Anda di halaman 1dari 40

Afrika Gündemi

Mayıs 2012

MAYIS 2012
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

Bu bültenin eski sayılarına http://bultenler.ankara.edu.tr adresinden erişilebilir.

2
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

SİYASET
 Mısır’da Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin İlk Turu Yapıldı
 Cezayir’de Parlamento Seçimleri Yapıldı
 Lesotho’da Genel Seçimler Yapıldı
 Ekvatoral Gine Devlet Başkanı Teodoro Obiang Nguema Yeni Hükümeti Atadı
 Angola’da Seçim Tarihi Belli Oldu
 Sudan Ordusu Abyei’den Çekildi
 Somali’de Saldırılar Da İstikrar Kurma Çabaları Da Yoğunlaştı
 Tanzanya’da 6 Bakan Görevden Alındı
 Mali’de İstikrar Sağlanamıyor
 Gine Bisau’da Cuntaya Uluslararası Baskılar Artıyor
 Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde İsyan Kontrol Altına Alındı
 Boko Haram’a Karşı Bölgesel Bir Güç Oluşturulabilir
 Libya’da Başbakanlığa Saldırı Düzenlendi
 Kony’nin Üst Düzey Bir Komutanı Yakalandı

EKONOMİ
 Afrika Kalkınma Bankası Yeni Özel Sektör Yol Haritasını Açıkladı
 Kenya’daki Petrol Yataklarının Potansiyeli Büyük
 Mısır’da Ekonomik Dengeler Sağlanmaya Çalışılıyor
 Dünya Bankası Çad’a Yardım Paketini Onayladı
 Nijerya İle Brezilya Arasındaki Ticaret 8,9 Milyar Dolara Ulaştı

İNSAN HAKLARI

 Mugabe BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri’ni Zimbabve’ye Davet Etti


 Charles Taylor 50 Yıl Hapis Cezasına Mahkûm Oldu
 Nijerya’nın Kano Eyaletinde Boşanmış Kadınlar Toplu Nikâhla Yeniden Evlendirildi

ÇEVRE SAĞLIK
 Sahra Altı Afrika’da Bebek ve Beş Yaş Altı Çocuk Ölüm Oranları Düştü
 Afrika’da Çocuk Felci % 47 Oranında Azaldı
 Cezayir İlk HIV/AIDS Merkezini Açıyor

KÜLTÜR SANAT

 Cezayirli Ünlü Sanatçı Warda Hayatını Kaybetti


 Fas’ta Mawazine Uluslararası Müzik Festivali Düzenlendi

3
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

 Senegal 10. Çağdaş Afrika Sanatı Bienaline Ev Sahipliği Yapıyor


 Monaco Film Festivalinde Güney Afrika Yapımı Film Ödüle Layık Görüldü

TÜRKİYE-AFRİKA

 2. Somali Konferansı İstanbul’da Yapıldı


 Türkiye-Afrika Medya Forumu Ankara’da Düzenlendi
 Afrika Günü Kutlamaları İzmir’de Yapıldı
 Türk-Afrika Sivil Havacılık Konferansı
 THY’nin Ruanda Seferleri Başladı
 TÜSİAD Afrika’da İş ve Yatırım Olanakları Semineri Düzenledi
 Libya’da Türk Şirketlerinin Varlıklarına El Konuldu
 Türkiye-Kuzey Afrika Ticareti Sıkıntılı Günleri Geride Bıraktı
 Türkler Tercihlerini Afrika’dan Yana Kullanıyor
 Sudan’la Türkiye Arasında Tarımsal İşbirliği Antlaşması İmzalandı

AÇAUM ETKİNLİKLERİ
 Afrika Şiir Günü

DİPLOMATLARIN GÖZÜYLE AFRİKA

 Uganda - A Country On The Move

4
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

SİYASET

MISIR’DA CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNİN İLK TURU YAPILDI

2011’de Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sonra 15 ay boyunca Yüksek Askeri Konsey Başkanı Hüseyin Tantavi
tarafından vekâleten doldurulan cumhurbaşkanlığı koltuğuna kimin oturacağının belirlenmesi için yapılan
seçimlerin ilk turunun sonuçları açıklandı. İki turlu seçim sistemine göre, ilk turda en yüksek oyu alan iki aday ikinci
turda tekrar yarışacak. 23-24 Mayıs tarihlerinde yapılan ilk tur sonuçlarına göre,
Müslüman Kardeşler'in siyasi kolu Hürriyet ve Adalet Partisi Genel Başkanı
Muhammed Mursi, oyların yaklaşık % 25,3’ünü alarak birinci olurken, onu %
24,9 ile eski Başbakan Ahmet Şefik takip etti. Sol eğilimli Kerama Partisi'nin
adayı Hamdin Sabbahi'nin % 21,5’e ulaşarak üçüncü olduğu seçimlerde,
muhafazakâr aday Abdülmünim Ebulfutuh ve Arap Birliği eski Genel Sekreteri
Amr Musa ise, beklenenden çok daha az oy aldılar. Sabbahi’nin 700 bin oy farkı
sebebiyle ikinci tura geçememesi ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı olan, kısa bir
süre de Mübarek’in başbakanlığını yapan Ahmet Şefik’in ikinci olması sebebiyle
seçimlerin şeffaflığıyla ilgili sorular gündeme geldi. Seçime hile karıştığını
savunan Sabbahi seçim sonuçlarına resmi olarak itiraz ederken, Sabbahi
destekçileri ile Ahmed Şefik’in adaylığına karşı çıkanlar protesto gösterileri için
devrimin sembolü olan Tahrir Meydanı’nda buluştu. Sadece Kahire’de değil,
İskenderiye’de de binlerce kişi sokaklara döküldü. Şefik’in Kahire’deki seçim
bürosuna düzenlenen saldırıda küçük çapta yangın çıktı.

Askeri yönetimin, hem seçime gidilme yöntemi,


hem seçimle ilgili düzenlemeler, hem aday
listelerinin belirlenmesi aşamalarında aldığı
kararlar sebebiyle zaten gergin olan halk,
seçimlerden bir hafta önce büyük gösteriler
düzenlemiş, bu gösterilerde çıkan çatışmalarda 11
kişi hayatını kaybetmişti. Gerginliği kontrol
edebilmek için yüzlerce kişi tutuklanmıştı. Seçim
sonuçlarının ardından askeri yönetimin Ahmet
Şefik’i cumhurbaşkanlığına getirerek eski rejimi
sürdürmek istediğini düşünen halkın, Müslüman
Muhammed Mursi ve Ahmet Şefik Kardeşler dışında elinde bir tercih kalmamış
olmasına öfke gösterdiği yorumları yapılıyor. 16-17
Haziran’da yapılması planlanan ikinci tur seçimlere kadar halk ile askeri yönetim arasındaki gerginliğin artarak
sürmesinden endişe ediliyor.
BAŞA DÖN

5
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

CEZAYİR’DE PARLAMENTO SEÇİMLERİ YAPILDI

Cezayir’de parlamento seçimleri 10 Mayıs’ta yapıldı. Katılımın öğle


saatlerinde % 4’lerde seyrettiği, ancak akşama doğru yükselerek %
42’ye ulaştığı seçimler genelde sakin ve düzenli geçti. Seçim
sonuçlarına göre, Devlet Başkanı Buteflika’nın partisi Ulusal
Özgürlük Cephesi, meclisteki 462 sandalyenin 221’ini elde etti.
Başbakan Ahmed Uyahya’nın, Buteflika’ya yakınlığıyla bilinen
partisi Ulusal Demokrat Yürüyüşü Partisi ise 70 sandalye kazandı. İki
parti toplamda 291 milletvekiliyle mecliste çoğunluğu
Devlet Başkanı Buteflika oy kullanırken
sağlayabildiler. Ilımlı İslamcı Yeşil Cezayir koalisyonu, seçim öncesi
yapılan anketlerin aksine düşük bir başarı elde ederek 47 sandalyeye
sahip oldu. Seçimlerdeki esas önemli başarıyı ise kadınlar elde etti; daha önceki seçimlerde % 7 oranında temsil
kazanabilen kadın parlamenterler bu seçimde oyların % 30’unu alarak 145 sandalye
elde ettiler. Seçim sonuçlarının ardından İslami eğilimli Toplumsal Barış Hareketi,
koalisyon hükümetinden ayrılma kararı aldı.

Muhalif partilerin liderlerinin oy kullanırken “oyların çalınabileceği” yönündeki


şüphelerini dile getirmelerine rağmen gözlemci AB Heyeti Başkanı İspanyol
parlamenter Jose Ignacia Salafranca, düzenlediği basın toplantısında “Avrupalı
gözlemcilerin hazırladığı raporların % 90'a yakın kısmı, seçimlerin şeffaf bir ortamda
gerçekleştiğini ve herhangi bir yolsuzluğun gözlemlenmediğini belirtiyor” dedi.
Türkiye'nin Cezayir Büyükelçisi Ahmet Necati Bigalı toplantıya katılarak Başkan
Salafranca’ya, "Cezayir makamları ve devlet televizyonu neden partilerin her
vilayette aldığı oyları açıklamadılar?" sorusunu yöneltti. Salafranca’nın nihai
sonuçların Anayasa Konseyi tarafından açıklanacağını belirtmesinin ardından
herhangi bir tartışma yaşanmamasına rağmen, Cezayir basını Türk büyükelçisinin
sorusunu "ülkenin içişlerine karışmak" olarak yorumladı.

BAŞA DÖN

LESOTHO’DA GENEL SEÇİMLER YAPILDI

Topraklarının tamamı Güney Afrika Cumhuriyeti ile çevrili olan ve


anayasal monarşi ile yönetilen Lesotho Krallığı’nda 26 Mayıs cumartesi
günü genel seçimler yapıldı. Lesotho Bağımsız Seçim Komisyonu toplam
80 seçim bölgesinden gelen oyların sayımını tamamladıktan sonra 30
Mayıs çarşamba günü resmi sonuçları açıkladı. Başbakan Pakalitha
Lesotholular 26 Mayıs’ta 07:00-17:00 Mosisili liderliğindeki Demokratik Kongre seçimlerden birinci parti olarak
saatleri arası sandık başına gitti

6
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

çıktı. Ancak tek başına hükümet kurmak için yeterli çoğunluğu elde edemediği için
Mosisili iktidardan çekildi. Lesotho seçim sistemine göre tek başına hükümeti
kurmak için basit çoğunluk gerekiyor. Bu nedenle parlamentodaki 120 koltuğun
61’ini kazanması gereken Demokratik Kongre 48’de kalınca parti lideri ve Başbakan
Pakalitha Mosisili hükümeti kurmayacağını ilan etti. Başbakan Mosisili, Lesotho
Kralı III. Letsie 14 gün içinde bir sonraki başbakanı atayana kadar geçici olarak
görevde kalacak.

Bağımsız Seçim Komisyonu rakamlarına göre 1.127.980 kayıtlı seçmenin bulunduğu


Lesotho seçimlerinde 564.451 kişi oy kulandı. Bu rakam % 50’lik katılım oranıyla
oldukça düşük bir seviyede kalıyor. Resmi seçim sonuçlarına göre, Demokratik
Kongre (DC) 218.366 (% 39,58) oyla 48, seçimden ikinci parti olarak çıkan Tüm
Basotholular Konvansiyonu (ABC) 138.917 (% 25,18) oyla 30, Lesotho Demokrasi
Kongresi (LCD) 121.076 (%21.94) oyla 26, Basotho Ulusal Partisi (BNP) 23.788 (% 4)
oyla 5, Demokratik Halk Cephesi (PFD) 11.166 (% 2.02) oyla 3, Bağımsız Ulusal Parti (NIP) 6.880 (% 1.25) oyla 2
koltuk kazandılar. Oyların geri kalanı, Bağımsızlarla birlikte toplam 19 partinin katıldığı seçimde 1’er temsilci
çıkaran 6 parti ve hiç temsilci çıkaramayan 7 parti arasında dağıldı. Bu sonuçların hemen ardından muhalif partiler
arasında koalisyon görüşmeleri başladı. 30 Mayıs çarşamba günü 5 muhalefet partisi uzlaşmaya vardıklarını ve 65
koltuk ile bir koalisyon oluşturduklarını açıkladı.

Demokratik Kongre’nin, oyların çoğunluğunu almasına rağmen


hükümet kuramayacak olması ülkede 1998 yılındaki tartışmalı
seçimlerin ardından patlak veren şiddet olaylarının
tekrarlayabileceği korkusu yarattı. Ancak 5 muhalif partinin
oluşturduğu koalisyon karşısında Mosisili’nin istifa etmesi bu kez
aynı senaryonun tekrarlanmayacağı yönünde umut verici oldu. Bu
siyasi uyumun yakalanmasında Lesotho partilerinin seçimden bir
ay önce bir araya gelerek vardıkları uzlaşmanın büyük payı
bulunuyor. Seçim sürecinde Başpiskopos Desmond Tutu’nun
Lesotho Başbakanı Pakalitha Mosisili davetiyle Mosisili dâhil Lesotho’daki tüm parti liderleri bir araya
gelmişti. Bu toplantıda taraflar, seçim sonuçlarına riayet
edeceklerine ve barışın korunmasına ilişkin ortak bir sözleşmeye imza atmışlardı. Mosisili de bu imzasına sadık
kalarak sözünü tuttu ve siyasi istikrar için istifa etti.

