• Devletler Hukuku genel hukuk tasnifi içerisinde kamu hukukuna giren bir hukuk dalıdır.
• Devletler Hukuku şahıslar arasındaki yabancı unsuru ihtiva eden özel hukuk münasebetlerini
denetleyen bir hukuk koludur. Bu özelliği ile özel hukuka dahil değildir.
• Devletler Hukukundaki kaynak : maddi kaynak (hukuk kurallarını yaratan, insanın sosyal yapısı,
adalet duygusu ve devletlerarasındaki dayanışma, vs.), şekli kaynak (devletler hukukunun görünüş
şekilleri, belirme biçimleri)
• Şekli kaynakların bütünü pozitif hukuku meydana getirir. Milletlerarası Adalet Divanı Statüsünün
38. maddesi 4 kaynaktan bahsetmektedir: antlaşmalar, teamül (örf ve adet), genel hukuk ilkeleri ve
mahkeme kararları ile doktrin.
• Milletlerarası teamülün biri maddi, biri de manevi olmak üzere iki unsuru vardır.
1- Milletlerarası teamülün maddi unsuru, milletlerarası ilişkilerde “örnek teşkil eden tutum ve
davranışların tekrarı” ile ortaya çıkar.
2- Milletlerarası teamülün manevi (psikolojik) unsuru ise, benzer olaylarda aynı tutum ve
davranışlarda bulunan devletlerin böyle davranmalarının hukuk bakımından zorunlu olduğu
hakkında sahip olduğu inançtır.
• Genel Hukuk İlkeleri denildiği zaman, gerek ulusal hukuk düzenlerinin ve gerekse milletlerarası
hukuk düzeninin ortaklaşa kabul etmiş oldukları hukuki esaslar hatıra gelir. Bunlara başlıca iyi
niyet (bona fides), verilen söze bağlılık (pact sunt servanda), kazanılmış haklar saygı, hakkın
kötüye kullanılmaması, kimsenin sahip olduğu haklardan fazlasını devredemiyeceği kuralı, verilen
zararların tazmini, kimse kendi davasında yargıç olamaz kuralı, kesin hüküm, gecikme faizi ve
zaman aşımı örnek olarak gösterilebilir.
• Hakkaniyet ve nısfet adaletin belirli bir olaya tatbiki, belirli bir olayda adaletin gerçekleşmesi veya
objektif adaletin belli bir olaya, bu olayın özelliklerini görünürde tutularak uygulanmasıdır.
Milletlerarası antlaşmalar :
1. Özel antlaşmalar : Konuları ne olursa olsun, sadece iki devletin münasebetlerini düzenler ve akid
devletlerden başkasına tesir etmezler. Özel antlaşmalar devletler hukukunun kaynağı olarak
sayılmazlar.
2. Genel Antlaşmalar : Devletler Hukukunun kaynağı olan antlaşmalardır. Örneğin 1899 ve 1907
tarihli La Haye Sözleşmeleri, savaşta hasta, yaralı ve esirler ile sivil halk hakkında kabul olunan 1949
tarihli Cenevre sözleşmeleri ve Birleşmiş Milletler Antlaşması.
• Devletler Hukukunun yardımcı kaynağı olarak mahkeme içtihatları denilince akla ilk gelebilecek
olan milletlerarası mahkemelerin yargı kararları olacaktır. Bunun yanısıra, milletlerarası hakem
kararları ile milli mahkemelerin yargı kararları da birer yardımcı vasıta olarak Devletler
Hukukunun kurallarının tayininde faydalı olabilirler.
• Doktrin : Devletler Hukukunun yazarları ile hukuk bilginlerinin fikirleri ve yayınları doktrini
meydana getirir.
• Kodlaştırma : bir hukuk düzeninde yürürlükte bulunan teamül hukukunu (örf ve adet kurallarını)
derleyerek yazılı hukuk biçimine getirmek ve ayrıca, yürürlükte bulunan hukukun yeniden gözden
geçirilerek boşlukların doldurulması demektir.
Milli hukuk düzeninde kodlaştırma faaliyetleri yasama organları tarafından yapılır. Devletlerarası
toplulukta ise, bir yasama organı mevcut olmadığından kodlaştırmanın çok taraflı ve katılmaya açık
antlaşmalar yoluyla yapılması gerekmektedir.
