yay›nlar›n hükümlü tutuk- A hmet Tulgar yeni bir
kitap yazd›; bir öykü
direnifl biçimi’ne karfl›l›k
gelmesinden de¤il sadece.
kitab›: Birbirimize. Her biri Tulgar’›n anlat›lar›ndaki
sak karar› bulunmayan yay›nlar, baflka bir Ayn› günlerde cezaevinde kalan baflka lulara verilmemesine.”
iki-üç sayfal›k yirmi üç öy- aktörlerin, egemen cinsle-
dilde yaz›lm›fl olduklar›, dolay›s›yla kurum tutuklulara gelen ‘Tîroj’, ‘Nubihar’, ‘Hin- Tonguç Ok, Evrensel Bas›m Yay›n Ge-
kü. ‹liflkilere, arzuya, ya da rin (genel anlamda hetero-
güvenli¤ini tehlikeye atabilece¤i gerekçesiy- ker ve Senem Xanim’, ‘Kelha Amed’, ‘Biri- nel Yay›n Yönetmeni Cavit Nacitarhan’a
k›saca, ifllerimizin, görüntü- seksüellerin) bask›s›n› aflan,
le kendisine verilmedi. Kamuoyunda büyük na Refl’, ‘Mêrê Avis’ ve ‘Jar Lê Sermest’ ad- gönderdi¤i mektupta, Octubre ve Tîroj
yü kurtard›¤›m›z kamusal o cinsleri de iktidar›na so-
tepkiye neden olan uygulama, çevirmenin l› Kürtçe ve ‘Mini International’ adl› ‹ngi- dergilerini alamad›¤›n›, bu konuda mahke-
alanlar›m›z›n d›fl›nda kalan kan bir davran›fl kal›b›n›n
idare mahkemesinde açt›¤› davan›n ard›n- lizce yay›nlar› da kapsayan karara göre, ya- meye baflvuraca¤›n› belirterek flöyle diyor-
zamanlara dair bir avuç hi- (kal›plar toplam›n›n) bask›-
dan kald›r›ld›. y›nlar›n teslim edilmemesinin nedeni ‘ter- du: “Mahkeme hukuk çerçevesinde bir ka-
kâye. Ama benim burnuma, s›na kafa tutan bir taraf› Ahmet Tulgar
1997’de, Marmara Üniversitesi ‹ngiliz cüme ettirilmemifl’ olmalar›yd›. Kararda rar verirse sorun çözülür. Ama malum, her
daha ikinci öyküden, bir Bin var. Gizlice soyunma odas›- Birbirimize
Dili ve Edebiyat› Bölümü’nde 3. s›n›f ö¤- flöyle dendi: fley mümkün ülkemizde. Bu konuda biraz
Dokuz Yüz Seksen Dört ko- na girip “ask›daki dondan Everest Yay›nlar›, Haziran 2009, 99 s.
rencisiyken gözalt›na al›nan ve 2008’de, “Söz konusu yay›nlar›n Ceza ‹nfaz Ku- u¤raflmak gerekecek. Tam da ‘Kürtçe yasa¤›
Tonguç Ok kusu geldi. Ahmet Tulgar, ald›¤› k›llar› parmak uçla-
a¤›rlaflt›r›lm›fl müebbet hapisle cezaland›r›- rumlar›n›n Yönetimi ‹le Ceza ve Güvenlik kalkt›, aç›l›m üstüne aç›l›m yap›yoruz’ de-
Uygulaman›n yanl›fl oldu¤unu teyit eden Esmahan Aykol’a verdi¤i bir r›nda yuvarlayan”, ya da Bir de, tüm bu yap›y› destekleyen biçime
lan Tonguç Ok, Kocaeli 2 Nolu F Tipi Ce- Tedbirlerinin ‹nfaz› Hakk›ndaki Kanunun dikleri bir dönemde böyle bir yasak ç›kt›.”
savc›, Tonguç Ok’un flikâyeti üzerine Ko- söyleflide, öykülerdeki ana “pehlivan arkadafl›n›n afla- vurgu yapmak gerekiyor. Tulgar’›n Birgün
zaevi’nde, tek kiflilik bir hücrede yafl›yor. 62. Maddesi’nin 3. bendinde geçen ‘Kurum Cavit Nacitarhan, 27 Temmuz’da yapt›-
caeli ‹nfaz Hâkimli¤i’nin dosyas›na da bu kategori olan geylerin, “aflk- ¤›lay›c› bak›fllar›na ald›rma- gazetesindeki yaz›lar›n› takip edenler, onun,
Cezaevine girdikten sonra ‹ngilizcesini ge- güvenli¤ini tehlikeye düflüren veya müsteh- ¤› bas›n aç›klamas›nda, “üretme özgürlü¤ü-
flekilde mütalaa verdi¤ini ve bunun üzerine lar›n› Goethe’nin Genç dan dufla girip onun bacak- konuflma diline alabildi¤ine yak›n, upuzun
lifltiren, ‹talyanca, ‹spanyolca ve Kürtçe ö¤- cen haber, yaz›, foto¤raf ve yorumlar› kap- ne ve ‘dile’ konulmaya çal›fl›lan bu ambar-
mahkemenin, Kürtçe-Türkçe Tîroj dergisi- Werther’in Ac›lar›’nda oldu¤u haliyle –dil- riye neden olduklar› için yok edilmek iste- lar›n› sabunlayan”, ya da cümlelerini okumaya al›flk›nd›r mutlaka.
renen, ve halen bu dillerde kitap ve makale sayan hiçbir yay›n hükümlüye verilmez.’ go”yu k›nam›fl, “bas›n› ve kamuoyunu du-
nin hükümlü Tonguç Ok’a verilmesi yö- sizleflmifl– yaflad›klar›n›” söylemifl gerçi; niyorlard›. Bu psikolojik sapma, savafl tut- binan›n önüne kurulmufl iskeleye ç›kacak Yaln›z, Birbirimize’deki öykülerde art arda
çevirileri yapan Tonguç Ok’a çeviri çal›fl- hükümleri kapsam›nda de¤erlendirilmeye yarl› olmaya davet” etmiflti. 24 A¤ustos’ta,
nünde karar verdi¤ini söyledi. do¤rudur mutlaka (Radikal 2, 17 Temmuz kusuna ya da bafltakilere tap›nmaya yönelti- iflçiyi büyük bir heyecanla bekleyen bir tekrarlanan bu biçim, gazete yaz›lar›ndan
malar›nda kullanmas› için postayla gönderi- al›nmas› gerekli¤i halde hükümlü tutuklu- Dünya Yazarlar Birli¤i Türkiye Merkezi es-
Evrensel Bas›m Yay›n, Türkiye Yazarlar 2009). Fakat ben önce kendi meram›m› lebilece¤i için isteniyordu.” (s. 111) adam / bir kad›n, ya da… Ve her fleye ra¤- farkl› bir his uyand›r›yor insanda. Sanki öy-
ki baflkan› Tar›k Günersel, ÇEVB‹R’den
Sendikas›, Day-Mer, Kitap Çevirmenleri aç›klayay›m…Goethe’deki aflk Orwell’deki- Buradan bak›ld›¤›nda, Ahmet Tulgar’›n men yaflanmak için çaba harcanan onlarca küler birer öykü olmaktan ç›k›p, hat›rlat-
Gürol Koca ve Asl› Biçen, TYS’den Tevfik
Birli¤i (ÇEVB‹R) gibi kurumlar Tonguç ni d›fllar diye bir kural olmasa gerek zira! ikinci öykü kitab› Birbirimize, hiç flüphesiz, temas›n en tepesinde bombalar ya¤arken se- malara, uzun birer cümleye dönüflüyor.
Tafl, Kamil Tekin Sürek ve C. Hakk› Zariç,
Nezihe Meriç’i kaybettik ‹HD ‹stanbul fiube Baflkan› Gülseren Yole-
ri ve Yeni Sinemac›lar Grubu’ndan Önder
Ok’a bu süreçte destek verirken, Avrupa Ki-
tap Çevirmenleri Birlikleri Federasyonu
George Orwell, Bin Dokuz Yüz Seksen
Dört’te (çev. Nuran Akgören, Can Yay.,
1984) özgürlüklerin en sofistike yollardan
en baflta politik öyküler içeriyor. Geçerli
toplumsal düzenin karfl›s›nda kimi eylemle-
rin aktörü, ya da Tulgar gibi ‘anlat›c›s›’ ol-
viflen iki üniformal›. Tüm bunlar›n, yerle-
flik iliflki biçimlerine, tan›d›k bildik sulara,
güzelli¤in hep güzellikle, paran›n hep pa-
Gerçekler düzenin çarkl›lar›nda yeniden
kurgulan›rken “hiçbir iktidar›n ifline yara-
mayacak ve hepsinin iktidar›n› sarsacak bir
Çakar’dan oluflan bir heyet Kocaeli (Kand›- CEATL da konuyla ilgileniyor. ÇEVB‹R,
b›rakarak, Heybeliada ‹lkokulu’nda müzik ra) F Tipi Cezaevi’ne gitti. Heyet üyeleri, Ok’a, bir dayan›flma mektubu ve Don Kiflot yok edildi¤i, iktidar›n sadece ve sadece ken- mak, Orwell’in roman›n›n baflkiflileri Julia rayla, bilenin hep bilenle bulufltu¤u, özce- sebebin” varl›¤›n› hat›rlatan cümleler…
ö¤retmeni olarak çal›flmaya bafllad›. 1956’da cezaevi müdürünün görüflme talebini red- roman›n›n orijinal ‹spanyolca kopyas›n› dini ‘gerçek’ k›ld›¤› ve bunu yaparken an’›n ve Winston’›n seviflmelerini siyasi bir eyle- si, hiyerarflilerin, statülerin ve s›n›flar›n T›pk› yazar› gibi, ya da anlat›lan gibi, bir
yazar Salim fiengil’le evlendi ve Dost Yay›n- detmesi üzerine, cezaevi savc›s›yla görüfltü. yollad›. mutlak denetiminin yöntem olarak belir- me dönüfltürdü¤ü gibi, Birbirimize’de anla- flaflmaz bir biçimde yeniden üretildi¤i bir sürü kelimeden, detaydan müteflekkil, asla
lar›’nda çal›flmaya bafllad›. lendi¤i bir kenti anlat›r. Orada düflünmek, t›lan kiflileri de birer düzen karfl›t› yap›yor. dizi davranma flekline yatakl›k etti¤i ‘gele- kopuk olmayan fakat uzad›kça okuyana
‹lk yaz›s› 1945’te, ‹stanbul dergisinde (15 söylemek yasak de¤ildir, çünkü bildi¤imiz Heteroseksüellerin kendilerine ait ilan et- nek’ten sapan bir yan› var. Bu sapmay› efl- bafl›n› unutturan, tekrarlamas› imkâns›z
fiubat 1945); ilk öyküsü (‘Bir fiey’) 1950’de, kelimeler zaten yoktur. Elefltirmek, karfl› tikleri bir dünyada, eflcinsellerin kulland›k- cinsel-heteroseksüel çat›flmas›ndan öteye olan fakat tekrarlanmas› da zaten gerekme-
Seçilmifl Hikâyeler dergisinde ç›kt›. Özellikle Mahkûmlar›n kitap okumas› gelmek yasak de¤ildir, çünkü bildi¤imiz lar› “dolayl›, temkinli ve bildik-olmayan” tafl›man›n yolu, en az›ndan benim duru- yen, yapmas› gerekeni yapan, yani demek
istedi¤ini anlatan cümleler. Sonuna geldi-
geçmifl zaten yoktur. Fakat ‹ktidar’›n (‘Par- yaklaflma yollar›ndan; bunlar› üretme zo- mumda, Tulgar’›n ‘S›n›f Savafl›’ adl› öykü-
bu dergide yay›mlad›¤› öyküleri ve ilk kitab›
Bozbulan›k ile ad›n› duyurdu. “‹flledi¤i konu- ya da çeviri yapmas› da m› suç? ti’ diye geçer) denetim tutkusunun as›l he- runlulu¤unun, bir yanda insan› yok edebi- sündeki bir cümleden geçiyor: “S›n›f sava- ¤inizde tad› kal›yor akl›n›zda. “Ne olmufl,
lara bir iç zenginli¤i, dinlendirilmifl dikkatler, defi “cinsel içgüdüler”dir: “Yaln›zca Par- lecek bir ‘yetinme’ duygusuyla sonlanma fl›n› gördüm. O kadar korktum ki… Belki anlat” deseler, mümkünü yok anlatamazs›-
boyutlar ekleyen yazar de¤erini daha bu ilk ki- Kitap Çevirmenleri Meslek Birli¤i (ÇEVB‹R), yapt›¤› bas›n aç›klamas›nda olay› k›nad› ve yetki- ti’nin denetimi d›fl›nda bir dünya yaratt›kla- tehlikesini içermesinden; öte yanda, bu ye- de gördü¤üme ‘s›n›f savafl›’ demesem, bu n›z. Ya “Adam öldü” dersiniz, ya da
lileri düflünceden öcü gibi korkmakla ve sansürcülükle suçlad›. “Korktu, kaçt›”…
tab›yla kabul ettirdi” (B. Necatigil). Bozbula- r› için de¤il, bask›land›klar›nda bir tür iste- tinme halinin tam z›dd›nda, bir ‘gündelik kadar korkmazd›m.” (s. 28)
ÇEVB‹R, Tonguç Ok’a gönderdi¤i bir mektupla, meslektafllar›na desteklerini dile getirdi:
n›k’ta baz›lar› yaln›zl›¤›n ve hayal k›r›kl›klar›-
Sevgili meslektafl›m›z Tonguç Ok,
n›n bunal›m›n›, baz›lar› yoksullu¤un ac›lar›n› Bilirsiniz, size gönderdi¤imiz kitap, modern roman›n ilk örne¤i Don Quijote “La Mancha’n›n ad›n›
yaflayan, baz›lar› da düfller ard›nda koflan, da- ternet dergisi olan ‘Words without Borders’ta (S›n›r Tan›-
hat›rlamak istemedi¤im bir köyünde, bundan bir süre önce, silahl›¤›nda m›zra¤›, atadan kalma kalka-
“Bak savafl var savafl. Savafl be! Siz burada böyle
ha çok genç k›z ve kad›nlar›n öykülerini anlat- n›, ah›r›nda c›l›z beygiri, bir de av köpe¤i bulunan soylu bir bey yaflard›” cümlesiyle bafllar. “Neredeyse Modern Ermenice edebiyat›n dönüm noktalar›ndan mayan Kelimeler) yer ald›. Nanor Kebranian ve Taline
Voskeritchian olmasayd›, Oflagan çevirim de, di¤er Erme-
t›. Daha sonraki yap›tlar›nda dilin olanaklar›- hiçbir fley”le yola ç›kar Don Quijote, “neredeyse her fley”le geri döner.
çay içip oturuyorsunuz, ama savaflta herkes nice çevirilerim gibi, dosyalar aras›nda tozlanacakt›.”
n› zorlayan, soyut ve samimi bir anlat›m biçi- Lakin biz bu kitab› size edebiyat dersi vermek için göndermiyoruz.
ölüyor. ‹nsanlar ölüyor, bebeler ölüyor.
Bomba at›yorlar, evler ölüyor, a¤açlar ölüyor.”
(‘Benim Ac›m Ac›lar›n Beyidir’
miyle kendine özgü bir öykü dünyas› kurdu.
1962 y›l›nda Korsan Ç›kmaz› ile TDK
Yaln›zca Anadolu’nun ad›n› hat›rlamak istemedi¤imiz bir cezaevinde bundan bir süre önce kitapl›-
¤›nda kitaplar›, nuhu nebiden kalma y›pranm›fl sözlü¤ü, masas›nda solgun sar› bir ›fl›k, kafas›nda da
özgürlük hayalleri bulunan soylu bir meslektafl›m›z› merak etti¤imiz için gönderiyoruz. Ne yap›yor?
Mnatsortats ‹ngilizceye çevriliyor Lübnan’›n Anjar köyünde do¤an Kebranian, Hagop
Oflagan üzerine bir doktora tezi haz›rl›yor ve ayn› zaman-
da, Columbia Üniversitesi’nde Ermenice edebiyat dersleri
adl› öyküsünden) Roman Ödülü’ne, 1990’da Bir Kara Derin
Mesle¤ini icra edebiliyor mu? fiartlar ne kadar zorlu olursa olsun bir fleyler üretilebilece¤ine olan inan- veriyor. Hagop Oflagan’›n torunu olan Kudüs do¤umlu
Kuyu ile Sait Faik Hikâye Arma¤an›’na ve
c›yla direnirken, bir çevirmen için elzem olan yabanc› yay›nlara rahatl›kla ulaflabiliyor mu? Taline Voskeritchian ise, Boston Üniversitesi’nde ö¤retim
“Ayr›nt›lar› gözden kaç›rmayan bir öykü
yazar›, bir de yaflam tutkusunu savunuyorsa
Yand›rma ile Sedat Simavi Edebiyat Ödü-
lü’ne lay›k görüldü. Ayr›ca yazar›n, Topal
Koflma, Menekfleli Bilinç, Dumanalt› isimli
Bununla beraber, Türkiye’nin ad›n› tek tek hat›rlamay› beceremedi¤imiz pek çok yerinde, sizin ulafl-
makta s›k›nt› çekti¤iniz yabanc› kaynaklara hiçbir yasal k›s›tlamayla karfl›laflmadan, rahatl›kla ulaflabi- G eoffrey Michael Goshgarian’›n, modern Ermenice
edebiyat›n en önemli isimlerinden olan Hagop Ofla-
gan’›n Mnatsortats (Geride Kalanlar) adl› eserinden yapt›-
üyesi olarak yap›yor.
Goshgarian, “Nanor ve Talin’in destekleriyle Mnatsor-
raz› olur mu yaflam› savunan sesin yaln›z kal›- len ve sizin de ayn› yasal haklara sahip oldu¤unuzu düflünen, bilen pek çok meslektafl›n›z oldu¤unu ha-
fl›na? Hiç görülmüfl mü böyle bir vazgeçme öykü kitaplar›, Bofllukta Mavi isimli bir ro- t›rlatmak için gönderiyoruz. Ve bunu yaparken, kelimelerin ve anlamlar›n›n peflinde koflan bir mesle¤in ¤› k›smi çeviri, Uluslararas› PEN Kulübü taraf›ndan bir tats’›n bir bölümünü ‹ngilizceye çevirip PEN Kulübü’ne bafl-
Nezihe Meriç’te?” diye yazm›flt› Sennur Sezer, man› vard›r. Öykü ve romanlar› d›fl›nda, pek emektarlar› olarak, Türkçenin tam hat›rlayamad›¤›m›z bir yerinde bir karfl›l›¤› olmas› gereken ‘adalet’, bursla ödüllendirildi. vurdum. 2003’ten beri, dünyan›n çeflitli dillerinde yaz›lm›fl
Nezihe Meriç’in 2008’de yay›mlanan Gülün çok tiyatro oyununa da imza atm›flt›r. ‘hakkaniyet’ ‘dayan›flma’ gibi kelimelerin izini sürüyoruz. Gerçekten somut bir karfl›l›klar› var m›, bunu Yale ve UCLA üniversitelerinde ö¤renim gören, ünlü üstün nitelikli edebi eserlerin ‹ngilizceye çevirilmesini destek-
‹çinde Bülbül Sesi Var isimli kitab›n›n ard›n- Öyküyü “‹nsan›n bir ruh halinin, her- s›n›yoruz. Marksist yazar Louis Althusser’in eserleri de dahil olmak lemek amac›yla böyle bir burs tahsis eden PEN sayesinde,
dan… Türkiye edebiyat›n›n en önemli yazar- hangi bir olay karfl›s›ndaki durumunun, k›s- Kitab›n elinize ulaflt›¤›na dair bir notu bize ulaflt›rman›z dile¤iyle bitirirken, Çevbir’in her türlü üzere, Frans›zca ve Almancadan ‹ngilizceye bugüne dek projeyi gerçeklefltirme umudum gerçe¤e dönüflebilecek.”
metine düflen zaman içinde, bir gülüflün, bir mesleki dayan›flmaya her zaman aç›k oldu¤unuz bilmenizi isteriz. 1883’te Bursa’da do¤an Hagop Oflagan, 20. yüzy›l Er-
lar›ndan biri olan Nezihe Meriç, yaflama olan on alt› eser çeviren Goshgarian’›n, To Kiss the Chastening
davran›fl›n makaslan›veriflidir” fleklinde ta- En içten, en dayan›flmac› selamlar›m›zla,
tutkusunu asla elden b›rakmadan, bir süredir Rod: Domestic Fiction and Sexual Ideology in the American menice edebiyat›n›n en önemli isimlerinden biri olarak ka-
Çevbir
kanserle mücadele ediyordu. Yazar, 18 A¤us- n›mlayan Nezihe Meriç, çocuklar için yazd›- Renaissance adl› bir kitab› da var. bul ediliyor. Taniyel Varujan, Gosdan Zaryan, Aharon ve
Tonguç Ok, gönderdi¤i yan›t mektubunda, ÇEVB‹R’e, verdikleri destek ve gönderdikleri Don
tos Sal› günü hayata veda etti, ve 20 A¤ustos ¤› kitaplarla da, çocuk edebiyat›n›n önemli Goshgarian, Oflagan’›n eserinden bir bölümü ilk olarak Ke¤am Parse¤yan’la birlikte ‹stanbul’da ‘Mehyan’ (Tap›-
Kiflot roman› için teflekkür etti. Yabanc› dildeki yay›nlarla ilgili olarak bir süredir yaflad›klar› s›k›nt›-
Perflembe günü son yolculu¤una u¤urland›. isimleri aras›nda yer ald›. Üç oyunu yurt içi n›n afl›ld›¤›n›, ancak hapishanelerdeki ‘dil’ sorununun henüz çözülmüfl olmad›¤›n› belirten Ok, me- 1990’l› y›llarda, edebiyat elefltirmeni ve felsefeci Marc nak) dergisini ç›karan ve Birinci Dünya Savafl› öncesinde
1924’te Bursa’da do¤an Meriç, babas›n›n ve d›fl›nda sahnelendi. selenin farkl› boyutlar›na dikkat çekti: “(T)utsaklar –sayfa bafl›na 120 TL çeviri ücreti vermedikçe– Nichanian’›n modern Ermenice edebiyata iliflkin çal›flma- yepyeni bir edebiyat›n öncülü¤ünü yapan Oflagan, 1915’te
görevi nedeniyle Anadolu’nun pek çok fleh- As›m Bezirci’nin haz›rlad›¤› ve Evrensel yak›nlar›na kendi ana dilleriyle mektup yazam›yor, gelen mektuplar› alam›yorlar. Tan›d›¤›m pek s› için çevirmifl. Ard›ndan, 1500 sayfal›k bu hacimli roma- ‹stanbul’da Ermeni ayd›nlar› tutuklan›rken saklanmay› ba-
rinde yaflad›. Eskiflehir’de bafllad›¤› ilkokul Bas›m Yay›n taraf›ndan yay›mlanan Nezihe çok arkadafl, yazd›klar› romanlar›, öyküleri, denemeleri vs. Kürtçe oldu¤u için d›flar›ya yollayam›yor, n›n çevirisi uzun y›llar beklemeye al›nm›fl. flarm›fl ve savafl y›llar› boyunca yeralt›nda yaflam›flt›. Müta-
e¤itimini A¤r›’da, ortaokulu ise K›rflehir’de Meriç monografisinde, hem yazarla yap›lm›fl dolay›s›yla da kitaplaflt›ram›yorlar. Ben de Kürtçeye çevirdi¤im k›sa bir öyküyü ayn› nedenden ötü- Goshgarian, çevirinin maceras›n› flöyle anlat›yor: reke döneminin ard›ndan ‹stanbul’u terk eden ve K›br›s ve
tamamlad›. 1945’te, ‹stanbul Üniversitesi uzun bir söylefli, hem de yazar›n öykücülü¤ü, rü Tîroj dergisine gönderemedim. ‹flin trajikomik yan› flu ki, bir ak›l tutulmas›n›n yans›mas› olan
“1998’de Ararat’ta k›sa bir bölüm yay›mland›. Ard›n- Kudüs’te ö¤retmenlik yapan Oflagan, 1948’de, k›sa bir zi-
Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat›, romanc›l›¤› ve oyun yazarl›¤›n›n irdelendi¤i tüm bu gerici dil yasaklamalar› asl›nda Kürtçeyi hedef ald›¤› halde, herkesin bildi¤i bu gerçe¤i göz-
dan, geçti¤imiz y›l›n sonunda, bir baflka bölüm de, bir in- yaret için gitti¤i Halep’te hayat›n› kaybetmiflti.
ve Felsefe bölümlerindeki e¤itimini yar›da yaz›lar yer al›yor. lerden saklama telafl›yla, ‘Türkçe d›fl›ndaki’ di¤er bütün diller de yasaklama kapsam›na al›n›yor.”

AGOS kitap 4 eylül 2009 eylül 2009 5 AGOS kirk


Evrim Alatafl, yeni kitab›nda, bir Kürt Alevi köyü olan Gölp›nar’›n, Cumhuriyet’in “Ben anlat›da mizah›n olmas›n› her zaman önemserim.
siyasi tarihi ile maceras›n›, kuzeni Fidel’in bak›fl›yla anlat›yor Belki o köyde, o ironinin içinde büyümüfl olmak bende bu
dili oluflturdu, bilemiyorum. Fakat köylüler kendileriyle

