Anda di halaman 1dari 3

Arapça Adların ve Söz Öbeklerinin Türkçe Yazılışı

Burçin Aydoğdu, 2008


Arapça özel isimlerin ve söz öbeklerinin Türkçe yazılışında birden çok yöntem vardır. Biz de mutlaka
herkes uysun diye değil ama en azından Ekşi Sözlük başlıklarında hangi kuralların işlediğini göstermek
için bunları yazarak tespit etmek istedik.

Öncelikle belirtmek gerekir ki Arapça özel isimden kast edilen Arapçadan Türkçeye geçen isimler
(Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin gibi) değil Arap alfabesi sistemi kullanılan ülkelerdeki insanların
özel isimlerdir (Yunus el-Aynavi, Nuri el-Maliki gibi). Arapça söz öbekleri ise Türkçede yerleşmiş
Arapça kökenli öbekler (elhamdülillah, ilelebet, selamun aleyküm, elveda gibi) değil gerek dilbilgisi
gerek kelimeleri itibariyle Türkçe sayılmayan Arapça ifadelerdir (“inneke hamidun mecid”, “ene ene
ente ente” gibi). Bu nedenle Arapça kökenli bir ismin Türkçe söylenişi/yazılışı ile aynı ismin Arapçadan
transkripsiyonu farklı olabilir (Fatma yerine Fatima, Rüştü yerine Ruşdi, Ömer yerine 'Umer, Fahrettin
yerine Fahru'd-din gibi).

Kelimelerdeki harfler yukarıdaki tabloda görüldüğü şekilde o harfin sesine en yakın ses veren Türkçe
harflerle yazılır. Türkçede olup Arapçada olmayan sesler olduğu gibi Arapçada olup Türkçede olmayan
da pek çok ses vardır. Bu nedenle Arapça bazı harflerin Türkçede aynı sesle karşılanması doğaldır.
Mesela kaf da kef de Türkçede k ile karşılanır (sin-kef-vav-te ile yazılan sükut susmak anlamına
gelirken sin-kaf-vav-tı ile yazılan 'sükut'un kırılma anlamına gelmesi gibi). Benzer durum Türkçe
isimlerin Araplar tarafından telaffuzunda da geçerlidir (Türkçedeki bol, böl ve bul kelimelerinin
üçünün de Arapça transkripsiyonu be-vav-lam harfleriyle yapılıp aynı okunması gibi).

İki sessiz arasındaki vav ve iki sessiz arasındaki ye uzun okunduğu için şapkalı u ve şapkalı i harfleriyle
yazma geleneği olsa da şapka işaretinin kullanımında genel itibarla çok belirsizlik olduğu için hem bu
hallerde hem de ses inceltme gibi diğer hallerde şapka kullanılmamaktadır.

İdğam-ı şemsiyeye Türkçe yazılışta da uyulur çünkü Latin alfabesi sistemi kullanmayan dillerden
yapılan transkripsiyonlar yazılışa göre değil okunuşa göre yapılır, şemsi harfler de yazılışı değil
okunuşu belirler. El-şems değil eş-şems, el-tehiyatü değil et-tehiyatü gibi.

Harf-i tarif de denen "el-" başına geldiği kelimeden ayrılmadığı için tek başına yazılmaz, araya tire
konarak birleştirilir.

Bir isim tamlaması söz konusu olduğunda da sesini aldığı tamlanandan kesme işaretiyle ayrılarak
yazılır. Vesilet en-necat değil, vesilet ün-necat değil vesiletü'n-necat gibi.
Ancak Arapça isim tamlamalarını sıfat tamlamalarından ayırmak gerekir. Harf-i tarif isim
tamlamalarında tamlananın son sesini alsa da sıfat tamlamalarında tamlananın son sesi okunmaz.
Hanu'l-halili değil han el-halili, nuriyu'l-maliki değil nuri el-maliki yazılması gibi.

Söz öbekleri de kelimelere gelen her çekimi almış halde yazılır. "ba'de'l-harabu'l-basra" değil "ba'de
harabi'l-basra", "şefa'at ya resulu'l-lah" değil "şefa'at ya resula'l-lah" gibi.

Anda mungkin juga menyukai