Anda di halaman 1dari 9

Söylem Çalışmaları, Ed. S.

Arkonaç, 2012 1

‘ANDIMIZ’I OKUMAK

Bir Aracılı Söylem Analizi (Mediated Discourse Analysis) Çalışması1

Umut Şah

Giriş

Ron Scollon (2001a, 2001b) hâlihazırda var olan eleştirel söylem analizi
yaklaşımlarını, metne ve dilin incelenmesine sıkışıp kalması ve de söylemler ile sosyal
eylemler arasındaki ilişkinin kopuk olması açısından eleştirmektedir. Bu çerçevede, alternatif
olarak, kendi Aracılı Söylem Analizi (ASA) [Mediated Discourse Analysis] yaklaşımını ortaya
koymuştur. Scollon (2001a) ASA’nın, eleştirel söylem analizinin temel hedeflerini (sosyal
problemlere odaklanması, iktidarın kötüye kullanımının açığa çıkarılması gibi) genel olarak
paylaştığını, bununla birlikte söylem veya dilden ziyade sosyal eylemlere (social action)
odaklanmasıyla ondan farklılaştığını ifade etmektedir.

ASA (Scollon, 2001a, 2001b) insanların ‘sosyal aktörler’ olarak kendi hayat
hikâyelerini ve gündelik hayat alışkanlıklarını üretirken toplumun da üretildiği/yeniden
üretildiği bir zemine oturan sosyal eylemleri, analizin odağına taşır. Ancak, bu, ASA’nın
söylemle hiçbir şekilde ilgilenmediği anlamına gelmez, aksine sosyal hayatın yaygın
söylemlerinin sosyal aktörlerin gerçek zaman zarfında gerçekleşen sosyal eylemleriyle nasıl
ilişkilendiğini anlamaya çalışmak ASA’nın merkezi amaçlarından birini oluşturur. ASA,
söylemsel pratikleri de sosyal eylem biçimleri olarak ele alır; buna göre, söylemler toplumun
ve kültürün inşa edildiği araçlardan/aletlerden sadece birisidir. Bu araçlar/aletler arasında,
söylemler (dil ve metin) kadar, söylemsel-olmayan pratikler ve maddi ürünler de vardır.
Scollon, sosyal eylemlerin kültürel araçlar (cultural tools) veya aracı aletler (mediational
means) tarafından yönetildiğini belirtmek üzere, sosyal eylemleri ‘aracılı (dolaylı) eylemler’
(mediated actions) olarak adlandırır. Bu aracı aletlerin en belirgin ve yaygın olanı tabii ki dil
veya söylemdir; ancak dil bu araçlardan sadece birisidir. Bu nedenle de ASA’nın metodolojik
meselesi söylemin nasıl analiz edileceği değil, sosyal eylemin nasıl analiz edileceğidir.

Aracılı Söylem Analizi’nde, söylemler ile sosyal eylemler arasındaki çoğu zaman
dolaylı ve her zaman karmaşık olan bağlantılar açıklanmaya çalışılır. Bu amaçla, ASA, mikro
düzeydeki eylem ile makro düzeydeki toplum arasındaki bağlantıyı kurmaya yönelik olarak, 6
temel kavram etrafında organize olmuştur; aracılı eylem (mediated action), bağlantı
yeri/noktası (site of engagement), aracı aletler/araçlar (mediational means), pratikler
(practices), pratikler bağı (the nexus of practice) ve pratikler topluluğu (the community of
practice).

Scollon (2001a), analiz için hangi sosyal eylemlerin seçileceğine, analistin esas ilgisi
çerçevesinde araştırma sorularını daraltarak karar vereceğini ifade eder. Analist, bu amaçla,
bir takım sorular sorarak, söz konusu eylemlerin gerçekleştirilmesinde hangi söylemsel veya
söylemsel olmayan aracı aletlerin/araçların rolü olduğunu anlamaya ve bu çerçevede
inceleyeceği aracı aletleri (metin, konuşma, görüntü, eşya, vb.) tespit etmeye çalışır. Analiz,
yukarıda tanımlanan 6 temel kavram çerçevesinde yürütülür; buna göre, herhangi bir bağlantı
yerindeki bir sosyal eylemin incelenmesi esnasında ilk olarak eylem(ler), daha sonra sırasıyla

1
Söylem Çalışmaları, Ed. Sibel Arkonaç, Nobel Yayıncılık, 2012.
http://nobelyayin.com/Detay.asp?u=3553
Söylem Çalışmaları, Ed. S. Arkonaç, 2012 2

pratikler, aracı aletler/araçlar, pratikler bağı ve son olarak da pratikler topluluğu analiz
edilir.

