Anda di halaman 1dari 20

ULUSLARARASI HUKUK

• Devletler Hukuku genel hukuk tasnifi içerisinde kamu hukukuna giren bir hukuk dalıdır.
• Devletler Hukuku şahıslar arasındaki yabancı unsuru ihtiva eden özel hukuk münasebetlerini
denetleyen bir hukuk koludur. Bu özelliği ile özel hukuka dahil değildir.
• Devletler Hukukundaki kaynak : maddi kaynak (hukuk kurallarını yaratan, insanın sosyal yapısı,
adalet duygusu ve devletlerarasındaki dayanışma, vs.), şekli kaynak (devletler hukukunun görünüş
şekilleri, belirme biçimleri)
• Şekli kaynakların bütünü pozitif hukuku meydana getirir. Milletlerarası Adalet Divanı Statüsünün
38. maddesi 4 kaynaktan bahsetmektedir: antlaşmalar, teamül (örf ve adet), genel hukuk ilkeleri ve
mahkeme kararları ile doktrin.

Devletler Hukukunun Kaynakları :


1. Yazılı olmayan kaynaklar :
a. Milletlerarası teamül (örf ve adet)
b. Genel hukuk ilkeleri
c. Hakkaniyet ve Nısfet
2. Yazılı Kaynaklar :
a. Milletlerarası antlaşmalar
b. Mahkeme içtihatları
c. Doktrin

• Milletlerarası teamülün biri maddi, biri de manevi olmak üzere iki unsuru vardır.
1- Milletlerarası teamülün maddi unsuru, milletlerarası ilişkilerde “örnek teşkil eden tutum ve
davranışların tekrarı” ile ortaya çıkar.
2- Milletlerarası teamülün manevi (psikolojik) unsuru ise, benzer olaylarda aynı tutum ve
davranışlarda bulunan devletlerin böyle davranmalarının hukuk bakımından zorunlu olduğu
hakkında sahip olduğu inançtır.

• Genel Hukuk İlkeleri denildiği zaman, gerek ulusal hukuk düzenlerinin ve gerekse milletlerarası
hukuk düzeninin ortaklaşa kabul etmiş oldukları hukuki esaslar hatıra gelir. Bunlara başlıca iyi
niyet (bona fides), verilen söze bağlılık (pact sunt servanda), kazanılmış haklar saygı, hakkın
kötüye kullanılmaması, kimsenin sahip olduğu haklardan fazlasını devredemiyeceği kuralı, verilen
zararların tazmini, kimse kendi davasında yargıç olamaz kuralı, kesin hüküm, gecikme faizi ve
zaman aşımı örnek olarak gösterilebilir.

• Hakkaniyet ve nısfet adaletin belirli bir olaya tatbiki, belirli bir olayda adaletin gerçekleşmesi veya
objektif adaletin belli bir olaya, bu olayın özelliklerini görünürde tutularak uygulanmasıdır.

Milletlerarası antlaşmalar :
1. Özel antlaşmalar : Konuları ne olursa olsun, sadece iki devletin münasebetlerini düzenler ve akid
devletlerden başkasına tesir etmezler. Özel antlaşmalar devletler hukukunun kaynağı olarak
sayılmazlar.
2. Genel Antlaşmalar : Devletler Hukukunun kaynağı olan antlaşmalardır. Örneğin 1899 ve 1907
tarihli La Haye Sözleşmeleri, savaşta hasta, yaralı ve esirler ile sivil halk hakkında kabul olunan 1949
tarihli Cenevre sözleşmeleri ve Birleşmiş Milletler Antlaşması.

• Devletler Hukukunun yardımcı kaynağı olarak mahkeme içtihatları denilince akla ilk gelebilecek
olan milletlerarası mahkemelerin yargı kararları olacaktır. Bunun yanısıra, milletlerarası hakem
kararları ile milli mahkemelerin yargı kararları da birer yardımcı vasıta olarak Devletler
Hukukunun kurallarının tayininde faydalı olabilirler.
• Doktrin : Devletler Hukukunun yazarları ile hukuk bilginlerinin fikirleri ve yayınları doktrini
meydana getirir.
• Kodlaştırma : bir hukuk düzeninde yürürlükte bulunan teamül hukukunu (örf ve adet kurallarını)
derleyerek yazılı hukuk biçimine getirmek ve ayrıca, yürürlükte bulunan hukukun yeniden gözden
geçirilerek boşlukların doldurulması demektir.

Milli hukuk düzeninde kodlaştırma faaliyetleri yasama organları tarafından yapılır. Devletlerarası
toplulukta ise, bir yasama organı mevcut olmadığından kodlaştırmanın çok taraflı ve katılmaya açık
antlaşmalar yoluyla yapılması gerekmektedir.

Kodlaştırma faaliyetleri :
1. Özel faaliyetler
2. Resmi faaliyetler

Devletler Hukuku kurallarının kodlaştırılması ile ilgili tüzel kişilere örnek olarak şunları verebiliriz :
1. 1837’de kurulmuş olan Devletler Hukuku Enstitüsü
2. Devletler Hukuku Kurumu
3. Parlamentolararası Birlik
4. Devletler Hukuku Amerikan Cemiyeti
5. Devletler Hukuku Amerikan Enstitüsü
6. Devletler Hukuku Alman Cemiyeti

Resmi faaliyetler : devletlerarası kongre ve konferanslar sonucunda ve ayrıca devletlerarası tüzel


kişilerin çalışmaları neticesinde ortaya çıkan kodlaştırma işlemleri anlaşılır. Resmi faaliyetler 3
dönemde incelenir :
1. 1899-1907 La Haye Konferansları
2. Milletler Cemiyeti Dönemi
3. Birleşmiş Milletler Dönemi : Genel Kurul tarafından 1947 yılında Milletlerarası Hukuk
Komisyonu kuruldu.

• Milletlerarası Hukuk Komisyonu yaptığı çalışmalar sonucunda ve Birleşmiş Milletlerin


öncülüğünde, 1958 yılında Cenevre’de toplanan Deniz Hukuku Konferansı tarafından 4 sözleşme
kabul olunmuştur. Bu sözleşmeler sırasıyla :
1. Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi
2. Açık Deniz Sözleşmesi
3. Balıkçılık ve Açık Denizlerin Biyolojik Kaynaklarının Korunması Sözleşmesi
4. Kıta Sahanlığı Sözleşmeleridir.

T.C. bu sözleşmeleri henüz onaylamamıştır. Ayrıca 1961 yılında Viyana’da “Diplomasi İlişkileri ve
Muaflıkları Sözleşmesi” ve 1963 yılında gene Viyana’da “Konsolosluk İlişkileri ve Muaflıkları
Sözleşmesi” kabul edilerek yürürlüğe girmiştir.

Milletlerarası Hukuk Komisyonu’nun önemli çalışması “Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi” 1969


yılında Viyana’da kabul edilerek devletlerin katılma ve onayına sunulmuş ancak henüz yeter sayıda
devlet tarafından onaylanmadığı için yürürlüğe girmemiştir.

Devletler Hukukunun kişileri :


• Devletler
• Devlet niteliğinde olmayan topluluklar
• Milletlerarası kuruluşlar
• Gerçek kişiler

Devlet niteliğinde olmamakla birlikte Devletler Hukukunun Kişisi olarak kabul edilen bazı topluluklar
vardır ki bunlar: başlıca Papalık, manda ve vesayet altındaki ülkeler ve milletlerarası duruma sokulmuş
ülkeler olmak üzere üç gruptur.
1. 1929 yılında imzalanan Latron Antlaşması Papanın Vatikan Sitesi üzerindeki egemenliğini ve
Vatikan Sitesinin bir devlet olduğunu açıklıkla belirtmektedir.
2. Manda rejimi I.Dünya Savaşı sonucu ortaya çıkmıştır. Bugün manda rejiminin yerini Milletlerarası
Vesayet Rejimi almıştır (Birleşmiş Milletler Antlaşmasının kabulünden sonra).
3. Günümüzde vesayet rejimi altında idare edilen iki ülke vardır. Avusturalya tarafından yönetilen
Yeni Gine ve A.B.D. tarafından yönetilen Pasifik Adaları.

Milletlerarası duruma sokulmuş ülkeler :


1. Dantzig (Almanya-Polonya)
2. Saar Ülkesi (Almanya-Fransa)
3. Tanca (Fas-İngilter, Japonya, Fransa)
4. Hatay
5. Trieste (İtalya-Yugoslavya)

• Gerçek kişiler Devletler Hukukunun doğrudan değil, fakat dolaylı olarak süjesini oluşturmaktadır.
• Gerçek kişiler bazı durumlarda Devletler Hukukuna doğrudan doğruya muhatap olabilirler. Bu
haller özellikle gerçek kişilerin temel haklarına ilişkin durumlarda söz konusu olur. Kişi
dokunulmazlığını güvence altına almak amacıyla kurulan milletlerarası kurullar ve örneğin: köle
ticaretinin yasaklanmasına, bulaşıcı hastalıkların önlenmesine, ticari ilişkilerde özgürlüğün
teminine, edebi sınai, artistik mülkiyetin korunmasına ilişkin olan antlaşmalar bu anlamdadır.
Ayrıca, azınlıkların korunmasını sağlamak için kabul edilen antlaşmalar da açıkça gerçek kişileri
hedef tutmaktadır.
• B.M.’in bir organı olan Milletlerarası Adalet Divanı önünde, bu divanın statüsü ile gerçek kişilere
dava hakkı henüz tanınmış değildir.
• Milletlerarası suçlar bakımından ise durum biraz daha değişiktir. Milletlerarası suç sayılan
eylemlerden suçlu olan gerçek kişilere karşı her devlet, bunların vatandaşlık durumlarını göz önüne
almadan, Devletler Hukuku kurallarını uygulayabilir. Milletlerarası suç sayılan eylemler başlıca:
harp suçları, köle ticareti, deniz haydutluğu, beyaz kadın ve çocuk ticareti ve jenosid olmaktadır.
• Devlet belirli bir ülkede yaşayan ve bir üstün iktidara (otoriteye) tabi teşkilatlanmış insanlar
topluluğunun meydana getirdiği devamlı, hukukun kendisine kişilik tanıdığı siyasi bir varlıktır.
• Günümüzde devletin kurucu unsurları olarak kabul olunan başlıca 4 unsur olup, bunlar:
1. İnsan topluluğu
2. Ülke
3. Hükümet
4. Egemenlik’tir
• Göçebe kabileler bir hükümetleri olsa da devlet sayılmazlar
• Bazı düşünürler bağımsızlıkta başlıca 3 özelliğin bulunduğunu ileri sürerler :
1. Yetkinin sınırlanmış oluşu
2. Yetkinin özerk oluşu
3. Yetkinin genel oluşu