BAŞA DÖN

7
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

EKVATORAL GİNE DEVLET BAŞKANI TEODORO OBİANG NGUEMA YENİ

HÜKÜMETİ ATADI

Ekvatoral Gine Devlet Başkanı Teodoro


Obiang Nguema yeni hükümeti atadı. 24
Mayıs’ta açıklanan hükümette Başbakan
Vincenté Ehaté Tomi olurken, 55
atamanın 12’sinin Obiang Nguema’nın
ailesinden olması dikkat çekti. Muhalefet Ekvatoral Gine Devlet Başkanı Teodoro
Nguema’nın oğlu Teodorin Obiang’nın Obiang Nguema
başkan yardımcılığı, kardeşi Antonio Mba Nguema’nın Savunma Bakanlığı, diğer
oğlu Gabriel Mbega Obiang Lima’nın ise Sanayi ve Enerji Bakanlığı görevine
getirilmesine tepki gösterdi. 1979’dan beri iktidarda olan Teodoro Obiang Nguema
insan hakları savunucuları tarafından sık sık eleştiriliyor.

BAŞA DÖN

ANGOLA’DA SEÇİM TARİHİ BELLİ OLDU

Angola’da genel seçimler için tarih 31 Ağustos olarak belirlendi. 23 Mayıs’ta yapılan açıklamada, Cumhuriyet
Konseyi’nin seçim tarihinin belirlenmesinde hazırlık için gereken süreyi göz önünde bulundurduğu ifade edildi.
Muhalefet partisi UNITA ise, ülkede seçimlerin göstermelik olarak yapıldığını ve bu
durumun ağustos seçimlerinde de değişmeyeceğini öne sürüyor.

Ülkede 2000 yılında yapılan anayasa


değişikliği ile başkanlık seçimleri
kaldırılmıştı. Buna göre, gerçekleştirilen
parlamento seçimlerinde en yüksek oyu
alan partinin genel başkanı, devlet
başkanlığı görevine getiriliyor. Şu anda
devlet başkanlığı görevini yürüten MPLA
partisinin lideri José Eduardo dos
Santos’un ağustos ayında yapılacak Angola Devlet Başkanı José Eduardo dos Santos
seçimleri yeniden kazanması bekleniyor.
33 yıldır devlet başkanlığı görevini yürüten dos Santos, Ekvator Ginesi Devlet
Başkanı Theodor Obiang Nguema’dan sonra Afrika’da en uzun süre görevde kalan ikinci devlet başkanı unvanını
taşıyor. Ağustos ayında yapılacak seçimler, ülkenin 1975 yılında Portekiz’den bağımsızlığını kazanmasından bu
yana gerçekleştirilen üçüncü seçim olacak.
BAŞA DÖN

8
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

SUDAN ORDUSU ABYEİ’DEN ÇEKİLDİ

BM Güvenlik Konseyi, 2 Mayıs'ta aldığı kararla, geçen ay savaşın eşiğine gelen Sudan ve Güney Sudan’a
düşmanlıklara son vererek müzakerelere başlama çağrısında bulundu. Kararın ardından Güney Sudan, Sudan’ın
kendisine düzenlediği saldırıları ve sınır ihlallerini BM’ye şikâyet etti. BM’nin uyarılarının ardından, Sudan Devlet
Başkanı Ömer el Beşir ile görüşen eski ABD Başkanı Jimmy Carter, Hartum'un birliklerini Abyei'den çekmeye hazır
olduğunu dile getirdi. Askeri birliklerin çekilmesi, Sudan ve Güney Sudan'dan temsilcilerin iki ülke arasındaki
anlaşmazlıkları çözmek üzere 29 Mayıs’ta Etiyopya’da görüşmelere
başlamalarıyla eş zamanlı gerçekleşti. Abyei her iki ülkenin de hem petrol gelirleri
hem de verimli arazileri sebebiyle üzerinde hak iddia ettiği bir bölge olmakla
birlikte, üzerinde yaşayan halk bölgenin Güney Sudan’da kalmasını tercih ediyor.
Sudan ordu sözcüsü Savarmi Halid Saad yaptığı açıklamada, bölgedeki hak
iddialarından vazgeçmediklerini ancak iyi niyet göstergesi olarak askeri birlikleri
çektiklerini bildirdi. Sudan’da geçen ay sonunda ilan edilen olağan üstü hal
devam ederken, Güney Sudan bazı sınır bölgelerinin Sudan tarafından
bombalanmasının sürdüğünü iddia ediyor. Dolayısıyla iki ülke arasındaki
gerginliğin tam olarak yatıştığını ve müzakere sürecinin başladığını söyleyebilmek
henüz mümkün değil.

BAŞA DÖN

SOMALİ’DE SALDIRILAR DA İSTİKRAR KURMA ÇABALARI DA YOĞUNLAŞTI

Somali’de son zamanlarda önemli bir mevzi kaybına uğrayan Eş Şebbab Örgütü
saldırılarını sıklaştırmaya ve hedefini büyütmeye çabalıyor. Ay başında iki
milletvekilinin ölümüne yol açan bir bombayı başkent Mogadişu’nun merkezinde
patlatan örgüt, ay sonunda da Başkan Şeyh Şerif Ahmet’İn konvoyuna saldırdı. Şeyh
Şerif Ahmet saldırıdan yara almadan kurtulurken, korumalarından biri hayatını
kaybetti. Konvoy saldırıya uğradığı sırada Afagoye bölgesindeki dünyanın en büyük
mülteci kamplarından birine gitmekteydi.

Saldırılara rağmen özellikle Kenya ve Etiyopya’nın Afrika Birliği kuvvetlerine verdiği


desteğin etkilerinin Somali’de hissedilmeye başlandığı görülüyor. Adis Ababa’da bir
araya gelen Somali’nin önemli siyasi liderleri ve klan şefleri 20 Haziran’dan önce
Ulusal Kurucu Meclis’in seçimlerinin yapılması konusunda anlaştılar. Ulusal Kurucu
Meclis’in 2 Temmuz’da toplanması ve 10 Temmuz’a kadar da anayasa taslağını
ortaya çıkarması planlanıyor. 15 Temmuz’da parlamento üyelerinin seçilmesi ile 20
Ağustos’ta görev süresi dolan Federal Geçiş Hükümeti’nin yerine kalıcı bir

9
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

hükümetin göreve başlaması için hazırlıklar tamamlanmış olacak. Bu sayede kalıcı bir hükümet ve işleyen bir
devlet mekanizması kurulmasıyla, 20 senedir süren devletsizlik haline son verilmesi için 2004’te başlayan geçiş
sürecinin tamamlanması hedefleniyor.

Bu siyasi düzenlemelere paralel olarak Somali açıklarında faaliyet gösteren korsanlara karşı da askeri müdahaleler
sürdürülüyor. Bölgede korsanlıkla mücadele için görev yapan BM, NATO, Çin ve Rus gemilerinin sürdüğü deniz
operasyonlarına ek olarak AB bir kara operasyonu başlattı. Korsanların Haradheere limanı yakınlarındaki üslerine
helikopterle indirilen deniz piyadelerinin operasyonda başarılı oldukları açıklandı. Korsanların elinde şu anda
toplam 17 tekne, 300 mürettebat ve yolcu bulunduğu tahmin ediliyor. Son olarak Mayıs ayı başında Smyrni adlı
Yunan petrol tankeri Umman Denizi'nde korsanlar tarafından kaçırılmıştı.

BAŞA DÖN

TANZANYA’DA 6 BAKAN GÖREVDEN ALINDI

Tanzanya Başkanı Jakaya Kikwete yolsuzluk iddialarına adı karışan 6 bakanı görevden aldı. Hükümet hesaplarını
inceleyen müfettişlerin en az 7 bakanlıkta yolsuzluğa dair bulgulara rastlandığını gösteren raporu Başkan Kikwete
üzerindeki baskıları arttırmıştı. Rapor sonucu maliye, enerji, turizm, ticaret, ulaşım ve sağlık bakanlarını görevden
alan Kikwete kabinenin yeni dağılımını açıklarken uyarılarda da bulundu. Başkent
Darüsselam’da gazetecilere açıklama yapan Kikwete, “Bir bakanın tek başına
sorumluluğu alması artık yeterli değil; yeni dönemde sorunlara neden olan herkes
sorumluluğu alacak” dedi.

Geçen Kasım ayında iktidar partisi CCM (Svahili dilinde Devrim Partisi anlamına
geliyor) yolsuzluğa karşı önlemler alınacağı üzerine garanti vermiş, muhalefet ise
iktidarın bir an önce harekete
geçmesi gerektiğini belirtmişti.
Yolsuzluk, Tanzanya’nın
ekonomik büyümesinin
önündeki en önemli engel
olarak görülüyor. Geçen sene,
donör devletler yolsuzlukla
mücadelenin hükümet tarafından ağırdan alındığını
Jakaya Kikwete

vurgulayarak, yardımları keseceklerini açıklamışlardı.

BAŞA DÖN

10
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

MALİ’DE İSTİKRAR SAĞLANAMIYOR

Mali’de askerlerin 22 Mart tarihinde yönetimi ele geçirmesinin üzerinden iki


aydan fazla zaman geçmesine rağmen istikrar sağlanamadı. Askeri darbenin
sebebi olan ülkenin kuzeyindeki ayrılıkçı hareket ilerlemeye devam ederken,
başkent Bamoka’da da istikrar sağlanabilmiş değil. Ülkenin kuzeyindeki Tuareg
ayrılıkçı hareketin yanı sıra Şeriat düzeni isteyen ve El Kaide Mağrip’ten destek
alan Ansar Dine örgütünün ilerlemesi hız kazandı. Örgüt, Gao kentindeki
hâkimiyetini kesinleştirirken, ele geçirdiği kentlerdeki yerli halk evlerini terk
etmek zorunda kaldı. Başta Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme
Örgütü olmak üzere sivil toplum örgütleri ülkenin kuzeyinde insanlığa karşı suç
işlendiği uyarısında bulundular. Örgütün tarihi kent Tombuktu’daki Şeyh Sid
Mahmoud Ben Amar’ın mezarına saldırısı ise ulusal ve uluslararası düzeyde
tepkiye neden oldu.

Diğer taraftan Ansar Dine örgütü ile Tuareglerin laik ayrılıkçı örgütü Azawad
Ulusal Kurtuluş Hareketi (MNLA) 26 Mayıs’ta birleşme kararı aldılar. Gao kentinde MNLA’yı temsilen örgütün
Genel Sekreteri Bilal Ag Şerif ile Ansar Dine’yi temsilen Alghabass Ag Intallah tarafından imzalanan anlaşma ile iki
örgütün Nisan ayından bağımsızlığını ilan eden Azawad devleti çatısı altında İslami bir devlet kurmaya ve tek bir
ordu oluşturmaya karar verdiği belirtildi. Ancak anlaşmanın imzalanmasının üzerinden üç gün geçmeden gruplar
arası görüş ayrılıkları gün yüzüne çıktı. 29 Mayıs’taki toplantı, Ansar Dine heyetininin toplantıyı terk etmesi üzerine
gerçekleştirilemedi.

Ülkenin merkezinde ise istikrar hâlâ sağlanamadı. Mayıs ayı boyunca Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik İşbirliği Örgütü
(ECOWAS) öncülüğündeki arabuluculuk faaliyetleri sürdü. Örgüt adına arabuluculuk faaliyetini yürüten Burkina
Faso Devlet Başkanı Blaise Compaoré cunta lideri Yüzbaşı Amadou Sanogo’nın yanı sıra geçiş dönemi Başkanı
Dioncounda Traoré ve Başbakanı Cheikh Modibo Diarra ile müzakerelerde bulundu. Taraflar arasında 20 Mayıs
tarihinde anlaşmaya varıldı, ancak anlaşma ülkede istikrarın sağlanması için yeterli olmadı. ECOWAS’ın yaptırımları
kaldırması ve Yüzbaşı Sanogo’ya dokunulmazlık verilmesi karşılığında, Dioncounda Traoré liderliğindeki geçiş
döneminin 40 günden 12 aya çıkarılmasına, sürenin sonunda ise genel seçimlere gidilmesine karar verildi.
Anlaşmadan memnun olmayan cunta taraftarları 21 Mayıs’ta başkanlık sarayını basarak, Dioncounda Traoré’ye
şiddet uyguladılar. Yaralanan Traoré önce hastaneye kaldırıldı, daha sonra tedavisine devam etmek üzere Paris’e
gitti.

BAŞA DÖN

GİNE BİSAU’DA CUNTAYA ULUSLARARASI BASKILAR ARTIYOR

Gine Bisau’da 12 Nisan günü gerçekleştirilen darbeye yönelik uluslararası baskılar arttı. 29 Nisan’da Batı Afrika
Ülkeleri Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün (ECOWAS) aldığı yaptırım kararının ardından Birleşmiş Milletler Güvenlik

11
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

Konseyi 18 Mayıs tarihinde darbeyi gerçekleştirilen üst düzey askerlere seyahat


yasağı kararı aldı. Konsey ayrıca ülkede anayasal düzenin yeniden tesis edilmemesi
durumunda silah ambargosu uygulanacağı ve mali hesaplarının dondurulacağı
uyarısında bulundu. Konseyin kararında Angola ve Portekiz’in ağırlığı olduğu
kaydedildi. Diğer taraftan ülkeye 16 Mayıs’ta barış ve istikrarın sağlanmasına
yardımcı olmakla görevli yaklaşık 600 askerden oluşan ECOWAS Barış Gücü ulaştı.