Bu çalışmada, Scollon’un ortaya koyduğu bu analitik çerçeve esas alınarak, bir aracılı
söylem analizi denemesi yapılmaya çalışılacaktır. Bu amaçla, bir sosyal eylem olarak,
ülkemizde ilköğretim okullarında ilk dersten önce okul bahçesinde öğrencilere okutulan
“Andımız” metninin okunması eylemi analiz edilecektir. Analiz için internette bir video
paylaşım sitesine yüklenmiş olan 3 ayrı video görüntüsü kullanılmıştır.2 Videoların her
birinde farklı bir okuldan ‘Andımız’ın okunması eylemi kayda alınmıştır. Buna göre, her bir
videoda, okul bahçesinde sıra halinde dizilmiş olan öğrencilerin arasından bir öğrenci
‘Andımız’ı okumak üzere diğerlerinin önüne (sahneye) gelmekte, varsa mikrofonu eline
alarak yoksa çıplak sesle “Günaydın sevgili arkadaşlar” demekte (diğer öğrenciler de “Sağol”
diye cevap veriyorlar) ve ardından ‘Andımız’ı (bkz. Ek-1) okumaktadır; diğer öğrenciler ise
andı okurken söylediklerini onun ardından tekrar etmektedirler. Metnin/andın tümünü
okuduktan sonra öğrenci “İyi dersler sevgili arkadaşlar” demekte (diğerleri tekrar “Sağol”
diyorlar) ve yerine geçmek üzere sahneden ayrılmaktadır.

Eylem (Action)

Daha önce de söylendiği gibi, ASA’da, analiz öncelikle ‘eylem’le başlar. Tekrar
belirtmekte fayda var; burada yapmak istediğimiz şey ‘Andımız’ metninin içeriğini değil, söz
konusu metnin okunması eylemini analiz etmektir (ama yine de yeri geldikçe, metnin içeriği
de mevzu bahis edilecektir). Bu çerçevede, ‘Andımız’ın okunmasını, incelemeyi
amaçladığımız bir aracılı eylem (mediated action) olarak belirlediğimiz andan itibaren, şu tür
sorular sorabiliriz (Scollon, 2001a); Buradaki eylem nedir? Bu eylemle ilişkili eylemler
zinciri/dizisi nedir? Bu zincirdeki eylemlerden hangileri daha belirgin veya önemlidir? Bu
eylemle ilişkili olarak ortaya çıkan standart ve belirgin söylemler (dilsel ve metinsel unsurlar)
nelerdir?

Şimdi öncelikle, ‘Andımız’ı okuma eyleminin, tek bir kişi tarafından değil de toplu
olarak yapılan ve bir tür ‘ant içme’ eylemi olduğunu belirtmek gerekiyor. Her ne kadar, bir
öğrenci öne çıkarak söz konusu metni/andı mikrofonda kelime kelime okuyor olsa da okul
bahçesinde sıraya girmiş olan diğer öğrencilerin tümü de söylediği her kelimenin ardından
onu tekrar ediyorlar (yani hep birlikte ant içiyorlar). Bu da ‘Andımız’ı okuma eylemini toplu
olarak icra edilen bir eylem haline getiriyor; yani burada ilgilendiğimiz sosyal eylem, bir ya
da birkaç kişinin değil, bir grubun/topluluğun eylemi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Scollon’a (2001a) göre, bir aracılı eylem (ya da sosyal eylem) aynı anda ortaya çıkan
çeşitli düzeylerdeki birçok aracılı eylemi içerir. Yani, bir eylem, daha alt düzey birçok eylemi
içerirken, aynı zamanda daha üst düzey bir eylemin de parçası olarak görülebilir. Alt düzey
eylemler çoğu zaman bir eylemler zinciri/dizisi şeklinde ortaya çıkar. Buna göre, ‘Andımız’ı
okuma eylemi, tüm öğrencilerin sıraya girmesi, bir öğrencinin metni okumak üzere sahneye
çıkması, (varsa öğretmenin elindeki mikrofonu ona vermesi), “Günaydın sevgili arkadaşlar”
demesi, diğerlerinin “Sağol” demesi, öğrencinin metni kelime kelime okuması, her kelimeden
2
Videolar için bakınız;
http://www.youtube.com/watch?v=lzwg9O3G1fo&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=shf3K0U6iCg&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=CtEjzr8ahUk&feature=related
Söylem Çalışmaları, Ed. S. Arkonaç, 2012 3

sonra diğerlerinin onu tekrar etmesi, bu esnada öğrencilerin tümünün ‘hazır ol’da durması,
metnin tümünü okduktan sonra öğrencinin “İyi dersler sevgili arkadaşlar” demesi, diğerlerinin
tekrar “Sağol” demesi, öğrencinin (varsa mikrofonu bırakıp/öğretmene verip) yerine geçmesi
gibi bir dizi alt eylemi içermektedir. Dahası, bu alt eylemlerin her biri de daha alt eylemler
tarafından oluşturulmuştur. Örneğin, ‘öğrencinin metni okumak üzere sahneye çıkması’
eylemi, öğrencinin diğerlerinin arasından ayrılması, sahneye doğru yürümesi, (varsa)
merdivenleri çıkması, (varsa) mikrofonu almak üzere öğretmenin yanına gelmesi gibi daha alt
eylemler aracılığıyla meydana gelir. Hatta istenirse bunlar da daha alt eylemler açısından ele
alınabilir.