Devlet türleri :
1. Yapılarına göre :
a. Basit Devlet (Türkiye, İtalya, Fransa, vs.)
b. Bileşik Devlet
(1) Şahsi Birlik
(2) Gerçek Birlik
(3) Konfederasyon
(4) Federasyon
(5) Fransız Topluluğu
(6) İngiliz Milletler Topluluğu
2. Bağımsızlık bakımından
• Konfederasyonda iki veya daha fazla bağımsız devletin bağımsızlıklarını muhafaza etmek şartıyla
ve belli bir amacı (genellikle savunma) gerçekleştirmek için biraraya geldikleri görülür.
Konfederasyonu oluşturan devletler milletlerarası kişiliğini saklı tutarlar ve dış ilişkilerini kendi
başlarına yürütmeye devam ederler. Zamanımız Konfederasyonuna örnek olarak : Birleşik Arap
Cumhuriyeti ile Yemen Krallığı arasında imzalanan antlaşma ile kurulan Birleşik Arap Devletleri
ve Gana, Guinea ve Mali’nin kurduğu Afrika Devletleri Birliği gösterilebilir.
• Federasyon : Birleşen devletler konfederasyonda olduğunun aksine dışa karşı bağımsızlıklarını
kaybederler. Federal devlet genellikle bir anayasa ile kurulur. Federe devletlerin yanısıra federal
devletin de yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç ana organı vardır. Federal devlette yasama
organının iki meclisli olması gerekir. Meclislerden biri federal devlet halkını temsil eder, diğeri ise,
federe devletlerin eşit sayıdaki temsilcilerinden kurulur. Milletlerarası ilişkiler yönünden bütün
yetkiler federal devlete aittir. Federe devletlerin devletler hukuku bakımından kişilikleri yoktur.
Örneğin A.B.D., İsviçre, Federal Almanya, Yugoslavya, Kanada, Avusturalya ve Brezilya.
• İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth) : Bir federasyon olmadığı gibi bir konfederasyon da
sayılmaz.
- Büyük Britanya (İngiltere ve Kuzey İrlanda Krallığı)
- Bağımsız devlet haline gelmiş olan eski dominyonlar
- Muhtar sömürgeler
- Taç’a ait sömürgeler
- Himaye altındaki devletler

• Fransız Topluluğu :
- Fransız Cumhuriyeti (anavatan, denizaşırı vilayetler ve denizaşırı bağlı ülkeler)
- Muhtar üye devletler
• Bağımsızlık Bakımından Devletler :
1. Bağımsız devletler
2. Bağımsızlığı sınırlı devletler :
a. Himaye altında devlet
b. Tabi devlet
c. Sürekli tarafsız devlet
*** Himaye antlaşmasının varlığı himaye edilen devletin Devletler Hukuku kişiliğini ortadan
kaldırmaz. Hami devletin bir diğer devletle savaşa girmesi himaye edilen devleti bu savaşta taraf haline
getiremez. Ör: Fransa ile Monako arasındaki himaye antlaşması.

*** Taabi devlet bağımsızlığa doğru bir geçiş aşamasını temsil eder. Taabi devletler, Devletler Hukuku
kişiliğine sahip olmayıp, ayrıca bağlı bulunduğu devlete vergi verirler. Milletlerarası ilişkilerde taabi
devleti bağlı bulunduğu devlet temsil eder. Bağlı bulunduğu devletin imzaladığı milletlerarası
antlaşmalar taabi devleti de bağladığı gibi, ayrıca bağlı bulunduğu devletin savaşa girmesi halinde onun
yanında savaşa katılması gerekir. Taabi devletin statüsünü belirleyecek genel kurallar Devletler
Hukukunda mevcut değildir.

*** Geçici tarafsızlık bir devletin tek taraflı irade beyanı ile yani kendi isteği ile ortaya çıkabilir. I.
Dünya Savaşı’nda Hollanda’nın, II. Dünya Savaşı’nda ise İsviçre ve İrlanda’nın tarafsızlık durumları.
Sürekli tarafsızlık ise, bir devletin tek taraflı bir işlemi ile değil, mutlaka devletlerarasında yapılan bir
antlaşma ile ortaya çıkar. Sürekli tarafsız devlet savaş yetkisini kısmen kaybettiğinden bağımsızlığı
sınırlı bir devlet olarak incelenmektedir. (Savaş yetkisi meşru savunmanın gerektirdiği ölçüde
mevcuttur.)

*** Sürekli tarafsız devletler için herhangi bir savaşa katılmamak kural olduğuna göre, bu tür devletler
milletlerarası kuruluşların (örneğin B.M. teşkilatı) kararları ile uygulanacak zorlama tedbirlerine de
katılamazlar. Bu nedenle İsviçre B.M. teşkilatına üye olamamıştır. Sürekli tarafsız devletler : İsviçre,
Belçika, Lüksemburg ve Avusturya.
Devletlerin Doğması (Teşekkülü) :
1. Asli Teşekkül : Sahipsiz sayılan bir ülkede ve mevcut bir devletin bünyesini değiştirmeden yeni bir
devletin kurulması şeklidir. Liberya Cumhuriyeti ve Bağımsız Kongo Devleti gibi.
2. Fer’i Teşekkül : Bu yolla devletlerin doğuşu, “zaten mevcut bir devletten ayrılma, mevcut bir
devletin parçalanması ve mevcut bazı devletlerin biraraya gelip tek bir devlet meydana getirmesi, yani
toplanma” . Devletin ayrılma yoluyla doğuşuna Yunanistan, parçalanma yoluyla doğuşuna Avusturya
ve Macaristan, toplanma yoluyla doğuşuna ise İtalya ve Almanya örnek olarak gösterilebilir.

Devletin, Devletler Hukuku kişiliğini kazanabilmesi için başka devletler tarafından tanınması şart
değildir. Tanıma, yeni teşekkül eden devletin milletlerarası topluluğun diğer üyeleri tarafından da bu
topluluğun bir üyesi olarak kabul edildiği anlamına gelir.

Tanıma iki şekilde yapılabilir :


1. Sarih Tanıma : Bir hukuki muamele ile yapılır.
2. Zımni Tanıma : Devletlerin yeni kurulan bir devleti açık bir hukuki muamele olmaksızın tanımaları
halidir. Örneğin, bir devletin yeni kurulan bir devletle birlikte milletlerarası bir konferansa katılması,
yeni devlete karşılıklı olarak diplomatik temsilci göndermesi, yeni devletin gönderdiği konsolosun
kabul edilmesi durumlarında zımni tanıma söz konusu olur.

Devletin ülkesi üzerinde sahip olduğu yetkiler denildiği zaman, devletin “iç egemenliği”, “ülke
egemenliği”, “ülke üzerinde bağımsızlık” veya “mülkiyet hakkı” kavramları hatıra gelir.

Sınırları (kara ülkesi sınırları) başlıca doğal ve yapay sınırlar olmak üzere iki çeşittir.
1-Doğal Sınırlar:
a.Dağların teşkil ettiği sınırlar :
- En yüksek tepeler çizgisi (doruk çizgisi)
- Etek çizgisi
- Su bölümü çizgisi : Doruk çizgisi her zaman su bölümü çizgisi ile aynı olmaz. Bu durumda
yağmur sularının iki devlet arasında eşit şekilde paylaşılmasını sağlamak için su bölümü çizgisi
sınır çizgisi olarak kabul edilir. Son zamanlarda yapılan sınır antlaşmalarında genellikle bu
usulün tercih edildiği izlenmektedir.

b.Akarsuların teşkil ettiği sınırlar :


- Kıyı çizgisi
- Orta çizgisi
- Thalweg : İki devlet ülkesi arasındaki akarsudan, her iki devletin de adil bir biçimde
yararlanabilmesi için akarsuyun (özellikle nehirlerde) en derin noktaları birleştirdiği farz edilen
çizginin, su yüzeyindeki iz düşümü anlamında kullanılan Thalweg usulü benimsenmiştir.

2-Yapay Sınırlar : geometrik veya geodezik usullere göre tesbit edilir.


a. Geodezik (enlem ve boylamlara göre tesbit edilen) sınırlar : A.B.D. ile Kanada, Mısır ile
Sudan, Güney ile Kuzey Kore arasındaki sınırlar.
b. Geometrik sınırlar ise sınır çizgilerinin geometrik çizgilerle (düz çizgi, eğri veya yarım
daire) saptanması ile ortaya çıkarlar : Türkiye – Suriye sınırı

Türkiye’nin Kara Sınırları : Bulgaristan ve Yunanistan ile sınırlar 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan
Antlaşması ile, Türkiye – S.S.C.B. sınırı ise 16 Mart 1921 tarihli Moskova ve 13 Ekim 1921 tarihli
Kars Antlaşmalarıyla, Türkiye – İran sınırı 1923 ve 1937 Tahran Antlaşmalarıyla, Türkiye – Irak sınırı
5 Haziran 1926 tarihinde İngiltere ile imzalanan antlaşma ile, Türkiye – Suriye sınırı 20 Ekim 1921’de
Türkiye ile Fransa arasında Ankara’da imzalanan Türkiye – Fransa İtilafnamesinde belirtilmiş olup,
Hatay’ın Türkiye’ye katılışı üzerine Suriye ile olan sınırda 23 Haziran 1935 tarihinde Ankara’da Fransa
ile yapılan antlaşma ile düzeltme yapılmıştır.
Türkiye sınırları 9800 kilometre olup, bunu 2600 km.’sini kara sınırları oluşturur. Suriye sınırı
“yapay” diğerleri ise “doğal” sınır niteliğindedir. Sınır çizgisi tespiti; dağlarda “su bölümü
çizgisi”, akarsularda “Thalweg” esaslarına göredir.

• Su ülkesini, deniz sahası, akarsular ve göller olmak üzere üçe ayırırız.