Fidel’e vefa dalga geçmeyi iyi biliyorlar. O hikâyeleri a¤layarak de¤il,


gülerek anlat›yorlar. Ben de gülerek yazd›m.”
BÜLENT B‹RER bafll›yor. Haz›rl›k aflamas›nda neler yap- laflt›¤›n›, sesinin titredi¤ini görmek de ayr›
t›n, kimlerle konufltun? bir fley. Her aç›dan etkileyiciydi.
Diyarbak›r’a tafl›nd›m, ve bir süre sonra bir Bir sürü fleyi ya yaflam›flt›m ya da dinle- • Sizin köylüler, devletin tayin etti¤i ka-
E vrim Alatafl, geçti¤imiz günlerde yay›m-
lanan Her Da¤›n Gölgesi Deniz’e Düfler
adl› kitab›nda, do¤du¤u köyün, Malatya’n›n
“Fidel’in ölümünden sonra bakt›m ki, hep Kürt sorunu üzerine yaz›yo-
rum. Böyle bir odaklanma, insan› bir mese-
mifltim. Sohbetlerimize konu olan, güldü¤ü-
müz, hüzünlendi¤imiz meselelerdi tümü.
dere itiraz ediyorlar. Bir yandan da,
Alevi olmayan di¤er köylerle gerilim-
Akçada¤ ilçesine ba¤l› bir Kürt Alevi köyü
bir derde düfltüm. Onu le üzerinde derinlefltirirken, bir yandan da Yazmaya karar verdikten sonra pek çok ki- leri var. Hep cesurlar. Bu cesaret nere-
alan›n› daralt›yor tabii. Bir gün Kürt sorunu fliyle sohbet ettim, kay›tlar tuttum. Yazarken den geliyor?
olan Gölp›nar’›n hikâyesini anlat›yor. Hikâ- anlatmam laz›md›. Bir çözülürse yazacak bir fley bulamayaca¤›m de, sürekli olarak yeni fleylerle karfl›lafl›yor-
yenin kahraman›, 20 May›s 1994’te, yan›n- Cesurlar m› bilmiyorum. Dönemin çok
daki 14 kifliyle birlikte “Ad›yaman k›rsal›n- çocuk vard›, o benim için herhalde. dum, eklemeler yap›yordum, ya da ortadaki etkisi var. Yani 1940’larda efleklere binip
hikâyeyi birkaç ayr› kifliye soruyordum. as›lmaya gittiklerinde pek de cesur oldukla- zümde canland›rmak için de, sürekli olarak demiyor, “Allah o¤lumu öldürdü” diyor ve
da güvenlik güçlerince öldürülen” Fidel; Ev- • Pek çok dergi ve gazetede yaz›lar›n ya-
rim Alatafl’›n kuzeni. Kitapta, Fidel kurflun-
çok de¤erliydi, ama onu y›mland›. Okurlardan ne tür tepkiler
Böyle, sora dinleye, güle e¤lene haz›rland›m. r›n› söyleyemem. Bir tanesi bile itiraz etme- sordum. Ben sormasam da hep konufltuk. Allah ile hesaba duruyorlard›. Hepsi de¤il
• Yapt›¤›n görüflmeler seni bafllang›çtaki mifl. Kuzu kuzu gitmifller. Ama sonralar› 68
lara hedef olduktan sonra, ruhunu alt› saat- öldürdüler, mesele kapand›. al›yorsun?
kurgundan farkl› yönlere çekti mi? dalgas› dünyay› sallay›nca bizimkiler de o
‹nsan bugünü çok dolduramay›nca eskide tabii, genelleme yapmayay›m.
li¤ine al›koyuyor ve, Milli fief döneminden Ben kendimi, Diyarbak›r’da, kendi ha- as›l› kal›r. Bizimkiler de biraz öyle san›r›m. • Senin bu kitapta anlatt›klar›n›, flimdiye
bafllayarak, köyünü anlat›yor. Fidel’in anla- Bu böyle olmamal›yd›.” linde yaflayan, yazan biri olarak hissederken, Elbette… Be¤enmeyip çöpe att›¤›m kurgu coflkuya kap›lm›fllar. Devrime çok inanm›fl- O dönemin heyecan›, coflkusu, hareketlili¤i, kadar daha çok d›flar›dan bakanlar an-
t›s›nda Köy Enstitüleri, 68 dalgas›, 80 dar- enteresan yerlerden enteresan tan›fl›kl›klar farkl›yd›. Birkaç defa “flöyle yapay›m, böyle lar. ‹nanc›n verdi¤i bir cesaret var. Ama 12 kalabal›kl›¤› çok etkileyiciymifl, etkileyiciy- latm›flt›. Diyelim, bir Kürt ya da Alevi
besi ve sonras›nda bafllayan Kürt isyan›n›n • Yaz›yla iliflkin y›llar önce, Gündem ga- ya da tepkilerle karfl›lafl›yorum. Bak›yorum anlatay›m” dedim. Ama bunlar›n, Fidel’in Eylül üstlerinden geçince ayn› cesareti koru- di. 12 Eylül’den sonra bozuldu bu, da¤›ld›. köyüne ‹stanbul’dan bak›larak yaz›lar
zetesinde bafllad›. Kaç y›l muhabirlik ki, bu yaz›lanlar› takip edenler var. Tepkile- özne olmas›n›n önüne geçti¤ini fark ettim. duklar›n› da söyleyemem. Öyle olunca da, hep eski zamanlar konuflul-
yan› s›ra, dedeleri, ocaklar›, efsaneleri, gün- yaz›ld›. Bu konuda ne düflünüyorsun?
yapt›n? re gelince; ço¤unlukla olumlu tepki al›yo- Fidel özne olmal›yd›, derdim buydu. Sonra • Gölp›nar, 60’larda Deniz’lerin saklan- du, ve konufluldukça canl› kald›.
lük çekiflmeleriyle yaflayan, ama Türkiye si- Kürt meselesine iliflkin pek çok kitapta da
Gazetecili¤e 1994 y›l›nda bafllad›m. Fiili rum. Tabii, e-postayla düzenli olarak küfür bir gün “Evet” dedim, “en iyisi, anlat›c› Fidel d›¤›, köylülerle birlikte gerillac›l›k • Gazetelerde hep “fiehit anas› ‘Devleti-
yasi tarihinin bu önemli dönüm noktalar›n- var bu tür oryantalist bak›fllar. Dizi izleyerek
olarak on y›l gazetecilik yapt›m. Bunun gönderenler de var. olsun. Böylece her fleyi anlatabilirim…” planlar› yapt›¤›, 90’larda da Taylan’la- miz sa¤ olsun’ dedi” haberleri ç›k›yor.
dan etkilenen bir Kürt Alevi köyü var. De- falan kitap yazanlar var. Bence, yazacaksan
içinde birkaç sene sadece habercilikle geçti. • Her Da¤›n Gölgesi Deniz’e Düfler’den r›n, Fidel’lerin da¤›n yolunu tuttuklar› Ama sen diyorsun ki, genç evlad› öl-
niz Gezmifl, Yusuf Aslan, Hüseyin ‹nan ve e¤er, gidip içlerinde yaflaman laz›m. Ya da
di¤er gençlerin k›r gerillas› hareketine baflla-
Sonras›nda editörlük yapt›m. Ayn› zaman- önce yay›mlanan Mayoz Bölünme Hi- “Bizim köyün fark›, Teslim bir yer. Veya, 60’larda Deniz Gezmifl müfl bir anne, Allah’a “Öbür dünyada yazmayacaks›n…
da haber de yap›yordum tabii. kâyeleri, trajikomik olaylar›n toplan- ve Teslim Töre’nin Sultan Suyu’na tafl iki elim yakanda” diye isyan ediyor.
mak için üs olarak kulland›¤› bu köyde,
70’lerin ortalar›nda do¤an Taylan ve Fidel, • Muhabirlikten makale yazarl›¤›na ge- d›¤›, derleme bir kitapt›. Her Da¤›n
Evrim Alatafl Töre’nin oral› olmas›, att›¤› köprüden, 90’larda, da¤da geril- Bunlar›n hangisi do¤ru?
• Üzerinde çal›flt›¤›n yeni kitaplar var
Her Da¤›n Gölgesi Deniz’e Düfler lac›l›k düflleri kuran, adlar› Taylan, Fi- m›?
90’larda, devlete baflkald›rmak için da¤›n çiflin nas›l oldu? Gölgesi Deniz’e Düfler’i yazmaya nas›l ve Deniz Gezmifl’lerin Her ikisi de do¤ru. Bu, sistemle ilgili bir
Tak diye olmufl bir geçifl de¤ildi. Rutin ‹letiflim Yay›nlar›, A¤ustos 2009, 261 s. del olan gençler ayn› suya tafl at›yor. Evet, kafamda tasarlad›¤›m ama henüz
yolunu tutuyor. karar verdin? fley. Ço¤unluk olmak, devletin yan›nda ya
Bu köylerden çok var m›, yoksa sizinki bafllamad›¤›m bir fley var. Savafl ve da¤ odak-
Yeni kitab› hakk›nda konufltu¤umuz Ev- haberlerden, yavafl yavafl özel hikâyelere geç- Asl›nda, Fidel’in ölümünden sonra bir gelmesiyle THKO’nun da karfl›s›nda durmakla ilgili… “Devletimiz
tim. Deneme yaz›lar›, küçük makaleler der- ad›. 17 yafl›ndayd› daha. Uzun süre köye gi- tek mi? l› bir hikâye. Bakal›m…
rim Alatafl, kendi yaflad›klar›n›n, akraba derde düfltüm. Onu anlatmam laz›md›. Bir sa¤ olsun”, bence, analar›n ayakta kalabil-
sohbetlerinde dinlediklerinin, ve ard›ndan, ken, bir bakt›m ki makaleci olmuflum. çocuk vard›, o benim için çok de¤erliydi, demedim. Onu o köyde, ceviz a¤açlar›n›n önemli yerlerinden biri Bence Gölp›nar gibi pek çok köy var.
mek için söyledikleri bir fley. Ölene bir mer- • Son olarak, her zaman köylüleri ‘hiza-
alt›nda dolaflan bir çocuk olarak düflündüm. Hatta, çok daha cesur, çok daha esprili ve ya sokmak’ derdinde olan devletle, hep
daha ciddi bir çal›flmayla tuttu¤u kay›tlar›n • Makale yazarken, ne hakk›nda yaz›- ama onu öldürdüler, mesele kapand›… Bu halini almas›. Bu kadar tebeyi uygun bulmak ve onun orada, flehit-
Bu, beni fazlas›yla etkileyen bir hadisedir. dirençli olanlar da var. Bizim köyün fark›, baflka bir hayat›n düflünde olan köylü-
bir ürünü olan Her Da¤›n Gölgesi Deniz’e yorsun? Hangi konulara “‹flte bu be- böyle olmamal›yd›. Onun derdiyle yazd›m. lik mertebesinde yer ald›¤›n› düflünmek, ifl-
Teslim’in o köyden olmas›, ve Deniz’lerin
Düfler’i, birlikte büyüdü¤ü kuzeni Fidel’in nim konum” diyorsun? Zaten köy de yaz›las›yd›. Kafamda döne dö- Ona olan bir vefa borcu diyelim... canl› bir ba¤lant› olunca, buraya gelmesiyle THKO’nun önemli yerle-
leri kolaylaflt›r›yor. Bilinçalt›, sana ö¤retilen- ler aras›nda bir uzlaflma olmas› müm-
ölümünün ard›ndan “düfltü¤ü derdi” anlat- Diyarbak›r’a tafl›nmadan önce daha çe- ne piflti. Bir-iki defa farkl› kurgularda yazma- • Elimizdeki kitap tam olarak kurgusal le birleflerek bir rahatl›k kap›s› aral›yor. Yok- kün mü?
mak için yazd›¤›n› söylüyor. flitli konularda yaz›yordum. Dört y›l önce y› denedim. Birini, çal›flman›n yar›s›nda çöpe bir çal›flma de¤il. Olaylar ve kifliler köyün hadisesi de çok rinden biri halini almas›. Bu kadar canl› bir
sa o ac›ya dayan›lmaz bence. Ama Allah ile Bence pek de¤il. Bir kovalamaca hali var.
ba¤lant› olunca, köyün hadisesi de çok ol-
att›m. Aç›kças› “Döne döne yazd›m, üzerin- gerçek, fakat bir kurgu dahilinde anla- hesaba duranlar›n ifli daha zor. Örne¤in, bi- Uzlafl› gibi görünse de, yan›lt›c›d›r. Hem
olmufl. Ama baflka köylerde mufl. Baflka köylerde de Taylan’lar, Si-
Alevi, hem Kürt, hem de komünist olursan,
de çok durdum” diyemem. Yazma süreci faz- t›l›yorlar. Yani kitap bir belge niteli¤i nan’lar, Eylem’ler var elbette. Yani, Gölp›- zim köyün kad›nlar›n›n ifli daha zordu.
la sürmedi ama kafamda evirip çevirmem za- de tafl›yor. Böyle bir tarz nas›l olufltu? de Taylan’lar, Sinan’lar, nar’›n bu aç›dan çok da biricik oldu¤unu Çünkü onlar “Allah o¤lumu yan›na ald›” illa bir yerlerde bir fleyler hava kaç›r›r.
man ald› tabii. O da, hikâyelerin gerçekli¤in- Tabii, uzun bir dönemi anlatacakt›m ve düflünmüyorum.
den kaynaklan›yordu. Gerçe¤i, kahramanlar› bunu bir köy güncesinde anlatacakt›m. Bir Eylem’ler var elbette;
• Hikâyenin kapsad›¤› genifl dönemde
hayattayken yazmak zor. En önemlisi, onla- kitap yazay›m diye de¤il, bu köyü anlatay›m Gölp›nar bu aç›dan çok da ac› hep ön planda, ama kitapta nefle
r›n tek tek senden hesap sorma ihtimali var.
Biraz bunun korkusunu yaflad›m.
diye yazd›m. Ve ortada bir köy olunca, yüz-
lerce karakter beliriyor. Her birinin ayr› biricik de¤il.”
hep kendine bir yer buluyor. Böyle bir
anlat›m biçimini tercih etmenin nedeni
BEYAZ ADAM
• 20 May›s 1994’te gazetelerin haber
sayfalar›n› okuyanlar, flu küçük haberi
özellikleri var, her biri asl›nda özne olabilir.
Ve anlatmad›¤›m, anlatamad›¤›m y›¤›nla
• Kitab›n bafl›nda, Teslim Töre’nin an›-
nedir?
Bunu bilerek, özel bir tercihle yapmad›m.
K‹TABEV‹
de okudular: “Türk Silahl› Kuvvetleri hikâye… Sürekli bir eleme yapmam gerek- ‹ki fley var orada: Biri benim yaz› dilim, di-
ti. ‹ki aile ile s›n›rlad›m. Böyle olunca iflim lar›n›n da kitapta yer ald›¤› yaz›yor.
taraf›ndan Ad›yaman k›rsal›nda dü-
zenlenen operasyonda 14 terörist ölü kolaylaflt›. Be¤enmedi¤im ilk denemede Sen Teslim Töre’nin ye¤enisin. Bera- ¤eri de Gölp›nar’›n zaten böyle bir köy ol-
mas›. Ben bir anlat›da mizah›n olmas›n› her
BULAMADI⁄INIZ
ber nas›l bir çal›flma yapt›n›z?
olarak ele geçirildi.” Bir ç›rp›da oku- kahraman olanlar, bu kitapta k›y›da köflede
nan, al›fl›ld›k, s›radan bir haber. Kitap, kald› mesela. Dolay›s›yla, büyük bir de¤iflik-
Teslim Töre cezaevinden ç›kt›ktan sonra zaman önemserim. Belki o köyde, o ironinin
içinde büyümüfl olmak bende bu dili olufl-
K‹TABI B‹ZE SORUN
uzun süre ‹stanbul’da kald›. O dönemlerde
bu habere konu olan olayla bafll›yor. lik yapmak durumunda kald›m. Anlat›c›n›n turdu, bilemiyorum. Fakat, köylüler kendi-
bazen kendili¤inden geliflen sohbetlerde ki- Kitabevimiz ile ilgili her türlü konuda iletisim@beyazadam.com adresinden; online sat›fl ile
Bu haberin hiç de basit olmad›¤›n›, o birinci tekil flah›s olmas›, bu noktadan son- leriyle dalga geçmeyi iyi biliyorlar. O hikâ-
mi fleyleri ö¤rendim. Bazen de teybi aç›p ka- ilgili her türlü konuda ise onlinesatis@beyazadam.com adresinden bize ulaflabilirsiniz.
14 kifliden birinin üzerinden anlat›- ra ifli kolaylaflt›rd›. Üslup aç›s›ndan flöyle bir yeleri a¤layarak de¤il, gülerek anlat›yorlar.
y›t tuttum. O ‹sviçre’ye gittikten sonra da,
yorsun. Çat›flmada vurulan, fakat hi- sorun yaflad›m: Genelde yazarlar, kahra- Ben de gülerek yazd›m.
sürekli olarak, telefonla bilgi ald›m. Ama ta- Beyaz Adam Kitabevi LTD. fiT‹.
kâyesini anlatmak için, 6 saatli¤ine, manlar›n› kendi cinsinden seçerler. Erkek
bii, enteresan bir durumdu bu benim için. • Kitapta sadece büyük toplumsal olay-
ruhunu ba¤›rsa¤›yla baca¤›na ba¤la- yazar erkek kahraman›n dilinden anlat›r,
Çünkü ben do¤madan önce gitmifl day›m. lara de¤il, gündelik yaflam›n kendi do- Merkez
yan bir gencin hikâyesi... Fidel ile ya- kad›n ise kad›n›n. Benimki erkekti. Akra-
Onun ad›yla büyümüfltük. Sonra bir gün ya- ¤all›¤› içinde akt›¤›, s›radan bir günün adres: ‹stanbul Cad. No:1 Bak›rköy / ‹stanbul
k›nl›¤›n neydi? bamd›, arkadafl›md›, çocuklu¤umdu. Onun tel: (212) 543 90 00 - (212) 543 95 95
kaland›. Ak saçl›, iriyar› bir adam… O an- s›radan olaylar›na da yer veriyorsun.
Fidel, kuzenim. Biz o köyde, 22 gün erkek oldu¤unu, zihnimde sürekli olarak fax: (212) 583 36 59
Evrim Alatafl 1976 y›l›nda, Malatya’n›n Akçada¤ ilçesine ba¤l› Gölp›nar köyünde do¤du. latt›kça, her seferinde daha çok flafl›r›p, daha Bunlar›n bir k›sm› senin çocukluk an›- e-posta: iletisim@beyazadam.com
arayla do¤duk. Beraber büyüdük. Beraber canl› tutmam gerekiyordu. Hele de ergenlik lar›n, bir k›sm› ise anlat›lar. Bu yap›,
Gazetecili¤e 1994’te, Yeni Politika gazetesinde bafllad›. Demokrasi, Özgür Bak›fl ve Ülkede çok heyecanland›m. Çünkü bu ayr›nt›lar› ilk
oynad›k, okul s›ralar›nda beraberdik, ayn› dönemleri… Beni en çok o k›s›m zorlad›. hikâyenin daha gerçek, daha canl› ol- Pangalt› fiube
Özgür Gündem gibi gazetelerde muhabir ve editör olarak çal›flt›. Çeflitli dönemlerde, Evren- defa duyuyordum. Hepsi de çok özel ve et-
yatakta uyuduk, ayn› a¤açlara t›rmand›k, Hep tetikte olmam, ipi elden kaç›rmamam mas›n› sa¤l›yor… adres: Halaskargazi Cad. Saks› Sok. No:19 Pangalt› / ‹stanbul
sel, Birgün ve Özgür Politika gazetelerinde köfle yazarl›¤› yapt›. ‹lk kitab› Mayoz Bölünme kileyici fleylerdi benim için, bir day›-ye¤en
beraber ceviz çald›k, beraber kelebek avla- gerekiyordu. Baflarabildim mi bilemiyorum. tel: (212) 241 51 43 - (212) 291 16 61
Hikâyeleri, 2003 y›l›nda Aram Yay›nlar› taraf›ndan yay›mland›. Alatafl, Esmer, Birikim, Si- sohbetinin ötesinde… Tarihe dal›yorsun, Daha önce de söyledi¤im gibi, anlat›lar fax: (212) 231 08 55
d›k. Ve bir gün, TRT’nin o so¤uk ve sevim- • Kitapta, sadece kendi yaflad›¤›n olaylar› zaman tüneli gibi. Tabii, o iriyar›, tok sesli çok önemli. Bir de, eskiye özlemden olsa ge- e-posta: pangalti@beyazadam.com
yahi, Amargi ve Tiroj gibi dergiler ve Radikal ‹ki’deki yaz›lar›yla da tan›n›yor.
siz ekran›nda “öldürülen terörist” diye geçti anlatm›yorsun; hikâye 1940’lardan adam›n bazen çok duygusallaflt›¤›n›, çocuk- rek, sadece yazmak için de¤il, bilmek ve gö-

AGOS kitap 6 eylül 2009 eylül 2009 7 AGOS kirk


fiark Islahat Plan›’n›n öyküsü
RAGIP ZARAKOLU

Bir zamanlar, “Zo’lar› hallettik, flimdi s›ra lo’larda” diye bir deyifl vard›. fiark Islahat Plan›,
tam da bu ‘lo’lar›n yaflad›¤› dram›n nedensel köklerini aç›klamam›za olanak sa¤l›yor.

am da devletin ‘Kürt Aç›l›m›’n›n tart›fl›l- veriyor, ve bu sorunun kangrenleflmesine yol yer ald›klar›n› izlememe ve böylece, yitik mo-
T d›¤› flu günlerde, Türkoloji ve Kürdoloji
alanlar›nda 1970’li y›llardan bu yana yapt›¤›
açan zihniyeti sergiliyor. Bayrak, 1960 darbe-
sinden sonra askerlerin hükümete verdi¤i
zai¤in öteki parçalar›n› da bularak, resmin bü-
tününü görmeme olanak sa¤lamas› oldu.
araflt›rma ve yay›nlarla tan›d›¤›m›z Mehmet ‘Tehcir Raporu’, Demirel’in ‘Güney Do¤u Abdülhalik Renda örne¤in: 1915’in naml›
Bayrak’›n fiark Islahat Plan› bafll›kl› derleme- Raporu’ ve Çiller’in ‘Do¤u ve Güney Do¤u Siirt Valisi, Mufl Ovas›’n› dümdüz eden ope-
sinin yay›mlanmas› çok iyi oldu. Onar›m Projesi’nin, zihniyet olarak 1925 ta- rasyonun bafl koordinatörü; izlerini ‘Mavi Ki-
Mehmet Bayrak’› 1980 y›l›nda, ‘Demok- rihli ‘fiark Islahat Plan›’n›n silik birer kopya- tap’tan (Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Ermenile-
Mehmet Bayrak
rat’ gazetesinde çal›flt›¤›m dönemde tan›d›m. s›ndan ibaret oldu¤unu belirtiyor (s. 83). Ki- re Yönelik Muamele 1915-1916; Gomidas
Daha çok halk bilimi çal›flmalar› ile öne ç›k- tab›n bafll›¤›nda geçen, ‘Kürtlere vurulan ke-
Kürtlere Vurulan Kelepçe:
Enstitüsü 2009, Pencere Yay. 2005) sürebilir-
m›flt›. 70’lerin ruhuna denk düflen– Eflkiyal›k lepçe’, asl›nda ülkenin farkl› köken ve inanç- fiark Islahat Plan›
siniz. 1916’da, ünlü Halep Valisi, ve tasfiye-
ve Eflkiya Türküleri (Yorum Yay., 1985) adl› tan tüm yurttafllar›na vuruldu sonunda, kü- Öz-Ge Yay›nlar›, Temmuz 2009, 258 s.
nin ikinci bölümünün koordinatörü; oradaki
çal›flmas›n› çok sevmifltim. 1991’de, Turgut çük bir az›nl›k d›fl›nda. Herkesin tasfiye s›ras› izlerini, Aram Andonyan’›n an›lar›ndan takip
Özal ilk ‘Kürt Aç›l›m›’n› yap›p, General Ev- bir gün geldi, ve hâlâ da gelebilir – köklü bir edebilirsiniz. Daha sonra, ‘insanl›¤a karfl› suç Kürtler olufltururken, Türk nüfusu “ancak”
ren’in Kürt dili yasa¤›n› ve TCK’n›n 142. zihniyet de¤iflikli¤i yaflanmad›kça. Bir zaman- iflleme’ zanl›s› olarak Malta adas›nda tutuklu; (Renda’n›n kendi sözcü¤ü) 251 bindi; Arap
maddesini kald›rd›ktan sonra, Mehmet Bay- lar, “Zo’lar› hallettik, flimdi s›ra lo’larda” diye izlerini, Vartkes Yeghiayan’›n Malta Belgele- nüfusu ise 117 binden ibaretti. Renda, bu sa-
rak, Öz-Ge Yay›nlar›’n› kurup Kürt tarihi, di- bir deyifl vard›. fiark Islahat Plan›, tam da bu ri’nden (Belge Yay., 2007) görebilirsiniz. y›lara yaz›lmam›fl nüfus eklenirse, Kürt nüfu-
li, edebiyat› ve kültürü ile ilgili, Aç›k-Gizli / ‘lo’lar›n yaflad›¤› dram›n nedensel köklerini 1922 y›l›nda ‹zmir’in ilk valisi. Sonras›n›, sun daha da yüksek görünece¤ini belirtir, ve
Resmi-Gayr›resmi Kürdoloji Belgeleri (1994) aç›klamam›za olanak sa¤l›yor. Mehmet Bayrak’›n yeni kitab›nda buluyorsu- kendisi aç›s›ndan önemli bir ‘tehlikeye’ iflaret
de dahil olmak üzere, bir dizi önemli kitap ya- Plan› haz›rlayan ünlü fiark Islahat Encü- nuz: Abdülhalik Bey, fiark Islahat Plan›’n›n eder: “Ermenilerden metruk arazi ve köylere
y›mlad›. Ama, söz konusu aç›l›m›n di¤er meni, bütün bu politikalar› koordine etmek yazarlar›ndan biri; plan haz›rlan›rken bütün yavafl yavafl Kürtler yerleflmeye bafllam›flt›r
ucunda, Kürt sorununun serbestçe tart›fl›lma- üzere, Eylül 1925’te oluflturulur. Kitapta, bu Kürt bölgesini kar›fl kar›fl dolaflm›fl. …ve nüfus günden güne sürekli artmaktad›r”
s›n› engelleyen Anti Terör Yasas› vard›. Ve kurulda bir çeflit insan mühendisli¤ine soyu- 24 Eylül 1925 tarihli plan›n di¤er yazarla- (s. 94). Renda, Dersim’deki duruma da de¤i-
Mehmet Bayrak, kendini DGM’lerde buldu. nularak, tasfiyeci politikalar›n istikrarl› bir bi- r› aras›nda, “Türk olmayanlar, ancak Türk’e nir: “Bilhassa flimdiye kadar Dersim’e kati bir
1995’te Almanya’ya, sürgüne gitti. AB süreci çimde sürdürüldü¤ünü görüyor, ve ‘lo’lar›n hizmet etmek için bu topraklarda kalabilirler” tedip yap›lmam›fl olmas›, 1916 Harekât›’n›n
içinde, 2004’te bafllayan k›smi ‘aç›l›mlar’ so- defteri dürülürken ‘zo’lar›n da hâlâ kapsam sözüyle ünlü Adalet Bakan› Mahmut Esat cezas›z kalmas› bunlara daima kuvvet vermek-
nucunda ülkesine döndü, ve sürgünde haz›r- içinde oldu¤unu anl›yorsunuz. Bozkurt, Genelkurmay 2. Baflkan› Kaz›m Or- tedir” (s. 95). Dersim’de öncelikle bölge yat›-
lad›¤› birbirinden önemli çal›flmalar›, Öz-Ge Benim aç›mdan, kitab›n en ilginç yanlar›n- bay, ve ‹çiflleri Bakan›, eski ‹ttihatç› Cemil l› okullar› oluflturulmas› öngörülür; Siirt,
Yay›nlar› arac›l›¤›yla yay›mlamaya devam etti. dan biri de, 1915 olay›n›n önemli aktörlerin- Uybad›n da vard›r. Bu ‘gizli’ kararname, Mardin, Savur gibi Arapça konuflulan yöreler-
Mehmet Bayrak’›n son kitab› fiark Islahat den Abdülhalik Renda’lar›n, fiükrü Kaya’lar›n Cumhurbaflkan› ve Bakanlar Kurulu’nun de Türk Ocaklar› ve okullar aç›lmas›, k›z
Plan›, Kürt sorununun çözümünün nerelerde (Tehcir Genel Koordinatörü) yeni tasfiyenin onay› ile yürürlü¤e girer. Bölgede ayr› bir yö- mekteplerine öncelik verilmesi istenir. (s.130)
t›kand›¤› konusunda önemli tarihsel ipuçlar› de mimarlar› aras›nda nas›l aktif bir biçimde netim tarz› öngörülür. Sömürge tarz› bir ‹çiflleri Bakan› Cemil Uybad›n ise, “Kürt-
Umumi Müfettifllik tesis olunur. (‘Sömürge lerin zaptetti¤i Ermeni köyleri de muhacirlere
Abdülhalik Renda, Yanyal›. 1957’de öldü. tarz›’ benzetmesi kendilerinin. Hindistan’da- verilmeli, muhacirler köy köy, toplu iskân
Bugün unutulmufl bir isim olsa da, emeklilik ki valilik modeli esas al›nm›fl.) S›k›yönetim edilmelidir” der; Diyarbak›r’da hâlâ 3 bin Er-
y›llar›nda yaflad›¤› Erenköy’de, ad›n›n verildi¤i Mahkemeleri sürekli k›l›n›r, Kürtler heyetler- meni’nin var oldu¤una de¤inir; di¤er kentler-
bir sokak var. En uzun süre TBMM Baflkanl›- de yer alamaz. Yasak bölgeler oluflturulur. deki –‹ngilizlere alet olan “anas›r-› muazz›rre”
¤› yapm›fl kifli: 1935 ile1946 y›llar› aras›nda, Bölgeye, Balkanlar ve Kafkasya’dan getirile- (zararl› unsurlar) olduklar›n› ileri sürdü¤ü–
yani CHP’nin ‹talyan parti modelini taklit et- cek göçmenlerin yerlefltirilmesi öngörülür. Ay- Ermeni, Süryani, Keldani, Nasturi ve sair H›-
ti¤i, Varl›k Vergisi Kanunu’nun onayland›¤› r›ca, Karadeniz bölgesinden köyler nakledile- ristiyanlar›n, Yezidilerin bu m›nt›kadan ç›ka-
dönemde… Atatürk öldü¤ünde, vekâleten, iki rek bölgeye serpifltirilir. Uyum sa¤lamak iste- r›lmas›n› ister; az›nl›klar› “gayr›müslim, ya-
gün cumhurbaflkan› da olmufl. Malta’da savafl meyenler bat›ya sürülürken, yandafllar yerle- banc› asalaklar” olarak nitelendirir; iktisat ve
suçlusu zanl›s› olarak tutuklan, sonra en üst rinde kal›r. Memurluklara Türkler atan›r. sanayinin ad›m ad›m, bütünüyle Türklere
mercilere kadar t›rman! ‹lginç… Kürtçe konuflanlar cezaland›r›l›r. Yabanc›lar›n devredilmesi için milli bankalar, flirketler ve
bölgeye girmesi yasaklan›r. Silah bulundur- ticarethaneler kurulmas›n› öngörür. (s. 118)
mak yasaklan›r. Askeri güç yo¤unlaflt›r›l›r. Ka- Islahat Program›’ndaki temel yaklafl›m,
ra ve demiryolu yap›m›na h›z verilir. Kolluk Umumi Müfettifl Avni Do¤an’›n 1943’te yaz-
kuvvetleri özel yetkilerle donat›l›r. (s. 35-37) d›¤› raporda da yinelenir. fiark’ta kalm›fl Er-
Kürt bölgesini ‘F›rat’›n do¤usu’ ve ‘F›rat’›n meni, Süryani ve Keldanilerin bölgeden ç›ka-
bat›s›’ diye ikiye ay›ran Abdülhalik Bey’e göre, r›lmalar› gere¤inin üstünde durulan raporda,
öncelikle bat›dakiler h›zl› bir asimilasyona tabi Ermeni köy ve topraklar›n› iflgal eden Kürtle-
tutulmal›yd›. “Türk nüfusunu ve nüfuzunu rin ç›kar›lmas›, bunlar›n yerine muhacirlerin
Kaz›m Orbay, 1940, Erzurum © Time Inc. iskân olunmas›, Kürtlerin ise eski yerleflimle-
hâkim k›lmay›” amaçl›yor ve “elimizde kalan
foto • Margaret Bourke-White Türkiye arazisinde iki milletin ayn› erk ve yet- rine ya da bat›da uygun görülen yerlere yerlefl-
ki ile egemen bulunmas› olana¤›n›n kesinlikle tirilmeleri öngörülür. Raporda, Kürt nüfusu 1
Kaz›m Orbay, ‹zmirli. fiark Islahat Plan›’n›n var olmad›¤›n›” söylüyordu. Genelkurmay ad›- milyon 222 bin olarak verilmekte, bu nüfu-
haz›rlay›c›lar›ndan; Enver Pafla’n›n Sar›kam›fl na ise, Kaz›m Orbay, “yeniden kar›fl›k iskân ile sun ancak beflte birinin Türkçe konuflabildi¤i,
Harekât› s›ras›ndaki yaveri. Koçgiri Harekâ- Kürt ço¤unluk az›nl›¤a indirilmeli, do¤uda hâkim dilin Kürtçe oldu¤u vurgulan›r (s.
t›’nda Sakall› Nurettin Pafla ile birlikte. ‹smet kalm›fl olan Ermeni, Süryani ve Keldaniler böl- 203-222). Avni Do¤an, 1960 darbesinden
Pafla’n›n Kaz›m Karabekir’i tasfiye etmesinden geden ç›kar›lmal›” önerisinde bulunuyordu (s. sonra Temsilciler Meclisi üyesi olacak, bu dö-
sonra Genelkurmay Baflkan› olmufl. 1946’da 82). Bu talep, plan›n 5. maddesi olacakt›. nemde Kürt öndegelenleri bölgeden sürüle-
o¤lunun bir cinayetle suçlanarak tutuklanmas› Renda’n›n, ayn› y›l, “din kisvesi alt›nda ta- cekti. Do¤an’›n lideri ‹smet ‹nönü’nün,
üzerine bu görevden istifa etmifl. 1961’de ana- mamen milli bir isyan” diye nitelendirdi¤i– 1961’de koalisyon hükümetini kurar kurmaz,
yasay› haz›rlayan Temsilciler Meclisi’nin bafl- fieyh Sait baflkald›r›s›ndan sonra, bütün böl- ilk ifli, bir Gizli Az›nl›klar Tali Komisyonu
Abdülhalik Renda, 1940, Ankara © Time Inc. geyi dolaflarak haz›rlad›¤› gizli rapora (s. 91) oluflturup, tasfiye sürecini kal›nan yerden sür-
kan›, öldü¤ü 1964 y›l›na kadar ise senatör.
foto¤raf • Margaret Bourke-White göre, bölgenin ço¤unlu¤unu 993 bin nüfus ile dürmek olacakt›.
eylül 2009 9 AGOS kirk
tarihli raporundan bir al›nt› okuyal›m: kifli, sürgüne yollanan binlerce insan, parça-
“Dersim gittikçe Kürtlefliyor, tehlike bü- lanan ve iliflkileri sona erdirilen aileler…
Geçti¤imiz aylarda yay›mlanan Kürtlere Vurulan Kelepçe: fiark Islahat Plan› ve Dersim 1938 ve Zorunlu ‹skân adl› yüyor… Dersim Cumhuriyet hükümeti Aygün, ‘1938 Zorunlu ‹skân Karar›’n›n te-
çal›flmalar, devletin, Kürt sorununa iliflkin olarak geçmiflten bugüne dek izledi¤i politikalar› yeniden tart›flmaya aç›yor. için bir ç›band›r, bu ç›ban üzerinde kesin mel özelliklerini flöyle s›ral›yor: Sürgün ka-
bir ameliye yapmak laz›md›r. Son derece rar›nda herhangi bir ‘ölçülülük’ ya da kriter
zeki, kurnaz ve hileci olan bu halk, hükü-
yoktur; yafll›, hasta, asker, hamile, vs. ayr›m›