‘Andımız’ı okuma eylemi, bu şekilde çeşitli alt eylemler tarafından


oluşturulmaktayken, aynı anda kendisi de daha üst düzey bir eylemin (ya da eylemlerin)
içerisinden yer alır veya en azından daha üst düzey bir eylem tarafından çerçevelenir. Buna
göre, ‘Andımız’ı okuma eylemi, bir üst düzeyde öncelikle gündelik okul
yaşantısının/programının sürdürülmesindeki bir dizi eylemden biri olarak görülebilir. Yani
okula gelme, derslere girme, dersler bittikten sonra eve gitme gibi gündelik ‘okul’
eylemlerinden biridir. Diğer yandan, daha üst düzeyde yer alan ‘ilköğretim eğitimini
sürdürme’ eyleminin de bir parçasıdır. Ve hatta daha da makro düzeyde bakacak olursak,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasada ve ilgili diğer yasal mevzuatta belirlemiş olduğu
milli eğitim amaçlarının veya ‘ideoloji’sinin icra edilmesi, sürdürülmesi ve içselleştirilmesi
pratiklerinin de bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır.

Burada meselemiz, sadece incelediğimiz eylemle ilişkili daha alt düzey ve üst düzey
eylemleri belirlemek değil, söz konusu eylemin belirttiğimiz çoklu düzeyleri içerisinde çeşitli
sosyal meselelerle/durumlarla nasıl bağlantılandığını veya ne tür meselelerle bağlantılı
olduğunu anlamaya çalışmaktır. Bu çerçevede, her sosyal eylem, -eylemin gerçekleştiği
etkileşimsel bağlamda ve özellikle o bağlamdaki kişiler için- daha üst düzey bir eylemin
oluşturucusu (veya bir parçası) olarak anlam kazanır ve aynı zamanda daha alt eylemlerin de
anlamlı hale gelmesini sağlar. Bu açıdan bakacak olursak, örneğin, bir öğrencinin sırasından
ayrılarak sahneye gelmesi, daha üst düzeydeki ‘Andımız’ı okuma eyleminin bir parçası olarak
anlamlı hale gelir, ki aynı zamanda öğrencinin sırasından ayrılarak sahneye gelene kadar
yaptığı her bir alt eylem de (sıradan ayrılmak, yürümek, merdivenleri çıkmak, öğretmene
doğru gitmek, vb.) bu sayede anlam kazanır veya anlaşılır hale gelir. Diğer yandan, bütün
düzeyleriyle birlikte, incelediğimiz eylem (‘Andımız’ı okuma) çeşitli (makro ve mikro) sosyal
meselelerle veya durumlarla bağlantılıdır. Az önce de söylediğimiz gibi, öncelikle gündelik
okul işleyişinin içinde yer alır ve ilköğretim eğitiminin bir parçasıdır, ama bunun ötesinde
belirli eğitimsel (pedagojik ve didaktik) amaçlarla ve belirli ideolojilerle bağlantılı olduğunu
da söyleyebiliriz. Örneğin, metnin okunması sırasında tüm öğrencilerin hazır olda durması
disipline edici bir etkinlik olarak görülebilir veya metni tüm öğrencilerin tekrar etmesi
metinde geçen çeşitli kavramların (bkz. Ek-1; doğruluk, çalışkanlık, sevgi, saygı, vb.) iyice
kavratılmaya/öğretilmeye çalışılmasıyla bağlantılı olabilir. Yine daha makro bir açıdan,
‘Andımız’ı okuma eyleminin, bir ant içme eylemi –ve hatta görevi- olarak metnin içerdiği
çeşitli söylemlerin, değerlerin, fikirlerin veya ideolojilerin dolaşıma sokulması,
benimsetilmesi, meşrulaştırılması ve icra edilmesiyle bağlantılı olduğu söylenebilir.

Burada söylenmesi gereken şeylerden biri de bir sosyal eylemin içerdiği eylemler
zincirinin/dizisinin o bağlamdaki her katılımcı için aynı şekilde olmadığıdır. Yani, ‘Andımız’ı
okuma eyleminde ortaya çıkan ve yukarıda saydığımız eylemler dizisi, metni okuyan öğrenci
ile onun söylediklerini tekrarlayan diğer öğrenciler açısından farklılaşmaktadır. Örneğin, bu
eylemler dizisi metni okuyan öğrenci için kabaca sahneye çıkmak, “Günaydın sevgili
Söylem Çalışmaları, Ed. S. Arkonaç, 2012 4

arkadaşlar” demek, metni okumak, “İyi dersler sevgili arkadaşlar” demek ve yerine geçmek
şeklinde iken; diğer öğrenciler için aynı süreç sırada beklemek, hazır olda durmak, “Sağol”
demek, sahnedeki öğrencinin ardından metni tekrarlamak, tekrar “Sağol” demek ve hazır ol
vaziyetinden çıkmak şeklinde olmaktadır. Zira –her ne kadar elimizdeki videolarda pek
göremiyor olsak da- aynı esnada orada bulunan öğretmenler ve öğrenci velileri açısından ise
söz konusu eylemler zinciri daha farklı olmaktadır muhtemelen. Yine de her durumda, söz
konusu bu farklı farklı eylem zincirleri, daha üst düzey bir eylem olan ‘Andımız’ın okunması
eylemini ortaya çıkarmakta ve dahası her bir katılımcı bütün bu eylem dizilerini bu üst düzey
eylem (Andımız’ın okunması) çerçevesinde anlamlandırmaktadır.