*** Deniz ülkesinin kapsamı içinde “İç sular”, “Karasuları” ve “Boğazlar” girer.
*** İç Sular : İç denizler, körfezler, limanlar ve demiryerleri / 1958 Cenevre Sözleşmesine göre, iki
kıyısı da aynı devlete ait olan ve genişliği karasuları genişliğinin iki mislini geçmeyen bir boğaz ile
açık denize bağlı olan denizlere “İç Deniz” denir. İç denize örnek Azak Denizi gösterilebilir. Marmara
Denizi bir Türk iç denizidir. Devletin ülkesine dahil olan iç deniz üzerinde devlet dilediği biçimde
hukuki düzenlemeler yapabilir. Deniz ulaştırma rejimini kendisi saptar. Sadece iki açık deniz olan
Karadeniz ile Ege Denizi arasında bulunan Marmara Denizi’nin sırf bu özelliğinden dolayı, yabancı
gemilerin geçişini tanzim etmek üzere, 1936 tarihli Monteux Antlaşmasıyla geçiş serbestliğini
düzenleyen hükümler kabul edilmiştir.
- Körfezler : tanımı 1958 yılında Cenevre’de kabul edilen “Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi”nde
yapılmıştır. Buna göre körfezin sahil suları rejimine dahil olabilmesi, yani devlet ülkesinin bir parçasını
teşkil edebilmesi için öncelikle, kıyılarının tek bir devletin kara ülkesi ile çevrilmiş olması gerekir.
Ayrıca körfezi meydana getiren deniz girintisinin, bu girinti ağzını sınırlandıran doğruyu çap olarak
alan bir yarım daireninkine eşit veya ondan daha fazla bir yüz ölçümüne sahip bulunması gerekir.
Türkiye’nin körfezlerinden İskenderun, İzmir, Edremit, Saros ve Fethiye Körfezleri İç Sular rejimine
taabidir. Antalya Körfezi iç sular rejimine taabi değildir.
- Limanlar ve bunlara bağlı her türlü liman tesisleri üzerinde iç sular rejimi uygulanır. Milletlerarası
ticarete açık bir limanın, devlet tarafından kapatılmasını gerektiren sebepler, başlıca sağlık, askeri veya
siyasi olabilir.
- Demir Yerleri : genellikle liman açıklarına veya kıyılarına yakın bulunan deniz kısımlarında da iç
sular rejimi uygulanır.
*** Karasuları : Açık deniz ile kara ülkesi arasında kalan bir deniz parçasıdır. Karasuları terimi hukuki
bir terimdir. Genel kural gereği olarak devletin egemenliği esastır. Bu sebeple devlet, kendi milli
güvenliği, ulaştırma emniyeti gümrük ve sağlıkla ilgili tedbirleri alabileceği gibi, karasularından ve
deniz kaynaklarından faydalanmayı kendi vatandaşlarına ait bir hak olarak kabul edebilir. Örnek : 19
Nisan 1926 tarihli Kabotaj hakkı.
Karasuları üzerinde devletin egemenliği hakkındaki genel kurala iki istisna vardır :
1. Zararsız geçiş hakkı
2. Yabancı gemiler üzerinde yargı yetkisi
*** Zararsız Geçiş Hakkı : Karasularından zararsız geçiş hakkı, devletlerarası örf ve adet hukukunun
yabancı tabiyetinde bulunan gemilere sahildar devletin karasuları düzenine zarar vermeksizin bu
karasularda seyretme hususunda tanıdığı haktır.
*** 1958 Cenevre Deniz Hukuku Konferansı’nda kabul edilen “Karasuları ve Bitişik Bölge
Sözleşmesi” ne göre karasularından geçişin hangi hallerde zararsız sayılacağı şu şekilde formüle
edilmiştir : “Geçiş sahildar devletin sulhüne, düzenine veya güvenliğine zarar vermediği müddetçe
zararsızdır.” Karasularından zararsız geçiş hakkından yaralanacak gemiler ticaret gemileridir. Devletler
Hukuku Doktrini yabancı balıkçı gemilerinin de sahildar devletin balıkçılıkla ilgili koymuş olduğu
yasalara uymaları şartıyla zararsız geçiş hakkından yararlanabilecekleri görüşündedir.
*** Harp gemilerinin zararsız geçiş hakkından yararlanabileceğine dair bir devletler hukuku kuralı
mevcut değildir. Ancak uygulamada harp gemileri devletlerin müsamahası ile karasularından
geçebilmektedir.
*** 1958 tarihli Cenevre “Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi” :
1. Denizaltılar su yüzünden seyretmek ve bayrak göstermek mecburiyetindedirler.
2. Eğer bir harp gemisi sahildar devletin karasularından geçiş hakkındaki nizamlara uymazsa ve uyması
için kendisine yapılan talebi nazarı itibare almazsa, sahildar devlet, harp gemisinin karasularını terk
etmesini isteyebilir.
*** Türk hukukunda ise harp gemilerinin Türk karasularından geçişi önceden izin alınması esasına
bağlanmıştır. Yabancı Silahlı Kuvvetler önceden ve diplomatik kanaldan izin almak zorundadırlar.
Yabancı denizaltılar Türk karasularında bulundukları sürece dalmış olarak seyredemezler.
Karasularımıza girecek yabancı harp gemisi sayısını tespit , kalış sürelerini sınırlama hakkı Türk
Hükümetine aittir. Özel antlaşmalar ve tatbikatlar hariç yabancı harp gemileri Türk karasuları, iç suları
ve limanları ile hava sahasında herhangi bir maksatla manevra ve tatbikat yapamazlar ve top, torpido,
G/M ve benzeri silahlarla atış ve eğitim yapmak suretiyle Türk Deniz Sahalarını ihlal edemezler.
Yabancı uçak gemileri Türk karasuları içinde bulundukları sürece uçak uçuramazlar ve indiremezler.
Yabancı harp gemileri Türkiye’nin toprak bütünlüğünü, siyasal bağımsızlığını ve güvenliğini tehdit
eder nitelikte herhangi bir davranışta bulunamazlar. Türkiye’nin güvenliği veya savunması zararına
olacak biçimde araştırma, gözetleme ve bilgi toplama amacına yönelmiş herhangi bir eyleme
girişemezler.
Yabancı silahlı kuvvetleri Türk karasuları, iç suları ve limanlarında bulundukları sürece sağlık, maliye
ve gümrük konularında yürürlükte bulunan Türk mevzuatına aykırı hareket edemezler ve herhangi bir
malı, dövizi veya kişiyi gemilere alamazlar veya gemiden indiremezler.
*** Devletin karasularından geçmekte olan yabancı gemiler ve bu gemilerde bulunan kişiler
bakımından yargı yetkisi sınırlı bir niteliktedir. Yargı yetkisini doğuran haller şunlardır:
Ticaret gemileri özel hukuk ile ilgili nedenlerle durdurulamaz ve yolundan çevrilemez. ancak ticaret
gemisi, karasularından geçiş sırasında deniz trafiği ile ilgili olarak sahildar devletin koymuş olduğu
hukuki kurallara aykırı davranmış ise, sadece bu nedenle sınırlı olmak üzere sahildar devletin yargı
yetkisine taabi olurlar. Ceza hukuku bakımından ise yabancı ticaret gemileri :
- Zararsız geçiş hakkını ve buna bağlı fer’i haklar olan durma hakkı ile demirleme haklarına aykırı
davranmışlarsa,
- Suçun sonuçları sahildar devlete yansımış ise,
- Suç sahildar devletin sükununu ve asayişini bozacak nitelikte ise,
- Gemi kaptanı veya geminin bayrağını taşıdığı devletin konsolosu tarafından mahalli makamlardan
yardım istenmiş ise,
- Uyuşturucu maddelerin kanun dışı ticaretinin önlemek söz konusu ise, sahildar devletin yargı
yetkisine tabi olurlar.
*** Harp gemileri ile bu gemilerin içindeki kişiler ise, kural olarak sahildar devletin yargı yetkisi
dışında kalırlar.
*** Bugünkü uygulamada devletlerin karasuları genişliği 3 ila 12 deniz mili arasında değişmektedir.
*** A.B.D., Hollanda, İngiltere, Almanya ve Fransa 3 deniz mili (karasuyu) esasını, Bulgaristan,
Romanya, Yunanistan ve İsrail ise 6 mil esasını uygulamaktadırlar.
*** 1960 yılında II. Cenevre Deniz Hukuku Konferansı toplandı : Yeni sözleşme tasarısı devletlere
karasularını 12 mile kadar uzatabilecekleri hükmünü getirmektedir.
*** T.C., 1982 tarihli kanun değişikliği ile karasularının genişliği prensip olarak 6 mil olarak kabul
edilmiş, Bakanlar Kurulu’na belli denizler için o denizlerle ilgili bütün özellikleri ve durumları
gözönünde bulundurmak ve hakkaniyet ilkesine uygun olmak şartıyla, 6 deniz milinin üstünde
karasuları genişliği tespit etme yetkisi tanınmıştır.
*** Bitişik Bölge : Kıyı devletinin belli amaçlar için yetkilerini kullanabileceği ve karasularının
ölçülmeye başlandığı hattan belirli bir genişliğe kadar uzanan deniz kesimidir. Yeni sözleşme tasarısı,
bitişik bölgeyi kıyı devletinin gümrük, maliye, muhaceret ve sağlık kural ve düzenlemelerinin
ülkesinde veya karasularındaki ihlalleri engellemek ve bunları yapanları cezalandırabileceği ve
karasularının ölçülmeye başladığı esas hattan 24 mil kadar genişlikte tutulabilen bir bölge olarak
belirtmektedir.
*** Ekonomik Bölge : Yeni sözleşme tasarısının ortaya çıkardığı bir kavramdır. Kıyı devletinin deniz
yatağı ve deniz yatağının toprak altında, araştırma, kullanma, canlı ve canlı olmayan doğal kaynakların
yönetimi ve korunması, enerji üretimi gibi bölgenin ekonomik araştırma ve kullanımı hususundaki
faaliyetleri konusunda sahip olduğu egemen haklarını belirten bir kavramdır. Sözleşme tasarısı
ekonomik bölgenin karasularının ölçülmeye başlandığı esas hattan 200 mile kadar uzatılabileceğini de
hükme bağlamaktadır.
*** Kıt’a Sahanlığı (Continental Shelf) : Coğrafi, jeolojik, oşinografik bir kavramdır. Truman’ın 1945
tarihli bildirisi ile politik bir niteliğe kavuşmuştur. Derin kıyı çizgisi ile genellikle 200 m., bazı yerlerde
500 m. derinliğe vardıktan sonra birdenbire keskin bir yamacın başladığı yer arasında kalan deniz
tabanı ve bunun toprak altı Kıt’a Sahanlığını oluşturur.
*** Cenevre Sözleşmesi(1958)’ne göre Kıt’a Sahanlığı iki ölçüyle tanımlanmaktadır :
1. 200 m. derinliğe kadar olan deniz tabanı ve toprak altı
2. Bu derinlikten sonra işletilebilme ölçüsü. Bu sözleşmeye göre devletlerin kıta sahanlığı üzerinde
egemenliği kabul edilmekte, ancak sahanlık üzerindeki sular açık deniz sayılmaktadır. Adaların kıta
sahanlığı olabileceği kabul edilmektedir.
*** B.M. çerçevesinde sürdürülen 3. Deniz Hukuku Konferansında ağır basan eğilim, kıta sahanlığının
dış sınırının karasularından başlayarak 200 mile kadar varan çizgiden oluşması yönündedir.
*** 19 Aralık 1978’de Lahey Adalet Divanı Yunanistan’ın başvurusu üzerine 2 yıllık bir çalışmadan
sonra Ege Kıt’a Sahanlığı sorununa “Bakma Yetkisi” olmadığını açıklamıştır.
