Anda di halaman 1dari 11

Arılarda Stresle Mücadele Yöntemleri

G. MERT¹ B.YÜCEL²

¹ Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü, 35100 Bornova/İzmir


² Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü, 35100 Bornova/İzmir

Özet: Stres, arı kolonilerinde populasyon gücünün azalmasına ve ergin arılarda yaşam
süresinin kısalmasına neden olmaktadır. Arılık yerinin uygun seçilmemesi, arıların
nektar ve polen kaynaklarından yeterince yararlanamaması, kovanların aşırı sıcağa
maruz kalması ve yeterince havalandırılamaması, kovanda yaşlı ana arının bulunması,
iyi bir kışlatmanın yapılamaması arı ailesinin strese girmesine yol açan başlıca
etmenlerdendir.
Özellikle arıların nektar kaynaklarına taşınması sırasında gerekli teknik kurallara
uyulmaması, kovan içerisindeki sıcaklığın yükselmesi sonucu arı ölümleri meydana
gelmesine ya da taşıma sırasında ana arının kaybolarak koloninin strese girmesine
neden olmaktadır. Ayrıca kovan içerisindeki yüksek nem miktarı, kötü hava şartları,
nektar ve polen yetersizliği gibi olumsuz koşulların yarattığı stres, arıların bağışıklık
sistemini zayıflatarak, Nosema, Kireç, Avrupa yavru çürüklüğü gibi hastalıkların ortaya
çıkmasına neden olmaktadır. Arı hastalık ve zararlıları ile mücadele kullanılan ilaçlar da
arılar için ayrı bir stres unsuru oluşturmaktadır.
Kovan içi manejman tekniklerinin doğru bir şekilde uygulanması ve uygun polen
kaynakları ile yapılacak ek besleme sayesinde strese neden olan etmenler ortadan
kaldırılarak, arılardan daha fazla verim elde edilebilecektir.
Anahtar kelimeler: Bal arısı, stres, manejman yöntemleri.
Fighting Methods By Stress In Honey Bees
Abstract: Stress caueses dicreaesing in colony population of honeybee and lifespan of
adult bees. Choosing apiary location poorly, insufficient nectar and pollen sources,
overheating, inadequate ventilation, old quenn bee and unsuccessful overwintering are
the factors that cause honeybees under stres.
Especially, not obeying the required technique rules during moving honeybees to nectar
sources cause increasing the temperature in the hive and, thus occuring bee deaths or
losing quenn bee. Furthermore, stress occured by high moisture level in the hive and
unfavourable weather conditions cause corruption of immunity system of honeybee and,

1
thus cause diseases such as Nosema, chalkbrood and American foulbrood. The
chemicals or drugs used for treating bee diseases are also stres factors for honeybees.
Factors causing stress will be lifted by applying management techniques rightly in the
hive and feeding bees with appropriate pollen substitutes or supplements so much yield
will be able to obtained from honeybees.
Keywords: Honey bee, stres, management methods.
Giriş
Bir arı kolonisinde, enerji (polen, nektar, su) akışı, ürünlere (bal, balmumu,polen vb.)
çevrilmektedir. Kovana giren enerji akışını azaltan her şey “stres” olarak adlandırılır
(Sanford, 1986).
Arıcılıkta yapılan kimi uygulamalar, arılar için stres yaratabilmektedir. Kışlatma,
ilkbahar gelişimi, kolonilerin bölünmesi, oğul verme, arıların bir yerden başka bir yere
taşınması, kovan muayeneleri ve bal hasadı gibi kimi işlemler arıların strese girmelerine
neden olmaktadır. Stresin başlıca belirtileri; kolonide nedeni tanımlanamayan
durgunluk, isteksizlik, fiziksel anormallikler, hırçın ve hızlı davranışlar, temizlik
davranışında azalma ve uçuş aktivitesinde düşme olup (Lusby ve Lusby, 1992), işçi
arıların yaşam sürelerini kısaltıp, kovanda arı populasyonunun azalmasına neden olarak,
koloninin hastalık ve zararlılara yakalanma riskini arttırmaktadır
(http://www.medivet.ca).
Stres aynı zamanda ergin arıların yaşam sürelerini kısaltmakta ve böylece koloni
populasyon büyüklüğünü olumsuz yönde etkilemektedir (Calderone, 1999). Sonuç
olarak, bal üretiminde azalma meydana getirmekte ve kolonilerin kışa zayıf bir
populasyonla girmelerine neden olmaktadır. Arıcılığın esas ilkesi bu enerji
dönüşümünden mümkün olduğu kadar fazla yararlanmak olduğu için, arıcılar da koloni
üzerinde oluşan bu stresin bir parçası haline gelirler (Sanford, 1986).
Arılar da, diğer canlı organizmalar gibi, bazı çevrelerde iyi bir gelişme gösterirken,
kimilerinde ise gösterememektedir. Diğer faktörlere kıyasla uygulanan manejman
sistemi arıların çevresi olarak tanımlanmaktadır. Manejman uygulamaları genelde,
arıların çeşitli hastalıklardan kurtulmasına yardımcı olması amacı ile kullanılıyor olsa
da, ilk hedefi arıların strese girmelerini ve hastalığa yakalanmalarını önlemektir
(Calderone, 1999).