Ayrıca, söz konusu eylemler zinciri içindeki alt eylemlerin hepsi, ‘Andımız’ı okuma
eylemiyle aynı derecede ilişkili görülmeyecektir. Yani, söz konusu alt eylemlerden bazıları,
diğerlerinden daha belirgin olarak ‘Andımız’ı okumayla ilişkili olarak tanımlanacaktır.
Örneğin, ‘Andımız’ı okuma eylemi, en belirgin olarak bir öğrencinin öne çıkıp söz konusu
metni okuduğu kısımla tanımlanır. Zincirdeki diğer alt eylemler ise daha çok bir tür
hazırlayıcı eylemler olarak görülür. Böylece, bu alt eylemler, ‘Andımız’ı okuma eylemi
açısından daha belirgin olan diğer alt eylemden daha önemsiz olarak görülürler.

Son olarak, incelediğimiz sosyal eylemin icrasında ortaya çıkan belirgin ve/veya
hazırlayıcı söylemlerin (dilsel ve metinsel unsurların) neler olduğuna bakmamız gerekiyor.
‘Andımız’ı okuma eyleminde, örneğin, metni okumak üzere sahneye çıkan öğrenciye daha
önceden söylenmesi veya o esnada sahneye çağrılması ve öğretmenin “Başla” demesi gibi
hazırlayıcı söylemlerden söz edebiliriz. Yine, sahneye çıkan öğrencinin metni okumaya
başlamadan önce (muhtemelen standart bir prosedür olarak) “Günaydın sevgili arkadaşlar” ve
metni bitirdikten sonra da “İyi dersler sevgili arkadaşlar” demesi de eylemin icrasındaki
söylemsel unsurlardandır. Ama tabii ki en önemli söylemsel unsur, bizzat ‘Andımız’ metninin
kendisidir. Zira metnin içeriği bir yana (ki burada temel meselemiz bu değil), metnin okunma
biçimi başlı başına önemli bir dilsel unsurdur. İncelediğimiz videolardaki her üç öğrencinin de
‘Andımız’ı oldukça yüksek sesle ve coşkulu bir şekilde okudukları söylenebilir; zira diğer
öğrenciler de benzer şekilde (ve hazır ol vaziyette) tekrar ediyorlar okunan metni. Bu da
halihazırda bir tür ‘ant içme’ pratiği olan eylemi, biraz daha törensel ve belki de ‘kutsal’ bir
havaya büründürüyor.

Pratikler (Practice)

Scollon’a (2001a, 2001b) göre, her ‘aracı eylem’ (veya sosyal eylem), belirli bir
andaki çeşitli pratiklerin kesişimidir. Hiçbir eylem, tek bir pratikle tanımlanamaz; her zaman
birbirini kesen/kesişen çok sayıda pratik söz konusudur. Bu kesişimin zamansal olarak vuku
bulduğu âna/duruma ise ‘bağlantı yeri/noktası’ (site of engagement) denir. Scollon (2001a)
pratiklerin incelenmesinde şu soruların önemli olduğunu belirtiyor; İncelediğimiz eylemin
içerisinde vuku bulduğu bağlantı yeri, hangi pratiklerin kesişimiyle ortaya çıkıyor? Bu
pratiklerin bireylerin gündelik alışkanlıkları (habitus) içindeki tarihçeleri nedir, nasıl meydana
gelir? Bu pratikler, başka hangi eylemleri de biçimlendiriyorlar?

Bu çerçevede bakacak olursak, ‘Andımız’ı okuma eylemi de belirli pratiklerin kesişimi


olarak ortaya çıkıyor; sıra düzeni oluşturma pratiği (öğrencilerin okul bahçesinde sırada
durmaları), sahneye çıkma pratiği (sahneye gelme, mikrofonu eline alma gibi), dilsel pratikler
(sıra alış, bir metin okuma, tekrar etme gibi), ant içme pratiği (andı coşkulu ve saygılı okuma
gibi) ve disiplin pratikleri (hazır olda durma, sıra düzenini bozmama, ciddi ve saygılı olma
gibi). Bu pratikler, incelediğimiz her üç videoda da karşımıza çıkıyor; yani, genel olarak,
Söylem Çalışmaları, Ed. S. Arkonaç, 2012 5

‘Andımız’ın okunması eyleminin bu pratiklerin kesişiminde vuku bulduğunu söyleyebiliriz.


Bu noktada, daha önce sözünü ettiğimiz eylemler zinciri ile bu pratiklerin aynı şey olmadığını
vurgulamak gerekiyor. Eylemler zinciri, belirli bir sosyal eylemi icra ederken kronolojik bir
sırayla yaptığımız eylemleri içerir; örneğin, sahneye yürümek, mikrofonu almak, metni
okumak, mikrofonu geri vermek, yerimize dönmek gibi. Ama örneğin ant içme pratiğinden
söz ettiğimizde, bu ayrı zamanlarda ve farklı kişilerce yapılan ant içme eylemlerinin tümünü
içerir, yani genel olarak ant içme eylemini ifade eder.