*** Yeni sözleşme tasarısı, kıta sahanlığının deniz tabanı ile ilgili bir kavram olduğunu ve kıt’a
eşiğinin doğal uzantısının dış kenarına kadar kıt’a sahanlığının uzadığını ve dış kenarının belirli bir
uzaklığa kadar ulaşmadığı durumlarda kıt’a sahanlığı genişliğinin, karasularının esas ölçülmeye
başlandığı hattan 200 mile kadar uzatılabileceğini belirtmekte ve istisnai bazı durumlarda kıt’a
sahanlığının 350 mile kadar genişletilebileceğini de hükme bağlamaktadır.
*** Boğazın genişliği, karasularının genişliğinin 2 katından fazla değil ve boğazın her iki tarafındaki
kara parçaları aynı devletin ülkesine dahil ise, bu taktirde boğaz bu devlet ülkesine dahil sayılır ve
karasuları rejimine taabi olur. Bunun aksi durumda ise, boğaz hakkında açık deniz ve karasuları ile
ilgili kurallar gerektiği ölçüde uygulanır. Türk boğazları buna göre Türk ülkesine dahildirler. Buralarda
özel bir zararsız geçiş rejimi (Montreux Sözleşmesine göre) uygulanmaktadır.
*** Harp gemileri boğaz geçişlerinden evvel; gideceği yer, gemi tipi, gemi isimleri, adedi, geçiş tarihi,
dönüş tarihi bildirilecektir.
*** Montreux Sözleşmesine göre boğazlardan geçiş rejimi ile ilgili başlıca özellikler şunlardır :
1. Ticaret Gemileri : Barış zamanında sancak ve yükleri ne olursa olsun, gece ve gündüz serbestçe
boğazlardan geçerler. Savaş zamanında, Türkiye tarafsız ise, ticaret gemileri barış zamanındaki
şartlarla geçerler. Türkiye savaşan devlet ise, Türkiye ile savaşan devlete mensup olmayan ticaret
gemileri, düşmana hiçbir surette yardım etmemek şartıyla Boğazlardan geçiş serbestisinden
yararlanırlar. Türkiye kendisini pek yakın bir savaş tehdidi altında hissettiği zaman, ticaret gemileri
Boğazlara gündüz girmek ve Türk makamları tarafından gösterilecek yoldan seyretmek şartıyla geçiş
serbestisinden yararlanırlar.
2. Harp Gemileri : Barış zamanında harp gemilerinin Boğazlardan geçebilmesi için Türk Hükümetine
önceden ve diplomatik yoldan ihbarda bulunması gerekir. Bu ihbarın süresi enaz 8 gündür. Sözleşmede
harp gemileri 2 kategoriye ayrılmış ve geçiş serbestisi buna göre düzenlenmiştir :
a. 1. Kategori : Hafif suüstü gemileri, küçük muharebe gemileri ve yardımcı gemilerdir. Sözleşmede
belirtilen şartlara uyulması kaydıyla Boğazlardan geçiş serbestisinden istifade ederler.
b. 2. Kategori : Karadeniz’e kıyısı olmayan devletlerin denizaltıları Karadeniz’e geçemezler.
Boğazlardan geçiş halinde bulunan harp gemilerinin tonajları toplamı 15000 tonu geçmeyecektir. Bu
gemilerin (denizaltı haricinde ve Karadeniz’e kıyısı olmayan devletlerin 2. kategori gemileri) tonajları
toplamı 15000 tonun altında kalsa dahi, Boğazlardan geçiş anında sayıları 9 gemiden fazla olamaz. Bu
şekilde Karadeniz’e geçmiş olan gemiler Karadeniz’de 21 günden fazla kalamazlar.
*** Karadeniz’de kıyısı olan devletlerin denizaltıları ise Boğazlardan geçebileceği gibi, bu devletlere
15000 tonu aşan tonajda harp gemilerini boğazdan geçirmek hakkı tanınmıştır. Ancak bunlar Boğazları
birer birer ve refakatlerinde en çok iki torpidobot ile geçerler.
*** Savaş zamanında Türkiye tarafsız ise, savaşan devletlerin harp gemileri Boğazlardan geçemezler.
Tarafsız devletlerin harp gemileri ise barış zamanındaki şartlarla Boğazlardan geçerler. Türkiye
savaşan veya kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi içinde hisseden devlet ise, harp gemilerinin
Boğazlardan geçişi tamamen Türk Hükümetinin kararına kalmıştır.
*** Akarsular :
1. Milli akarsular
2. Milletlerarası akarsular :
a. Dicle, Fırat, Meriç, Arpaçay, Kelkit
b. Asi, Nil, Şattülarap
*** 1815 tarihli Viyana Kongresi (1921 Barselona Sözleşmesi bunları benimsemekte) :
1. Ulaşıma elverişli bir milletlerarası nehre kıyısı olan devletler, bu nehirle ilgili düzenlemeleri birlikte
yapacaklardır.
2. Milletlerarası nehirler denize döküldükleri noktaya kadar bütün devletlerin ulaşımına açık olacaktır.
3. Ulaşım düzeni ile ilgili yasalar ve kurallar bütün devletler için aynı biçimde ve ticareti aksatmayacak
şekilde uygulanacaktır.
4. Gümrük işleri ve yapılan hizmetler karşılığı alınan paralar dışında herhangi bir vergi, harç veya
benzeri bir mali yüküm alınmayacaktır.
*** Akid devletler arası çıkabilecek uyuşmazlıkların çözüm yeri olarak Milletlerarası Adalet Divanı
gösterilmiştir.
*** Özel statüye sahip önemli milletlerarası nehirler : Ren, Tuna, Kongo ve Niger nehirleridir.
*** Almanya, Avusturya ve İsviçre arasındaki Konstanz Gölü ile İsviçre ve Fransa arasındaki Cenevre
Gölü taksim edilmiş göller örnek teşkil ederler.
*** Zamanımızda devletlerin ülkeleri üzerindeki hava sahası üzerindeki hem yükseklik itibarıyle
sınırsız, hem de nitelik bakımından akdi bazı sınırlamalar dışında kısıntısız bir şekilde egemen olduğu
kabul edilmektedir.
*** Devletin hava sahasında egemen olmasının başlıca sonuçları şunlardır :
1. Devlet, milli güvenlik, uçuş emniyeti, gümrük ve sağlık konuları ile ilgili tedbirler alabilir.
2. Devletin ülkesi üzerindeki hava sahasını tamamen veya kısmen diğer devletlerin hava gemilerine
kapayabilmesi veya açabilmesi mümkündür.
3. Devletin hava sahasında işlenen suçlar bakımından yargı yetkisi vardır.
4. Devlet ülkesinin iki noktası arasında havadan eşya ve yolcu taşıma (hava kabotajı) hakkını kendi
vatandaşlarına tanıyabilir.
*** Devletler tarafından ve diğer devletler lehine tanınabilecek haklar, başlıca şunlardır :
1. Yere inmeksizin devlet hava ülkesi içinden uçup geçmek hakkı
2. Ticari olmayan maksatlarla yere inmek hakkı (Teknik iniş yapma hakkı)
3. Hava gemisinin, tabiyetine haiz bulunduğu devlet ülkesine gidecek yolcu, posta ve malları (yabancı
ülkede) alma hakkı
4. Herhangi bir akit devlet ülkesine gidecek yolcu, posta ve malları almak ve herhangi bir akit devlet
ülkesinden gelen yolcu, posta ve malları indirmek hakkı.
*** Çok taraflı (havacılık) antlaşmalara örnek olarak : Şikago Sivil Havacılık Koferansı Nihai Senedi
(1944) verilebilir.
*** Devlet ülkesinin kazanılması şekilleri :
1. Asli İktisab : Herhangi bir devletin egemen olmadığı bir yeryüzü parçasının mevcut bir devletin
ülkesine katılması demektir :
a. Katılma : Doğal olaylar sonucunda bir ülkeye önceden mevcut olmayan toprak parçasının
eklemesidir.
b. İşgal : Herhangi bir devlet ülkesine dahil olmayan bir arazi parçasının bir devlet tarafından kendi
ülkesine katılması halidir.
2. Fer’i İktisab : Bir devletin egemen olduğu bir ülkenin veya ülke parçasının diğer bir devlet tarafından
kazanılması hali Fer’i İktisabdır :
a. Veraset : günümüzde ortadan kalkmıştır.
b. Satış : 1867 yılında Rusya Alaska’yı 7.200.000 dolara A.B.D.’ne satmıştı.
c. Parasız Terk
d. Kazandırıcı Zaman Aşımı : Devletler hukukunda tartışmalıdır.
e. Antlaşma
f. Fetih : Bugünkü devletler hukukunda fetih bir ülke iktisabı şekli olarak kabul edilmemektedir.
*** Devletlerin karşılıklı olarak ilişki kurmak amacıyla temsilci göndermeleri ve kabul etmelerine
devletler hukukunda “Elçilik Hakkı” denir.
*** Devletler arası ilişkilerin organları :
1. İç organlar
2. Dış organlar
*** Devletler arası ilişkilerin iç organları : Devlet Başkanı ile Dışişleri Bakanıdır. Yabancı bir ülkede
bulunan Devlet Başkanı, devletler hukuku bakımından kabul edilmiş bazı dokunulmazlıklardan ve
muaflıklardan yararlanır. Bunlar kişi dokunulmazlığı, yargı ve vergi muaflıklarıdır.
*** Devletler arası ilişkilerin dış organları : Bir devletin yabancı bir devlet hükümeti yanına gönderdiği
diplomasi temsilcilerinin tümüne “Diplomatik Misyon” adı verilir.
*** Temsilcilerin (misyon şeflerinin) sınıfları 1961 Viyana Sözleşmesine göre üçe ayrılır :
1. Devlet Başkanları yanına gönderilen büyükelçiler ile Papalık temsilcileri olan legalar ve nonslar
2. Devlet Başkanları yanına gönderilen elçiler ve diğer temsilciler
3. Dışişleri Bakanları yanına gönderilen maslahatgüzarlar (işgüderler)
*** Anayasamızın 97. maddesi uyarınca, diplomasi temsilcilerini atama yetkisi Devlet Başkanı’na
aittir.
*** İstenir kişi : persona grata istenmeyen kişi : persona non grata
*** Agreement (muvafakat) alındıktan sonra atanan diplomasi temsilcisine kendi devlet başkanı
tarafından kabul eden devlet başkanına takdim edilmek üzere “güven mektubu” (itimatname-letter of
confidence) verilir. Temsilci, Büyükelçi veya elçi derecesinde ise, güven mektubu devlet başkanı
tarafından imzalanır ve diğer devlet başkanına verilir. İşgüder dereceesinde ise, bu işlem dışişleri
bakanı seviyesinde olur.
*** Diplomasi temsilcilerinin kendi devletine karşı olan görevleri başlıca: gözlem (müşahade),
görüşme (müzakere) ve koruma (himaye) konularındadır.
*** Diplomatik temsilciler görevli bulundukları devletin içişlerine karışmamakla yükümlüdürler.
*** Diplomatik temsilciler, bunların diplomatik memurları ve aile mensuplarının kişisel ayrıcalıkları.
kişisel dokunulmazlıklar ve bazı kişisel muafiyelerden oluşur.
*** Kişi dokunulmazlığı, dokunulmazlıktan istifade edenlerin tevkif edilmemeleri ve şahıslarının her
türlü müdahaleden masun olmalarını icap etttirir.
*** Kişisel muafiyetler ise, yargı, vergi ve gümrük muafiyetlerinden ibarettir.
*** Misyon gayrimenkulleri, menkulleri ve taşıt araçları vergiden muaftır. Bundan başka misyon
tarafından tahsil edilen harçlar ve resimler de mahalli vergilerden muaftır.
*** Devletler hukuku ile ilgili diplomatik temsil görevini sona erdiren başlıca sebepler şunlardır :
1. Geçici olan diplomatik görevin tamamlanmış olması