Baskıların ardından 22 Mayıs’ta yeni hükümetin kurulduğu açıklandı. Yeni


başbakan daha önce Hazine ve Maliye Bakanlıkları’nda görev alan, ülkenin eski
ECOWAS temsilcisi Rui Duarte Barros oldu. Kurulan yeni hükümette eski
hükümetten hiçbir isim yer almazken, cuntaya yakınlığı ile bilenen isimlerin ve iki
askerin varlığı dikkat çekti. Hükümetin bir yıl içerisinde başkanlık ve genel seçimleri
düzenlemesi bekleniyor.

Batı Afrika ülkesi Gine Bisau’da 18 Mart’ta başkanlık seçiminin ilk turu gerçekleştirilmiş, turun ikinci ismi muhalif
lider Kumba Yala’nın seçimden çekildiğini bildirmesinden bir gün sonra 12 Nisan’da askerler yönetime el
koyduklarını açıklamışlardı.

BAŞA DÖN

DEMOKRATİK KONGO CUMHURİYETİ’NDE İSYAN KONTROL ALTINA ALINDI

Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin doğusundaki Goma eyaletinde, Nisan ayının sonlarında çıkan isyan, ordu
tarafından kısmen kontrol altına alındı. Ordu sözcüsü Korgeneral Didier Etumba Longila, 5 Mayıs itibarıyla bölgede
güvenliğin yeniden sağlandığını ve operasyonların durdurulduğunu açıkladı.

Bölgedeki isyan, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranmakta olan General


Bosco Ntaganda'nın liderliğinde, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ordusunda
görevli Tutsi etnik kökenli bir grup subay tarafından başlatılmıştı. İsyanı başlatan
subaylar, 2009 yılında yapılan barış anlaşmasıyla Demokratik Kongo Cumhuriyeti
ordusuna dâhil edilmiş eski militanlardı. İsyancılar, silahlı Tutsi grubu CNDP’ye
bağlı 23 Mart Hareketi’ne ait olduklarını belirterek 2009 Barış Anlaşması
çerçevesinde Kongo ordusuna katılmayı kabul ettiklerini, ancak gördükleri kötü
muamele nedeniyle kitleler halinde ayrıldıklarını ifade ettiler. 2009 yılında yapılan
barış anlaşmasından önce CNDP militanları, Goma eyaletini ele geçirmeye çalışmış
ve bu süreçte 250.000 kişi yerlerinden edilmişti. UCM, 2009'daki barış anlaşması
çerçevesinde Demokratik Kongo Cumhuriyeti ordusuna katılan eski bir "savaş
lordu" olan ve “terminatör” lakabıyla bilinen General Ntaganda'yı, yıllardır savaş
suçlarından tutuklamak için arıyor. Ntaganda'nın şu anda nerede olduğu ise
bilinmiyor.

12
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

Birleşmiş Milletler 28 Mayıs’ta yayımladığı raporda, isyanın sınır komşusu Ruanda tarafından desteklendiği
yönünde kanıtlar olduğunu belirtti. Raporda, Kongo ordusundan ayrılan Tutsi kökenli askerlerin, Ruanda’da askeri
eğitime tabi tutulduktan sonra savaşmaları için tekrar Kongo’ya gönderildikleri belirtildi.

Rapora ilişkin açıklama yapan Ruanda Dışişleri Bakanı Louise Mushikiwabo, Demokratik Kongo’da görev yapan BM
misyonunun gerçeklerden habersiz olduğunu öne sürdü. Mushikiwabo, Ruanda’nın kendi sınırında yaşanan böyle
bir kargaşadan herhangi bir çıkarı olamayacağını kaydetti.

Diğer yandan 31 Ocak’ta gerçekleştirilen duruşmada


isyanı yönlendirdikleri gerekçesiyle sekiz asker 20 yıl
hapis cezasına çarptırılırken henüz yakalanamayan iki
askere de gıyaplarında ölüm cezası verildi. Ordu
yetkilileri Ntaganda’nın da en yakın sürede
yakalanacağını ama UCM’ye teslim edilmeyerek
yargılamasının Demokratik Kongo’da yapılacağını belirtti.

BAŞA DÖN

BOKO HARAM’A KARŞI BÖLGESEL BİR GÜÇ OLUŞTURULABİLİR

Nijerya’nın kuzeyinde etkin olan İslami örgüt Boko Haram bölgesel bir sorun
haline gelmeye başladı. Çad Gölü Havzası Komisyonu’nun düzenlediği
toplantıda konuşan Çad Devlet Başkanı Idris Deby, Boko Haram’ın bölge
devletleri için yarattığı tehdide dikkat çekti. Çad, Kamerun, Nijer, Nijerya ve
Orta Afrika Cumhuriyeti’nin katıldığı toplantıda Boko Haram sorununa çözüm
bulunması gerektiğini belirten Deby, “Ortak caydırıcı bir güç kurulmasını talep
ediyorum. Bugün bu kararı vermek zorundayız.” dedi.

Kimi uzmanlar Boko Haram’ın Sahra’daki Mali, Nijer ve Cezayir’de etkin olan El
Kaide ile bağlantılar geliştirdiğine dikkat çekerek uyarılarda bulunuyor. Idriss
Deby örgütün gitgide artan etkinliğine işaret ederek “Eğer onları yok etmezsek,
Çad Gölü’müzü
koruyamayabiliriz.”
dedi.
Nijerya’da İslami
yasaları uygulamak isteyen örgüt, son 20 ayda, ülkenin
kuzeyindeki hükümet kurumlarını, barları, kiliseleri
olduğu kadar rakip Müslüman grupların camilerini de
hedef aldı. 2009 yılından beri 1000’den fazla insanın
ölümüne neden olan örgütün saldırılarını engellemek için

13
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

Nijerya Hükümeti’nin girişimleri şimdiye kadar başarısızlıkla sonuçlandı. Son olarak Kamerun sınırında bulunan
Taraba eyaletinde düzenlenen, ancak sorumluluğunu kimsenin üstlenmediği bombalı saldırıda 11 kişi hayatını
kaybetti. Boko Haram’ın şimdiye dek gerçekleştirdiği saldırılarla benzerlik taşıyan son bombalama, sorunun
bölgeselleşme ihtimalini yeniden gündeme taşıdı.

BAŞA DÖN

LİBYA’DA BAŞBAKANLIĞA SALDIRI DÜZENLENDİ

Libyalı yetkililerin verdiği bilgiye göre, bazıları havan topu taşıyan


200 silahlı milis başbakanlık binasına saldırmaya çalıştı, ancak
güvenlik güçleri tarafından geri püskürtüldü. Birkaç saat süren
çatışmada bir kişinin hayatını kaybettiği, dört kişinin de
yaralandığı belirtildi. Saldırı sırasında binada saklanan Başbakan
Abdurrahim el-Keib olayın ardından yaptığı açıklamada,
saldırganların isyancı veya devrimci değil, “haydut” olduğunu
vurguladı. Görgü tanıkları, saldırıyı başkentin 100 kilometre
güney batısındaki Yafran'dan gelen Berberi bir grubun
düzenlediğini bildirdi. Hükümetin geçen aydan itibaren Başbakanlık binası saldırıda ciddi hasar gördü
savaşanlara verdiği ödülleri durdurduğu ve milis kuvvetlerini
silahsızlandırmaya çalıştığı açıklandı. Bölgedeki gözlemciler, ülkedeki istikrarı yeniden kurmaya çalışan hükümetin
hem silahsızlanmanın sağlanmasında, hem hukukun üstünlüğünün tesisinde, hem de insan hakları ihlallerinin
azaltılmasında yeterince başarılı olamadığını ifade ediyorlar.

Ülkede düzeni sağlayamasa da hükümetin eski rejimle hesaplaşma çabası devam


ediyor. Hükümetin, Libya'nın eski Başbakanı Bağdadi El Mahmudi'nin ülkesine iade
edilmesi talebi Tunus tarafından kabul edildi. İade kararnamesini imzalayacak tek
yetkili makam olan cumhurbaşkanlığının sözcüsü Adnan Manser, "Prensip olarak
resmi tutumlarının, El Mahmudi'yi Libya'ya iade etmek olduğunu, ancak insan
hakları, tutukluluk koşulları ve savunma haklarına saygı gösterileceğine dair
kendilerine garanti verilmesi gerektiğini" söyledi. Tunus'ta tutuklu bulunan
Mahmudi ise, ülkesine iadesi gündeme geldikten sonra açlık grevine başladı. 67
yaşındaki Libya'nın eski Başbakanı, Cezayir'e geçmeye çalışırken geçen Eylül ayında
Tunus'un güneyinde yakalanmıştı.

Seyful İslam’la ilgili soru da devam ediyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM)
Libya temsilcisi Ahmed El Cehani, eski Libya lideri Muammer Kaddafi'nin oğlu
Seyfül İslam'ı 6 aydır Zintan'da ellerinde bulunduran milislere Ulusal Geçiş
Konseyi'nin verdiği taahhüdü yerine getirmediği için Trablus'taki cezaevine naklin iptal edildiğini söyledi. UCM ile
Libya arasında Seyfül İslam'ın nerede yargılanacağı konusundaki anlaşmazlığın sürdüğü belirtiliyor.

14
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

1988'de 270 kişinin öldüğü Lockerbie saldırısını düzenlemekten suçlu bulunan eski Libyalı ajan Abdülbasit el
Megrahi'nin 20 Mayıs’ta Trablus'taki evinde öldüğü açıklandı. 60 yaşındaki Megrahi, 2001'de Hollanda'daki bir özel
mahkeme tarafından suçlu bulunmuştu.

BAŞA DÖN

KONY’NİN ÜST DÜZEY BİR KOMUTANI YAKALANDI

Uganda güçleri Joseph Kony’nin liderliğini yaptığı Tanrı’nın Direnişi


Örgütü’nün üst düzey bir komutanını Demokratik Kongo
Cumhuriyeti ile Orta Afrika Cumhuriyeti arasındaki sınıra yakın bir
bölgede ele geçirdi. Yakalanan General Caesar Achellam’ın,
Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından haklarında dava açılan
komutanlardan biri olmasa da, örgütün üst düzey askeri stratejisti
ve güvenilir bir üyesi olduğu açıklandı. Achellam’ın 1984’ten beri
ormanın içlerinde mücadele ettiği vurgulandı.

Uganda ordu sözcüsü Felix Kulaigye, General Caesar


Achellam’ın yakalanmasının büyük bir ilerleme anlamına
geldiğini ve örgüt içinde kesinlikle bölünmelere neden
olacağının altını çizdi. Uzmanlar ise yiyecek sıkıntısı çeken ve
yakalanmamak için sürekli kaçmak zorunda kalan örgüt için
Achellam’ın kaybının büyük bir darbe olacağını belirtiyorlar.
Ugandalı yetkililer, generallerinden uzak kamplarda tek başına
kalmayı seçen Kony’nin Sudan’da gizleniyor olmasından

şüpheleniyorlar. Caesar Achellam

BAŞA DÖN

15
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

EKONOMİ

AFRİKA KALKINMA BANKASI YENİ ÖZEL SEKTÖR YOL HARİTASINI AÇIKLADI

Afrika Kalkınma Bankası Tanzanya’nın Arusha şehrinde düzenlenen yıllık


toplantısında yeni özel sektör yol haritasını açıkladı. Alınan yeni karara göre,
hızlı şehirleşme ve nüfus artışı karşısında ülke içi yatırım oranının Gayri Safi
Yurt İçi Hâsıla’nın % 3,5’inden daha yüksek bir orana tekabül etmesi
gerekiyor. Bu durum da yatırımların 2/3’ünün özel sektör tarafından
yapılması anlamına geliyor.

Yeni yol haritasına göre, özel sektör yatırımlarını arttırmak için ülkelerde
yatırım fırsatlarının geliştirilmesi, altyapı ve hizmet sektörlerindeki
eksikliklerin giderilmesi ve finansal sistemlerin daha dinamik hale getirilmesi
öncelikli önlemler olarak belirlendi.

BAŞA DÖN

KENYA’DAKİ PETROL YATAKLARININ POTANSİYELİ BÜYÜK

İngiltere merkezli Tullow petrol şirketi Kuzey Kenya'da yapılan sondajlarda daha
önce düşünüldüğünden beş kat büyük bir petrol yatağının saptandığını açıkladı.
Boyutları henüz tam olarak saptanmasa da petrol yatağının Nairobi’nin 400 km
kuzeybatısında, Uganda ve Güney Sudan sınırı yakınında bulunduğu belirtildi.
Kuzeybatı Kenya’da keşfedilen petrolün yüksek nitelikli olduğu ve Afrika’da
çıkarılan diğer ham petrollere kıyasla varil başına daha fazla benzin ve dizel
üretilebileceğine dikkat çekiliyor.