Kodlaştırma faaliyetleri :
1. Özel faaliyetler
2. Resmi faaliyetler
Devletler Hukuku kurallarının kodlaştırılması ile ilgili tüzel kişilere örnek olarak şunları verebiliriz :
1. 1837’de kurulmuş olan Devletler Hukuku Enstitüsü
2. Devletler Hukuku Kurumu
3. Parlamentolararası Birlik
4. Devletler Hukuku Amerikan Cemiyeti
5. Devletler Hukuku Amerikan Enstitüsü
6. Devletler Hukuku Alman Cemiyeti
T.C. bu sözleşmeleri henüz onaylamamıştır. Ayrıca 1961 yılında Viyana’da “Diplomasi İlişkileri ve
Muaflıkları Sözleşmesi” ve 1963 yılında gene Viyana’da “Konsolosluk İlişkileri ve Muaflıkları
Sözleşmesi” kabul edilerek yürürlüğe girmiştir.
Devlet niteliğinde olmamakla birlikte Devletler Hukukunun Kişisi olarak kabul edilen bazı topluluklar
vardır ki bunlar: başlıca Papalık, manda ve vesayet altındaki ülkeler ve milletlerarası duruma sokulmuş
ülkeler olmak üzere üç gruptur.
1. 1929 yılında imzalanan Latron Antlaşması Papanın Vatikan Sitesi üzerindeki egemenliğini ve
Vatikan Sitesinin bir devlet olduğunu açıklıkla belirtmektedir.
2. Manda rejimi I.Dünya Savaşı sonucu ortaya çıkmıştır. Bugün manda rejiminin yerini Milletlerarası
Vesayet Rejimi almıştır (Birleşmiş Milletler Antlaşmasının kabulünden sonra).
3. Günümüzde vesayet rejimi altında idare edilen iki ülke vardır. Avusturalya tarafından yönetilen
Yeni Gine ve A.B.D. tarafından yönetilen Pasifik Adaları.
• Gerçek kişiler Devletler Hukukunun doğrudan değil, fakat dolaylı olarak süjesini oluşturmaktadır.
• Gerçek kişiler bazı durumlarda Devletler Hukukuna doğrudan doğruya muhatap olabilirler. Bu
haller özellikle gerçek kişilerin temel haklarına ilişkin durumlarda söz konusu olur. Kişi
dokunulmazlığını güvence altına almak amacıyla kurulan milletlerarası kurullar ve örneğin: köle
ticaretinin yasaklanmasına, bulaşıcı hastalıkların önlenmesine, ticari ilişkilerde özgürlüğün
teminine, edebi sınai, artistik mülkiyetin korunmasına ilişkin olan antlaşmalar bu anlamdadır.
Ayrıca, azınlıkların korunmasını sağlamak için kabul edilen antlaşmalar da açıkça gerçek kişileri
hedef tutmaktadır.
• B.M.’in bir organı olan Milletlerarası Adalet Divanı önünde, bu divanın statüsü ile gerçek kişilere
dava hakkı henüz tanınmış değildir.
• Milletlerarası suçlar bakımından ise durum biraz daha değişiktir. Milletlerarası suç sayılan
eylemlerden suçlu olan gerçek kişilere karşı her devlet, bunların vatandaşlık durumlarını göz önüne
almadan, Devletler Hukuku kurallarını uygulayabilir. Milletlerarası suç sayılan eylemler başlıca:
harp suçları, köle ticareti, deniz haydutluğu, beyaz kadın ve çocuk ticareti ve jenosid olmaktadır.
• Devlet belirli bir ülkede yaşayan ve bir üstün iktidara (otoriteye) tabi teşkilatlanmış insanlar
topluluğunun meydana getirdiği devamlı, hukukun kendisine kişilik tanıdığı siyasi bir varlıktır.