Diğer bir mesele de bu pratiklerin, söz konusu sosyal eylemi gerçekleştiren bireylerin
alışkanlıkları içindeki tarihçesine bakmaktır. Örneğin, ‘Andımız’ı okumak üzere sahneye
çıkan öğrencinin ‘sahneye çıkma’ pratiğiyle ilişkisi nasıldır? Bu pratiğe aşina mıdır? Veyahut
diğer öğrencilerin yaşantıları açısından durum nasıldır? Peki ya öğretmenler ve veliler?
Elimizdeki videolara baktığımızda, gerek metni sahnede okuyan öğrencinin gerekse de onun
söylediklerini tekrar eden diğer öğrencilerin, söz konusu pratiklerin tümüne aşina olduklarını
görüyoruz. Orada bulunan herkes, ‘Andımız’ın okunmasıyla ilgili yapılacakları biliyor. Daha
önce de ifade ettiğimiz gibi, bu eylem her şeyden önce, gündelik okul yaşantısının bir parçası
olarak icra edildiği için, bu ortamdaki bireylerin alışkanlıkları içinde belirgin ve aşina bir yere
sahip olması da şaşırtıcı değildir. Yine, öğretmenler ve çocuklarını okula getirip götüren
veliler için de aynı durum söz konusudur.

Nasıl ki hiçbir eylem tek bir pratikten ibaret değilse, hiçbir pratik de tek bir eyleme
özgü değildir; her bir pratik, çok çeşitli eylemler ve bağlantı yerleri boyunca vuku bulur. Bu
pratikler, bireylerin gündelik alışkanlıklarına gömüktür ve böylece de tekrar tekrar ortaya
çıkarlar. Bunları birbirinden farklılaştıran şey ise ortaya çıktıkları farklı eylemler, bağlantı
yerleri ve onlarla ilişkili özelliklerdir. Örneğin, sahneye çıkıp bir şey okuma pratiği,
birbirinden farklı eylemler içerisinde ortaya çıkabilir; ‘Andımız’ı okurken, şarkı söylerken,
şiir okurken, herhangi bir konuda konuşma yaparken, vb. Bu eylemlerin hepsinde sahneye
çıkma pratiği söz konusudur, ancak her birinde kendine has bir takım farklılıklar da vardır. Ve
bu farklılıklar demin de söylendiği gibi bizzat o eylemleri icra eden bireylerin alışkanlıklarına
gömüktür; yani örneğin sahnede şarkı söylemeyle ilişkili pratikler müzisyenin/şarkıcının
kişisel tarihçesi içinde yer almaktayken, ‘Andımız’ı okuma pratikleri de ilköğretim
öğrencisinin kişisel tarihçesi ve alışkanlıkları içinde yer alır ve vuku bulur.

Aracı Aletler/Araçlar (Mediational Means)

Aracı aletler/araçlar (veya kültürel araçlar [cultural tools]), sosyal eylemleri


gerçekleştirmede kullandığımız araçlardır; daha önce de söylediğimiz gibi, Scollon (2001a,
2001b) eylemlerimizin bu araçlar/aletler aracılığıyla vuku bulduğunu belirtmek üzere ‘sosyal
eylem’ yerine ‘aracılı (mediated) eylem’ kavramını kullanır. ASA’nın diğer söylem analizi
yaklaşımlarından en büyük farkının, analizin odağına söylemi (konuşma ve metin) değil de
eylemi alması olduğunu söylemiştik; bununla birlikte, söylem yine de analiz içerisinde önemli
bir yere sahiptir. İşte, sözü edilen bu aracı aletlerin/araçların ilki (ve belki de en önemlisi)
söylemdir (yani her türlü sözel ve/veya metinsel unsur). Ancak, Scollon, söylemin yanı sıra
(söylemsel-olmayan) birçok başka araçtan da söz eder; jest ve mimikler, imajlar, görüntüler,
sesler, fiziksel objeler, mekanlar, fiziksel ve mekansal düzenlemeler, vb.

Öncelikle, incelediğimiz eylemin gerçekleştirilmesinde hangi aracı aletlerin/araçların


kullanıldığına bakmamız gerekiyor. Her şeyden önce, ‘Andımız’ metninin kendisi ve ayrıca
öğrencinin metni okuma ve diğerlerinin tekrar etme biçimi, metnin okunmasından önce ve
sonra sorumlu öğretmenin veya müdürün (öğrencilere yönelik olarak) söyledikleri, sırada
Söylem Çalışmaları, Ed. S. Arkonaç, 2012 6

bekleyen öğrencilerin ve velilerin kendi aralarındaki konuşmalarının yol açtığı uğultu


söylemsel unsurlar olarak ilk elden karşımıza çıkıyor. Söylemsel-olmayan aletlerin başında
ise metni okuyan öğrencinin okuma esnasındaki jest ve mimikleri ve duruşu, diğer
öğrencilerin hazır olda bekleyişleri, öğretmenlerin ve velilerin duruş biçimleri gibi bedensel
özellikler geliyor. Bununla birlikte, (varsa) öğrencinin metni okurken kullandığı mikrofon,
sesin duyulmasını sağlayan hoparlörler, öğrencilerin giydikleri önlükler/üniformalar, okul
binasının kendisi, okul bahçesindeki bayrak ve Atatürk büstü gibi fiziksel objeler ile okul
binasının ve bahçesinin düzeni, öğrencilerin sıra düzeni, metnin okunduğu sahnenin/yerin
konumu gibi mekânsal düzenlemeler de ‘Andımız’ı okuma eylemine aracılık eden
araçlar/aletler olarak sayılabilirler.