Mart ayında, Tullow Şirketi’nin


Kenya’da petrol bulunduğuna dair
yaptığı açıklama ülkede heyecan
yaratmıştı. Kenya Cumhurbaşkanı
Mwai Kibaki, keşfedilen petrol
yataklarını önemli bir buluş olarak
nitelemiş ancak ticari açıdan süren
belirsizlik nedeniyle temkinli olunması gerektiğinin altını çizmişti.

BAŞA DÖN

16
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

MISIR’DA EKONOMİK DENGELER SAĞLANMAYA ÇALIŞILIYOR

Mısır'ın en büyük yatırım bankalarından biri EFG-Hermes'in


beş yöneticisinin Mübarek'in oğullarıyla birlikte yolsuzluk
davasına dâhil edilmesi borsada büyük kayıplar yaşanmasına
yol açtı. Yolsuzluğun miktarının 2 milyar Mısır Poundu yani
331 milyon Dolar olduğu açıklandı. Banka ise iddiaları
reddederek, Mübarek’in oğullarının da diğer müşteriler gibi
sadece kendi hesaplarını kontrol ettiklerini ve eğer
işlemlerinde bir sıkıntı varsa bankanın sorumluluğu olmadığını iddia etti.

Petrol üretiminde sıkıntı yaşayan Mısır’ın 2012’in ilk çeyreğindeki ekonomik verilerinin de çok iyi olmadığı
belirtiliyor. Yine de Mübarek’in devrilmesinden beri ciddi çalkantılar yaşayan Mısır ekonomisinde bazı toparlanma
emareleri görüldüğü ifade ediliyor. Ekonomiyi canlandırmak için dış yardımlara ihtiyaç duyan Mısır’ın IMF’den
kredi almasına halk sıcak yaklaşmıyor. Bu sebeple alternatif kaynak arayışına giren hükümetin Suudi Arabistan’la
anlaşmaya vardığı açıklandı. Mısır ekonomisinin canlanması amacıyla yapılan 2 milyar Dolarlık yardım Mısır
Merkez Bankası’na transfer edildi. Yardımın 1 milyar Doları Merkez Bankası’nın 8 yıllık mevduat hesabına
yatırılırken, 500 milyon Doları ekonominin canlanması için çeşitli alanlarda kullanılabilecek.

BAŞA DÖN

DÜNYA BANKASI ÇAD’A YARDIM PAKETİNİ ONAYLADI

Dünya Bankası İcra Yöneticileri Kurulu, 17 Mayıs Perşembe günü, Çad’daki


hayvancılığı ve tarımı geliştirmek için kırsal toplulukları ve örgütlenmeleri
desteklemesi planlanan 34,2 milyon Dolarlık yardımı onayladı.

Gayrisafi Milli Hâsıla’nın % 21’ini oluşturan tarım ve hayvancılık Çad’da


ekonominin en önemli kollarını oluşturuyor ve yakın gelecekte de değişecek gibi
görünmüyor. 2,3 milyondan daha fazla insanı istihdam eden bu sektörler
işgücünün % 80’ini elinde tutuyor. Gelecek 15 yılda 4,6 milyon kişinin iş piyasasına
gireceği ve bunların yaklaşık 3,1 milyonunun kırsal alanda olacağına dikkat
çekiliyor.

2010 yılından beri yaşanan uzun kuraklık dönemi ülkedeki hasadın oldukça
yetersiz kalmasına ve hayvanların büyük kısmının telef olmasına neden olmuştu.
2011 yılında geciken yağış mevsimine yetersiz yağışlar da eklenince, tahıl
ürünlerinde % 40’a, diğer ürünlerde % 28’e varan düşüşler yaşandı. 2010 yılından

17
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

beri devam eden gıda krizleri, Dünya Bankası’nın, Çad’ın tarım ve hayvan üretimini destekleyecek acil yardım
planını uygulamaya geçirmesine neden oldu.

BAŞA DÖN

NİJERYA İLE BREZİLYA ARASINDAKİ TİCARET 8,9 MİLYAR DOLARA ULAŞTI

Nijerya ile Brezilya arasındaki ticaret hacmi son beş yılda 8,9 milyar Dolara
ulaştı. Nijerya lehine gerçekleşen bu artışta, en önemli payı ham petrol
teşkil ediyor. İki ülke arasındaki ticari ilişkileri geliştirmek amacıyla kurulan
Nijerya-Brezilya Ticaret Odası tarafından 28 Mayıs’ta yapılan açıklamada,
Brezilya’nın Nijerya’ya ihraç ettiği ürünler otomobil, kimyasal ve elektronik
ürünler olarak sıralanırken Nijerya’nın Brezilya’ya ihraç ettiği ürünlerin ise
ham petrol, palmiye yağı, tabaklanmış deri ve bazı değerli taşlar olduğu
belirtildi.

Rakamlar hakkında açıklama yapan Nijerya-Brezilya Ticaret Odası Başkanı Sorronnadi Ezebuiro, gelişmenin
oldukça memnuniyet verici olduğunu ve Nijerya’nın Brezilya’nın ekonomik deneyiminden yararlandığını ifade etti.
Ezebuiro, kendi kıtalarının önde gelen ekonomilerinden olan Nijerya ve Brezilya’nın işbirliğinin gelişmesinin her iki
ülkenin lehine olduğunu kaydetti. Nijerya’nın, Brezilya’nın Afrika’da ikinci, dünyada ise 11. ticaret ortağı olduğunu
hatırlatan Ezebuiro, Nijerya’nın da ABD ve Hindistan’dan sonra en çok petrol ihraç ettiği üçüncü ülkenin Brezilya
olduğunu ifade etti.

BAŞA DÖN

İNSAN HAKLARI

MUGABE BM İNSAN HAKLARI YÜKSEK KOMİSERİ’Nİ ZİMBABVE’YE DAVET ETTİ

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay, 5 günlük ziyaret kapsamında 20 Mayıs Pazar günü
Zimbabve’ye ulaştı. Pillay, 21 Mayıs’ta Zimbabve’de temaslarına başladı. Zimbabve Devlet Başkanı Robert
Mugabe'nin daveti üzerine başkent Harare'ye gelen İnsan Hakları Yüksek Komiseri, Batı'nın ambargo uyguladığı
Sahra-altı ülkesi Zimbabve’de 5 gün boyunca insan hakları konularında incelemelerde bulundu.

Batı’ya ve Batılı örgütlere sert çıkışlarıyla bilinen Mugabe’nin bu inceleme için çağrıda bulunması uluslararası
kamuoyunun dikkatini Zimbabve’ye çekti. Öte yandan davet üzerine gerçekleştirilen bu ziyaret, ilk olması

18
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

bakımından da önem taşıyor. Devlet Başkanı Mugabe, kafalardaki soru


işaretlerini aydınlatmak üzere Zimbabve’de insan hakları alanında hiçbir sıkıntı
olmadığını, BM’nin de bunu gelip kendi gözleriyle görmesini istedikleri için bu
çağrıyı yaptıklarını belirtti. Ayrıca kendilerinden beklenen reformların da
anlaşmalar çerçevesinde gerçekleştirildiğine tanık olunmasını istediklerini
söyledi.

Pillay yaptığı ilk açıklamada, "Zimbabve hükümetinin BM İnsan Hakları


Temsilcisini davet etmesini çok önemsiyorum. Zimbabve'de insan haklarını
yerinde gözlemleyeceğim ve BM'nin burada insan haklarının iyileştirilmesi
konusunda neler yapabileceği üzerinde çalışacağım" dedi. Navi Pillay'ın
Zimbabve gezisi üzerine açıklama yapan birçok insan hakları örgütü ise,
Mugabe'nin Pillay'a ülkenin gerçek yüzünü göstermeyeceğine işaret etti. Sivil
toplum örgütleri Pillay ile görüşecek organizasyonların hükümetçe belirlenmiş
olmasının son derece sakıncalı olduğu üzerinde durdu. Zimbabve İnsan Hakları
Avukatları Derneği Başkanı Irene Petras, "Önceki ziyaretlerde BM yetkilileri insan hakları örgütleri ile direkt
görüşmeler ayarlıyordu. Şimdi Adalet Bakanlığı bize emir veriyor, görüşmeler hükümetin emrinde gerçekleşiyor.
Bu durumu anlamak mümkün değil." sözleriyle hükümeti eleştirdi.

Pillay ülkeye gerçekleştirdiği ilk ziyaretinde, yaptırımların en çok yoksulları ve dezavantajlı grupları etkilediğine
dikkat çekti. Batı devletlerinin Zimbabve ve Devlet Başkanı Robert Mugabe üzerindeki yaptırımları kaldırması
gerektiğini söyledi. Önümüzdeki yıl gerçekleşecek seçimlerde şiddet olaylarının yaşanmasını engelleyecek
reformlar yapılması konusunda hükümeti harekete geçmeye çağırdı.

Kendisi de Güney Afrikalı olan Pillay, ülkede yaptırımların devam etmesini destekleyen tek bir Zimbabveliyle
karşılaşmadığını söyledi. Yaptırımların en azından ülke dışı bankalar ve yatırımcılar açısından ciddi bir engel teşkil
ettiğine dikkat çekti. Yaptırım damgasının bir takım ithalat ve ihracat işlerine de sınır getirmiş olabileceği üzerinde
durdu. Pillay, "Bunlar ve öngörülmemiş başka bazı yan etkiler birlikte düşünüldüğünde zaman içerisinde ekonomi
üzerinde kaçınılmaz olarak yaygın olumsuz etkiler yaratır. Bu etkiler büyük olasılıkla ülkenin en yoksul ve
dezavantajlı grupları arasında hissedilecektir." dedi.

Avrupa Birliği bazı yaptırımları kaldırdığı halde, Mugabe ve yakın kadroları üzerindeki kısıtlamalar devam ediyor.
2012 yılı başında İnsan Hakları İzleme Örgütü, Zimbabve somut insan hakları ve kurumsal reformlar
gerçekleştirmeden yaptırımların kaldırılmaması gerektiğini söylemişti. Mugabe ise, ülkenin ekonomik sıkıntılarının
yaptırımlardan kaynaklandığını savunuyor. Devlet Başkanı ve yakınındaki 100'den fazla kişinin iktisadi varlıklarının
dondurulması ve Avrupa ülkelerine seyahat yasağı halen geçerliliğini koruyor. İngiltere uzunca bir süre alınan
önlemlerin yoksulları etkilemediğini iddia ettiyse de Pillay bu iddiayı sorguluyor. Pillay, en azından seçimlerin
gidişatı ve ilişkili reformlar belirginleşene kadar halkın gerekli ekonomik konulara odaklanabilmesi için
yaptırımların askıya alınmasını talep ediyor.

2009'da koalisyon hükümetiyle birleşen Mugabe ve ezeli rakibi Başbakan Morgan Tsvangirai ile görüşen Pillay,
geçmiş insan hakları ihlalleri konusunu gündeme getirerek, ağır suçların hiçbir zaman cezasız kalmaması
gerektiğini, barışın ve istikrarın devamlılığı için adaletin temel unsur olduğunu söyledi. 1980'lerde Matabeleland

19
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

ve Midlands'de yaşanan şiddet olayları ve büyük


çaplı ölümlerin ya da 2008 seçimler sırasındaki
şiddet olaylarının halının altına süpürülmemesi
gerektiğini konusunda uyarıda bulundu.

Pillay, Mugabe'nin yakın müttefiki Adalet Bakanı


Patrick Chinamasa ile de bir araya geldi. Zimbabve
Adalet Bakanı ülkede insan hakları ihlali yapıldığı
iddialarını reddetti. Devlet destekli işkence
uygulanmadığını savundu. Görüşme sonrası
basına açıklama yapan Chinamasa, "Bunların
hepsi yalan. Pillay'e Zimbabve odalarında işkence BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Pillay, Mugabe’nin daveti üzerine
yapılmadığını söyledik." dedi. Görüşmelerinin Zimbabve’de temaslarda bulundu
'samimi' geçtiğini belirten Chinamasa, Zimbabve'de
“eşcinsel ilişkilere uygulanan yasağın” kaldırılmayacağını vurguladı.

Pillay, liderleri bir Dürüstlük ve Uzlaşma Komitesi ya da bir süre önce meydana gelen büyük insan hakları
ihlallerinin incelenmesi için bir Araştırma Komisyonu kurulması konusunda teşvik ettiğini belirterek, 25 Mayıs’ta
ülkeden ayrıldı.

ZANU-PF iktidarı 2009'da BM insan hakları yetkilisi Manfred Nowak'ın ülkeye girişine izin vermemişti. 88 yaşındaki
Mugabe'nin Pillay'ı davetinin gelecek yıl planlanan seçimlerden önce ismini temize çıkarmak amaçlı olduğu
yorumları yapılıyor.