• Günümüzde devletin kurucu unsurları olarak kabul olunan başlıca 4 unsur olup, bunlar:
1. İnsan topluluğu
2. Ülke
3. Hükümet
4. Egemenlik’tir
• Göçebe kabileler bir hükümetleri olsa da devlet sayılmazlar
• Bazı düşünürler bağımsızlıkta başlıca 3 özelliğin bulunduğunu ileri sürerler :
1. Yetkinin sınırlanmış oluşu
2. Yetkinin özerk oluşu
3. Yetkinin genel oluşu
Devlet türleri :
1. Yapılarına göre :
a. Basit Devlet (Türkiye, İtalya, Fransa, vs.)
b. Bileşik Devlet
(1) Şahsi Birlik
(2) Gerçek Birlik
(3) Konfederasyon
(4) Federasyon
(5) Fransız Topluluğu
(6) İngiliz Milletler Topluluğu
2. Bağımsızlık bakımından
• Konfederasyonda iki veya daha fazla bağımsız devletin bağımsızlıklarını muhafaza etmek şartıyla
ve belli bir amacı (genellikle savunma) gerçekleştirmek için biraraya geldikleri görülür.
Konfederasyonu oluşturan devletler milletlerarası kişiliğini saklı tutarlar ve dış ilişkilerini kendi
başlarına yürütmeye devam ederler. Zamanımız Konfederasyonuna örnek olarak : Birleşik Arap
Cumhuriyeti ile Yemen Krallığı arasında imzalanan antlaşma ile kurulan Birleşik Arap Devletleri
ve Gana, Guinea ve Mali’nin kurduğu Afrika Devletleri Birliği gösterilebilir.
• Federasyon : Birleşen devletler konfederasyonda olduğunun aksine dışa karşı bağımsızlıklarını
kaybederler. Federal devlet genellikle bir anayasa ile kurulur. Federe devletlerin yanısıra federal
devletin de yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç ana organı vardır. Federal devlette yasama
organının iki meclisli olması gerekir. Meclislerden biri federal devlet halkını temsil eder, diğeri ise,
federe devletlerin eşit sayıdaki temsilcilerinden kurulur. Milletlerarası ilişkiler yönünden bütün
yetkiler federal devlete aittir. Federe devletlerin devletler hukuku bakımından kişilikleri yoktur.
Örneğin A.B.D., İsviçre, Federal Almanya, Yugoslavya, Kanada, Avusturalya ve Brezilya.
• İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth) : Bir federasyon olmadığı gibi bir konfederasyon da
sayılmaz.
- Büyük Britanya (İngiltere ve Kuzey İrlanda Krallığı)
- Bağımsız devlet haline gelmiş olan eski dominyonlar
- Muhtar sömürgeler
- Taç’a ait sömürgeler
- Himaye altındaki devletler
• Fransız Topluluğu :
- Fransız Cumhuriyeti (anavatan, denizaşırı vilayetler ve denizaşırı bağlı ülkeler)
- Muhtar üye devletler
• Bağımsızlık Bakımından Devletler :
1. Bağımsız devletler
2. Bağımsızlığı sınırlı devletler :
a. Himaye altında devlet
b. Tabi devlet
c. Sürekli tarafsız devlet
*** Himaye antlaşmasının varlığı himaye edilen devletin Devletler Hukuku kişiliğini ortadan
kaldırmaz. Hami devletin bir diğer devletle savaşa girmesi himaye edilen devleti bu savaşta taraf haline
getiremez. Ör: Fransa ile Monako arasındaki himaye antlaşması.
*** Taabi devlet bağımsızlığa doğru bir geçiş aşamasını temsil eder. Taabi devletler, Devletler Hukuku
kişiliğine sahip olmayıp, ayrıca bağlı bulunduğu devlete vergi verirler. Milletlerarası ilişkilerde taabi
devleti bağlı bulunduğu devlet temsil eder. Bağlı bulunduğu devletin imzaladığı milletlerarası
antlaşmalar taabi devleti de bağladığı gibi, ayrıca bağlı bulunduğu devletin savaşa girmesi halinde onun
yanında savaşa katılması gerekir. Taabi devletin statüsünü belirleyecek genel kurallar Devletler
Hukukunda mevcut değildir.
*** Geçici tarafsızlık bir devletin tek taraflı irade beyanı ile yani kendi isteği ile ortaya çıkabilir. I.
Dünya Savaşı’nda Hollanda’nın, II. Dünya Savaşı’nda ise İsviçre ve İrlanda’nın tarafsızlık durumları.