2
Arıcıların, kendi arılarının doktorları olduklarını anlayabilmeleri, başarılı bir arıcılık
yapabilmenin ilk şartıdır. Arıcılar da “Doktorluğun ilk kuralı zarar vermemek” olduğu
önerisini dikkate almalıdırlar. Kovana yapılacak olan her uygulama, arıların sağlıklı
şekilde gelişmelerine yardımcı olmalı ve stresi minimize etmelidir.
Arılık Yeri Seçimi
Arılar adına verilecek en önemli karar arılık yerinin seçimidir. Arıcılık yeri ne kadar iyi
seçilirse, arılar o kadar daha fazla verim alınır.
Arılık yerinin; kuru bir zemine sahip, gün içerisinde bol miktarda güneş alan, hâkim kış
rüzgârlarına karşı korunaklı, yeterli hava drenajının oluşabilmesi için hafif eğimli olan,
iyi bir ulaşım yolu olan, yağmacılığa karşı korunaklı ve sezonun çoğunda nektar ve
polen veren bitkilere sahip olan bir yer olmasına dikkat edilmelidir.
Islak, bataklık ve çamurlu yerler, sele maruz kalabilecek bölgeler, arıların yazın uçuşa
çıkmalarını engelleyecek derecede rüzgârlı olan ve kışın sıcaklığı koruyabilmeleri için
daha çok çaba göstermelerine neden olan tepeler, yerleşim merkezine yakın yerler ile
arıların pestisidlere maruz kalabilecekleri alanlar seçilmemelidir.
Arılık yeri istenilen özelliklerin pek çoğunu taşırken, bazı olumsuz yanları da olabilir.
Bir yer bal üretim sezonu için çok verimli olabilmesine karşın başarılı bir kışlatma için
uygun olamayabilir. Eğer arıların taşınması problem yaratmıyorsa, biri bal üretimi
diğeri ise kışlatma için olmak üzere iki farklı arılık yeri kullanılabilir. Aynı zamanda,
yazın sezon boyunca farklı yerlerde ve zamanlarda meydana gelen nektar akışını takip
edebilmek için birden fazla arılık yerine de ihtiyaç duyulabilmektedir. Arıların nereye
götürüleceğine kesin olarak karar vermeden önce götürülebilecek olan potansiyel yerler
değerlendirilmelidir (Calderone, 1999).
Kolonilerin Yerleştirilmesi
Koloniler yerden 4 ila 8 cm yükseklikteki sehpalar üzerine yerleştirilmelidir. Bu şekilde
arıların toprağın neminden etkilenmemesi ve kovan içindeki sıcaklığın kaybedilmemesi
sağlanır. Ayrıca bu yolla otların kovan giriş deliğini kapatması ve kullanılan
malzemelerin nemden etkilenmesi de önlenir (Calderone, 1999).
Güney ve güneydoğu yönleri arasında bulunan yerler arı kolonilerinin yerleştirilmesi
için uygundur. Güney tarafında bulunan kovanlar, güneşten en iyi şekilde yararlanırlar
ve bu olay arıların, özellikle sabahları ısınmalarına yardımcı olur (Calderone, 1999).
Arılık yerinin seçimi, serin aylarda biraz daha önem kazanmaktadır. Çünkü rüzgâr kış