Devletin ‘gayet mahrem’ planlar›


metin zay›f veya kuvvetli oldu¤una göre
yap›lmaks›z›n bir halk topyekûn sürgün
mütecaviz veya itaatlidir. Okul açmak,
yol yapmak, fabrikalar kurmak, sanayi ifl-
edilmifltir. ‹skân Kanunu, Türk köylerine
leri sa¤lamak, özetle yurt sahibi yapmaya yerlefltirileceklerin oran›n›n, oradaki nüfu-
çal›flmak veya uygarlaflt›rmak suretiyle ›s- sun %10’unu geçemeyece¤ini hükme ba¤la-
laha çal›flmak hayalden baflka bir fley de- d›¤› halde Dersimliler ‘bir köye bir hane’
EROL MUTLU ¤ildir.” (s. 63) fleklinde da¤›t›l›r, bir hanede ise 4 kifliden
Rapor, “kesin ameliye”nin ard›ndan fazlas›na izin verilmez; yani rejim kendi ya-
“Bizi bir kamyona doldurdular. Tüfekli 1924 Anayasas› ile resmilefltirdi. Lozan’da program›na ba¤lamakta ve asimilasyon sü- Ve Dersim “uzak vilayetlere nakil ve iskân”› önermek- sas›ndan da sert davranarak aileleri parçalar
iki erin nezaretinde. Sonra o iki erle yük dört parçaya bölünen Kürtler, her parçada recine haz›rlanmakta –‹ttihatç› gelene¤i de tedir. Muhtelif raporlarda, halk› ticaretten ve Anadolu’nun ücra köylerinde hepsini
Halen Tunceli’de avukatl›k yapmakta olan
vagonuna doldurdular. Günlerce yolculuktan az›nl›k statüsüne düflürüldüler. Önceleri takip ederek– oldukça erken ve kararl› dav- men edip aç b›rakarak zamanla ilticaya tecrit eder. Ailelere maddi yard›m ve destek
Hüseyin Aygün, k›sa bir süre önce ikinci
sonra bir köye att›lar. Tarih öncesi bütün “›rki ve toplumsal haklar›” tan›narak ranm›flt›r. M. Bayrak, seksen küsur y›l›n ar- mecbur b›rakmak; da¤ köylerini y›k›p aha- sa¤lanarak, sürgünlük ve ‘yeni hayat’ cazip
özerklik vaat edilen Kürtler, 1924’le birlik- d›ndan hâlâ devam eden bu plan için “dev- bask›s› yap›lan Dersim 1938 ve Zorunlu ‹s- k›l›nmaya çal›fl›l›r. Ne var ki, yaflanan trav-
köpekler havl›yordu.” lisini da¤l›k olmayan yerlere tafl›mak; seyit-
Cemal Süreya te, tekçi ‘ulus-devlet’ anlay›fl›n›n otoriter ve letin Kürtlerle ölümcül dans›” ifadesini kul- kân adl› kitab›nda, bu konuda toplad›¤› leri (Hz. Hüseyin’in soyundan geldi¤ine ma kal›c›d›r.
bask›c› politikalar› ile kuflat›larak ‘Türklefl- lan›yor (s. 21). Gerçekten de, dönemleri ve belgeleri bir araya getirdi. Dönemin ‹skân inan›lan ve dinsel itibar› olan, sayg›n kifli- Yazar, Sema Buz’un Zorunlu Ç›k›fl, Zor-
“Kürtlerle ölümcül dans” meye’ zorland›lar. 1925 Kürt ayaklanmas›- hükümetleri aflan, süreklili¤i ve istikrar› olan Müdürü Dr. Reflad Tanyeri’nin resmi yaz›fl- ler) ve a¤alar› Beyflehir Gölü içindeki adala- lu Kabul: Mültecilik (S›¤›nmac›lar ve Göç-
n›n, yeni rejimin bu tekçi ve asimilasyona bir paradigma bu. Nitekim, birçok kez so- malar›na yer verilen kitapta, sürgünün in- ra serpifltirmek; geçit, bo¤az ve sarp yerler- menlerle Dayan›flma Derne¤i Yay., Ankara,
Mehmet Bayrak, 1993’te yay›mlanan Kürt- Hüseyin Aygün
dayal› otoriter karakterine bir tepki olarak mut kararlar ve ilave raporlarla desteklene- sanl›k d›fl› yönü de ortaya ç›k›yor. deki köyleri y›kmak; reisleri, aile ve akraba- 2004) bafll›kl› çal›flmas›ndan hareketle, sür-
ler ve Ulusal Demokratik Mücadeleleri (Öz- Dersim 1938 ve Zorunlu ‹skân:
örgütlendi¤i biliniyor. fiark Islahat Plan›, rek hep devreye sokulan bu gizli plan, özel- Dersim, tafl›d›¤› etnik-kültürel-inançsal lar›n›, reis olma iddias›ndaki flah›slar› Der- gün travmas›na iliflkin olarak flunlar› hat›rla-
Ge Yay.) adl› çal›flmas›nda yer verdi¤i ‘fiark Telgraflar, Dilekçeler, Mektuplar
tam da bu tarihsel arka plana yerlefltirildi- likle Kürtleri yerinden etme ve baflka yerlere çeflitlili¤i, dolay›s›yla ‘merkez’in yerleflik al- sim’den uzaklaflt›rmak; Dersimlilerin kom- t›yor: Sürgün öncesi herhangi bir ön haz›r-
Islahat Plan›’n›, ek belgelerle ve dönemin Dipnot Yay›nlar›, Temmuz 2009
¤inde anlaml› hale geliyor. Plan, Kürt co¤- sürerek mecburi iskâna tabi tutmada son de- g›s›n›n hep d›fl›na düflen özellikleri nedeniy- flu illerde çal›flmas›na engeller koymak vb. l›¤a izin verilmez. Yasal güvenceler tan›n-
genel çerçevesini –bugünün politikalar›na (geniflletilmifl 2. bas›m), 240 s.
rafyas›n›n, ‘umumi müfettifllik’ ad› verilen rece hoyratt› ve trajik sonuçlara yol açt›. le, esasen, Osmanl›’dan beri hep bir sorun gibi yöntemlere ciddi biçimde kafa yorul- maz, gelece¤in belirsizli¤i güven duygusunu
gönderme yaparak– çizen aç›klamalarla des-
özel bir kurum alt›nda ve s›k›yönetimle ida- Sürgün ve zorunlu iskân siyaseti, devle- oluflturdu. Mühimme Defterleri’nin Der- du¤u görülüyor. Ayr›ca, Cumhuriyet’in ilk da ortadan kald›r›r. Sürgün yerine var›ld›-
tekleyerek kitaplaflt›rd›: Kürtlere Vurulan Mehmet Bayrak
re edilmesini, önemli bir nüfus diliminin tin Kürtleri ‘buharlaflt›rma’ projesinin en sim(liler)’e bak›fl aç›s›, Cumhuriyet dönemi yirmi y›l›nda varl›¤› bilinen 20’den fazla ra- ¤›nda ise y›k›m duygusu daha da yo¤unla-
Kelepçe: fiark Islahat Plan›. Kürtlere Vurulan Kelepçe:
baflka yerlere gönderilerek (göç) zorunlu is- porun yar›s›n›n Dersim ile ilgili olmas› da, fl›r: Ailesini, sevdiklerini, evini, toplumsal
fiark Islahat Plan›, 1925 Kürt ayaklan- fiark Islahat Plan›
kâna tabi tutulmas›n›, bu suretle Kürt nüfu- bu konuda harcanan mesai hakk›nda an- çevresini yani bütün bir yaflam alan›n› kay-
mas›n›n ard›ndan, 8 Eylül 1925 tarihinde Öz-Ge Yay›nlar›, Temmuz 2009, 258 s.
sun “seyreltilmesini” ve Türk nüfusun böl- laml› bir veri sunuyor. Nihayet, Fevzi Çak- betmek; dilini ve kültürünü unutmaya zor-
kurulan bir encümen taraf›ndan haz›rlan-
gede yo¤unlaflt›r›lmas›n› (demografik aç›dan mak’›n 1930’da haz›rlad›¤› raporda günde- lanmak, gelenek zincirinin kopmas›, bir tür
m›fl ve Bakanlar Kurulu taraf›ndan yürürlü-
eritme), yat›l› okullar ve özellikle k›z okulla- yer verilen raporlara hâkim olan genel duy- me getirdi¤i “Dersim daha çok bir koloni ‘tarihsizleflme’ olgusu; sürgün yerinde yafla-
¤e konmufl, gizli bir belgedir. Plan, 28 mad-
r›ndaki e¤itim yoluyla Türkçenin hâkim k›- gu ve mant›k budur: Modernleflmenin arzu- gibi nazara al›nmal›, ›slahat›n ilk safhas›n› nan dil ve uyum sorunlar›, yabanc›l›k, kim-
deden oluflur ve ilk maddesi flunu söyler:
l›nmas›n› (dilsel-kültürel k›r›m) ve nihayet, lad›¤› ideal (ve hayali) birli¤i, hem de çok reislerin, bey ve a¤alar›n, seyitlerin bir daha liksizlik, aidiyet duygusunun kaybolmas›…
Do¤u illerinde var olan askeri yönetim (ida-
–yol, demiryolu, köprüler, karakollar, hükü- kültürlü bir co¤rafyada, ‘ulus-devlet’ for- gelmemek üzere bat› Anadolu’ya nakli, … Bütün bunlara, somut düzlemde yaflanan
re-i örfiye), bu program›n uygulanmas› son
met binalar›, vs. arac›l›¤›yla– bölgenin hem munda kurmaktaki saplant›l› ›srar; buna kar- halk›n da en flerir olanlar›n›n Dersim’den beslenme, bar›nma, sa¤l›k sorunlar›, iflsizlik,
buluncaya kadar devam edecektir. Cumhu-
fiziksel hem de kültürel-politik anlamda yeni fl› gelen bütün direnifl hareketlerinin ve ›sla- çok uzak olan ovalara sevk ve Türk köyleri vb. eklendi¤inde ortaya ç›kan manzara ger-
riyet kadrolar› bu plan›n demokratik bir or-
rejimin nüfuz edebildi¤i bir eriflim alan›na hat karfl›t› topluluklar›n bertaraf edilmesi. içerisinde da¤›t›lmas› oluflturur” fikri uygu- çekten dehfletlidir.
tamda uygulanamayaca¤›n› gayet iyi bil-
dönüfltürülmesini amaçl›yordu. Öyle ki, dil Osmanl› döneminde yaz›lan raporlarda, lanma imkân›n› 1938 koflullar›nda bulacak, Dersim direnifli, Cumhuriyet dönemin-
mektedir. Cumhuriyet’in Kürt sorununa
yasa¤›n› soka¤a kadar indirmek ve “çarfl› ve Alevi-K›z›lbafll›k inanc›n›n hem genel ola- kendisi gibi asker olan Abdullah Alpdo¤an, de vuku bulan Kürt ayaklanmalar› içinde si-
dönük politikalar›n›n ard›ndaki temel para-
pazarlarda Türkçeden baflka dil kullananlar”› rak hem de Dersim özelinde “cehalet ve il- ‘Askeri Komutan’, ‘Vali’ ve ‘Dördüncü villerin en çok katledildi¤i bast›rma harekâ-
digmay› çizen bu plan›n neyi amaçlad›¤› ar-
cezaland›rmak (Madde 14) gibi bir garabete kellik” olarak görüldü¤ünü söyleyen Aygün, Umumi Müfettifl’ s›fatlar›n›n tümünü ken- t› oldu. Öldürülen ve diri olarak yakalanan-
t›k biliniyor. Mesut Ye¤en’in önsözde be-
imza at›labiliyordu (s. 129-130). bir inanç yap›s›n› “din sapk›nl›¤›” olarak dinde toplam›fl bir otorite figürü olarak, lar›n say›s› ile ele geçirilen silahlar›n say›s›
lirtti¤i gibi, “Kürtleri ulusal bir topluluk ol-
fiunu hat›rlatmakta yarar var: Plan, 1925 de¤erlendiren Osmanl›’n›n hoflgörü anlay›- tam bir koloni yönetimi kuracakt›r. 1938 aras›ndaki uçurum, tenkilin fliddetini ve he-
ma kapasitesinden mahrum etmeye çal›fl-
Kürt ‹syan›’na basit anlamda bir tepki ola- fl›n›n da gerçe¤i yans›tmad›¤›na dikkat çeki- harekât›ndan sonra yapt›¤› bir konuflmada defini ortaya koyuyor. Bunu takip eden sür-
mak”, bu plan›n temel siyasetini oluflturdu.
rak gelifltirilmemifltir; bilakis, bu isyanla il- yor (s. 53-54). Osmanl› dönemi politikas› sarf etti¤i “Daha önce Tunceli’ye yerleflen gün-nakil kararlar› ise fiark Plan›’n›n tek-
Devlet ayg›t›n›n tüm güç ve olanaklar›yla
gisi olmayan yerleri de içine alan, çok daha elbette raporlarla s›n›rl› de¤ildir; resmi veri- gizli H›ristiyan Ermeniler vard›, bunlar ad- nokrat ideolojisiyle büyük bir uyum içinde
yüklendi¤i ‘tedip’ (yola getirme), ‘tenkil’ Dersim operasyonlar›nda, Vank köyünde yak›lan bir ev ve köyün ma¤dur edilmifl Kürt ve Ermeni
genifl bir bölgeyi kapsamaktad›r (“Madde 2: ahalisi (Hasan Salt›k Arflivi’nden) lere göre, 19. yüzy›ldan Cumhuriyet’e kadar lar›n› de¤ifltirmifl ve sanki Türk’müfl gibi ya- icra edilmifltir. Bu toplumsal mühendislik
(cezaland›rma, topluca ortadan kald›rma)
Türkiye 5 Umumi Müfettifllik bölgesine ay- 11 (bölge halk›na göre ise pek çok) askeri flam›fllard›. Dersim ‹syan›’nda bunlar›n par- ihtiras›n›n özellikle 1990’larda nas›l bir
ve asimilasyon (Türklefltirme) politikalar›,
r›lm›flt›r. 5’inci Umumi Müfettifllik bölgesi önemli enstrüman›yd›. Nitekim, plan son- ›slahat raporlar›ndaki de¤erlendirmelerde harekât yap›l›r, sürgünler ve köy yakmalar ma¤› vard›, bunlar her türlü anarflinin, kar- ma¤duriyet tarihi yaratt›¤›n›, yaflayarak gör-
Kürt meselesinde Cumhuriyet rejiminin
flu illerden oluflmaktad›r: Hakkâri, Van, ras›nda ç›kar›lan kanun ve genelgeler, bü- yaflamaya devam etmifltir. Yazar, Osman- devam eder. ‘Rapor’ gelene¤i yeni rejimde gaflan›n, pisli¤in içindeydi” (s. 79) fleklinde- dük. Bugün bile, sahip oldu¤u tüm ekolojik
esas siyasetini oluflturdu¤u gibi, Cumhuri-
Mufl, Bitlis, Siirt, Genç, Diyarbekir, Mar- rokratlar›n haz›rlad›klar› ‘de¤erlendirme ra- l›’n›n Dersim ile daha ciddi ilgilenmeye 19. artarak varl›¤›n› sürdürür. Dersim’in halle- ki sözlere bugün de çok yabanc› de¤iliz, zih- özellikler göz ard› edilerek, Dersim’in in-
yet ile Osmanl› aras›nda belirli bir devaml›-
din, Urfa, Siverek, Elâziz, Dersim, Malatya, porlar›’, projenin siyasi devaml›l›¤›na iflaret yüzy›lda bafllad›¤›n› belirttikten sonra, ‘dev- dilmesi, art›k ertelenemez bir görev haline niyet yap›lar› kolay de¤iflmez çünkü. sans›zlaflt›r›lmas› için yap›lan barajlarda, ta
l›k iliflkisi oldu¤una da iflaret ediyor.
Ergani, Bayezit vilâyeti ile Pülümür, Ki¤› ve ediyor ve ruhunu bu gizli fiark plan›ndan let içinde devlet’ olarak görülen bu yerin, gelmifltir. Bu ‘hedef haline gelme’, Mustafa Mesut Ye¤en, Osmanl› ve Cumhuriyet 19. yüzy›lda, bu bölgenin denetimi için
Türklerle Kürtlerin birlikte verdikleri
H›n›s kazalar› Program›n uygulanmas›na al›yordu. 1934’te ç›kar›lan 2510 say›l› ‹skân ciddi bir Ermeni nüfusa sahip olmas›, –yer- Kemal’in 1936’da yapt›¤› bir konuflmada, dönemleri aras›nda, mant›k (Dersim’in ve önemli noktalara ‘blok havuzlar’ yap›lmas›-
ba¤›ms›zl›k mücadelesinin ard›ndan, Cum-
kadar geçici olarak Beflinci Müfettifllik em- Kanunu, tüm bölgenin yan› s›ra –planda da leflik anlamda– Müslüman ve Türk olma- “Dahili ifllerimizde mühim bir safha varsa o Kürtlerin tafl›d›¤› çeflitlili¤in ve ayr›ks›l›¤›n n› öneren Müflir Samih Pafla’n›n sedas› yan-
huriyet’in kurucu kadrolar›, 1923 y›l›na
rinde bulunacakt›r”). Görünen o ki, yeni özellikle alt› çizilen bir bölge olan– Dersim’i yan yap›s› ile, ‘fethedilmesi’ gereken bir da Dersim meselesidir. Dahilde bulunan ifl- reddi), alg› (güvenilmez, eflk›ya, “tedip ve ›s- k›lan›yor gibidir.
dek izledikleri, Kürtlere etno-kültürel hak-
rejim, Kürt politikas›n› kapsaml› bir eritme hedef al›yordu. Plan›n 15. maddesi, bölge- co¤rafya olarak birçok rapora konu edildi¤i- bu yaray›, bu korkunç ç›ban› ortadan temiz- lah edilmesi” gereken vahfli Dersimliler; me- ***
lar›n› tan›ma siyasetini terk etti ve bunu
de Türk Ocaklar› ve okullar aç›lmas›n› ön- ni hat›rlat›yor. Asl›nda, bu ‘meselenin halli- leyip koparmak ve kökünden kesmek ifli her deniyete direnen, ç›banbafl› Dersim), ens- fiark planlar›n›n ard›ndaki zihniyet yap›-
görüyor ve flöyle devam ediyor: “Özellikle nin’ sadece bask›ya dayal› militer yollara s›- ne pahas›na olursa olsun yap›lmal› ve bu trümanlar (zora dayal› asimilasyon, haklar›n s›n›n yirmi befl y›ll›k çat›flma sürecinde ken-
Dersim, tercihen ve acilen yat›l› okullar k›flt›r›lmad›¤›n›, çözüme dönük olarak daha hususta en acil kararlar›n al›nmas› için hü- ask›ya al›nmas›, bölgenin co¤rafi yap›s›na dini hangi biçimler alt›nda yaflatt›¤›n› hat›r-
aç›lmak suretiyle Kürtlü¤e kar›flmaktan bir karmafl›k stratejiler izlendi¤ini de unutma- kümete tam ve genifl selahiyetler verilmeli- müdahaleler, özel ve s›k›yönetim biçimleri- lamak zor de¤il: Bütün kurumlar›yla sefer-
an evvel kurtar›lmal›d›r.” Plan, Dersimlile- mak gerekiyor. Aygün de bu noktaya dikkat dir” cümlelerinde somutluk kazan›r (s. 99). ne baflvurulmas›) ve failler (yak›n geçmiflin ber edilmifl bir OHAL düzeni, dil yasaklar›,
rin Dersim’den ç›kmak isteyen k›s›mlar›n›n çekiyor ve “askeri harekât ve diyalogdan, Genelkurmay’›n haz›rlatt›¤› ve Albay Reflat tecrübeli kadrolar›na yeniden ‘özel’ yetki ve köy boflaltmalar/yakmalar, faili meçhuller,
Sivas’›n bat›s›na nakledilebilece¤ini de be- yollar›n inflas›na; askerli¤e teflvikten, Der- Hall›’n›n kaleme ald›¤› Türkiye Cumhuriye- görevler verilmesi) aç›s›ndan bir devaml›l›¤a koruculuk, ölüm timleri, may›nl› araziler,
lirtiyor. Oysa 1938 Dersim (Tunceli) olay- simli afliret liderlerinin, hediyeler verilerek ti’nde Ayaklanmalar, 1924-1938 (Genel- dikkat çekiyor (s. 14-16). yat›l› bölge okullar›, trajik boyutlara varm›fl
lar›nda iste¤e bak›lmayacak ve k›r›mdan hükümete ba¤lanmaya çal›fl›lmas›na; mek- kurmay Harb Tarihi Baflkanl›¤› Yay., 1972) 1937-38 y›llar›nda yo¤unlaflan Der- ve art›k kentleflme sorununun bir parças›na
kurtulan binlerce kifli bat›daki flehirlere sü- tepler aç›lmas›ndan, sürgün etmeye kadar”, adl› kitapta Dersimlilerin “etraf›ndaki halka sim’deki askeri k›y›m, hemen ard›ndan bafl- dönüflmüfl zorunlu göçler, vb. Ne var ki,
rülecektir. Bu uygulaman›n hukuki daya- konjonktüre ve politik güç dengelerine göre zulüm yapan, kasabalar› tehdit eden, vergi lat›lan köylerin tahribi, sürgün ve mecburi k›smi baflar›lar›n dönemsel ufkunu bir yana
naklar›n› ise 1934 ‹skân Kanunu ve Ocak de¤iflen yöntemlere baflvuruldu¤unu yaz›yor vermeyen, vatan savunmas›na kat›lmayan iskân uygulamalar›yla, çekirdek aileleri bile b›rak›rsak, Kürtlerin, bu plan›n mimarla-
1936’da yürürlü¤e giren ‘Tunceli Vilâyeti- (s. 45). Öte yandan, bu yöntemsel-araçsal ve daha birçok harekette bulunan” bir halk parçalayarak, Dersimliler için kal›c› bir y›k›- r›ndan daha kararl› ç›kt›klar›n› söylemek
nin ‹daresi Hakk›nda Kanun’ oluflturacak- çeflitlilik, Dersim’e dönük politikalara hep olarak resmedilmesi pek flafl›rt›c› de¤ildir. ma dönüfltü; bilmedikleri bir hayata savru- herhalde yanl›fl olmaz. Görünen o ki, psika-
1937-38 Dersim harekât›ndan bir görünüm. Resmin arkas›na, bir subay, el yaz›s›yla flunlar› yazm›fl:
t›r. Yap›lan kimi de¤iflikliklere ra¤men, bir tehdit alg›s›n›n efllik etti¤i gerçe¤ini de- Kitapta özetlenen ›slahat raporlar›ndan baz›- larak trajik bir yaflam savafl› verdiler. nalizin tezlerinden birini toplumsal alana da
“938 Tunceli harekât›nda alay›m›z›n imha etti¤i afliretlerin sonuncusu olan (Demenan) afliret reisleri ve 2510 say›l› yasa bugün hâlâ geçerli olan is- ¤ifltirmiyor; tam da bu alg›, Dersim’i Kürt lar›n›n bafll›klar›na göz atmak bir fikir verebi- 1938’in etkileri ve yaratt›¤› travmalar bu- teflmil etmek mümkün: Bast›r›lan her za- Dersim 1938 ve Zorunlu ‹skân’dan belgeler
avenesi s›¤›nd›klar› ma¤aradan ç›kar›ld›ktan sonra” (Hasan Salt›k Arflivi’nden) kân yasas›d›r. meselesinin içine çekiyor. Nitekim, kitapta lir. Mülkiye Müfettifli Hamdi Bey’in 1926 gün hâlâ taze ve canl›. Öldürülen binlerce man geri döner. (sayfa no: 143, 194, 205)

AGOS kitap 10 eylül 2009 eylül 2009 11 AGOS kirk


daki nüfusun daha büyük yerleflim birimle- Amaç, insanlar›n kültürel farkl›l›klar›na bak- Yeniden iskân, bir nüfus içinden seçilen