2. Persona non grata (istenilmeyen kişi) ilan edilme
3. Güven mektubunun (itimatnamenin) süresinin bitmiş olması
4. Geri çağırma
5. Devlet Başkanından Devlet Başkanına gönderilen diplomasi temsilcileri için Devlet Başkanının
değişmiş olması
6. Gönderen devlet ile kabul eden devlet arasında diplomatik ilişkilerin kesilmiş olması
7. Gönderen veya kabul eden devletlerden birinin ortadan kalkması
8. Gönderen devlet ile kabul eden devlet arasında diplomasi temsilcilerinin geri çağırılmasına fırsat
kalmadan savaş çıkması halinde, diplomatik görev sona erer.
*** Corps Diplomatique (Diplomatic Corps) : Çeşitli devletler tarafından bir devlet yanına atanmış
diplomasi temsilcilerinin ve diplomatik personelin oluşturduğu fiili topluluğa denilir. Kabul eden devlet
ülkesinde, göreve başlama tarihi itibarıyla en eski olan büyükelçi corps diplomatique’in başkanlığını
yapar. Bu büyükelçiye “doyen” adı verilir.
*** Konsoloslar : başka bir devletin ülkesinde, çoğu zaman da limanlarında, ülke devletinin izniyle,
kendini atayan devletin ticaret ve gemicilik çıkarlarıyla ilgili görevler yapmak, vatandaşlarının
çıkarlarını korumak ve kolaylaştırmak üzere bulundurulan ve temsil yetkisine sahip olmayan
görevlilerdir.
*** Diplomasi temsilcileriyle konsoloslar arasındaki önemli fark, diplomasi temsilcilerinin temsil
yetkisine sahip olmalarına karşın, konsolosların böyle bir temsil yetkisine sahip bulunmamalarıdır.
*** Konsoloslar atanma şekillerine göre :
1. Meslekten konsoloslar : kendilerini gönderen devletin resmi memurlarıdır. Bunların sahip olmaları
gereken nitelikler, her devletin kendi iç hukuk kurallarıyla saptanır.
2. Fahri konsoloslar : kendilerini atayan devletin resmi memuru olmadıkları gibi, çoğu zaman da o
devletin vatandaşı bile değillerdir.
*** Konsolosların sınıfları :
1. Başkonsolos
2. Konsolos
3. Muavin Konsolos
4. Konsolos Ajanı
*** Bir konsolosun atanabilmesi için önceden gönderen devlet tarafından kabul eden devletin dışişleri
bakanlığına durum bir nota ile bildirilir. Ayrıca konsolosa da bir atama belgesi verilir. Konsolosun
göreve başlayabilmesi, kabul eden devlet başkanı tarafından “buyrultu (exequatur)” denilen yazılı izin
belgesinin verilmesinden sonra mümkün olur.
*** Konsolosların görevleri :
1. Ekonomik ve ticari ilişkileri geliştirmek ve bunlarla ve ayrıca gemicilikle ilgili işlemlerde bulunmak
2. Kabul eden devlete karşı gönderen devlet vatandaşlarının çıkarlarını, haklarını korumak ve
vatandaşların medeni hukuk bakımından bazı işlemlerini yerine getirmek
3. Gönderen devletin yasalarına göre, belirli durumlarda noterlik görevi yapmaktır.
*** Konsolosluk Ajanları : konsolosluk antlaşmalarıyla saptanır. Diplomatik personele uygulanan
kadar kapsamlı olmasa da konsoloslar, kişi dokunulmazlığından faydalanırlar. Konsolos binalarının,
arşivlerinin dokunulmazlığı olduğu gibi, haberleşme ve gezi serbestliğinden faydalanırlar. Konsoloslara
ayrıca yargı ve gümrük muaflıkları da uygulanır.
*** Konsolosluk genel sebeplerle ve geri çağırma, buyrultunun (exequatur) geri alınması ve iki devlet
arasında savaş hali gibi devletler hukukuna ait sebeplerle sona erebilir.
*** Devletler arasındaki ilişkilerin sona ermesi :
1. Tarafların isteği ile diplomasi ilişkilerinin kesilmesi
2. Devletlerden birinin egemenliğini kaybetmesi (Federasyona giren eski bağımsız devletlerle diğer
devletlerin siyasal ilişkileri sona erer.)
3. Silahlı anlaşmazlık çıkması
4. Yaptırım olarak diplomasi ilişkilerinin kesilmesi : B.M. antlaşması ile, milletlerarası barışın tehdidi,
bozulması veya saldırma fiilinin varlığı halinde, Güvenlik Meclisi, Teşkilat üyesi devletleri ilgili
devletle siyasal ilişkileri kesmeye davet eder. B.M. Teşkilatının bu karar veya tavsiyesinin
uygulanmasında, aleyhine tedbir uygulanan devletle diğer devletler arasındaki diplomatik ilişkiler
kesilmiş olur.
*** Antlaşmaların Çeşitleri :
1. Konuları bakımından : ticaret antlaşmaları, konsolosluk antlaşmaları, barış antlaşmaları, askeri
antlaşmalar, ittifak antlaşmaları, suçluların geri verilmesi, vb.
2. Biçimsel ve Nesnel Bakımdan : Bu ayırım daha fazla rağbet görmektedir. Biçimsel ayırım
antlaşmaya taraf olan devletlerin sayısına göre yapılır : İki taraflı antlaşma, çok taraflı antlaşma. Nesnel
ayırımda antlaşmalar akit antlaşma ve kanun antlaşma olarak ayrılır.
*** Antlaşma yetkisi herşeyden önce devletlere aittir. Milletlerarası kuruluşların da antlaşma yetkisi
vardır. Papalığın da antlaşma yetkisi vardır. Papanın dinsel konularla ilgili olarak yaptığı antlaşmalara
Konkordo (concordat) adı verilir.
*** Antlaşmaların hazırlanması aşamasında ilgili devletler adına görüşmelere katılacak temsilcilere
kendi devleti tarafından bir yetki belgesi verilir. Ancak diplomasi temsilcileri ile Devlet Başkanları ve
Dışişleri Bakanları için yetki belgesi lüzumlu değildir.
*** Antlaşma, imzalama ile yürürlüğe girmez, imzalayan devletin yetkili organınca onaylanması
gerekir. Onaylayan devlet bir onay belgesi hazırlar ve iki taraflı antlaşmalarda bu onay belgeleri
değiştirilir ve o tarihte antlaşma yürürlüğe girer. Çok taraflı antlaşmalarda devletler tarafından
hazırlanan onay belgeleri önceden kararlaştırılan biryere gönderilir. Belirtilen sayıda devlet gönderince
antlaşma yürürlüğe girer.
*** Anayasamıza ve kanunlarımıza göre, antlaşmaların görüşülmesi ve imzalanmaları aşamalarında
sadece yürütme organı yetkilidir. Antlaşmaların onaylanmasında ise, yasama ve yürütme organı birlikte
yetkilidirler. Anayasaya göre: Cumhurbaşkanı milletlerarası antlaşmaları onaylar ve yayınlar. Ancak
T.C. adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kurullarla yapılacak antlaşmaların onaylanması
T.B.M.M. nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. Yani Cumhurbaşkanı’nın bir
antlaşmayı onaylama yetkisini kullanabilmesi için T.B.M.M.’nin müdahalesi ve onaylamayı bir
kanunla uygun bulması, yani Cumhurbaşkanı’na her antlaşma için ayrı bir kanunla izin vermesi
gerekmektedir. Ancak süresi bir yılı aşmayan bazı antlaşmalar iki ay içinde T.B.M.M. bilgisine
sunulmak kaydıyla yayınlama ile yürürlüğe girer.
*** Antlaşmalarda 3. devlet bakımından etkiler :
1. Üçüncü devlet yararına hak yaratan antlaşmalar
2. Üçüncü devlete yüküm getiren antlaşmalar
3. En fazla gözetilen ulus şartı : bu şarta daha çok devletler arasında yapılan ticaret, ulaştırma ve ikamet
antlaşmalarında tesadüf edilmektedir.
*** Milletlerarası kuruluşlar :
1. Evrensel nitelikte olanlar : Milletler Cemiyeti, B.M. Teşkilatı, Milletlerarası Uzmanlık Kurumları
2. Bölgesel nitelikte olanlar
*** T.C. 18 Temmuz 1932’de Milletler Cemiyeti’ne katıldı.
*** Milletler Cemiyeti’nin 3 önemli organı vardı :
1. Genel Kurul (Assamble) : Son toplantısını 1946’da Cenevre’de yaparak cemiyetin feshi kararını
almıştır.
2. Konsey
3. Sekreterlik
*** B.M. Teşkilatı’nın kurulmasında Atlantik Bildirisi (1941) ilk adımı teşkil eder. Bunu takiben 10
Ocak 1942’de Mihver Devletlerine karşı savaşan 27 devlet tarafından Washington’da imzalanan B.M.
bildirisi ikinci adımı oluşturmuştur. 1943 tarihinde Moskova’da A.B.D., S.S.C.B., İngiltere ve Çin
temsilcileri tarafından imzalanan Moskova Bildirisi ile bu yolda çok önemli bir adım daha atıldı. 1945
yılında San Fransisko Konferansında B.M. Antlaşması son şeklini alarak konferansa katılan devlet
temsilcileri tarafından imzalandı. B.M. Antlaşması beş büyük devletin ve ayrıca akit devletlerin
çoğunluğu olan 24 devletin onay belgelerini A.B.D. Hükümeti’ne vermeleriyle 24 Ekim 1945 tarihinde
yürürlüğe girdi. B.M. Antlaşması 19 bölüme ayrılmış 111 maddeden ve ayrıca 70 maddelik
Milletlerarası Adalet Divanı Statüsünden ibarettir.
*** B.M. Teşkilatı’nın organları :
1. Genel Kurul
2. Güvenlik Konseyi
3. Ekonomik ve Sosyal Konsey
4. Vesayet Konseyi
5. Milletlerarası Adalet Divanı
6. Sekreterlik
*** Her üye devlet Genel Kurul’da en çok 5 temsilci bulundurabilir, fakat her üye devlet sadece bir oy
hakkına sahiptir.
*** Güvenlik Konseyi’nin herhangi bir uyuşmazlık veya herhangi bir durum karşısında antlaşma
gereği kendisine yüklenilen görevini yaptığı sırada, Genel Kurul bu konuda tavsiye kararı alamaz.
Genel Kurul, milletlerarası barış ve güvenliği tehlikeye düşürecek durumları Güvenlik Konseyi’nin
dikkatine arzeder.
Müzakerelerin sonunda kararlar alınır ve bunlar tavsiye şeklinde üye devletlere bildirilir. Bunlar
hukuken bağlayıcı değildirler. Güvenlik Konseyinin kararları ise emredici olup, hukuken
bağlayıcıdırlar.
Genel Kurul yılda bir defa olağan, ayrıca gerektikçe de olağanüstü toplanır. Olağan toplantı her yıl
Eylül ayının 3. Salı günü yapılır. Kararlar oy çoğunluğu ile alınır. Ancak önemli meselelerde Genel
Kurul hazır bulunan ve oylamaya katılan üyelerin üçte iki çoğunluğu ile karar verir. Önemli meseleler
başlıca: Milletlerarası barış ve güvenliğin korunması, Güvenlik Konseyinin geçici üyelerinin seçimi,
Ekonomik ve Sosyal Konsey üyeleriyle, Vesayet Konseyinin bir kısım üyelerinin seçimi, Teşkilata yeni
üye kabulü, üyelerin hak ve imtiyazlarının kaldırılması, üyelikten çıkarma, vesayet rejiminin
işlemesiyle ilgili meseleler ve bütçe meseleleridir.
*** Güvenlik Konseyi B.M. Teşkilatının en önemli organlarından biridir. Konseyin 15 üyesi olup,
bunlardan beşi sürekli üyelerdir. (A.B.D., İngiltere, Çin Halk Cumhuriyeti, Fransa ve S.S.C.B.). Diğer