3
aylarında, bal arısı populasyonlarını olumsuz yönde etkileyebilir. Rüzgârın kovanlara
çarparak çıkardığı ses, koloninin çok fazla strese girmesine, depoladıkları balı hızla
tüketmelerine ve özellikle nosema başta olmak üzere, hastalık riskinin artmasına neden
olur (Somerville, 1999). Ayrıca arılık yerinde kovanların 5 derece öne doğru yatık
şekilde yerleştirilmesi, yağmur suyunun kovan dip tahtasında birikmesini önlemek için
gereklidir (Calderone, 1999).
Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise arıların kovanlarını şaşırmaları sonucu
başka bir kovana yığılmalarıdır. Bu olay sonucunda, arılıktaki bazı koloniler zayıflar ve
dolayısıyla bu kovanlardan elde edilecek bal verimlerinde azalma meydana gelir.
Ayrıca, şaşırma olayı hastalığa yol açan akarların, arılıktaki kovanlar arasında
yayılmasına da neden olur. Arıların kovanlarını şaşırması, arılıktaki kovanların çarpık
bir yerleştirme deseni içinde konulması ya da renkli işaretlerin kullanılması ile en aza
indirilebilir (Calderone, 1999).
Nektar ve Polen Akımı
Arıların götürüleceği yerlerdeki nektar akımı izlencesi çok iyi bilinmelidir. Bu bilgi, her
yıl nektar akımı hakkında bir değerlendirme yapılabilmesini sağlamaktadır. İçinde
bulunulan yılın nektar akımının, ortalamanın altında olduğuna karar verilirse, kovanlar
başka yerlere taşınabilir veya ek besleme yapılabilir (Calderone, 1999).
Nektar akımı genelde bölgesel eğilimler gösterse de, bir bölge içerisinde kimi yıl
ortalamanın altında kimi yıl ise ortalamanın üstünde olabilmektedir. Bazı arılık yerleri,
nektar akımının yeterli olduğu bir yıl içerisinde, çok sayıda koloniyi
barındırabilmektedir. Ancak kimi yıllarda yerleştirilebilecek koloni sayısı sınırlı
olmaktadır. Bir arılığın barındırabileceği kovan kapasitesinin üstüne çıkılması
durumunda, koloni başına elde edilecek ortalama ürün miktarı ciddi şekilde azalabilir.
Bu durum aynı zamanda koloni populasyonunun da azalmasına neden olmaktadır.
Sonuç olarak, koloniler, yıl içerisinde devam edecek nektar akımlarından da yeteri
kadar yararlanamaz ve bu olay arıların kışa oldukça zayıf girmelerine neden olur.
Kolonilerin götürüldükleri arılık yerlerinde dikkatli şekilde tutulan üretim kayıtları ve
yıllar içerisinde elde edilecek tecrübe, bulunulan arılık yerlerinin iyi bir şekilde
değerlendirilebilmesi için en iyi yoldur. Arı kolonilerinin sağlıklı olabilmeleri için, iyi
bir nektar ve polen akımının çok önemli olduğu unutulmamalıdır.