Mekân›n devlet eliyle yeniden düzenlenmesi:


rinde toplanmas›n› önerdi¤i, ona Yunus Na- madan, fetih ya da evlilik yolu ile nüfusu ar- belirli gruplar›n, planl› ve kontrollü bir flekil-
di Ödülü kazand›ran bir yaz› yazm›fl. t›rmakt›. Ama 20. yüzy›lda önemli de¤iflik- de, bir yerden baflka bir yere sevkidir. Bar›-
1960’larda siyasi gündeme giren merkez-köy likler oldu. Milliyetçilik fikirleri temelinde nak infla etmek ve insanlar›n geçim kaynak-
projesinin amac›, baz› k›rsal yerleflimleri, ya- kurulan yeni devletler ortaya ç›kt›. Bu devlet- lar›n› düflünmek de bunun bir parças›d›r. Be-
k›n çevrelerindeki di¤er köyler için merkez ler için siyasi birimler (devlet) ile kültürel bi- lirli bir personel ve kayna¤›n tahsis edilme-

foto¤raf • Volkan Mert


Yeniden iskân m›, yersizlefltirme mi?
haline getirmekti. Nüfusun de¤il, hizmetle- rimler (ulus) örtüflmeliydi, ve devletin gücü siyle, belirli bir zaman aral›¤›nda, belirli bir
rin bir merkezde toplanmas›n›n öngörüldü- itaat ettirme gücüne ba¤l›yd›. Siyasi s›n›rlar alanda yap›lan bir uygulamad›r. Fakat, yeni-
¤ü merkez-köy projesi, temelde, ‘devleti k›r- ile kültürel s›n›rlar neredeyse hiçbir zaman den iskân her zaman böyle programl› olmu-
sala, köylülere götürmek’ olarak tasavvur edi- örtüflmedi¤i için, mübadele, etnik temizlik gi- yor; Türkiye’de ise hiç olmad›. 1990’lar bo-
liyordu. ‘Merkez-köy’ ve ‘köykent’ kavramla- bi yöntemler kullan›ld›. Türk milliyetçili¤i yunca yüzbinlerce Kürt evlerinden ve köyle-
BEL‹NDA MUMCU r›n›n, savafltan etkilenen Kürdistan bölgesi projesi, Müslümanlar› Türk’e dönüfltürme rinden edildi. Bu, mekânlar› boflaltman›n ak-
için haz›rlanan köye dönüfl projeleri ile siyasi derdindeydi. Bu paradigmaya uymayan gayri- sine, yeniden iskân› tarif eden bir uygula-
yorsunuz: “Kimse yoktu / Kitab›m›z› • ‹slamköy’de ne vard›? cunda, büyük bir nüfus flehirlere yerleflti, ve gündeme yeniden girdi¤ini görüyoruz. He- müslimler, kovulmaya ve cinayetlere (‘etnik mayd›. Bafllang›çta, Kürtler zor kullan›larak,
yazacak / Hayat›m›z boyunca / Bir el Bu köy (eski ismi ‘Vank’, sonra ‘Köyis- k›rsal bölgede yeni yerleflim yap›lar› için çe- def, devletin kontrolü sa¤layaca¤›, gücünü temizlik’) maruz kald›. Köylerin boflalt›lmas› k›rsal bölgelerden kentlere yönlendirildi. Tam
bekledik bafl›m›z› okflayacak // Tek yor- lam’, son olarak da ‘‹slamköy’), Kulp’un 25 flitli planlar gelifltirildi. ‹kincisi, 1990’lardaki gösterebilece¤i alanlar oluflturmakt›. Merkez- ve y›k›lmas›n› ise bu ba¤lamda de¤erlendirmi- anlam›yla iskân edilmediler, yani onlara yeni
gan alt›nda / Befl bafl, on ayak / Bizi ›s›- km. kuzeyinde, Diyarbak›r’›n 130 km. ku- yeniden iskân politikalar› ile daha önceki dö- köy ve köykent modellerinde de böyle bir yor, yerine isyan bast›rma stratejisinin bir par- yerleflim yerleri, evler sunulmad› ama, belirsiz
tan tek fleydi / Kardeflli¤imiz // Bir ma- zeydo¤usunda yer al›yor. 1990’lar›n bafl›nda, nemlerin (1960’lar›n, 1970’lerin ve hatta amaç güdülüyordu. Ama elbette, farkl› dö- ças› olarak görüyorum. Müslüman bir nüfus bir ifadeyle, hangi ilçe ya da flehirlere gidecek-
sal bekledik/ Tüm hayat›m›z boyunca, / PKK, köyü hemen hemen kontrolü alt›na al- 1930’lar›n) yeniden iskân politika ve planla- nemlere ait projelerin her birini kendi ba¤la- olan Kürtler, asimilasyon politikalar›na tabi leri söylendi; onlar da, genel olarak, daha son-
Kimse anlatmad›, / Götürmedi kimse m›fl. 1994’te TSK köyü boflalt›p yerleflim r›n› karfl›laflt›rmak. Bu çal›flma, yeniden is- m› içinde de¤erlendirmeliyiz. Bu projelerin tutuldular. Kent kültürünün ‘Türk kültürü’ ra baflka flehirlere göç etmek üzere, en yak›n
bizi renkli rüyalara.” yerlerini y›km›fl. Diyarbak›r Valili¤i’nin bu kân politikalar›n›n toplumsal hayat› hangi hepsi, uygulamada baflar›s›zl›kla sonuçlan- olarak tasavvur edildi¤ini, ve bu sebeple, ye- yerlere yöneldiler. Bu iskân program›nda, yet-
Bu fliiri, gerçekleflmemifl, hayal k›r›kl›¤› ile köyde uygulamaya koydu¤u ‘köye geri dö- amaçlarla ve ne flekilde yeniden örgütlemeyi m›fl. Bu da, devletin k›rsal bölgeleri ele al›r- rinden edilen köylülerin kente yerlefltirilmele- kililer, bu insanlara herhangi bir destek ya da
sonuçlanm›fl temennileri basit bir dilde, gü- nüfl’ projesini görmek için oraya gitmek iste- tasavvur etti¤ini, ayn› zamanda farkl› yeni- ken hâlâ zorland›¤›n› gösteriyor. rinin onlar›n asimilasyonunu h›zland›raca¤› yard›m sa¤lamad›lar. Türkiye’de 1990’larda
zel ifade etti¤i için çok seviyorum. Kürtler, dim. 1998’de ‹slamköy için bafllat›lan ilk kö- den iskân programlar›n›n uygulamalar› ara- • ‘Kürt bölgesi’ demek ile ‘Türkiye’nin gibi bir düflünce oldu¤unu da söyleyebiliriz. uygulanan yeniden iskân projesi, özünde in-
uzun süredir, her toplum için çok temel olan ye dönüfl projesine göre, köyde 178 yeni ev s›ndaki çeliflkileri anlamaya çal›fl›yor. Bu, ye- Kürdistan Bölgesi’ demek aras›nda fark • Kitab›n›za, Cumhurbaflkan› Turgut sanlar› önemsemedi¤i gibi, olup biteni sakl›-
Joost Jongerden yordu da. Yerinden edilen Kürtler da¤›lm›fl, ve
bir fleyin, kendi hayatlar›n› bütün renkleriyle infla edilecekti. Bunlar›n 108’i, yeniden yer- niden iskân konusunun analizi için tarihsel oldu¤unu anlat›yorsunuz. Biraz açabi- Özal’›n, 1993’te, dönemin baflbakan›
yaflama hakk›n›n özlemini çekiyor. fiimdiye leflim projesi çerçevesinde ‘Yeni ‹slamköy’de, bir perspektif sunabilecek bir yaklafl›m. Ele lir misiniz? Demirel’e yazd›¤› bir mektubu dahil et- mekânsal anlamda yok olmufllard›.
kadar bask›n›n, iflkencenin, fiziksel ve kültü- 70’i Tur’da yap›lacakt›. Yeni ‹slamköy’ün al›nan üçüncü mesele ise, özellikle k›rsal
“Turgut Özal, Kürt Mekâna isimlerle anlam veririz. ‘Kürt böl- miflsiniz. Özal’›n bölgedeki sorunlara • Bugün Kürt nüfusu flehirlerde yo¤un-
rel ölümün, yani asimilasyonun gölgesinde 200, Tur’un ise 100 haneli bir köy olmas›, alandaki modernleflme, ve bu modernleflme- meselesinde siyasi bir gesi’ demek istemedim, çünkü böyle bir ifa- yaklafl›m›n› nas›l de¤erlendiriyorsunuz? laflm›fl durumda. Olup bitenin bilincin-
yaflad›lar. Kitap, ulus-devlet inflas› sürecinde iki köyde yaklafl›k olarak 1500 kifliye konut nin iskân ve kimlik politikalar› üzerindeki et- de belli bir co¤rafi bölgeye ya da alana belli Özal, Kürt meselesinde siyasi bir çözüme de olan ve haklar›n› talep eden bir kitle
bir yöntem olarak kullan›lan yeniden iskân sa¤lanmas› öngörülüyordu. Ancak, 30’u ‹s- kisi. Analitik olarak, yeniden iskân politika- çözüme varmaya çal›flan bir bir toplumsal kimli¤i yap›flt›rmak olurdu. varmaya çal›flan bir cumhurbaflkan› olarak bu. Kürtlerin yeni yerleflim mekânlar›-
politikalar› üzerine. Ancak, bunu yazarken, lamköy’de, 20’si Tur’da olmak üzere, sadece lar› ulus-devlet inflas› süreciyle alakal›. Örne- cumhurbaflkan› olarak Kimlikler sadece belirli bir co¤rafi mekânda hat›rlan›yor. Oysa, o ünlü mektubunda, yeni n› da dikkate alarak, PKK’n›n ya da
konunun içinde kaybolmak istemedim ve bu 50 ev yap›labildi. Bu evlere 1999’da köy ko- ¤in, 1930’larda ve 1960’larda, köy ve mezra- oluflmad›¤› gibi, co¤rafi alanlar› ‘Türk’, savafl›n ana hatlar›n› çizmifltir. Mektupta, ye- Kürt hareketinin bundan sonraki geli-
fliir beni gitmek istedi¤im yere, temennilerin, rucular› yerleflmeye bafllad›. Resmi aç›klama- lar› boflaltma fikirleri, bu küçük yerleflim yer- hat›rlan›yor. Oysa, 1993’te, ‘Kürt’, ‘Ermeni’ olarak etiketleme tavr›, mil- ni savaflla do¤rudan ilgili iki meseleye dikkat flimi hakk›nda ne düflünüyorsunuz?
lara göre, daha az ev infla edilmesinin sebebi lerinde devlet otoritesini kurman›n zor ol- liyetçi bir ayr›m›, tahakkümü ve tabi k›lmay›
Joost Jongerden
umudun oldu¤u yere tafl›d›.
kaynaklar›n yetersiz olmas›yd›. Ama as›l ne- mas›n›n yan› s›ra, buralar›n kültürel mo-
dönemin baflbakan›
• 2002-2005 y›llar› aras›nda Diyarba- bar›nd›r›yor. Ayr›ca, potansiyel olarak tehli-
Türkiye’de ‹skân Sorunu ve Kürtler:
k›r’da yaflad›n›z. S›k›yönetim ve Ola¤a-
den, öngörülenden daha az say›da eve ihtiyaç dernleflmeye ve Türklefltirmeye karfl› direnen Demirel’e yazd›¤› mektupta, keli bir fley. Mesela, belli bir bölgeye yap›flt›-
Modernite, Savafl, Mekân Politikalar› olaca¤›n›n anlafl›lmas›yd›. Köylülerle istiflare küçük kaleler olarak görülmesinden de kay- r›lan kültürel kimlikle uyumlu olmayanlar›n
Üzerine Bir Çözümleme
nüstü Hal düzenlemelerinin 1928’den
edilmeden düzenlenen bu proje gerçekçi de- naklan›yordu. Kitapta var›lan temel sonuç-
yeni savafl›n ana hatlar›n› etnik temizli¤ine alan aç›yor. Dolay›s›yla, bu
beri bölgede devam etti¤ini ve
çev. Mustafa Topal
–2002’de Ola¤anüstü Hal kald›r›lm›fl
¤ildi. Çünkü, öncelikle, 130 aile korucu ol- lardan biri, Türkiye’nin Kürdistan bölgesin- çizmifl, TSK’n›n yeniden yayg›n tabirden kaçmak kolay olmasa da,
Vate Yay›nlar›, Kas›m 2008, 494 s. may› ve sadece korucular›n oturaca¤› bir de binlerce küçük k›rsal yerleflim biriminin ‘Kürt bölgesi’ demeyi tercih etmiyorum.
olsa da– yabanc›lar›n bölgede dolafl›m›-
köyde yaflamay› reddetmiflti. Bunun yerine, boflalt›lmas›n›n, bir ‘munzam zarar’, misille- düzenlenip asimetrik savafl Kürtlerin yaflad›¤› yerlere ‘Do¤u’ (1980’lere
n›n k›s›tl› oldu¤unu söylüyorsunuz.
“Mekândan kopmufl ya da kopar›lm›fl insan, Bölgedeki araflt›rma süreciniz nas›ld›?
2001’in bahar ve yaz aylar›nda, eski köyleri- me ya da göç meselesi olmad›¤›. Ben, bir ye- bafllatmas›n› önermiflti.” kadar) ya da ‘Güneydo¤u’ (1980’lerden beri)
ne, kal›nt›lar›n üstüne kuracaklar› çad›rlarda niden iskân program›n›n söz konusu oldu¤u- deniyor. Bu ifadeler, ‘Do¤u Anadolu Bölge-
zaman›ndan kopamamas›n› mekâna ödetir.” Arfliv çal›flmalar›m› Ankara’da yapt›m.
yaflamak üzere geri dönmek istediler. Korucu nu söylüyorum. Yap›lanlar, TSK’n›n isyan si’ ve ‘Güneydo¤u Anadolu Bölgesi’ olarak
Murathan Mungan Araflt›rmam s›ras›nda, alanda olup biteni idari kadrolar›n, ülkenin önemli sorunlar›
olmay› reddedip kendi imkânlar› ile eski kö- bast›rma stratejilerinin bir parças›yd›. fiüp- adland›r›lan iki idari bölgeyi de kapsayan bir
‘kuflbak›fl›’ görebilmek için, bölgeyi dolafl- yerine moda gösterileriyle ilgilendiklerini
ye dönenler oldu. Ama onlar›n daha sonra hesiz, bu programlar›n uyguland›¤› aç›kça co¤rafyaya referans veriyor. Ancak, bu co¤-
2 006 y›l›nda, ‘‹skân Savafllar›’ bafll›kl› tezi
ile Wageningen Üniversitesi’nden dokto-
ra derecesi alan Joost Jongerden’in Türkiye’de
t›m. Köylerde ve flehirlerde mülakatlar yap-
t›m. Genelde büyük zorluklarla karfl›laflma-
d›m. Tek sorun, Diyarbak›r’›n Kulp ilçesine
orada kal›p kalmad›¤›n› bilmiyorum.
• Çal›flman›z hangi konulara odaklan›yor?
ifade edilmedi, çünkü Cenevre Sözleflme-
si’nin 2. Protokolü’nün 1977’de Türkiye ta-
söylüyor. Ünlü roman› Yaban’da flöyle yaz›-
yor: “Anadolu halk›n›n bir ruhu vard›, nüfuz
edemedin. Bir kafas› vard›, ayd›nlatamad›n.
rafya, sadece Türk bak›fl aç›s›na göre ‘Do¤u’
ya da ‘Güneydo¤u’ olarak adland›r›labilir.
Çal›flmam›n üç temel meselesi var. ‹lki, raf›ndan kabul edilmifl olmas›, orada yap›- Kürt bak›fl aç›s›na göre ise, bölge ‘Kuzey’ ya
‹skan Sorunu ve Kürtler isimli kitab›, 2008 ba¤l› ‹slamköy’e gitmeme izin verilmemesi Bir vücudu vard›; besleyemedin. Üstünde ya-
1990’lar›n savafl ortam›nda, Türkiye’nin, lanlar› kanund›fl› k›l›yor. da ‘Kuzeybat›’; Kürt milliyetçileri de, bölge-
sonlar›nda Vate Yay›nlar› taraf›ndan yay›m- oldu. 19 Nisan 2003’te, ‹slamköy’e do¤ru flad›¤› bir toprak vard›! ‹flletemedin. Onu,
land›. Kitapta, mekân›n toplumun d›fl›nda, yola ç›kt›m. Askeri kontrol noktas›nda dur- a¤›rl›kl› olarak Kürtlerin yaflad›¤› do¤u ve • Kitab›n›zda, 30’lar, 60’lar ve 70’lerde hayvani duygular›n, cehaletin, yoksullu¤un ye genellikle ‘Kuzeybat› Kürdistan’ diyorlar. “Türkiye’nin Kürdistan
güneydo¤usunda, yani Kürdistan bölgesinde yürütülen yeniden iskân politikalar› ve Kürtler, ‘Kürdistan’ yerine ‘bölge’ veya ‘bi-
soyut bir bütünlük olarak düflünülemeyece- duruldum. Görevli askerler telefonla üsle-
PKK ile Türk Silahl› Kuvvetleri aras›nda, planlar› ile 90’lardaki politikalar ve
ve k›tl›¤›n elinde b›rakt›n.” Burada, k›rsal
zim bölgemiz’ tabirlerini de kullan›yorlar. çekiliyor. Birincisi, sorun, mekânsal bir so-
bölgesinde binlerce küçük
¤ini savunan Jongerden, bu konuyu, Türki- riyle görüfltüler. Lice, Hani ve Kulp ilçeleri- alan› ve orada yaflayanlar› göz ard› eden Türk
ye’de 1990’lar boyunca Kürtlere karfl› uygu- ne gidemeyece¤imi, valilikten izin almam
yayg›n ve örgütlü fliddet olaylar› yaflan›rken, planlar› karfl›laflt›r›yorsunuz. Bu dö- milliyetçilerine seslenerek, köylüleri ‘Türk’e Kürdistan’›n, Türkiye, Irak, ‹ran gibi farkl› run olarak tan›mlan›yor. Sorunlu bölgeler- k›rsal yerleflim biriminin
lanan yeniden iskân politikalar› ba¤lam›nda, Türkiye’deki devlet kurumlar›n›n yürüttü¤ü nemler aras›nda bir süreklilik oldu¤u- yerlerinde karfl›laflt›rmal› araflt›rmalar yapan- deki köy ve mezralar›n boflalt›lmas› ve bura-
gerekti¤ini söylediler. Diyarbak›r’a döndü-
yeniden iskân politikalar›n›n arkas›ndaki nu söyleyebilir miyiz?
dönüfltürecek yeni bir devrim için ça¤r›da bu-
lar için ‘Kuzey’, ‘Do¤u’, ‘Güney’ ve ‘Bat›’ larda yaflayan insanlar›n yeniden iskân› ile, boflalt›lmas› bir ‘munzam
karfl›laflt›rmal› olarak ele al›yor. Kürt halk›n›n ¤ümde ‹slamköy’e gitme talebimi resmi ola- lunuyor. Anadolu’daki k›rsal nüfusun ‘ihtidas›’
–yeniden iskân politikalar›, ‘karfl› sald›r›’ rak iki kez valili¤e ilettim, ama talebim geri
zihniyeti anlamak. Devlet güçleri k›rsal alan› 1930’larda, Yakup Kadri, Kemalist siyasi ya da ‘medenileflmesi’ ba¤lam›nda, ‘kültür Kürdistan adlar›n› kullanmak daha pratik PKK’ya karfl› mücadelenin etkili olabilmesi zarar’, misilleme ya da
stratejileri, ya da ne sebeple olursa olsun– ya- büyük ölçüde boflaltt› ve y›kt›. Bunun sonu- projenin sendelemesinden flikâyet ederken, olabilir. Ama bu çal›flman›n konusu, Türk aras›nda do¤rudan bir iliflki kuruluyor. Bu
çevrildi. ‹slamköy’e, ve gitmem gereken misyoneri’ gibi kavramlar dile getirilmeye bafl-
flad›¤› bütün alt üst olufllara tan›kl›k edip, l›yor. Yerel köylülerin millilefltirme, modern- ulus-devletinin oluflumu ba¤lam›nda yeni- alanlar›n boflalt›lmas›n›n PKK’y› yaln›zlaflt›- göç meselesi de¤il. Söz
bölgeler olan Lice ve Kulp’a yabanc›lar›n
mekânlar›ndan kopar›lmad›¤›n›, ‘yersizleflti- girmesinin yasak oldu¤u bildirildi. Vali Yar- “Yeniden iskân, bir nüfus içinden seçilen belirli gruplar›n, lefltirme ile ulusal nesnelere dönüfltürülmesi den iskân politikalar›. Bu sebeple, ‘Güneydo- raca¤›, barajlar gibi büyük altyap› projeleri- konusu olan, bir yeniden
rilmedi¤ini’ söylemek pek mümkün de¤il. meselesi, k›rsal mekân›n yeniden düzenlenme- ¤u’ ve ‘Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi’ deme- nin de, gidenlerin geri dönmesini önleyece¤i
d›mc›s›, bana, valili¤in ve GAP’›n internet planl› ve kontrollü bir flekilde, bir yerden baflka bir yere
Kürtlerin hâlâ devam eden mücadeleleri ise, sitelerinden ‹slamköy’e sanal bir yolculuk si ile ba¤lant›l› olarak düflünülüyor. Mekân›n yi tercih ettim. Tabii, idari birimlerden bah- düflünülüyor. (Bugünkü hükümet de Irak s›- iskân program›.”
tarihsel mekânlar›nda ya da baflka flehirlerde, yapmam› önerdi. Asl›nda, bu ilk defa olmu- sevkidir. Bar›nak infla etmek ve insanlar›n geçim kaynaklar›n› yeniden düzenlenmesinin sebebi, da¤›n›k hal- sederken, kafa kar›fl›kl›¤› yaratmamak için n›r›nda, fi›rnak ve Hakkâri’de yeni barajlar
kendilerini ait hissettikleri mekânlara ‘yeni- deki küçük yerleflim yerlerinin, kontrolü sa¤la- ‘Do¤u Anadolu Bölgesi’ ve ‘Güneydo¤u yapmaya girifliyor. Sanki s›n›rlar› kapatmakla Bu soruyu k›sa ve basit bir flekilde, flöyle
yordu. Birkaç ay öncesinde de, Dünya Ban- düflünmek de bunun bir parças›d›r. Belirli bir personel ve kay-
den yerleflebilmek’ için... man›n önünde bir engel olarak görülmesi. Anadolu Bölgesi’ ifadelerini de kulland›m. çözülebilecek bir sorunmufl gibi, PKK’ya yan›tlayabilirim: PKK, Türkiye’nin Kürt si-
kas›, Türkiye’de destekledi¤i yerleflim proje-
Jongerden’le, Cumhuriyet döneminde na¤›n tahsis edilmesiyle, belirli bir zaman aral›¤›nda, belirli Devletin, bütün bu küçük köy ve mezralarda • Ermenilere karfl› uygulanan ve ad›na karfl› bir su duvar› örülüyor.) ‹kincisi, mek- yasetinin sonucunda oluflmufl, siyasi bir hare-
leri hakk›nda bilgi almam için beni internet
uygulanan yeniden iskân politikalar›, ulus- kendini var edebilmesi ve Türklefltirme misyo- ‘tehcir’ denen kararlar, Rumlar›n tabi tupta TSK’n›n yeniden düzenlenmesi ve mo- ket. Kürtlerin PKK’ya verdi¤i kitlesel destek,
sitelerine yönlendirmiflti. Valili¤in ve
devletin k›rsal alandaki modernlefltirme ça-
bir alanda yap›lan bir uygulamad›r. Fakat, yeniden iskân her nunu sürdürebilmesi için, (CHP’nin) flubeleri- tutuldu¤u ‘mübadele’ ile, 90’larda dernlefltirilmesi ile, isyan› bast›rmada baflar›l› Türkiye’de PKK ile Kürt meselesini ay›rma-
GAP’›n sitelerinde, ‹slamköy, baflar›l› bir
olmas› aras›nda bir iliflki kuruluyor. TSK,
l›flmalar›, TSK’n›n PKK’ya karfl› kulland›¤› yeniden iskân projesi ve k›rsal geliflme örne- zaman böyle programl› olmuyor; Türkiye’de ise hiç olmad›. nin, ve idari devlet kurumlar›n›n bulundu¤u Kürtlere karfl› yürütülen yeniden iskân
modas› geçmifl doktrinlerin geleneksel savafl
n›n zor oldu¤unu gösteriyor. Bugün cesurca
sald›r› stratejileri, ve ‘köye dönüfl’ projeleri ¤i olarak sunuluyordu. Bu, benim merak›m› daha büyük yeni köylerin kurulmas› bir önko- politikalar› ve köy boflaltmalar aras›n- “PKK siyasi bir çözüm için müzakerelere ha-
üzerine konufltuk. iyice art›rd›. 2003 ve 2004’te iki kez daha
1990’larda uygulanan yeniden iskân projesi, özünde insanlar› flul olarak görülüyordu. daki benzerlikler ya da farkl›l›klar hak- yöntemlerini kullan›yordu. Özal ise TSK’n›n z›r; haydi onlarla masaya otural›m” diyecek
k›nda neler söyleyebilirsiniz? yeniden düzenlenip asimetrik savafl bafllat-
• Kitab›n›z›n ilk sayfalar›nda, zorluklara ‹slamköy’e gitmeye çal›flt›m, ama ikisinde önemsemedi¤i gibi, olan› biteni sakl›yordu da. Yerinden edilen Sonralar›, 1962’de, Cumhuriyet gazete-
mas›n› öneriyordu.
birine ihtiyaç var. Demokratik cumhuriyetin
karfl› savafl›rken Bêri Bihar’›n dizeleri- de, yine ayn› kontrol noktas›nda durdurul- sinde, CHP’nin önde gelen üyelerinden 18. yüzy›lda, siyaset kuramc›lar›, bir ‘hü- geliflmesi için PKK ile do¤rudan müzakereler
nin esin kayna¤›n›z oldu¤unu söylü- dum.
Kürtler da¤›lm›fl, ve mekânsal anlamda yok olmufllard›.” Mustafa Ok, bütün mezralar›n kald›r›lmas›- kümran’›n as›l servetinin disipline edilmifl, • Devlet yeniden iskân politikalar›n› uy- yap›lmas›n›, bu sorunu çözmenin en iyi yolu
n› ve köy say›s›n›n azalt›larak, k›rsal alanlar- üretken bir nüfus oldu¤unu savunuyorlard›. gularken nas›l bir yol izledi? olarak görüyorum.
AGOS kitap 12 eylül 2009 eylül 2009 13 AGOS kirk
mas›n›, çok sevdikleri köpeklerinin öldürülü- “Kimse ac›m›z› anlam›yor” duygusundayd›lar
flünü, capcanl› olan ama flimdi ‘kufllar›n bile ve birlikte yaflamak için bir gerekçelerinin kal-
‹stanbul Göç-Der’in çat›s› alt›nda, sekiz kiflilik bir ekip taraf›ndan yürütülen bir sözlü tarih projesinin ürünü olan olmad›¤›’ o çoraklaflm›fl köyleri, yollarda ya- mad›¤›n›, bunun bir anlam›n›n olmad›¤›n›
flad›klar› sefaleti, ‹stanbul’daki yoksulluklar›- düflünüyorlard›. Lakin a¤›zlar›ndan düflürme-
Göç Hikâyeleri’nde, zorunlu göç sonucunda ‹stanbul’a yerleflenlerin yaflad›klar›, birinci a¤›zdan aktar›l›yor. n›, iflyerlerinde ve yaflam›n birçok di¤er ala- dikleri iki kelimeden biri ‘bar›fl’, di¤eri ise ‘çö-
n›nda afla¤›lanmalar›n›, hep kendilerinin diye züm’dü. Çözüm de, zorunlu göçe maruz ka-

“Kufllar bile yoktu”


bildikleri topraklar›ndan ans›z›n kopar›l›p lanlar›n yerine de¤il, onlarla birlikte düflünüle-
kuru bir a¤aç dal› gibi bir kenara f›rlat›l›fllar›- rek üretilmeli.
n› hat›rlatt›k onlara. Buna mecburduk, çün-
belliydi. Bizleri, dertlerini dinlemeye gelen r›n› tam olarak ortaklaflt›ram›yor, paylaflam›- kü bu yap›lanlar gizli kalmamal›yd›. Geçmifl- Kitap afla¤›daki adresten temin edilebilir:
kifliler olarak gördüklerinden, onlara doku- yorlar. le sa¤lam bir yüzleflmenin, gelece¤e daha aç›k Göç-Der (Göç Edenler Sosyal Yard›mlaflma ve
AYHAN IfiIK nur dokunmaz anlatmaya bafll›yorlard›: Görüflme yapt›¤›m›z ailelerin hepsinde, ve özgür bir toplum b›rakman›n yolu, yafla- Kültür Derne¤i)
“Günlerce, aylarca anlatsak bitiremeyiz yafla- oldukça duygusal anlar yaflad›k. Tüm aile nanlar›n topluma anlat›lmas›ndan geçiyor. Hal›c›lar Cad. U¤ur Saray Apt. No: 92/15
çok güzel oldu¤unu ve geçinebildiklerini erimemizi ve yenilmemizi beklediler, ama tak özellikleri, aile büyüklerinden farkl› dü- d›klar›m›z›…” Fakat yaflad›klar›n›n tümünü fertlerinin sessizleflti¤i, dakikalarca a¤z›n› aç- Bizler de gücümüz yetti¤ince bunu yapmaya Fatih-‹stanbul
söyleseler de, ait olduklar› topraklar›, köyle- biz yenilmedik ve erimeyece¤iz.” flünmeleri. ‹stanbul’da ‘büyüdüklerinden’, anlatam›yorlard›. Hâlâ kayg›lar› vard›; seçici mad›¤› zamanlar çok oldu. Özellikle de, aile çal›flt›k. tel: 0212 635 61 22
ri, yaflam tarzlar›n›, al›flkanl›klar›n›, an›lar›n›, Göç ‘serüveninde’ en fazla ac›y› çeken ve köylerine geri dönmek konusunda pek gö- bir unutmay› tercih ediyorlard›. Baz›lar› da, içinden birinin öldürüldü¤ü veya kaç›r›l›p bir Bir köylüye, kendi evini yakmas› için kibri- faks: 0212 532 77 71
birikimlerini bir tarih ve kültürü terke zor- zorlu¤u yaflayanlar kad›nlar olmufl. Kad›nlar, nüllü de¤iller, köyleriyle iliflkileri daha çok kay›t cihaz›m›z› ve kameram›z› kapatt›rd›k- daha haber al›namad›¤› zamanlardan söz edi- ti vermek, evleri az yand› diye geri dönüp, ka- e-posta: gocder1@hotmail.com
lanmalar›, onlar› nefessiz b›rakm›flt›. Kendi- bin bir emek ve hünerle var ettikleri birikim- nostaljik bir havada, yaz aylar›nda k›sa süre- tan sonra anlatmaya devam etti. Anlad›k ki, lirken... Ve bizler, o insanlar› a¤latt›k. Onla- lan eflyalar›n› kurtarmaya çal›flan insanlar›, ev-
lerinin diye düflünüp düflledikleri toprakla- lerinin gözlerinin önünde cay›r cay›r yak›l›fl›- li¤ine gidip gelme biçiminde. Batmanl› bir insanlar hâlâ hayatlar›ndan kayg› duyuyorlar, ra, yaflad›klar› o devasa ac›lar› tekrar ettirip le birlikte yeniden yakmak, neyle aç›klanabilir?
* Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü
r›n ‘birileri’ taraf›ndan hoyratça sahiplenil- n› hazmedememifller. Birçok kad›n, yanan genç köye dönmek istemeyiflini felsefi temel- tehlikede olduklar›n› hissediyorlar. Çok yo- yeniden yaflatt›k. Çok huzursuzduk, çünkü Görüfltü¤ümüz ailelerin hepsi, bu yaflananlar-
ö¤rencisi, ‘Osmanl› Kaynaklar›nda
mesi, afla¤›lan›p d›fllanmalar›, insanl›k d›fl› evine girerek çocuklar›n›, hayvanlar›n› ve lere ba¤lamaya çal›flm›flt›: “Ayn› nehirde iki ¤un ac›lar yaflay›p bunlar› rahatça anlatama- üstü küllenen korlar› yeniden üflüyorduk. ‹fl- dan yorulmufltu. Baz›lar› ise, kardeflli¤e ve bir- Kürtler’ Çal›flma Grubu üyesi
bir muameleye maruz kalmalar›, onlarda bü- birkaç parça da olsa eflyas›n› kurtarmaya ça- kez y›kan›lmaz…” Tarihteki olaylar›n geri mak, onlar için bir iflkence; isteseler de, ac›la- kenceleri, ölümleri, ba¤ ve bahçelerin yak›l- likte yaflamaya inanm›yordu art›k, çünkü
yük k›rg›nl›klar, ac› ve tepki yaratm›flt›. l›flm›fl. Kent yaflam›na uyum konusunda bir döndürülemez oldu¤unu anlat›rken, köye
Devletin, bölgedeki son zorunlu göç da- hayli zorlanm›fllar. Yeni ortamlar›yla, bilinç- dönme fikrini zihninden silmek üzere oldu-
Yeflil, Ankara’daki evlerinin önündeki arabas›na
Bir best-seller: Yeflil
yatmas›n›n bafllang›c› 1984 y›l›na kadar gö- li bir biçimde bütünleflmemifller. On befl y›l- ¤unu hissettiriyordu. Köylerinden-ülkelerin-
türülebilir, ancak en yo¤un uyguland›¤› dö- d›r ‹stanbul’da yafl›yor olup, Türkçe ö¤ren- den kopmak istememekle beraber, gençler- binmeden önce, her sabah, o¤luna “Git arabay›
nem 1991-1996 y›llar› aras›d›r. Faili meçhul meyi istememek baflka neyle izah edilebilir? de, hayatlar›n› büyük kentlerde kurma iste¤i
cinayetler, hizbi-kontra sald›r›lar› gibi her Hemen hepsi Türkçeyi anl›yor, lakin soru a¤›r bas›yor. Buna ra¤men, bir korunma bi- çal›flt›r, motor ›s›ns›n” der. O¤lu sonradan anlam›flt›r
türlü ‘kirli savafl’ uygulamas›n›n devrede ol- soruldu¤unda Kürtçe cevap veriyor. Kendi- çimi olarak, ‹stanbul gibi bir yerde yaln›z ve ki, asl›nda Yeflil, arabas›na bir bomba konmufl olmas›
du¤u bu dönemde yaklafl›k dört bin köy ve lerine bunca ac›y› çektirenlere ait dile, kültü- içe kapal› kalmay› seçiyorlar. Mufllu bir genç, TAYLAN DO⁄AN
mezra haritadan silinir. Bu kontrgerilla stra- re karfl›, bilinçalt›nda oluflmufl, manidar bir çal›flt›¤› tekstil atölyesinde, özellikle de ‘Ka- ihtimaline karfl› o¤lunu önden göndermektedir.
tejisinin di¤er ad›, “Denizi kurut, bal›¤› ya- tav›r bu. Kad›nlar›n tamam›na yak›n›, idare- radenizli’ ifl arkadafllar›n›n kendisini afla¤›la-
Terörle mücadele eden kifli ve kurumlar›n imaj›n› restore etme çabas›n›n Peki, bunu korktu¤u veya o¤lunu feda edecek kadar
kala”d›r. ‹nsanlar›n, yüzy›llard›r yaflad›klar› ten ve belli bir süreli¤ine buralarda kald›kla- d›klar›n›, “Kürtleri buralardan atal›m da ne
bu topraklarda kalabilmelerinin tek koflulu r›na inand›rm›fllar kendilerini. Asl›nda, bu- olursa olsun”, “Kürtleri do¤uya yollayal›m, bir ürünü olan Yeflil: Savaflç›’y› okumak mide istiyor. insanl›ktan ç›km›fl biri oldu¤u için mi yapmaktad›r?
Göç Hikâyeleri: vard›r: Korucu olmak, yani kendine ve ken- nun geçici de¤il daimi oldu¤unun da bilin- orada hepsini yakal›m” dediklerini h›nçla Hay›r, o bunu devletinin kendisinden faydalanaca¤›
“Ac›y› gören insan baflkas›n› ac›tmaz” di de¤erlerine ihanet etmek. Hikâyelerden cindeler, çünkü yeni hayatlar kurulmakta, anlat›rken, gözleri doluyordu. D›fllanmalar›,
eçti¤imiz may›s ay›nda Timafl Yay›nla- d›¤› bir dönemde ortaya ç›km›fl, PKK itiraf-
‹stanbul Göç-Der Yay›nlar›,
Haziran 2008, 287 s.
de anl›yoruz ki, koruculuk Kürt toplumun-
da derin yaralar açm›fl. Ölüm döfle¤indeki
çocuklar›, torunlar› olmakta. Fakat onlar ka-
l›c›l›¤a inanmak istemiyorlar. Mardin Mid-
asl›nda, hayata tutunma konusunda çok
inatç› olmalar›n› da beraberinde getiriyordu.
G r› taraf›ndan yay›mlanan ve altbafll›¤› ç›lar›ndan bir ekip oluflturmufl, t›pk› PKK’l›-
–kapakta yer almasa da– ‘Savaflç›’ olan Yeflil, lar gibi giyinmifl, onlar gibi da¤larda yaflam›fl
süreyi uzatmak için yapar.