10 üye ise Genel Kurul tarafından seçilir. Geçici üyelerin görev süresi iki yıldır ve süresi biten üyenin
derhal yeniden seçilmesi mümkün değildir. Güvenlik Konseyinin her üyesinin Konseyde bir temsilcisi
vardır.
*** Genel Kurul bir müzakere organı olmasına karşılık, Güvenlik Konseyi daha çok bir yürütme organı
niteliğindedir.
*** Güvenlik Konseyinde her üye devletin bir oy hakkı vardır. Kararlar 9/15 çoğunlukla alınır. Burada
şu ayırıma dikkat etmek gerekir : usul sorunlarında, Güvenlik Konseyinin herhangi 9 üyesinin olumlu
oyu karar alınması için yeterli olduğu halde, usul sorunları dışında kalan bütün sorunlarda kararların,
sürekli üyelerin hepsinin (5 üye) oyları dahil olmak üzere 9 olumlu oyla alınması gerekir.
*** Sürekli üyelerin veto hakkı var. Sürekli üye anlaşmazlık taraflarından biri ise oy hakkı yoktur.
*** Ekonomik ve Sosyal Konsey, Genel Kurul tarafından 3 yıl süre için seçilen 54 üyeden oluşur.
Üyelerin görev süreleri biter bitmez yeniden seçilmeleri mümkündür. Her üye devletin 1 oy hakkı
vardır. Kararlar toplantıda hazır bulunan ve oy veren üyelerin çoğunluğu ile alınır.
*** Yeni Gine ve Pasifik Adalarından başka vesayet rejimi ile idare edilen ülke kalmadığından Vesayet
Konseyinin önemi azaldı.
*** Milletlerarası Adalet Divanı, B.M.’in yargı organıdır.
*** Milletlerarası Adalet Divanı 15 bağımsız yargıçtan kurulur. Bunlar Genel Kurul ve Güvenlik
Konseyi tarafından seçilir.
*** Divanın yargı yetkisi ve danışma yetkisi olmak üzere iki çeşit yetkisi vardır. Yargı yetkisi kural
olarak isteğe bağlıdır. Danışma yetkisi ise: Genel Kurul veya Güvenlik Konseyi hukuki herhangi bir
soruna ilişkin olarak Divan’dan görüş isteyebilir.
*** Sekreterlik bir Genel Sekreter başkanlığında, milletlerarası memur statüsünde yeterince
personelden kurulur. Genel Sekreter, Güvenlik Konseyinin tavsiyesi üzerine Genel Kurul tarafından
atanır. Genel Sekreter Milletlerarası Adalet Divanı hariç bütün organların toplantılarına katılır ve bu
organlarca kendisine verilen görevleri yapar. Teşkilatın çalışmaları hakkında Genel Kurula yıllık
raporlar sunar. Genel Sekreter milletlerarası barış ve güvenliğin korunmasını tehlikeye sokabilecek her
hususta Güvenlik Konseyinin dikkatini çekebilir. Genel Sekreter ve memurları görevlerini yerine
getirirlerken herhangi bir hükümetten veya teşkilat dışında herhangi bir makamdan talimat isteyemezler
ve talimat alamazlar.
*** B.M.’de şimdiye kadar görev yapan genel sekreterler :
1. Trygve Lie
2. Dag Hammerslgold
3. U. Thant
4. Avusturyalı diplomat Kurt Waldheim
5. Perez De Cuellar
6. Butros Gali
7. Kofi Annan
*** Milletlerarası uzmanlık kurumu olarak 14 kurum bulunmaktadır.
*** Avrupa Konseyi : 1949 yılında Londra’da 10 Avrupa Devletinin (Belçika, Danimarka, Fransa,
Hollanda, İngiltere, İsveç, İrlanda, İtalya, Lüksemburg ve Norveç) Dışişleri Bakanları arasında Avrupa
Konseyi kurulması hakkında bir antlaşma imzalandı. Türkiye Avrupa Konseyi statüsünü 12 Aralık
1949 tarihli kanunla onaylamıştır. Türkiye ve Yunanistan sonra da çeşitli tarihlerde İzlanda, Federal
Almanya, Avusturya, Kıbrıs, İsviçre ve Malta, Avrupa Konseyi’ne üye oldular.
*** Avrupa Konseyi’nin organları :
1. Bakanlar Komitesi : Bakanlar Komitesi üye ülkelerin Dışişleri Bakanlarından oluşur. İncleme ve üye
devlet hükümetlerine tavsiyede bulunma organıdır.
2. Danışma Genel Kurulu : Konseyin görüşme organıdır. Üye devletlerin Danışma Kuruluna
gönderecekleri temsilcilerin sayısında, üye devletlerin nüfusları dikkate alınır. Danışma Kurulu yılda
bir defa toplanır ve kararları üçte iki çoğunlukla alır.
*** Kuzey Parlamento Konseyi (N.P.C.) : Norveç, İsveç, Danimarka, İzlanda, Finlandiya. Yılda bir
kez toplanır.
*** Balkan Paktı (1953) : Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya. İlgili taraflar arasında imzalanmış iki
antlaşma var : 1953 yılında Ankara Antlaşması (Dostluk ve İşbirliği Antlaşması), 1954 yılında Bled
Antlaşması (İttifak, Siyasal İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Antlaşması)
*** Milletlerarası Siyasi, Askeri Kuruluşlar :
1. Batı Avrupa Birliği : 1948 yılında Brüksel’de İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg
arasında imzalanan antlaşma ile kuruldu. 1954 yılında Federal Almanya ve İtalya da katıldı.
Organları : Danışma Meclisi (Dışişleri Bakanlarından oluşur.), Savunma Meclisi (Savunma Bakanları),
Genel Kurmay Komitesi.
Bugün için BAB üyesi devletlerin silahlı kuvvetleri NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri (SACEUR)
emrine verilmiş durumdadır.
2. NATO-Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı : Antlaşma 1949 yılında A.B.D., Kanada, BAB üyesi
devletler, Danimarka, Norveç, Portekiz ve İzlanda arasında Washington’da imzalandı. Türkiye ve
Yunanistan 1952 yılında NATO üyesi olmuşlardır. 1954 yılında ise Federal Almanya üye olmuştur.
Fransa 1966 yılında askeri kanattan ayrıldı. Yunanistan da Kıbrıs olayları üzerine 1974’te askeri
kanattan ayrıldı, 1980’de yeniden döndü.
NATO’nun Organları : Ana organı NATO Konseyi’dir. Konsey toplantılarına Başbakanlar veya
Dışişleri Bakanları katılmaktadır. NATO’nun merkezi olan Brüksel’de Konsey daimi temsilcileri
bulunmaktadır.
Diğer önemli organlar “Savunma Komitesi” ile Genel Kurmay Başkanlarından oluşan “Askeri
Komite”dir. Askeri Komiteye bağlı 4 yüksek komutanlık vardır :
a. Müttefik Kuvvetler Avrupa Yüksek Komutanlığı (SHAPE)
b. Müttefik Kuvvetler Atlantik Yüksek Komutanlığı (SACLANT)
c. Manche Komitesi ve Manche Komutanlığı
d. A.B.D.-Kanada Bölge Strateji Grubu
NATO Teşkilatının Konsey tarafından atanan bir Genel Sekreteri vardır. Genel Sekreter diğer görevleri
yanısıra Konseyin Başkan vekilliği görevini de yapar. Bugün Genel Sekreter Xjavier Solana’dır.
*** Avrupa Kıtasında milletlerarası ekonomik kuruluşlar :
1. Avrupa Ekonomik Komisyonu
2. Benelux
3. Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı
4. Avrupa Ödemeler Birliği
5. Avrupa Kömür ve Çelik Birliği
6. Avrupa Atom Enerjisi Birliği
7. A.E.T. (Ortak Pazar)
8. Karşılıklı Ekonomik Yardım Meclisi (COMECON)
*** Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı 1948’de kuruldu. 1960 yılında A.B.D. ve
Kanada’nın katılımıyla bugünkü ismini aldı. Organları :
1. Konsey
2. Yönetim Komitesi
3. Genel Sekreter
4. İkinci derece organlar
*** A.E.T. (Avrupa Ortak Pazarı) : 1957 yılında Roma’da Fransa, Federal Almanya, Belçika,
Hollanda, İtalya ve Lüksemburg arasında imzalanan Roma Antlaşması ile kurulmuştur. 1972 yılında
İngiltere, İrlanda ve Danimarka katıldı. 1981’de Yunanistan katıldı.
Türkiye ile A.E.T. arasında 1963 tarihinde Ankara’da imzalanan Ortaklık Antlaşmasına göre ortaklık 3
dönemde oluşacaktır :
1. Hazırlık Dönemi
2. Geçiş Dönemi
3. Son Dönem
1 Ocak 1973 tarihinde başlayan geçiş döneminin amacı Türkiye ile A.E.T. arasında gümrük birliğini
sağlamaktır.
Son dönemde A.E.T. ile Türkiye arasında gümrük birliği gerçekleştirilecek ve ekonomik politikalar
arasında uyum sağlanmış olacaktır. Bu dönemin sonunda tam üyeliğe geçiş hazırlıkları da bitmiş
olacaktır.
*** Karşılıklı Ekonomik Yardım Meclisi (COMECON) 1949 yılında Moskova’da toplanan ekonomik
konferanstan sonra S.S.C.B., Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Romanya ve Çekoslavakya arasında
kuruldu. Sonra Arnavutluk ve Demokratik Almanya katıldı.
*** Milletlerarası uyuşmazlıklar :
1. Siyasal uyuşmazlıklar : Diplomatik yoldan çözülür.
2. Hukuksal uyuşmazlıklar : Hakemlik ya da yargı yoluna gidilir.
*** Uyuşmazlıkların diplomasi yoluyla çözülmesi şekilleri başlıca şunlardır :
1. Görüşme
2. Dostça girişim
3. Arabuluculuk
4. Soruşturma komisyonları
5. Uzlaştırma komisyonları
6. B.M. Teşkilatınca uyuşmazlıkların çözümü
*** Bir uyuşmazlık B.M.Güvenlik Konseyi gündeminde bulunduğu sürece Genel Kurul bununla
ilgilenemez. Güvenlik Konseyi gündemi dışında bulunan uyuşmazlıklar hakkında Genel Kurul tavsiye
kararı alabilir.
*** Milletlerarası hakemlik : 1957 tarihli Strasbourg Sözleşmesi’ne göre hakem mahkemesi 5 üyeden
oluşmaktadır. Birer üye uyuşmazlığa taraf olan devletlerden, başkan ve iki üye 3. devletler tarafından
ve tarafların vatandaşı olmayan kişiler arasından seçilir. Hakemlik organının vereceği karar,
uyuşmazlığı kesin olarak çözer. Hakem kararına uymak zorunludur. 1957 Avrupa Sözleşmesine göre
bir taraf karara uymazsa, diğer taraf sorunu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine götürebilir.
*** Milletlerarası uyuşmazlıkların yargı yoluyla çözümünü sağlamak için B.M. Antlaşmasına ek olarak
Milletlerarası Adalet Divanı Statüsü kabul edilmiş ve bu statü gereği Divan’ın yargıçları 1946 yılından
itibaren La Haye’de çalışmaya başlamışlardır.
*** Harp Hukukunun Amacı :
1. Savaşanları ve savaş dışı kalanları gereksiz ızdıraplardan korumak
2. Düşman eline düşen kişilerin, özellikle savaş tutsaklarının, yaralıların, hasta ve sivillerin bazı temel
insani haklarını korumak
3. Uygarlık eserlerinin harbin etkilerinden zarar görmesini önlemek
4. Barışın yerleşmesini kolaylaştırmaktır.
*** Harp Hukukunun kaynakları başlıca: milletlerarası teamül (örf ve adet) kuralları ile çok taraflı
milletlerarası antlaşmalardır.
Harp Hukuku ile ilgili teamül kuralları arasında Harp Hukukunun temel prensipleri olarak adlandırılan
başlıca 3 kural hatıra gelir. Bunlar “Askeri Zaruret”, “İnsanin Davranış Kurallarına Uyma” ve
“Mertlik” tir.