4
Aşırı sıcaklık
Aşırı sıcak olan yerlerde bulunan kovanlar stres altındadırlar. Kovanların beyaza veya
açık renge boyanması ile aşırı sıcaklardan etkilenmelerinin önüne geçilebilir. Bu
amaçla, kovanların dış kapaklarının açık renge boyanması uygundur. Özellikle, çok
sıcak olan bölgelerde, kovanlar öğle vaktindeki sıcağa maruz kalmayacakları yerlere
yerleştirilmelidirler. Ayrıca, yaz döneminde ballıkta açılabilecek ayrı bir uçuş deliği,
hava akımının kovanın içerisinden geçmesine izin vererek arıların kovan içerisindeki
sıcaklığı düzenlemelerine ve nektarın hızlı bir şekilde kurumasına yardımcı olur
(Calderone, 1999).
Arılar, sıcak havalarda bir yerden bir yere taşınırlarken kovan içerisinde yeterli
havalandırma bulunmadığında da aşırı sıcağa maruz kalırlar. Taşıma sırasında kovan
dip tahtasında yığın halinde bulunan ölü arılar veya kanat çırparak hızla dolaşan işçi
arılar, kovanın aşırı sıcağa maruz kalmış olduğunun göstergesidir. Taşıma süresince
kovana hapsedilen arılar, yeterli havalandırmaya izin veren telli kovan kapakları ile
kapatılmalıdır (http://www.ipmcenters.org/cropprofiles/docs/NJHoneyBee.html).
Hava Koşulları
Kolonilerin strese girmesine yol açan diğer bir önemli neden de hava şartlarıdır. Sert
hava koşulları, koloniye giren nektar ve polen akışının azalmasına veya tamamen
durmasına neden olmaktadır. Erken ilkbahar ve yaz başında, kovanda yavru
üretilebilmesi için çok miktarda enerjiye yani besine ihtiyaç vardır. Havanın yağışlı
olması ve taşıma sırasında arıların hapsedilmesi gibi nedenlerden dolayı, kovana nektar
akışında meydana gelebilecek ani bir kesilme uzun süre devam ederse, şiddetli bir strese
neden olur. Arılar bu stres ile baş edebilmek için, enerji gereksiniminin azalmasını
sağlayan yavru üretimini ve populasyon gelişimini durdururlar. Bu stresli durum
süresince, yapılacak manejman uygulamaları ile arılara ek besin sağlanmalıdır (Sanford,
1986).
Hava sıcaklığındaki düzensiz iniş çıkışlar da strese neden olmaktadır. Normal bir yavru
gelişimi için kuluçka alanının sıcaklığının sabit tutulması gerekmektedir. Bu sıcaklığın
korunmasını engelleyen her şey (kolonilerin soğuk veya nemli yerlere yerleştirilmesi),
ısı üretilebilmesi için daha çok enerjiye gereksinim duyulmasına neden olur ve arıların,
polen ve nektar toplayabilmeleri için daha fazla çalışmalarını zorunlu kılar. Petek
gözlerinde ölü larvaların bulunması, kolonideki stresi ifade eden bir göstergedir.