bir amcan›n o¤luna söyledi¤i flu söz, durumu yatl› bir kad›n, “Em li vir emanet in” (“Biz Kentli gibi görünseler de buralara hâlâ ne ka- do¤rudur). Yaln›z, flöyle küçük bir sorun son dönemde Ergenekon örgütünü deflifre
k›sa sürede best-seller oldu ve yaz aylar›nda ve gayri-nizami savafl› baflar›yla yürütmüfl-
tüm aç›kl›¤›yla ortaya koyuyor: “Herkese burada emanetiz”) demiflti. Çocuklar› orta dar yabanc› kald›klar›, ne köylü ne de kentli vard›r: Bir ton patlay›c›y› kim Ankara’dan eden çok say›da kitab› piyasaya süren, son
en çok okunan ilk on kitap aras›na girmeyi tür. Bu yönüyle Yeflil, Türkiye’nin bölün-
B afll›ktaki sözü, Dersimli yafll› bir ana,
köyleri yak›ld›ktan sonra gidip gördü¤ü
o korkunç ve sessiz manzaray› betimlemek
hakk›m› helal ediyorum, ama koruculara et-
miyorum.”
boy bir tekstil atölyesinin sahipleriydi, eko-
nomik olarak iyi denebilecek durumdayd›-
olduklar›, seçimlerini flehirlerden yana koy-
salar da buralar› güvenli görmedikleri, ‘bü-
baflard›. Peki, olas› ticari kayg›lar› bir yana mesinin önüne geçen, biz geceleri rahat uyu-
b›rak›rsak, AKP çizgisine paralel bir yay›nc›- yabilelim diye her fleyini terörle mücadeleye
fiam’a kadar tafl›may› göze alabilecektir? Ye-
flil gönüllü olur ve C-4 yüklü kamyoneti
olarak da araflt›rmac› gazeteci Ecevit K›l›ç’›n
J‹TEM adl› kitab›n› yay›mlayan Timafl Ya-
Zorunlu göçe maruz kalan Kürtler, yur- lar; o ise, burada kendine ait bir fley bulam›- yük kentin tehlikesinden’ dolay› ailelerine fiam’a kadar götürür. Yine de, Öcalan’›n sui- y›nlar›’ndan Yeflil: Savaflç› gibi bir infazc› gü-
için söylemiflti. Hayat›n oralarda bitti¤i, da- l›k yapan ve Gülen cemaatine yak›n oldu¤u adayan, yüzlerce kez ölümü göze alan bir
dundan edilmenin yaratt›¤› k›zg›nl›k ve nef- yordu. fazlas›yla ba¤land›klar›, kültür ve kuflak ça- kasttan sa¤ kurtulma ihtimali vard›r. Yeflil, zellemesinin ç›kmas›n› nas›l yorumlamal›-
ha çarp›c› nas›l anlat›labilir ki? Bu hayat› bi- söylenen Timafl Yay›nlar›, Yeflil ile ne anlat- kahraman-savaflç›d›r.
ret bir yandan, göç edilen yerdeki hayat›n Gençlerde, yani göç zaman›n›n çocukla- t›flmas›n› birlikte yaflad›klar›ndan, çok ciddi
tiren, bu köyleri, mezralar›, kufllar›n bile ol- mak istiyordu? Bu haliyle Yeflil, abart›la abart›la bir ifli garantiye almak için beline bomba ba¤la- y›z?
anlams›zl›¤›, hiçli¤i, sefaleti ve zorlu¤u di¤er r›nda durum biraz farkl›yd›. Yaflayamad›kla- ruhsal s›k›nt›larla karfl› karfl›ya kald›klar› an-
mad›¤›, insans›z, çorak ve terkedilmifl yerler Yeflil: Savaflç› adl› kitab›n yazar›, Yeflil’in ‘Türk Rambosu’na dönüfltürülür. PKK yol may›, Öcalan’a yaklafl›p kendini patlatmay› Belki bu soruyu bir baflka soruyla yan›tla-
yandan, a¤›r bir trajedi ve travma yaflad›lar. r› çocukluklar›n›, yapt›klar› geriye dönüflle- lafl›l›yordu.
haline getirenler, bu insanlar› koruduklar›n› o¤lu Murat Y›ld›r›m. Cemalettin Emeç’in keser ve “Biz buraday›z, hani, devlet nere- önerir. Devlet buna yanaflmaz. Sebebi, Öca- yabiliriz: Ergenekon örgütü tasfiye edildik-
Birkaç saat sonras›n› bile kestiremedikleri bir rin bir yerlerine s›¤d›rmaya, s›k›flt›rmaya ça- Aile büyükleri, yafll›lar ise hayata küsmüfl-
söyleyen devlet görevlileriydi. de röportaj yaparak kitaba katk›da bulundu- de?” diye propaganda yapar; o s›rada araba- lan’› ortadan kald›rma amac›yla da olsa Yeflil ten sonra da Türkiye’de devletin gayri-niza-
‘serüven’e iteklendiler. Resmi yetkililer tara- l›fl›yorlar. Olanlar ile olmas›n› istediklerini ler; adeta, sadece yaflamak için yaflamaktalar.
Bu yaz›da, zorunlu göçe maruz kal›p ‹s- ¤u söyleniyor. Ama kitab›n esas olarak, güya da olan Yeflil silah›n› çekerek bütün PKK’l›- gibi de¤erli bir eleman›n› kaybetmek isteme- mi savafl yöntemlerine baflvuran, muhalifler-
f›ndan hiçbir yard›m yap›lmadan, tan›nan harmanl›yorlar. Göç çocuklar› flimdilerde bi- Aileleri burada oldu¤u için, mecburen ‹stan-
tanbul’a göç eden ailelerle yap›lan mülakat- babas›n› temize ç›karma derdindeki Murat lar› öldürür ve insanlara dönüp “‹flte, devlet mesidir. le “rutinin d›fl›na ç›karak” mücadele eden
bir-iki saatlik süre içinde köylerini terk et- rer yetiflkin. Kimi iflçi, kimi iflveren, ço¤un- bul’dalar. Terk etmek zorunda kald›klar› top-
lar›n derlendi¤i Göç Hikâyeleri adl› kitap Y›ld›r›m’›n elinden ç›kmad›¤› hemen anlafl›- burada!” der. Murat Y›ld›r›m’›n babas›, dev- Kitapta Yeflil’in kahramanl›¤›n›n yan› s›ra yap›lanmalara ihtiyac› olmayacak m›? Özel-
mek, can havliyle kaçmak zorunda kald›lar; lu¤u iflsiz, baz›lar› ise sanatla ilgileniyor. Or- raklar›na duyduklar› hasret, her hallerinden
için yürütülen araflt›rmadan izlenimler yer l›yor. Belli ki kitab› bu konularda deneyimli letine en iyi flekilde hizmet edebilmek için bir baflka tema daha ifllenir: ‘Terörle mücade- likle de aç›l›m çabalar›na ra¤men Kürt soru-
bazen mallar›n›, bazen de canlar›n› yitirdiler.
alacak. Göç Hikâyeleri, ‹stanbul Göç-Der’in birileri haz›rlam›fl. her türlü önlemi almaktad›r; hatta bu u¤ur- le’ ad› alt›nda pek çok kifli kendi ç›kar› için nu bütün yak›c›l›¤›yla devam ederken ve
Dokuz ayl›k hamile bir kad›n›n, arkas›na bi-
haz›rlad›¤› bir projeydi ve ‘zorunlu göç’e ma- Yeflil piyasaya ç›kt›¤›nda, gündemi a¤›r- da o¤lunu feda etmeyi bile göze al›r. Anka- çal›flm›fl, gayrimeflru ifller yapm›fl, haraç al- devlet eliti, Ermenilere, Rumlara ve di¤er
le bakmadan, apar-topar, Mardin’den oto-
ruz kalanlar›n yaflad›klar›n› kendi ifadeleriy- l›kl› olarak Ergenekon davas› ve darbeci ya- ra’daki evlerinin önündeki arabas›na binme- m›fl, zengin olmufltur. fiimdi Yeflil ç›k›p ken- az›nl›klara yap›lanlarla yüzleflmeye hiç de ni-
büse binip 20 saatlik bir yola ç›kmas›n›n ve
le, birinci a¤›zdan, topluma duyurma amac›- p›lanmalar›n yedi¤i haltlar iflgal ediyordu. den önce, her sabah, o¤luna “Git arabay› ça- dini savunamad›¤› için herkes kendi yapt›¤› yetli de¤ilken… E¤er böyleyse, o zaman Er-
bu esnada, Bolu Da¤›’nda do¤um yapmas›-
n› güdüyordu. Bu amaçla, sözlü tarih yönte- Ben de, kitab›n reklam›n› görünce, bu derin l›flt›r, motor ›s›ns›n” der. O¤lu sonradan an- ‘pis’ iflleri onun üzerine atmaktad›r. Halbuki genekon operasyonlar›yla oluflan havay› faz-
n›n bir izah› olabilir mi? Bu kaç›fl yolculu-
mini kullanarak, 50 aileden yaklafl›k 120 ki- iliflkileri ‘deflifre eden’ bir baflka kitab›n daha lam›flt›r ki, asl›nda Yeflil, arabas›na bir bom- Yeflil, faili meçhul cinayetler dahil, yapt›¤› la abartmamakta ve ‘derin yap›lar›’ bütü-
¤unda do¤an çocu¤u gelecekte neler bekli-
fli ile görüflmeler yapt›k ve bunlardan 11 ai- yay›mland›¤› hissine kap›l- ba konmufl olmas› ihti- her fleyi terörle mücadele için yapm›fl, kendi nüyle mahkûm etmemekte fayda olabilir.
yordur acaba?
lenin hikâyesini kitaplaflt›rd›k. 8 kiflilik bir Görüfltü¤ümüz ailelerin tümü, ‹stanbul’a d›m. Bunun yan› s›ra, ikin- maline karfl› o¤lunu ön- ç›kar›n› asla düflünmemifl, ‘gayrimeflru’ ifller- E¤er ‘terörle mücadele’ye devam edilecekse,
ekiple yürüttü¤ümüz proje, Kas›m 2007’de gelifllerinde çok ciddi s›k›nt›lar yaflam›fllar. ci bir ihtimal olarak da, ki- den göndermektedir. Pe- den uzak durmufltur. Y›ld›r›m ailesinin mü- Yeflil’lere her zaman ihtiyaç duyulacak de-
bafllay›p, zorlu ve yorucu bir çal›flman›n ar- Kimi bir tan›d›¤›n›n yan›na k›sa süreli¤ine tab›n ‘gizli ve ilginç yönle- ki, bunu korktu¤u veya tevaz› yaflam düzeyi bunun en büyük kan›t›- mektir. Bu nedenle, mafyatik ifllere bulafl-
d›ndan, Haziran 2008’de tamamland›. Gö- yerleflirken, kimi o flans› da bulamam›fl, üç- riyle Yeflil’ türünden, daha o¤lunu feda edecek kadar d›r: Yeflil isteseydi, zengin olamaz m›yd›! mam›fl, devletin imkânlar›n› kendi ç›kar›
rüflmelere ay›rd›¤›m›z ilk dört ay, ekip olarak befl parça eflyas›yla günlerce sokakta kalm›fl. çok bir çok-satar üretmek insanl›ktan ç›km›fl biri Bu temize ç›karma u¤rafllar› içinde, ya- için kullanmam›fl, samimi ‘savaflç›lar’›n ima-
bizi derinden sarsan bir dönem oldu. Zorun- Baz›lar›, aylarca, kiralad›klar› küçük bir dük- amac›yla piyasaya sürül- oldu¤u için mi yapmak- zar(lar) ‘derin’ ekipler aras›ndaki anlaflmaz- j›n› arada bir parlatmak gerekebilir. Ne de
lu göçe maruz kalm›fl insanlar›n hayret uyan- kân› mesken tutmufl. Ev tutmak isteyenlere, müfl olabilece¤i akl›ma gel- tad›r? Hay›r, o bunu dev- l›klar› da özellikle gözler önüne sererler. olsa, böyle insanlar pek kolay yetiflmiyor!
d›ran ac› dolu hikâyelerini üst üste dinleyin- Kürt olduklar› için, ev verilmemifl. 1990’lar- di. Fakat o da ne? Kitap letinin kendisinden fay- Sonradan baflka ifllere de girip ç›kan ve ülkü- Bana kal›rsa, Yeflil: Savaflç› adl› best-seller
ce, birden kendimizi o trajedinin içinde bul- da, milliyetçi-›rkç› havan›n tüm bask›s›n› ya- Yeflil’i, Güneydo¤u’da te- dalanaca¤› süreyi uzat- cülü¤ü kullanan Abdullah Çatl› ve Susurluk tam da bu amaca hizmet ediyor. Daha önce
duk. flam›fllar. Sonralar› ev bulup yerleflseler bile ifl röre karfl› savaflm›fl bir kah- mak için yapar. ekibiyle de, gönlünü bir kad›na kapt›r›p ifli- de, darbeci yap›lar› deflifre eden kitaplar›n
Kürdistan co¤rafyas›nda y›llard›r süren bulamam›fllar. Mufl’tan göç eden bir ailenin Ayazma-‹kitelli (‹stanbul, Mart 2008) raman olarak iflliyordu. A. Öcalan Suriye’dey- ni ihmal eden Cem Ersever ekibiyle de, Ye- yan› s›ra, derin devleti güzelleyen Türk mil-
bir savafl hali var. Bu savafl›n etkilerini her üyesinden duydu¤um sözler, bu çarp›c› zor- Yeflil: Savaflç›’ya göre, ken, devletin ilgili ku- flil’in aras› iyi de¤ildir. liyetçisi kitaplar da (örn. Teflkilat: Devlet-i
yönüyle yaflayan zorunlu göç ma¤durlar›yla lu¤u anlat›yordu: “‹lk geldi¤imizde ‹stan-
Zorunlu göçe maruz kalanlar›n kimileri art›k kardeflli¤e ve ‘Yeflil’ kod adl› Mahmut rumlar› bir ton patlay›c›- Son olarak, kitab› okuman›n sa¤lam bir Ebed Müddet, Selman Kayabafl›) yay›mlam›fl
y› yak›n›nda patlatarak mide istedi¤ini de söylemeliyim: Yeflil, da¤- olan Timafl Yay›nlar›’ndan böyle bir kitab›n
görüflmelerimiz üç ana bafll›k-soru ekseninde bul’un tüm bodrumlar›nda Kürtler oturu- birlikte yaflamaya inanm›yor. Yine de, iki kelimeyi a¤›zlar›ndan Y›ld›r›m gerçek bir kahra-
yürütüldü: Göç öncesi hayat, göç süreci ve yordu, yeni yeni bodrumlardan ç›k›yoruz.” mand›r. Terörle mücadele- onu öldürme plan› yapar lara gitmekte ve PKK’l›lar›n “kellesini al- ç›kmas› ise, bir tesadüften çok, kantar›n to-
hiç düflürmüyorlar: ‘Bar›fl’ ve ‘çözüm’. Çözüm, onlar›n yerine Murat Y›ld›r›m, Cemalettin Emeç (nitekim, böyle bir sui- maktad›r.” puzunu kaç›rmadan, terörle mücadele eden
göç sonras› gelinen flehirde yaflananlar. Gö- Bir baflka göç ma¤durunun sözleri ise, yafla- de, PKK’n›n çok güçlendi-
Yeflil: Savaflç› kast eylemi yap›ld›¤› ve *** kifli ve kurumlar›n imaj›n› restore etme ça-
rüflme yapt›¤›m›z kiflilerin ço¤u, göçten önce d›klar› karfl›s›nda gelifltirdi¤i tavr› ve hayata ¤i ve art›k nizami savafl
hayatlar›n›n, pastoral bir tablo çizercesine tutunma inad›na iflaret ediyordu: “Buralarda
de¤il, onlarla birlikte düflünülerek üretilmeli. yöntemlerinin geçersiz kal-
Timafl Yay›nlar›, May›s 2009, 224 s. Öcalan’›n sa¤ kurtuldu¤u Bafltaki sorumuza geri dönecek olursak, bas›n›n bir ürünü gibi görünüyor.
AGOS kitap
14 eylül 2009 eylül 2009 15 AGOS kirk
Bir hayatta kalma hikâyesi: Hayaller, düfller, yaflam...
Hampartsum Çitciyan’›n an›lar› Bir devrimcinin hikâyesi
TAL‹N SUC‹YAN
M‹NE AKMAN
yay›mlanan kitap üzerine konufltuk. mad›¤›n› anlatt›.
• Nas›l karar verdiniz baban›z›n an›lar›n› • Baban›z›n size anlatt›klar›yla burada ‹yi ki Erken Öldün, hem kiflisel, hem de kolektif bir iç hesaplaflman›n roman›. Hronis Missios’un
yazmaya? gördükleriniz birbiriyle örtüflüyor
Bana hep sorarlard›, “Baban›n hat›ralar›n› muydu? an›lar›, Yunanistan sol hareketinin tarihinden k›rk y›ll›k bir kesitine ›fl›k tutuyor.
yaz›yor musun?” diye. Ben de, bu ifli becere- Bekledi¤imden daha fazlas›n› buldum.
meyece¤imi söylüyordum hep. Annem Babam an›lar›n› anlat›rken, önemli sokakla-
1995’te çevrilen Kapetanios: Yunan ‹ç Sava-
1998’de, 92 yafl›nda vefat etti. Birkaç gün
sonra her fleyi h›zla unuttu¤umun fark›na
vard›m. Bunu en çok yemek yaparken fark
r›n ve önemli yerlerin isimlerinin bulundu¤u
bir harita çizmiflti; onunla anlat›yordu. Her
fley aynen çizdi¤i gibiydi. Çeflmenin suyunun
Ö lüme de¤il yaflama tutunan, “›fl›¤a, çi-
çeklere, kad›nlara, flaraba ve harekete
âfl›k” bir devrimci, yoldafl›na “‹yi ki erken öl-
“Lümpen unsur! Sen lümpen unsurun ne
oldu¤unu bilir misin? Ben de sonradan ö¤-
fl› 1943-1949 (Belge Yay., çev. Yavuz Alo-
gan) adl› kitab›ndan beri, Yunanistan’da
dün!” diyebilir mi? Hronis Missios, ‹yi ki Er- rendim, o zamanlar yabanc› dillerle hiç yaflanan Nazi iflgali, Yunanistan ‹ç Savafl› ve Hronis Missios
ettim; tarifin nas›l oldu¤unu sormam gereki- akt›¤› kanallar bile aynen babam›n söyledi¤i
ken Öldün adl› otobiyografik roman›n›n ilk aram yoktu. Lümpen unsur, serseri, baflka Albaylar Cuntas› gibi dönemlerde ülkenin ‹yi ki Erken Öldün
yordu… Anlad›m ki, bana gibiydi. Ancak, yaflad›¤› evi
anlat›lanlar› da h›zla unu- bir türlü bulamad›k. Babam sat›rlar›nda, arkadafl›na, “Sen flansl›yd›n; en bir deyiflle topluma zararl› biri demekmifl. devrimci saflar›ndan yükselen seslere hasret çev. Ari Çokona
tabilirim. Ayn› anda, “Aca- Peri’den (bugünkü ad›yla Ak- baflta, hem de kurflunla vurularak ölüverdin” Neden öyle oldu¤unu söyleyeyim mi? Ara kalm›flken... Helikopter Yay›nlar›, Haziran 2009, 224 s.
ba babam›n ve annemin de pazar) ayr›ld›¤›nda bir Kürt diye sesleniyor. Ard›ndan, ‘ona’, üçüncü te- s›ra buzuki dinlemekten hoflland›¤› ve bu- Yunanistan solunun serüvenini anlatmak,
anlatt›klar›n› da, yemek ta- isyan› yaflanm›fl orada, ve köy kil flahsa hitaben yaz›lm›fl uzun bir mektup nu gizlemedi¤i, kad›nlardan hoflland›¤› ve ve bunun ötesinde, Yunanistan’da Komü- t›s›n›n en güzel yan› ise, do¤rular›n›, Par-
rifi gibi, kolayca unutabilir befl gün boyunca yanm›fl. gibi ak›p gidiyor roman. Yazar›n, iflkenceler, bunu gizlemedi¤i, flaraptan hoflland›¤›, ge- nist Parti etraf›nda dönen ‘resmi sol’ tart›fl- ti’nin, insan öznesini d›fllayan so¤uk madde-
miyim?” diye bir düflünce Evin yak›n›ndaki çeflmeyi ve hastal›klar, mücadeleler ve inançla dolu ha- nelde insanca tutkular› oldu¤u ve samimi malar›na katk›da bulunmak, ve o hesaplafl- lerinin yerine koyarak, hangi durumda olur-
tak›ld› kafama. Bu düflün- evin yerini buldum, ancak yat›ndan an›larla dolu mektubun her sat›r›n- davrand›¤› için. Hayâs›zlar, y›llar y›l› bu- may› paylaflmak için yaz›lm›fl bir kitap ‹yi ki sa olsun insan olma halini, bütün davan›n
ce bana çok a¤›r geldi. Er- evin kendisi yoktu. da, anarflizan özgürlü¤e duyulan, tüyleri di- zuki, özellikle de rebetiko müzi¤i dinleme- Erken Öldün. Missios, “iki çeflit devrim- ötesinde tutuyor olmas›. Ne de olsa “Dev-
tesi gün babama gittim ve Babam, gitti¤i okulun jan- ken diken eden bir tutku, bir aflk gizli. Ez- nin, hele bu tutkular› söylemenin ahlaks›z- ci”nin, yani “baflka bir kültüre inan›p sistemi rimci dedi¤in uçan bir kufltur, kartald›r; ›fl›-
yaflad›klar›n› bana anlat- darmalar taraf›ndan bas›laca- berlenmifl sosyalizm propagandalar›na de¤il, l›k oldu¤unu söyleyip durdular, kafam›z› de¤ifltirmeye çal›flanlar ile, sistemin d›fl›nda ¤a, çiçeklere, kad›nlara, flaraba ve harekete
mas›n› istedim. Soracak ¤›n› duydu¤unda okul kitap- vücudunun her hücresiyle ‘do¤ru’ya inan- ütülediler. Rebetiko güya ahlak çöküntüsü- olup, oyuna dahil olmak için onu anlamaya âfl›kt›r...”
milyonlarca sorum vard›. lar›n› ah›ra saklad›¤›n› anlat- Hampartzoum M. Chitjian m›fl, inatç› bir idealist, yedi¤i dayaklar›, çek- nün, kötümserli¤in müzi¤iymifl. Bütün ya- çal›flanlar›n” hikâyesini anlat›yor. Ama bu
H arput’ta do¤an Hampartzoum Mardi-
ros Chitjian (Hampartsum M. Çitçi-
yan), 2003’te Los Angeles’ta vefat etti¤inde
Sabahlar› anlat›yordu, Er-
menice olarak. Son günü-
Sara Chitjian m›flt›. Bu kitaplar› bulmak is-
tiyordum en çok. Arkadaflla-
Ölüme K›l Pay›: Ermeni Soyk›r›m›ndan
Kurtulmufl Birinin An›lar›
ti¤i ›st›raplar›, ve zaman zaman ‘devlet ba-
ba’ya karfl› kazand›¤› küçük zaferleri anlat›r-
flam›m›z iyimserlik doluydu da, devrimi
do¤ru yoldan sapt›ran müzikmifl.” (s. 10)
hikâyenin kiflileri sadece Yunanistan’›n
‘anarflik’ devrimcileri de¤il. Ömrünün ço¤u-
Hronis Missios, hikâyesini, bir yandan
sözlü tarih gibi kurguluyor, bir yandan da,
kiflisel deneyimlerini, konuflma dilinin sami-
102 yafl›ndayd›. Ölümünden alt› ay sonra, ne kadar konuflmay› sürdürdü, hastaneye gi- r›m, bunun imkâns›z oldu¤unu, herkesin ha- Belge Yay›nlar›, Eylül 2009, 592 s. ken, adeta, günah ç›kar›yor –‘günahs›z’ ol- nu hapishanelerde geçiren Missios, Yunanis- miyetiyle, kronolojik bir çizgi izlemeden,
k›z› Zaruhy Sara Chitjian’›n, babas›n›n anla- dene kadar… Ermenice için bir yard›mc›m zine arad›¤›m› düflünece¤ini söyledi. Ben de, du¤u halde. fazlas›n› duygular›n›zda elde edersiniz; ha- tan Komünist Partisi saflar›nda mücadele okuyucuya aktar›yor; okuru, tek bir sayfada
t›mlar›n› bir araya getirdi¤i A Hair’s Breadth vard›; babam›n anlatt›klar›n› o yaz›yordu, kitaplar› bulursam, bulmama yard›m edene 1985 y›l›nda yay›mlanan ilk kitab› ‹yi ki yat, insan oldu¤umuzu bize sürekli hat›rla- veren yoldafllar›n›n yan› s›ra, kendisi gibi, hem çocuklu¤una, hem de hapishane günle-
from Death: The Memoirs of Hampartzoum sonra ben ‹ngilizceye çevirerek tekrar yaz›- alt›n verebilece¤imi söyledim. Ama kitaplar› Erken Öldün’le (‘Kala, esi skotothikes noris’) tan duygularla ölçülebilir ancak.” toplumun marjinlerine itilmifl esrarkefller, rine götürebiliyor. Hikâyenin sürükleyicili¤i
Mardiros Chitjian adl› kitab›, Taderon Yay›- yordum. Her fleyi elde yazd›¤›m için, kitab›n da bulamad›k. ça¤dafl Yunanistan edebiyat› içinde önemli Missios’un hikâyesi, 1930 y›l›nda Kava- eflcinseller ve adli mahkûmlardan gardiyan- ve yazar›n izledi¤i anlat›m yöntemi bir yana,
nevi ve Gomidas Enstitüsü’nün iflbirli¤iyle oluflmas› 5 y›l gibi uzun bir süre ald›. • Baban›z›n anlatt›¤› kiflilerden, bugün la’da, tütün iflçileri aras›nda bafll›yor. Alman
bir yer edinen Missios, 2001 y›l›na kadar lara, hatta iflkencecilere kadar, bütün karak- roman› Türkçeye kazand›ran Ari Çoko-
yay›mland›. • Baban›z›n anlat›mlar›, dönemin gün- bölgede hâlâ tan›nan birilerini bulabil- dört kitap daha yay›mlam›fl. 2001’den sonra iflgali, ‹ç Savafl, ve ard›ndan gelen diktatör- terleri, hayat›n ‘do¤al’ ak›fl› içinde, hep in- na’n›n ustal›kl› çevirisi de, kitab› bir solukta
Bugün 76 yafl›nda olan Sara Chitjian, ge- lük hayat›na iliflkin birçok veri bar›nd›- diniz mi? çeflitli derleme hikâye kitaplar›na katk›larda lük döneminde (1967-1974), Yunanis- sanc›l bir bak›fl aç›s›yla anlat›yor. Kendi ha- okunur k›l›yor. Çevirmen, eserin orijinalin-
çen sene A¤ustos ay›nda, ailelerinin memle- r›yor… Evet; örne¤in Ulafl Efendi’den söz etmifl- bulunan yazar, 2009’da, Yunanistan’da, tan’daki pek çok devrimci gibi, tutuklama- yallerini, aflklar›n›, ve s›n›rlar›n› da, renkli deki dil oyunlar›n›n, benzetmelerin ve argo-
ketlerini merak eden bir grupla birlikte Ana- Kitapta, giyilen k›yafetlere, kullan›lan efl- ti. Tüm bölgede çok nüfuzlu bir insanm›fl. Vangelis Bondas’›n müzikleri ve 50 sayfal›k lardan, gözalt›lar›ndan, hapishanelerden, ifl- bir dille, sözünü sak›nmadan aktar›yor. nun metne verdi¤i rengi, Türkçeye büyük
dolu’yu gezdi. 6 bin kilometre yol yapt›; yalara, günlük hayat›n ayr›nt›lar›na, yaflanan Bölgede tan›flt›¤›m 5-10 kifli, bu ismi hat›rla- bir kitapç›k eflli¤inde piyasaya ç›kan‘Mesela kencelerden geçiyor. Dolay›s›yla, ilkgençlik Okuma-yazma bilmedi¤i için bildirileri oku- bir baflar›yla aktarm›fl. Yunanca edebiyata,
Harput, Malatya, Mufl, Do¤ubeyaz›t, Van, yerin do¤as›na iliflkin çizimlere de yer verdik. d›. Çok sayg› duyulan biri oldu¤u anlafl›l›- Edebiyat... Hronis Missios, Hronis Missi- y›llar›ndan 40’l› yafllar›na kadar, 26 y›l bo- yamay›fl›n›, bolca Marksist terimin kullan›l- çeviri sorunundan dolay›, ‘klasikler’ d›fl›nda
Diyarbak›r, Antakya ve Mersin’e gitti; baba- Babam o kadar detayl› fleyler hat›rl›yordu yor. os’u Okuyor’ adl› bir CD ile yeniden günde- yunca, ya kaçak ya da gerilla olarak, ya da d›¤› parti toplant›lar›nda yap›lan konuflma- uzak kald›¤›m›z bir dönemde, Yunanistan
s›n›n, kendisine detaylar›yla anlatt›¤› köyünü ki… Örne¤in, sabah erkenden kalkt›klar›nda • Kitab›n ad› Ölüme Ramak Kala; ölüm, me gelmifl. Missios’un kendi hikâyesini an- tecrit halinde yaflamak zorunda kal›yor. lar› kavrayamay›fl›n› içtenlikle döküyor mek- edebiyat›ndan yapt›¤› seçkiler ve çeviriler
buldu. Oradan, ‹ran s›n›r›na yak›n bir bölge- yüzlerini y›kayacaklar› bir lavabo varm›fl; la- baban›z›, hayat› boyunca s›k s›k s›na- latt›¤› ‹yi ki Erken Öldün de, bu vesileyle, Onu tan›tan biyografilerde, “1973’ten beri, tubuna. Yo¤un bask›lar ve a¤›r iflkencelerle için Çokona’ya ne kadar teflekkür etsek az.
ye gitti; buras›, babas› Hampartsum Çitçi- vaboyu her zaman ilk olarak büyükbabas› m›fl. özgür bir birey olarak Atina’da yaflamakta-
Türkçede yay›mlanmadan birkaç ay önce, piflmanl›k dilekçeleri imzalamaya boyun Sayfalar boyunca iflkenceleri, rutubetli,
yan’›n, özgürlü¤e kavufltu¤u yerdi. kullan›rm›fl. Bir önceki kuflaktan olan, önce Dört kez, ölüme çok yaklaflm›fl; bu yüz- d›r” yaz›yor.
Yunanistan okuyucular›n›n ve ‘dinleyicileri- e¤en eski yoldafllar›n›, muhbirlik yap›p yolu- karanl›k hapishane odalar›n›, hastal›klar›, ifl-
Hampartsum Çitçiyan 1915 sonras›nda onun eline su dökermifl. Bu görev bu flekilde, den kitab›n ad›n› böyle koymak istedi. ‹lki, Missios’un kiflisel tarihinin, Türkiyeli
nin’ karfl›s›na yeniden ç›km›fl. Yazar, fiubat nu bulanlar›, daha iyi bir düzenin yolunun kenceden sakat kalmalar›, açl›k grevlerini,
önce ‹ran’a geçmifl, oradan da Meksika’ya büyükten küçü¤e do¤ru, en son çocu¤a ka- 1915... ‹kincisinde, babas› çocuklar›n› okula ay›nda, Yunanistan’da yay›mlanan Ta Nea okuyucunun hâlâ pek aflina olmad›¤› 20. bask›, korku, sindirmelerden geçti¤ine ina- insan›n onurunu ezen, haks›z ve faflist uygu-
gitmeyi baflarm›flt›. Kendisi de Meksika do- dar devam edermifl. Erkekler b›y›klar›n› ku- götürüp orada b›rakm›fl, çünkü kendisi git- gazetesine verdi¤i bir röportajda, hayat hikâ- yüzy›l Yunanistan tarihiyle örtüflüyor olma- n›p ‘do¤ru’nun karfl› taraf›nda yer alan her- lamalar› okurken, insan “Neden?” diye sor-
¤umlu olan, ancak 1935’te, ailesiyle birlikte laklar›n›n ard›na kadar uzat›rm›fl… Babam, mek zorundaym›fl. Çocuklar›yla vedalaflama- yesini “8-3=11” ifadesiyle özetliyor, ve aç›k- s›, kitab› çekici k›lan bir unsur. Özellikle kesi, yarg›lamadan, oldu¤u gibi ele al›yor. madan edemiyor. ‹yi ki Erken Öldün, tam da
Los Angeles’a yerleflen Sara Chitjian’la, annesinin yüzünü hiç görmemifl; sadece göz- m›fl, çocuklar da ona hiçbir fley sormam›fllar, ce çocuklar›n adlar›n› de¤ifltirmifller. Baba-
l›yor: “Vererek kaybettiklerinizin kat be kat de, Dominique Eudes’ün, Türkçeye Y›llarca sadakatle ba¤l› kald›¤› parti yöne- bu yüzden, 20. yüzy›l›n tüm devrimcilerinin
Türkçe çevirisi, geçti¤imiz günlerde, Ölüme lerini aç›kta b›rakan, peçe türü bir fley takt›- çünkü babalara soru sorulmazm›fl… Babam, m›n ad› Rüfltü Hampar olmufl. ‹kinci gün,
K›l Pay› ad›yla, Belge Yay›nlar› taraf›ndan ¤›n› ve büyükbabas› varken asla efliyle konufl- dinleri de de¤iflmifl... Üçüncü gün, Türk ta- timini, “sadece siyasal konulardaki aptall›k- an›lar›n› yaflatabilecek, çekilen bütün ›st›rap-
babas›n› son kez orada görmüfl. Okulda ön-
rihi ö¤renmeye bafllam›fllar. Sonra bütün ço- Hronis Missios, 1930’da Kavala’da do¤du. Çocuklu¤u, Thasos’lu tütün iflçileri, Metaksa lar›ndan dolay› de¤il, ölüm sonras› cennetle- lar›n ortak sesi olabilecek, evrensel bir kitap.
cuklar› toplam›fllar, büyük olanlar› yanlar›na diktatörlü¤ünden kaçan komünistler ve göçmenlerle dolu bir mahalle olan Potamoudia’da geç- re inanmad›¤› halde, derin bir aflkla ba¤lan- “Neden?” sorusuna en güzel cevab› ise, yine,
alm›fllar ve onlardan, boflalan evleri talan ti. Ailesi Selanik’e tafl›nd›ktan sonra, Missios, ikinci s›n›fta okulu b›rakarak çal›flmaya baflla- d›¤› yaflam için kendi yaflam›n› feda eden tarihin ‘nesnesi’ olmay› reddeden Missios
edip, eflyalar› oradaki Ermeni kilisesine gö- d›. Nazi ‹flgali’nde yaflanan ‘Büyük Açl›k’ döneminde, K›z›l Haç’›n s›ras›nda destek verdi¤i bir devrimcinin derin çeliflkisini” ve “Her insa- veriyor: Bir devrimci, insanlar› ve özgürlük-
türmelerini istemifller. ‹ki hafta sonra, büyük grup çocuk ile birlikte Yiannitsa’ya (Yenice) gitti ve orada n›n içinde yetiflti¤i toplumsal iliflkilerde ken- lerini tutkuyla severek, yaflad›¤› ça¤›n kalbi-
çocuklar› küçüklerden ay›rm›fllar yine. Ba- devrimci saflara kat›ld›. Ba¤›ms›zl›¤›n ard›ndan Selanik’e di deneyimini yaflama gereksinimini” anla- ne girebilir; basit bir izleyiciyken, tarihin
bam, kardefllerinden ayr›lmamak için ba¤›r- dönerek fiehirlerin Demokratik Ordusu’na girdi. 1947’de yamad›klar› için, sat›r aralar›nda elefltiriyor. ‘öznesi’ne dönüflebilir. Missios, hem yafla-
m›fl. Bir çocuk yan›na gelmifl, “Sus. Bizi öl- tutukland›, iflkence gördü ve idama mahkûm edildi. 9 ay Körü körüne inanmak yerine, partisine elefl- m›yla, hem de yazd›klar›yla, her ikisini de
dürecekler. B›rak, bari onlar yaflas›n” demifl. boyunca idam› bekledi; tesadüfen kurtuldu. A¤ustos 1973’e tirel yaklaflarak, içinde bulundu¤u hiyerarflik baflarm›fl.
Bir gece, onlar› ayr› bir yerde tutmufllar. Ço- kadar, hayat›n›n büyük bir k›sm›n›, hapislerde ve sürgünde ve bask›c› yap›y› sorguluyor; hatta, “Burjuva Roman›n Türkçe bask›s›n›n düzeltmeni
cuklardan birinin küçük bir b›ça¤› varm›fl. O sisteminin sadece hiyerarflisiyle bask›s›n› de- Gökhan Gençay, kitab›n arka kapak yaz›s›n-
geçirdi. Okuma-yazmay› oralarda ö¤rendi. 1962-67 ara-
b›ça¤› kullanarak, gece oradan kaçmay› ba- ¤il, VATAN, D‹N ve A‹LE’ye iliflkin bütün da yer alan notunda, yazar›n üslubundaki
s›nda verdi¤i bir ‘özgürlük aras›’nda EDA’n›n (Birleflik De-
flarm›fllar. Babam, 1916’da, Kürt isyan›ndan ideolojisiyle ahlak›n› ve ayn› zamanda riya- yaflam enerjisine ve “özgürlükçü do¤rudanl›-
mokratik Sol) gençlik örgütüne kat›ld›, PAM’›n (Diktatör-
kaçarken, ölümle bir kez daha yüz yüze gel- kârl›¤›n› da s›rt›m›zda tafl›yorduk” diyerek, ¤a” dikkat çekerek, “Dar›s› yaflad›¤›m›z top-
lü¤e Karfl› Cephe) kurucu üyesi oldu. Halen, Atina yak›nla-
mifl. Ve 1921’de, Sako Mahallesi’nden ‹ran’a döneminin sosyalistlerinin pek yanaflmad›¤› raklarda ayn› mevzularda kalem oynatanla-
r›ndaki Kapandriti kasabas›nda yafl›yor.
kaç›fl› s›ras›nda, bir kez daha… bir iç hesaplaflmay› yafl›yor. Missios’un anla- r›n bafl›na” diyor. Kat›lmamak elde de¤il...