*** 1949 tarihli 4 ayrı Cenevre Sözleşmesi vardır. Bunlar, savaş tutsaklarına yapılacak işlemler, Kara
ve deniz savaşında yaralıların durumunu iyileştirme ve savaşta sivil halkın korunması hakkındadır.
*** Harp Hukuku kuralları ile ilgili sözleşmelerin bir kısmında yeralan çekinceler (itirazi kayıt) bu
sözleşmelerin bağlayıcı güçlerini de büyük ölçüde azaltmaktadır.
*** Dayanışma koşuluna göre; akit devletlerden biri sözleşmeye aykırı davranırsa, sözleşmeyi çiğnerse
yada savaş sözleşmeyi onaylamamış bir devlet katılırsa, öteki akit devletler de kendilerini sözleşmeye
bağlı saymayabilmektedirler. (1864, 1906 sözleşmeleri ve 1907 La Haye Sözleşmeleri)
*** 1949 tarihli 4 ayrı Cenevre Sözleşmesinde ise böyle bir “dayanışma koşulu” yoktur.
*** Harp durumunun başlamasından itibaren savaşan devletler arasında Harp Hukuku, tarafsız
devletler arasında Tarafsızlık Hukuku kuralları uygulanacaktır.
*** 1907 La Haye Sözleşmesi’ne göre harp ilan edilmeden diğer devlet ülkesinin sınırını geçen Silahlı
Kuvvetler personeline diğer devletin eşkıya işlemi yapması ve onları Harp Hukuku’nun sağladığı
kolaylıklardan faydalandırmaması mümkündür. Yine aynı sözleşmeye göre harp ilanının gerekçeli
olması gerekir.
*** Anayasamıza göre harp ilanına yetkili organ T.B.M.M.dir.
*** Harbin sona ermesi : 4 biçimde olur.
1. Savaşmayı durdurmak
2. Savaşan devletin devlet kişiliğinin son bulması (Deballatio)
3. Koşulsuz teslim
4. Barış antlaşması
*** Savaşan devletlerin birbirlerine karşı düşmanca eylemlerin hazırlığını yapacakları ve
uygulayacakları bölgeye “savaş bölgesi” denir. Kural olarak, savaşan devletlerin kara, deniz ve hava
ülkeleri ile açık deniz üzerindeki hava sahasıdır.
*** Askeri harekat sahası (veya savaş sahnesi) ise; savaş bölgesi içinde savaşan devletlerin düşmanca
eylemlerin fiilen uygulandığı kara, deniz ve hava parçalarıdır.
*** Süveyş Kanalı 1888 tarihli İstanbul Sözleşmesi, Panama Kanalı 1901 tarihli Hay-Pauncecefote
Antlaşması, Magellan Boğazı ise 1881 tarihli Buenos-Aires Antlaşması ile tarafsızlaştırılarak askeri
harekat sahası dışında tutulmuşlardı.
*** Savaşan kuvvetler silahlı kuvvetler bünyesinde :
1. Savaşanlar (muharipler) ve geri hizmetlerde çalışanlar (hastabakıcılar, doktorlar, askeri din adamları,
haberciler gibi)
2. Savaşmayanlar (gayri muharipler)
*** 1925 Cenevre Protokolü ile zehirli gazların ve bakteriyolojik silahların kullanılması
yasaklanmıştır.
*** Nükleer silahların yasaklanması konusunda milletlerarası alanda yapılan ilk antlaşma, 1959 tarihli
Güney Kutup Bölgesi Antlaşması’dır.
*** 5 Ağustos 1963 tarihinde Moskova’da(A.B.D., S.S.C.B. ve İngiltere arasında) imzalanan
antlaşma : Bu antlaşmaya daha sonra Fransa ve Çin Halk Cumhuriyeti dışında hemen hemen bütün
dünya ülkeleri katılmışlardır. Buna göre :
1. Atmosferik katmanlarda ve atmosferin üst katmanlarında
2. Karasularında
3. Açık deniz üstünde ve altında nükleer silahların denenmesi yasaklanmıştır.
Bu antlaşma yer altı nükleer denemelerini yasaklamamaktadır.
*** 1968 yılında A.B.D., S.S.C.B. ve İngiltere arasında imzalanan Nükleer Silahların Yayılmasının
Önlenmesi Antlaşması önemlidir.
*** Kara harbinin yöntemleri :
1. Teslim olma hakkı
2. Savaş aldatmaları
3. Casusluk
4. Taarruz, kuşatma, bombardıman
*** Casusluk yaptıktan sonra yakalanmadan kendi ordusuna katılan asker casus daha sonra düşman
tarafından tutsak edilirse, savaş tutsağı olarak işlem görür ve önceki casusluk eyleminden ötürü
cezalandırılamaz. Sivil casuslar ise daha sonra yakalanmaları halinde yargılanır ve cezalandırılabilirler.
*** Casusu yakalayan devlet onu kendi yasalarına göre cezalandırabilir.
*** 1954 La Haye Sözleşmesi : Savaşta Uygarlık Eserlerinin Korunması hakkındadır.
*** Savaş sırasında yaralanan, hastalanan ya da denizde kazaya uğrayanlardan kimlerin I ve II sayılı
Cenevre Sözleşmeleri çerçevesinde korunacakları ve bakım görecekleri şöyle sıralanmıştır :
1. Silahlı Kuvvetlerin üyeleri
2. Silahlı Kuvvetler içindeki milis ve gönüllü birliklerin üyeleri
3. Örgütlenmiş direniş hareketine katılanlar
4. Askeri uçakların sivil personeli
5. Harp muhabirleri, ordu emrindeki müteahhitler
6. Ticaret filolarının personeli
7. Düşmanını yaklaşması üzerine kitlesel ayaklanmaya kalkışmış ve silaha sarılmış işgal edilen ülke
halkı.
*** Genel olarak siviller, askeri harekata doğrudan doğruya yada dolaylı olarak katılmayan kimseler,
harp işgali altındaki ülkelerde bulunsalar dahi savaş tutsağı olarak alınamazlar, bunların serbest
bırakılmaları gerekir.
*** Savaş tutsağı olabilecek kimseler :
1. Silahlı Kuvvetlerin üyeleri
2. Silahlı Kuvvetler içindeki milis ve gönüllü birliklerin üyeleri
3. Üzerlerinde ayırtedilebilir işaret ve başlarında sorumlu bir kişiyle, silahlarını görünür bir biçimde
taşıyan diğer milisler
4. Elinde tutan devletçe tanınmayan bir hükümete yada makama bağlı olduklarını ileri süren düzenli
silahlı kuvvetlerin üyeleri
5. Askeri uçakların sivil personeli, harp muhabirleri, ordu emrindeki müteahhitler, askerin dinlenmesini
ve eğlenmesini sağlamakla görevli birliklerin personeli.
6. Ticaret filolarının personeli ile sivil uçakların mürettebatı
7. Silahlarını görünür biçimde taşımak kaydıyla silaha sarılan işgal edilmemiş bir ülkenin halkı
*** Savaş tutsakları sorguları sırasında ancak soyadını, adını, doğum tarihini ve sicil no’sunu
bildirmekle yükümlüdürler.
*** Tutsakların kişisel eşyaları ile madeni miğfer ve gaz maskeleri bırakılacak, diğer askeri donatım
malzemesi alınacaktır.
*** Savaş tutsaklarından sağlık durumu elverişli olanlar yaş, rütbe ve bedensel yetenekleri dikkate
alınarak ve özellikle, kendilerini ruh ve vücut bakımından sağlık içinde bulundurmak amacıyla
çalıştırılabileceklerdir. Subaylar kesinlikle çalışma yükümü altında tutulmayacaklardır.
*** Tutsakların çalıştırılabileceği işler :
1. Ziraat işlerinde
2. Maden makine veya kimya sanayinde
3. Askeri nitelikte yada askeri amaçlara yönelik olmayan taşıma ve donatım işlerinde
4. Ticaret ve endüstri işlerinde
5. Ev hizmetlerinde
6. Askeri nitelikte olmayan kamu hizmetlerinde
*** Tutsak kampları havadan görülecek biçimde savaş tutsağı anlamına gelen PW yada PG harfleri ile
işaretlenmelidir.
*** Savaş tutsaklarına tutsak edilmelerinden hemen sonra ya da bir kampa varmalarından başlayarak,
engeç 1 hafta içinde ailesine yada Savaş Tutsakları Merkez Ajansı’na örneği sözleşmede görülen bir
kart gönderme olanağı sağlanacaktır.
*** Kaçmayı başaran bir tutsak yeniden tutsak düşerse önceki kaçmasından dolayı
cezalandırılmayacaktır.
*** İyileşemeyecek derecede yaralı yada hasta olup, zihinsel ve bedensel yetenekleri sürekli olarak çok
azalmış bulunanlar, 1 yıl içinde iyileşmesine olanak görülmeyenler doğrudan doğruya ülkelerine
gönderileceklerdir.
*** B.M. Genel Kurulu 1952 tarihli kararıyla zorunlu geri vermeye karşı çıkmıştır.
*** Askeri kuvvetlerin düşman ülkesi içerisinde ilerlemesine istila denir. İşgal hem istila ve hemde
ülkenin yönetimini geçici olarak ele almaktır. Genel olarak istila işgal ile sonuçlanır. Harbin devamı
boyunca işgal edilen ülke işgal eden devlete katılamaz.
*** Sivil halkın korunması ile ilgili ilk yazılı kurallar 1907 tarihli La Haye Sözleşmesinde ortaya
çıkmıştır. 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesinde geliştirilmiştir.
*** Sivil halka karşı yasaklanan (savaş suçu sayılan) eylemler :
1. Öldürmek
2. İşkence yapmak
3. Kişilere bedensel cezalar uygulamak veya sakatlamak
4. Kişiler üzerinde tıbbi yada biyolojik deneyler yapılması
5. Gaddarca ve hoyratça davranmak
6. İşlemediği bir suçtan dolayı kişiyi cezalandırmak
7. Sivil halktan bir grubu gözdağı vermek için topluca cezalandırmak
8. Sivil halktan rehine almak
9. Kadınların ırzına saldırma yada onları fuhuşa zorlamak
*** 1907 La Haye Sözleşmesi yağmayı yasaklar ve ganimet hakkını yalnız silahlara, atlara, askeri
belgelere ve taşıtlara tanır.
*** Deniz Harbi kural olarak düşman devletin iç suları, karasuları ve açık denizlerde yapılır. Açık
deniz tümüyle savaş bölgesinin içindedir.
*** 1949 tarihli ve II Sayılı Cenevre Sözleşmesi : Silahlı kuvvetlerin denizdeki hasta ve kazaya
uğramışların durumları hakkında.
*** 1907 La Haye Konferansı’na göre salıverildiklerinden 1 saat sonra yada bağlarını kopardıktan
sonra zararsız hale gelmeyen yahut bağlanmamış mayınların kullanılması yasaktır.
*** 1936 Londra Protokolü (T.C. antlaşmayı 1937 tarihli kanunla kabul etti) : Denizaltılar, suüstü
gemileri gibi kabul edilmekte ve denizaltıların saldıracakları gemilerin yolcusunu ve gemi adamlarını
güvenlik altına almadan, bu gemileri batırmaları yasaklanmaktadır.
*** Korsanlık, bir savaşan devlet tarafından verilen izin üzerine kişilerin ticaret gemilerini
silahlandırarak düşman gemilerine saldırmak suretiyle harbe katılmalarıdır. Korsanlık (Privateering) ile
deniz haydutluğu (Piracy) arasında fark vardır. Deniz haydudu bütün hukuk düzenlerine karşı gelen bir
kimsedir. Korsan ise, harp zamanında bağlı olduğu devletin resmi izni ile savaş eylemlerinde bulunan
bir geminin durumudur. Kırım Harbinden sonra toplanan Paris Kongresi sonunda yayınlanan 1856
bildirisi ile korsanlık yasaklandı. Ticaret gemileri savaş eylemlerine katılamazlar, ancak bir saldırıda
bulunulduğu zaman yasal savunma hakları vardır.
*** Teslim olan gemi batırılmaz, el konur. Teslim olan gemi komutanı, teslim olan gemideki yüke de
kendi devleti adına zoralım (müsadere) uygular.