5
Kolonide mevcut arı populasyonunun bakabileceğinden daha fazla yavru bulunması,
kuluçkalı alanın dış kısmında bulunan yavruların ölmesi ile sonuçlanmaktadır. Bunların
yerine yeni bireylerin üretilmesi ve ölü larva ve pupaların gözden uzaklaştırılması için
daha fazla enerji gerekmektedir (Sanford, 1986).
Su kaynağı
Su kaynağı da stresin ortaya çıkmasında kritik bir konudur. Susuz dönemlerde arılar,
suya ulaşabilmek için uzun mesafelere çok sayıda uçuş yapmak zorundadırlar ve bu
yüzden daha fazla enerjiye ihtiyaç duymaktadırlar. Arıların kovanı serinletebilmeleri ve
yavru yetiştirebilmeleri için suya ihtiyaçları vardır. Su, yavru besininin yaklaşık
%66’sını oluşmaktadır ve kovandaki yavrulu alanın neminin korunabilmesi için
gereklidir. Bakıcı arıların arı sütü üretebilmeleri ve balı seyreltebilmeleri için suya
gereksinimleri vardır.
Çok sıcak havalarda, suya ulaşılamadığı zaman, arıların serinletme için gösterdikleri
çabaya rağmen, peteklerde erime meydana gelebilmektedir. Arıların yakında
ulaşabilecekleri temiz bir su kaynağı yoksa, arılara mutlaka arılıkta su temin edilmelidir.
Bu amaçla 5 lt hacminde bir kova kullanılabilir. Bu kaynağın, arılığın yakınında bir yere
yerleştirilmesi ve haftada bir değiştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca suyun içerisine,
arıları boğulmasını önlemek için suda yüzen dal parçaları atılmalıdır. Suyun
bulunmadığı kurak dönemlerde, arılara su temin edebilecekleri bir kaynak yaratılarak bu
stres azaltabilmektedir (Sanford, 1986; Calderone, 1999).
Arıların Beslenmesi
Yetersiz besleme her canlı için ciddi bir stres faktörüdür (Lusby ve Lusby, 1992).
Nektar kıtlığı olduğu dönemlerde, koloniler yavru üretimini azaltırlar ve depoladıkları
nektarı tüketmeye başlarlar. Bu olay, kolonilerin zayıflamasına ve sonuçta arıların kışa
ya da ana nektar akımına çok küçük bir populasyonla girmelerine neden olabilir. 10 arılı
çerçeve ve 3 çerçeveden az depolanmış bala sahip bir koloni açlık riski altındadır. Bu
durumda, yaz sonunda, kışa girmeden önce koloniye şurupla ek besleme yapılmalıdır
(1,5 ölçek tozşeker+1 ölçek sıcak su).
Koloniler, nektar kıtlığının yanı sıra polen kıtlığına da maruz kalabilirler. Polen, yavru
üretimi için son derece gereklidir. Çevrede polen kıtlığı olduğu dönemlerde, arılar var
olan mevcut yavrularını yerler. Kovan içerinde yenilen yavru olduğu gözlemlenirse,
depolanmış polen olmadığı fark edilirse ve kovana polenle dönen yeteri kadar tarlacı arı

6
yoksa, bu durumda kolonilere, polen kaynağı veya polen yerine geçen başka bir besin
ile ilave besleme yapılmalıdır. Bir başka çözüm ise, arıların yeterli polen kaynağı
bulunan yerlere götürülmesidir (Calderone, 1999).
Arılar içinde bulundukları stresin şiddetine göre farklı oranlarda proteine ihtiyaç
duyarlar. Arıların içinde bulundukları stres hakkında bilgi sahibi olunması, arıcıların
besleme teknikleri konusunda daha iyi önlemler almalarını sağlar. Arı kolonileri yavru
yetiştirmenin yoğun olduğu ve hava sıcaklığının 20OC’den az veya 35OC’den yüksek
olduğu zamanlarda stres altındadır. Bu durumda yapılabilecek en yararlı
uygulamalardan birisi, arıları %4’den fazla izolisin aminoasidi içeren ilave bir protein
kaynağı ile ek beslemeye tabi tutmaktır. Soya unu arılar için ideal bir protein
kaynağıdır. Bu ek besin kaynağı kovan içerisine kek şeklinde verilebilir. Bu uygulama
kovan başına 150-200 g/hafta olarak uygulanmalıdır
(http://www.honeybee.com.au/Library/pollen/nutrition.html).
Arıların taşınması
Arıların bir yerden bir yere taşınması nektar akımından yararlanmak açısından gerekli
olsa da, uygun şekilde yapılmazsa arılar açısından riskli olabilmektedir. Taşıma
sırasında arılar, kovan içerisinde meydana gelebilecek sıcaklık artışı nedeniyle aşırı
sıcağa maruz kalıp ölebilirler veya analarını kaybedebilirler. Bu durum, özellikle taşıma
sırasında birkaç saatten fazla kapalı tutulan güçlü kovanlar için geçerlidir. Eğer arılar
havanın sıcak olduğu zamanlarda taşınacaksa, havalandırmayı sağlamak amacıyla tel
kapaklar kullanılmalıdır. Ayrıca, kovanlar arabaya yüklenirken, peteklerin yola paralel
olacak şekilde yerleştirilmesine dikkat edilmelidir. Bu şekilde yapılacak yerleştirme,
arıları beraberce sallanmalarından korumakta, taşıma sırasında ve kalkıp durma
esnasında meydana gelebilecek çarpışmaları da engellemektedir (Calderone, 1999).
Kovanlar, uçuşun olmadığı gece saatlerinde veya serin günlerde taşınmalıdır. Eğer arılar
uçuşa çıkabildikleri güzel bir havada taşınırlarsa, kovanlardaki tarlacı arılar kaybedilir.
Arılar taşınırken “bir metreden az, birkaç km’den fazla” kuralına uyulmalıdır. Kovanlar
önceden bulundukları yerden bir metre uzağa, ancak arıların uçuş mesafesi içerisinde
kalan bir yere taşınırlarsa, tarlacı arılar kovanlarının önceden durduğu yere dönecekleri
için kaybolurlar. Bu şekilde kolonilerin tarlacı arı güçleri de kaybedilir. Tarlacı arı
gücünde meydana gelen azalma sonucunda da bakıcı arılar, yavru üretimi için
kullanacakları besin bulamazlar ve bu durumda arılar büyük bir strese girerler.