BAŞA DÖN

CHARLES TAYLOR 50 YIL HAPİS CEZASINA MAHKÛM OLDU

Lahey Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargılanmakta olan eski


Liberya Devlet Bakanı Charles Taylor, 50 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. 30
Mayıs’ta açıklanan kararda, Taylor’ın barış ve istikrara katkıda bulunmaktansa
makamını kullanarak militanları desteklediğine hükmedildiği ifade edildi.
Kararı açıklayan Yargıç Richard Lussick, “Taylor, silah ve mühimmat desteği
vererek Sierra Leone’deki ihtilafın ve işlenen suçların uzamasına neden oldu.
Devrimci Birlik Cephesi/Silahlı Kuvvetler Devrim Konseyi, Taylor’ın desteğine
sahip olmasaydı ihtilaf ve bu suçların işlenmesi daha kısa sürede son
bulabilirdi” şeklinde konuştu. Bu kararla 64 yaşındaki Charles Taylor, 1946
yılındaki Nüremberg yargılamalarından bu yana uluslararası mahkeme

Charles Taylor

20
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

tarafından hüküm giyen ilk devlet başkanı oldu.

Yargılaması beş yıl süren Charles Taylor, geçtiğimiz ay gerçekleştirilen duruşmada, 11 ayrı savaş suçunu işlemekten
suçlu bulunmuş ancak mahkeme cezanın açıklanmasını ileri bir tarihe ertelemişti. 1991-2002 yılları arasında Sierra
Leone’de yaşanan iç savaşta işlediği ispat edilen 11 ayrı savaş suçu arasında, sivil halkı dehşete düşürmek, cinayet,
cinsel nitelikli şiddet, fiziksel şiddet, çocukları asker olarak kullanmak, insanları köleleştirmek ve yağmalama gibi
eylemler bulunuyor. Taylor’ın hapis cezasını İngiltere’de çekmesi bekleniyor.

Kararın ardından avukatları aracılığıyla açıklama yapan Taylor, yargılama süresince dinlenen tüm tanıkların para
karşılığı yalan ifade verdikleri iddiasında bulundu. Taylor, karara mutlak surette itiraz edeceklerini de ifade etti.

BAŞA DÖN

NİJERYA’NIN KANO EYALETİNDE BOŞANMIŞ KADINLAR TOPLU NİKÂHLA YENİDEN EVLENDİRİLDİ

Nijerya’nın kuzey eyaletlerinden Kano’da dul ve boşanmış


kadınlar için toplu nikâh töreni düzenlendi. 15 Mayıs’ta
gerçekleştirilen törende, boşanmaların önlenmesi
amacıyla 100 boşanmış veya çeşitli sebeplerle dul kalmış
kadın toplu nikâhla ve görücü usulü evlendirildi. Kano’daki
Şeriat yönetimi, toplu nikâhların süreceğini bildirdi.
Yönetim, temel amacının, boşanmaları önleyerek
kadınlara mali ve sosyal güvenlik sağlamak olduğunu
belirtti. Boşanmalardan sonra kadınların çocuklarıyla
birlikte sokakta kaldıklarına dikkat çeken yönetim, bu
uygulamayla önemli bir sosyal sorunun önünün alınacağını kaydetti.

Kuzey eyaletleri çoğunlukla Müslüman olan Nijerya’da 12 kuzey eyalet Şeriat’la yönetiliyor. Şeriat yönetiminin
oldukça sert olduğu eyaletlerden biri olan Kano’da toplu nikâhla evlendirilen kadınların kiminle evleneceklerine
Hizba adı verilen Şeriat yönetimi tarafından karar verildi. Bu kapsamda evlendirilen çiftlerin Hizba tarafından izin
verilmedikçe boşanma hakları da yok. Kadınlar için başlık parası ve “kayan daki” adı verilen, kadının evlilik
statüsünü belirleyen dekoratif pirinç tabaklar ve kâselerden oluşan çeyizleri yönetim tarafından karşılandı.

BAŞA DÖN

21
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

ÇEVRE SAĞLIK

SAHRA ALTI AFRİKA’DA BEBEK VE BEŞ YAŞ ALTI ÇOCUK ÖLÜM ORANLARI DÜŞTÜ

Sahra altı Afrika’da bebek ve beş yaş altı çocuk ölüm oranları gözle
görülür biçimde düştü. Dünya Bankası’nın yayınladığı rapora göre,
2005 yılından bu yana gözlemlenen yirmi Sahra altı Afrika ülkesinin
on sekizinde bebek ölüm oranlarında belirgin başarı kaydedildi.
Sadece Liberya ve Namibya’da artış görünürken, Gine, Malavi,
Zimbabve ve Mali’nin de içinde bulunduğu on iki ülkede Milenyum
Kalkınma Hedefi olan yılda % 4,4’lük oranın üzerinde bir başarı
kaydedildiği belirtildi. Bu başarının sağlanmasında en önemli
etkenlerin sıtmayla mücadele, sağlık hizmetlerinin yaygınlaşması,
temiz su kullanımın artması, aşılama kampanyaları olduğu dile getirildi.

BAŞA DÖN

AFRİKA’DA ÇOCUK FELCİ % 47 ORANINDA AZALDI

Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayımlanan 2011 yılı değerlendirme


raporunda, Afrika genelinde görülen çocuk felci vakarında % 47 oranında
gerileme görüldüğü belirtildi. 23 Mayıs’ta yayımlanan raporda, 2010
yılında Afrika genelinde 657 çocuk felci vakası görülürken, 2011 yılında
bu sayının 350’ye düştüğü ifade edildi.

Kıta genelinde çocuk felci vakalarında görülen kayda değer düşüşe


rağmen kimi ülkelerde önemli oranda bir artışın yaşandığı da raporda
yer aldı. Buna göre, Çad’da görülen vaka sayısı bir yılda 26’dan 132’ye,
Nijerya’da ise 21’den 62’ye yükseldi. Nijerya’da çocuk felci vakaları,
2009-2010 döneminde % 95 oranında gerilemişti. Ancak geçtiğimiz yıl
yeniden patlak veren bir salgın neticesinde vakalar 3 kat arttı.

BAŞA DÖN

22
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

CEZAYİR İLK HIV/AIDS MERKEZİNİ AÇIYOR

Cezayir Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın HIV/AIDS araştırma merkezini açmak için UNAIDS (BM AIDS Müşterek
Programı) ile anlaştı. Ülkenin güneyinde bulunan Tamanrasset kentinde inşaatına başlanan ve 2013’te faaliyete
geçmesi planlanan merkezde hem Avrupa ve Amerika’dan hem de bölgeden gelen araştırmacıların ortak projeler
yürütmesi bekleniyor. Yapılan araştırmalar sonucu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde AIDS oranlarının görece
düşük olduğu, ancak Orta Asya ve Doğu Avrupa bölgesinden sonra en
hızlı yayılma oranına sahip bulunduğu görülmüş. Yayılma hızının
artmasında 48 farklı Afrika ülkesinden gelenlerin Avrupa’ya göç etmek
için Cezayir’den geçiyor olmalarının payının büyük olduğu düşünülüyor.
Bu sebeple bölgede HIV/AIDS’e karşı hem tedaviye yönelik hem de
yayılmayı önleyici araştırmalar yapmak çok önemli hale gelmiş durumda.
Merkezin bölgedeki bilinçlendirme çalışmaları için de önemli bir rol
oynaması hedefleniyor, çünkü pek çok Arap ülkesi gibi Cezayir’de de
hastalık kapan ya da taşıyanların pek çoğu hem test yaptırmayı hem de
tedaviyi reddediyor.

BAŞA DÖN

KÜLTÜR SANAT

CEZAYİRLİ ÜNLÜ SANATÇI WARDA HAYATINI KAYBETTİ

Cezayir’in Gülü lakaplı ünlü ses sanatçısı Warda 72 yaşında hayatını


kaybetti. Mısır’ın başkenti Kahire’deki evinde ölen sanatçının cenaze
töreni Cezayir’de düzenlendi. Lübnanlı Feyruz ve Mısır’lı Ümmü Gülsüm
ile birlikte Arap dünyasının en büyük ve ünlü ses sanatçısı olan
Warda’nın yumuşak ama aynı anda da güçlü olan sesiyle hatırlarda
kaldığı belirtiliyor. Warda, adına yazılan 300 şarkının yanı sıra sinema
filmleri aracılığıyla da tüm Orta Doğu’da ünlenmiş bir sanatçıydı. Fransa
doğumlu olan annesi Lübnanlı ve babası Cezayirli olan Warda Fransa’da
doğmuş olmasına rağmen 40 senedir Mısır’da yaşamaktaydı.

BAŞA DÖN

23
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

FAS’TA MAWAZINE ULUSLARARASI MÜZİK FESTİVALİ DÜZENLENDİ

Arap dünyasının en önemli festivali kabul edilen Mawazine


World Rhythms Festivali 18-26 Mayıs tarihleri arasında Fas’ın
başkenti Rabat’ta yapıldı. Festival, Türkiye’den Anadolu Ateşi
Dans Topluluğu’nun yanı sıra dünyaca ünlü isimleri de Fas'a
getirdi. Bu yıl festivale katılanlar arasında Mariah Carey, Lenny
Kravitz, Gloria Gaynor, Khaled, Jimmy Cliff, Scorpions,
Evanescence, Pitbull gibi müzik dünyasının önemli isimleri yer
aldı. Festival sırasında sadece konser ve gösterilere değil, çeşitli
atölye çalışmaları ve konferanslara da yer verildi.

BAŞA DÖN

SENEGAL 10. ÇAĞDAŞ AFRİKA SANATI BİENALİNE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR

Senegal’in ev sahipliğini
yaptığı 10. Çağdaş Afrika
Sanatı Bienali başladı. 11
Mayıs-10 Haziran arasında düzenlenecek olan bienalde Théodore Monod Müzesi kıtanın dört bir yanından gelen
birçok sanatsevere ev sahipliği yapacak. Bienale resmi olarak 21 Afrika ülkesinden 42 sanatçı katılıyor

BAŞA DÖN

MONACO FİLM FESTİVALİNDE GÜNEY AFRİKA YAPIMI FİLM ÖDÜLE LAYIK GÖRÜLDÜ

Güney Afrika Cumhuriyeti yapımı “Man on Ground” adlı film, 8-15 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen Monaco
Film Festivali’nde en iyi oyuncu kadrosu ödülüne layık görüldü. Monaco Film Festivali, her yıl çocuklar yararına
yardım toplamak amacıyla Filipinler’de düzenleniyor ve festival kapsamında pek çok uluslararası yapım izleyiciyle
buluşuyor.

Akin Omotoso’nın yazıp yönettiği “Man on Ground”, Güney Afrika’daki yabancı düşmanlığını konu alıyor.
Johannesburg’da yaşayan Nijeryalı bir mülteci olan Femi’nin hayatının anlatıldığı film, 2000’li yılların başında
Güney Afrika’da yakılarak öldürülen Mozambikli mülteci Earnesto Nhamuavhe’nin anısına adanmış. 2000-2008
yılları arasında Güney Afrika’da yabancılara yönelik saldırılar artmış ve 62 yasadışı mülteci bu saldırılar sonucunda
yaşamını yitirmişti.

24
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

Berlin ve Jozi Film festivallerinde de ödüle layık görülen


filmin senaristi ve yönetmeni Omotoso, yayınlandığı
dönemde büyük yankı uyandıran “Kanlı Elmas” filminin
oyuncularından birisi. Omotoso, bu filmin apartheid
sonrası yeni bir düzen kurmaya çalışan Güney Afrika’da
yaşanan yabancı düşmanlığına verilmiş sanatsal bir
yanıt olduğunu ve bu filmle yabancı düşmanlığına karşı

Man on Ground filminden bir sahne bir kampanya başlattıklarını ifade etti.

BAŞA DÖN

TÜRKİYE-AFRİKA

2. SOMALİ KONFERANSI İSTANBUL’DA YAPILDI

31 Mayıs-1 Haziran tarihlerinde İstanbul’da


2. Somali Konferansı düzenlendi. 54 ülke
temsilcisinin yanı sıra BM Genel Sekreteri,
Afrika Birliği Komisyonu Başkanı ve İslam
İşbirliği Genel Sekreteri gibi uluslararası
örgüt temsilcilerinin de katıldığı toplantıda
Somali’yi sadece Geçici Federal Hükümet
değil çeşitli yerel örgütlenmeler de temsil
etti. Ancak Somalili politikacılar, Türkiye'nin
konferans konusunda açık davranmadığını
ve davet edilecek kişiler hakkında Somalili
yetkililerden görüş almadığını belirttiler.
Somali'nin yarı özerk konumdaki Puntland
bölgesinden temsilciler ise, konferansa
katılmayacaklarını açıladılar.

“Somali’nin Geleceğini Hazırlamak: 2015” temalı konferansta, Somali’deki geçiş sürecinin 20 Ağustos’a kadar
tamamlanabilmesi için atılabilecek adımlar ve geçiş dönemi sonrasına ilişkin stratejiler ele alındı. Konferansta,
İngiltere’de düzenlenen ilk konferansta alınan kararların hayata geçirilmesiyle ilgili değerlendirmelerde de
bulunuldu. Somali Cumhurbaşkanı Ş eyh Şerif Şeyh Ahmed, yaptığı konuşmada, “Ortak arzumuz Somali’nin tekrar
yapılandırılması ve uluslararası toplum içinde layık olduğu konuma gelebilmesi. Somali’nin içinde bulunduğu
bataklıktan kurtulma yolları tartışılıyor. Vaatlerin verildiği dönem bitmiş, pratik çalışmaların hayata geçmesi

25
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

gereken dönem başlamıştır. Somali Cumhuriyeti, halkından ve uluslararası toplumdan aldığı destekle çabaları
güçlendirmeyi arzulamaktadır. Somali’nin bağımsızlığına ve egemenliğine saygı duyulması gerekmektedir.”
ifadelerinde bulundu. Başbakan Tayyip Erdoğan, Somali’de yaşanan insanlık dramını gidermeye katkıda bulunmak
için Türkiye’nin Somali’deki Afrika Birliği Misyonu’na (AMISOM) 1 milyon Dolar sembolik katkıda bulunacağını
açıkladı.