Sürekli tarafsızlık ise, bir devletin tek taraflı bir işlemi ile değil, mutlaka devletlerarasında yapılan bir
antlaşma ile ortaya çıkar. Sürekli tarafsız devlet savaş yetkisini kısmen kaybettiğinden bağımsızlığı
sınırlı bir devlet olarak incelenmektedir. (Savaş yetkisi meşru savunmanın gerektirdiği ölçüde
mevcuttur.)
*** Sürekli tarafsız devletler için herhangi bir savaşa katılmamak kural olduğuna göre, bu tür devletler
milletlerarası kuruluşların (örneğin B.M. teşkilatı) kararları ile uygulanacak zorlama tedbirlerine de
katılamazlar. Bu nedenle İsviçre B.M. teşkilatına üye olamamıştır. Sürekli tarafsız devletler : İsviçre,
Belçika, Lüksemburg ve Avusturya.
Devletlerin Doğması (Teşekkülü) :
1. Asli Teşekkül : Sahipsiz sayılan bir ülkede ve mevcut bir devletin bünyesini değiştirmeden yeni bir
devletin kurulması şeklidir. Liberya Cumhuriyeti ve Bağımsız Kongo Devleti gibi.
2. Fer’i Teşekkül : Bu yolla devletlerin doğuşu, “zaten mevcut bir devletten ayrılma, mevcut bir
devletin parçalanması ve mevcut bazı devletlerin biraraya gelip tek bir devlet meydana getirmesi, yani
toplanma” . Devletin ayrılma yoluyla doğuşuna Yunanistan, parçalanma yoluyla doğuşuna Avusturya
ve Macaristan, toplanma yoluyla doğuşuna ise İtalya ve Almanya örnek olarak gösterilebilir.
Devletin, Devletler Hukuku kişiliğini kazanabilmesi için başka devletler tarafından tanınması şart
değildir. Tanıma, yeni teşekkül eden devletin milletlerarası topluluğun diğer üyeleri tarafından da bu
topluluğun bir üyesi olarak kabul edildiği anlamına gelir.
Devletin ülkesi üzerinde sahip olduğu yetkiler denildiği zaman, devletin “iç egemenliği”, “ülke
egemenliği”, “ülke üzerinde bağımsızlık” veya “mülkiyet hakkı” kavramları hatıra gelir.
Sınırları (kara ülkesi sınırları) başlıca doğal ve yapay sınırlar olmak üzere iki çeşittir.
1-Doğal Sınırlar:
a.Dağların teşkil ettiği sınırlar :
- En yüksek tepeler çizgisi (doruk çizgisi)
- Etek çizgisi
- Su bölümü çizgisi : Doruk çizgisi her zaman su bölümü çizgisi ile aynı olmaz. Bu durumda
yağmur sularının iki devlet arasında eşit şekilde paylaşılmasını sağlamak için su bölümü çizgisi
sınır çizgisi olarak kabul edilir. Son zamanlarda yapılan sınır antlaşmalarında genellikle bu
usulün tercih edildiği izlenmektedir.
Türkiye’nin Kara Sınırları : Bulgaristan ve Yunanistan ile sınırlar 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan
Antlaşması ile, Türkiye – S.S.C.B. sınırı ise 16 Mart 1921 tarihli Moskova ve 13 Ekim 1921 tarihli
Kars Antlaşmalarıyla, Türkiye – İran sınırı 1923 ve 1937 Tahran Antlaşmalarıyla, Türkiye – Irak sınırı
5 Haziran 1926 tarihinde İngiltere ile imzalanan antlaşma ile, Türkiye – Suriye sınırı 20 Ekim 1921’de
Türkiye ile Fransa arasında Ankara’da imzalanan Türkiye – Fransa İtilafnamesinde belirtilmiş olup,
Hatay’ın Türkiye’ye katılışı üzerine Suriye ile olan sınırda 23 Haziran 1935 tarihinde Ankara’da Fransa
ile yapılan antlaşma ile düzeltme yapılmıştır.
Türkiye sınırları 9800 kilometre olup, bunu 2600 km.’sini kara sınırları oluşturur. Suriye sınırı
“yapay” diğerleri ise “doğal” sınır niteliğindedir. Sınır çizgisi tespiti; dağlarda “su bölümü
çizgisi”, akarsularda “Thalweg” esaslarına göredir.