AGOS kitap 16 eylül 2009 eylül 2009 17 AGOS kirk


Sábato’nun kahramanlar› ‘Demir Kilise’nin öyküsü
ve mezarlar› LORA BAYTAR

S‹DAR BAYRAM
Mimar Hovsep Aznavur’un eseri olan Haliç’teki Sveti (Aziz) Stefan Bulgar Kilisesi, 19. yüzy›l›n
sonlar›nda Viyana’da üretildikten sonra ‹stanbul’a tafl›nm›fl, prefabrik bir yap›
Alejandra ve babas›n›n bafl›na gelenler, örgüte dair merak›m›z› art›r›yor. mücadelenin bir bölümünü

Ernesto Sábato, bu dünyaya olan inançs›zl›¤›m›zdan bir ç›k›fl yolu ar›yor. Y üksek mimar Hasan Kuruya-
z›c› ve yüksek mühendis ve
mimar Mete Tapan’›n kaleme al-
oluflturan, ba¤›ms›z bir Bulgar
Ortodoks Kilisesi kurma girifli-
d›¤›, 1998’de yay›mlanan, bir yap› miyle iliflkilendiriliyor.
y›mlan›r. ‹ki roman aras›nda bu kadar uzun Tünel’de oldu¤u gibi, daha roman›n ba- monografisi niteli¤indeki Sveti Binan›n geçirdi¤i Hasan Kuruyaz›c›, Mete Tapan
bir süre olmas›, büyük oranda, Sábato’nun fl›nda, yine bir cinnet ve cinayet vakas› ile Stefan Bulgar Kilisesi bafll›kl› çal›fl- onar›mlar Sveti Stefan Bulgar Kilisesi:
kendine ve yazd›klar›na dair inanç eksikli- karfl› karfl›ya kal›r›z. Ancak bu sefer, anlat›c›, man›n geniflletilmifl ikinci bask›s›
Ernesto Sábato Kilisenin eski kartpostallardaki Bir Yap› Monografisi
¤inden kaynaklan›r. Metni boydan boya cinayeti iflleyen Alejandra de¤il, Alejandra’ya yap›ld›. ‹stanbul’un en güzel sahil-
Kahramanlar ve Mezarlar rengiyle (1920’de beyaz, Yap› Kredi Yay›nlar›,
kuflatan ve karakterleri tan›mlayan inanç- âfl›k olan Martin’dir. Martin bir gün otu- lerinden birine sahip olan Haliç
çev. P›nar Savafl 1923’te gri-mavi) bugünkü ren- Temmuz 2009 (geniflletilmifl 2. bask›),
s›zl›k da belki bu yüzdendir. Roman, rurken, arkas›ndaki Alejandra onunla ko- semtindeki Sveti Stefan Bulgar
Ayr›nt› Yay›nlar›, Ekim 2000, 421 s. gi aras›nda önemli farkl›l›klar 175 s. + çizimler
Alejandra’n›n, babas› Fernando Vidal’i bir nuflmaya bafllar ve aralar›nda geçen k›sa di- Kilisesi, Türkiye’de infla edilen ilk
var. Bu nedenle, kilisenin çeflitli
tüfekle öldürmesi ve sonra üzerine gaz dö- yalogdan sonra gözden kaybolur. Martin, prefabrik kilise olma özelli¤ini ta-
dönemlerde onar›mdan geçirdi-
kerek kendini yakmas› hakk›ndaki bir gaze- Alejandra’y› yeniden görmek için Buenos manlar ve Mezarlar’› iç içe geçirip, hiçbir fl›yor. Kilise hakk›nda yap›lm›fl en
te haberi ile bafllar: Aires sokaklar›n› arfl›nlar durur, ancak okuman›n mutlak, hiçbir anlam›n sabit ol- kapsaml› araflt›rman›n ürünü olan
kitapta, yeni bilgilerin yan› s›ra,
Kilisenin 20. yüzy›l bafllar›ndaki görünümü ¤i düflünülüyor. Kitapta, bina-
n›n günümüze kadar geçirdi¤i ‹stanbul’un
“Buenos Aires’in köklü ailelerinden biri- Alejandra ortadan kaybolmakta ustad›r. mad›¤›n›n, metinlerin her zaman yeniden onar›mlar hakk›nda ayr›nt›l› bil-
nin evinde meydana gelen bu trajediye
bir delilik nöbetinin yol açt›¤› san›lmak-
Martin ile Alejandra’n›n iliflkisi, Alejandra’n›n yorumlanmaya aç›k oldu¤unun alt›n› bir
kez daha çizer. Fernando’ya göre,
‹ngilizce ve Bulgarca özetler de su-
nuluyor.
giler veriliyor. her köflesinde bir
Martin’i görmek isteyip istememesine ba¤l› 1946 y›l›ndaki ilk onar›m›n
tad›r. Ama yeni bir bulgu bu görüflün
do¤rulu¤undan kuflku duyulmas›na yol
hale gelir. Bu ba¤, zamanla, Martin için bir “Castel, Buenos Aires’in entelektüel çev- Viyana’dan Haliç’e ard›ndan, 1950’de çat› kaplama- Aznavur eseri var
ba¤›ml›l›¤a dönüflür. Sábato’nun, dünyan›n releri taraf›ndan çok iyi tan›nan biriydi, Halk aras›nda ‘Demir Kilise’ ola- s› elden geçirilmifl, 1985’te ze-
açmaktad›r. Fernando Vidal’in takma bir
adla oturdu¤u Villa Devota’daki evinde bugünkü haline yöneltti¤i en önemli eleflti- bu nedenle herhangi bir fley hakk›ndaki rak da bilinen Sveti Stefan Kilise- min araflt›rmas› yap›lm›fl, bulu- 1868’de, ‹stanbul’da ‘Ermeniler aras›n-
öldü¤ü gece bitirdi¤i ‘Körler Üzerine So- rilerden biri de budur; inançs›zlaflan bir düflünceleri herkesçe biliniyor olmal›yd›. nan sonuçlar raporlanm›fl. daki ilk Mason locas› olan ‘Ser’i kuran
si, mimar Hovsep Aznavur tara-
ruflturma’ adl› tuhaf bir inceleme yaz›s› toplum içerisinde kurulan her ba¤, bir ba- Onun gibi bir adam›n körlere olan tak›n- 1988’de, Avusturyal› mühendis Avukat Serovpe Aznavur’un o¤lu Hovsep
f›ndan, 19. yüzy›l›n sonlar›nda
ele geçirilmifltir. Araflt›rmalar sonucunda ¤›ml›l›k biçimidir. Öte taraftan, ba¤›ml›- t›s›n›n gözden kaçmas› olanaks›z. Örgüt Gilbert Wiplinger, binay› ince- Aznavur, 1876’da, 22 yafl›ndayken Ro-
Viyana’da parça parça haz›rlan-
incelemenin bir paranoyak taraf›ndan Allende, yani Maria Iribarne’nin kocas› leyerek zarar durumunu sapta- ma’ya giderek Güzel Sanatlar Akademi-
l›klar›m›z, paranoyalar›m›z, kurgular›m›z d›ktan sonra ‹stanbul’a tafl›narak,
K ahramanlar ve Mezarlar, Arjantinli ya-
zar Ernesto Sábato’nun Tünel ile baflla-
yan üçlemesinin ikinci kitab›. ‹lk kitaptaki
kaleme al›nd›¤› ortaya ç›kar›lm›flt›r. Bu
bulgunun cinayete yeni bir ›fl›k tutup,
delilik nöbeti varsay›m›n› zay›flatarak ar-
ve saplant›lar›m›z, mevcut inanç yoklu-
¤unda, dünyayla kurabildi¤imiz tek ba¤
arac›l›¤›yla onu cezaland›rmaya karar ver-
mifl olmal›. Allende kar›s›na Castel’in son
çal›flmalar›n› sergiledi¤i galeriye gitmesi-
Haliç’teki arsa üzerinde kurulan
temele monte edilmifl.
m›fl ve buna yol açan nedenlerin
zemindeki oynamalar ve koroz-
si’ne girdi. Mesle¤i d›fl›nda hareketli bir
toplumsal yaflam sürdürmüfl olan Azna-
haline gelir. Yap›s›nda tümüyle demir mal- yon oldu¤unu belirttikten son- vur, ‹stanbul’dayken Sahmanatrakan
temaya yaklafl›r bir biçimde, Martin ve Ale- d›ndaki daha karanl›k bir nedeni gün ›fl›- ni, resimlerden birine büyük ilgi göster-
Roman ilerledikçe ö¤reniriz ki, Alejandra ‹konostasis ra, onar›m için gerekli gördü¤ü Ramgavar (Meflruti Sosyalist) adl› parti-
jandra aras›ndaki iliflkiye tan›k oluyoruz bu ¤›na ç›karacak baz› yorumlar getirmesi mesini, Castel fark edene kadar resmin zemenin kullan›ld›¤› kilisenin ta-
ile Martin’in çalkant›l› iliflkisinin en önem- önünde durup incelemesini sonra orta- fl›y›c› strüktürü, çeflitli biçim ve boyutlarda Petersburg’daki bir fabrikada dökme demir- önlemleri s›ralam›fl. Bu raporun nin kurucular› aras›nda yer alm›flt›r. Ka-
sefer. Hikâyenin anlat›c›s› Martin için, bu mümkün görünmektedir. E¤er bu man-
iliflki sürekli bir bekleme, ne yapaca¤›n› bi- t›k zinciri do¤ruysa, belki de Alejandra’n›n li sebeplerinden biri, Alejandra’n›n babas› dan kaybolmas›n› söylemifltir. Kaybolma- çelik profillerden oluflturulmufl. Binan›n d›fl den üretilen di¤er bir kilise de, Çarl›k Rus- iflaret etti¤i tehlikelere karfl›n, uzun bir süre hire’de Ermeni cemaatinin yönetim ku-

lememe, uzak kalmaya çal›flma, ancak her


tüfekte kalan iki kurflundan biriyle inti- Fernando’nun körlerle ilgili tak›nt›s›d›r. s›n›... Bir ifade biçimi yaln›zca... Castel cephesinde yer alan tüm elemanlar›n yan› yas›’n›n egemenli¤indeki Letonya’n›n Dü- boyunca, onar›m için herhangi bir giriflim- rulunun ve Güzel Sanatlar› Sevenler Er-

seferinde kendini yine Alejandra’y› ararken,


har etmek yerine canl› canl› yanmay› seç- Fernando, kendi paranoyalar› uyar›nca sonunda Maria’ya yeniden rastl›yor, ken- s›ra, kilisenin içindeki duvarlar, merdiven- naburg kentine tafl›narak, kalenin avlusuna de bulunulmam›fl. Bu arada, Wiplinger’in meni Cemiyeti’nin üyesi olmufl, ayr›ca
mesi de aç›klanabilir.” (s. 7) ‘Körler Üzerine Soruflturma’ adl› bir metin dini kaybedercesine âfl›k oluyor, deli gibi
ler, kolonlar ve kolon bafll›klar› da demir yerlefltirilmifl. saptad›¤› tahribat da artm›fl. binadaki ko- Ermeni spor kulübünün baflkanl›¤›n›
ona yaklafl›rken bulma haline (öyle zaten), gece gündüz onu izliyor, evi-
dönüflür. Ve elbette, daimi hu-
kaleme al›r. Roman içerisinde malzemelerden yap›lm›fl. Giriflinde ve mer- Kitapta, 1870’lerin ikinci yar›s›nda, rozyonun etkisi özellikle d›fl cephelerde gö- yapm›fl, 1935’te bu kentte ölmüfltür.
ne bile gidiyor... Daha sonra olanlar› bu-
zursuzluk ve tedirginlik, bek-
okunabilecek, baflka bir roman kezinde yer alan duvarlar ve kolonlar›n Gustave Eiffel’in bürosunda tasarlanan ve rünür hale gelmifl, ve binan›n durumunun Aznavur’un ‹stanbul’da imzas›n› att›¤›
rada tekrarlamaya gerek yok: Castel’in
lenti ve ba¤lanma, paranoya ve
fleklinde kurgulanm›fl olan bu k›skançl›ktan ç›ld›rd›¤›n› ve Maria’y› öl- renkli mermer levhalarla kaplanm›fl olmas›, onun denetimi alt›nda infla edilen demir giderek kötüleflmesi nedeniyle onar›ma ka- yap›lardan baz›lar› flunlard›r: Beyo¤-

cinayet, roman›n kurucu ö¤ele- metin, roman›n, hem içerik hem dürdü¤ünü, sonunda t›marhaneye, yani yap›ya görkemli, ve estetik aç›dan zengin bir prefabrik kiliselerden de söz ediliyor. Bu ki- rar verilmifl. Mart 1991’de bafllayan ona- lu’ndaki Yeni Frans›z Tiyatrosu, Tepeba-

ri olarak metindeki yerlerini de biçim bak›m›ndan doru¤a Örgüt’ün yapt›¤› bu plan›n hiçbir biçim- görünüm kazand›rm›fl. liselerin en son örne¤i, Fransa’n›n Lüksem- r›mda öncelikle binan›n d›fl› ele al›nm›fl, an- fl› Tiyatrosu, Cibali’deki tütün iflleme ve

al›r. Roman›n ilk bask›s›na yaz- ulaflt›¤› noktad›r. Bu bölümde dil de ortaya ç›kmayaca¤› tek yere kapat›ld›- Haliç’e dik konumda, üç nefli ve tran- burg s›n›r› yak›n›nda yer alan Crusnes böl- cak, büyük tehlike alt›nda olan temeline sigara fabrikas› (bugünkü Kadir Has

d›¤› notta, Sábato, “Öyle bir farkl›lafl›r, anlat› iyice karanl›kla- ¤›n› an›msamak yeter de artar. Kim bir septli bir bazilika olarak infla edilen yap›da, gesinde, 20. yüzy›lda infla edilen Sainte Bar- iliflkin sorunlar çözülememifl. Kilisenin Üniversitesi), Sirkeci’deki Sanasaryan

kurgusal anlat›m türü vard›r ki, fl›r, gerçek ile kurgu birbirinden delinin sözlerine kulak asar ki?” (s. 299) bodrum kat, zemin kat, galeri kat› ve iki be Kilisesi. Kilise binas›, bir fabrikada üre- mülkiyetini elinde bulunduran Bulgar Or- Han› ve Gülbenkyan Han›, Sultanhama-