7
Kovanların uzağa taşınması durumunda ise, arılar alışık olmadıkları yeni yerlerine kısa
sürede uyum sağlarlar (Calderone, 1999).
Kimyasallar
Amerikan yavru çürüklüğü ve Varroa gibi arı hastalık ve zararlılarının mücadelesinde
çoğu zaman kimyasal maddeler kullanılmaktadır. Bu kimyasalların uygun zaman, doz
ve şekilde kullanıldıklarından emin olunmalıdır. Varroa mücadelesinde kullanılan ve
ruhsatlı olmayan kimi ilaçlar, arılar için toksik etki göstermektedir. Ayrıca bu
kimyasallar arı ürünlerde meydana gelebilecek kalıntı riskini de arttırmaktadır.
Ruhsatlandırılmamış ilaçlar, arı kolonilerinde görülen hastalıkların tedavisinde
kesinlikle kullanılmamalıdır (Calderone, 1999).
Son zamanlarda, doğal olmaları ve kovanda kalıntı riski yaratmamaları açısından varroa
kontrolünde kullanılan esansiyel yağlara karşı büyük bir ilgi meydana gelmiştir.
Esansiyel yağlar varroa mücadelesinde kullanılmakla birlikte, aynı zamanda arı sağlığı
için kimi zaman risk taşıyabilmektedir. Bazı esansiyel yağlar, akarlara olduğu kadar
arılara karşı da toksik etkilidirler. Geniş çaplı arı ölümleri görülmese de, arılar dolaylı
etkilere maruz kalabilirler. Genelde, bu etkiler günlük kovan muayenelerinde fark
edilmezler. Arıların yaşamlarını kısaltan her şeyin, kovanın bal üretim kapasitesini ve
kışlama yeteneğini azaltacağı unutulmamalıdır (Calderone, 1999).
Ana yenileme
Kolonide her zaman, genç ve güçlü bir ana arı bulundurulmalıdır. Ana arının yetersiz
olması, koloninin ciddi şekilde zayıflamasına neden olur. Bunun sonucunda koloninin
bal üretim kapasitesinde ve kışlama yeteneğinde azalma meydana gelir. Kolonilerin kışa
kesinlikle genç ve güçlü analarla girmeleri gerekmektedir (Calderone, 1999).
Kışlatma
Arıcılık döngüsel bir yatırımdır. Bir aşamadaki başarı, önceki aşamada başarılı olunup
olunmamasına bağlıdır. Başarılı bir üretim sezonu, ilkbaharda kolonilerin güçlü ve
sağlıklı olması ile başlar. Bunun için de bir önceki yaz ve sonbaharda iyi bir planlama
ile kolonilerin kışa, sağlıklı arılardan oluşan güçlü bir populasyon ve yeterli miktarda
bal ve polen stoku ile girmeleri sağlanmalıdır. Yapılan en büyük hatalardan birisi, kışa
zayıf kovanlarla girmektir. Zayıf koloniler, durumlarının belirlenebilmesi için sonbahar
dönemi boyunca gözlemlenmelidir. Sonbahardan bir ay önce yoğun varroa ile bulaşık
olan veya hastalık taşıyan kovanlar imha edilmelidir. Çünkü o dönemde kolonilerin