Konferansın sonucunda yayımlanan 37 maddeli ortak bildiride, ''Somali bugün istikrar, güvenlik ve uzlaşmaya daha
önce hiç olmadığı kadar yakındır; bu fırsat kaçırılmamalıdır'' denildi. Korsanlık sorunundan kaynak çeşitliliğinin
sağlanmasına kadar pek çok konuda yol haritası belirleyen bildiride, 2-3 Temmuz tarihlerinde Roma'da
düzenlenecek ICG (International Crisis Group) toplantısında İstanbul'da kaydedilen ilerlemenin değerlendirilmesi
ve geçişin son bölümü için son bir ivme sağlanmasının beklendiği ifade edildi.

BAŞA DÖN

TÜRKİYE-AFRİKA MEDYA FORUMU ANKARA’DA DÜZENLENDİ

Türkiye-Afrika Medya Forumu, Başbakanlık


Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü
(BYEGM) tarafından 9-10 Mayıs tarihleri
arasında Ankara’da düzenlendi. “Ortak Bir
Gelecek Tasarlamak ve Medya” başlığı
altında düzenlenen forum hakkında
açıklama yapan Başbakanlık Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürü Murat
Karakaya, ortak platform ve iletişim
kanalları oluşturularak Türk ve Afrikalı basın
kuruluşları ve gazeteciler arasında kapsamlı
bilgi paylaşımı ve mesleki dayanışma sağlanmasını amaçladıklarını bildirdi. Türkiye'nin Afrika'ya yönelik açılımını
desteklediklerini belirten Karakaya, medya yoluyla açılıma katkı vermek için forumu düzenlediklerini ifade etti.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın himayesinde ve katılımıyla gerçekleşen foruma, Dışişleri Bakanlığı,
Başbakanlık Tanıtma Fonu ve ''African Media Initiative'' adlı kuruluşun destek verdiğini kaydetti.

Afrika Birliği üyesi 54 ülkeden 280 medya mensubunun katıldığı forumda, Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki
ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerin mevcut durumu ve geleceğe ilişkin perspektifler medya bağlamında ele
alındı. Forum kapsamında, “Türkiye ve Afrika: Fırsatlar ve Sorunlar”, “Türk Dış Politikasında ve Medyasında
Afrika”, “Günümüzde Afrika: Siyaset, Ekonomi ve Dış Politika”, “Kalkınma, Göç, Çevre ve Sağlık Konularında
Bilinçlendirmede Etkin Bir Faktör Olarak Medya”, “Arabulucu Olarak Medya: Çatışmalar ve Terörizme Karşı Savaşı
Kazanmak”, “Türkiye ve Afrika Ülkelerinde Sosyal Medya: Demokratik Kültürün Geliştirilmesinde Sosyal Medyanın
Etkisi”, “Sorunlar ve Fırsatlar Denkleminde Etkili Bir Aktör Olarak Sivil Toplum Kuruluşları”, “Türkiye ve Afrika:

26
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

Medya, İletişim ve Teknoloji” ve “Türkiye ve Afrika Medya Kuruluşları Arasında İşbirliği İçin Çerçeve” başlıklı
paneller gerçekleştirildi.

Forumun son gününde kabul edilen sonuç bildirgesinde, Afro-Avrasya coğrafyası ülkelerinin medya temsilcileri,
bölge ülkeleri için ortak bir geleceğin kurulması ve halkların insani kalkınmasıyla ekonomik refahının
desteklenmesi yönünde medyanın sahip olduğu gücün artırılması taahhüdünde bulundular. Demokratik değerlerle
geleceği yönlendiren, kültürler arası hoşgörü ve kardeşlik ruhunu benimseyen barışçıl bir dünya idealinin
paylaşıldığının belirtildiği sonuç bildirgesinde şunlar kaydedildi:

''İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinden Helsinki Nihai Senedine kadar çağdaş değerleri içeren tüm belgelerde
vurgulanan bir ilke olarak basın özgürlüğünün önemini vurguluyoruz.

Forumdaki katılımcı ülkelerin medya temsilcileri arasındaki dayanışmayı desteklemenin, bölgesel ve uluslararası
işbirliğini geliştireceğine ve demokratik kültürü güçlendireceğine inanıyoruz.

İletişim kanallarının sürekli açık tutulmasını teminen, bölgesel medya istişarelerinin kurumsallaştırılması ve
karşılıklı çıkarlarımızın desteklenmesi için ortak bir platform kurulması girişiminde bulunacağız.''

Ayrıca, foruma katılan medya temsilcileri arasında, BYEGM ve Afrika Medya Girişimi'nin himayelerinde, gazeteci
değişim programı oluşturulması kararı alındı.

BAŞA DÖN

AFRİKA GÜNÜ KUTLAMALARI İZMİR’DE YAPILDI

25 Mayıs Afrika Günü kutlamaları, İzmir Ticaret Odası’nın


ve EXPO 2020 İzmir Yürütme Komitesi’nin ev sahipliğinde,
Dışişleri Bakanlığımızın katkıları ve Afrika ülkeleri
Büyükelçiliklerinin desteğiyle İzmir’de düzenlendi. Cezayir
Büyükleçisi Mouloud Hamai, Güney Afrika Büyükelçisi
Vika M. Khumalo, Malawi Berlin Büyükelçisi Prof. Dr.
Isaac Lamba, Mısır büyükelçisi Abderahman Salaheldin,
Sudan Büyükelçisi Omar Haider Elsareef, Gambiya
Büyükleçisi Gibril Joof, Demokratik Kongo Cumhuriyeti

Büyükelçiler İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükelçisi Marcell Mulumba Tshıdımba, Tunus Büyükelçisi
Kocaoğlu’nu ziyaret etti.
Mehrez Ben Rhouma, Moritanya Büyükelçisi Mohamed
Ahmed Ould Elemine, Somali Büyükelçisi Nur Sheikh Hamud Mursal, Nijerya Büyükelçisi Ahmed Abdulhamid, Fas
Misyon Şefi Yardımcısı Kemal El Mahdaoui, Libya Müşaviri Fathallah Aylamani, Türkiye BİE Başdelegesi Murat N.
Ersavcı, Dışişleri Bakanlığı İzmir Temsilcisi Büyükelçi Serpil Alpman, Dış İşleri Bakanlığı Batı Afrika Genel Müdür
Yardımcısı Elçi Artemis Sümer, Malawi İzmir Fahri Konsolosu İbrahim Oktay Üstüngör’ün katıldığı etkinliğin

27
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

açılışında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün mesajı okundu. Gül mesajında, ülkemizde her yıl düzenli olarak
kutlanan Afrika Günü etkinliğine bu yıl İzmir’in ev sahipliği yapmasından memnuniyet duyduğunu ifade etti. “25
Mayıs 1963 tarihinde kurulan ve bugün Afrika Günü’nü kutlamamıza vesile oluşturan, o zamanki adıyla Afrika
Birliği Örgütü, bugünkü adıyla Afrika Birliği’nin, uluslararası ilişkilerde giderek daha önemli bir konuma gelmesi bizi
sevindirmektedir” ifadesini kullanan Gül, “25 Mayıs Afrika Günü’nü idrak ederken, aslında “Afrika Yüzyılı”nı
kutladığımızı söylemek mümkündür. Siyaset, ekonomi ve güvenlik alanlarında karşılaştığı güçlüklerin yanısıra,
doğal afetlerle de mücadele etmek durumunda kalmasına rağmen, 1,1 milyarı aşan genç nüfusu, birkaç istisna
dışında iyi yönetişim konusunda attığı ileri adımlar ve artan doğrudan yabancı yatırımlarıyla ön plana çıkan Kıta’nın
21. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuracağına eminim” dedi.

Kutlamalar kapsamında İzmir’de bulunan Afrikalı büyükelçiler, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz
Kocaoğlu’na da nezaket ziyareti gerçekleştirdiler. Ziyarette heyet adına bir konuşma yapan Etiyopya Büyükelçisi
Mulatu Teshome Wirtu ise, İzmir’de “Afrika Günü”nün kutlanmasının Türk insanların Afrika’ya ne kadar yakın
olduğunun, yakınlık duyduğunun bir göstergesi olduğunu belirterek, “EXPO 2020 konusunda zaten Afrikalı
bakanların olduğu İstanbul toplantısında da bu isteğimizi dile getirmiştik, bundan dolayı emin olun ki İzmir’i
destekleyeceğiz” diye konuştu. Ziyaret kapsamında Güney Afrika’nın Cape Town ve Malawi’nin Zomba kenti ile
İzmir’in kardeş şehir olması için resmi başvuru da yapıldı.

BAŞA DÖN

TÜRK-AFRİKA SİVİL HAVACILIK KONFERANSI

Türkiye-Afrika Sivil Havacılık Konferansı, 29 Mayıs-2


Haziran tarihleri arasında İzmir’de düzenlendi. Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından, Afrika
ülkeleri ile Türkiye arasındaki sivil havacılık
ilişkilerinin geliştirilmesi amacıyla düzenlenen
konferansa, 35 Afrika ülkesinden sivil havacılık ve
ulaştırma üst düzey yetkilileri katıldı. Türkiye ve
Afrika arasındaki mevcut uçuş ağına yeni noktalar
eklenmesi ve var olan noktalara daha fazla uçuş
gerçekleştirilebilmesi amacıyla görüşmelerin
yapıldığı konferans çerçevesinde, Afrika ülkeleri de
kendi aralarında da ikili havacılık anlaşmalarına
yönelik müzakerelerde bulunma fırsatı yakaladı.
Konferansın açılış konuşmasını yapan, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, ''Bu konferansın
Türkiye Afrika sivil havacılık ilişkilerinin bir dönüm noktasını oluşturacağına inanıyorum. Kısa sürede Afrika'da 16
ülkede 20 noktaya haftalık 130 seferle başlattığımız hava köprüsü, bu konferans çerçevesinde imzalayacağımız

28
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

hava ulaşım anlaşmalarıyla yeni bir boyut kazanacak. 1 milyon civarında yolcu sayısının 1 milyarlık Afrika kıtasında
bir anlam ifade etmediğini hepimiz biliyoruz. Bu sayı kolaylıkla birkaç milyona çıkacaktır. Bunun yolu açılmıştır.”
şeklinde konuştu. Konferans sonunda Türkiye ile 15 Afrika ülkesi arasında sivil havacılık anlaşması imzalandı.

BAŞA DÖN

THY’NİN RUANDA SEFERLERİ BAŞLADI

Türk Hava Yolları (THY), 6 aylık hazırlık çalışmasından sonra, 15 Mayıs Salı günü
Ruanda’nın başkenti Kigali’ye ilk seferini gerçekleştirdi. İstanbul-Kigali- Entebbe-
İstanbul olarak planlanan ve başlangıçta haftanın üç günü gerçekleştirilecek
seferlerin yakın zamanda dörde çıkarılması hedefleniyor.
İlk Kigali seferine katılan THY Genel Müdürü Temel Kotil, Ruanda seferlerinin
önemine dikkat çekti. THY’nin Ruandalıları dünyanın 123 noktasına ulaştıracağını
belirten Kotil, Ruanda’nın gelişen ekonomisinin işadamları için önemli bir fırsat
olduğunu şu sözleriyle dile getirdi: “Ruanda’da dünyanın en iyi çay ve kahvesini
ürettiklerini söyleyebilirim. Üstelik bu alanda çok ciddi ihracata sahipler. Ruanda
ciddi gelecek vadeden bir ülke. Ruanda’yı Türk işadamlarının kapısına getirdik.”

BAŞA DÖN

TÜSİAD AFRİKA’DA İŞ VE YATIRIM OLANAKLARI SEMİNERİ DÜZENLEDİ

TÜSİAD International tarafından İstanbul’da “Afrika’da İş ve Yatırım Olanakları” semineri düzenledi. Açılış
konuşması TÜSİAD International Başkanı Osman Boyner tarafından yapılırken, Afrika'daki yatırım fırsatları, kamu
ihaleleri, başvurulabilecek uluslararası veya bölgesel finans mekanizmaları hakkında bilgi vermeyi amaçlayan
seminer, iki oturumdan oluştu.

Seminerin ilk oturumunda iş ve yatırım fırsatları ile Afrika'da iş yapmak için finans mekanizmaları ele alındı.
TÜSİAD International Başkan Yardımcısı Dr. Markus Slevogt başkanlığında gerçekleştirilen oturuma, Afrika
Kalkınma Bankası Altyapı Finansmanı ve Kamu-Özel Sektör Ortaklığı Bölümü Müdürü Neşide Taş Anvaripour, Doğu
ve Güney Afrika Ortak Pazarı-Bölgesel Yatırım Ajansı (COMESA RIA) Araştırma Analisti Mohamed Aref ve Flanders
Yatırım ve Ticaret Kuruluşu Uluslararası Kurumlar Proje Müdürü Johan Malin konuşmacı olarak katıldı.