yazarlar bir saplant›dan kurtul- ayr›lamaz hale gelir. Gerçeklik katl› bir çan kulesi yer al›yor. Pencerelerin- tildikten sonra, 1939’da bölgeye tafl›nm›fl ve todoks Kiliseleri Vakf› da, esasl› bir onar›m m›’ndaki Topalyan Han›, Heybeliada
Fernando’nun savlar›n›n do¤ru olup ol- için gereken bütçeyi oluflturamam›fl. Daha Abbas Halim Pafla Köflkü, Kanl›ca’da
mak için çabalay›p dururlar; bir kurguya dönüfltükçe, kurgu- de, daha ziyade Avrupa mimarisindeki gotik yerine monte edilmifl.
mad›¤› aç›kl›¤a kavuflmuyor, ama Alejandra sonra, Bulgaristan hükümeti binan›n duru- Prenses Rukiye Yal›s›, Sultanhama-
lar›n etkileri maddileflir; Fernan- yap›larda görülen ‘gül pencere’ fleklinin uy-
bunu neden yapt›klar›n› kendi- ve babas›n›n bafl›na gelenler, örgüte dair Stevi Stefan yasak tan›m›yor muyla ilgilenmifl ve Bulgaristan’da bir ‘fikir m›’ndaki Sebuhyan Han›, Beyo¤lu’ndaki
leri bile anlayamazlar. ‹yi ya da do kendi hikâyesinin kurban› merak›m›z› art›rmaya yetiyor. Asl›nda, söz gulanm›fl olmas› nedeniyle, Sveti Stefan Ki-
lisesi’nin, gotik mimarinin izlerini tafl›d›¤› Sveti Stefan Kilisesi, flimdilerde, bak›ms›z- yar›flmas›’ aç›lmas› gündeme gelmifl. Abbas Ha-
kötü bu benim yazabildi¤im olur. Fernando kendini körler ta- konusu olan, anlat›lanlar›n gerçekli¤inden l›ktan dolay› kötü durumda. Yar›flmaya kat›lmak isteyen ve duru- lim Pafla Ko-
tek kurgu biçimidir” diyor. Tü- raf›ndan kurulmufl bir örgütün ziyade, do¤urdu¤u sonuçlar; bu dünyada ileri sürülüyor.
Geçmiflte çevresini saran irili ufakl› bina- mu yerinde görmek için 2003’te ‹s- na¤›, Beyo¤-
nel ile Kahramanlar ve Mezar- varl›¤›na inand›rm›fl ve bu örgü- yaflaman›n a¤›rl›¤›yla bafl etme biçimlerimi- ‘Demir Kilise’ tek de¤il lar nedeniyle ancak yak›ndan fark edilebilen tanbul’a gelen mühendis Çavdar Ko- lu’nda fiark
lar aras›ndaki yak›nl›k da, hem tün elinin her yere uzanabildi¤i, zin, her zaman gün yüzüne ç›kmasa da hiç- Binan›n strüktürünün yan› s›ra, geçirdi¤i kilise binas›, 1980’lerin ikinci yar›s›nda, dö- lev, kiliseyi ask›ya alan bir öneri gelifl- Tiyatrosu
biçim hem de içerik aç›s›ndan örgütün varl›¤›na dair bilgi edin- bir zaman tam anlam›yla defedilemeyen trav- onar›mlar›n da anlat›ld›¤› kitapta, kilise, nemin belediye baflkan› Bedrettin Dalan’›n tirmifl. (‘Ermeni Ti-
bu saplant›dan kurtulma tavr› mek isteyenlerin ise cezaland›r›l- matik yap›s›. Roman›n anlat›c›s› Martin’in Kilisenin durumuna iliflkin en son
dünyadaki benzerleriyle de karfl›laflt›r›l›yor. Haliç’i ‘temizlemek’ için yapt›¤› y›k›mlar›n yatrosu’),
etraf›nda flekilleniyor. Hem ka- d›¤› sonucuna varm›flt›r. Tü- tüm cümlelerine sirayet eden, ne depres- rapor ise, 8 Kas›m 2004’te haz›rlat›l-
Kuruyaz›c› ve Tapan, ‘Demir Kilise’nin, de- ard›ndan ortaya ç›km›flt›. Tokatl›yan
rakterlerin kendilerini içerisin- nel’de anlat›lan hikâyenin baflka yonla ne de bunal›mla aç›klanabilecek bir mirden yap›lm›fl ilk prefabrik kilise oldu¤u Çevresindeki yap›lar›n y›k›lmas›yla tek m›fl. ‹stanbul’da olmas› muhtemel flid- Oteli, Al-
de buldu¤u haller, hem de ya- bir okumas› da, bu noktada, ro- a¤›rl›k, roman›n sonuna kadar insan›n ya- sav›n› kabul etmiyor, ve dünyan›n çeflitli bafl›na kalan kilise, Yahudi ve H›ristiyan detli bir depremde binan›n zarar gör- man Pazar›,
flad›klar› gerçekli¤in kurgulan- man›n menziline girer. kas›n› b›rakm›yor. Sábato, bu dünyaya yerlerinde daha önceki dönemlerde yap›l- ibadet yerlerinin inflas›n› yasaklayan ve ‹s- memesi için, zeminin güçlendirilmesi ‹ngiliz kar-
ma biçimleri hep bu noktaya Fernando’nun kaleminden inanmay› b›rakm›fl olmam›z›n basit bir çö- m›fl bu tür kiliselerden verdikleri örneklerle, tanbul’un fethinden günümüze kadar uygu- ve temellerin takviye edilmesi gerekti- ma okullar›,
iflaret eder; gerçeklik bir saplan- aktar›lan ‘Körler Üzerine Sorufl- zümü oldu¤unu iddia etmiyor; bu inançs›z- bu sav› çürütüyor. lanan kanuna karfl›n infla edilmifl olan yegâ- ¤inden, 2005 y›l›nda bir proje haz›r- Kiriks Apart-
t›dan fazlas› de¤ildir. turma’ adl› incelemede, Castel’in l›¤› olabildi¤ince farkl› biçimlerde ele alarak En eski demir prefabrik kilise, 1854’te, o ne ibadet yeri olma özelli¤ini tafl›yor. Bu lanm›fl. Nisan 2006’da uygulanan bu man›, Vuçi-
Kahramanlar ve Mezarlar, iflledi¤i cinayetin örgüt taraf›n- bir ç›k›fl yolu ar›yor. Israrla, bu dünyay› de- Hovsep Aznavur (önde),
dönemde ‹ngiltere’nin sömürgesi olan durum, Bulgarlar›n Osmanl› ‹mparatorlu- projeyle binan›n oturdu¤u zemin sa¤- no Apart-
üçlemenin ilk kitab› olan Tü- dan planland›¤› öne sürülür. ¤il, bu dünyaya olan inanc›m›z›, geriye ka- yak›n dostu aktör
Avustralya’daki yeni bir yerleflim merkezine ¤u’ndan koparak ba¤›ms›z bir devlet kur- lamlaflt›r›larak, temellerin, olas› yer hareket- Bedros Atamyan ile man›.
nel’den tam on üç y›l sonra ya- Böylece Sábato, Tünel ile Kahra- lan tek sahici ba¤›m›z› yaz›yor. götürülmek üzere Bristol’de haz›rlanm›fl. St. mak için yürüttükleri mücadeleyle, ve bu lerinde kaymas› önlenmifl.
AGOS kitap 18 eylül 2009 eylül 2009 19 AGOS kirk
özerkli¤i ya da özgürlü¤ünü so- • pastifl (fliirle nesirin, mahkeme lanmas› ve bu sayede toplumlardaki “soyk›-
runsallaflt›rarak modernist miras› kararlar›yla günlüklerin vb. bir- r›m olas›l›klar›”na iliflkin paranoya duygusu-
Son y›llar›n en ‘yeni-roman’lar›ndan biri olan Eski Sinagog Meydan›, çok farkl› bir yazar› müjdeliyor da benimseyen, geliflkin bir post- leflmesi, romanda dipnot kulla- nun ifllenmesi)
modern üslupla karfl› karfl›yay›z. n›m›, yazar›n ad›n›n roman Özellikle ‘poioumenon’ sayesinde gerçek-gi-

“Gerçek sizi özgür k›lacakt›r: içinde hem flair hem de fliir çe- bilik duygusunu kaybetmedi¤imiz ‘Kitap’ta,
Gerçek-gerçek, virmeni olarak geçmesi) yaflam›fl (ya da yaflayan) sahici-gerçek kahra-
kurmacasal-gerçek, manlar (örn. Sally Perel), kurmacasal-gerçek
kurmacasal-kurmaca • metinleraras›c›l›k (tarihsel ve-
kahramanlar (örn. Goldmann, fiila, Moni-
ve üst-kurmaca ya güncel olan anlat›lara, di¤er

Hangi gerçek?”
ka) ve kurmacasal-kurmaca kahramanlarla
Roman›n birincil-kurmacas›, sü- kurmacalara gönderme: örn.
(örn. Cihad, Kerstin, Tina, Köllsch, Klaus)
rükleyici bir polisiye olarak anla- gerçekte de var olan ‘Hit Man’
bir arada. Üç tür karakteri birbirine ba¤la-
fl›labilir. Ancak burada polisiye, karar›n›n, Horst kiflisiyle yeni-
yan, karmafl›k bir, hatta iki üst kurmaca söz
bir üslup sorunudur; içeriksel an- den kurgulanmas›; Steinbeck’çi
konusu. Kurmaca-gerçek hayat› ile örgütle-
lamlar›n dokundu¤u bir tezgâh, ‘doc’ motifi, David Lodge’un
di¤i/çözdü¤ü dava aras›nda bölünürken ço-
‹REM MÜLLER bir kanvast›r sadece. As›l içerik, ‹yi ‹fl adl› roman› vb.)
¤alan d›flavurumcu-romantik Aflk›n, peflin-
söyleyiflten (polisiyeden) ayr› ola- • üst-kurmacan›n varl›¤›n›n sez- den kofltu¤u kitaba erdi¤i yerde, yazar› Öy-
rak vard›r. Polisiye, as›l içeri¤e dirilmesi (ajan-provokatör Köl- kü Didem Ayd›n’la buluflan büyülü-gerçek
Aflk›n, dayat›lan kurgudan farkl›, her in- ken özgün ve tikel kiflili¤ini saklamaya çal›fl-
Ö ykü Didem Ayd›n’›n Eski Sinagog
Meydan› adl› roman›, kaçak bir mah-
kûmun masumiyetini kan›tlama mücadele-
san için biricik olan bireysel kimli¤in irade
gücüyle yarat›labilece¤ine inan›r ama bunu,
maktad›r sanki: “...ilginç buldu¤um bir fley,
sürekli kiflisellikten toplumsal ve politik ola-
giydirilmifl giysidir.
Dazlak çetesi ‘Ondörtler’in
lisch’in çeflitli kurgusal teknik
araçlara yapt›¤› göndermeler:
bir karaktere dönüflüyor ve vatans›z ama de-
¤ertan›r bir kimlik kazan›yor. Baz› kahra-
kurgulad›¤›, 14 kelimelik bir örn. “Çehov’un Silah›”, “Mac- manlar›n (örn. Klaus, Köllisch), kurguya
sini, ve bu mücadelenin anlam›n›n ne oldu- varoluflçulu¤un tan›mlad›¤› gibi, topluma na do¤ru sap›yor olmam. Yani bir türlü ‘Be-
cümleyle oynanan, flifreli dehflet Guffin”, “tritagonist”, “deus ex müdahale eder görünmeleri de dikkat çekici.
¤u sorusuyla s›nanan büyük bir aflk› anlat›- f›rlat›lm›fl olas› kimlikler aras›ndan seçmez. nim için Yahudi olmak ne anlama geliyor?’
oyununun yap›s› ve hayati s›rr›, machina”, “bu hikâyenin için- Mükemmel çat›da ve çokdilli at›lan dü¤üm-
yor. Ona göre insan biricik kimli¤ini egemen ai- sorusuna odaklanam›yorum...” (s. 264)
okuyucuya çözüm umudu vaat deysem”…) lerde postmodern bir örgü ve kurgu-söküm
Freiburg’daki Uluslararas› Suç ve Ceza diyetten koparak, egemen kimli¤i ‘kurgusö- Bu aflk, Ester’in Kitab› Megillah’taki Pu-
eden ama temelsiz ç›kan bir dizi okumakla kalm›yor, yorumsal olarak hep
Araflt›rmalar› Merkezi’nde çal›flan Türk kö- küm’ yoluyla sorgulayarak yeniden kurgula- rim ç›ng›ra¤›n›n nas›l çal›naca¤› alegorisiyle Didem Ayd›n • poioumenon olgusu (olan bite-
emareden, hatta ‘bulunma- aç›k kap› b›rakan bir yeniden yap›m süreci-
kenli kriminolog Dr. Aflk›n Cem Vona- mal›d›r. s›nan›r. Cihad’›n kurtulufl mücadelesinden yor dizeleri. Yap›t, sanki, bir ‘iki kere okuma nin, eserin kompozisyon süre-
yan’dan yola ç›k›larak çözülür. Bulgudan ne de tan›k oluyoruz. ‘Postmodern’in bask›n
l›’n›n kap›s› çal›n›r. Gelen, yirmili yafllar›n- haberdar olan Goldmann, bir gazetecinin esteti¤i’ kurmak istiyor. cinin parças› olmas›)
“Hangi ülkenin dinisin çocuk, de¤il, bulamamadan yola ç›k›larak var›lan gürültücüyle de¤il, sesi elinden al›nanla
da, Cihad adl›, hapishane kaça¤› bir Türk teflvikiyle, aç›lacak yeniden yarg›lanma da- Eski Sinagog Meydan›’ndaki postmodern
hangi rüzgâr›n peygamberi?” yeni gerçek, oyunda kendisine ‘varl›k’ sözü • historiyografi (tarihsel olaylar›n kurmaca meflgul oldu¤unu vurgulayan ‘son’a do¤ru,
gencidir. Cihad, ‘Vonal›’ ad›n› hapishanede vas› hakk›nda yaz› yazmak istemektedir. kurgusal unsurlara da de¤inelim:
düflen ama ortadan kayboldu¤u anlafl›lan, unsuru haline gelmesi, Soyk›r›m, K›r›k Kris- üç tür karakter, kendilerini yeniden takdim
‹kinci eksen, inançl› bir Amerikal› Yahudi Goldmann’a göre, davay› tüm gizli ayr›nt›- • ironi (bir dizi ikili karfl›tl›¤›n birbirlerini de-
duymufltur. ‘yok’ olan Tina’n›n (Kerstin’in dazlak çetesi- tal Gecesi, Bosna’da ifllenen insanl›¤a karfl› edercesine, bir geçit resmi verir. Sonuncu
Almanya göçmeni bir ailenin çocu¤u olan ve Aflk›n’dan otuz yafl büyük olan Pro- lar›yla, kamuoyu ile paylaflmak, Eski ¤illemeye çal›fl›rken birlikte de¤illenmeleri)
nin kalan iki kad›n üyesinden biri) bedeni- suçlarla ilgili yarg›lamalar, Sally Perel vb. ‘meflru müdafaa’ iddias› ‘kitap’ olan Ci-
olan Cihad, ‘Ondörtler’ lakapl› dazlak flid- fesör Goldmann ile ‘Vonal›’n›n aflk›d›r. ‹ki- Ahid’deki Purim ç›ng›ra¤›n› çalmak gibidir:
nin dönüfltü¤ü yeni ‘durum’la simgelenir gi- • çok söylemlilik (özellikle çok dillilik, çok yan örgü ve motifler) had’›n ‘kay›tlar›’ Aflk›n’a verifli, özel bir an-
det çetesinin eski üyesi olan Kerstin’e âfl›k si, kendilerini bir arada tutacak bir ‘senaryo’ “Böyle fleyleri saklama... Dünyan›n bu
bidir. Kerstin ile Tina’n›n bedenleri aras›n- kültürlülük, çok kimliklilik) d›r. Eski Sinagog Meydan›’na hâkim üniver-
olmufltur. Anlat›s›na göre, bir gece yar›s›, aramaktad›rlar. Goldmann’›n 1929 krizin- oyundan haberi olmal›. Dünyan›n ‘Pu- • parçal›l›k (sahici gerçe¤e dayanan olay ya
daki s›n›r çizgisi de bulan›kt›r art›k. ‘Karaor- site binas›nda yazan “Gerçek sizi özgür k›la-
kara çarflaf giymifl biri, iki sevgilinin Köln den sonra, kendi hayat mücadelesine s›k›flan rim’den haberi olmal›! Ve o haberi biz ver- • postmodern oyunculuk (örn. Ondörtler’in da kiflilerin kurgusal gerçeklikte yeniden an-
man’, yaflamla ölüm, masumiyetle mahkû- cakt›r” yaz›s›na farkl› bir gözle bakar Aflk›n,
kentindeki evine gelerek, uykuyla uyan›kl›k babas›, Macaristan’da kalan kardefline yar- meliyiz! Ester’in Kitab›’na uygun bir de gü- Ceza Kanunu’yla oynad›klar› flifreli oyun, lamlanmas›)
miyet, suç ve ceza aras›ndaki gölge toprakla- ve sorar: “Hangi gerçek?” Bugünün geçmifli
aras›ndaki Cihad’a b›çakla sald›rm›flt›r. Bo- d›m edememifl, amcas› Auschwitz kurban› rültü ç›karmal›y›z.” Aflk›n ise buna fliddetle elmas, yüzük vb. t›ls›ml› motifler)
r›n bozbulan›k belirsizlik imgesidir sanki. • gerçekle kurmaca aras›ndaki s›n›r›n kalk›fl› ya da gelece¤i var m›yd› ki? Yaflam›n sonu
¤uflma s›ras›nda Cihad bu ‘meçhul’ü öldür- olmufltur. Kendini Holokost kurbanlar›yla karfl›d›r. Kaçak Cihad’›n kamuoyu ile pay-
Bölümleri ay›ran fliirlerden, roman›n ‘li- • kara mizah (dazlak Horst’un ‘kaba’ anket (Yahudi soyk›r›m›n› simgeler görünen Frei- var m›d›r ki? Ve gerçe¤i nedir ki?”
müfl, korku ve telafl içinde, öldürdü¤ü kifli- özdefllefltiren Goldmann’›n, Yahudili¤ini lafl›lmas›n›n ona zarar verece¤inden korkar:
Öykü Didem Ayd›n rik özeti’ ç›kar›labiliyor. fiiirlere yeniden dö- metni ile Goldmann’›n fliirsel metninin art burg’daki tarihi Eski Sinagog Meydan›’n›n Eski Sinagog Meydan›, son y›llarda oku-
nin çarflaf›n› açmadan, cesedi Ren Nehri’ne ‘kiflili¤inin tan›m›’ k›l›fl›, ‘Yahudi Olmak’ “Ben Cihad’la ilgiliydim. Goldmann ise
Eski Sinagog Meydan› nen okuyucu, romans› yaflanm›fll›ktan kalan arda bulunmas› ve her ikisinin de ‘kimliksel’ Türk Cihad’›n davas›nda, Köln’deki ‘Yeni du¤umuz en yeni-romanlardan biri. Çok
atm›fl; Ren’den Kerstin’in cesedi ç›kar›l›nca bafll›kl› mektubundan da aç›kça anlafl›l›r: ‘kurbanlar toplulu¤u’ ile...” (s. 367). Gaze-
‹letiflim Yay›nlar›, fiubat 2009, 421 s. ‘hat›ralarla’ baflka türlü duyumsamaya bafll›- anlat›lar olmas›, s. 258-266) Cami Meydan›’ motifiyle yeniden anlam- farkl› bir yazar› müjdeliyor.
kendisine sald›ran›n Kerstin oldu¤unu dü- “...San›r›m Yahudi olmam, hem babam›n te dan›flman› bilim insan› Goldmann ‘Ci-
flünmüfltür. Ama yap›lan yarg›lamada delil ateizmine isyan etmemi, ama hem de onun- had gibiler’le meflgul iken, art›k bilim insa-
ve emareler katilin Cihad oldu¤u san›s›n› l›ftan soyundu¤u düzlemle birlikte bafllayan la Amerikan kimli¤i alt›nda ezilmeyi red- n› kimli¤inden s›yr›lm›fl Aflk›n, belirli bir
güçlendirmifl, Cihad, kara çarflafl›y› kendini yepyeni bir dedektiflik öyküsüne evrilir, ve detmesinde, özdeflleflmemi sa¤lad›. Para- ‘Cihad’› ‘aklamakla’ meflguldür.
doksal olarak, bu anlatt›¤›m durum, Eric

Enis Batur’dan pervas›z denemeler


savunma güdüsüyle öldürdü¤ü sav›n› mah- ‘Ondörtler’ lakapl› dazlak çetesi ile Ci-
had’›n temel çat›flmas›, uzun ve çetrefilli bir Erikson’a göre Alman erkeklerini Hitler’i Kara çarflaf
kemeye kabul ettirememifl, hapis cezas›n›n
ard›ndan Almanya’dan s›n›rd›fl› edilmek ‘yeniden yarg›lama’ davas›yla zirveye ç›kar. izlemeye iten dinami¤in ta kendisidir. Oto- Romanda hukuk ile edebiyat aras›ndaki ça-
üzere cinayetten mahkûm edilmifltir. riteye, yani Churchill ve Bat›’n›n otoritesi- t›flma da irdeleniyor. Cihad’a ‘reva görülen
“Çünkü tarihini de bilmen, ne karfl› romantik bir isyana kap›l›p yine de metin’ yerine ‘tahayyülü muhtemel’ baflka
Aflk›n bu olayla ilgili hiçbir haber ve ka-
unutmam›fl olman gerek...” baba figürü ile özdeflleflebilmifllerdir.” (s. bir metin kurulurken, karakterler (özellikle ya da birkaç ‘fley’i büyüterek, seçip ay›rarak y›mc›l›k aras›ndaki iliflkilere, okuma al›fl-
y›t bulamam›fl, Cihad’›n ak›l hastas› ya da
tehlikeli bir suçlu oldu¤u endiflesine kap›l- ‹stanbullu entelektüel bir aileye mensup Afl-
k›n’›n, T‹P eski senatörü babas›n›n kufla¤›-
264). Hem Cihad’la, hem de Nazi çetesi
‘Ondörtler’in üyeleriyle ‘aray›fl benzerlikle-
‘edebiyat’› simgeleyen Klaus, ve ajan-provo-
katör Köllisch yard›m›yla) dönüflüyor. K›l›f
E nis Batur, güncel Türkiye edebiyat›nda
en çok yazanlar ve en çok yay›mlayanlar
aras›nda ilk akla gelen isimlerdendir; hem ya-
bakma hedefi a¤›r bas›yor. Pervas›z, çünkü
pertavs›z zaman-mekân-konu s›n›r› tan›ma-
kanl›klar›m›za, yazar›n Klasik Bat› Müzi-
¤i’ne olan tutkusuna, “hayaletler için (yapt›-
m›flt›r. Çünkü Cihad Aflk›n’a kimli¤ini ka-
na egemen olan toplumcu eylemcili¤inin, ri’ gösterir. içinde k›l›f izle¤i; yazar›n kendi bafl›na ge- y›n dünyas›n›n mutfa¤›ndad›r, hem de dene- m›fl kendisine: Karagöz ile Hacivat, Petrarca ¤›) radyo eylemleri”ne ayr›lm›fl. Dördüncü
n›tlayacak bir belge gösteremez. Geçmiflte,
1980 kufla¤›n›n apolitik Aflk›n’›nda b›rakt›- Cihad da, Kerstin’le iliflkisinde, ailesine çirdi¤i kitap k›l›f›, kitab›n üstündeki yazar meleri, fliirleri ve elefltirileriyle edebiyat›n pek ve Ece Ayhan, Vüs’at O. Bener ve Nootebo- ve beflinci bölümlerdeki denemelerde ise,
Alman polisine sald›rmaktan haks›z yere
mahkûm olan Aflk›n, Cihad’› kendisine ya- ¤› iz, Cihad’›n tekil hikâyesindeki eylem ka- bilinçsizce isyan etmifltir sanki. Kerstin üze- k›l›f›, Aflk›n’›n üstündeki bilimsel araflt›rma çok alan›nda kalem oynat›r. Batur’un son ki- om, Saddam ve Shakespeare biraraya gele- Batur, kültür-sanat dünyas›nda yapt›¤›
k›n hissedecek ve olay› araflt›rmaya karar ve- rarl›l›¤›d›r. Aflk›n’›n mesleki hayat›nda da rinden, Almanl›¤a ‘total’ olarak ait olmak k›l›f› ve Cihad’›n gerçe¤i üzerindeki ‘kara tab› Pervas›z Pertavs›z’›n son sayfalar›nda bu bilmifl: rozetten kahveye, müzikten edebiya- ‘ufuk taramalar›’nda gözüne çarpan isimleri
recektir. s›k s›k karfl›s›na ç›kan “‹nsanlar› bir arada istemifltir. Almanl›k alt›nda ezilmeyi sorgu- çarflaf’la kuruluyor. Ama kara çarflaf, Ci- bibliyografyan›n tamam›na ulaflmak müm- ta ilerlenmifl.” ve olaylar› büyüteç alt›na al›yor.
Cihad ve Aflk›n, yeni bir ‘metin’ yaratma tutan nedir?” sorusu, roman›n temel soru- lamaz, yeter ki o kimlik onu sar›p sarmala- had’a sald›ran›n çarflaf›ndan ziyade, Afl- kün: 38 fliir, 19 nesir, 38 deneme kitab› d›fl›n- Pervas›z Pertavs›z befl bölüme ayr›lm›fl: Ça¤›m›z›n hastal›¤› olan ‘avare okuma-
mücadelesine giriflirler. Aflk›n, ‘sorufltur- sudur. Siyasetin, hatta bilimselli¤in tümel- s›n. Ne zaman ki Alman yarg›s› onu, hata- k›n’›n tabiriyle “Alman olan Alman gö- da, günceler, seyahatnameler, ‘içbükey’ eser- ‘Ölçekler, Karfl›laflmalar, H›s›ml›k ‹liflkileri’, lar’a bir cevap Enis Batur’un bu derleme ki-
ma’s›na, neo-nazilerin ‘profil’lerini ortaya lefltirici e¤ilimlerini, sanki bu tekil, bu eflsiz larla dolu bir yarg›lama sonucu, Kerstin’i zü”nün, yani biçimsel adaletin gözlerindeki ler, özel ansiklopediler, ve daha niceleri... ‘Bizim Co¤rafyadan’, ‘Kitab’a Gelince’, tab›. Y›llar›n› edebiyata ve yay›mc›l›¤a ada-
koyacak bir ‘bilimsel araflt›rma’ k›l›f› ile bafl- macerada s›nama imkân› bulan Aflk›n, ob- hunharca öldürmekten mahkûm eder, iflte o k›l›ft›r. Yaz›n sanat›nda zengin bir dilin gü- Geçti¤imiz Haziran ay›nda, Pervas›z Per- ‘Ufuk Taramalar›’, ‘Minyatürler’. ‹lk bö- m›fl bir entelektüelin mutfa¤›ndan al›nt›lar
lar. Reva görüleni de¤il kendi yazd›¤› metni jektif yaftalar›n ötesindeki varolufla, kimlik- zaman ‘özgün’ kaderini yeniden yazmaya cü ve sezginin sonsuzlu¤una olan inanç, tavs›z: 2000-2008 bafll›kl› denemeler derle- lümde, yazar›n kiflisel ve yaz›nsal ‘karfl›lafl- okuyoruz Pervas›z Pertavs›z’da. Müzik, rad-
arayan Cihad, do¤du¤u ve büyüdü¤ü toplu- lerden s›yr›ld›¤›nda ç›plak kalacak insana bafllar. kendisine ve yazar›na belli belirsiz gönder- mesiyle, bu bibliyografyaya bir kitap daha malar’›n›n ard›ndan kaleme ald›¤› deneme- yo, foto¤raf, ‘yay›n dünyas› magazin haber-
ler var. Alberto Manguel’den Pascal Quig- leri’, zamane hastal›klar›m›z, bu mutfaktan Enis Batur
ma ‘entegre’ edilmemifltir, medeni ve mo- inan›r (“...Ama bu ç›plakl›ktan utanma- Goldmann ise, bir türlü anlatamamakta- meler yapan bu karmafl›k ve çok katmanl› eklendi. Batur’un, Cumhuriyet gazetesinin
nard’a, Cees Nooteboom’dan Roland Bart- bulunan baharatlar. Batur, “kendi ‘okuma Pervas›z Pertavs›z
dern topluma! Mahkûmiyet karar›, “...ka- d›m...”, s. 139). ‹nsana biçilen kimli¤e de- d›r “Yahudi olmaktan baflka kim” oldu¤u- metin yoluyla aktar›l›yor. kitap ekindeki köflesinin ad› kitab›n bafll›¤›-
hes’a, Alessandro Baricco’dan Jean lambas›’n› gece gündüz çal›flt›r›rken”, “oku- K›rm›z› Yay›nlar›, Haziran 2009, 403 s.
r›flt›¤› kavgalar›n, ç›kard›¤› olaylar›n haddi ¤il, insan›n kendi kurgulad›¤› kimli¤e ina- nu. Hrant Dink’in, Agos’un 13 fiubat 2004 Eski Sinagog Meydan›, estetik alg›n›n ve na tafl›nm›fl, fakat kitapta yaln›zca oradaki
hesab› olmayan, yaflad›¤› medeniyetten pa- n›r. Varoluflun gerçekli¤i, kiflinin herhangi tarihli say›s›nda yay›mlanan tarihi makale- akl›n-ötekisi’nin ‘gölge topraklar›na’ el yaz›lara de¤il, çeflitli dergilerde, kataloglarda Echénoz’a, Camus’ye, Tolstoy’a, hatta Ra- ma dürbünleri” sa¤layarak okuyucusunu
bir tarih dilimindeki eylemiyle ba¤lant›l›d›r sindeki fikre teflbihte hata yoksa, Nazi soy- uzatma donan›m› ve cesareti isteyen, bir di- yay›mlanm›fl, sempozyumlarda sunulmufl vel’e kadar, çok çeflitli isimleri konu alan, uzak diyarlara götürebiliyor. kurtulamayan kiflidir. Ondand›r, kütüpha-
y›n› alamam›fl, uyumsuz bir genç”ten (s.
ve kiminle bir arada bulunaca¤›n› belirler: k›r›m›ndan boflalacak o zehirli kan›n yerini zi ikili karfl›tl›¤› samimiyetle sorgulayan ‘de- metinlere, çeflitli kitaplar için kaleme al›n- merak uyand›r›c›, zaman zaman da not al- Batur, ‘Okumak, S›raya Koymak’ bafll›k- nesi, pekâlâ okurun hapishanesine dönüfle-
114) söz eder. Cihad, gerçe¤in sosyo-ide-
“…Kim oldu¤umu ancak bir olay örgüsün- dolduracak temiz kan, insan› insana ba¤la- rinlikler’den haber al›narak okunmas› gere- m›fl önsözler ve sonsözlere de yer veriliyor. ma ihtiyac› hissettiren, k›sa yaz›lar bunlar. l› yaz›s›nda, ‘okuma’y›, “gerilimli bir varolufl bilir.” Kitapta 5. s›rada yer alan bu dene-
olojik tan›mlar›n›n içine hapsedilmifltir:
de kan›tlayabilirim. Mesela birisi kanlar yacak asil damar›nda mevcuttur belki de. ken, çok ciddi bir yap›t. Roman›n bu talebi, Okuru, çok tan›d›k olandan al›p çok ‹kinci bölüm, ad› üstünde, ‘bizim co¤raf- eylemi” olarak tan›ml›yor: ‘Okur’ diye ta- meyle, bir anlamda, okuru kitab›n devam›-
“Koyduklar› tan›m›n içine girmiyorsan...
içinde yerde yat›yor olabilir. Iss›z bir köfle- Soyk›r›m, Yahudi kimli¤inin hem zehiri, son k›sm›ndaki Oscar Wilde’c› ‘De Profun- uzaklara götürebilen bir ‘panorama’ olarak ya’n›n edebiyat›na iliflkin yaz›lardan oluflu- n›mlanan kifli için, “Okumak istedi¤i kitap- na haz›rl›yor yazar. Enis Batur’a göre, “Baz›
(i)fllerine gelmeyen olay tarihe gömülmüfl-
de. Gece yar›s›. Ben oradan geçerken nas›l hem de panzehiridir. Bu aflk›n as›l sorunu dis’ motifinde aç›kça ortaya ç›k›yor. Ger- nitelendirilebilecek bir derleme bu. Enis Ba- yor: Karagöz ve Hacivat söylenceleri, Orhan lar, okuyabileceklerinden kat be kat fazlad›r. kitaplardan elde edilen nektar, koskoca bir
tür....” (s. 17)
davranaca¤›m› bilemem. Ama nas›l davran- ise Goldmann’›n, bu ‘yapma-Yahudi’den çekli¤i hep yeniden yorumlanabilir flekilde tur’un, onu takip edenlerin aflina oldu¤u üs- Veli ve Naz›m Hikmet’in fliiri, Cevat fiakir Okur, sonuçta yetiflemeyen, yafl› ilerlerken kütüphanenin toplam nektar gizilgücünü
Bilimsel araflt›rma k›l›f›yla bafllayacak
d›¤›m önemlidir tabii… Kim oldu¤umla il- kurtulup kurtulamayaca¤›d›r. Yahudilik kurgularken ‘de¤er’siz kalmayan, zorlay›c› lubun ‘pervas›z ve pertavs›z hali’: “Pertavs›z, Kabaa¤açl›’n›n romanlar›, Bilge Karasu’nun yetiflemeyece¤ini ö¤renen, bu gerçe¤i kendi- aflabilir.” Pervas›z Pertavs›z’›n da böyle bir
olan soruflturma, son derece sürükleyici ve
gilidir…” (s. 89) inanc›na ait ritüeller üzerinde ›srarla durur- toplumsal durumlar alt›ndaki bireyin çünkü bir ‘fley’in içine, o ‘fley’in içindeki bir çevirileri… Üçüncü bölüm, edebiyat ile ya- ne zulüm arac› haline getirmekten her vakit kitap oldu¤unu söylersek abartm›fl olmay›z.
sars›c› bir dizi olay ve kefliflerle sürer, bu k›-