Burada, birkaç farklı soru sorulabilir. Birincisi, (söylemsel veya söylemsel-olmayan)


bu aracı aletlerden hangisi/hangileri (incelediğimiz eylem bağlamında) daha önemlidir? Bu
aletler/araçlar bireyler için nasıl anlamlı hale geliyor ve gündelik yaşantıları/alışkanlıkları
(habitus) içerisine nasıl yerleşiyor? Bunlar, incelediğimiz eylemde nasıl kullanılıyorlar? Söz
konusu eylemi nasıl güçlendiriyor veya sınırlandırıyorlar?

Scollon’a göre, bir eyleme aracılık eden aletlerin/araçların tümü o eylemin icrası
açısından eşit düzeydedir, ancak analiz açısından bazıları diğerlerinden daha önemli hale
gelebilir. Bizim açımızdan da ‘Andımız’ metninin kendisinin ve metnin okunma biçimi ile
öğrencilerin sıra düzeni içerisinde ve hazır ol vaziyetinde bekleyişleri, diğerlerinden bir nebze
daha belirleyici gibi görünmektedir. Daha önce de söylendiği gibi, metnin kendisi, bir
‘ant/yemin’ olarak hazırlanmıştır ve içeriği bu çerçevede oluşturulmuştur (bkz;
http://www.turkopedi.com/okul-andimizin-tarihcesi.html). Metnin içeriği, belirli bir ideolojik
idealin (“Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal ve milli eğitim ideallerinin”) ilköğretim
öğrencilerine öğretilmesine ve bu amaçla yemin ettirilmesine yönelik olarak hazırlanmıştır.
Metnin içeriğinde kavramsal olarak belirlenen bu hedef, metnin okunmasıyla ilgili pratikler
ve bu pratiklere aracılık eden aletlerle/araçlarla somut hale gelmekte ve icra edilmektedir.
Yani, ‘Andımız’ metninin içeriği, metnin coşkulu ve yüksek sesle okunma ve tekrar edilme
biçimi, öğrencilerin (neredeyse askeri bir şekilde hizaya sokuldukları ve hazır ol vaziyette
bekledikleri) sıra düzeni, metnin okunması esnasındaki ciddiyet, metnin “Ey Büyük Atatürk!”
diyerek doğrudan adını andığı Atatürk’ün okul bahçesinde (ve muhtemelen öğrencilerin
karşısında) duran büstü/heykeli (elimizdeki videolarda Atatürk büstünü göremiyoruz ama
biliyoruz ki Türkiye’deki hemen her okulda mutlaka Atatürk büstü vardır) ve yine metinde iki
kez söylenen ‘Türk’ün ve ‘Türk’lüğün birincil sembollerinden biri olan (bahçede Atatürk
büstünün yanında duran) Türk bayrağı gibi aletlerin/araçların aracılık ettiği pratiklerde
somutlaşmakta ve ‘Andımız’ı okuma eylemi olarak vuku bulmaktadır. Bu açıdan, sözü edilen
tüm bu aracı aletlerin/araçların, ‘Andımız’ı okuma eylemine aracılık etmekle kalmadıklarını,
aynı anda (ve dahası) eylemin anlamlılığını güçlendirdiklerini ve öğrencilerin bu anlamlarla
bütünleşmelerini arttırıcı bir etki sağladıklarını söyleyebiliriz.

Söz konusu (söylemsel ve söylemsel-olmayan) aletlerin/araçların, bireyler için


anlaşılır ve anlamlı hale gelmesi ise bireylerin gündelik yaşantıları/alışkanlıkları içerisinde
olmaktadır. Yani, örneğin, bayrak, Atatürk büstü, mikrofon, sıra düzeni veya metnin kendisi,
bizzat bu öğrencilerin (geçmiş ve şimdiki) yaşantıları içerisinde zaman içinde anlamlı hale
gelmektedir. Bu açıdan, bunlar sadece maddi nesneler/durumlar olarak değil, bireylerin bizzat
kendi yaşantıları olarak anlam kazanırlar. Bireyler, söz konusu aletleri/araçları, yaşantıları
içerisinde tanır, öğrenir, anlamlandırırlar; diğer yandan bu anlamlandırmalar da dönüşte
bireylerin yaşantılarına/alışkanlıklarına etkide bulunur. Örneğin, ‘Andımız’ı okuyacak olan
öğrenci, metnin kendisini, kullanacağı mikrofonu, metni okurken nasıl durması gerektiğini,
Söylem Çalışmaları, Ed. S. Arkonaç, 2012 7

vb. nesneleri veya pratikleri hep bu şekilde yaşantıları aracılığıyla öğrenir ve bunları kendi
öğrencilik yaşantısının veya alışkanlıklarının (habitus) bir parçası yapar. Aynı şekilde, bu
aletler/araçlarla, herhangi bir yaşantısı olmayan ve dolayısıyla kendi yaşantısı/alışkanlıkları
içerisinde herhangi bir yeri olmayan bir kişi için, bu metin ve okunmasıyla ilgili diğer tüm
araçlar ve pratikler, bir anlam ifade etmeyecektir.