29
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

Oturumda, Dünya Bankası Grubu'nun bir kuruluşu olan Çok Taraflı


Yatırım Garanti Ajansı (MIGA) Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölge
Ofisi Müdürü Olivier Lambert ile yine Dünya Bankası Grubu'nda yer
alan Uluslararası Finans Kuruluşu (IFC) Avrupa, Orta Asya, Orta
Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Finansal Piyasalar ve Girişim
Sermayesi Fonları Direktörü Aftab Ahmed birer sunum
gerçekleştirdi.

Türkiye'nin Afrika yaklaşımının ele alınacağı ikinci oturumun


başkanlığı ise TÜSİAD International Yürütme Kurulu Üyesi Tarık
Sarıoğlu tarafından yapıldı. Bu oturumda, yeni atanan Nairobi Büyükelçisi Hüseyin Avni Aksoy ve Ekonomi
Bakanlığı Anlaşmalar Genel Müdürlüğü Afrika'dan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Müge Varol Ilıcak Türkiye'nin
konu ile ilgili perspektifini aktardılar.

Aksoy, Türkiye ile Kenya arasındaki potansiyel imkânlara bakıldığında son 2 yıldaki ticaret artışının bunun
devamının geleceğine işaret ettiğini belirterek, "Kenya, göreceli olarak çevresindeki ülkelere göre alt yapısı
gelişmiş birkaç ülkeden biridir. Yatırımcıya imkânlar sağlayan bir ülkedir" dedi.

Göreve yeni atanan Büyükelçi, yatırımlar açısından ilişkilerin önemli olduğunu ve Kenya ile Türkiye arasında hiçbir
sorunun bulunmadığını belirterek, iki ülke arasında ilişkilerin son 10 yılda ciddi bir ivme kazandığını kaydetti. Aksoy,
hükümetin "Afrika açılımı" çerçevesinde ciddi adımlar attığını ifade ederek, "Yatırımların karşılıklı teşviki,
korunması ve çifte vergilendirmenin önlenmesi çalışmaları, ancak imza aşamasına getirilmiştir. Nairobi'deki son
büyükelçimiz, dış ticaret geçmişi ve Afrika tecrübesi bakımından önemli işler yapmış ve ticaret hacmini 2 katına
çıkarmıştır." diyerek konuşmasını sona erdirdi.

BAŞA DÖN

LİBYA’DA TÜRK ŞİRKETLERİNİN VARLIKLARINA EL KONULDU

Libya'da, aralarında Türk firmaların da bulunduğu 338 kurum ve şahsın varlıklarına tedbir konuldu. ODAC
kısaltmasıyla bilinen ve Türkiye’deki TOKİ ile benzer bir faaliyet alanına sahip olan devlet kurumuyla ortak iş yapan
tüm firmalara uygulanan tedbir gereği, kişi ve kurumların tüm banka hesapları dondurularak hiçbir işlem
yapılamaz hale getirildi. Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Emin
Sazak, "Şu anda karışık bir durum var. Devletleştirme söz konusu, ancak bu
tedbir koymanın yanlışlıkla yapıldığına dair bilgiler de geliyor. Durumu
takip ediyoruz." dedi. Libya ile Türkiye arasında yatırımın karşılıklı
korunması anlaşmasının olduğunu ifade eden Emin Sazak yaptığı
açıklamada, "Bu durumda anlaşmaya aykırı davranmış görünüyorlar. Türk
hükümeti de girişimlerde bulunacaktır. Ekonomi Bakanlığı ve TMB olarak
durumu inceliyoruz. Hemen fevri davranmamak gerekir” dedi.
BAŞA DÖN

30
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

TÜRKİYE-KUZEY AFRİKA TİCARETİ SIKINTILI GÜNLERİ GERİDE BIRAKTI

Ekonomi Bakanlığı'ndan edinilen bilgilere göre, rejim karşıtı muhalif hareketler nedeniyle bir süre istikrarsızlık
yaşayan Libya, Tunus ve Mısır'da yönetimlerin değişmesinin ardından, Türkiye ile bu ülkeler arasındaki ticari
ilişkiler yeniden hız kazandı.

Arap Baharı nedeniyle Türkiye'nin Libya, Tunus ve Mısır ile durgunluk sürecine giren ticari ilişkilerinin yeniden
canlandığının belirtilmesinin ardından, 2012'nin ilk çeyreğinde Türkiye'den Libya, Tunus ve Mısır'a gerçekleşen
ihracatın, geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık iki kat artarak 899 milyon Dolardan 1.6 milyar Dolara ulaştığı da
verilen bilgiler arasında.

Ticaretin canlanmasında, Suriye'nin güvenli güzergâh olmaktan çıkması üzerine Türkiye’nin Mersin-Port Said-Duba
hattına yönlenmesinin etkili olduğu düşünülüyor.

BAŞA DÖN

TÜRKLER TERCİHLERİNİ AFRİKA’DAN YANA KULLANIYOR

Türkiye'nin en büyük insan kaynakları platformu Kariyer.net istihdam


endeksi verilerine göre, Nijerya ve Güney Afrika pazarlarındaki iş
potansiyeli önemli ölçüde artış gösterdi. Veriler son bir yılda yurt dışı iş
fırsatlarının, özellikle Nijerya'da 30 kata varan istihdam artışı ile dikkat
çektiğini gösteriyor. Nijerya'yı 8 kat artışla Hindistan takip ederken, Güney
Afrika 5 kat istihdamla üçüncü. Yeni pazarlarda gözlenen bu oranlar, üç ülke
için toplam 65 iş ilanına ve 300 kişilik istihdam talebine karşılık geliyor.

BAŞA DÖN

SUDAN’LA TÜRKİYE ARASINDA TARIMSAL İŞBİRLİĞİ ANTLAŞMASI İMZALANDI

Sudan Tarım ve Sulama Bakanı Abdul Halim İsmail Al-Murafi,


12.dönem Türkiye-Sudan Karma Ekonomik Komisyon(KEK)
toplantısına katılmak amacıyla Türkiye’ye resmi bir ziyaret
gerçekleştirdi. Mutabakat zaptını imzalamak için Al-Murafi ile
bir araya gelen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet
Mehdi Eker, bu toplantı vesilesiyle iki ülke arasında ticari ve
ekonomik işbirliğinin çerçevesini çizen çeşitli anlaşmaları
gözden geçirme ve bazılarını imzalama olanağı bulduklarını
belirtti. Bakan Eker, "Geçtiğimiz iki gün içerisinde
gerçekleştirilen temasların, ülkeler arasında her geçen gün

31
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

gelişmekte olan ilişkilere önemli katkı sağlayacağına olan inancım tamdır." dedi. Türkiye’nin, Afrika kıtasının
gücünün ve sunduğu işbirliği olanaklarının bilincinde olduğunu ifade eden Eker, bu çerçevede, 2003 yılında "Afrika
Ülkeleri ile Ticari ve Ekonomik İlişkilerin Geliştirilmesi Stratejisi" oluşturulduğunu ve kıtaya yönelik çalışmaları
hızlandırdıkları söyledi. Bakan Al-Murafi ise, "Türk halkına teşekkür ediyorum. Özellikle TİKA Sudan da çok büyük
projeler geliştiriyor. Darfur krizinde TİKA belirgin bir rol oynadı." dedi.

BAŞA DÖN

AÇAUM ETKİNLİKLERİ

AFRİKA ŞİİR GÜNÜ

Şair ve çevirmen İlyas Tunç, 7 Mayıs’ta AÇAUM’da


Nijerya ve Güney Afrika şiiri üzerine bir söyleşi
gerçekleştirdi. Yaklaşık on senedir Afrika edebiyatıyla
ilgilenen Tunç, Afrika şiirini Türkçeye kazandırmak ve
Türk okuruna tanıtmak için antoloji derlemek dâhil
pek çok çalışmaya imza attı. Tunç, söyleşi sırasında
hem Güney Afrika hem de Nijerya şiirinden örnekler
sunduktan sonra her iki ülkenin şiirinin toplumsal
yapıdan, kolonyal dönemden, etnik ve sınıf
mücadelelerinden nasıl etkilendiğini anlattı. Özellikle
Güney Afrika’daki aparteid rejimi ve sonlanması
sürecinin şiire yansımaları üzerinde duran Tunç, bu
Şair İlyas Tunç sürecin Güney Afrika şiirine canlı ve muhalif bir dil
kazandırdığını vurguladı. Her iki ülkenin de
şairlerinin yazı dili olarak İngilizceyi kullandığını ifade eden Tunç, bu durumun hem kolonyal mirastan hem de
eğitim düzeninden kaynakladığının altını çizdi. Genelde kentli kesimin yazılı edebiyatla ilgilendiğine ve kırsal
kesimde yaşayan, çoğunlukla da göçebe olan halkın ise geleneksel sözlü edebiyatı canlı tuttuğuna değinen Tunç,
bu kültürel farklılaşmaya rağmen yazılı eser veren şairlerin şiirlerinde pastoral öğeler kullanmaya ve sözlü
gelenekten beslenmeye devam ettiklerini vurguladı.
BAŞA DÖN

32
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

DİPLOMATLARIN GÖZÜYLE AFRİKA

UGANDA - A COUNTRY ON THE MOVE

Santa Mary Laker Kinyera


Charge D’Affaires a.i
Uganda Embassy - Ankara

Background

For anyone who comes from the African continent, the name “Uganda” does
not take too long to recognize and to comprehend. However, coming to Turkey
made me realize that what I have always taken for granted about Uganda is
not the case. I realized that most ordinary Turks have very scanty knowledge, if
any at all, about Uganda. Some of them even think it is a country in Latin
America while others can barely place it on the world map!

An opportunity presented itself for me to shed some more light on my country


– Uganda, when I met with some members of the Center for African Studies of
Ankara University at an official luncheon. I proposed to them that students, the
diplomatic corps as well as the Turkish population would benefit from
periodical articles published in the University Newsletter on specific African
countries from time to time. This would not only enhance academic and public
knowledge of a particular country, but would foster deeper understanding of
Africa in general and closer bilateral cooperation between Turkey and the
country in question.

My friends from the Centre for African Studies agreed with my idea and asked me to be the first to write such an
article.

I hope, therefore, that this article on Uganda is the beginning of a series of information that will not only bring
Uganda closer but also the rest of Africa to the forefront in Turkey.

Introduction

Uganda, the Pearl of Africa, lies astride the Equator. It is an East African country situated between latitudes 4°N
and 2°S and longitudes 29° and 32°E on the world map. It has a total area of 236,040 square kilometers. Its
current population is projected at 34 million (2012 projection by Uganda Bureau of Statistics), having grown
steadily from 24.2 million in 2002.

Uganda is also a land-locked country bordered by Kenya on the eastern side, Tanzania and Rwanda on the south,
Democratic Republic of Congo on the west and Southern Sudan on the north.

33
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

Uganda is a country that is well-endowed with natural resources which include very favorable climate with
regular rainfalls, fertile soils and mineral deposits. Large oil deposits have also been recently discovered in the
country and plans are underway to start oil production in 2013.

Due to its good climate and fertile soils, agriculture is the most important sector of the economy and it employs
80% of Uganda’s workforce. Agriculture also accounts for the bulk of export revenues into the country. Coffee,
tea, cotton, tobacco, cereals and pulses, fish, beef, milk and poultry are among the highest export earners.

People and Language

Uganda has some of the most impressive people in Africa. They are widely known for their warm hospitality.
According to the UN World Happiness Report 2012, Uganda is the happiest nation in East Africa. This ranking is
not misplaced because most Ugandans, irrespective of their social problems, have a generally positive outlook of
life. They are resilient and hard working too.

Uganda is a multilingual country. There are many tribes, each of which speaks their own distinctive tribal dialects.
These many dialects can be classified into three broad language clusters namely: Bantu, Nilotic and Sudanic.
Uganda also has two official languages. The first official language is English, which is also the language of
instruction in all schools. Most Ugandans speak and comprehend English, especially those who have at least
attained basic primary education. The reason for English being widely spoken in the country is largely attributed
to Uganda’s colonial history (British) and to the fact that there are many diverse local languages. English therefore
became a common, neutral and unifying language.

The second official language is Swahili. Swahili is the language of East Africa which is also widely spoken in Kenya,
Tanzania, Rwanda and Burundi. In Uganda, Swahili is mainly spoken by the business community, the police and
the army. However, a majority of Ugandans, especially those engaged in business enterprises, comprehend
Swahili.

Religion

Uganda is a secular, God-fearing country. This is reflected in the national motto: “For God and my Country”. 84%
of the population are Christians, 12% Muslims and 4% include those who follow traditional beliefs (according to
2002 national census). These religious groupings have lived harmoniously, side by side over the years.

Education

The structure of the education system in Uganda consists of 7 years of primary education, 6 years of secondary
education and 3-5 years of post-secondary education (universities or technical colleges).

According to the 2011 Human Development Report, Uganda’s literacy rate stands at 73.3%. This is attributed to
the Universal Primary Education (UPE) policy which promotes free primary education and incorporates a specific
focus on the education of girls and disabled children as well. Improved economic well-being of many Ugandan
households over the last two decades has also made it possible for many families, particularly in rural areas, to
send their children to school.