8
tedavi edilmesi problemi çözümlese de kolonilerin, kışa sağlıklı ve güçlü bir
populasyonla girmelerini sağlayabilecek kadar zaman bulunmamaktadır. Ayrıca, bu
durumdaki kovanların arıları zayıf ve güçsüz olacağından böyle kolonilerin yararından
çok zararı olacaktır. Ana arı ve nektar veya polen yetersizliğinden dolayı zayıf olan
koloniler ise mevsim başında kendilerinden güçlü olan koloniler ile birleştirilmelidir
(Calderone, 1999).
Koloniler kışa girerken yeterli ve kaliteli besin stokuna sahip olmalıdır. Yeterli besin
stoku bulunmayan koloniler, kışa girmeden önce beslenmelidir. En iyi kış besini,
hastalık görülmeyen sağlıklı kovanlardan alınan sırlanmış ballı çerçevedir. Fakat
besleme amacıyla verilecek olan bu balın kristalize halde olmamasına dikkat
edilmelidir. İki ölçek toz şeker ve 1 ölçek sıcak su ile hazırlanacak şeker şurubu da
arılar için uygun bir kış besinidir (Calderone, 1999).
Ayrıca, kolonilerin, kış sonunda başlayacak olan yavru üretimlerinin desteklenmesi ve
ilkbahar başlangıcında ulaşabilecekleri taze polen kaynakları olmadığında ilkbahar
gelişimlerinde kullanabilmeleri için, sonbaharda yeteri kadar depo edilmiş polen
stoklarına sahip olmaları gerekmektedir. Yeterli polen stokuna sahip olmadan kışa giren
koloniler, ilkbaharda yeterli bir gelişim gösteremezler. Ne miktarda polene gereksinim
duyulduğu, arıların doğal polen kaynaklarına ulaşamayacakları süreye bağlıdır
(Calderone, 1999).
Kışa girişte, kovan giriş deliğinin, kovan içerisine girecek soğuk hava hacmini
sınırlayacak ve olası fare ve diğer zararlıların istilasını önleyecek şekilde daraltılması
gerekir. Bu uygulama, yağmacılık riskini de azaltmakta ve arıların kovanlarını kış için
en iyi şekilde düzenlemelerine izin vermektedir
(http://www.ipmcenters.org/cropprofiles/docs/-NJHoneyBee.html,
http://entomology.unl.edu/beekpg/tidings/btid2001/btdapr01.htm). Ayrıca kışlayan
arıların kovanlarından nemli havanın uzaklaştırılması için hafif bir havalandırma şarttır.
Bu amaçla kovanın üst kapağının arka tarafı, hafifçe yükseltilmelidir
(http://www.ipmcenters.org/cropprofiles/docs/NJHoneyBee.html).
Erken kontroller
Kış sonunda kovanlar kontrol edilmelidir. Arıların hayatta olup olmadıklarını ve doğal
nektar ve polen kaynaklarına ulaşabilecekleri zamana kadar idare edecek yeterli besin
stokuna sahip olup olmadıklarını denetlemek gerekmektedir. Fakat bu gözlem sırasında