*** Savaşta gemilerin uygulayamayacağı aldatmalar : Gemilerin hastane gemisi biçimine sokulmaları,
batma işareti vererek düşmanı üzerine çekmek, sonra da saldırmak. (uygulanmasa da düşman gemilerin
tarafsız devletlerin bayrağını çekmemeleri gerekir.)
*** 1907 La Haye Sözleşmesi’ne göre herhangi bir limanın önüne serbest kontakt denizaltı
mayınlarının konmuş olması, sadece bu nedenle limanın bombardıman edilmesini gerektirmez.
*** Abluka, düşman devlet ülkesinin açık deniz ile bağlantısının kesilmesi ve bu şekilde, düşmanın
direnme gücünün kırılması yada azaltılmasıdır.
*** Savaşan devletlerden biri tarafından ele geçirilen düşman ticaret gemisinin gemi adamlarına ne
işlem yapılacağı 1907 tarihli La Haye Sözleşmesiyle düzenlenmiştir.
1940 tarihli Zapt ve Müsadere Kanunumuzda bu sözleşmeye uygun olarak derki ; Zapt olunan düşman
nakil vasıtalarının kaptan, doktor ve çarkçıları ;
1. Bitaraf bir devlet tabiyetinde olduklarını isbat ettikleri ve
2. Harbin devamı müddetince hiçbir düşman nakil vasıtasında hizmet deruhte etmeyeklerine dair yazılı
söz verdikleri taktirde serbest bırakılırlar.
Ancak, düşman silahlı kuvvetleri üyeleri, düşman silahlı kuvvetlerinin hizmetine girmek amacıyla
yolculuk yapanlar ve düşman ajanları serbest bırakılmazlar.
*** Hastane gemileri : Bu tür gemilerin kullanılmalarından 10 gün önce isim ve nitelikleri savaşan
taraflara bildirilecektir.
*** Savaşan devletler hastane gemilerini herzaman denetleme hakkına sahiptirler. Sakıncalı
durumlarda bu gemiler 7 gün seferden alıkonabileceği gibi, denetleme amacıyla bu gemilere geçici
olarak bir komiser koyabilirler. Hastane gemilerinin bütün dış yüzeyleri beyaz olacak ve görünür
işaretleri olacak
*** A.B.D., Japonya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Hollanda temsilcilerinden oluşan bir komisyon
1923’te La Haye Kuralları olarak adlandırılan ve hava harbi ile ilgili birtakım ilke ve kurallar kabul
etmişlerdir. Buna göre :
- Hava harbinde de haince (kahpece) yöntemlere başvurmamak ve uçaklar üzerinde sahte işaretler
taşımamak gerekmektedir.
- Bombardımanlar ancak askeri hedeflere yapılabilecektir.
- Düşman savaş uçağının yaklaşması üzerine en yakın meydana iniş yapmayan sivil uçağa ateş
açılabilir.
- Askeri olmayan bir devlet uçağının personeli ve yolcuları düşman hizmetinde olmamak ve askerlik
çağında bulunmamak koşuluyla serbest bırakılırlar.
- Sivil (özel) bir uçağın düşman devlet uyruğunda olan personeliyle, düşman devlet hizmetindeki
tarafsız uyrukları savaş tutsağı yapılabilir. Tarafsız olanlar savaş sonuna kadar düşman devlet hizmetini
kabul etmemeyi yazılı olarak kabul ederlerse serbest bırakılabilirler.
*** Tarafsızlık sürekli veya geçici olabileceği gibi, silahlı yada silahsız da olabilir.
*** Sürekli tarafsızlık, bir devletin öteki devletlerce siyasal bağımsızlığının ve ülke bütünlüğünün
güvence altına alınmasına karşılık yasal (meşru) savunma dışında savaş hakkından ve askeri ittifaklara
katılma hakkından vazgeçmesi durumudur (Avusturya ve İsviçre). Geçici tarafsızlık da ortaya çıkan bir
savaşa katılmayan bir devletin sadece o savaş durumu ile sınırlı tarafsızlık durumu söz konusu olur.
*** B.M. Antlaşması gereğince zorlayıcı önlemlere katılma zorunluluğu, Güvenlik Kurulu’nun üye
devletler ile ayrı ayrı yapacağı özel antlaşmalara bağlıdır.
*** Tarafsız devletler savaşan devletlere ait yaralılar ve hastaların ülkelerinden geçmelerine izin
verebilirler. Ancak arada savaş personel ve malzemesi olmamalıdır. Savaşan devletlerden birinin,
düşman savaşan devlete ait savaş yaralılarını tarafsız devlet ülkesine getirmesi halinde tarafsız devlet
bunları savaş sonuna kadar korumakla yükümlüdür.
*** Tarafsız devletler savaşan devletler ait savaş gemilerinin karasularından geçişini yasaklayıp
yasaklamamakta serbesttirler.
*** Savaşan devletlere ait askeri uçaklar tarafsız devletin hava ülkesinde uçamazlar. Bu ülke üzerinde
uçar veya inmek yada indirilmek zorunda kalırlarsa, tarafsız devletin bunları gözaltına alması gerekir.
Savaşan devletlere ait sıhhiye uçakları 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi uyarınca tarafsız devletlerin
hava ülkesinde uçabilirler ve zorunlu hallerde tarafsız devlet kara ülkesine veya deniz ülkesine
inebilirler.
*** Tarafsız devletler, savaşan devletlerin hepsine aynı biçimde davranmak şartıyla, limanlarını
savaşan devletlerin savaş gemilerine açıp açmamakta serbesttirler. La Haye Sözleşmesi savaş
gemilerinin tarafsız devlet limanlarında kalış süresini 24 saat olarak saptamıştır. Fakat tarafsız devlet
bu süreyi bütün savaşan devletler için geçerli olmak üzere artırabilir. Aynı sözleşme uyarınca tarafsız
bir limanda, savaşan bir devlete ait savaş gemisi sayısı aynı anda üçü geçemez. Tarafsız limanda aynı
zamanda birbirleri ile düşman iki savaşan devletin savaş gemileri bulunuyor ise, bu gemilerin limandan
ayrılışları arasında en az 24 saat ara olacaktır. Bu kurallara uymayan savaş gemilerine tarafsız devlet
tarafından el konulur ve personeli gözaltı edilir.
*** Savaşan devletlere ait savaş gemileri, tarafsız limanlardan ancak en yakın kendi limanlarına
yetecek kadar yakıt, yiyecek ve malzeme alabilirler. Bir tarafsız limandan ikmal yapan savaş gemisi
aradan 3 ay geçmeden tekrar aynı limandan ikmal yapamaz.
*** Tarafsız devletler savaşan devletlere mensup kişilere, ülkelerine sığınma imkanı verip vermemekte
serbesttirler. Ancak sığınma olursa, bunların silahlarının alınması ve hepsinin gözaltı edilmesi gerekir.
*** 1923 La Haye Kurallarına göre tarafsız bir ülkeye inen savaşan devletin uçakları ile bunların
personelinin tarafsız devlet tarafından gözaltı edilmesi gerekir.
*** Savaşan devletlere ait bir savaş gemisi, içinde tutsakları ile tarafsız bir limana girdiğinde, gemideki
savaş tutsakları karaya çıkarılmadıkça serbest bırakılmaları gerekmez. Savaş gemisi tarafsız limanda
kalması için öngörülen süreyi aşarsa, gemideki savaş tutsaklarının serbest bırakılmaları gerekir.
*** Kendi harp gemileri nezaretinde bulunan tarafsız nakil vasıtaları durdurma ve araştırmaya taabi
değildir.
*** 1856 Paris Bildirisi’ne göre tarafsız devletin bayrağını taşıyan gemide buluna düşman devlete ait
mal, savaş kaçağı olmamak koşuluyla, el koyma ve zoralım konusu olamaz. Ayrıca düşman devletin
bayrağını taşıyan gemide bulunan tarafsız mala, savaş kaçağı olmamak şartıyla el koyma ve zoralım
uygulanamaz.
*** Tarafsız devletlerle savaşan devletler arasındaki kısıtlanmış ticaret özgürlüğü konuları: 1. Savaş
kaçağı
2. Abluka
3. Düşmanca yardım
*** Harpte doğrudan doğruya kullanılabilecek her türlü silah ve diğer askeri malzeme kesin savaş
kaçağı mallardır. Zapt ve Müsadere Kanunumuza göre, savaş amaçları için olduğu kadar barış amaçları
için de kullanılabilen ve T.C. Hükümetince ilan edilen listede bulunan ve düşman silahlı kuvvetlerinin
yada düşman yönetim makamlarının kullanılmasına özgü her türlü eşya ve maddeler şarta bağlı savaş
kaçağı sayılırlar.
*** Kanunlarımıza göre, savaş kaçağı taşıyan araçlara el konulur. Savaş kaçağı değer, ağırlık, hacim
yada navlun bakımından yükün yarısını aşarsa, bu taşıt araçlarına zoralım (müsadere) uygulanır. Savaş
kaçağı taşıyan tarafsız devlet gemilerine de zoralım uygulanır.
*** Harbin başlamasından önce yolculuğa çıkmış bulunan yada taşıdığı malın savaş kaçağı olduğundan
haberi bulunmayan, yada bunu bilmekle birlikte savaş kaçağı malı boşaltmayan gemideki savaş
kaçağına ancak bir tazminat karşılığında zoralım (müsadere) uygulanabilir (kanunlarımıza göre). Bu
durumda olan geminin yükünün yarısından fazlası savaş kaçağı olsa bile müsadere edilmesi mümkün
değildir.
*** Ablukanın başlıca 3 çeşidi vardır :
1. Askeri ve stratejik abluka
2. Ticaret ablukası
3. Kağıt üzerinde abluka
*** Milletlerarası nehirlerde, nehire kıyısı olan tarafsız bir devlet varsa, bu nehirlere abluka
uygulanmaz. Süveyş Kanalı ile Panama Kanalına abluka uygulanmayacağına dair milletlerarası
antlaşmalar vardır.
*** Ablukanın geçerli olabilmesi için başlıca 3 şart vardır :
1. Ablukanın ilanı
2. Ablukanın tebliği
3. Ablukanın etkin olması
*** Ablukanın yarılması sayılmayan durumlar : kötü hava koşulları, kumanya ve başka gereksinimleri
karşılamak için abluka altına alınmış yere kesinlikle gitme zorunluluğu, abluka başlamadan önce
limanda bulunan tarafsız bir geminin limandan çıkması
*** Zapt ve Müsadere Kanunumuza göre bilerek abluka edilen kıyıya yaklaşmaya veya kıyıdan
ayrılmaya girişen gemiye, elkoyma (zapt ve zoralım- müsadere) uygulanır. Ayrıca bu gemideki mala da
el konur. Ancak malın sahibi yükleme sırasında ablukadan haberi olmadığını kanıtlayabilirse, mala
zoralım uygulanmaz.
*** Savaş kaçağı daha çok mallar ve eşya ile ilgili bir ticaret sınırlaması biçiminde belirirken,
düşmanca yardım savaşanlardan birine insan yada haber göndermek, bir gemiyi yada birtakım başka
hizmetleri savaşanlardan birinin yararlanmasına sunmak biçiminde ortaya çıkmaktadır.
*** Düşmanca yardımda bulunan gemilere elkonur (zapt) ve zoralım (müsadere) uygulanır. Bu gemiye
karşı Devletler Hukukunun elverdiği ölçüde silah da kullanılabilir.
*** Zapt ve müsadere hakkı :
1. Açık denizlerde
2. Karasularında
3. İçsularda
4. Hakimiyet altındaki sularda uygulanabilir.
*** Bonas Fides : iyi niyet casus belli : savaş nedeni
exequatur : buyrultu pact punt servanda : verilen söze bağlılık
persona non grata : istenmeyen kişi status quo : şimdiki durum
status quo ante : önceki durum

Anda mungkin juga menyukai