34
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

Recent History

Uganda is a former British colony. It attained its independence from colonial rule on 9 th October 1962, with Apollo
Milton Obote becoming its first Prime Minister. Soon after independence however, Uganda was to witness a
series of upheavals that saw the country plunge into untold political instability; the worst of which was
orchestrated under President Idi Amin Dada's despotic rule between 1971 and 1979.

The period between 1962 and 1986 has been considered by many as the most turbulent years that the country
has ever experienced. It is a period that has gone down in history as one characterized by gross social, economic
and political decline.

In January 1986 however, the National Resistance Movement (NRM) took over power under the leadership of
President Yoweri Kaguta Museveni. This was the beginning of a new era for Uganda. The NRM Government
immediately launched itself into programs aimed at bringing about social, economic and political recovery to the
country. The new NRM Government emphasized the need for an independent, self-sustaining economy as the key
to a prosperous nation. The Ten-Point-Program which set out economic and social goals was set in motion and
the NRM Government proposed a major Rehabilitation and Development Plan (1987-1991) to stabilize the
economy and promote economic growth.

A new constitution was promulgated in 1995. The Constitution provides for freedom of speech, religion, and
movement among other things. Press and civil society also enjoy relative freedom. The Constitution further
provides for setting up of public accountability institutions through which all Ugandans can participate in the
democratization process as well as hold their leaders accountable. These institutions have since been set up and
they include the Parliament, Inspectorate of General of Government (IGG), Public Procurement and Disposal of
Assets Authority (PPDA), Office of the Auditor General and others.

Over the years, Uganda has undergone a number of major reforms, and registered many achievements as well.
Most important among them is that the NRM restored peace and security across the country by setting up a
broad-based government and by building confidence among the Ugandan people. The most defining aspect of the
broad-based government was that between 1986 and 2005, all Ugandans belonged to no political party but were
all governed by democratic principles under what became known as the Movement System. Under this system,
political parties remained in abeyance, however, elections to most political offices were by universal suffrage.
Marginalised groups like the women, the disabled, the youth and workers were also given special representation
in all administrative units of Government. Note that general elections were held in 1996 under the Movement
System and Yoweri Museveni was returned as President of Uganda.

It can be argued that the Movement System enabled Ugandans to take stock of their difficult past, built a
reasonable degree of political understanding and maturity among the masses and prepared them for the
transition into multi-party democracy.

A national referendum was held in 2005 in which the people of Uganda finally resolved to return to multi-party
politics. This marked the end of the Movement System of government. Subsequently, in February 2006, multi-
party elections were held for both the office of president and for parliament. President Yoweri Museveni won the

35
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

presidential elections, having campaigned under the NRM party and his party took the highest number of seats in
parliament.

Up to now, President Yoweri Museveni has been returned to office by popular mandate expressed through
regular elections.

Notwithstanding the above achievements, it should be noted that with every positive development there are
always sticky issues of concern that emerge.

As a growing democracy that takes into account the uniqueness, diversity and history of the Ugandan people, the
government of Uganda has evolved the country through a democratic system and institutions that accommodate
these aspects. This unique situation has not only raised questions from the international community regarding the
nature and form of democracy in Uganda but also sets out Uganda as a country where alternative forms of
democracy are viable.

Improved economic recovery has also brought with it some economic setbacks such as disparities and issues of
corruption. While, tackling these issues constitute part of the government’s economic agenda and commitment,
many concerns have arisen in the recent past questioning the government’s commitment towards fighting
corruption.

As a country that is on the move, these issues and many others rank highly on NRM’s agenda for ensuring
accountability and political stability. They are cross-cutting issues over which the NRM Government continuously
remains engaged in all its policies.

It is also worth noting that the period of NRM leadership in Uganda has been stained by the war in Northern
Uganda, where for two decades a self-styled rebel leader, Joseph Kony of the Lord’s Resistance Army (LRA)
unleashed a devastating insurgency against the local population from 1987. The LRA caused such mayhem that
resulted in more than two million Ugandans living in internally displaced people’s camps mainly in the northern
districts of Gulu, Kitgum and Pader. And yet the LRA had no clear political agenda or ideology.

Meanwhile, the NRM government worked tirelessly to end this insurgency. It also worked very closely and
systematically with the international community to ensure that the perpetrators are intercepted and brought to
justice. In 2005 the International Criminal Court (ICC) indicted Joseph Kony and some top LRA leaders for war
crimes.

In 2008 the United States government declared the LRA a terrorist organization.

With its focused efforts, the NRM government eventually brought the LRA insurgency in northern Uganda to an
end. Today the people of northern Uganda are enjoying peace and are rebuilding their lives. Joseph Kony and his
LRA on the other hand have fled to the Central African Republic and concerted efforts to hunt him down are on-
going.

Uganda Today

36
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

Uganda enjoys a unique location at the heart of Sub-Saharan Africa. With a sustained economic growth averaging
7.8% per annum since 2000, the country offers exceptional business opportunities and a commanding base for
regional trade and investment. Due to political stability and proactive investment promotion policies and efforts,
which resulted in a conducive environment and a wide range of incentives, the country has been remarkably
successful in mobilizing both domestic and foreign direct investments (FDI). FDI inflows continue to grow steadily.

All sectors of the Ugandan economy have been liberalized for investment and marketing. The Private Sector is
also at the center of business development processes in the country. This has led to the formulation of a “private
sector driven” and people-led economy. Subsequently, Uganda is now ranked one of the freest economies in Sub-
Saharan Africa.

Uganda has one of the fastest-growing Information Communications Technology (ICT) markets in the East African
region, with mobile phone usage in particular expanding very rapidly. According to a recent report by Pyramid
Research, there will be close to 21 million mobile phone subscribers by 2015. This increase is expected to also
exponentially increase internet access and coverage in the country.

With a free and thriving economy, Uganda is poised to become a middle income nation soon. The recent
discovery of oil in the Albertine Graben in western Uganda further gives reason for this optimism. It is expected
that revenues and taxes earned from the oil sector/industry will become a large source of government funding in
the next few years.

Uganda in the World Today

Uganda has earned its place among nations and belongs to a number of international and regional organizations.
It is a member of the African Union (AU), East African Community (EAC), Common Market for Eastern and
Southern Africa (COMESA), Inter Governmental Authority on Development (IGAD), International Conference of
the Great Lakes Region (ICGLR), Organization of Islamic Countries (OIC), and World Trade Organization (WTO)
among others.

It deserves special mention that Uganda is a key player in promoting international peace and security. In January
2009 Uganda assumed membership of the UN Security Council, having been elected as a non-permanent member
for a two year term. During this tenure, Uganda was engaged in many peace efforts around the world. Uganda
held the Presidency of the Security Council in the month of July 2009.

It should also be noted that due to her commitment to promoting world peace, Uganda has participated in many
peace keeping operations and missions. Notable among them are the following:

i) African Union Mission in Somalia (AMISOM); where Ugandan military troops are playing a key role in supporting
the Transitional Federal Government of Somalia to find stability and lasting peace for the people of Somalia.

ii) Burundi; Uganda spearheaded the regional peace process that enabled Burundi to emerge from conflict and
engage in national recovery. Today, Burundi has joined the East African Community and is a country with hope for
its people.

37
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

iii) Uganda Police Force officers have also served in peace missions in Liberia, Timor L’Este and Sudan.

iv) Peace and security in the Great Lakes Region; Uganda continues to be a forerunner in championing for
prevention and peaceful resolution of conflicts within the Great Lakes Region (Uganda, Burundi, DRC, Kenya,
Rwanda, Sudan, Tanzania, Zambia, Central African Republic, Angola and Republic of Congo). To this end, Uganda
strives for peaceful co-existence with its neighbors. It also provides logistics support to UN peacekeeping missions
in DRC (MONUC), Sudan (UNMIS) and Darfur (UNAMID).

Fight against HIV/AIDS

Uganda has been acclaimed and held as a model and success story in the global fight against HIV/AIDS. This is
attributed to the strong leadership, public awareness campaigns and open policy of discussing HIV/AIDS that the
Ugandan Government embarked upon in the last two decades.

Uganda is also well-known for formulating and preaching the “ABC” approach to HIV prevention. ABC stands for:
Abstinence, Be faithful, Condom (use)

This approach, coupled with a strong policy of openness regarding HIV/AIDS, is credited with having reduced
drastically the level of HIV infection and prevalence in the 1990’s.

It should be observed that the fight against HIV/AIDS is a continuous effort and Uganda continues to strive for an
HIV/AIDS–free nation.

Tourism

Uganda is a country that is uniquely and abundantly gifted by nature. It is situated astride the Equator ─ the main
factor why the country enjoys a wonderful climate all year round. Uganda is also endowed with fantastic natural
scenery and it is home to half of the world’s remaining mountain gorilla population. It has a variety of the most
spectacular bird species in the world. The Source of the great river Nile, the world’s longest river, is found in
Uganda. Water falls on the river Nile in Uganda offer world-class white water rafting for tourists who enjoy water
sports and adventure. Uganda also has many national parks with a wide variety of wildlife for viewing.

Uganda: The Pearl of Africa

In 1907, former British Prime Minister, Winston Churchill, proclaimed Uganda as “the Pearl of Africa” after he was
captivated by the country’s natural beauty and splendid scenery. Indeed Churchill’s concise description of Uganda
was very true then and remains true even today. Uganda remains a country gifted with very rich ecological and
cultural resources. It is one of the most biodiversity-rich countries in the world with over 18,000 species of flora
and fauna.

In the last 15 months, Uganda received a number of important international accolades in the tourism sector.
These include the following:

38
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

i. i. Uganda was recently voted as the Number One Tourism destination for 2012 by Lonely Planet, the world’s
largest travel guide book and digital media publisher.

i. ii. Mount Rwenzori (also known as “Mountains of the Moon”), was voted among the top hiking places in
Africa and among the top 15 hiking spots in the world.

i. iii. Virunga Volcanoes in South-Western Uganda was voted “A must-see place for 2012, and among the 20
places one has to visit in their life time.

i. iv. Bwindi Impenetrable National Park has been voted Africa’s Number One Birding site by the African Bird
Club. Tourism experts have noted that there are special bird species in Uganda; for example the Shoebill
Stork and a small bird called Fox which can only be found in Uganda.

i. v. Murchison Falls National Park was also ranked in 9th position among the top birding sites on the
continent.

i. vi. The famous Tree Climbing Lions of Ishasha in Queen Elizabeth National Park was the photo of the month
in the National Geographic Magazine of November 2011.

By regional and international comparison, Uganda is exceptionally endowed with unique and rich ecological and
cultural resources; hence the historical brand as “The Pearl of Africa”.

Truly, any visitor to Uganda would find that Uganda is a hidden treasure. The traditional hospitality and warmth
of the Ugandan people, accentuated by their rich cuisine would make one’s experience particularly memorable.

Uganda – Turkey Relations

Uganda and Turkey enjoy very warm and cordial bilateral relations. This relationship dates back to historical times
when the Ottoman Empire had contacts with the East African coast and its hinterlands. These hinterlands
included Uganda.

Today, both Uganda and Turkey maintain very strategic partnerships and cooperate in a number of bilateral and
international efforts. Both countries are member states of the Organization of Islamic Countries (OIC) within
which they continue to work towards social, political and economic development of the OIC region and individual
member states.

The two countries have Embassies in each other’s capitals and have exchanged mutual visits at very high levels,
including the visit to Uganda of Turkish Deputy Prime Minister, Bülent Arinç in 2010 and the visit of H.E President
Yoweri Museveni to Turkey in May 2010. High level business delegations from Turkey have also visited Uganda in
the recent past.

Both Uganda and Turkey are actively involved in finding lasting solutions to the instability in Somalia. Uganda has
contributed its troops to AMISOM towards this cause and Turkey has been very engaged in providing
humanitarian assistance in the war-torn Horn of Africa nation.

39
Afrika Gündemi
Mayıs 2012

It should be noted that as a result of the good relations between Uganda and Turkey, business people of both
countries have gained the confidence to do business with one another. Also, because Uganda is a leading
investment destination in Eastern Africa, it is expected that it will soon register substantial foreign investments
from Turkey. Already Turkish Light Academy Schools have made a big impact as investors in the education sector.
More and more Turkish businesses dealing in Turkish products such as textiles, furniture, rugs and carpets are
getting established in Uganda.

Turkish Airlines operates direct flights to Uganda three times a week. This is not only an enabling factor for trade
and business links but also for tourism. It is also expected that in the near future Uganda Airlines may begin its
operations with links to Turkey. All these are indicators of the mutually beneficial partnership that exist between
the two countries.

Conclusion

Uganda is a country of special attributes and unique natural endowment. It is a stable, progressive and dynamic
nation with great potential for the future. It is a country on the forward move.

Uganda, the Pearl of Africa, has an immense potential for tourism, investment and trade; with amazing
biodiversity, excellent education system, vibrant ICT industry, huge oil reserves and the most profitable agri-
business sector.

Uganda is open to ideas, business partnerships and cooperation with Turkey and the rest of the world, in diverse
fields for greater mutual benefit.

BAŞA DÖN

40

Anda mungkin juga menyukai