Pratikler Bağı ve Pratikler Topluluğu

Scollon (2001a) belirli eylemlerde ortaya konulan pratiklerin işleyişindeki –o


bağlamdaki herkes tarafından bilinen veya kolayca tanınabilen- düzenlilikleri ve bağlantıları
ifade etmek üzere ‘pratikler bağı’ kavramını kullanır. Sosyal eylemlerimizle bunların
icrasında ortaya koyduğumuz pratiklerin ve bunlar arasındaki bağlantıların düzenli bir şekilde
ortaya çıkması ile bu bağlamlarda yer alan bireyler olarak bu bağlantılar ve düzenlilikleri
kolayca tanıyıp anlamlandırabiliriz ve söz konusu durumda neyin yanlış neyin doğru
olduğunu biliriz. Örneğin, ‘Andımız’ı okumak eyleminde, öğrenciler söz konusu pratikleri
pürüzsüz bir şekilde icra etmelerini sağlayacak şekilde bunlar arasındaki
bağlantıları/düzenlilikleri ve nelerin yapılmasının doğru/yanlış olacağını bilmektedirler. Bir
öğrenci sırasından ayrılıp sahneye çıktığında, diğer öğrenciler (en azından bir kez de olsa bu
eyleme tanık olmuş olan tüm öğrenciler) bunun ‘Andımız’ı okuma eyleminin bir
parçası/pratiği olduğunu kolayca anlayabilecek ve söz konusu pratiği de bu ‘pratikler bağı’
içerisinde anlamlandıracaktır. Nitekim, izlediğimiz her üç videoda da o bağlamda bulunan
herkes (öğrenciler, öğretmenler, veliler) ‘Andımız’ı okuma eylemiyle ilgili pratikleri bilmekte
ve buna göre hareket etmektedir. Ancak, örneğin, velilerden biri yanında okul çağında
olmayan küçük çocuğunu da getirmiş olabilir; (‘Andımız’ın kendi yaşantısı içerisinde
herhangi bir yeri olmayan ve bununla ilgili pratiklere aşina olmayan) o küçük çocuk için
yukarıda sözü edilen türde bir ‘pratikler bağı’ olmayacak ve söz konusu pratikler (tek tek
anlamlı olabilecek olsa bile) belirli bir eylemin düzenli pratikleri olarak tanınmayacak ve
anlam kazanmayacaktır.

Bu çerçevede ortaya çıkan bir diğer kavram ise ‘pratikler topluluğu’dur. Pratikler
topluluğu, belirli bir pratikler bağı içerisinde konumlanan/bulunan bireylerden (o anki eylem
anında) oluşan ‘sosyal grup’ olarak görülebilir. Bu anlamda, pratikler bağı ile pratikler
topluluğu birbirlerine karşılık gelen kavramlardır. Nasıl ki pratikler bağı, belirli bir eylemle
ilgili düzenli pratiklerin bireyler tarafından tanınırlığı çerçevesinde oluşuyorsa, benzer şekilde
pratikler topluluğu da sözü edilen bu düzenli pratikleri icra eden ve tanıyan/anlamlandıran
kişilerle oluşuyor. Scollon, bireylerin çeşitli bağlamlardaki kimliklerinin de yine bu pratikler
topluluğu üyeliği tarafından üretildiğini ifade etmektedir. Yani, hepimiz, çeşitli eylemlerde
bulunan bireyler olarak, kimliklerimizi ve eylemlerimizi o an ki eylem çerçevesinde ortaya
koyduğumuz düzenli pratikler üzerinden anlamlandırırız ve dahi üretiriz. Bu düzenli pratikler
aracılığıyla eylemlerimizi (ve diğerlerinin eylemlerini) kolayca tanıyıp anlamlandırabilirken,
kendi kimliklerimizi de bu düzenli pratiklere dahil olan bireylerin oluşturduğu sosyal gruplar
aracılığıyla oluştururuz.

İncelediğimiz eyleme dönecek olursak, okula gitme yaşantısı içinde düzenli olarak icra
ettikleri ‘Andımız’ı okuma eylemi ve bununla ilişkili düzenli pratikler aracılığıyla oluşan
‘pratikler bağı’na dahil olan öğrenciler ve öğretmenler (ve hatta okula gelen veliler) bir
‘pratikler topluluğu’ olarak ifade edilebilir. İzlediğimiz her üç videoda da (yukarıda da
söylediğimiz gibi) ‘Andımız’ı okuma eylemi öncesinde ve esnasında okul bahçesinde olan
herkes (öğrenci, öğretmen ve veliler) bu eylemle ilişkili düzenli (ve doğru ya da yanlış olan)
pratikleri tanımakta ve o esnada ortak bir eylemi icra eden bir sosyal grup olduklarını
Söylem Çalışmaları, Ed. S. Arkonaç, 2012 8