AGOS kitap 20 eylül 2009 eylül 2009 21 AGOS kirk


ÍâÂÔâßÉâÒè üï´Ö Å´Û Æ¶ïÁùÒ˚´Å©ï´ ÍïÒâÒÖ´âÒØ
ÇÄÑÄÓ çÍ܇ÙÑàÄ™
ÇÄÑÄÓ çÍ܇ÙÑàÄ™

·Ò·≠·ıß´âÒè: Ä©á ìÅßÅ´Åù Ô´Ôâ-


ÎÅÖçÔ´âÒ âı ˘Å£Å˘ÅÖçÔ´âÒ Å´- ûïıÎç©ï´ éÒßÅ˘ ïÒ` ÆÓï´óçÒÅÒÅ- ´·©´ üâ≠Ô·ıëâÅßÉ Ô⣠ùè ÖÔ´â´ ó·ıÎÅÉÅ´·ıëïı´´âÒ âÒÖï ßçÁ ©ï≠-
ùÅÒâóï üÅßÅÒÅõ çï´ Å©á ·Ò·≠·ıß- Îè ÎçÌÔÅ ëïıÒ˘ïıóçÒïØ (¶ïÁùÒ˚´Å- Äóï ßÅÒÖÅÒçï âı 12 ïßÅß´âÒ·ı ıÅõ Å´°Å´·ı´´âÒ·ı ùÅß Ôâ£Å-
´âÒ·ı ïÒÅùÅ´ÅÛ·ıßè ì·£·Ì·ıÒáÅ- ©ï´ ÍïÒâÒÖ´âÒ) Å´·ı´ ·ıηıß´ÅÎï- ´ùÅÒ´âÒè: ¶ÅÒïÅß ÄÎÔ·ıÅõÅõï´è ´·ı´´âÒ·ı ßÅÎï´: ™ïıëè ï´˘´ÅÉâ-
ÌÅÒ âÒùÒï ßè ßçÁ: ‚çï´ ÌÅÒÅ´Åõ Ò·ıëïı´-üÅıÅ˘Åõ·©·Ì ù·ı ÖÅ© ≠ÅÔ É·ó·Òï´ ßÅ©Ò´ ç, ÎÒÉ·ıëïı´ ç É·ó·- ÒÅÉÅÒ ùè ©ï≠âÛ´ç ÉÅãßÅëïı ÅÈÅÎ-
´·©´ïÎù ˚Òï´Åù ÉâÒâó·Ì ‰ÒÅãïóï·© ©ÅÁ·£ ·ı üÅ•âóï ˚£Åù ßè ÅıâóÛ´âó, Òï´ üÅßÅÒ âı ·'„ ·˘ ùè ©Å´áÖ´ï Ââó´âÒ âıÎ, ·Ò·´Û óÅ©´˚Òç´ ù˛Å´á-
ßçÁ Ö·Òõ·£ ãï´·ı·ÒÅùÅ´ ùÅÈÅÌÅ- ·„ ëç Å©Î ëâßÅ©ï ÖÒÅùÅ´·ıëâÅ´, ©ÅÒÖÅ´˘ï ëâÒÅÛ·ıß ùÅÔÅÒâó·ı: ÒÅáÅÈ´Å© ûïıÎç©ï´ éÒßÅ˘:
Ò·ıëïı´è: ÆÄ©Î ·Ò·≠·ıß´âÒè üÅãïı Å©ó Å©Î è´áüÅ´·ıÒ ô·Òü·ıÒáï´: ‡Ò- Í·ıÒÉ àÒÒ·Òá·ıëâÅ´ ô·Òü·ıÒáï` ÄıÅ´á·ıëïı´´âÒ·ı´ ßçÁ ©Å•Åô
´ßÅ´ âÒùÒï ßè ßçÁ ùÒ´Å© Ö·ÒõÅá- ˘Å´ ·Ò ÔÅÒÅõ·ı´ ç â£âó·ıëïı´è, ûÅ©Ò, ‡Òáï âı Í·ıÒÉ û·Öï´ Ô⣠ùè ùè üÅ´áïÂï´˘ üÅ©âÒç´ï âı ëÒ˘âÒç-
Ò·ıïóØ èÎÅõ çï´: Ä©á ÂÅü·ı´ „çï´ ´·©´˘Å´ Åó ÉÅÛÅÈïù â´ Å©Î ßÅÎï´ ˜·ôç ÄÎÔ·ıÅõ, ¶·ıüÅßßçÔ âı Äóï ´ï è´áâó·ıãßÅ´: îÉÒâı ˚Òï´Åù ©ï-
ßÔÅáÒÅõ, ·Ò ·ıë ÅßïÎ Å´Û Å©á Åó ÖÒ·ıÅõ´âÒè: ûâÔâıÅÉÅÒ éÒßÅ˘ï âÒÒ·Òá·ıëâÅ´ üâÔ: 12 ÅÈÅ˘âÅó´â- ≠â´˘ ÎâÉÅÎÔÅÛï üÅ© ùÅ´Å´Û âı
ù˛ÅÂÅü·Ì·ıï: äï´·ı·ÒÅùÅ´´âÒ·ı Å≠ôÅÔ·ıëïı´è âãÅùï ùÒ´Å© üÅßÅÒ- Òè ùè ÌâÒÅõ·ıï´ 12 ïßÅß´âÒ·ı: öï- üÅ˝ï˘Ûï ëïıÒ˘ßç´ Åóâıï´âÒ·ı ßï-
ï≠ôÅ´·ıëïı´è ùÅÒï˘ ·ı´çÒ üÅÎÅ- ıïó Å©Î ´ïıëï´ ßçÁ: ÎÅùÅÔÅÒ·ıëïı´´âÒè âı ÂÅ≠ÔÅ- ÅÔ⣠ÅÒÔÅÎÅ´Åõ` ÆÏï•Åù, Ìï•Åù
ÒÅù·ıëâÅ´ ßçÁ ÎÅÒÎŘï ãÖÅÛ·ıß
ûïıÎç©ï´ éÒßÅ˘` ·ÒÂçÎ ãÅÒÅÛï, ß·ı´˘ï ·•è ´ßÅ´ â´ ïÒÅÒ·ı: ™·©´- ùïıó ˚óÅ/ ïÁï Ô˚ó·ı ´·ıÒ ˚óÅ/ ·ı Ìï-
Ö·©ÅÛ´âó·ı: Ä©á ïÎù ÂÅÔ•ÅÈÅı Åó
´ïıëè ùè ˘´´ÅÒùç ë·ıÒ˘ïÅÛï ßÔÅ- ÂçÎ ´ßÅ´ â´ õ·ßÅÂÅü·ıëâÅ´ ùÅ- •Åùè „è˘ÅÒÅ´/ ´ï©çëï üÅ©èÒ ˚óÅØ
ïÎù·©´ áïßâÛ óÅ©´ÅõÅıÅó °âÒÉÅùÅ-
ı·ÒÅùÅ´ï ÂÅÔ≠Å•·£ ßâÒ°âÛ·ıß·Ì ´·´´âÒ´ ·ı ìÅßÅ´Åù´âÒèØ: ˘ÅÈâÅùè, ·Ò ÅıÅ´áÅÉÅÒ ù˛âÒÖ·ıï
ó·ıëïı´´âÒ·ı: ¯Å´ï ßè ≠ÅÉÅë·ıÅ´
ßè, ·ıηıß´ÅÎïÒâó·Ì ïÒ Å´ßïÁÅùÅ´ ûâ£ï´Åùè Å©Î Ô·£âÒ·Ì ùè É´·ı- òÔÒçóóçãï âı ûÅßÉÅÒ°ßÅ´ Ô˚´â-
ßçÁ °âÒÉÅùÅó·ıÅõ´âÒ·ı ëïıè üÅ-
§çãßï Ä´•ïó ≠ÒÁÅùÅ©˘ï` ÍâÉÅÎÔï·©, ¶ÅóÅëï·©, ëÅÖÒç Ä´ÅÔ·ó·ıï ì·£·Ì·ıÒá´âÒ·ı, Ò·ı´:
ÎÅı 100 üÅãÅÒÅùÅ´´âÒ·ı: ÇÅ´Ôâ-
Æåâóïıó ïı ‰ç≠ úç„çØ àÒã´ùÅ©ï, òÅÒÉâÒáï ˚Òï´Åù´âÒè: ßÅ´ÅıÅ´á üÅ©âÒ·ı âı Åóâıï ˘èãèó- äÅÒßÅ´Åóï „ç, ·Ò ëÒ˘âÒç´·Ì
Ò·ı ÔÅÒ·£·ıëâ´ç ÉÅÒ°Ò Å©á °âÒÉÅ- ûïıÎç©ï´ éÒßÅ˘
(ÍâÂÔâßÉâÒè üï´Ö Å´Û) Ä´ ´Åô ùè ˘´´ÅÒùç ÔÅÒÅõ˘Å≠èÒ- ÂÅ≠´âÒ·ı ©ÅÒÅÉâÒ·ıëïı´è: ÄÂÅ` âÒÖ·ıÅõ âÒÖâÒ·ı´ ùÅß ÂÅÔß·ıÅõ
ùÅóâÅó´âÒè ÂÅüâó·ı üÅßÅÒ ùÅÒï˘ ¶ïÁùÒ˚´Å©ï´ ÍïÒâÒÖ´âÒ
ƉçóùçØ üÒÅÔÅÒÅù„·ıëïı´ ÁÅ´ï ü·Öâı·Ò ß≠Åù·©ëè: ˙Òï´Åù´âÒ è´áÅÒ°Åù Ô⣠ùè ©ÅÔùÅÛ´ç ì·£·- ÅÈÅÎÂâó´âÒ·ı´ ßçÁ ©Å•Åô ùè
ãÖÅÛ·ıâÛÅı ´·©´ïÎù ãï´·ı·ÒÅùÅ´ ƈ·ı´ë˚Ø üÒÅÔÅÒÅù„·ıëïı´
îÎëŴ·ıó, ˙Ö·ÎÔ·Î 2009, 156 çÁ
áÂÒ·Û´âÒè ÉÅ´Ôï ÌâÒÅõâó·ı: àı ùè ÉâÒç üÅßÅÔ⣠©ï≠·ıÅõ ÎÒÉ·ı- ÌèÒáÅùÅ´ âÒÖâÒ·ı ˚Òï´Åù´âÒ·ı´: ô˚ηıï ßÅüßâÔÅùÅ´ Ô£·ı´ âı
îÎëŴ·ıó,
Åßç´ ÉÅ´Ôï ßçÁ, ùÅß Åó ÂâÔÅùÅ´ ëïı´´âÒç: ú˛ÅÒìç Å©á ßÅÎï´ ïÒ Ô·- ÍÅùÅ©´ üÅÎÅÒÅù üÅıÅ˘Åõ·© ßè „ç ˘ÒïÎÔ·´âÅ© Å£ÁùÅ´ ßÅÎï´: ¶â´˘ Åó
®·ı´ïÎ 2009, 203 çÁ
çóùçØ üÒÅÔÅÒÅù„ÅÔ·ı´è ßïÅı·Ò·ıßï ßçÁ Ö·©ÅÛÅı ÔÅ´ÁÅ´˘ï £âÒ·Ì ßçÁÉâÒ·ıß´âÒ è´âó: ÖÒ˘ï´ Å©Î üÅÔ·ıÅõè, ˘Å´ï ·Ò âÒ- ©ï≠âÛï´˘ ûÅ© ßïÁ´ÅáÅÒâÅ´ ÖÒÅùÅ-

Ɖ 12 ÍâÂÔâßÉâÒï ´Åô˚Ò-
âÅùï´ ó·©Î è´õÅ©âÛ §çã-
ùâáÒ·´´âÒ:
ÑïÒ˘è Å©á ÔÅ´ÁÅ´˘ï ùâáÒ·´´â- ïÔâó·Ì ßâÒ˚ÒâÅ© ÅÂÒ·ıß´â-
ÆÓ·ı´âÒç ´âÒÎ ¶ÅÒïÅß ÄÎÔ·ıÅ-
õÅõ´ï âı ®ïηıÎ ˆÒùï„ï ´ùÅÒ´âÒ
ÖâÒ·ı´ üÅßÅÒâÅ É·ó·Òè ùè ´âÒùÅ-
©ÅÛ·ıï´ ÔÅÒÅõ˘Å≠ÒÁÅ´ï´ ·Òßç
´·ıëâ´ç´ ˚Òï´Åù ßè` íÑ. áÅÒ·ı ßâõ
ÉÅ´ÅÎÔâ£õ ®·ÌüÅ´´çÎ àÒã´ùÅÛï
ßï Ä´•ïóï ©·ı≠ÅÖÒ·ıëïı´è, ·Ò ÔÅ´-
ÁÅ´˘´âÒ·ı ˚ÒÅÖÒ·ıëïı´ ç:
¶˚Ô âÒâηı´ ÔÅÒï´âÒ ÅÈÅÁ,
Òç´ ßçù·ı´` åóÅãè£- ¶ÅóÅëïÅ •Åß-
É·ı´ ÌÒÅ© ÖÔ´·ı·£ ≠ÒÁÅ´Å©ï´ âÒ-
ëâıâù·ıëâÅ´ Ô´˚Òç´·ıëâÅ´ ≠ç´-
Ü Òè, ùÒ´Å´˘ ÔÅÒ·ıïó ëç
ôÅÈ´ Åß·ıδ·ıëïı´´âÒè
ìÅßÅ´ÅùÅùïÛ âÒâı·©ë â´, ÉÅ©Û âëç
ùÅô·ıÅõ â´ ÂÅÔâÒ·ı´ ·ı âÒÉ⢠„â´
ïÁ´âÒ ïÒâ´Û Ôâ£âÒç´: ÇÅ©Û ˘·Ìè
˜·ôÅÒï´·ıÅõ èóóÅó·ı ´ßÅ´ Ôâ£â-
ù·ıëïı´´âÒ: ÜâÈ ùÅ´ ÉÅãßÅëïı
(ß˚Ô 1240-293, ‰ó·ıã), üÅ´ÅÒÅõÅ-
´˚ë Å´·ı´·Ì` ‰ó·ıãï ÔÅ£âÒç´.

12 ÍâÂÔâßÉâÒ 1980 ë·ıÅùÅ´ï´ ˘ï´ ßçÁ Ö·Òõ·£ ÔÅ´ÁÅ´˘ï ùâáÒ·- ´ùÅÔï „·ı´â´Å´˘ üÅßâßÅÔ·ı-
ê·ıÒ˘ïÅ´ ÅÈÅı˚Ôè áïßÅı·ÒâÛ âÒù- ´ï´ ÂÅÔâÒ·ı´ ÌùÅ©·ıëïı´´âÒ´ ç: ëïı´´âÒ·ı Å•è, Å´ÌÅÒÅ´ ùÒ´Å´˘
¶çù Åó ˘Ò·ÁÎ` ˙£·ıóáÅ©, ûÅÉâ£Å´â'Ò, ÅÎç˘ Æßâ£Å©Ø
Òï´ Åßâ´ÅôÅıÅÒ ìÅßÅ´ÅùÅ≠ÒÁÅ- ûâҷδâÒè åóÅ£ãè£Ûï è´ÔÅ´ï˘ï ßè èÎâó, ëç Å´·´˘ üï´ â´ ßÅÒáù·ı- ÍïÒÅÒùÅõ äïß ß˚ÒÎ Å´·ı´´ ÅÎâ´ ¸ÅëßÅ ÍÅÒùÅıÅÖ´â'Ò ÆÓçÒ ·£·ÒßâÅ'Ø
´è ÂÅÔÒÅÎÔ·£ ãï´·ı·ÒÅùÅ´ ©â£Å- Å´áÅß´âÒ´ â´, ·Ò·´˘ üÎù·£·ıëâÅ´ ëâÅ´ ÂÅÔß·ıëâÅ´ „Ř: é´ùâÒ·ı-
˜·ô·ıëïı´·Ì: Ä©á ÅÈÅı˚Ô·ıÅ© ùÅ- ÔÅù ÅÈ´·ıÅõ â´ ·ÎÔïùÅ´´âÒ·ı ëïı´è Ö·©ÅÛ·ıÛÅõ ç ùÅ´·´´âÒ,
®·ÌüÅ´´çÎï ‡ı ü˚ÒÎ ÅÎâ´ £ÅÔï ß·óóÅ: ¶ïëç ïıÒ ôâó˘´ ï ÌâÒÅ´ ÖÅ©,
´·ıô ìÅßâÒ·ı´ ÈÅÔï·©ï âı üâÈÅ- ù·£ßç ·ı Å©Î ùâáÒ·´ï´ ßçÁ â´ëÅÒ- ê˛ ïß ®·ÌüÅ´´çδ ï Ô·ı´ áÅÈ´Å©:
·Ò·´˘ ùè °ÖÔï´ ßÅÒá·ıÎ ùÅߢ´ Åó
ÔâÎïóï ô˚δÅù´âÒè ïÒâ´Û ÉÅÒ°ÒÅ- ù·ıÅõ õÅ´Ò ÔÅ´ÁÅ´˘´âÒ·ı: òâı ®·ÌüÅ´´çδ ï ˘· õÅÈÅ©,
ÎÅ´°âó·ı: ÇÅ©Û ãÖÅÛÅùÅ´ ´âÒÅ≠-
ô˚δâÒè ©Å´°´Åõ çï´ ãï´·ı·Ò´â- ‰çÔ˘ ç ô·ÎÔ·ÌÅ´ïó ·Ò õÅ´Ò è´- Ü·ı ïß ô·Û·ıÎ •ÅÒ ßï ÅÒÅ, ö˚ ®·ÌüÅ´´çÎ, õ˚ ïß Ô£Å©,
ôÅÒüè ·flÒ ˚Òç´˘è, ·flÒ ùÅ´·´è ÂïÔï ˙Ò´ ≠ÅÉÅë ó·©Î úïÒÅùï,
Ò·ı´, ·Ò·´˘ ùè ©Å©ÔÅÒÅÒçï´ ©â£Å- ëâÒÛ·ıß ßè´ ç Å©Î ÖïÒ˘è: î´„ÂçÎ ·Ò êç „ç ôâıÛÅ© óâÈ´âÒ´ è´ùÅ© ÜÅÒ°ïÒ ï Ô·ı´, ÅÎÅ Æßâ£Å'©Ø
ùÒ´Å© ÎÅ´°âó: ú˛âÒâıï ëç ßâÒ Å≠- ÏâÒï ÌÅ´ÅÛ´ ÌÅ©Ò ù·ıÖï,
˜·ô·ıëïı´è ·ı ùè ÂÅÒãçï´ Å©á õÅ´Ò ÉâßÅáÒ·ıëïı´´âÒ çï´ å´- äâá ß·ß ï Ôâ£Î üÅóâÛÅ©: ¯· ÔçÒÔçÒ üÅ©Òá ´â£Å´Å©,
ôÅÒüÅÖÒÅùÅ´ üÅÔ·ıÅõï´ ßçÁ Ç·ıÒÌÅÈ ï °âÈÎ ·ı ô·ı´ù´ ï óï,
·Ò·≠·ıßï´ Ôâ£ï Ô·ı·£ ÂÅÔ•ÅÈ´â- ãç´ÎÂçÒùçÒï` ÆûÅıÅ´Å©ï ÜÅÔÅ- ê˛ ïß ·Òáï´ ü·´ ïfl´„ ù·ı âÒëÅ©:
ÎÔâ£õ·ıÅõ ß≠Åù·©ë´âÒè Ì•ÈâÒ â´ Íţ߷ÎÅÒÅ´Î ©Å´ëÎ ·ı´çï:
Òè: Ä´·´˘ ùè ô˚Îçï´ ÅüÅÉâù„·ı- ÌÅÒ·ıëïı´èØ ùÅß ˆçëçÒ ‡ıÅ©Îï` Ä©Î ï´„ ùÒÅù çÒ ãïÎ Å©ÒâÛ,
ëâÅ´ ßÅÎï´ âı Å©á ·ı££·ıëâÅßÉ ÆûÅÒÛÅ˘´´·ıëïı´Ø ëÅÔâÒÅôÅ£â- Å©á ÎÅ´°ÅÒ°Åù·ıëïı´è` Æúç˚´ïıó
úÅß ï´„ ôÅıÅÒ, ·Ò ãïÎ ÂÅÔâÛ, ûÅ© ïß ßÅÒï'ù, ßï ÔôßÅÒ´ÅÒ,
˝çÒßÅ´ Ôï´óçßçãØ (ÍïÒÔè üÒÅ- ¶çù ߲ç üâõâÒ Â˚ã ÂçÔÅıï,
˘Å£Å˘ÅùÅ´ ï≠ôÅ´·ıëïı´´âÒè ùè Òè: û·Î Åó ßÅ´ÒÅßÅδ˚Òç´ ùè ÂÅÔ- àÎ Ìâß Å´ôÅôÔ çï, ôÅôÔâÛ, ‚ùÅ© ´ßÅ´ áçß Ä©≠Å©ï´,
ßâ£ÅáÒçï´ ë·©ó ÌâÒÅÉâÒ·ıßï üÅ- üÅ´Ö „˛è´á·ı´ïÒ) É´ÅÉÅ´·Ì: ú˛âÒâ- àùÅı Å´ÛÅı ˘ÅÁ ß·ıãÅóï.
ßèıï ÔÅ´ÁÅ´˘ï áÒ·ıÅÖ´âÒ, ßÅ´Å- ‰·£ÂÅÔ Åß·ıÒ` ãâá Á·ıÒ üÅóâÛ: ñâã·ı´ ÂïıóÂïıó, °Å©´´ £·ıßÒï,
ßÅÒ: ÓÅÒï´âÒ âÔ˘ ÉÅã·ıß ˜ÅÎÔâÒ ıï ëç üÅÒÛè ÔïãâÒÅùÅ´ É´·©ë ·ı- Ä„âÒ ·ı´çÒ ãâÒá •ç©ÒÅ´ï,
ıÅ´á` ó·ıÎÅÉÅ´âó·Ì Å©á ˝ïãï˘Å- ¶çÁ˘´ ÉÅÒÅù ãçá ˝ÒÅ´ùï:
Ö·©ÅÛÅı ·Ò Å©á ÅüÅÉâù„·ıëâÅ´ ùÅ´ ÔÅ´ÁÅ´˘´âÒ·ı´ Ö·©ÅÛ·ıÛÅõ ´ï, Å©ó ·„ ëç ÅãÖÅ©ï´, ˘Å´ï ·Ò é´˘·ıï´ ãôâó˘Î ù·ı ÔÅ´ï:
Ä©≠Å´ ´ÎÔâÒ ÉÅ´•ÅÒÅ©ï´
ÅÒÅÒ˘´âÒ·ı´ ©âÔï´ ´·©´ï´˘´ Ââ- ü·ÖâùÅ´ Û´Û·ıß´âÒè: ÄÒáç´ ïÎù ¨ç©˘Î˜ïÒ´ Åó ïÒ` ÆË·ßç˚ íïıó©çëØ
‡ı ôïÎÔ ù·ı óÅÒ, Ř´ âÒâÎï´, ö˚ ®·ÌüÅ´´çÎ, õ˚ ïß Ô£Å©,
Ô·ıëâÅ´ ÖÅ£Ô´ï Ö·ÒõÅùÅó·ıëïı´- Å©á ë·ıÅùÅ´´âÒç´ âÔ˘ ÉÅãßÅëïı ëÅÔÒâÒÖ·ıëâÅ´ ßçÁ ùè ô˚ÎçÒ âÒù·ı ò´°·Ò °ÖâÛ, ßÔïù „ÅÒï`
ê˛ Å©Î˚Ò õâõâÛ ïß üÅ©Ò £ÅÔï´, ÜÅÒ°ïÒ ï Ô·ı´, ÅÎÅ Æßâ£Å©Ø
´âÒè ùÅ©ï´: úÅÎùÅõ „ùÅ© ·Ò ãï´- üÒÅÔÅÒÅù·ıëïı´´âÒ â£Å´ ÔÅ´- ë≠´Åßï è´ÔÅ´ï˘´âÒ·ı ãÅıÅù´â- ¶çù ß˛Å©ó °ÖâÛ` ÛÅõÛÅ© ÅÈï
ê˛ çflÒ ù·ı ÎïÒâÎ ãüÅ©·ı ·Òáï´: ¯âãï ÉâÒâß üÅ©·ı áÎÔÒïù,
ı·ÒÅùÅ´´âÒ·ı Å©á ˚Ò·ıÅ© ÉÅÛÅÔ- ÁÅ´˘´âÒ·ı, ëç' Ö·Òõ·£ âı ëç â´ëÅÒ- Ò·ı´ ÎÅ´°ÅÒ°Åù ÎïÒ·©´ ßÅÎï´: î ÄÎÅÛï` Îç´ ß·ıηıÒßÅ´ ß·óóÅ £ãï
Ò·ıëïı´´âÒè üÅß·ãï„ ë·ıâÛÅ´ âÒù- ä˘âã ˚Òü´âó ÔÅß ˘ÅüÅ´Å©:
ùèı·£´âÒ·ı ü·ÖâÉÅ´·ıëâÅ´ ßÅÎï´: ÌâÒÁ·© âÒÉ ÖÒÅùÅ´·ıëâÅ´ áÅ≠Ôï´ ‰ç´ ®·ÌüÅ´´çÎ ˘ç≠ï≠ ˚£óï
Òï ôţţ É´Åùï„´âÒ·ı´ ßâõÅßÅÎ- ÑïÒ˘è ù·ı ÖÅ© Å©á ≠ÅÒ˘ï´ ÌÒÅ©
®·ÌüÅ´´ïÎï ßÅ©Ò´ ç, Ô£Å~©,
ßçÁ ´·©´ïÎù ßÅùâÒâÎÅ©ï´ ˘´´ÅÒ- ò´°·Òá ï ©ïÎ ïfl´„ ÉÅ´ ·ı´ï:
´·ıëâÅ´: 12 ÍâÂÔâßÉâÒ·Ì ïÒÅùÅ- ´·Ò ˚£Åù ßè âıÎ ÅıâóÛ´âó·ı: ¶Å´Å- ûÅÖâÒ ÌÅóÅ, ÌÒÅ´ •·ıÂÅ©, Ä© ïß ßÅÒïù, âÎ ˘· õÅÈÅ©,
ù·ıß ßè è´â´˘, ùè Ôâδⴢ ·Ò Å´-
´·ıëâÅ´ ßçÁ ê·ıÒ˘ïÅ´ ùè ßÔ´çÒ ıÅ´á Åó ùÅÒâı·Ò·ıëïı´ ù˛·ı´â´Å© ÏâÒï ÌÅ´âÒÅÛ´ ï ≠·ıÒÁ äùÅëá ·Ò ùâÒÅ©` üÅóÅó ÅÒÅ',
üÅßÅÒ â´ Å©á ÎÅ´°è ©Å£ëÅüÅÒâó·ı ‰Å·ıÎ Å´·ı´´ ÅÎâ´ ß·óóÅ,
Ô´ÔâÎÅùÅ´ ´·Ò üÅÎùÅÛ·£·ıëâÅ´ ïÒ ÌÅıâÒÅÖÒÅùÅ´ É´·©ë·Ì, ˘Å´ï ù·ı ÖÅ©, äôâó˘Î ÅÈï´ ·ı ôâı â£Å©,
˜·Ò°âÒè` ßÅÒáùÅ©ï´ ÂÅÔß·ıëâÅ´ Ä£É˚ÒÎ ÅÎâ´ ˘Å£˘ï´ ≠Åü´ Å,
ßè ÂÅüÅ´ÁÅõ ÂÅ©ßÅ´´âÒ·ı´: ™·©´ ·Ò Å´ ùè ô˚Îï ·Ò·≠ ìÅßÅ´ÅùÅüÅÔ- ‡ı ô·ı´ù ·ı ß·ß ù·ı ô·ÎÔÅ´Å©: ®ïδç ï ˘âã Å©ó •ÅÒ „ùÅ©:
è´ëÅÛ˘ï´ âı ÅßÉ·£Á Å≠ôÅÒüï ÔÅ- ‡ı ãïß Å´·ı´Î ÅÎâ´ Ä©≠Å,
ÔÅÒ·ıÅ´ ®·ı´·ıÅÒï´ ê·ıÒù·ıë å˚- ıÅõï, ·Ò·≠ Ôâ£ï âı ·Ò·≠ Å´·ı´´âÒ·ı
ÒÅõ˘ï´:
ãÅó ©Å©ÔÅÒÅÒÅõ çÒ 24 ®·ı´·ıÅÒï ßÅÎï´:
Äú˙Í ˘ïëŘ 22 ÎâÂÔâßÉâÒ 2009 ÎâÂÔâßÉâÒ 2009 23 Äú˙Í ˘ïÒ˘

Anda mungkin juga menyukai