9
kış salkımının bozulmamasına dikkat edilmelidir. Boş olan petekler çıkarılarak,
salkımın yanına sırlanmış ballı çerçeveler yerleştirilebilir. Düşük sıcaklık ve rüzgâr
nedeniyle yavruların üşememesi için yavrulu petekler yerlerinden çıkarılmamalı ve
yağmurlu havalarda kovanlar kesinlikle açılmamalıdır (Calderone, 1999) .
Diğer faktörler
Kovan içerisindeki randımanı olumsuz etkileyerek ya da engelleyerek strese neden olan
diğer önemli faktörler; ergin arı sayısı, ergin arıların yavru arılara oranı ve ana arının
yumurtlama oranıdır. Bunların hepsi, koloninin işlemesi için gerekli enerjinin
belirlenmesi ile ilgilidir. Yavru arılar larva döneminde beslendikleri için, kovanda
beslenmeye ihtiyaç duyan larva oranında genç arı populasyonu bulunmalıdır. Oğul
verme ve pestisid zehirlenmesi, kovan içerisindeki populasyon dengesinin değişmesine
neden olan iki durumdur. Kovanların bölünmesi ve birleştirilmesi gibi arıcılar
tarafından yapılan uygulamalar ise kovandaki dengenin bozulmasına, arılarda strese
neden olan diğer faktörlerdir (Sanford, 1986).
Yavru yetiştiren koloniler, sürekli stres altındadır. Fakat nektar akımı beklenen seviyede
olmadığı zamanlarda bu stres büyür ve pek çok istenmeyen sonucun ortaya çıkmasına
neden olur (Sanford, 1984). Kolonilerin zayıflamasına yol açan stres, hastalıkların
ortaya çıkması için zemin hazırlar (Sanford, 1986). Arıcılıkta stresle ilgili birçok
hastalık bulunmaktadır. Bunlardan biri kovanlarda görülen kireç hastalığıdır (Wilkes ve
Oldroyd, 2004; Kleinschmidt, 1998; Davis ve Ward, 2003). Nosema da strese bağlı
olarak oluşan hastalıkların klasik bir örneğidir. Stresli bir dönemde, hem nosema hem
de kireç hastalığının görülmesinde meydana gelen artışın koloni üzerindeki etkileri
yıkıcı olabilmektedir. Avrupa yavru çürüklüğü de koloninin maruz kaldığı stres sonucu
ortaya çıkmakta ve stres miktarına bağlı olarak hastalığın şiddeti artmaktadır (Goodman
ve ark., 2004).
Sonuç
İyi bir temizlik davranışına sahip olan ırklarla çalışmak, bu hastalıkların minimum
düzeyde tutulmasını sağlar. Kovanların anasını dayanıklı arı ırklarından seçilen analarla
yenilemek bu belirtilerin ortadan kalkması için en iyi yoldur. Ayrıca stresi, kolonilere
zarar vermeyecek minimum bir seviyeye indirebilmek için, bahsedilen manejman
kurallarına uymak gerekmektedir. Bunun yanında stresi önlemek için en önemli ve en
genel kuralın, kolonilerin her zaman güçlü olmasını sağlamak olduğu unutulmamalıdır.

10
Kaynaklar
Calderone, N. 1999. IPM: The Healty Bee Hive- Minimizing Stres.
http://www.masterbeekeeper.org/B_files/stress.htm.
Davis, C., Ward, W. 2003. Control of chalkbrood disease with natural products. RIRDC
Publication. No 03/107.
Goodman, R., Mckee, B., Kaczynski, P. 2004. A beekeepers’ guide to understanding
control measures for european foulbrood. RIRDC Publication. No 04/091.
Kleinschmidt, G. 1998. Strategic planing and action meeting for honey bee nutrition.
RIRDC Publication. No 98/128.
Lusby, Dee A., Lusby, E. W. 1992. Suggested biological manipulative treatment for
control of honeybee mites. Apiacta. XXVII, 109-117.
Sanford, M. T. 1984. All rights reserved. Apis. 2(6).
Sanford, M. T. 1986. All rights reserved. Apis. 4(8).
Somerville, D. 1999. Wintering bees. Agnote DAI/121.
Wilkes, K., Oldroyd, B. 2004. Breedeing hygienic disease resistant bees. RIRDC
Publication. No 02/048.
http://www.medivet.ca/medivet/integra_colony/integrated.htm. Integrated colony
management=coordination of different bee management practices to maximize the
long term health and productivity of honey bee colonies.
http://www.ipmcenters.org/cropprofiles/docs/NJHoneyBee.html. Crop profile for honey
bees in New Jersey.
http://www.honeybee.com.au/Library/pollen/nutrition.html. Nutritional requırements of
honey bees.
http://www.pherec.org/entguides/EntGuide2.html. Honey bees and mosquito control.
http://entomology.unl.edu/beekpg/tidings/btid2001/btdapr01.htm. 2001. Wintering
principles and practices. Bee Tidings.

11

Anda mungkin juga menyukai