bilmektedirler. Eylem ve pratiklerin icrasına aracılık eden (söylemsel ve söylemsel-olmayan)


aletlerin/araçların bir kısmı, o eylemin icrasına dahil olan bireylerin bir sosyal grup haline
gelmelerine de aracılık etmektedir. Yani, bireylerin bir pratikler topluluğu veya sosyal grup
olmaları sadece belirli eylemlerle ilişkili düzenli pratikleri tanıyabiliyor olmalarından
kaynaklanmaz; aynı zamanda bu pratiklere aracılık eden aletlerin/araçların da
biliniyor/tanınıyor olması ve bu çerçevede ortak bir anlamlandırmanın olması gerekir.
İncelediğimiz videolara bakacak olursak, örneğin, öğrencilerin giymiş olduğu
önlükler/üniformalar, bu çocukların ‘öğrenci’ olduklarını ve ‘burası’nın ‘okul’ olduğunu ifade
eden aracı aletler olarak tanınmakta/bilinmekte ve böylece bu bağlamda bulunan katılımcılar
(hem öğrenciler hem de öğretmen ve veliler) öncelikle ‘okula gitme’ yaşantısı ve pratikleri
üzerinden bir sosyal grup olarak şekillenmektedirler. ‘Andımız’ı okuma eylemi esnasında ise
bu eylemi yüksek sesle ve coşkuyla bizzat icra eden kişiler olarak öğrencilerin diğer
katılımcılardan (öğretmenler ve veliler) ayrı ikinci bir sosyal grup oluşturdukları da
söylenebilir. Zira, ‘Andımız’ın içeriği ve metni sadece öğrencilerin tekrar ediyor oluşu gibi
aracı aletler, öğrencilerin o anki eylem pratikleri bağlamında ortaya çıkan bir ‘topluluk’
olmalarına ve buna ilişkin bir kimlik üretmelerine aracılık etmektedir diyebiliriz. Veya bir
başka açıdan bakarsak, okula gelmiş olan veliler de (öğrenciler gibi) önlük ve (öğretmenler
gibi) takım elbise veya tayyör (veya buna benze bir giysi) giymeyişleri, sıra düzeninde
durmamaları, hazır ola geçmemeleri gibi özellikler üzerinden bir ‘pratikler topluluğu’ haline
gelebilirler. Ve her ‘topluluğun’ kendi içindeki etkileşimleri ve söylemleri de bu topluluk
kimliği ve ortaklığı aracılığıyla şekillenir, tanınır ve sürdürülür.

Sonuç

Gördüğümüz gibi, icra ettiğimiz eylemleri, onları oluşturan alt eylemler ve düzenli
pratikler bağlamında anlamlandırmakta, tanımakta ve bunların oluşturduğu bağlar
çerçevesinde de sosyal gruplarımızı ve kimliklerimizi üretmekteyiz. Bu çerçevede, üç ayrı
videodan hareketle, ‘Andımız’ın okunması eylemini inceledik; söz konusu eylemin ve ilişkili
pratiklerin nasıl anlamlandırıldığı, tanındığı, gündelik yaşantıya nasıl dahil edildiği ve bunlara
aracılık eden söylemsel/söylemsel-olmayan aletlerin neler olduğunu, ayrıca söz konusu
eyleme dahil olan bireylerin nasıl bir sosyal grup haline geldiğini gördük.

Bununla birlikte, söz konusu eyleme ilişkin bu analiz, birçok açıdan yetersiz ve
eksikleri olan bir denemedir. Her şeyden önce, ‘Andımız’ metninin kendisinin de bizzat daha
derinlemesine bir analize tabii tutulması önemlidir. Dahası, böyle bir metin analizinin, burada
yapmaya çalıştığım gibi bir eylem analiziyle birleştirilmesi çok daha özgün ve başarılı bir
çalışma olacaktır. Ayrıca, yazı boyunca kullanılan merkezi kavramların (aracılı eylem,
pratikler, aracı aletler gibi) söz konusu eylem bağlamında daha derinlemesine ve detaylı bir
şekilde ele alınması da yararlı olacaktır. Ancak böyle bir analiz için hem söz konusu eylemin
daha yoğun bir şekilde izlenmesi, gözlenmesi, gerekirse eyleme dahil olunması,
katılımcılarıyla konuşulması ve çeşitli başka tekniklerle daha fazla veri toplanmasının gerekli
olduğu görülmektedir.
Söylem Çalışmaları, Ed. S. Arkonaç, 2012 9

Kaynakça

Scollon, R. (2001a). Action and text: Towards an integrated understanding of the place
of text in social (inter)action, mediated discourse analysis and the problem of social action. R.
Wodak ve M. Meyer (Ed.), Methods of critical discourse analysis içinde (139-183). London:
Sage.
Scollon, R. (2001b). Mediated discourse: The nexus of practice. London: Routledge.

Ek-1. Andımız
“Türküm, doğruyum, çalışkanım.
İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok
sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Ne Mutlu Türküm Diyene!”

Anda mungkin juga menyukai